Gassire'in Lavtası: Sunuş
Tarihsel Arkaplan
Bir Afrika halkı olan Soninkeler iki bin yılı aşkın bir tarihe sahiptir. Soninkelerin ataları "Fasa" adlı aristokratik bir kabiledir. Fasa kabilesi MÖ 3. yüzyıl dolaylarında, deniz kıyısından karaların içlerine doğru göç etti. Faşalar kuzeyde Büyük Sahra, batıda Senegal, güneyde Sudan ve doğuda Nil Irmağı ile sınırlı bir alan olan Faraka'nın bereketli topraklarına yerleştiler.
Faşalar fetih amacıyla olduğu kadar, hoş vakit geçirmek amacıyla da mızraklar ve kılıçlarla at sırtında dövüşen aristokratik bir kabiledir. Amaçları, dövüşteki becerilerini ve yiğitliklerini sergileyerek onur kazanmaktır. Yalnızca toplumsal konumca eşitleriyle teke tek dövüşmüşlerdir.
Wagadu, Fasa'nın efsane kentidir. Gassire'in Lavtası'nda sözü edilen öteki dört kentin de antik kökenleri vardır. Bunlardan Dierra, bugün Djerma kalıntılarının bulunduğu Marsuk yakınlarında kurulmuş olabilir. Ağada, bugün Orta Sudan'da Hausa eyaletindeki Agadez'in karşılığı olabilir. Genna ve Silla ise, Nijer Nehri'nin yukarı kesiminde kurulmuş olabilir.
Soninkeler, ilk imparatorluklarını Batı Afrika'da, antik Gana'da MS 4. veya 5. yüzyılda kurmuştur. En parlak döneminde imparatorluk Sahra Çölüne yayılmış ve Senegal Nehri ile Yukarı Nijer Nehri arasındaki tüm halkları ve ülkeleri hâkimiyeti altına almıştır. Altın ticareti bu gücün temelini oluşturur. Güneydeki madenlerden çıkarılan altın, kuzeyde Fas'ın Berberi Müslümanları ve Cezayirliler tarafından değerlendirilmiştir.
Wagadu, Gana'nın kozmopolit başkentidir. Sanatçıları, tüccarları ve Müslüman Kuran öğretmenleriyle ünlüdür. Tarımsal üretim, kumaş ve deri işçilerinin ürünleri, demirciler, kuyumcular, başka ülkelerin pek çok malıyla birlikte kentin büyük pazarlarında her zaman bulunmuştur. Sokaklarında Mande, Hausa, Arap dilleri aynı anda duyulabilir.
Önemli ticaret yollarının kontrolünü ele geçirmek üzere planlanan Berberi saldırılarının, imparatorluk tebası halkların siyasi motivasyonlu ayaklanmalarıyla birleşmesi, Gana'nın zayıflamasına ve 12. yüzyılla 13. yüzyılın ortaları arasında çökmesine yol açmıştır.
Soninkeler, bugün çoğunluğu Müslüman olup, Nijer Nehri'nin ve artık Mali sınırları içinde kalmış olan kolu Banİ'nin suladığı Tiçit ve Valatu vahalarında yaşayan küçük bir gruptur.
Gassire'in Lavtası, MS 300-1100 yılları arasında bir dizi şarkı olarak yaratılan Soninke destanı Dnwsı'nin elimizde kalan kısmının önemli bir parçasıdır. İslamiyetin Soninke kültürü üzerindeki etkisi, sakin bir tarım hayatına verilen büyük önemle birleşince, Soninke destanı özgünlüğünden çok şey yitirmiştir. Bu destan, Soninkelerin MÖ 500'lü yıllara denk gelen kahramanlık dönemini yansıtmaktadır.
Gassire'in Lavtası 1920'de, Alman antropolog Leo Frobenius tarafından derlenip kaydedilmiştir. Taş Çağı kaya resimleri hakkındaki bir çalışması onu, tarihöncesi bir ortak Avrupa-Afrika kültürü aramaya yöneltmiş; bunun etkisiyle Çıktığı Afrika yolculuğu sonrasında, resimlerin gerisinde söylence aramaya başlamıştır. Sayısız Afrika halk hikâyesini, masalını, Gassire’ in Lavtası dahil söylencesini kaydeder ve Afrika Halk Hikâyeleri ve Halk Şiiri adlı kitabında yayımlar. Gassire'in Lavtası, 1938'de de Frobenius ve Douglas C. Fox tarafından Afrika'nın Yaratılışı adlı bir koleksiyonda yayımlanmıştır.
Çekiciliği ve Değeri
Gassire'in Lavtası, diğer birçok destan gibi, birey olarak kahramanın kendisi için istedikleriyle içinde yaşadığı aile ve toplum için yararlı görülen davranışların uyuşmazlığını ele almaktadır. Gassire, diğer birçok kahraman gibi, her şeyden çok "kalıcı ün"ün peşindedir. Böyle bir ölümsüzlüğü elde etmenin yollarını öğrenir öğrenmez büyük bir yiğitlik, beceri ve kararlılıkla bu amacın ardına düşer.
Birçok söylencede, kahramanın yaptığı büyük işler onun halkına yararlı olur; kahramana ünle birlikte ölümsüzlüğü getirir. Bu söylencenin diğerlerine benzemeyen yanı, Gassire'in kahramanlıklarının ailesine ve toplumuna zarar vermesidir. Gassire, yaptıklarının ailesine ve çevresine zarar vereceğini bilir, ama büyük bir Ölümsüzlük tutkusuyla, olabilecekleri umursamaz. Diğer kültürlerin kahramanlarının, kendilerini ünlü ve ölümsüz kılacak davranışlarla ailelerine ve toplumlarına yararlı olacak davranışlar arasında bir seçim yapmak zorunda kalsalardı, nasıl davranacaklarını değerlendirmek üzerinde durulmaya değer bir konudur.
Gassire'in Lavtası
Güzel Vagadu dört kez göründü. Ve Vagadu dört kez gözden kayboldu: İlkinde çocukları kibirli oldukları için, İkincisinde düzenbaz oldukları için, üçüncüsünde açgözlü oldukları için ve dördüncüsünde kavgacı oldukları için gözden kayboldu. Vagadu dört kez adım değiştirdi: önce Dierra adını, sonra Ağada adını, ondan sonra Ganna adını en son Silla adını aldı. Vagadu dört kez yönünü değiştirdi: Önce kuzeye, sonra batıya, ondan sonra doğuya ve ondan sonra da güneye yöneldi.
Vagadu dayanma gücünü dört yönden alırdı; kentinin dört kapısının olmasının nedeni buydu: İlk kapı kuzeyde, sonraki batıda, ondan sonraki doğuda ve ondan sonraki de güneydeydi. Çocukları onu topraktan, tahtadan ya da taştan yaptıklarında ya da çocuklarının imgeleminde ve gönlünde yalnızca bir görüntü olarak yaşatıldığında var olurdu.
Vagadu gerçekten de, çocuklarının kalbinde var olan güçtü. Savaş zamanlarında, kılıcın kılıca ya da kılıcın kalkana çarpmasının gürültüsü ve çınlaması duyulduğunda göze görünürdü. Çocuklarının kalbindeki kötülüklerden yorgun düşüp uyuyakaldığında göze görünmez olurdu. Vagadu dört kez uyuyakaldı: ilkinde çocukları kibirli oldukları için, İkincisinde çocukları dolandırıcı oldukları için, üçüncüsünde çocukları açgözlü oldukları için ve dördüncüsünde kavgacı oldukları için uyuyakaldı.
Eğer çocukları Vagadu'yu beşinci kez bulmuş olsalardı analarının güzel görüntüsü imgelemlerinde öyle ışıl ışıl parıldayacaktı ki, onu bir daha kaybetmeyeceklerdi. İşte o zaman, Vagadu'nun çocukları kibirli, dolandırıcı, açgözlü ve kavgacı olmalarının cezasını çekseler bile ona bir daha zarar veremeyeceklerdi.
Huuuu! Dierra, Ağada, Ganna, Silia? Huuuu! Fasa! Çocuklarının kalbindeki kötülükler yüzünden ortadan kaybolduğunda Vagadu daha büyüleyici bir güzellikle tekrar göründü. Çocuklarının kibirliliği, ikinci Vagadu'da, ozanların söylediği, kahramanların büyük şarkılarının doğmasına neden oldu; tüm Sudan halkının bugün bile el üstünde tuttuğu şarkılar, sayısı belirsiz kuşaklar tarafından söylenegelmekte. Çocuklarının dolandırıcılığı, üçüncü Vagadu'da altın ve inci sağanağını getirdi. Çocuklarının açgözlülüğü, dördüncü Vagadu'da, Burdama'da bugün hâlâ kullanılan yazıya olan gereksinimin doğmasına neden oldu.
Çocuklarının kavgaları, güneyde yağmur yağdığı ve Büyük Sahra Çölü'nde kayalar boy attığı sürece göze görünecek olan beşinci Vagadu'yu doğuracak. İşte o zaman, her erkek Vagadu' nun bir imgesini kalbinde ve her kadın Vagadu'nun bir imgesini rahminde taşıyacak.
Huuuu! Dierra, Ağada, Ganna, Silla! Huuuu! Fasa! Vagadu'nun ilk olarak gözden kaybolmasına, çocuklarının kibirliliği neden oldu. Sonra “Dierra" adını aldı ve yüzünü kuzeye çevirdi. Dierra'nın son kralı Nganamba Fasa idi. Faşalar güçlü savaşçı ve büyük kahramandılar, ama artık yaşlanıyorlardı. Her ayın her günü düşmanlarıyla savaşmak zorundaydılar. Buna karşın Faşalar güçlerini korudular. Her erkek doğal olarak bir kahramandı ve her kadın erkeklerin kahramanlıklar yaratan gücünden büyük gurur duyardı.
Kral Nganamba, sekiz yetişkin oğul sahibi Gassire'in yaşında bir oğulun babası olacak kadar yaşlıydı. Gassire'in oğulları da çocuk babası olduğu için. Kral Nganamba erkeklerin arasında büyük büyükbabaydı. Vagadu'nun ilk kez gözden kaybolması, Kral Nganamba'nın yönetiminin sonuna rastladı. Nganamba ölmüş olsaydı ve Gassire babasının yerini almış olsaydı, Vagadu hiç gözden kaybolur muydu?
Huuuu! Dierra, Ağada, Ganna, Silla! Huuu! Fasa!
Ancak Gassire, babasının yerine yönetime geçme fırsatını bir türlü yakalayamadı. Babasının ölmesini ve onun yerine kral olmayı çok istedi. Babasında güçsüzlük belirtileri yakalamaya çalıştı; bir âşığın, yaklaşan gecenin ilk habercisi olan akşam yıldızını akşam karanlığında gökyüzünde araması gibi o da yaklaşan bir ölümün habercisini aradı. Günler geçti, aylar geçti ve Nganamba yine ölmedi.
Gassire, her gün kılıcını ve kalkanını aldı ve atını savaş alanına sürdü; Burdamalara karşı, büyük bir kahraman olarak savaştı. Her gece, akşam, toprağı karanlığıyla örttüğünde, atını Dierra'ya sürdü, kentin erkeklerinin ve sekiz yetişkin oğlunun toplandığı meydandaki yerini aldı. Kulakları, diğer kahramanların kendisinin savaş alanındaki kahramanlıklarını anlatan övgü şiirlerini dinledi, fakat kalbi babasının gücüne karşı kıskançlıkla doluydu.
Gassire, gecelerce ve aylarca babasının ölümünü görmek ve onun krallığına kavuşmak özlemiyle içten içe ağladı. Babasının kılıcını ve kalkanını taşımayı çok istedi, ama o kılıç ve kalkan yalnızca babasına aitti. Babasına olan kızgınlığı gazaba, gazabı büyük bir öfkeye dönüştü. Geceleri gözüne uyku girmez oldu. Gassire bir gece geç bir vakitte yataktan kalktı, giyindi ve evden ayrıldı. Sonra kentin en yaşlı bilgesiyle görüşmeye gitti.
Gassire, “Ne zaman Fasa kralı olacağımı bana söyleyebilir misin?" diye sordu.
"Ah, Gassire ah!" diye söze başladı bilge. "Baban kral Nganamba ölecek, ama onun kılıcı ve kalkanı sana miras kalmayacak. Kalkan ve kılıç başkalarının olacak, senin değil. Sen yanında bir lavta taşıyacaksın ve lavtan Vagadu'nun gözden kaybolmasına neden olacak! Ah, Gassire, ah!"
Gassire, "Yalan söylüyorsun yaşlı adam! Hiç de bilge olmadığın anlaşıldı. Kahramanları onu koruyabildiği sürece, Vagadu'yu yitirmeyeceğiz!" diye konuştu.
Bilge adam, "Her ne kadar bana inanmasan da Gassire" diye karşılık verdi, "yolun bir kahramanın ve savaşçının yolu değil. Çayırlarda kekliklerle karşılaşacaksın ve o keklikler sana söz söylediğinde onları anlayacaksın. Keklikler senin yolunu ve Vagadu'nun yolunu gösterecek."
Huuuu! Dierra, Ağada, Ganna, Silla! Huuu! Fasa!
Ertesi sabah, Gassire yolunun gerçekten de bir savaşçının ve kahramanın yolu olduğunu kanıtlamak üzere yola koyuldu. Diğer Fasa kahramanlarına şöyle dedi: "Bugün Burdamalarla savaşmanıza gerek yok. Sizin bir yardımınız olmaksızın, onları mızrağıma ve kılıcıma geçireceğim."
Ve Gassire Burdamalara karşı tek başına savaştı. Bir çiftçinin orağının tarladaki buğdayı biçmesi gibi, Gassire'in kılıcı da Burdamaları biçti.
Burdamaların yüreklerine dehşet düştü. "Bir kahramandan ve bir Fasadan da büyük bir güce karşı savaşıyoruz!" diye bağrıştılar. "Böye bir varlığa karşı koyacak ne gücümüz ne de becerimiz var." Bu nedenle, her Burdama ellerindeki İki mızrağı yere attı, geri çekilmek üzere atını çevirip korku içinde savaş alanından uzaklaştı.
Fasa kahramanları düşmanlarının mızraklarını toplamak için savaş alanına girdiklerinde, "Gassire, herhangi bir Fasa'nın yapabileceği en büyük işleri her zaman becermiştir. Her zaman karamanlarımızın en büyüğü olmuştur. Ama bu kez, birçok kişiye karşı tek başına savaşında böylesine çok sayıda kılıç elde ederek bugün kendisini de aştı! Vagadu gururla gülümsüyor" diye sevinçle şarkılar söylediler.
O gün, gece, toprağı karanlığıyla örttüğünde ve erkekler savaş meydanında toplandıklarında Gassire çayırlarda dolaşıyordu. Derken bir çalının altına tünemiş bir kekliğin, "Kahramantığımın şarkısını dinle!" diye şarkı söylediğini duydu. Ve sonra, keklik bir yılanla yaptığı savaşın şarkısını söyledi. Keklik, "Her canlı zamanı gelince Ölür, toprağa gömülür ve çürür" diye şarkısını sürdürdü. "Her canlı gibi ben de öleceğim, gömüleceğim ve çürüyeceğim. Ama savaşlarımın şarkısı yaşayacak! Kahramanların ve kralların ölüp çürümesinden çok sonra bile, halk ozanları savaş şarkımı söylemeyi sürdürecek. Vagadu gözden kaybolacak, ama savaş şarkım hep yaşayacak. Huuu, kahramanlıklarım böyle bir şarkı olacak! Huuuu, böyle savaş şarkıları söyleyeceğim!"
Huuuu! Dierra, Ağada, Ganna, Silla! Huuu! Fasa!
Gassire yaşlı bilgeye geri döndü. "Çayırda bir kekliğin, Vagadu gözden kaybolduktan çok sonra bile, kendi kahramanlık şarkılarının yaşayacağını söyleyerek böbürlendiğini duydum. İnsanlar da büyük savaş şarkıları biliyorlar mı? Ve bu savaş şarkıları kahramanlar ve krallar ölüp çürüdükten çok sonra bile yaşayabilir mi?"
Gassire'in sorusunu, "Evet, yaşayabilir Gassire" diye yanıtladı yaşlı bilge. "Senin yolun büyük Fasa kralı olmaktan değil, büyük savaş şarkılarının ozanı olmaktan geçecek. Ah, Gassire, ah! Uzun zaman önce, Faşalar deniz kıyısında yaşarlardı. O zaman da büyük kahramandılar. Lavta çalan ve büyük savaş şarkıları söyleyen adamlarla savaştılar. Lavta çalan adamlarda büyük kahramandılar. Çoğu zaman, Fasaların kalbine dehşet saçtılar. Sen de onlar gibi, lavtayla savaş şarkıları çalacaksın, ama Vagadu bu nedenle gözden kaybolacak."
Gassire, "O zaman bırak, Vagadu gözden kaybolsun!" diye bağırdı.
Huuuu! Dierra, Ağada, Ganna, Silla! Huuu! Fasa!
Ertesi sabah, Gassire Fasa ustasına gitti ve "Usta, bana bir lavta yapmanı istiyorum" dedi.
Zanaatçı, "Bir lavta yapmasına yaparım, ama ses çıkarmaz!" diye karşılık verdi.
Gassire, "Usta, sen lavtayı yap, gerisine boş ver. Ben ondan ses çıkarmayı beceririm!" diye konuştu.
Zanaatçı lavtayı tamamladı. Gassire lavtayı eline aldığı gibi çalmayı denedi, ama lavtadan ses çıkarmayı beceremedi.
Gassire, "Usta, benim ne işime yarayacak şimdi bu lavta? Ondan ses çıkaramıyorum" diye yakındı. "Söyle bana, ne yapmam gerek?"
Zanaatçı, "Gassire, lavta bir kalp oluşturasıya dek bir tahta parçası olarak kalır. Eğer çalmasını istiyorsan, bir kalp oluşturmasına yardımcı olmalısın. Bugünden sonra, savaşa gittiğinde lavtayı sırtında taşı. Taşı ki, kılıçla yaptığın hamleleri duyumsasın ve yaralarının kanını soğursun. Şu anda lavtan, yapıldığı ağacın bir parçası yalnızca. Oysa halkının, oğullarının ve senin bir parçan olmalı. Acınla birlikte ününe de ortak olmalı. Oğullarının hayat kanını soğurmalı. Ancak o zaman, kalbinin duyguları lavtanın içine girecek ve lavtanın kalbini oluşturacak. Oğulların ölecek ve çürüyecek, ama senin lavtanda yaşamayı sürdürecekler. Yalnız, seni bir konuda uyarmam gerek: Lavtayla savaş şarkıları çalacaksın, ama Vagadu bu yüzden gözden kaybolacak" diye konuştu.
Gassire, "O zaman bırak, Vagadu gözden kaybolsun!" diye bağırdı.
Huuuu! Dierra, Ağada, Ganna, Silla! Huuu! Fasa!
Ertesi sabah, Gassire sekiz oğlunu yanına topladı ve "Bugün Burdamalara karşı savaşırken kılıçlarla yapacağımız hamleler lavtamda sonsuza dek yaşayacak. Öyle bir yiğitlik, güç ve beceriyle savaşalım ki, kahramanlıklarımız diğer kahramanların savaş şarkılarından daha üstün bir savaş şarkısı yaratsın. Sen, en büyük oğlum, bugün benimle birlikte ön safta savaşacaksın" diye konuştu.
Böylece, Gassire lavtasını omuzuna astı ve yanında en büyük oğluyla birlikte, atını savaş alanına sürdü. Burdamalara karşı, kahramanlardan ve Fasalardan da büyük bir güçle savaştılar. Baba ve oğul sekiz Burdamaya karşı savaştı. Bir çifçinin orağının tarladaki buğdayı biçip devirmesi gibi, Gassire'in ve büyük oğlunun kılıcı Burdama kahramanlarının dördünü biçip devirdi.
Sonra bir Burdama, kılıcını Gassire'in büyük oğlunun kalbine sapladı. Büyük oğul, kalbinden hayat kanı akıtarak atından düştü. Gassire kederle atından indi, oğlunun ölüsünü sırtladı ve diğer kahramanların yanına, Dierra kentine döndü. Gassire atını sürerken, büyük oğlunun kanı lavtanın üzerine aktı ve lavtanın tahtası kanı soğurdu.
Huuuu! Dierra, Ağada, Ganna, Silla! Huuu! Fasa!
Gassire'in büyük oğlu toprağa verildi. Bütün kent vakarla yas tuttu. O gece Gassire lavtasını çalmayı denedi, ama ne kadar uğraştıysa da lavtadan ses çıkaramadı. Yedi oğlunu yanına topladı ve "Yarın Burdamalarla savaşmak üzere atımızı yine savaş alanına süreceğiz" dedi.
Sonraki altı günün her biri ilk günkü gibi geçti. Her gün, doğum sırasına göre, Gassire'in oğullarından biri Burdamalara karşı babasıyla birlikte ön safta savaştı. Her gün, düşmanlardan biri Gassire'in ön safta savaşan oğlunun kalbine kılıcını kapladı ve oğul kalbinden hayat kanı akıtarak atından düştü. Her gün, Gassire kederle atından indi, oğlunun ölüsünü sırtladı ve diğer kahramanların yanına, Dierra kentine döndü. Her gün, oğlunun kanı lavtanın üzerine aktı ve lavtanın tahtası kanı soğurdu.
Savaşın yedinci gününün sonunda Dıerra'nın erkekleri öfkeliydiler, kadınları keder ve kaygı içinde ağlıyordu ve herkes ölenlerin yasını tutuyordu. O gün, gece, toprağı karanlığıyla örttüğünde kahramanlar meydanda toplandılar ve "Gassire, yetti artık! Öfkeyle ve mantıksızca savaşıyorsun. Kullarını, sığır sürünü ve sana katılmak İsteyenleri topla ve kentten ayrıl. Bırak geride kalanlar barış ve huzur içinde yaşasınlar. Biz de ünlü olmak isteriz, ama ünün bedeli ölümse, ünü değil hayatı seçeriz" dediler.
Yaşlı bilge, "Ah, Gassire, ah! Vagadu'nun ilk olarak gözden kayboluşu bugün olacak" diye bağırdı.
Huuuu! Dierra, Ağada, Ganna, Silla! Huuu! Fasa!
Böylece Gassire karılarını, en küçük oğlunu, dostlarını ve kullarını topladı, birlikte, Büyük Sahra Çölü'nün içlerine doğru atlarını sürdüler. Fasa kahramanlarının yalnızca birkaçı Gassire'e yolculuğunda eşlik etti.
Gassire ve yoldaşları, atlarını ıssız çölün içlerine doğru sürdüler. Gece gündüz at sırtında ilerlediler; daha fazla at süremeyecek kadar yorulduklarında uyudular ancak.
Bir gece, Gassire uyumadı ve ateşin başında tek başına oturdu. Çevresindeki dünya kimsesiz ve sessizdi, çünkü küçük oğlu, kahramanlar, kadınlar, kullar, kısacası kendisi dışında herkes uykudaydı. Gassire uykuya daha yeni dalmıştı ki, birden bir sesle uyandı. Gassire, sanki kendisi söylüyormuş gibi, hemen yakınından gelen bir şarkı sesi duydu. Ses lavtadan geliyordu, lavta onun büyük savaşının şarkısını söylüyordu.
Lavta, Gassire'in büyük savaşının şarkısını ilk kez söylerken, uzaklarda Dierra'da Kral Nganamba Öldü ve Vagadu ilk olarak gözden kayboldu. Lavta, Gassire'in büyük savaşının şarkısını ikinci kez söylediğinde, Gassire'in öfkesi geçti ve ağladı. Üzüntü ve sevinçle ağladı: Vagadu'nun gözden kaybolmasına ve yedi oğlunun ölümüne duyduğu üzüntüyle, kendisine ve oğullarına kalıcı ün getirecek olan büyük savaşın şarkısından duyduğu sevinçle ağladı.
Huuuu! Dierra, Ağada, Ganna, Silla! Huuu! Fasa!
Güzel Vagadu dört kez göründü. Ve Vagadu dört kez gözden kayboldu: İlkinde çocukları kibirli oldukları için, İkincisinde düzenbaz oldukları için, üçüncüsünde açgözlü oldukları için ve dördüncüsünde kavgacı oldukları için gözden kayboldu. Çocuklarının kavgaları, güneyde yağmur yağdığı ve Büyük Sahra Çölü'nde kayalar boy attığı sürece göze görünecek olan beşinci Vagadu'yu doğuracak. İşte o zaman, her erkek Vagadu' nun bir imgesini kalbinde ve her kadın Vagadu'nun bir imgesini rahminde taşıyacak.
Huuuu! Dierra, Ağada, Ganna, Silla! Huuu! Fasa!
Donna Rosenberg'in Dünya Mitolojisi adlı kitabından alıntılanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder