Gök-Türk devleti 552 yılında kurulduğunda Bumın Kağan, devletin batı tarafının idaresini kardeşi Istemi'ye vermişti. İstemi, yabgıı unvanıyla 576 yılına kadar devletin doğusuna bağlı kalarak, batı kanadını idare etti. Bütün icraatı Ötüken'deki merkez adına olan Istemi'nin ölümünden sonra yerine geçen oğlu Tardıı da Önce doğudaki büyük kağanlık merkezine bağlılığını sürdürdü. 581 yılında Taspar Kağan'ın ölümü neticesinde başlayan taht mücadelesi merkezi otoriteyi zayıflattı. Bunun yanında çinli casus elçi Ch'ang Sun-shcng'ın faaliyetleri de devletin gücünü azaltmıştı. Üstelik çinli casus Gök-Türk hanedanı arasındaki iç çekişmeleri ihtiva eden raporları imparatoru Wen'a sunuyordu. İşbara'nın gözüne girmeyi başardığı için onunla sürekli avlara çıkmış; bu sayede Gök-Türk ülkesinin dağlarını vadilerini ve boylarının askerî vaziyetini öğrenmişti. Daha da kötüsü Gök-Türk devleti aleyhine hanedan arasındaki iç çekişmeleri öğrenip imparatora rapor ederek, entrika faaliyetleri yapmasını tavsiye etmesidir. İşte bunun sonucunda başlayan entrika siyaseti Gök-Türk devletinin ikiye ayrılmasına sebep olmuştur.
Taspar (T'a-po) Kağanın ölümüyle başlayan taht mücadelesini ve işbara'nın kağan oluşunu, devletin içindeki çekişmeleri yukarıda görmüştük. Devletin içindeki huzursuzlukların artmış olması Çin'e olan baskıları durdurmamıştı. 582 yılında Işbara Kağan, Chou hanedanıyla akraba olduğunu, onun Sui'ler tarafından yıkılmasını kabullenemediğini ileri sürerek harekete geçmiş ve kendisine bağlı bütün boyları güneye sefere davet etmişti. Tahta yeni çıkmış olan Sui imparatoru çok korkmuş, hemen Çin şeddini tamire başlamış, kuzey sınırlarda yığınaklar yapmıştı. Kumandanlarından Yü Ch'ing-tse'yı Ping, Yın Shou'yu da You eyaletine mevzilendirmiş; bir kaç on bin askerle hazırlanmıştı. Bu esnada devreye giren Ch'ang Sun-sheng, imparatoruna Gök-Türklerle savaş yerine entrika faaliyeti yapmanın daha doğru olacağını tavsiye etti. Ch'ang Sun-sheng'a göre Gök-Türk devletinde dört ayn güç vardı. Bu güçler Işbara, Tardu (Tien - chüe), A-po ve Ch'u-lo-hou liderliklerinde cephelenmiş olmalarına rağmen Çin'e karşı ortak hareket ediyorlardı. Işbara dışında adı geçen üç liderden, o an için en faydalısı Tardu ile irtibata geçmek idi. Çünkü daha uzakta ve askerleri kuvvetli idi. Önce onunla temasa geçildikten sonra A-po, Ch'u-lo-hoıı ve Moğol kabileleri Hsi'lerle münasebet kurulmalı idi. Çok korkmuş ve zor durumda olan Çin imparatoru Ch'ang Sun-sheng-'ın bu raporundan çok memnun oldu. Casus elçisini saraya çağırdı. Onun ağzından bir daha raporunda belirttiklerini dinledi. Planı iyice öğrendikten sonra hemen Yüan Hui'i kurt başlı sancak ile o esnada Hami'de bulunan Tardu'nun yanına gizlice gönderdi. Tardu'nun kurt başlı sancağı alması ile birlikte, İşbara İle bağlılığı sona erdi. Zaten uzun süredir doğudaki merkeze karşı soğuk duran Tardu istiklalini İlân etti. Kurt başlı sancak Gök-Türklerde hükümdarlığın alâmetlerinden biridir. Gök-Türk hükümdarlarının otağlarının önüne kurt başlı sancak dikilirdi. Bu şekilde Tardu bağımsız bir devlet olarak tanındığını anlamış oluyordu. Onun gönderdiği mukabil elçiye Çin sarayında çok hürmet edildi. Hatta o sırada sarayda bulunan Işbara'nın elçisinin oturduğu yere göre üstünde bir yere oturtularak Batı Gök-Türk devletine daha çok değer verildiği gösterildi. Böylece Batı Gök-Türk devletinin prestij olarak daha üstün olduğu vurgulanmak istenmişti. Aslında Çin elçisi Yüan Hui , Tardu'nun nezdine ulaştığında, kendisine hiç itibar edilmemiş, ancak kurt başlı sancak sunulduktan sonra olağanüstü ilgi gösterilerek, çok iyi merasim yapılmıştı. Bu bir bakıma Tardu'nun uzun süreden beri böyle bir şey beklediğini ve bunun kendisi için çok önemli olduğunu aklımıza getirmekledir. Sancak veya tuğ eski Türk devletlerinde çok önemli bir hakimiyet belgesi idi.
Bu olay hemen tesirini gösterdi. 582 yılında Işbara'nın liderliğinde gelişen büyük Gök-Türk akınında Tardu, Çin içlerine fazla ilerlemek istememiş ve askerlerini toplayarak geri dönmüştü. Bahsedilen askerî harekât Doğu ve Batı Gök-Türk kuvvetlerinin bölünmesinin kesinleşmesinden önce son birlikte seferleridir. Bundan sonra devletin doğu kanadında iç karışıklıklar artınca ve A-po hadiseleri dolayısıyla, Tardu ile işbara arasındaki uçurum derinleşmiştir.
Bu tarihten sonra Tardu Kağanın Sui imparatorluğu ile arasında iyi münasebetlerin geliştiğini söylemek mümkündür. Tarihi teshil edilemeyen bir elçilik teatisi Batı Gök-Türk Çin ilişkilerinin samimî olduğunu göstermektedir. 582 yılının hemen sonrasında Tardu'nun gönderdiği elçinin şerefine Çin imparatoru Wu-te sarayında av eğlencesi tertip etmişti. Bu sırada usta generallerinden Ts'ui P'eng'a çatıda bulunan bir güvercine nişan almasını emretti. Usta nişancı bu kumandan attığı okla kuşu vurdu. Mükâfat olarak, imparatorundan on bin bakır para aldı. Tardu'nun elçisi bu vaziyeti görünce hayran olmuş, dönüşünde kağanına anlatmıştı. Ts'ui P'eng'ın nişancılığını merak eden Tardu, tekrar elçi göndererek, imparatordan onu ülkesine yollamasını görüşmek istediğini bildirdi, imparator Wen da onun bu teklifinden dolayı övünmüş ve Batı Gök-Türk ülkesine göndermişti. Tardu Kağan, on kişilik bir nişancı ekibi hazırlayarak, Ts'ui P'eng'la vahşi bölgelerde ava çıktılar. Havada uçan kuş topluluğuyla karşılaştıklarında Gök-Türk okçuları attıkları okları isabet ettiremediler. Ancak Ts'ui P'eng attığı her oku isabet ettirdi; vurduğu kuşların hepsi yere düştü. Tardu söz konusu Çinli elçinin nişancılığına hayran olmuş ve yüz günden fazla alıkoymuştu. Çin imparatoru ipekli kumaşlardan hediye göndererek, onun serbest bırakılmasını sağladı. Fazla büyük bir siyasî öneme sahip olmasına rağmen söz konusu elçilikten, Batı Gök-Türk-Sui ilişkilerinin son derece samimî bir şekilde geliştiğini gösterdiğini söylemek mümkündür. Diğer taraftan Tardu'nun alıkoyduğu elçiyi ancak ipekli kumaşlar karşılığında geri göndermesi, Çin üzerinde belirli bir yaptırım gücüne sahip olduğunu belirtmekte ve de siyasî pozisyon olarak daha üstün olduğu neticesini çıkartmaktadır.
1 - Tardu'nun Batı Alemiyle Münasebetleri
Batı Gök-Türk devleti doğudan ayrılarak bağımsızlığını sürdürürken, kendisinin batısında olan iki büyük devletle de mücadeleye devam ediyordu. Daha önce Kerç (Bosforos) kalesinin zaptedilmesinin ardından (576), beş yıl sonra Bizans'ın elinde bulunan Kersonesos kalesi surları önünde görünmüşlerdi. Bu sıralarda bir başka Gök-Türk ordusu Derbend'i kuşattı.
Batı Türkistan sahasında meskun Soğd'ların hemen bütün krallıkları Tardu'nun hakimiyetine girmişti. 591 yılında Kao-ch'angin dört kalesi yıkılmış, buranın halkından iki bin kişi Çin'e sığınmıştı. Geride kalan kralın eşlerinden en büyüğü Batı Gök-Türk kağanının kızı idi. Prens Po-ya, Kao-ch'ang kralı oldu. Bunun üzerine Gök-Türkler, ondan kendi geleneklerine uygun olarak (leviratus), Türk asıllı üvey anne ile evlenmesini istediler. Po-ya önce kabul etmek istemeyip, direndi ise de Gök-Türkler tarafından kuşatılınca karşı koyamadı ve üvey annesi ile evlendi. Daha sonra Töles boylarına vassal olarak bağlanan Po-ya'nın yanında Töles boylarından devlet adamı sürekli önemli bir veziri olarak bulunurdu. Sogd'lu tüccarlar buralardan geçtiklerinde Töles'lere vergi verirlerdi. Bir ara Kao-ch'ang kralı tamamen kültürünü değiştirip, çinlileşmek istemiş; ancak Töleslerden korktuğu için buna teşebbüs edememişti.
Semerkand (K'ang-kuo) kralı da Tardu'nun kızıyla evlenmiş ve onun tabiyetine girmişti. Su-lè (Kaşgar) ülkesi her yaz Batı Gök-Türklerine yetiştirdikleri tarım ürünlerinden ve zengin madenlerinden vergi sunardı. İta ülkesine Batı Gök-Türkleri, Chie (Ch'i)-ch'iang isimli birini onları idare etmek için gönderdiler.
Soğd'lularla meskun bu bölgeler tamamen Batı Gök-Türk hakimiyetine girerken, Sasanî'ler üzerine de hücumlar yapılmıştı. 588-589 yıllarında Gök-Türk orduları Baktriya ve Toharistan'ı işgal etmişler, Herat'a ulaşmışlardı. Bagdis civarı dahi Gök-Türklerİn eline geçti. Bu sırada iran'da Sasanî imparatorluğu tahtında Anusirvan'ın, İstemi Yabgu'nun kızı Fâkim'den doğma Türkzâde lâkaplı Hürmüz hüküm sürüyordu. Fiziki görüntü olarak Türklere benzediği için Türk oğlu (Türkzâde), lâkabıyla meşhur olmuştu. Hürmüz'ün oğlu Hüsrev Perviz'in hükümdarlığı zamanında Batı Gök-Türk askerlerinin Sasanî'lerin iç mücadelelerine karıştığı görülmektedir . Özellikle Perviz ile Behram Çupin arasındaki savaşlarda büyük rol oynayan Türk askerleri, Behram Çupin'in zafer kazanmasını sağlamışlardı. Nehrâvan nehri kenarındaki çarpışmalarda Perviz'e karşı Behram Çupin'in yanında yer almışlardı. Aslında Anuşirvan zamanında, Sasanı orduları, Yemen'i fethederken (520) kumandan Vahrîz'in idaresinde Türk askerleri bulunuyordu. Daha sonra Behram Çupin, yine mağlup olmuş ve Tardu Kagan'a sığınmıştır.
Bu sıralarda Toharistan, Kunduz, Belh gibi ülkeler de Batı Gök-Türkleri tarafından fethedilmiş, Tardu'nun oğlu bir tegin bu bölgeye idareci olarak gönderilmişti. Aynı Tardu, 598 yılında Bizans imparatoru Mauriakus'a yazdığı bir mektupta kendisini yedi ırkın hakimi, yedi iklimin efendisi olarak nitelemiştir.
Batı aleminde gayet iyi başarılar elde eden Tardu, 599 yılından sonra Doğu Gök-Türk devletinin iç işlerine karışmış ve yukarıda gördüğümüz gibi, Tou-lan'la işbirliği yapmış onun ölümü üzerine kendini Pu-chia unvanıyla bütün Gök-Türklerin kağanı ilân etmişti. Fakat, Tou-lan gibi o da Çin entrika ve hilelerinden kurtulamadı. Töles boyları İsyanı neticesinde ordusu dağılınca, kendisi T'u-yû-hun'lara sığındı. Bundan sonra onun akıbeti hakkında hiç bir malumata tesadüf edilememektedir. Dolayısıyla 603 yılını onun sonu olarak kabul etmek uygun olur. Tardu'nun, Doğu Gök-Türk devleti içinde yaptığı mücadeleleri yukarıda anlattığımız İçin burada tekrar anlatmaya lüzum görmedik.
2 - Ch'u-lo Kağan, (Kül Tardu Şad ve Ta-nai Tegin)
Tardu'nun ortadan kalkmasıyla boş kalan Batı Gök-Türk devleti tahtına onun oğullarından Tu-lu'nun oğlu olduğu anlaşılan Chu-lonun geçtiğini müşahede ediyoruz. Aslında 587 yılında A-po, Baga Kağan tarafından yakalandıktan sonra, Al-tay Dağlarının güney batısında bulunan ona bağlı boyların ileri gelenleri, Ymg-su Tegin'in oğlunu Ni-li Kağan unvanı çinli prensesle evlenmiş ve Ta-man Tegin doğmuştu . Ta-man Tegin'in doğumundan sonra Ni-li Kağan öldü. Bunun üzerine Hsiang-shih prenses, Ni-li'nin kardeşi P'o-shih Tegin ile evlendi. 600 yılında adı geçen tegin ve çinli eşi Sui imparatorluğu merkezi Ch'ang-an'a giderek, Hung-lu-ssu tapınağında ikâmet etmeye başladılar. Bu esnada Tardu, Sui hanedanına karşı vaziyet aldığı için geri dönememişlerdi .
A-po, Işbara tarafından daha ilk yenilgiye uğratıldığında Tardu'nun yanına sığınmış, ondan destek görmüştü . Onun yakalanıp, ortadan kalkmasından sonra dahi teginleri Tardu'ya bağlı olarak varlıklarını sürdürdüler . 593 yılı dolaylarında Sui hanedanına karşı muhalif bir teşkilât kuran Tou-lan Kaganin hatunu Ch'icn-chin prenses, Ni-li Kağan'la da işbirliği yapmıştı. Ni-li Kağan ve icraatı hakkında kaynaklarda bundan başka malumat yoktur.
603 yılında Tardu'nun T'u-yü-hun'lara sığınmasıyla ortaya çıkan otorite boşluğunu Ni - li'nin oğlu Ta-man Tegin, Ch'u-lo Kağan unvanıyla doldurmaya çalıştı. Ch'u-lo Kağan, belirli bir mevkide devamlı oturmayarak, Batı Gök-Türk devletini idare ediyordu. İki küçük kağanlık ihdas etti. Biri Taşkent (Shih-kuo) 'in kuzeyinde bulunuyordu ve bütün Soğd şehirlerini İdare etmek üzere tesis edilmişti. İkincisi İse Kui-ts'u (Kuca)'nın kuzeyinde kurulmuş ve Ying-p'o adını almıştı. Çok geniş bir sahayı elinde bulunduruyor olmasına rağmen Ch'u-lo devletini iyi idare edemiyordu. B u yüzden boyların çoğu onun idaresine karşı ayaklandılar. Sonuçta Töles boyları tarafından ağır bir mağlubiyete uğratıldı. Aslında önce Töles boylarını mağlup eden Ch'u-lo Kağan, sonra onların mallarına ağır vergiler koymuştu. Daha sonra Sir Tarduş boyunun kendisine isyan edeceğinden şüphelendi ve kabile reislerinden bir kaç yüzünü toplayıp, hepsini öldürdü . Bütün bunlara dayanamayan Sir Tarduş'lar isyan ettiler. Sir Tarduş'ların reisi Ye-shih, Ch'u-lo'yu bozguna uğrattıktan sonra kendini "Küçük Kağan" ilân etti. Diğer taraftan Ch'i-pi boyunun lideri Baga (mo-ho) Kağan oldu. Cesarette emsalsiz olduğu için halkın kalbini çok fazla kazanmıştı. Arkasından, Hami, Koço (Kao-ch'ang) ve Karaşar gibi şehir devletleri ona bağlandı.
Ch'u-lo ağır mağlubiyete uğradığı sırada Sui İmparatoru Yangin batı ülkeleri konusunda en büyük danışmanı P'ei Chü, Tun-huang'da bulunuyordu. Ch'u-lo'-nun ülkesinin karışıklığa sürüklendiğini duydu. Ayrıca onun annesinin Çin asıllı olduğunu da öğrenmişti. P'ei Chü'nün tavsiyesi üzerine Çin imparatoru Ts'ui Chün-su'yu elçi olarak, Ch'u-lo'nun yanına gönderdi . Elçi onun merkezine vardığında Ch'u-lo, imparatorun mektubunu almak için ayağa kalkmak istemedi. Bunun üzerine elçi Ts'uei Chün-su Gök-Türklerin aslında bi ülke olduğunu, sonradan kendi aralarından anlaşmazlığa düşüp, ikiye ayrıldıklarını, on seneden beri savaştıkları halde birbirlerini yıkamadıklarını, bunun yanında Doğu Gök-Türk ülkesi hükümdarı Ch'i-min'in yavaş yavaş Batı Gök-Türk ülkesini hakimiyetine almaya başladığını, Çh’i-min'in Çin desteği sayesinde Doğu Gök-Türk tahtında oturduğunu, Ch'u-lo'nun annesinin aslen çinli olup şu anda Çin'de bulunduğunu , Ch'u-lo'nun itaat etmemesi halinde öldürüleceğini söyledi. Bu haber üzerine aniden sarsılan Ch'u-lo büyük bir üzüntüye kapıldı ve eğilerek Çin imparatorunun mektubunu aldı. Elçi "Doğu Gök-Türk ülkesinin kuvvetlenmesinin asıl sebebinin, Ch'i-min'in Çin'e itaatinden memnun kalan Çin imparatoru Yang'ın desteği olduğunu, şimdi Ch'u-lo'nun, Sui'in düşmanı T'u-yü-hun'lara hücum etmesi halinde Çin ile dost olacağını belirtti. Ch'i-min oğlu Bagatur Şad'ın annesinin aslen T'u-yü-hun'lu olması sebebiyle, onlara karşı savaşmak istemiyordu. Neticede Ch'u-lo, Çin elçisinin teklifini kabul ettiği gibi, onunla beraber kan terleyen atlardan Çin imparatoruna hediye gönderdi .
604 yılında T'u-yü-hun'lar üzerine sefere hazırlanan Çin İmparatoru, Wei Çine'yi Ch'u-lo'ya elçi olarak gönderip, Ta-tou-pa vadisinde kendi ordusuyla birleşmesini istedi. Ch'u-lo'nun kendisi bunu kabul etmek arzusunda idi İse de devlet adamları razı olmadı. Bunun üzerine Ch'u-lo gelemeyeceğini açıkladı. İmparator çok kızdı ve yeni müttefik arama yoluna gitti. Tardu'nun torunu (Tou-lİu, Tu-lu'-nun oğlu) olan She-kui, şadlık rütbesiyle batı tarafını idare ediyordu. Ch'u-lo'nun kuvvetten düşmesi üzerine kağanlığını ilân etmiş, batı taraflarında geniş bir bölgenin hakimiyetini elinde bulunduruyordu. Çin'e elçi göndererek, Sui imparatorluğu ile evlilik ittifakı kurmak istemişti.
İlk önce She-kui'in teklifini dikkate almayan Çinliler, Ch'u-lo anlaşmayı bozunca, P'ei Chü'nün tavsiyesiyle She-kui'in elçileri ile görüşme yaptılar. P'ei Chü'-nün imparatora açıkladığı raporun esasını Batı Gök-Türk ülkesini ikiye bölmek teşkil ediyordu. Ch'u-lo ve She-kui ayrı ayrı kağan olarak selâmlanacaklar, ikiye ayrılınca güçleri bölünecek ve azalacak sonra Çin'e bağlanacaklardı. She-kui'in elçisine Ch'u-lo'nun davranışından bahsedildikten sonra She-kui'in askerlerini harekete geçirip, Ch'u-lo'yu yendiği takdirde evliliğin gerçekleşebileceği belirtildi.
Sui imparatoru kendi eliyle bir demet beyaz bambu oku She-kui'e sunulmak üzere elçisine verdi; "bu işin acele hallolması gerektiğini, elçinin vazifesinin ince ok gibi nazik olduğunu" söyledi.
She-kui'in yanına dönmek üzere Çin başkentinden ayrılan elçinin yolu Ch'u-lo' nun ülkesinden geçiyordu. Yakalanıp Ch'u-lo'nun karşısına çıkarıldıklarında bambuları sevdiğinden dolayı elçileri alıkoyacaktı. Ancak, elçi hileli konuşarak, onu kandırıp oradan kurtuldular ve kendi ülkelerine vardılar. Çin imparatorundan mesajı alır almaz Ch'u-lo'ya sürpriz bir saldırı yapan She-kui, onu ağır bir yenilgiye uğrattı. Ansızın ummadığı bir hücuma uğrayan Ch'u-lo karısı ve çocuklarını bırakıp, bir kaç bin süvariyle doğuya kaçacaktı. Fakat, önü kesildiği için Koço (Kao-ch-'angj'da bulunan Shih-lo-man dağında saklandı. Koço kralı Ch'ü-po-ya, derhal durumu Çin imparatoruna rapor etti. Bütün bunlara rağmen imparator yine de Ch'u-lo'yu canlı ele geçirmek istiyordu. Kuvveti dağıldığı için artık Çin'e hizmet edebilirdi. P'ei Chü'yü, Ch'u-lo'nun annesi Hsiang-shih ile onun yanına gönderdi . Gönderilenler Yü-men-kuan-chin'deki Ch'ang-ch'eng'a vardıklarında, P'ei Chü bir kaç adamla Ch'u-lo'nun bulunduğu yere yollandı. Annesi, onun bulunduğu yere ulaştığında Ch'u-lo'yu Çin'e gitmeye ikna etti.
Neticede 612 yılının başında Çin sarayına gelen Ch'u-lo'ya, imparator Yang, çok nazik davrandı. Merasim yapıldı ve şerefine eğlence tertip edildi. Ch'u-lo yerlere kapanmak suretiyle Çin imparatoruna teşekkür etti. Yeryüzünde ender bulunan yiyeceklerden ve güzel sesli şarkıcılardan hazırlanmıştı. Renkli işlenmiş ipeklerden ve bambulardan yerlere yayıldı. Ch'u-lo'nun gözü kulağı kamaşıp mest olmuştu.
Bundan iki ay sonra Ch'u-lo ile Çin'e gitmiş olan halk imparator tarafından üçe bölündü . On binden fazla savaşamayacak durumda olanlar ayrılarak, Hui-ning' de Ch'u-lo'nun kardeşi Kül Tardu Şad'ın idaresinde ikâmete memur edildi. Ta-nai Tegin'in idaresine bir başka gurup verilip Lu-p'İng'de oturtuldu. Ch'u-lo'nun kendisine beş yüz süvariyle imparatorun teftiş konvoyunu takip etmesi emredildi.
613 yılında Kore'lilere karşı başarısından dolayı Ho-sa-na Kağan unvanı verilen Ch'u-lo, Lung-you ve Hui-ning'deki isyanları bastırmaya çalışırken kardeşi Kül Tardu Şad, T'u-yü-hun'lara saldırdı. Bol miktarda mal ele geçirdi ve bunları imparatora sundu.
Ho-sa-na Ch'u-lo Kağanın, Çin'de özellikle Korelilere kazandığı askeri başarılardan dolayı prestiji artarken Sui hanedanı çıkan isyanlar sonucunda zor durumda kaldı. Kısa süre içerisinde yıkıldı. Çıkan karışıklıklardan bir çok Çinli prens ve devlet adamı faydalanarak, kendi imparatorluklarını ilân etti. Ch'u-lo'nun kardeşi Kül Tardu Şad, hayvanlarını otlattığı Hui-ning'de "Kül Kağan" unvanıyla istiklâlini İlân etti. Chiang-tou bölgesi karışıklığa düştüğünde asillerden Yü-wen Hua-chi ile birlik olmaya çalıştı. Ancak, onun mağlubiyeti üzerine, başkent Ch'ang-an'a gelip, yeni kurulan T'ang hanedanının imparatoruna itaat etti. Bu hareketinden dolayı kendisine Kui-i Wang {Dönen gönüllü Prens) unvanı tevcih edildi. Bu arada imparatora sunduğu inciler için prensin sadakatinin önemli olduğu, incilerin önemli olmadığı gerekçesiyle kabul edilmedi.
Doğu Gök-Türk devleti kağanı Shih-pi, Ch'u-lo'nun varlığını devam ettirmesini istemiyordu. Tahta çıkması için yardımda bulunduğu, sonra her türlü baskı altına aldığı T'ang imparatoru Kao-tsu'ya elçi göndererek, Ch'u-lo'nun öldürülmesini istediğini bildirdi. Çin imparatoru önce kabul etmek istemedi ise de bütün vezirlerin" şimdi eğer kabul edilmezse bir kişi hayatta kalır, bir devlet kaybedilir, sonra Çin için büyük problem olurlar" diyerek onu ikna ettiler. İmparator onun ölümünü bir süre daha erteledi ise de çaresiz kaldı. Neticede Ho-sa-na Ch'u-lo, sarayın iç kısımlarına götürülerek burada şerefine içki eğlencesi tertip edildi. Bu sırada Shih-pi Kağan'ın elçisine teslim edildi. Elçi de onu öldürdü.
Hui-ning'de ikâmet eden ve kendini Kül Kağan ilân etmiş olan Kül Tardu Şa-d'a T'ang hanedanı, T'u-wu-kou-pa unvanını sundu ve aşırı hürmet gösterdi (618). Buna rağmen varlığını fazla devam ettiremeyen Kül Kağan, Çinli asî kumandanlar tarafından ortadan kaldırıldı.
Ch'u-lo ile beraber Çin'e gelen diğer Batı Gök-Türk devlet adamı Ta-nai Tegin, Sui hanedanı hesabına Kore savaşlarında büyük başarılar kazanmış ve yüksek Çin unvanlarıyla ödüllendirilmişti. Sonra kendisine bağlı boyu ile Lu-kung mevkiinde bölünerek ikâmet ettirildi. T'ang hanedanının kurucusu ihtilale başladığında askerleriyle ona katıldı. Sui generali Sang Ming-ho, Ym-ma-ch'üan mıntıkasında, T'ang hanedanının asî ordusuna büyük bir hücum yaptı. T'ang ordusunun büyük bir kısmı kaçarak dağıldı. Sadece Gök-Türk Ta-nai Tegİn bir kaç yüz süvariyle Sui generalinin karşısına çıktı. Hazırlıksız yakalanan Sui ordusu ağır bir mağlubiyete uğratıldı. Ta-nai Tegin'in bu başarısı sayesinde dağılmış vaziyetteki T'ang isyan ordusu yeniden kendini toparlayabildi. Bu vesileyle Çin tarihinin her yönden en parlak devleti sayılan T'ang imparatorluğu daha kurulurken yıkılmaktan kurtuldu. İmparatorluk tesis edildikten sonra savaşlardaki başarısından dolayı beş bin top ipek sunuldu. Ayrıca kendisine Shih-shih soyadı tevcih edildi. Bundan sonra yine 618 yılında T'ai-tsung ile üç asî liderinin ordularını arka arkaya yendiler. Bunların hepsinde olağanüstü başarıları vardı. Kendisine saray kızlarından üç tane ve işlenmiş güzel ipeklerden on bin top sunulmak sureciyle ödüllendirildi. 629 yılında sağ muhafızları generali, sonra Feng eyaleti askerî valilik müfettişi oldu. Tou-kuo düklüğü tevcih edildiğinde üç bin ailelik bir timara da sahip olmuştu. 638 yılında ölümünden sonra dahi unvanlar verilmeye devam etmiş, "Fu-kuo (devlete yardım eden) generalliği sunulmuştu.
3 - Batı Gök-Türk Devletinin Yeniden Kuvvetlenmesi ve Yıkılışı (She-kui ve T'ung Yabgu)
Ch'u-lo Kağan'ın 611 yılında Çin'e gidip, Sui imparatoru Yang'a bağlanmasıyla, Batı Gök - Türklerinde hakimiyet yine Tardu'nun torunlarından She-kui'e geçti. Tardu'nun torunu Na-tou-lu'nun oğlu olan She-kui, kısa zamanda dağınık boyları bir araya toplamıştı. Zaten başsız kalan milletin kendisi onu seçti. Başkentini Kuca'nın kuzeyindeki San-mi-shan'da kurdu. Eskiden olduğu gibi doğuda Altay dağları, Doğu Gök-Türkleri ile sınır olmuştu. Tun-huangin batısındaki Yeşim Kapısı Geçidi denilen mevkinin dışındaki, yani bütün Doğu Türkistan onun idaresine girdi. Batıda ise Hazar denizi ulaştığı son nokta olmuştu.
Doğu Gök-Türk devletine tamamen düşmanca bir tavır aldığı görülen She-kui çok geçmeden öldü. Maalesef o ve dönemi hakkında fazla bilgi bulunmamaktadır .
Ölümünden sonra yerine geçen küçük kardeşi T'ung Yabgu kağan oldu. Cesur, zeki taktikçi bir şahsiyete sahipti. Özellikle savaşta mükemmel olan T'ung Yabgu Kagan'ın ilk işi kuzey bölgelerde yaşayan bütün Töles boylarını kendine bağlamak oldu. Po-ssu (Iran)'a karşı büyük bir rakip olarak ortaya çıkmıştı. Güneyde Kaşmir'e kadar her tarafı kendi idaresine aldı. Başkentini Kuca'nın kuzeyindeki San-mi-shan'dan Taşkent'in kuzeyindeki Bin-pınar (Ch'ien-ch'üan) 'e nakletti. Bundan sonra Batı Türkistan'da meskun bütün Sogd devletçiklerinin hepsini teker teker itaati altına aldı. Bir ilteber ile onları yönetirken, ludun ile vergilerini topluyordu. Dolayısıyla Çin'e giden vergilerin zenginliği artık kalmamıştı. 620 yılında Çin'e balık yumurtası sunmak için elçi gönderdi .
622 yılında Doğu Gök-Türkleri İl Kağan idaresinde T'ang imparatorluğunu büyük bir baskı altına almıştı. Aynı sıralarda kış mevsiminde kuvvetli bir ordu İle T'ung Yabgu, İl Kagan'a hücum edecekti. Çok korkan İl Kağan, elçi gönderip, onunla barış yaptı. Daha sonra Çin'e elçi gönderen T'ung Yabgu evlilik yoluyla ittifak yapmak istedi.
İmparator Kao-tsu, önce Batı Gök-Türklerinin kendilerinden çok uzak olduğunu, acil bir durumda hiç bir faydası olamayacağını düşünerek, bu ittifakı reddedecekti. Vezirlerden Feng Te-i, İl Kağan'ı yenmek için mutlaka uzak ile işbirliği gerektiği, sonra Çin kuvvetlendiği zaman, onları kolayca tesiri altına alabileceğini" söyleyerek, imparatorunu ikna etmeyi başardı. Bunun üzerine Tao Li elçi olarak, T'ung Yabgu Kağan'ın yanına gönderildi. İl Kağan bu sıralarda sürekli Çin'e saldırdığı için Batı Gök-Türkleri yolu tıkalıydı. Bu sebeplen evlilik gerçekleşemedi. Arkasından 627 yılında erkin Chen-shu-t'ung, Çin elçisi Tao Li ile birlikte T'ung Yabgu-'nun elçisi sıfatıyla T'ang sarayına geldi. On bin altın kemer, altından tel eşyalar ve bin baş atı hediye olarak sundu. Ülkesi o kadar kuvvetli olmasına rağmen Karluk boylarının çoğu isyan etti. Çin'e devamlı taarruzlar yapan İl Kağan, T'ung Yabgu-nun Çin ile yakınlaşmasını istemiyordu. Ona elçi göndererek, T'ang hanedanının kızıyla evlendiği takdirde gelinin kendi topraklarından geçeceğini, o zaman yakalayacağını" söyleyerek tehdit etti. T'ung Yabgu, bundan dolayı endişelendi ve evlilik işi kesin olarak bitti.
Ülkesinde huzursuzluklar gittikçe artan T'ung Yabgu 630 yılında, amcası Bagatur tarafından öldürülmek suretiyle ortadan kaldırıldı. Kendisini Bagatur Hou - ch'u-li-pi Kağan ilân etti. T'ung Yabgu'nun ölümüne çok üzülen Çin imparatoru Tai-tsung, onun cenaze töreninde yakılmak üzere mücevherli ipek elbiseler yolladı.
Bundan sonra tamamen karışıklıklar içine sürüklenen Batı Gök-Türk ülkesi kendini toparlayamadı. Hanedandan oldukları anlaşılan beyler kendi bölgelerinde T'ang hanedanına bağlı halde varlıklarını sürdürdüler.
T'ung Yabgu, batı alemiyle de münasebetlerini, üstün bir durumda devam ettirmişti. 619 yılında Batı Gök-Türk orduları, onun kumandasında Sasanî'leri mağlup ederek, Rey ve İsfahan şehirlerini ele geçirdi. Bu arada Şad unvanını taşıyan oğlunu Bab -as-sulu taraflarına gönderdi. 62 3 yılında Bizans İmparatoru Heraklius ile Hazar'lar ve Batı Gök-Türkleri, Sasanî ordularını bir ağır hezimete daha uğrattılar. Gök-Türklerin Sasanî hükümdarı Hüsrev Perviz'i yenmesi İslâm dünyasına büyük tesir yapmıştır. Neticede zayıflayan Sasanî imparatorluğu İslâm kuvvetlerince kolayca yıkılmıştır.
Ünlü Budist rahibi Hsüan-tsang 629 sonu, 630 başlarında T'ung Yabgu'yu ziyaret etmiştir. Tokmaktaki otağında rahibi çok iyi karşılayan T'ung Yabgu, 626 yılında da Hintli rahip Prebhakaramİtra'yı da kabul etmişti. Onun, Hsüan-tsarıg'ı kabulü dolayısıyla, bu rahibin bize Gök-Türk hayatı hakkında çok zengin tavsirlerin kalmasına sebep olmuştur. T'ung Yabgu, Kuzey Afganistan'daki Kunduz bölgesini oğlu Tardu Şad vasıtasıyla idare ediyordu.
Ahmet Taşağıl'ın Göktürkler adlı kitabından alıntılanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder