2 Nisan 2022 Cumartesi

HİTİTLERDE CEZA VE TAZMİNAT

 İlkel toplumlarda ceza intikamla eşdeğerdedir ve "ceza gerektirmeyen" suçları "ceza gerektiren" suçlardan ayırt etmek mümkün değildir. Zarar gören taraf, karşı taraftan öcünü gücü yettiği oranda alacaktır. Eğer yaralama ölümle sonuçlanırsa, intikam alma görevi akrabalarına düşecek ve bir kan davası doğacaktır. Bununla birlikte taraflar anlaşabilirse, bir miktar para vermek yoluyla sorun çözülebilmektedir. Bu biçimde ödenen paraya "tazminat" denmektedir.

Devlet, temel olarak, kanun ve düzenin korunmasıyla ilgilidir ve bu yüzden kişisel intikam duygularını sınırlandırması ve neticede tamamen ortadan kaldırması gerekir. "Kısas" (göze göz, dişe diş) kanunu, büyük olasılıkla bu yönde atılmış ilk adımdır. Zarar gören taraf, karşı tarafa kendisinin uğradığı zarardan daha fazlasını verebilir. Daha bilgili kanun koyucular, iki yanlışın bir doğru yapmadığını görecekler ve cezalandırmanın amacını kavrayacaklardır; ceza ancak caydırıcı olduğu takdirde faydalıdır ve diğer taraftan haksızlık ise, ancak zarar gören tarafın tazminiyle veya tazminatla telafi edilebilir. Sonuç olarak üçüncü bir etken de kanunların yenilenmesi olabilir.

Bu bakımdan, Hitit kanunları hayli gelişkindir. Cezanın, tazminat ilkesiyle karşılaştırıldığında daha önemsiz olduğu görülür. İdam cezası gerektiren suçlar sadece tecavüz, hayvanlarla cinsel ilişkide bulunma ve devlet otoritesine karşı gelmedir. Kölelerin sahiplerine karşı gelmesi ve büyücülük de idamlık suçlardandır. Vücutta bir sakatlık meydana getirerek cezalandırma —Asur kanunlarında normal bir cezadır— Hititlerde kölelere uygulanır. Özgür vatandaşların saldırı, kara büyü, cinayet, hırsızlık ile mala mülke verilen her türden zarar da dahil, gibi işledikleri diğer suçlar tazminatı veya tazmini gerektirir; ceza ancak suçlunun neden olduğu zararın değerinin birkaç katını ödemesi gerektirdiğinde kaydedilirdi. Yangından zarar gören bir evin yeniden inşası ve zarar gören eşyaların yeniden sağlanması bu türden telafi etme örnekleridir, fakat telafi etme genellikle para (gümüş) yoluyla sağlanır.

Bazı örnekler şunlardır:

11. Eğer herhangi bir kişi özgür bir insanın kolunu veya bacağını kırarsa, o kişiye yirmi şekel gümüş öder ve o [davacı] onu serbest bırakır(?)
12. Eğer herhangi bir kişi kadın ya da erkek kölenin kolunu veya bacağını kırarsa, on şekel gümüş öder ve o [davacı] onu serbest bırakır(?)
63. Eğer herhangi bir yetişkin bir öküzü çalarsa, eskiden on beş öküz verirdi, fakat şimdi on öküz verir; iki yaşında üç öküz, bir yaşında üç öküz ve sütten yeni kesilmiş dört öküz verir ve o [davacı] onu serbest bırakır(?)
170. Eğer özgür bir kişi bir yılanı öldürür ve bu esnada birinin adını söylerse (bu bir büyü şeklidir), bir pound gümüş ödeyecektir; eğer bunu bir köle yaparsa, cezası ölümdür.
25. Eğer bir insan bir çanağı veya bir sarnıcı pisletirse, eskiden altı şekel gümüş öderdi; pisleten kişi (sahibine) üç şekel gümüş ve saraya üç şekel öderdi, fakat şimdi kral sarayın payını iptal etti; pisleten kişi sadece üç şekel öder ve o [davacı] onu serbest bırakır(?)
98. Eğer özgür bir kişi bir evi ateşe verirse, evi yeniden inşa edecektir, ancak evin içinde ne yanarsa, ister bir insan, bir öküz veya bir koyun olsun, bunlar için tazminat ödemeyecektir.

Adam öldürme üzerine olan kanunları diğer eski kütüklerdekilerle karşılaştırmak ilginçtir. Bütün vakalarda tazminat vardır ve bir köle için oran daima özgür bir kişininkinin tam olarak yarısıdır. Özgür bir kişiyle ilgili kanunlar şöyledir:

1. Eğer herhangi bir kişi bir kavga esnasında bir erkeği veya bir kadını öldürürse, öldürülen kişinin cinsiyetine göre ölenin sahibine dört insan vererek telafi eder ve o [kurbanın mirasçısı] onu serbest bırakır (?)
3. Eğer herhangi bir kişi özgür bir erkeğe veya kadına vurur ve o kişi ölürse, (sadece) eli ile neden olursa, ona iki insan vererek telafi eder ve o [kurbanın mirasçısı] onu serbest bırakır(?)
5. Eğer herhangi bir kişi Hititli bir tüccarı öldürürse, 1,5(?) mina gümüş öder ve o [kurbanın mirasçısı] onun evine gitmesine izin verir; eğer olay Luviya ya da Pala ülkesinde gerçekleşirse, 1,5 mina gümüş öder ve zarar gören malları tazmin eder; eğer olay Hatti Ülkesi'nde gerçekleşirse, (sadece) tüccar için tazminat öder.
6. Eğer bir kişi, kadın veya erkek, bir başka kentte öldürülürse, kimin toprağında ölürse onun tarlası 46,3 metreye bölünür ve ona (kurbanın mirasçısına) verilir.

Son iki paragrafın buna benzer olan metinde farklı bir yorumu vardır:

III. Eğer herhangi bir kişi bir Hititli tüccarı mallarını gasp etmek için öldürürse, o... mina gümüş ödeyecektir ve mallarının üç katı kadar tazminat verecektir. Eğer tüccarın malı yoksa, fakat onu bir kavgada öldürürse, altı mina gümüş verir. Fakat eğer (sadece) eli ile neden olursa, iki mina gümüş verir.

IV. Eğer herhangi bir kişi yabancı bir yerde öldürülürse, ölen özgür bir erkekse, o (toprağın sahibi) bir tarla, bir ev ve bir mina yirmi şekel gümüş verecektir; eğer ölen kadınsa, üç mina gümüş verecektir. Fakat öldürüldüğü toprak ekili değilse, bir başkasının mülküyse, herhangi bir yönde 4,83 km. mesafede herhangi bir köy bulunursa, o (mirasçı) oradan aynı tazminatları alacaktır; eğer o mesafede bir köy yoksa, eli boş dönecektir.

Her iki yorumda da kasten öldürme ile kazara öldürme arasında dikkatli bir ayrım vardır. Fakat tuhaftır ki, kasten öldürme olarak tanımlayabileceğimiz tek vaka bir sınıfa mensup bir kişi olarak ele alınan bir tüccarla ilgili ve soygun amaçlı olanıdır. Cinayetle ilgili özel bir hükmün bulunmayışı Hammurabi ve Asur kütüklerinin her ikisinde de fark edilmiştir. Suç eski İsrail kütüğünde ayrıntılarıyla ele alınır, fakat böylesi ifadeleri Eski Ahit'te Musevi adli otoritelerin, katili intikamın alınması için Go'el'in, Hz. İsa'nın, başka bir deyişle en yakın akrabalarının, husumetine terk etmek dışında bir şey yapmalarının gerekmediğinin (Tesniye XIX. 12) belirtildiği kimi bölümleri de görmekteyiz. Diğer Doğu kütüklerinde de cinayetle ilgili konularda sessiz kalınması, o devirde cinayetin adlî olmaktan çok kişisel intikam ile çözülmesi gereken bir olay olduğunu düşündürmektedir. Kan davasının eski Hitit Krallığı döneminde de geçerli olduğu Telipinu'nun fermanındaki şu paragrafta açık olarak belirtilmiştir.

Kan davası ile ilgili kural şöyledir: Her kim bir kan dökme suçu işlerse, "kanı dökülen kişinin sahibi" (örneğin, İbranilerde Go'el) ne derse o yapılır. Eğer "ölsün" derse, öldürülecektir; fakat eğer "tazmin etsin" derse, tazmin edecektir: Kral bu karara karışmayacaktır.

Kasıtlı olmayan adam öldürme suçlarında, tazminatın bir kısmı olarak "insan" verilmesi dikkat çekicidir. Genellikle köleler için kullanılan bir ifadedir.

Katil kaçtığında, mağdurun ailesinin tazmin edilmesi için en yakın köyün sorumlu tutulması Doğu ülkelerinde her zaman yaygın şekilde uygulanan bir gelenek olmuştur. Bunun benzerleri Hammurabi ve ortaçağ İslam kütüklerinde mevcuttur. Musul civarındaki kazıda çalışan bir Arap'ın akrabalarından birinin civardaki bir köyde öldürülmüş olması nedeniyle, orada rasgele birini öldürmeyi planladığı bilinmektedir. Eski Ahit, Tesniye XXI. 1-10'da en yakın köyün yaşlıları bir yemin töreniyle kendilerini kan dökme suçundan temize çıkarmak için toplanırlar ve orada da yapılmadığı takdir de cinayetten sorumlu tutulacaklardı. Hitit kanununun kendine özgü eşsiz özel yanı 4,83 km.lik mesafeyle sınırlı oluşudur, ki bu sınırlamanın dışında kalanlar sorumlu tutulmaz.

5. hükmün anlamı pek açık değildir. Luviya ve Pala gibi uzak ülkelerde, bir tüccarın ölümü için ödenecek tazminatın oranının, uygarlıktan çok uzaklara seyahat ederek daha büyük bir risk taşıması nedeniyle Hatti Ülkesi'ndekinden daha az olmasının gerekeceği düşünülebilirdi. Ancak kelimelerden bu anlamı çıkarmak, büyük ölçüde şekillerin taşıdığı bulanıklık nedeniyle zordur.

 

Alıntıdır.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak