M. Ö. ÜÇÜNCÜ VE İKİNCİ BİNDE KUZEY VE BATI İRAN
İran’ın erkenden Proto-Alp’liler tarafından işgal edilmiş olduğunu görmüştük. Bunların kuzey -batı İran’a ne zaman gelmiş oldukları bilinemiyorsa da, en eski kaynaklardan Elam ve Sumer illeriyle beraber, Zagros’ların ve kuzey -batı İran’ın, yani sonraları Mata (Medya) adiyle anılan bölgenin de meskûn olduklarının anlaşılması, bu tarihi karanlık devirlere kadar çıkarmaktadır. Uyfalvy, Huslap, Zaborowski gibi bilginler, Mata'ların, yani Proto Med’lerin Elâm’lar gibi Orta Asya’dan gelen ve brakisefal Alp’li tipinde olan ilk göç kafilelerinden olduklarını kabul ederler. Buna göre üçüncü binin ikinci yarısında yaşamış olan Akad kralı Naram -Sin devrine ve daha sonraki zamanlara ait metinlerde görülen Madai veya Manda’ların Proto -Med’ler olmaları gerekiyor. Her halde ikinci bin başlarında İran’a inen Hind- İran’lıların, Urmiye gölü bölgesinde görünmelerinden yüzyıllarca önce bu halk Medya’ya yerleşmiş bulunuyorlardı.
Mazenderan’daki emavend dağının güney eteklerinde Lar vadisindeki Muhammedabad yakınlarında istilâcıların du rak yerlerine, Ab-ı-Pardoma suyu alluviyonlarında da prehistorik zamanlara ait kalıntılara ve eserlere rastlanmıştır. Kas’lar memleketi olan Püşt-i Güh’da ve Luristan'da Tepegulam’da neolitik bir atelye bulunmuştur. Hazer denizi üzerindeki dağlarda Kravekade’de bronz devrine ait mezarlarla bir dolmen keşfedilmiştir. Bütün bunların eski devirlerde doğudan gelen ilk göçlerin bırakmış oldukları izler olduğu şüphesizdir. Ön Asya’nın ilk kavimleriyle yakın akraba olan bu halk, kuzey-batı ve batı bölgelerinde grup grup ücra dağ vadilerine dağılmışlardı. Başlangıçta aralarında bulunan bağlar gevşemiş olmakla beraber, bunlara ait gelenekler soy birliğini belirtiyordu.
Bu halktan İran’ın doğu sınırlarında yaşayanlar, birinci binde buralardan Türkistan içlerine kadar yayılmış olduklarını gördüğümüz Saka’ların cedleri oldukları gibi, Hirkanya’ya yayılanlardan da Saka’larla beraber tanıdığımız ve bu bölgede oturduklarını gördüğümüz Part’larla Dae’ler inmişlerdir. Fakat bugüne kadar doğu ve kuzey İran’ın üçüncü ve ikinci binlerdeki tarihini belirten yazılı belgeler bulunamamış olduğundan, buraların ön Saka’lar, Ön Part'lar adiyle ayırabileceğimiz bu eski çağlar halkı hakkındaki bilgimiz, ancak arkeolojik buluntulara inhisar etmektedir.
Yalnız M. ö. birinci bin ortalarına doğru yaşamış olan Asur krallarından Asarhaddon (668-626) devrine ait annallerde ilk defa Partakka ve Partukka bölge veya şehirlerinden bahsedilmiş olduğu görülmektedir.
Fakat eski çağların medeniyet merkezlerine yakın olan kuzey-batı ve batı bölgeleri, önce Sinear, daha sonra da Elâm ve Asur kaynaklarının saçtıkları ışıklarla az çok aydınlanmış bulunuyor. Bu kaynaklardan öğrendiğimize göre M.ö. 2500 tarihlerine doğru Sinear’ı istilâ eden Gutiler, Zagros’ların Urmiye gölü güney-batısından inmiş oldukları gibi, ikinci binde (1750) Sinear’ı istilâ eden Kaslar da, Zagros’ların bugünkü Nehavend batısında Kerha kollarının kaynak bölgesinden inmişlerdi.
Bu çağlarda Zagros’un Diyala ırmağı kaynaklarının bulunduğu bölgede bugünkü Şehrizor'un bitkili alanında da Lulubi’ler oturuyorlardı. Bugünkü Hemedan’ın kuzeyinde de Elâm’lıların Matapi dedikleri, müstakbel Med krallığının çekirdeği olan Mata’lar yani Med’ler yaşıyorlardı.
Milâttan önce ikinci bin başlarında Kafkaslarla platoda Hazar denizi kuzeyindeki geniş ovalardan, bir takım yeni insan dalgaları İran plâtosuna dolmuşlardır. Bunların Kafkas Derbendinden ziyade Hazar’ın doğusundan ve Türkistan üzerinden Suğud ve Bakteriyan yoluyla İran’a girmiş olmaları ihtimali daha kuvvetli görünmektedir.
Hangi yoldan inmiş olurlarsa olsunlar, bunlar plâtoya girdikten sonra ikiye bölünmüşler, büyük dalgalar, plâtonun güney-doğusuna Pencab üzerine inmiş, buradan da Hindistan’a girerek yerli halkına, bugün sanskrit dediğimiz dillerini vermişlerdir. Sayıları daha az olan bir kısım da kuzey İran üzerinden batıya doğru akmışlardır. Bunlar Zagros’ların kuzey bölgesine sokularak oralardaki ön Turan’lılar dediğimiz halkla-temasa girmişlerdir. Bu temas neticesindedir ki Kaş’lar, güneş tanrısı Surya ile veba tanrısı Martu, fırtına tanrısı Burya gibi Hind-İranî tanrıları tanımışlardır.
Batıya giden dalgalar, Urmiye gölünün güney - batısında-Zagros’un eski Guti’ler memleketi kuzeyindeki bölgeye sokulmuşlardır. Asur kaynaklarında Parsua adiyle bu bölgede gösterilen Hind - Iranlılar, savaşçı ve çok cesur olan eski halk grupları arasında uzun müddet yaşayamamış, buraları bırakarak güney - doğuya yönelmek zorunda kalmışlardır. M. ö. birinci binin ilk yarısında bunları, Elâm’ın doğusunda Karun ırmağı kolları arasındaki Parsumaş’a kadar inmiş ve burada yerleşmiş görüyoruz.
Yunan kaynaklarında Parsa ve Pers adı verilen bu halk yerliler tarafından Arteler (Arteens) adiyle anılıyorlardı. Bunlar kafataslarının yapısı, yüz hatları, boylarının uzunluğu, derilerinin açık rengi ile Hind-Germen nişanelerini taşıyor; bu vasıflariyle kendilerinden yüzyıllarca önce Ural-Altay arasından gelerek kuzey ve batı İran’a yayılmış olan Ön Turanlılardan veya Ön Mata’lardan ayrılıyorlardı. Tarih, Sümer-Elâm medeniyetini yaratanlarla bir ırktan olan bu Ön Turan’lılar karşısında sonradan İran’a dolan Pers’leri, korkunç olmaktan ziyade geri bir halk olarak tasvir etmektedir.
Herodotos’un ırk, âdet ve kıyafetçe Arteler’den yani Persler’den ayırt ettiği Mata’lar, realiteye uygun düşünüşleri, ahlâki esaslara bağlılıkları, din duygularının kuvvetli olması bakımından kendilerini Ari’ler, yani asiller adiyle Arteler’den ayırıyor, bunlara kirli sığıntılar lâkabını veriyorlardı.
İRAN TARİHİ 1.CİLT
EN ESKİ ÇAĞLARDAN İSKENDER'İN ASYA SEFERİNE KADAR
Ord. Prof. M. ŞEMSEDDİN GÜNALTAY
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder