IV. Bölüm
(Sigurd Brunhild'i uyandırır ve ona âşık olur.)
Sigurd Brunhild'i ararken ünü Kuzey ülkelerinde kış rüzgârlarının hızıyla yayıldı. Sigurd, gücüyle bütün erkekleri geride bırakmıştı. Her davranışında öyle bir kendine güven vardı ki, onu gören herkes kılıcı tutuştaki, mızrağı fırlatıştaki, yayı çekip oku hedefe atıştaki olağanüstü ustalığını hissedebiliyordu. Üzerinde kırmızı ve kahverengi bir ejderha görüntüsü olan altın ışıltılı bir kalkan taşıyordu. Zırhı ve silahları tamamen altındandı ve aynı ejderha resmi miğferini, eğerini ve zırhını süslüyordu. Korkunç ejderha Fafnir'i öldürenin o olduğu ortadaydı.
Dahası, Sigurd sıradan insanlarınkinin ötesinde bir bilgeliğin sahibiydi. Kuşların dilini anlayabildiği için onu şaşkınlığa düşüren bir olay yoktu, öyle mantıklı ve inançla konuşuyordu ki, hemen herkesi kendi görüşünün doğruluğuna ikna edebilirdi.
Zorlu serüvenlerin peşinde koşmaktan büyük zevk alıyor, çünkü sıradan halka yardımcı olmayı çok seviyordu. Zenginliği düşmanlarından alıp dostlarına dağıtmasıyla ünlüydü. Güçlü olduğu kadar da nazikti. Cesareti onu hiç yanıltmadı ve hiçbir şeyden de korktuğu yoktu.
Sigurd atını güneye, Frankların ülkesine sürdü. Birdenbire önünde, bir tepenin üzerinden gelen büyük bir ışık gördü. Yaklaştığında ışığın kaynağının, alevleri göklere yükselen kocaman
bir ateş olduğunu gördü. Işık çemberinin ortasında, çevresinde ışıltılı kalkanlar asılı olan bir şato duruyordu. En üstteki çatısında bir sancak asılıydı.
Korku nedir bilmeyen Sigurd, Grani'yi ateş çemberine doğru sürdü. Işıltılı Salon, altın miğfer ve altın zırh kuşanmış tek bir kişi dışında tamamen terk edilmiş görünüyordu. Görünüşe bakılırsa o da ölüydü.
Sigurd miğferi çıkarttı. Şaşkınlıkla, savaş giysisinin içerisinde bir kız olduğunu keşfetti. Bu sırada genç kızın yüzü yaşam gücüyle kızarınca Sigurd onu uyandırmaya karar verdi. Genç kızı hafifçe sarstı, ancak o hâlâ derin uykudaydı. Sonra elinde bir diken olduğunu fark etti ve onu çıkardı.
Genç kızın gözleri açıldı. Sigurd'u, başındaki Dehşet Miğferi'nden hiç korkmaksızın şöyle bir süzdü. Karşısındaki adam güzel yüzlüydü ve boyu posu da yerindeydi. Gözleri öyle deliciydi ki, pek az kimse onunla göz göze gelmekten rahatsızlık duymazdı. Altın kızılı bukleli saçlarının döküldüğü, güçlü çizgili, çıkık kemikli yüzünü kısa ve kalın bir sakal çevreliyordu. Omuzları iki adamın omuzları genişliğindeydi. Öyle uzun boyluydu ki, yedi kılıç uzunluğunda olan kılıcı Gram'ı beline takabiliyordu.
"Kimsin?" diye sordu genç kız. "Kim beni uzun uykumdan uyandırdı? Sen Volsung Sigmundun oğlu Sigurd olmalısın, çünkü başında Hreidmar'ın dehşet miğferini, elinde de Fafnir' in felaketini taşıyorsun."
"Gerçekten de benim" dedi Sigurd şaşırarak, "Duydum ki sen güçlü bir kralın kızıymışsın ve güzel olduğun kadar da akıllıymışsın."
Brunhild yanıtladı: "Odin'in emriyle süresiz bir zaman boyunca, uyku dikeninin büyüsünden kurtulamadan uyudum. Ben Odin'in, yazgısı sonsuza kadar yaşamak olan savaşçı bakirelerinden biriydim, yani bir Valkyri'ydim. Savaş alanına iner, Odin'in seçtiği savaşçılara ölüm getirir ve ölü kahramanı alıp Asgard'daki Valhalla salonuna götürürdüm. Orada diğer kahramanlara katılarak, dünyayı sona erdirecek olan büyük savaşta devlere karşı tanrılara yardım edecekleri Ragnarok'u beklerlerdi. Son savaşımda" diye devam etti Brunhild, "iki büyük kral birbirleriyle dövüşüyorlardı. Yaşlı olanı, savaşçıların en büyüğü olduğundan Odin, zaferi ona vermemi buyurmuştu. Ancak ben onu yakmaya ve onun yerine daha genç olan kralın yaşamasına karar verdim. Odin'in öfkesi amansızdı."
"Emirlerime karşı geldiğin için" dedi bana, "bir daha asla bir Valkyri olmana izin vermeyeceğim. Bunun yerine bir ölümlüyle evlenerek sıradan bir ömür yaşamak zorundasın."
"Eğer evlenmek zorundaysam" dedim, "Yemin ederim ki ancak yüreğine asla korku girmesine izin vermeyen bir adamla evlenirim."
"Kabul ediyorum" dedi Odin. "Seni Hindfell'deki Işıltılı Salon'da uyku dikeniyle uyutacağım ve uzun derin bir uykuya dalacaksın. Şatonun duvarlarında seni korumak için bir ateş çemberi olacak."
"Ve ekledi: 'Volsung Sigmund'un oğlu büyük kahraman Sigurd seni kurtarana dek rahatsız edilmeden uyuyacaksın. Bütün ölümlüler içinde istediğin cesarete bir tek o sahiptir. Senin dans eden alevlerinin içinden, benim atım Sleipnir'in soyundan gelen atı Crani'nin üstünde geçecek. Andvari'nin hâzinesini taşıyor olacak. Çünkü yeryüzündeki bütün insanlar içinde bir tek o, korkunç ejderha Fafnir'i ve kardeşi demir ustasını öldürebilecek yüreğe sahip olacak."
"Gerçekten de her şey Odin'in bana açıkladığı gibi oldu" diye sözlerini bitirdi Brunhild. "Beni uyandırdığın ana kadar hep uyudum!"
"Bana hangi bilgileri öğretebilirsin" diye sordu Sigurd. "Tanrılara ait bir bilgeliğin sahibisin."
"Beraber içelim" dedi Brunhild. "Birana yaşam hakkında bilgiler karıştıracağım. Sana kılıcınla ilgili savaş bilgileri, geminle ilgili deniz bilgileri, savaş yaraları için tedavi bilgileri ve basit, iyi yürekli halka yardım etme bilgileri vereceğim."
"Sana dikkatlice konuşmanı ve her zaman sözünü tutmanı Öğütlerim. Ailene ve arkadaşlarına, seni incittikleri zaman bile nazik ol ki sonsuz övgüler kazanasın. Çevreni saran kötülüklere karşı uyanık ol ve onlar sana zarar vermeden kendini onlardan uzaklaştır. Dostlarının entrikalarına karşı tetikte ol ki, karının akrabalarından biri senden nefret edip intikam almaya kalkışırsa bilebilesin. Ne kadar genç olursa olsun, asla öldürdüğün birinin yakın akrabasına güvenme. Ne de olsa kurtun eniği bile kurttur."
"Bu bilgilerle, tanrılar yaşamını sona erdirinceye dek rahat yaşayabilirsin" diye bağladı Brunhild. "Bilgeliğim sana başarı ve ün getirsin. Söylediklerimi hiç aklından çıkartma.''
Sigurd, Brunhild'e sarıldı ve onu öptü. "Bugüne dek yaşamış olan en güzel kızsın ve kuşkusuz tüm kadınların en bilgesisin" diye haykırdı. "Yemin ediyorum ki seni karım olarak alacağım, çünkü kalbimdeki yerin çok büyüktür."
"Öyleyse Volsung Sigmund'un oğlu Sigurd, ben de tüm ölümlüler arasından seni seçiyorum" diye haykırdı Brunhild. "Ben senin olacağım, sen de benim olacaksın!"
Aşkının bir simgesi olarak Sigurd Brunhild'e Andvari'nin altın yüzüğünü verdi. "Yaşadığım sürece aşkını kalbimde yaşatacağım" diye söz verdi.
Brunhild Sigurd'un parmağına taktığı yüzüğe baktı ve yanıtladı; "Yazgımız gereği birlikte yaşayamayacağız Sigurd. Ben bir kalkan bakiresiyim, savaş zamanı kralların yaptığı gibi miğfer takar, savaşta dövüşürüm. Ben savaş alanının tadını çıkarırken, sen kral Giuki'nin kızı Gudrun'la evleneceksin."
"Kralın birinin kızına gönlümü kaptırıvereceğime inanıyor olamazsın!" diye bağırdı Sigurd. "Kalbimin tek sahibisin ve tanrılar adına yemin ediyorum ya sen karım olacaksın ya da hiç karım olmayacak!"
Böylece Sigurd ve Brunhild, sadakatle seveceklerine dair birbirlerine söz verdiler ve Sigurd yoluna devam etti.
Donna Rosenberg'in Dünya Mitolojisi adlı kitabından alıntılanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder