İlkçağlardan itibaren Türklerin çok sayıda milletle temas etmeleri sonucunda Türk adı farklı milletlerin kaynaklarında çeşitli şekillerde kaydedilmiştir. Türk adı 542 yılında tarih sahnesinde yer alan, Gök-Türk (Kök-Türk) Devleti’yle resmî bir kimlik kazanmıştır. Aslında bu devletin adı Gök-Türk değil, Türk idi ve bazen iki heceli Türük şeklinde yazılıyordu. XIX. yüzyılın sonunda bazı Türkologların kabul ettiği biçimiyle Gök-Türk kullanımı yaygınlaşmıştır.
Türk adının nasıl olup da yaygınlaşarak günümüze ulaştığını da kısaca açıklamak gerekir. Moğolistan’da kurulan Türk adlı devlet, kısa zamanda bütün Orta Asya’yı, Kuzey Çin’i, hatta Tibet’i hâkimiyeti altına aldı. Arkasından Kore’den Karadeniz’e kadar Kafkasların kuzeyi, hatta Kuzey Afganistan’ı kendine bağladı. Böylece hem doğu (Çin, Tibet, Kore) hem de batı kaynaklarında (Bizans) Türk Devleti adıyla geniş yer edindiği gibi Orta Asya Türkiye olarak anılmaya başladı.
Bağımsızlığı yaklaşık iki yüz yıl süren Türk (Gök-Türk) Devleti, 745 yılında yıkılarak tarih sahnesinden çekildi. Devletin topraklarının doğu kanadında Uygur Devleti, Dokuz Oğuz boylarının üzerinde hâkim olarak idareyi sürdürdü. Batı Gök-Türk topraklarında ise önce çeşitli boy federasyonları Türgiş (Türkiş/Türkler) adını alarak varlıklarını devam ettirdiler. 766 tarihinde Türgiş siyasi birliği ortadan kalkınca Oğuzlar (kabileler) olarak Tanrı Dağları, Çu ve Yedisu havzasından Sır Derya (Seyhun) boyu üzerinden Mangışlak’a ve hatta Itil’e kadar dağınık halde yaşadılar. Oğuz adı bu dönemde ön plana çıksa da Türk kimliklerinden dolayı İslam kaynaklarında Türkmen, Rus kaynaklarında Tork adıyla anılmaya başladılar.
Bundan sonra kurulacak olan Selçuklu Devleti başta olmak üzere diğer bütün Müslüman Türk devletleri farklı adlarla adlandırılsalar da kimlik özelliklerini korudular. Osmanlı İmparatorluğu üç kıtada yayıldığında Batılılar tarafından “Türk Devleti” adıyla bahsediliyordu. Aynı şekilde önce Mısır, sonra Anadolu “Türkiye” olarak adlandırıldı.
Böylesine zengin ve geniş bir tarihe sahip olan Türklerin, ayrıca çok eski bir millet oluşu tarihçileri Türk adını çok eski tarihî kaynaklarda aramaya sevk etmiştir. Herodotos’un M.Ö. V. yüzyılda doğu kavimleri arasında zikrettiği Targitaların Türk isminin ilk şekli olabileceği ileri sürülmüştür. İskit topraklarında oturdukları söylenen Tyrkaeler, Tevrat’ta adı geçen Yafes’in torunu Togharma, eski Hind kaynaklarında bildirilen Turukhalar, Thraklar ve hatta Troyalıların Türk adını ilk defa taşıyan kavimler oldukları sanılmışlardır.
İslâm kaynaklarında bildirilen İran Zend-Avesta rivayetleri içerisinde hükümdar Feridun’un oğlu Turac (Tur-Turan) ve Yafes’in torunu Türk’ten türeyen neslin de Türk adını ilk taşıyan kavim olduğu düşünülmüştür. Diğer yandan o dönemlerde İran-Turan mücadelelerinde zikredilen Afrasyab’ın (Tonga Alp Er) bir Türk başbuğu olduğu tahmin edilmektedir.
Türkçede cins ismi olarak eskiden beri mevcut olduğu bilinen Türk kelimesinin Altaylı (Seyhun nehri kuzeyi) kavimleri ifade etmek üzere 420 tarihli bir Pers metninde ve daha sonra yine 515 hadiseleri dolayısıyla Türk Hun (kuvvetli Hun) tabirinde kullanıldığı bilinmektedir. Türk adına kaynaklarda çeşitli anlamlar verilmesine rağmen, “güç” anlamına geldiği anlaşılmıştır. Resmî devlet adı olarak ilk defa Gök-Türk Devleti tarafından kullanılan Türk kelimesinin bundan önce Törük veya Türük şekilleriyle kullanıldığı ve daha sonra Türk haline dönüştüğü kabul edilmektedir.
Alıntıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder