7 Eylül 2022 Çarşamba

TÜRK MİTOLOJİSİ'NDE GEÇEN KİŞİLER, KAVRAMLAR VE TANRILAR - 31

 GÖK ATA


Gökyüzü tanrısı. Daha sonra "Gök Tanrı" anlayışına ulaşan bir yaratıcı anlayışıdır. Moğollarda Tenger Etseg (Gök Baba)  olarak anılır. Gök Ata insanları cezalandıran ve ödüllendiren ulu bir varlıktır, yaşam verici ve bereket dağıtıcı olduğu inancı yaygındır.  "Göğün Oğlu" kavramıysa Türk-Asya halk inancında ışık şeklinde yeryüzüne düştüğüne inanılan kurtarıcı varlığı ifade eder.


GÖK HAN


Gökyüzü kağanı. Oğuz Han'ın ilk eşinden doğan oğludur. Türk yurdunun genişliğini ve enginliğini, devletin egemenliğini simgeler. Bu bağlamda göğün sınırsızlığı ve sonsuzluğu büyük öneme sahiptir. Gök Han'ın ongunu Sungur kuşudur ve maviye çalan bir rengi vardır. Kaynaklarda Sungur'un diğer kuşları avlamakta kullanıldığı belirtilir.



GÖK KATLARI


Eski Türk halk inancında göğün yedi, dokuz veya on dokuz katı olduğuna inanılırdı ve bunların her birinde farklı tanrıların oturduğu düşünülürdü. Göğün katlarında yaşayan başlıca tanrılar şu şekilde sıralanır:

1.    Koça Han, Ak Ana, Ak Ata

2. Zada Han, Yel Ana, Yel Ata

3. Yayık Han, May Ana, May Ata

4. Yayuçı Hanım, Cey ana, Cey Ata

5. Kızagan Han, Od Ana, Od Ata

6. Ayzıt Hanım, Ay Ata

7. Mergen Han, Gün Ana

8. Kübey Hanım

9. Umay Hanım

10. Erdeney Han 

11. Altan Han

12. Suvolta Hanım

13.  Ağar Han 

14. Suyla Han 

15. Utkaçı Han 

16.  Ülgen Han 

17. Kayra Han 

18. Göktengri

Göğün ı9. katında tüm her şeyin yaratıcısı olarak anılan "Tura'' yer alır. "Tura" aslında artık gökten de soyutlanmış olan mutlak bir yaratıcı anlayışıdır. Diğer her şey onun varlığının bir sonucudur.

Yakutlarda Göğün Katları:

ı.     Alahçın

2. İyehsit

3. Cöhögöy

4. Hotoy

5. Suğorun

6. Cahın

7. Tanha

8. Çınıs

9. Ayığ


GÖK TENGRI


En yüce yaratıcıdır. İnsan biçimli değildir, soyut bir kavram olarak yer alır. Eşi ve benzeri olmayan, insanlara yol gösteren, onlara hükmeden, cezalandıran ve ödüllendiren ulu bir varlıktır. İnsanların yaşamına doğrudan karışır, buyruklar verir, iradesine boyun eğmeyenleri cezalandırır. İnsanlara iktidar ayrıcalığı (kut) ve kısmet (ülüğ) bağışlar ama hak etmeyenlerden de geri alır. Şafak söktüren (tan üntüren) de odur. Yaşam vericidir, bilinen ve bilinmeyen her şeyi o yaratmıştır. Ölüm onun iradesine bağlıdır. Eski Türk inanışında Gök Tanrı tektir, eşi ve benzeri yoktur. Orhun Anıtları'nın belirttiğine göre Tanrı, evrenin ilk nedenidir ve her şeyin kaderini o çizer ve Göktürklerin kağanlık kurması onun isteğiyle olmuştur. İskitlerde Goytosır olarak geçen Tanrı'nın adının manasının Gök Tanrı demek olduğu iddia edilmektedir. Eski Türklerde Gök Tanrı'ya kurban olarak koç ve aygır kesilirdi.



GÖL İYESİ


Göl ruhu. Her gölün kendi iyesi vardır. Çu'ların ilk atasının mezarı bir göl içinde bulunuyordu ve buradaki bir ağacın dibindeydi. Oğuz Han ilk eşini bir gölün ortasındaki adada yer alan bir ağacın kovuğunda bulmuştur. Göllerde peri kızlarının oynaştığı ve erkekleri kandırarak suyun derinliklerine çekerek boğdukları söylenir. Anadoluda kimi yörelerde dağ göllerinde yaşadığına inanılan varlıklara Göl Boğası (Su Boğası) denilmektedir. Bunların sabahın ilk ışıklarında görülebildiklerine ve daha sonrasında suya dalıp kaybolduklarına inanılır. Bir öyküde demirci ustası, Boğa Gölü kıyısında hayvanlarını otlatırken Göl Boğası, kıyıya çıkarak sürünün başındaki boğayla güreşmeye başlamış. Kendi boğasının yenilmesi üzerine demirci çok üzülmüş. Göl Boğası'ndan öcünü almak için çare düşünmüş. Kendi boğasına polat (çelik) boynuzlar yapmış.

Bir sonraki sefer Göl Boğası yine sudan çıkmış ve güreş başlamış, ama bu kez demir boynuzlardan aldığı yaralarla canı çok yandığından kaçmak zorunda kalmış ve gölü kana bulamış. Bugün göl içerisinde yer alan yol şeklindeki  bir kırmızılığın  bu kan  lekelerinin izi olduğuna inanılmaktadır. Bu olaydan sonra demirci ve ailesinin perişan olduğu söylenir. Van Gölü canavarı hikayesinin kökeni  de yine aslında aynı mantığa dayanır. Çünkü pek çok kimse gördüğünü söylediği yaratığın boynuzlu ve hatta mandaya benzediğini ifade etmektedir. Bu anlayışın kökeninde ruhsal varlıkların bazılarının boynuzlu olduğu inancı yatar.



GÜN ANA



Güneş tanrıçası. Göğün yedinci katında oturur. Türklerle bağlantılı bazı ön Asya kültürlerinde dişil olarak algılanmıştır. Günümüzde kızlara Güneş adının verilmesinin nedenlerinden birisi de budur. Yeri gelmişken belirtmek gerekir ki,  Türkçede "ana" kavramını akla getiren "Anadolu" sözcüğü de ilginç bir tesadüf eseri, eski Yunan dilinde "Güneşin doğduğu yer" demektir. Ziya Gökalp şöyle demektedir: "Eski Türk telakkisine göre, hakanla hatun gökle yerin evlatlarıydı. Güneş Ana ile Ay Ata onların gökyüzündeki temsilcileriydi. Hakanın mümessili olan Ay Ata, gökyüzünün altıncı katında, hatunun mümessili olan  Gün Ana ise daha üstte, gökyüzünün yedinci katındaydı:'



GÜN HAN


Güneş kağanı. Oğuz Han'ın göksel olan ikinci eşinden doğan oğludur. Yeryüzünün yaşam kaynağı olan ışıkları sebebiyle güneşe duyulan hayranlığın mitolojik dışavurumudur. Gün Han'ın ongunu laçin (şahin) kuşudur. Diğer kuşları avlamakta kullanılır. Gün Han altın bir otağ kurdurur. Sağ tarafına kırk kulaç yüksekliğinden bir direk diktirir. Üzerine de altın bir tavuk koydurur. Çünkü altın, güneşin mecazi bir sembolüdür.



Bahattin Uslu’nun Türk Mitolojisi adlı kitabından alıntılanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak