EBREN
Ejderha. Söylencesel dev sürüngen. Kanatlıdır, korkunç bir görünümü vardır. Bazen devasa bir yılan olarak betimlenir. Yeraltındaki mağarasında yaşar ve orada bulunan hazineyi korur. Sularda veya gizemli bir ormanda yaşadığı da anlatılır. Bazen ateşin içinde barınır. Ağzından ateş saçar. Kuraklığın ve ölümün simgesidir. Masallarda suyun önünü keser ve bırakmak için karşılığında kurban ister. Su yaşam demektir, dolayısıyla onu kendi denetimine ve egemenliği altına alarak yaşama sahip olacaktır. Bir başka açıdan bakıldığında susuz bıraktığı yeryüzüne ölüm ve karmaşa getirir. Öteki taraftan bunları elinde bulundurduğu için aynı zamanda bereket ve güç simgesidir. Ebren kelimesi "evren" sözcüğünün farklı bir söyleyiş biçimidir. Dolayısıyla evren aslında sembolik olarak bir ejderhadır. Tıpkı ejderha gibi evren de büyük ve insanüstüdür. İnsan aklıyla kainatın bütün niteliklerini anlamak mümkün değildir. Türk mitolojisinde dünyanın veya kainatın bir ya da birkaç tane ejderha tarafından döndürüldüğü yani evrildiği düşünülürdü. Bu ejderhalaraysa "eviren" (döndürüp çeviren) denilirdi. Daha sonra sözcük "evren" biçimini almıştır.
EJDER
Kanatlı, kuyruklu, derisi pullu, ağzından ateş saçan yılan biçimli efsanevi canavardır. Fin mitolojisinde Ajatar adında ormanlarda yaşayan ve ejderha kılığına bürünebilen bir ruh vardır. Batı dillerinde dragon (eski Yunanca yılan manası taşır) olarak anılan ejderhalara ait efsaneler tüm dünyadaki bu motifi doğrudan biçimlendirmiştir. Fars, Hint ve Çin kültürlerindeki ejderha anlayışı Türk Mitolojisi'ni büyük oranda etkilemiştir. İran Mitolojisi'ndeki AzdahalAzdakal Azdahak ise Zahhak (Azı Dahhak) olarak bilinen şeytani varlıkla yakından alakalıdır. Eski Farsçada az/azı/azi yine yılan demektir. Bu varlık Yılan- Kral olarak görünür Pers söylencelerinde. Ejderhaların farklı adlarla olsa da hemen her toplumda yer alması son derece ilgi çekicidir ve kavramın ortaya çıkışına kesin bir açıklama getirilememiştir. İnsanın bilinçaltındaki yılan korkusuna dayandıranlar olduğu gibi tamamen hayal ürünü bir masal unsuru olduğunu öne süren görüşler de mevcuttur. Geçmiş çağlarda nesli tükenmiş böylesi bir varlığa insanoğlunun atalarının henüz yaşarken tanık olduğunu ileri sürenler dahi bulunmaktadır. Örneğin 12 hayvanlı Türk takviminde tıpkı yaşayan diğer hayvanlar gibi, onlarla birlikte adının bir yıla verilmesi bu duruma küçük de olsa bir kanıt olarak öne sürülmektedir. Ancak kesin olan şey şudur ki, tarih öncesinin dev sürüngenleri (dinozorlar) hakkında bilimsel hiçbir veri yokken bile ejderlerin varlığına inanılırdı. Belki de geçmiş çağlarda bunların son örneklerine tanık olunabilmişti veya dinozorların kemikleriyle karşılaşınca çeşitli öyküler oluşturulmuştu.
EKİN İYESİ
Ekinlerin koruyucu ruhu. Ekinlerin içinde yuvarlanmayı sever. Tarlada yangın çıktığında ters tarafa üfleyerek söndürür. Bir demet ekin ona armağan olarak biçilmeden bırakılır ve buna Kır Sakalı denir. Zayıf kalmış ekinlerin bulunduğu yerlere ekin iyesinin ayak izleri denir. Kimi zamanda ekinin içinden hafifçe esen rüzgarın onun geçişinden kaynaklandığına inanılır. Anadolu'da tırpanla ekin biçilirken farkına varılmadan yılanların kafası veya vücudu da kesildiğinde bu kesik gövdeye saygısızlık yapılmaz, sessizce götürülüp tarlanın kenarına bırakılır. Bu anlayışın kökeninde de yine Ekin iyesi inancı bulunur.
ELBİS
Kavga tanrısı. Elbis Kuha/İlbis Kığha olarak da anılır. Savaş tanrısı olarak da algılanır. Acımasızdır ve insanlara acımasızlığı telkin eder. Savaşçı bir karakteri vardır. Şeytani özelliklere sahiptir. İslam'ın etkisiyle bu sözcük ("1" ve "b" harflerinin kolayca yer değişmesi nedeniyle) iblisle özdeşleşmiştir. Fakat aslında Türkçede pek çok olumsuz anlamı barındıran "yel" kökünden türemiştir. Savaşlardan önce bu tanrı çağrılır ve adına törenler yapılır. Onun sayesinde düşmanın attığı oklar geri kendisine döner. Düşmanının ölmesini isteyen kim varsa ondan yardım diler. Yakutların inançlarında savaş ruhu ve savaşçıların koruyucusu olan "elbis"ten güç ve yiğitlik vermesi için yardım istenirdi. O düşmanın yüreğine girerse, yenilgi onlar için kaçınılmazdır. Savaştan önce düşmanının yenilgisi şaman için üç gün üç gece tören yapar. Bazı kaynaklarda bir şamanın gerçekleştirdiği törende; "Ey insanları deli eden, akılları başlarından alan İblis Kağan!" şeklinde seslendiği yazılmıştır.
ELLEY VE ECEY
Adem ve Havva. Elli kapılı, kırk pencereli, otuz kirişli bir evde yaşarlar. Sabanı ve tarla sürmeyi keşfetmişlerdir. İnsanoğlunun soy atası ve soy anası olarak anılırlar. İlk insan (ilk erkek ve ilk kadın) kavramlarına tüm kültürlerde ilgi duyulmuştur, çünkü insanın yeryüzünde ne zaman ve nasıl var olduğu sorusu daima merak edilmiştir. Benzer biçimde dünümüzde de bilimsel olarak antropolojinin ilgi alanlarından birisi insanoğlunun yeryüzüne yayılış sürecidir.
1. Elley:
Adem. Yaratılan ilk kişi. İnsanların atası. Gökte yaşamaktadır, sonradan yeryüzüne gönderilmiştir. Ne bir ulusa, ne de bir boya sahip değildir. İlk önceleri eşi de yoktur. Yeryüzüne gönderilirken Uluğkayın/Ulukayın'ın önünde kendisine su, ateş ve demir verilmiştir. Karısının adı Eceydir. Öküzleri tarla sürmede kullanan ilk kişidir. Köten (saban) sürmeyi bulan kişi de odur. Türk halk inancında kımızı keşfettiğine de inanılır. Kımız içme töreni de ona aittir. Bazen halk öykülerinde "Göklerden mi indiği yerden mi çıktığı belli olmayan" kişi olarak betimlenir. Bazen de gökten düştüğü söylenir. Ateşi elde etmiştir (bulmuştur veya ona gönderilmiştir). Yurdundan kovulduğu söylenir; ki bu anlayış cennetten kovulma motifiyle de örtüşür ve büyük dinlerin etkisiyle çamurdan yaratıldığı inancı Türk halk kültürü içerisinde de yerleşmiştir.
2. Ecey
Havva. Yeryüzündeki ilk kadın. Elley'in (veya bazı topluluklardaki diğer adıyla Törüngey'in) eşi. Sümerlerdeki Ecem'le de (Kraliçeler Tanrıçası) bağlantılıdır.
EMEGEL
Çocuk tanrıçası. Çocukları ve bebekleri korur. Küçük çocukların başlarına gelecek kazaları önceden görür ve engel olur. Çocuklar hastalandıklarında kadın şamanlara onlar için uygun ilaçları hazırlama yollarını gösterir. Sibirya Türklerinde "Emehsit" (Nine) adı verilen varlıkların kadın hastalıklarına neden olduğuna inanılır. Emegel onların neden olduğu hastalıkları iyileştirir.
EMEGEY
Şaman ruhu. Şamanın varlığında kök salar. Kel ve parmak kadardır. Bu ruh olmadan şaman olunamaz. Şamana yol gösterir. Şaman öldüğünde kuş görünümünde dışarı çıkar. Şamanın mezarının yanında veya üstünde büyüyen ağaçta yaşar ve mezarın saygınlığını, temizliğini korur. Keltegey'le birlikte anılır.
ERBÖRÜ
Kurt adam; Dolunayda kurda dönüşen kişi. İskitler, bazı olağanüstü büyücülerin her yıl birkaç gün için kurda dönüştüklerine inanıyorlardı. Bu insanlar, çeşitli büyüler yaparak dilediklerinde yırtıcı bir kurda dönüşürlerdi. Kurda dönüşen bu kişinin yalnızca insan sesi ve insan gözleri aynı kalırdı. Kurt adam insan eti yiyen bir varlık olarak kabul edilir ve yeryüzünde değişik kültürlerde rastlanır, ancak özellikle Avrupa toplumlarında en çok ilgi duyulan mitolojik figürlerden birisidir. Dişleriyle pençeleri sıklıkla abartılı olarak vurgulanır. Özellikle dolunayın etkisiyle bu durumun ortaya çıktığı kanısı yaygındır. Türk kültüründe dişilerine "Eşbörü/İşbörü" denir.
ERBÜKE
Yarı insan yarı yılan olan varlık. Bu varlıkların başında Yılan Ana ve/veya Yılan Ata bulunur. Daha çok masallarda bellerinden aşağısı yılan, üst kısmıysa insan şeklinde betimlenirler. Bu yaratıkların insanların hastalıklarına şifa olduğuna inanılması ise yılanın tıbbın simgesi olarak görülmesi anlayışıyla alakalıdır. Dişi olanları için "Eşbüke/İşbüke" tabiri kullanılır.
ERDENEY
Haber tanrısı. Tanrıların haberlerini insanlara iletir. Uçan beyaz bir atı vardır. Habercileri ve ulakları korur, elçilerin başlarına zarar gelmesine engel olur. İletilerin değiştirilmeden, olduğu gibi ulaştırılmasını sağlar.
ERLİK
Kötülüklerin kaynağı olarak görülen tanrıdır. Kara bir güneşle aydınlatılan yeraltında akan ırmağın kenarındaki yüksek bir dağın eteğinde kırk köşeli taş veya demir sarayında yaşar. Tılsımlı çelik bir mızrağı vardır. Saçları, gözleri ve kaşlarıyla atı karadır. Kara renkle simgelenir. Kendisine kara at kurban edilir. Çatal (çiftli) sakalı dizlerine kadar uzamıştır. Boynuzları ağaç köklerine, bıyıkları yaban domuzunun dişlerine benzer ve kıvrılarak kulağına asılmıştır. Yatağı kunduz derisindendir. Kadehi insan kafatasındandır. Kamçısı karayılandandır. Körüğü, çekici ve örsü vardır. Çenesi tokmak gibidir. Gözkapakları bir karış, saçları dimdik, yüzü kan renklidir. Vücudu yılanlarla kaplıdır. Bıyığı kıvrılarak kulağına asılmıştır. Eyerlenmiş domuz boynuzlu dokuz boğasının sırtında yolculuk yapar. Gümüş bir tahtı bulunur. Yassı demirden bir kalkan taşır. Kılıcı geniş ağızlı bir paladır. İhtiyar ve çirkin bir görüntüye sahiptir. Erlik bilgisiz ve yıkıcıdır. Düzen ve barış istemez. Huzura karşıdır, yeryüzünü karıştırmak ister. Sonsuz karanlıkların içinde yaşar. iradesi yoktur. Erlik'in yeryüzüne çıkışıyla aleme aniden karanlık çöker, rüzgar eser, fırtına kopar, yer sarsılır. İki köpeğinin adları Kazar ve Pazardır. Kötü ruhların tamamı onun egemenliği altındadır. Pora Ninci ve Kara Ninci adlı iki yardımcısı vardır. Kayra Han ilk önce onu yaratmış ve onun aracılığıyla da yeryüzünü, dağları, vadileri meydana getirmiştir. Fakat kendisine başkaldırması üzerine, ona "Erlik" adını vererek gökyüzünden yeraltına atmıştır. Başka bir efsanede evrenin başlangıcında yalnızca İyilik Tanrısı ülgen ve Kötülük Tanrısı Erlik vardır. Kaz (veya kuğu) kılığına girerek sonsuz suyun üzerinde uçarlar. Erlik yaptığı kötü işler nedeniyle tanrı Ülgen tarafından "Kötülük yaptın, senin halkın da hep hileciler, kötüler olsun" denilerek ilençlenir. Bir söylencede Kuday (Tanrı) yerden dokuz dallı bir çam ağacı büyüterek her dalında değişik bir ırktan insan türetmiştir. Erlik gidip bu insanları baştan çıkarır. Elley ve Ecey adlı ilk insanları yasak ağacın meyvelerini (veya yasak dallardaki meyveleri) yemeleri için kandırır. Bunun için de yılanı kullanır. Tanrı durumu fark ·eder ve Erlik'i sonsuza dek yeraltına sürgüne gönderir. Ayrıca Kuday sinirlenerek Eceye "Sen sözümü dinlemedin bundan sonra doğum sancıları çekesin" der. Yılana da "Sen sözümü dinlemedin, bundan böyle yerlerde sürünesin" der. Elleye "Sen sözümü tutmadın, ailenin sorumluluğunu yüklenesin" diye ilenir (lanetler). Bunun üzerine hepsini huzurundan kovar ve dünyaya gönderir. Bir başka rivayette yeryüzü yaratılırken sonsuz suların içinden toprak (balçık) çıkarma görevi ona verilmiş fakat Erlik ağzında kendisi için bir parça toprak saklamıştır ve anlaşılınca cezalandırılmıştır. Bazı yaratılış efsanelerinde cezalandırılan bu varlık ördektir ve o da toprağı ağzında saklamıştır. Macar efsanelerinde Aran Ata ördeğin bacaklarını kırdığı için paytak kalmıştır ve bu mitolojide Erlike eşdeğer olan "Ördög" adının "ördek" (Altayca "örtök': Kırgızca "ördök") sözcüğüne benzemesi de bu bakımdan ilgi çekicidir. 1980 yılında Moğolistan'da bulunan bir dinozora Erlikosaurus adı verilmiştir. Çünkü onun yeryüzüne çıktığı zaman cezalandırdığı mamutlarını anımsatmaktadır.
Dokuz kızının hiçbirinin adı bulunmaz. Dokuz tane de oğlu vardır.
Erlik'in Oğulları:
1. Temir Han: Demir Tanrısı.
2. Karaş Han: Karanlık Tanrısı.
3. Matır Han: Cesaret Tanrısı.
4. Şıngay Han: Kargaşa Tanrısı.
5. Kümür Han: Kömür Tanrısı.
6. Badış Han: Felaket Tanrısı.
7. Kerey Han: Ara Bozuculuk Tanrısı.
8. Yabaş Han: Bozgun Tanrısı.
9. Uçar Han: Haber Tanrısı.
Bahattin Uslu’nun Türk Mitolojisi adlı kitabından alıntılanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder