Osmanlı Cihan Devleti'nin en büyük özelliklerinden birisini, hiç şüphesiz coğrafyasında barındırdığı milletlerin çeşitliliğinde ve bu kadar milletten insanı ortak değerler etrafında barış ve huzur içerisinde asırlarca yaşatmış olmasında aramak gerekir. Osman Gazi tarafından teşkilatlandırıldığı için Osmanlı adıyla anılan bu devletin ana çizgisi Türklük üzerine bina olunmuştur. Müteakip asırlarda çeşitli ırklardan devlet adamlarının, hatta Türklerden ziyade başka milletlerden devletluların görev aldığı teşkilat yapısında saltanat tahtını daima Türk soylu Osmanlı hanedanından birisinin doldurmuş olması, bu ana çizgiyi devletin temel ilkesi olarak daima yaşatmıştır.
Pek çok eski kitapta Osmanlı hanedanının Kayı Boyu'ndan neş'et ettiği yazılıdır. Bu bilgiyi, ilk defa kayda geçiren kişi, "Camiü't-Tevarih" adlı eserin müellifi olan ünlü İlhanlı veziri Reşidüddin Tabib'dir (1248-1315). Kaşgarlı Mahmud'un Divanu Lugati't-Türk'ünde verilen, Oğuzların 24 boyuna (1) ait damgalar da bu bilgiyi destekler mahiyettedir. Osmanlıların Oğuz'un Kayı Boyu'ndan geldiğine dair bilgiler Sultan II. Murad (saltanatı: 1421-1451) zamanında "Tevarih -i Al-i Selçuk" adlı eseri telif eden Yazıcoğlu Ali tarafından tekrarlanır. Bu eserde Oğuz an'anelerinin pek çoğu da kayda geçirilmiştir. Yine bu döneme ait Osmanlı paralarında ilk ve son defa Kayı Boyu'nun damgaları vurulmuş olup bilahare bu damga silahlarda da görülecektir.
Bu damga şu şekildedir: (I.Y.I.) (Bu damga daha sonra Bosnalı Sinan'ın Hünername'sinde de yer alır. Oğuzların Kınık Boyu'ndan gelen Selçukluların damgası da ok-yay şeklinde gösterilir.)
Ahmedi'nin (1334-1413) İskendername'sinde, Mehmed Neşri'nin (ö. 1490) Cihannüma'sında (Neşri Tarihi) ve Mahmud oğlu Hasan'ın Cam-ı Cem-ayin adlı eserinde de aynı bilgiler tekrarlanmıştır.
Osmanlıların Kayı Boyu'ndan geldiğini yazan diğer bir kaynak da Cengiz'in torunlarından olup Hive'de hükümdarlık yapmış olan Ebülgazi Bahadır Han'dır (1603-1663). Şecere-i Terakime ve Şecere-i Türk adlı eserlerin sahibi olan Bahadır Han, Oğuzlara ait kıymetli bilgiler vermek bakımından da önemlidir.
(1) Oğuz Han'ın altı oğlu vardır. Bunlar Gün Han, Ay Han, Yıldız Han ile Gök Han, Dağ Han, Deniz Han olarak bilinirler. Bunların her birinin dörder oğlu olmuş ve Oğuz Han'ın yirmi dört boyu böylece sürüp gitmiştir. Bazı kaynaklarda Kayı Han bu torunlardan biri olarak gösterilirse de aslında Kayı, Oğuz'un (Mete, Moton, Muton) dedesidir. Oğuz'un oğlu, Gök-alp'tir. Nitekim Aşıkpaşazade, yazdığı tarihinde "Devrimde olanları yazdım; Oğuz'dan olan Gök-alp'e kadar gittim." der. Hatta Osman Gazi'yi "Eğer o, 'Ben Selçuk hanedanındanım!' derse ben de Gök-alp oğluyum." diye konuşturur.
Ebülgazi Bahadır Han'ın Şecere-i Türk'ündeki bir efsaneye göre Alan Koa (Alanguva) adlı bir melikenin çadırına gökten yeşil gözlü bir ilah iner. Alan Koa bundan gebe kalır ve Kayı sülalesi, semavi bir boy olarak bunun iki oğlundan ürer.
Nuh Aleyhisselam'a dayanan soy
Dünyanın en muhteşem devletlerinden birini kurmuş olan Osmanlıların Kayı Boyu'ndan olmaları kadar, Kayı'dan önceki hayatları da tarihçilerin ilgi alanına girmiştir. Osman Gazi'yi Nuh Aleyhisselam'a bağlayan soy kütüklerinin (şecere) bazıları şöyle sıralanır:
Şükrullah'ın Behcetü't-Tevarih'inden:
1. Nuh (as)
2. Yafes
3. Kavı/Kavı Han
4. Kara Han
5. Oğuz
1. Nuh (as)
2. Yafes
14. Kayı Han
15. Kara Han
16. Oğuz
17. Gün Han
18. Kayı Han
63. Osman Gazi
Aşıkpaşazade'nin Tarih'inden: (I. şecere)
1. Nuh (as)
2. Yafes
23. Kara Han (26. sırada tekrarlanır)
27. Oğuz
28 Gök-alp
42. Osman Gazi (II. şecere)
1. İshak (as)
2. Kayı/Kay/İys
3. Kara Han / Kar Han
4. Oğuz / Uguz
5. Gök-alp
42. Osman Gazi (III. şecere)
1. Nuh (as)
2. Yafes
4. Kabı Han
5. Kara Han (40 ve 43. sırada tekrarlanır)
6. Oğuz (44. sırada tekrarlanır)
7. Gök-alp (45. sırada tekrarlanır)
55. Osman Gazi
Hükümdarın fetvası
Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferi devlet hazinesini sıkıntıya sokmuş, zenginlerden borç alınmaya başlanmıştı. Bu arada gayrimüslim bir zengine de birkaç bin altın borçlanılmıştı. Çok geçmeden alacaklı ölmüş ve geride iki çocuk ile büyük bir servet bırakmıştı. Devrin defterdarı (maliye bakanı) padişaha sunduğu bir arizada, bu kadar servetin iki çocuğa fazla olduğunu, borcu ödememeyi, hatta mallarının bir kısmının müsadere edilmesini teklif eder. Oğuz neslinin en asil hükümdarlarından olan Yavuz arizayı okuyunca hiddetlenir ve altına şu satırları yazıp iade eder:
"Müteveffaya rahmet, maline bereket, evladına afiyet, gammaza lanet!"
Ayine-i İskender
İskender Pala
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder