27 Ağustos 2022 Cumartesi

DÎNİ SÖZLÜK “B”

  

BAST:

 

Tasavvufta gönül ferahlığı, rûhen rahatlama. Sıkıntı ve gönül darlığının zıddı.

 

Kabz ve bastın ikisi de kalbe gelen hâllerdendir. Sanki yolumuzun erkânından, şartlarındandırlar. (İmâm-ı Rabbânî)

 

Kabz (Gönül darlığı) ve bast insanı uçuran iki kanat gibidir. Kabz, sıkıntı hâsıl olunca, üzülmeyiniz. Bast hâli gelince de sevinmeyiniz. (İmâm-ı Rabbânî)

 

Güzel sesle, tecvîde uyarak okunan Kur'ân-ı  kerîmi dinlemek, kalbdeki kabzı  (sıkıntıyı)

bast hâline çevirir. (Muhammed bin Mahmûd)

 

BÂT SATIŞI:

 

Şartsız, kesin satış, alış-verişte şart koşmama.

 

Bât satışında ikrah (zorlama), muhayyerlik gibi şartlar bulunmaz ve satın alınan mal geri verilmez. (İbn-i Âbidîn)

 

BÂTIL:

 

1. Fânî, geçici, devamlı olmayan, yok olan.

 

En güzel söz, (şâir) Lebîd'in "Allahü teâlâdan başka her şey bâtıldır" sözüdür. (Hadîs-i şerîf-Tefsîr-i Mazharî)

 

2.  Abes, boş, boşuna, sebebsiz yere, yok yere. Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:

 

Göğü, yeri ve bunların arasında bulunan şeyleri biz bâtıl olarak yaratmadık. (Bilâkis, kudretimize ve birliğimize delîl olsunlar diye yarattık.) (Sâd sûresi: 27)

 

3.  Hırsızlık, gasb, kumar gibi dînin helâl etmediği, izin vermediği kazanç yolu. Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:

 

Aranızda birbirinizin mallarını bâtıl (yollar) ile yemeyin. (Bekara sûresi: 188)

 

Bir kimsenin malını içki, kumar ve zinâ gibi dînin yasakladığı şeylere harcaması da bâtıl (yol) ile yemektir. (Yûsuf Sinânüddîn)

 

4. Şirk, putlara tapmak.

 

Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:

 

Hak(İslâmiyet) gelince bâtıl gider. Bâtıl her zaman gidicidir. (İsrâ sûresi: 81)

 

Bâtıl Satış:

 

Sahîh olmayan, yâni dînen bulunması lâzım gelen şartların hepsi veya bir kısmı bulunmayan satış, alış-veriş. Satılacak malın mütekavvim olması (kullanılmasına dînen izin verilmesi, kıymetli ve kullanılabilir olması) bu şartlardandır. Buna göre; domuz, içki ve denizdeki balık mütekavvim değildir.

 

Bâtıl satışlar câiz değildir, haramdır, günâhtır. Bâtıl satışla müşteri malı teslim alsa bile mülkü olmaz. (İbn-i Âbidîn)

 

Mülkü olmayan şeyi satmak bâtıldır. Meselâ havadaki kuşu, denizdeki balığı yakalamadan satmak bâtıldır. (Mecelle)

 

BÂTIN:

 

1. Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden). His (duyu) organları ile hissedilemiyen, hayâl gücü ile hayâl edilemiyen, akıl ile anlaşılamayan.

 

Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki:

 

Allahü teâlâ Bâtındır. (Hadîd sûresi: 3)

 

2. Kalb ve rûh, iç âlem, gönül.

 

Bütün âzâları (organları ) İslâmiyet'in emirlerini yapmakla süsledikten sonra, bâtına teveccüh etmeli (yönelmeli), böylece yapılan ameli, ibâdeti gafletten, Allahü teâlâyı unutarak yapmaktan uzak tutmalıdır. (İmâm-ı Rabbânî)

 

Bu dünyâda, amel, ibâdet lâzımdır. Bu amellerin, bâtına çok yardımı  vardır. Bâtının ilerlemesi, zâhirin (görünüşün, bedenin) İslâmiyet'e uymasına bağlıdır. O hâlde bu dünyâda her zaman, zâhir de bâtın da İslâmiyet'e muhtaçtır. Bedenin işi İslâmiyet'e uymak, bâtının işi de, İslâmiyet'in (ona uymanın) meyvelerini toplamaktır. (İmâm-ı Rabbânî)

 

Öyle yaşayınız ki, etrâfınızda bulunanların bâtınları toparlansın. (İmâm-ı Rabbânî)

 

BÂTINİYYE:

 

Mecûsîlikteki ve çeşitli bâtıl dinlerdeki inanışları İslâm dînindenmiş gibi göstermeye çalışan İranlı Meymûn bin Deysân el-Kaddah tarafından kurulan bozuk yol.

 

Bâtıniyye; "Kur'ân-ı kerîmin zâhirî, açık ve anlaşılır mânâsı olduğu gibi, bâtınî, gizli mânâsı da vardır. Bâtınî mânâsı lazımdır. Zâhirî, görünen mânâsı lazım değildir." derler. Bu fırka, Seb'iyye, Hurremiyye, Muhammire, Ta'limiyye, Karamita, Bâbekiyye, Haşhâşiyye, İsmâiliyye isimleriyle de anılır. (Şehristânî, Ebû Zühre)

 

Bâtıniyye fırkasında olanlar; Kur'ân-ı kerîmin zâhir mânâsını bırakıp bâtın dedikleri kendi uydurdukları şeylere inandılar. Hâlbuki Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem, Kur'ân-ı kerîmin zâhir, açık mânâsını bildirdi. Zâhir mânâyı bırakıp gizli mânâ uydurmak küfr olur. (Şehristânî)

 

Kur'ân-ı kerîmin âyetlerine, kelimelerin açık, meşhûr mânâları verilir. Bu mânâları değiştirerek bâtınîlere uyanlar, kâfir olur. (İmâm-ı Birgivî, Nesefî)

 

BÂYİ':

 

Satan, satıcı, dînimizce satış yapabilme ehliyetine sâhib kimse.

 

Bâyi'in satış yapabilmesi için akıllı olması şarttır. Bâyi', malın aybını müşteriden (alıcıdan) gizlememeli, hepsini olduğu gibi göstermelidir. Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem, buğday satan birisinin buğdayına mübârek parmaklarını sokup içinin yaş olduğunu görünce; "Bu nedir?" buyurdu. Buğday satan kimse; "Yağmur ıslatmıştır" deyince; "Niçin saklayıp göstermiyorsun? Hîle eden bizden değildir"buyurdu. (İmâm-ı Gazâlî)

 

BAYRAM:

 

1. İslâm dîninin bildirdiği ve müslümanların neşelenip sevindikleri Fıtr (Ramazan) ve Kurban bayramı.


 

Resûlullah efendimiz, Medînelilerin câhiliyye âdetlerinden kutladıklarını görünce; "Allahü teâlâ size onlardan daha hayırlı iki Kurban bayramı) ihsân buyurdu" diyerek, sevinç ve neş'e günlerini şerîf-Ebû Dâvûd)


kalma bayramları bayram (Ramazan ve göstermiştir. (Hadîs-i


 

Rahmet kapıları dört gece açılır: O gecelerde yapılan duâ, tövbe red olmaz. Fıtr (Ramazan) ve Kurban bayramının birinci geceleri, Şâban (ayının) on beşinci (Berat) gecesive Arefe gecesi. (Hadîs-i şerîf-Et-Tergîb vet-Terhîb)

 

Arabî aylardan Şevvâl ayının birinci günü Ramazan (Fıtr) bayramı, Zilhicce ayının onuncu günü Kurban bayramıdır. Ramazan bayramı üç, Kurban bayramı ise dört gündür. Bu günlere; günâhlar affedildiği ve müslümanların sevinçli, neş'eli günleri tekrar geri geldiği için (İyd) yâni bayram denildi. (Seyyid Abdülhakîm bin Mustafâ)

 

2. Cumâ günü.

 

Günlerin en kıymetlisi Cumâdır. Cumâ günü, bayram günlerinden ve aşûre gününden daha kıymetlidir. Cumâ, dünyâda ve Cenet'te mü'minlerin bayramıdır. (Hadîs-i şerîf-Riyâd-un-Nâsıhîn)

 

Cumâ, mü'minlerin ve gök ehlinin bayramıdır, Cennet'te bayram günüdür. (Hadîs-i şerîf-Huccet-ül-İslâm)

3.    Allahü teâlânın emirlerine uyup, yasaklarından sakınarak, günâh işlemeden, haram lokma yemeden geçirilen günler.

 

Hazret-i Ali bir kalabalığı eğlence içinde görüp böyle eğlenip neş'elenmelerinin sebebini sorduğunda onlar; "Bugün bayramımızdır" dediler. Bunun üzerine hazret-i Ali de; "Günâh işlemediğimiz günler de bizim bayramımızdır" buyurdu. (İmâm-ı Gazâlî)

 

Bayram bineklere binenler için değildir

 

Ancak hatâ ve isyânı bırakanlar içindir.

 

(Behlül Dânâ)

 

4.    Müslümanın rûhunu teslim (vefât) edeceği zaman rahmet meleklerini ve Cennet hûrîlerini görmenin zevkiyle can verme vakti.

 

Bayram Namazı:

 

Fıtr (Ramazan) ve Kurban bayramının birinci günü güneş doğduktan yaklaşık 45 dakika sonra erkeklerin cemâat hâlinde kılmaları vâcib olan iki rek'atlik namaz.

 

Bayram namazının şartları, Cumâ namazının şartları gibidir. Burada namazdan sonra okunan hutbe sünnettir. (İbrâhim Halebî)

 

BAYRAMİYYE:

 

Anadolu'da yetişen evliyânın büyüklerinden Hacı Bayram-ı Velî hazretlerinin tasavvuftaki yolu. Bayramiyye yolu bir koldan Bâyezîd-i Bistâmî'ye diğer koldan Hasen-i Basrî'ye ulaşır.

 

Hacı Bayram-ı Velî, ömrünün sonuna kadar İslâmiyet'i yaymak için çalıştı. Vefâtından sonra Bayramiyye yolunu talebelerinden Akşemseddîn ile Bıçakçı Ömer Efendi devâm ettirdiler. (Hüseyin Vassâf)

 

Bayramiyye yolunda esâs maksad, Allahü teâlâdan başka herşeyin sevgisini kalbden çıkarmak ve gönlü Allah sevgisi ile doldurmaktır. Buna gönle varmak denir. (Sâdık Vicdânî)

 

BÂZGEŞT:

 

Nakşibendiyye yolunda on bir temel esastan biri. Sâlik'in (tasavvuf yolcusunun) Kelime-i tevîhdden sonra kalbinden; "İlâhî! Maksûdum Sensin. Matlûbum (maksadım) Senin rızândır."demesi.

 

Bâzgeşt, zikr (Kelime-i tevhîdi söylemek ile hâsıl olan kalb uyanıklığının devam etmesi, kalbin Allahü teâlâdan başkasına bağlılıktan kurtulması içindir. Kelime-i tevhîd söylemek, kalbdeki her türlü düşünceyi giderir. Yalnızca Allahü teâlâyı anmak kalır. Böylece kalb, Allahü teâlâyı anmaktan başka her şeyden boşalır. (Şeyh Ali bin Vâiz Hirevî)

 

BEDBAHT:

 

Tâlihsiz. Bahtıkara.

 

Beş şey bedbahtlık alâmetidir: Kalb katılığı, Allah korkusundan ve günâhlarını hatırlayarak ağlamamak, utanmamak, dünyâya fazla rağbet etmek, uzun emelli olmak. (Fudayl bin Iyâd)

 

Evlâd, ana baba elinde bir emânettir. Çocukların temiz kalbleri kıymetli bir cevher gibidir. Mum gibi her şekli alabilir. Küçük iken, hiç bir şekle girmemiştir. Temiz bir toprak gibidir. Temiz toprağa hangi tohum ekilirse, onun meyvesi hâsıl olur. Çocuklara îmân, Kur'ân ve Allahü teâlânın emirleri öğretilir ve yapmağa alıştırılırsa, din ve dünyâ seâdetine ererler. Bu seâdette anaları, babaları ve hocaları da ortak olur. Eğer bunlar öğretilmez ve alıştırılmaz ise, bedbaht olurlar. (İmâm-ı Gazâlî)

 

Allahü teâlânın beğenmediği şeyleri isteyen ne kadar bedbaht ve zavallıdır. (İmâm

Rabbânî)

 

BEDDUÂ:

 

Bir kimsenin aleyhine yapılan duâ.

 

Kendinize, evlâdınıza, bedduâ etmeyiniz. Allah'ın kaderine râzı olunuz. Nîmetlerini artırması için duâ ediniz. (Hadîs-i şerîf-Berîka)

 

Ananın, babanın çocuğuna olan ve mazlûmun zâlime olan bedduâları red olunmaz. (Hadîs-i şerîf-Ebû Dâvûd, Tirmizî, İbn-i Mâce)

 

BEDEL:

 

Bir şeyin yerini tutan, yerine geçen; başkasının yerine iş yapan kimse.

 

Hasta için hacca gitmek farz değildir. Hac farz olduktan sonra gitmeyip de sonraki seneler hastalanan kimse, yerine başkasını kendi memleketinden bedel göndermesi veya bunun için vasiyyet etmesi lâzımdır. Sonraki seneler iyi olup kendisi giderse, tehir günâhı afv olur. (İbn-i Hümâm)

 

BEDEVÎ:

 

Sahrada, çölde ve vahada göçebe halde yaşayanlar.

 

Medîne-i münevvere çevresindeki Müzeyne, Cüheyne, Eslem, Eşca' kabîleleri bedevî idi. Peygamber efendimiz Hudeybiye sulhünün yapıldığı sene umre için Mekke'ye gitmeye karar verdikleri sırada, Kureyş'in herhangi bir taarruz (saldırı) ihtimâline karşı bu kabîlelerin de berâberlerinde bulunmasını istediler. Fakat bedevîler korkularından bu şerefli dâvete uymayıp özür dilediler. Bu sebeple Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen şöyle buyurdu:

 

(Henüz kalplerinde îmân yerleşmemiş olan Kureyş müşriklerinden korkarak) geri kalan bâzı bedevîler sana; "Mallarımız ve âilelerimiz bizi (seninle gitmekten) alıkoydu. Bu sebeple Allahü teâlâdan bizim için af ve mağfiret dileyiver" diyecekler. Onlar kalblerinde olmayan şeyi dilleriyle söylerler (Yoksa, senin kendileri için istiğfâr etmene veya etmemene aldırmazlar). (Feth sûresi: 11) (Senâullah Dehlevî, Taberî)

 

BEDEVİYYE:

 

Evliyânın büyüklerinden Seyyid Ahmed Bedevî hazretlerinin tasavvuftaki yolu.

 

Bedeviyye yolunun büyüğü Seyyid Ahmed Bedevî (r.aleyh) talebelerine buyurdu ki:

 

Allahü teâlânın kullarından birine bir musîbet gelince, sakın sevinmeyin. Gıybet ve dedikodu yapmayın. İnsanlar arasında söz taşımayın. Size eziyet vereni ve zulmedeni affedin. Kötülük yapana iyilikle karşılık verin. Size vermiyene siz verin. (Abdülvehhâb-ı Şa'rânî)

 

BEDÎ' (El-Bedî'):

 

Allahü teâlânın esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden). Daha önce benzeri olmayan, görülmemiş, işitilmemiş, bilinmeyen şeyleri yoktan var eden, yaratan.

 

Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:

 

(Allah) göklerin ve yerin Bedî'idir. O, bir şeyin olmasını irâde edince (dileyince), ona "ol" der, o da olur. (Bekara sûresi: 117)

 

El-Bedî' ismi şerîfini yetmiş bin kerre söyleyen kimse, kendisine gelecek olan musîbetten kurtulur. (Yûsuf Nebhânî)

 

Bedî' İlmi:

 

Lafz (söz) ve mânâ ile ilgili bâzı san'atlar ile sözün süslenmesini öğreten ilim. Kur'ân-ı kerîm Bedî', Meânî ve Belâğat ilimlerinin incelikleri ile doludur. Arabî lisânın inceliklerini bilmiyen kimse, arabî okuyup yazsa bile Kur'ân-ı kerîmi anlıyamaz. Bu incelikleri bilenler bile anlıyamamış, çok yerlerini onlara Peygamber efendimiz açıklamıştır. (Abdülganî Nablüsî)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak