7 Nisan 2022 Perşembe

Türklerde Göğün Direği Olan Hayat Ağacı

 Türklere göre dünyanın bir direği vardır. Yerle göğü birleştiren bu direk aynı zamanda atalarımızın yaşadığı tipik Türk çadırının da direğine benzer. Bu, yerle göğü birleştiren Gök Ağacı, Hayat Ağacı'dır. Bu ağaç dünyanın direğidir. Göğün direğine "Bay Terek" de denir ve kimi kavimlerde bu bir kayın ağacıdır. O nedenle "Bay Kayın" adı da verilir. Bu kayın ağacı aslında Tanrı'nın kendisidir ama sonradan Tanrıdan ayrılmıştır. Bu ağacın üzerine yıldırım bile düşmez. Adak töreninde şöyle seslenilir kayın ağacına:

'Altın yapraklı kutlu kayın! Sekiz gölgeli kutlu kayın!

Dokuz köklü altın yapraklı Bay Kayın! Ey kutlu kayın ağacı

Sana kara yanaklı bir ak kuzu sunuyorum!"

Abakan Türklerine göreyse dünyanın ortasında bir demir dağ vardır. Bu dağın üzerindeyse 7 dallı beyaz bir Huş ağacı bulunmaktadır. Yakut Türklerine göreyse tüm insanlar tek bir ulu ağaçtan beslenir. Doğum tanrısı Kübey Han da bu ağacın kovuğundadır. Oğuz Kağan Destanı'ndaysa Oğuz Kağan'ın ikinci karısı bu ağacın kovuğundan çıkar. Bu Hayat Ağacı Türk kavimlerine ait efsanelerde değişik şekillerde geçer.

Er Sogotoh Efsanesi'nde şöyle bir rivayet vardır:

"insanın ilk atasının adı Er-Sogotoh idi. Doğuda ise Ağaç Hakan bulunuyordu. Ağaç Hakan'ın kökleri yeri kaplıyor, dalları ise göğü deliyordu. Kökünden hayat suyu kaynıyor ve herkese can veriyordu. Bu ilk insana Yalnız İnsan adı verilmişti. Babası Gök Tengri, annesi ise Kübey Hatun idi. Dünya sekiz köşeli imiş ve ortasında da sarı bir göbek varmış. Büyük bir ağaç göğün üç katını delip göklere çıkarmış. Ağaç, Tanrı'dan süslüymüş, kabukları gümüşlüymüş, budakları dokuz kollu bir şamdanmış, yaprakların hepsi ise bir at derisi kadarmış. Ağaçtan sarı bir su çıkarmış. Ondan içen kutlu olur ve mutluluk bulurmuş. İnsanın ilk atası da bu sudan içmiş ve hayat bulmuş:'

Bir diğer efsanede şöyle anlatılır:

"Bir yiğit göğe yükselen bir ağacın yanında duruyor ve bir ev görüyor. Bu sırada yiğidi gören yaşlı bir kişi okunun gücünü göstermek için bir ok atıyor. Okun rüzgarıyla büyük bir kasırga çıkarıyor:'


Dedem Korkut'un Ağaca Seslenişi


Kuzey Türklerinden Turalı Boyu'na ait destanda şunlar anlatılır:

"Bir yiğit bir sal yapıp denizde giderken yolu bir adaya düşüyor. Adanın ortasında büyük bir dünya ağacını görüyor. Bu ağacın üzerinde yavruları bir deve kadar olan bir karakuş oturuyormuş:'

Uygur Türeyiş Destanı'ndaysa şöyle anlatılır:

"Kara Kurum çaylarından iki ırmak vardı.  Bunlardan biri Toğla, diğeri de Selenge'ydi. Bu iki ırmak Kamlancu adı verilen bir yerde kavuşurlardı. Bu iki ırmağın kavuştuğu yerde iki ağaç vardı. Bu ağaçlardan biri fusuk diğeri de nara benziyordu. Kışın da bunların

yaprakları servi gibi dökülmezdi. Meyvasının tadı ve şekli çam fıstığına benzerdi. Diğer ağaca da tur ağacı derlerdi. İki ağaç da iki dağın arasında yetişmişlerdi. Bir gün bu iki ağacın ortasına gökten bir ışık

düşmüştü. Bunun üzerine iki yanındaki dağlar büyümeye başladı. Halk şaşkınlıkla yaklaştığında içeriden güzel bir müzik sesi duydular. Her gece buraya bir ışık düşmeye başladı. Işığın çevresinde de 30 kez şimşek çakıyordu."

Dedem Korkut kitabında ise şöyle seslenilir: "Başına ala bakar olsam başsız ağaç 

dibin ala bakar olsam dipsiz ağaç"

Başı gökte, kökü yerin derinliklerinde bir ağaç tasviri, görüldüğü üzere Dedem Korkut'a kadar gelmiştir. 


Bahattin Uslu’nun Türk Mitolojisi adlı kitabından alıntılanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak