Hayvancı Orta Asya toplumlarında koyun ve at sürülerine yıl kökünden yılkı denmesi, aynı kökten yılsığ sözcüğünün servet anlamına gelmesi, yıl sonunda doğan yavruların serveti oluşturduğunu ve zamanın döngüsel olarak anlaşıldığını ortaya koyar. Germenlerde de yıl ve bolluk tek sözcükle, ar olarak ifade edilirdi. Fransızcada heureux (mutlu) sözcüğü heur’den (talih, baht) gelir, bunun da kökü heure yani Saat’tir.
Bilinen en eski yılbaşı törenleri, Babillilerin Mart ayının sonlarında kutladıkları ve on bir gün süren bahar bayramlarıdır ve yılbaşıyla aynı gün başlar. Romalılar da yılbaşı olarak baharın başlangıcı kabul ettikleri Martın 25’ini benimsemişlerdi. Roma imparator ve üst düzey görevlileri görev sürelerini uzatmak için takvimle o kadar oynadılar ki, lO 153 yılında Roma senatosu takvimi yeniden düzenlemek zorunda kaldı ve yılbaşını 1 Ocak’a aldı. Takvimde bundan sonra yapılan düzenlemeleri düzeltmek için İO 46 yılında Iulius Caesar bu yılı 445 güne uzatarak yılbaşını tekrar 1 Ocak’a getirdi.
Hıristiyanlığın yayılıp güçlenmesiyle Roma împaratorluğu’ndaki yılbaşı kutlamalarına karşı Katolik Kilisesi kendi kutlama anlayışını getirmek istedi, 1 Ocak’ı İsa’nın sünnet günü olarak kabul etti. Ancak ortaçağda yılbaşı Ingiltere’de 25 Mart’ta, Fransa’da astronomik olarak 22 Mart'la 25 Nisan tarihleri arasına rastlayan Paskalya Yortusu’nda, İtalya’da 15 Aralık’ta, Iber Yarımadası’nda ise 1 Ocak’ta kutlanıyordu.
Amerika’da Iroquois Kızılderilileri yeni yıl arifesini, maskeler ve değişik kıyafetler içinde her şeyin kırılıp döküldüğü tam bir zamanın alt üst edilmesi örneği olarak kutluyorlardı. New Yorkluların arife kutlamalarını aynı çılgınlıkla sürdürmeleri sonucu 1773 kutlamaları sonrasında yılbaşı arifesinde havai fişekler ve her türlü patlayıcı ile ateşli silahların kullanılmasını yasaklayan bir düzenleme getirilmişti.
Philadelphia’da gelenekselleşen ve başı çeken Kral Momus’un adından Mummers Geçidi olarak adlandırılan arife kutlama yöntemi İngiliz, Alman ve İsveç geleneklerinin bileşimidir. Kılık değiştirmiş biçimde kapı kapı dolaşarak para veya çeşitli ikramlar istenen geleneğin kökeninde maskeli biri (‘şampiyon’, eski törenlerde ‘tanrı’) sahnelenen dövüş oyunuyla öldürülür ve yeniden (doktor, eskiden başrahip olarak) dirilir.
Koç katımından yüz gün sonra çobanların çeşitli hayvan kılıklarına girerek oba oba dolaşıp türküler söyleyerek sürü sahiplerinden armağanlar aldığı ‘saya’ adı altında toplanabilecek ritüeller, Trabzon’da aynı mantıkla çocukların ‘kalandar’ oyunları, Nasturilerin, kız ve erkeklerin, Yortu Gelini seçerek her evin kapısını çaldığı ve evlerden aldıkları yiyeceklerle pikniğe gittikleri, salıncak kurulup büyük küçük herkesin sallandığı 6 Ocak Yükseliş Yortusu, bahar bayramları yanında, kış ritüellerinin de Anadolu folklorunda yer bulduğunu ve kökenlerinin Germen gelenekleriyle ortak öğeler içerecek biçimde, çok eski zamanların evrensel anlayışına uzandığını göstermektedir. Gerçekten Çin’de de yaz gündönümünde özellikle genç kızların salıncakta sallanarak eğlenmelerine izin verilir, bu sallanış uzun ömür duasını simgelerdi.
25 Aralık’ta Isa’nın doğum günü olarak kutlanan Christmas veya Noel günü, Kilise’nin, Isa’nın doğum gününün kutlanmasına karşı olmasına karşın, pagan Roma’da tarım tanrısı Saturnus ve Hıristiyanlığa karşı ciddi bir rakip haline gelen Mitracılığın güneş tanrısı Mitra’nın doğum günü kutlamalarına baskın çıkma gayretiyle benimsediği bir gün olarak ortaya çıkmaktadır. 337 yılında İmparator Constantinus’un vaftiz edilip Hıristiyanlığı devlet dini yapmasından sonra 25 Aralık kutlamaları devamlılık kazanmış ve 354 yılında Roma piskoposu Liberius’un Isa’nın doğum gününün kutlanabileceği kararıyla resmileşmiştir. Yılbaşı kutlamaları laikleştikçe, yüzyıllardır çeşitli geleneklerin birleşimiyle Noel törenlerinin parçası haline gelmiş âdetler de yılbaşı âdetlerine dönüşmüştür. ‘Modern’ yılbaşı kutlamalarının zaman ve biçim olarak şehirlere girip bütün toplumsal katmanlarda yaygınlaşması Fransa ve Amerika kaynaklıdır.
Osmanlı toplumu yılbaşı kutlamalarını, 1829 yılında İngiltere elçisi Haliç’teki bir gemide verdiği baloya kazasker, serasker gibi devlet adamlarını davet edince, diplomatik bir zorunluluk olarak tanımıştır. İstanbul’un gayri Müslim semti Pera’da yapılan kutlamalara ise Müslümanların da sessizce katıldığı Refii Cevad, Refik Halid, Ahmed Rasim, Ercümend Ekrem’in anılarında görülebilir. 1926 yılında Tayyare Piyangosu’nun yılbaşı çekilişi düzenlemesinden sonra 1929’da devletin üst kademesinin verdiği Yılbaşı Balosuyla, yılbaşının kutlanacağı anlaşılmıştır.
1935 yılında çıkarılıp bayram ve tatilleri düzenleyen 2739 sayılı kanunla resmi tatil olan yılbaşının toplumsallaşmasında, 80’li yılların tüketim toplumu mecrasına girilmeden önce, 70’li yıllarda Orhan Gencebay ve dansöz ödüllü TRT televizyon programlarının ve Milli Piyango’nun büyük ikramiyelerinin de katkısı olmuştur. Gazino ve lokantaların, eğlence yerlerinin eğlence programlan, gençlerin, akraba ve komşuların kendi aralarında toplanmalarıyla kapalı mekânlarda kutlanan yılbaşılar, Noel Baba’nın tebrik kartlarından vitrinlere, sokağa inmesinden sonra, Taksim’de futbol zaferlerinin ve siyasallaşan milli bayramların kutlanmaya başlanmasıyla, Taksim, Ortaköy gibi yerlerde kalabalık halinde açık havada kutlanır olmuştur.
Kudret Emiroğlu’nun
GÜNDELİK HAYATIMIZIN TARİHİ
kitabından alıntılanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder