21 Şubat 2022 Pazartesi

Mısır

 



Mısır'da uygarlık MÖ 4000 ve MÖ 3000 yılları arasında gelişmiştir. MÖ 3500 ve MÖ 2500 tarihleri arasındaki yıllar, Mısır'ın siyasal, ekonomik ve sanatsal açılardan olgunluğa eriştiği altın çağ olarak anılır. MÖ 3000 yıllarında Yukarı Mısır ve Aşağı Mısır birleşmiş ve Batı'nın ilk büyük devletini oluşturmuştur. Bu dönemde Mısırlılar, hiyeroglif adı verilen bir resim yazısı icat ederek düşüncelerini kaydetme ve böylece yazılı bir mirasa sahip olma imkanını bulmuşlardır. MÖ 2500'lerde, güneş tanrısı Ra en Önemli tanrıdır; yaşam, ölüm ve yeniden doğuş tanrısı olan osirıs'e olan İnanç çok yaygındır ve diğer bütün inançlardan daha önemlidir. Büyük piramitler inşa edilmiş ve Piramit Belgeleri, dinsel fikirleri yazılı bir biçimde ortaya koymuştur.


MÖ 3500 ve MÖ 2500 tarihleri arasında Mısır'daki siyasal, ekonomik ve dinsel ortam Batı'nın öteki antik büyük uygarlığı olan Mezopotamya'dan çok farklıdır. Eski Dünya'dan, geniş çöller ve Akdeniz ile ayrılmış olan Mısır, MÖ 1700'lere kadar dış etkilerden uzak bir kültür geliştirmiştir.


MÖ yaklaşık 1700'e kadar Mısır'daki uygarlık ciddi bir engelle karşılaşmadan ve kayda değer bir dış etki olmadan gelişir.

Mısır siyasal olarak Mezopotamya'dan daha istikrarlıdır ve bu sayede insanlar hayat standartlarım yükseltebilmek üstüne daha fazla yoğunlaşabilmiştir. Mezopotamya'daki birbirinden bağımsız kentler, Mısır'da tek bir ulus haline gelmek için oluşturulan birlikten çok daha sonra bile birbirleriyle savaşmıştır. Mısırlılar ekonomik olarak kendi kendilerine yetebilmektedirler. Buna karşılık Mezopotamyalıların çivi yazısı, ticaret yaptıkları pek çok topluluk tarafından benimsenip sahiplenildiği halde, Mısırlıların yazı sistemleri diğer insanlar tarafından benimsenmemiştir.


İki bereketli nehir arasındaki çevrenin fiziksel özelliklerinin oldukça farklı olması, dini bakımdan da çeşitli farklılıkları ortaya çıkarmaktadır. Nil Nehri önceden tahmin edilebilen bir düzenle taşar ve sakinleşir. Mısırlılar bu suların tamamen kurumasından ve kültürlerinin yok olmasından korkmuştur. Mısırlıların korkusu, her yıl yataklarını değiştiren ve önlerine ne çıkarsa yok eden, şiddetli ve Önceden kestirilemez şekilde akan Dicle ve Fırat nehirleri karşısında Mezopotamyalıların duyduğu korkular yanında pek temelsiz sayılır. Doğal olarak Mısırlıların tanrı görüşleri de, Mezopotamyalılarınkinden çok daha ılımlıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak