13 Nisan 2022 Çarşamba

Gündelik Hayatımızda Ev ve Çevresi - 2

 



Isınma



İnsanlar ısınma sorunlarının çözümüne sanıldığından çok daha geç yöneldiler. Evlerde bir arada ve hayvanlarla birlikte, penceresiz mekânlarda yatılması, yatmak ve yemek dışında zaten pek ev hayatının olmamasıyla bu sorun atlatılıyordu. Isınma sorununun aşılmasında mangal ve ocağın birleştiği sobalara, ocak ve şöminenin birleştiği ısıtma sistemlerine doğru gelişim yaşandı. İstanbul’da yangın korkusu büyük olduğundan ocak tercih edilmiyor, mangallarla ısınılıyordu. Mangal tek odada yanar, ev halkı zamanını burada geçirirdi. Şömine Avrupa’da 11. yüzyılın ilk çeyreğinde ortaya çıktı ama 1570’lere kadar mangal yaygın, ocak nadirdi, 1700’lerden sonra zengin evlerinde ocak yaygınlaşırken, fakirler mangalla ısınmaya çalıştılar. 1720’leıde baca tekniğindeki iyileşmeyle ocak sistemleri gelişti. Bu dönemden sonra Avrupa’da odun ticareti artarken, İngiltere gibi ağacın görece az olduğu ülkelerde kömür önem kazandı.


Türkiye’de 1960’lı yıllarda orta sınıf için üretilen apartman dairelerine bile konulması moda olan şömine sadece filmlerde gürül gürül yandı. Kışın soğuk geçtiği bölgelerde tandır ve tezek geleneksel ısınma araçlarıydı.

Tandır Farsçada tenûr, tenûre, tandur, Arapçada tennûr biçimleriyle vardır; Aramice tannura ve Akadça tinnure’den geldiği düşünülmektedir. Türkçe tamdurmak, tamturmak yaktırmak, tamdu, tamduk kuvvetli alevli ateş anlamlarıyla kullanılmaktadır. Tezek ise Türkçedir, toprak keseği anlamı da vardır. Kaşgarlı Mahmud’da at gübresi anlamıyla bulunur. Türk dillerinde Yakutça ve Çuvaşça dışında mevcuttur.




Soba


Soba, ocakların üstü kapatılıp pişirme sistemleri geliştirilirken, daha çok Güney Avrupa’da su ısıtma ve yıkanma sorununu çözmek için üretildi. Latin dilleri ve onlardan etkilenen İngilizcede soba, İtalyanca stufa, Fransızca etüve, İspanyolca estufa ve Eski İngilizce stuba biçimleriyle ısıtılan oda, buhar odası anlamlarına geliyordu, bugünkü anlamını (stove) 1600’lerden itibaren kazandı. Germen ve Baltık dilleri de aynı gelişimi izlerler ve soba biçimi Balkan ve özellikle Macarca türevlerde görülür. Macarcada bugün doğrudan oda anlamına gelen soba, Bulgarca, Romence, çağdaş Yunanca ve Türkçede ortaktır. Ama ocaktan bağımsızlaşan gerçek sobanın mucitleri kuzeylilerdir. İskandinavya ve Rusya’da, en fazla ısının elde edilmesine yarayan demir levhalar asılmış uzun boru ve bacalar kullanılmışken, ilk dökme demir soba, ızgarası bulunmayan bir ‘kutu’dan ibaret de olsa, 1642’de ABD ’de yapılmıştır.


1717’de Belgrad’ın en güzel evine sahip olan Ahmet Bey’in misafiri olan İngiltere elçisinin karısı Lady Montagu, “Grönland hariç olmak üzere burada her yerden fazla soğuk var, ... evde kocaman bir soba var, içinde hiç ateş eksik değil, yine de odamızın pencereleri buz tutuyor,” diye yazar.


Katı yakıtlı odun ve kömür, sıvı yakıtlı gaz ve mazot sobalarından sonra havagazı, propan ve bütan gazıyla çalışan sobalar da üretildi. Sobanın Türkiye’ye girişi Tanzimat’tan sonra Avrupa yoluyla oldu ve konaklarda gerekli düzenlemeler yapılarak zamanla yayıldı. Resmi dairelerde soba kullanılmaya başlandı. 1877 tarihli Vilayat Belediye Kanunu’nda saçaktan yukarıya uzatılmamış soba boruları belediye yasakları arasında sayılmıştı. Müslümanlardan, Hz. Muhammed zamanında yoktu diye sobayı bidat sayarak mangalda diretenler çıktığı gibi, Yahudi din adamlarının tavrı da farklı değildir. İstanbul hahamlarının, 1895’te Hasköy’de açılan Yahudi ilkokulu Şule-i Maarif’de haham adaylarının da okuyabilmeleri için ileri sürdükleri şartlar arasında, okulda Frenk icadı soba yerine mangal kullanılması da bulunmaktadır.


1897 yılında çıkmaya başlayan Çocuklara Rehber adlı çocuk dergisinde şu ‘latife’ yer almıştı: “Oğlum, şu son imtihanda iyi bir mevkie geçebildin mi?” “Evet amcam ... Sobanın yanındaydım.”

Sobanın Anadolu’ya ikinci giriş yeri ise Rusya’ydı. Erzurum ve Doğu Karadeniz’de Rusça adıyla peçko kısa sürede köylere kadar yayıldı. Gene Karadeniz ve Kuzey Doğu Anadolu’da su hazneli kuzine ile duvarlardan geçme borulu bir tür kalorifer sistemli sobalar yaygındır.


Dökme, saç, tuğlalı, çini sobalar yerli zanaatkârlarca üretilmeye başlandı, özellikle çini sobalar zengin konakları ile önemli devlet dairelerinde kullanıldı. Osman Nuri Ergin’in yayımladığı 1912 tarihli Esnaf Vergisi Tarifesi’nde üç sınıf sobacı mağazasının yer aldığı görülür. Yurt çapında soba üretimiyle isim yapan ise Zümre sobalarıyla “Türk Sanayi-i Harbiye ve Madeniye” fabrikatörü Şakir Zümre oldu. 1920’de kurulan Şakir Zümre Madeni Eşya Fabrikası’nın sahibi Şakir Zümre Varna’da doğmuş ve Bulgaristan parlamentosunda milletvekilliği de yapmıştı; 1966’da öldü. Sobalarda genellikle odun, Karadeniz’de fındık kabuğu yakılırdı. Maden kömürü işletmeleri açılınca taşkömürü ve linyit sobaları yapılmaya başlandı. Son dönemde gaz sobaları yaygınlaşırken, büyük merkezlerde kalorifer sobanın, fueloil ve doğalgaz kömürün yerini aldı. 

Kalorifer


Evi dolaşan toprak borularla ısıyı dağıtarak ısınma yöntemi (hypokaust) zengin Romalıların Hıristiyanlığın başlangıç döneminde uygulamaya başladıkları bir sistemdi. Bu sistem elbette yaygınlaşmadı ve ocakla ısınma devam etti. Roma yöntemi 1642’de Louvre’un bir odasında kullanıldıysa da, sıcak havanın devamlı dolaştırılması havanın bozulmasına yol açıyordu. Buhar enerjisi bulunduktan sonra kısa sürede ısınmada kullanılır oldu. Eskiden sıcak hava dolaşan borulara şimdi buhar veriliyordu. Hava gazı ve akaryakıtta yaşanan gelişmelerden sonra kalorifer yaygınlaştı. Fransızcada Latince ısı anlamında calor ve taşıyıcı anlamında ferre sözcüğünden üretilen calorifere 1807’den beri kullanıma girmiş. Kalorifer sıcak hava üreten cihazın adıyken, Türkçede petek de denilen radyatöre (Fransızca radiateur) kalorifer deniliyor.


Türkiye’de kalorifer belediyelerin verdiği havagazıyla çalışıyordu. Fueloil sistemlerinin yaygınlaşması 1970’li yıllardaki petrol krizinden sonra durdu. Doğalgazın Türkiye’ye gelmesi SSCB ile 1984’de yapılan anlaşmadan sonra başladı. İstanbul’da 1987, Ankara’da 1988 yılında başlayan doğalgaz tüketimi 1997’de on katına ulaştı. Halen konutlarda Ankara, İstanbul, İzmit, Bursa ve Eskişehir’de kullanılıyor. Doğalgazla birlikte kaloriferle kat kaloriferi olarak da adlandırdığımız kombiler daha fazla yaygınlaştı.



Kudret Emiroğlu’nun

GÜNDELİK HAYATIMIZIN TARİHİ

kitabından alıntılanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak