RUSYA'NIN DOĞU AVRUPA'DA EN BÜYÜK DEVLET MEVKİİNE ÇIKIŞI
Ukrayna'nın Moskova hâkimiyeti altına girmesi, Pereyaslavl Kararı (1654)
Ukraynalı ve Zaporoglu Kazakların Moskova ile sıkı münasebetleri XVI. yüzyılın sonlarında tesis edilmişti. Kazaklardan bazı zümreler Moskovaya tâbi bölgelere göç etmişler ve Çar'ların hizmetine girmeğe başlamışlardı. Lehistan - Litvanya'da Ortodoksluğa karşı takibatın başlanmasıyle, Kazakların ve bilhassa Kiyef ruhanî zümrelerinin "Ortodoks Çar'lara,, karşı sempatileri artması beklenebilirdi.
Nitekim, 1625 kazak ayaklanmaları sırasında, Kiyef'in Ortodoks ruhanileri Ukrayna'yı Moskova hâkimiyeti altına koymayı tasarlamışlardı. Bu tasarı, Ukrayna'da leh tahakkümü şiddetlenince kuvvet buldu. Hetman Bohdan Chmelnitski, 1649 da Moskova'ya elçiler göndererek, Kazakların Çar tarafından himaye edilmesini istedi. Fakat bu sıralarda Rusya ile Lehistan arasında "ebedî sulh „ devam ettiği gibi Rusyanın iç durumu da büyük bir devletle harbi göze almağa müsait değildi. Bu sebepten Moskova hükümeti, kazak hetmanının teklifine muvafakat etmedi.
Bohdan Chmelnitski 1650 de Moskova'ya yeniden mümessiller yolladı ise de, yine muvafakat cevabını alamadı. Bu durum karşısında, Ukrayna'nın, Osmanlı padişahının himayesini kabulü lâzım gelmişti. Fakat bu himayeden beklenen neticeler elde edilemedi: Ukrayna'daki leh tahakkümü kaldırılamadı. Kazaklar 1651, 1652 ve 1653 yıllarında mücadeleye devam ettilerse de, ezici leh kuvvetleri karşısında, hiçbir netice elde edemediler, işte bu durum karşısında Bohdan Chmelnitski, sırf leh tahakkümünden kurtulmak ümidiyle, Moskova Devletinin himayesi altına girmeğe karar verdi ve bu yolda harekete geçti.
1653 de Moskova'ya gönderilen hetman elçileri, çar Aleksey Michayloviç'den " Ukrayna'yı leh tazyikinden kurtarıp, himayesi altına almasını „ rica ettiler. Moskova'da, bunun üzerine, bir " Zemski Sobor „ ( Yurt Mümessilleri Meclisi) toplandı, ve uzun boylu görüşüldükten sonra, Hetmanın ricasının kabul edileceği kararlaştırıldı. Moskova hükümetinin muvafakat cevabı Kazakların merkezi Çihrin'e bildirildi; aynı zamanda Lehistan üzerinde de bir baskı yapılarak, Lehlilerin Chmelnitski ile anlaşmaları icabettiği ileri sürüldü, fakat Lehliler buna yanaşmadılar. Bohdan Chmelnitski ile Ruslar arasında, Ukrayna'nın Moskova'ya bağlanması üzerinde müzakereler yapılmakta ve anlaşma tespit edilmek üzere idi. Kazak Hetmanı, Çar'ı yüksek efendi olarak tanımayı, Rusya namına kazak kuvvetleriyle Kırım'ı zaptetmeyi, ve Lehistan'a karşı da harekete geçmeyi kabul ediyordu. Bu teklifler Moskova'da cazib görüldü; çünkü bunlar, Rusların fütuhat arzularına gayet uygundu. 1654 yılı başında Bohdan Chmelnitski'nin bulunduğu Pereyaslavl şehrine Moskova'dan bir elçi hey'eti gönderildi; bunun başında V. Buturlin adında biri bulunuyordu: 8 Şubat 1654 tarihinde rus elçileri huzurunda toplanan kazak büyükleri (başbuğlar ve ruhaniler) şûrasında (Rada), Ukrayna'nın Moskova Çar'lığı himayesi altına konmasına karar verildi. Hemen orada çar Aleksey Michayloviç'e biat ettirildi. Bu suretle Ukrayna, Pereyaslavl kararı ile Moskova'nın hâkimiyetini tanımış oldu.
Moskova, bir tek el ateş atmadan, 1654 Pereyaslavl' anlaşmasıyle Ukrayna gibi geniş ve münbit bir ülkeyi ele geçirmiş oldu. Bununla Lehistan'a karşı gayet mühim bir stratejik üstünlük elde edildiği gibi, Rusların Karadeniz sahillerine ulaşmaları için de müsait bir durum yaratılmış oldu. "Pereyalavl' uzlaşması,, bundan ötürü rus tarihinin en önemli vakalarından birini teşkil etmektedir. Bu olayı hazırlayan Bohdan Chmelnitski de, rus tarihçileri nazarında, Ukrayna ahalisini, "lehlileşmekten,, kurtaran büyük bir "millî kahraman,, diye övülmektedir. Halbuki Ukraynalı tarihçiler, başta akademisyen M. Hruşevski ve Kostomarov'lar olmak üzere, Bohdan Chmelnitski'nin bu hareketi ihtiyar etmekle, büyük bir tarihî hata işlediğini ileri sürüyorlar. Bunların fikirlerine göre: Pereyaslavl' uzlaşmasıyle, "düi, kültürü ve etnik hususiyetleri Moskova Ruslarınkinden büsbütün ayrı,, ve çok nisbette Türk unsurlarıyle karışmış olan Ukraynalı ahalinin millî bir devlet halinde gelişmeleri hareketine ve millî varlıklarının idamesine ağır bir darbe indirilmiştir.
Rus-leh harbi (1654-1667)
Rusya Lehistan arasında "ebedî barış,, akdedildiğini görmüştük. Bunun icabı olarak, Moskova hükümeti, Smolensk şehir ve bölgesini Lehistan'a bırakmak zorunda kalmıştı. Fakat Rusların bu mühim kaleden vazgeçmeleri, ancak bir mecburiyet altında olduğundan, Moskova, bir "rus yurdu,, saydığı buraların temelli olarak bırakmak niyetinde değillerdi. Aleksey Michayloviç zamanında rus askerî kuvvetinin ıslâh edilmesi, Rusya'nın " Karışıklıklar „ zamanındaki sarsıntılardan kendini kurtarması, Rusların yeniden " komşuları zararına genişlemek „ siyasetinin ele alınmasına yol açtı. 1654 ilkbaharına kadar harp hazırlıkları yapıldı; 1654 başında Chmelnitski'nin Moskova himayesine kabulü ile Lehistan'a karşı düşmanca durum alınmış bulunuyordu. Fakat Lehliler " ebedî barış „ a güvenerek, sınır ve bölgelerini Ruslardan korumak için küçük bir tedbir bile almayı ihmal etmişlerdi.
Ruslar, harb ilân etmeksizin, 1654 mayısında Lehistan'a ait sahaya hücuma başladılar. Rus ordusunun ilk hedefini Smolensk şehri teşkil ediyordu. Haziran sonunda rus kuvvetleri Smolensk'i kuşattılar; diğer rus birlikleri de ileri hareketlerine devamla Litvanya'ya girdiler. Lehli kuvvetlerin hem mevcudu, hem hazırlıkları az olduğundan Ruslara karşı duramadılar, kasabalar ve şehirler birer birer Rusların eline geçti. Ukrayna hetmanı Chmelnitski'nin yardıma gönderdiği yirmi bin kişilik bir kazak ordusu Beyaz Rusya'ya girdi. Kazaklar Homel ile Mogilev şehirlerini aldıktan sonra buradaki yahudileri kestiler; Lehistan'ın doğu bölgeleri Rusların eline geçti. Smolensk şehri ise, ancak 2.000 Lehli tarafından müdafaa edilmesine bakmaksızın, şiddetle karşı durdu ve ancak 23 eylül günü teslim oldu. Rus kıtaları ilerleyerek, Vitebşk şehrini de aldılar. 1654 yılı, bu suretle, Rusların tam bir muvaffakiyetleriyle sona erdi. 1655 yazında rus kıtaları Litvanya'nın içlerine doğru ilerlediler. Vilno şehri Rusların ve Kazakların eline geçti, birkaç hafta sonra da Grodno da Ruslar tarafından işgal edildi. Moskova kuvvetleri, rus tarihinde ilk defa olmak üzere, Avrupa'da bu kadar ileriye sokulabilmişlerdi.
Rus-İsveç harbi (1656) ve Kardis barışı (1661)
Polotsk ve Vitebsk şehirlerinin Rusların eline geçmesiyle yalnız Litvanya değil, Livonya yolu da Çar'ın kıtalarına açılmıştı. Fakat, Litvanya hetmanı Radziwill, X. Karl'ın hâkimiyetini tanımak suretiyle, Litvanya'yı rus istilâsından kurtarabildi.
Litvanya'yı zapta kalkışmak, İsveç’e karşı da harbi kabul etmek oluyordu. Moskova hükümeti bunu da göze aldı ve 1656 ilkbaharında İsveç’e karşı sefer açıldı. O sıralarda İsveç'ten yardım yetişmiş olduğundan, Ruslar, Livonya'ya girmeğe cesaret edemediler, İsveç kralı X. Karl ise, Lehistan harbi ile meşgul olduğundan, rus harbinin fazla uzamasını arzu etmiyordu. 1661 de Kardis mevkiinde (Dorpat'a yakın) İsveç ile Rusya arasında "ebedî barış,, akdedildi. Ruslar, Livonya ve Estonya'nın İsveç elinde kalmasını tanıdılar. Rusya, bu suretle X. Karl'ın askerî kudreti karşısında boyun eğmek zorunda kaldı ve uzun bir zamandanberi göz diktiği Fin ve Riga körfezlerine bu defa da ulaşamadı.
Lehistan harbinin sonu ve Andrusovo barışı (1667)
Moskova hükümeti Lehistan'a karşı yeniden harbe başlarken, yalnız Smolensk ve Litvanya'yı değil, bütün Ukrayna üzerindeki "Çar'ın himaye hakkını„ ileri sürmüş, Podolya ve Volinya'yı da ele geçirmeyi tasarlamıştı. İlk rus taarruzunu İsveç müdahalesi takib edince, Lehistan adeta çökmüştü. Fakat, Çenstochov manastırının İsveç müstevlilerine karşı kahramanca müdafaasından sonra Lehliler kendilerini topladılar. Ukraynadaki durumun Ruslar için iyi gelişmemesi, Moskova hükümetinin Lehistan'a karşı daha uysal davranmasına sebeb oldu. Ruslarla Lehliler arasında, 1656 ağustosunda barış müzâkerelerine başlandı ise de, rus ve leh murahhaslarının karşılıklı taleplerinin ölçüsüzlüğü müzakerelerin birkaç defa kesilmesini mucip oldu.
"Sağ sahil,, Ukrayna'sındaki hasıl olan yeni gelişme, Lehistan ile Rusya'nın birbirlerine yaklaşmalarını kolaylaştırdı. 1665 te Doroşenko'nun hetman olması, az sonra Kırım Hanlığı ve Osmanlı imparatorluğu ile sıkı bir temas tesisi, Moskova'da ve Varşova'da derin bir endişe uyandırdı. 1666 şubatında başlanan müzakereler bir müddet devam ettikten sonra, 13 ocak 1667 de, Smolensk yakınındaki Andrusovo köyünde, Lehistan ile Rusya arasında 13 yılllk bir mütareke aktedildi. Bunun en mühim maddeleri şunlardı: 1. Smolensk ve çevresi Rusların elinde kalacak, 2. Vitebsk, Polotsk, Dünaburg ve Litvanya'da Rusların eline geçen diğer şehirler Lehliler'e iade edilecek, 3. Sol sahil Ukraynası, Rusların elinde kalacak, ve sağ sahil Ukraynası ise Lehistan'a ait olacak; fakat rus kıtaları iki sene müddetle (5 nisan 1669 a kadar) Kiyef şehrinde kalacaklar, sonra burayı boşaltacaklar, 4. Zaporoglu Kazakları her iki devletin hükmü altında bulunacaklar; Kazakların Dnepr şehri boyunca Karadenize inmeleri yasak edilecek. Bundan başka, bütün harp esirlerinin serbest bırakılmaları maddesi de vardı. Andrusovo barışı Rusya lehine bir uzlaşma idi. Lehliler, Doroşenko korkusu ve bilhassa Osmanlı Devletine karşı besledikleri kin hisleriyle, Ruslara karşı uysal davranmak gibi büyük bir siyasî hata işlediler. Kiyef'in ve çevresindeki çok dar bir sahanın Moskova hâkimiyetine bırakılması ile, Ruslar sağ sahil Ukrayna'sına sağlamca ayak basmak, ve bir "köprü başı,, kurmak imkânını elde etmiş oldular. Aynı zamanda Ukrayna meselesinde Moskova'nın daha ağır bastığı meydana çıktı. 1667 Andrusovo barışı ile Rusya, Lehistan'a karşı üstün bir durum elde etmiş oldu. Lehliler muvazeneyi bir daha kendi lehlerine çeviremediler ve süratle genişleyen Moskova önünde boyuna gerilemek yolunu tuttular.
Kırım hanlarına gönderilen(vichod- vergi)
Kırım Hanlığı ile iyi münasebetlerin devam ettirilmesi, Moskova için bu devirde büyük bir ehemmiyeti haizdi. Bir taraftan güney sahasını Kırım akınlarından korumak, ahalinin esirliğe alınıp götürülmesine mâni olmak, diğer yandan Lehistan'ı arkadan vurmak üzere Kırım kuvvetlerini harekete geçirmek, Moskova'nın başlıca amaçlarından birini teşkil ediyordu. Karışıklık yıllarında Kırım Tatarlarının rus arazisine büyük akınlar yapmadıkları hatırlanırsa, Kırımlıların durup-dururken Moskova sahasına hücum etmedikleri, akınların, bu sırada daha ziyade, kazak hücumlarına bir karşılık mahiyetinde olduğuna hükmetmek icabeder; Kırım'da kıtlık ve yoksulluk fazlalaştığı zaman, Tatarların esir alıp getirdikleri ve bunları satarak maişetlerini temin ettikleri de biliniyor. Moskova hükümeti, tatar akınlarına mâni olmak maksadiyle her yıl muayyen miktarda para ve hediyeler göndermeği, tatarca bir tabirle "tış„ (tiyiş) (vıchod-vergi) yollamayı taahhüt etmişti. Michail Fedoroviç tahta çıkınca da Kırım ile münasebetler bu esaslar üzerinde devam ettirildi.
Ruslar kadar Lehliler de tatar akınlarına maruz bulundukları cihetle, bazı leh büyükleri, Lehistan ile Rusya arasında Hana karşı bir ittifak akdini düşünmekte idiler. 1646 da Moskova'ya gelen leh elçisi, parlak cümlelerle rus ve leh devletleri arasındaki işbirliği lüzumundan bahsetmiş ve Kırımlılardan nasıl korunmak lâzım geldiğini anlatmıştı. Moskova hükümetinin bu hususta bütün ağırlığı Lehlilere yükletmek istemesi üzerine, Lehliler, Osmanlı devletinden çekindiklerinden, açıktan açığa bir ittifak akdine yanaşmadılar. Ukrayna meselesinde Kırım Hanlığının oynadığı rol büyüktü. Mamafih, hanlar, ekseriyetle şahsî menfaatlerini gözettiklerinden, Kazakların Moskova eline düşmelerini önlemek hususunda lâzım gelen baskıyı yapamadılar.
Bahçesaray barışı (1681)
Çihrin seferinde (1678), Rusların ve Kazakların yenilmelerinde, Kırım kuvvetlerinin hissesi büyük olmuştu. Sefer sonunda akdedilen barışın esasları, Ruslarla Türkler değil, Kırım ile Moskova mümessilleri arasında, Bahçesaray'da aktedilmiş olması ayrıca ehemmiyeti haizdir. Babıâli, Rusya ile müzakerelere girişmeğe tenezzül etmiyor, Moskova işleri evvelden olduğu gibi şimdide Kırım hanları vasıtasiyle tanzim ediliyordu. 1679 da rus murahhasları, han ve Osmanlı padişahı ile barış müzakerelerine girişmek için Kırım'a gelmişlerdi. İki yıl süren konuşmalardan sonra, nihayet barış yapılabildi. Yedi maddeden ibaret olan ve "Bahçesaray barışı,, adını taşıyan bu uzlaşma, Rusya ile Kırım ve aynı zamanda Osmanlı Devleti arasında yapılmış olmakla, "İlk rus-Türk barışı,, mahiyetindedir. Maddeler şunlardı: 1. Mütareke 20 yıl müddetle olup (3 ocak 1681 den başlayarak), Kırım Hanlığı ile Rusya devlet sınırlarını Dnepr nehri teşkil edecekti; Han'a, geçen üç yılın vergisi birden ödenecek ve bundan sonra mutad yıllık (tış) gönderilecekti. 2.Dnepr ile Aksu arasında Han ve Türkler hiçbir şehir (kale) yapmayacak ve mültecileri kabul etmiyeceklerdi, 3. Tatarlar, Dnepr'in her iki tarafında sürülerini otlatabilecekler, Kazaklar da Dnepr boyunca balık avlanmak ve tuz almak için Karadenize kadar gidebileceklerdi. 4. Kiyef, Moskova hükümetinin elinde kalacaktı. 5. Zaporog Kazakları, Çar'a tâbi olacaklardı, 6. Çar'ın lâkabları tam olarak yazılacaktı. Tatarlar, para karşılığında veya mübadele suretiyle salıverileceklerdi, 7.Sultan ve Han, Çar'ın düşmanlarına yardım etmiyeceklerdi. Bu barış maddeleri tasdik edilmek üzere İstanbul'a gönderildi. Babıâli, Zaporog Kazakları maddesi müstesna, diğer maddeleri tasvib etti. Bundan sonra Rus-Kırım münasebetleri, uzun zaman, bu "Bahçesaray barışı,, na göre tanzim edildi.
Rus elitlerinin İstanbul’daki faaliyetleri, rus rüşvetleri
Michail Fedoroviç tahta çıkınca, 1613 haziranında İstanbul'a rus elçileri geldi. Moskova hükümeti, 1615 yazın, İstanbul'a yeniden elçi İlk yolladı. Ruslar, leh tehlikesini Türk yardimiyle gidermek istiyorlardı. Sadrâzam (Öküz Mehmet Paşa) Lehistan'a karşı Türk ordusunu harekete geçirirse, kendisine iyi samur kürklerden yedi defa 40 kürk vâdedildi. Osmanlı sadrâzamına teklif edilen ilk rus rüşveti bu olsa gerektir. Bunun üzerine sadrâzamın Lehistan'a karşı sefer açmağa çalışacağını vâdettiği bildirilmektedir. Fakat Don Kazaklarının Karadenize çıkarak eşkiyalıklarını arttırmaları, rus-Türk münasebetlerinin iyileşmesine mâni oldu.
Rus elçileri, Müftüye de gizlice adamlar göndererek, Türk ordusunun Lehlilere karşı harekete geçirilmesi hususunda yardımını istediler. Müftü, "Kazan ve Ejderhan şehirleri Türkiye'ye verildiği takdirde, Osmanlı padişahının Lehistan üzerine bir sefer açacağını» bildirdi. Elçiler, bu defa, sadrâzamla temas tesis ettiler ve kürkler vâdetmekle, sadrâzamı kazanmağa çalıştılar. Bu sıralarda Babıâli mahfillerinde, Lehistan'a karşı bir sefer açmak zaten kararlaştırılmış gibiydi. Ancak Halil Paşa'nın İran seferinden dönmesi beklenmekte idi. 30 aydanberi İstanbul'da alıkonan rus elçilerinin memleketlerine gitmelerine izin verildi; elçilerin, hareketlerinden önce, Vezirin ve Müftünün adamlarına kürkler gönderdikleri ve Osmanlı devlet ricalini bunlarla kazanmağa çalıştıkları iddia edilmektedir.
Rus Çar'ının İstanbul'a yazdığı ilk «tehdit» mektubu (1672)
Ukrayna'nın Osmanlı hâkimiyetini tanıması (1669-1676), gerek Lehistan’da ve gerekse Moskova'da büyük bir endişeyi mucib olmuştu. Doroşenko Kazaklarının, Türk yardımiyle Lehlileri Podolya'dan, Rusları da Kiyef'ten ve sol sahil Ukrayna'sından kovacakları ihtimali vardı. 1671 sonunda Osmanlı padişahının Lehistan'a karşı sefer açacağı belli olunca, Moskova hükümeti, Lehistan'la evvelce yaptığı anlaşma gereğince, Türklere karşı açıkça düşmanlığını göstermekten çekinmedi. Andrusovo barışının 4. maddesinde "Türk Sultanı, Lehistan üzerine sefer açtığı takdirde, rus Çar'ı, Kalmık, Nogay ve diğer kitleleri karadan, Don ve Zaporog Kazaklarını da denizden Türk arazisine göndermeği,, taahhüt ediyordu, 5. madde gereğince de, "Türk ve Kırım hükümdarlarına mektuplar yazarak, leh seferinden vazgeçmeleri istenecekti „. Nitekim, 1672 de İstanbul'a gelen rus telmaçı, çar Aleksey Michayloviç'den, IV. Mehmed'e hitaben yazılan bir nâme getirdi. Moskova Çarı, bu yazısında, Sultanın Lehistan'a karşı seferden vazgeçmesini tavsiye ediyor, aksi takdirde bir hıristiyan hükümdarı olması hasebiyle, etraftaki bütün hıristiyan devletleriyle anlaşarak, Türklere karşı harekete geçeceğini, Don Kazaklarına Karadeniz'e çıkmalarını, Kalmık, Nogay ve Yedisan Tatarlarını da Türklere hücum ettireceğini yazmakla kalmıyor, İran şahını ve komşu hıristiyan devletlerini Türkiye üzerine sevkedeceğini de bildiriyordu. Rus Çarından gelen bu ilk tehdit mektubu, Moskova Devletinin Türkiye'ye karşı beslediği siyasî emellerini açıkça göstermekte idi.
Çihrin seferi (1677-1678) ve Bahçesaray barışı
Evvelâ Bohdan Chmelnitski, sonra Petr Doroşenko'nun, Ukrayna'yı Osmanlı Devleti himayesi altına koymaları üzerine, Türkiye, Kazakları rus ve leh tehlikesine karşı korumayı taahhüt etmişti. Bunun icabı olarak, Türk kuvvetleri Ukrayna'ya iki defa sefer açmak zorunda kaldılar. Babıâli, Ukrayna'yı himaye ederken, bilhassa Lehistan'ı Buğdan sınırından uzakta tutabileceğini ummuştu. Bundan ötürü, Doroşenko'nun ihanetinden sonra da, Ukrayna ile ilgisini kesmedi ve burayı Rusların eline düşmekten kurtarmak maksadiyle 1677 de Çihrin'e karşı bir sefer yapıldı; o sene muvaffakiyetsizlikte biten sefer, ertesi yıl, 1678 de Rusların ve Kazakların elinden Çihrin'in zaptı ile neticelendi. 1681 de yapılan Bahçesaray barışı ile, Türkiye ile Rusya arasındaki Ukrayna işlerine bir düzen verildi.
Rusya'nın «Mukaddes Birliğe» girişi (1686) Kiyef'in Moskova’ya Geçmesi
Akdedilen Andrusovo barışından sonra Rusya'nın, Lehlilerle anlaşarak " Türk düşmanlığı,, siyaseti takibe başladığını görmüştük. Lehistan hükümeti "Türk tehlikesi,, korkusu Rusları Türkler aleyhine kışkırttı. Lehliler rus yardımını temin için 1682 de yapılan bir anlaşma ile Kiyef şehrinin 20 yıl müddetle Ruslarda kalmasına razı oldular. 1684 de, leh kralı Yan Sobieski'nin ısrarı üzerine, Lehistan-Alman Çasarlığı ve Venedik Devletleri arasında, Osmanlı imparatorluğuna karşı bir "Mukaddes Birlik,, (Lig) akdedilmişti. Bunun başında Papa bulunacak ve Türklere karşı bütün hıristiyan devletlerin harekete getirilmesine çalışılacaktı. Moskova'nın da bu ittifaka alınması kararlaştırılmıştı. Bu maksatla, 1686 başında Moskova'ya leh elçileri geldiler. Uzun müzakerelerden sonra, Moskova hükümeti, Türklere karşı teşekkül eden bu koalisyona girmeğe ve 1687de Kırım üzerine sefer açmağa muvafakat etti. Bu münasebetle Rusya ile Lehistan arasında, yeniden bir "ebedî barış,, ( birincisi 1634 te ) akdedildi. Bunun şartlarına göre: Lehliler, Kiyef'ten tamamiyle vazgeçtiler. Lehlilerin gayretiyle, Rusya, tarihinde ilk defa olmak üzere, Avrupa Devletleri koalisyonuna girdi ve Batı devletleriyle birlikte Türklere karşı harekete geçmek imkânını buldu. 1683 de Viyana yanında büyük bir hezimete uğramış olan Osmanlı Devletine karşı, Moskova hükümeti artık açıkça harekete geçmekten çekinmiyordu.
Çin ile münasebet. Nerçinsk barışı(1689)
Sibir'in zaptı tamamlandığı sıralarda, Kazaklardan bir grubun Amur nehri boyunca aşağıya inerek, Çinlilerin hâkim oldukları bölgelerde "yasak,, (vergi) topluyorlar, ve buralara gelen Çin memurlarını öldürmekten bile çekinmiyorlardı. Kazakları takiben Moskova hükümeti, kendi asker ve sivil adamlarını yollamakta, ve Amur nehri boyunca rus hâkimiyeti yayılmakta idi. Rus ilerleyişi nihayet, toplarla mücehhez olan Çinlilerin çıkıvermeleri ile durduruldu. Çin kuvvetleri, Albazin ve Nerçinsk rus kalelerini hücumla zaptetmek suretiyle, Rusların Amur boyunca denize kadar inmelerini önlediler. Bu durum karşısında Moskova hükümeti, Çin devletiyle müzakerelere girişmek ve bir anlaşma imzalamak mecburiyetinde kaldı. 1689 yılında, Nerçinsk şehrinde, rus murahhasları ve Çinlilerle (Çinlilere fransız jezüitleri de katılmışlardı) yapılan uzun müzakereler neticesinde bir barış imzalandı. Buna göre, Amur'un aşağı kısmı tamamiyle Çinlilerin elinde kalıyor. Albezin kalesi yıkılıyor ve rus yayılış sahası, Amur'a dökülen Argun nehri olarak tesbit ediliyordu. Nerçinsk muahedesi, uzun zaman Rus-Çin münasebetlerini düzenleyen bir uzlaşma olarak kaldı.
RUSYA TARİHİ BAŞLANGIÇTAN 1917'YE KADAR
Prof. Dr. AKDES NİMET KURAT
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder