22 Ekim 2023 Pazar

RUSYA TARİHİ -13

 . 


MOĞOL - TÜRK HÂKİMİYETİ DEVRİNDE RUSYA'NIN SİYASÎ, İÇTİMAÎ EKONOMİK VE KÜLTÜREL DURUMU


Boyarlar


Kiyef Rusyası devrinde, knezlerden sonra rus devleti içinde en nüfuzlu zümrenin "boyar,, lar olduğunu görmüştük. Türkçe bir  lâkap olan "boyar,, adı, asil aileden neşet eden büyük arazi sahiplerine verilirdi. Kiyef Rusyası devrinde, herbir rus knezliğinin ve şehirlerin kendi boyarları, yani aristokrat aileleri vardı. Bunlar siyasî, ekonomik hayatta nüfuz sahibi idiler, bilhassa "Veçe,, geleneğinin muhafaza edildiği eski rus şehirlerinde — başta Novgorod ve Pskov olmak üzere —  boyar'ların idareyi ellerinde tuttukları biliniyor. Buna mukabil Suzdal Rusyası'nda kurulan yeni şehirlerde, yani Moskova Knezliğinin hâkim olduğu mıntıkalarda "boyar'ların nüfuzu, knez,, in lehine olmak üzere, azaldı. XIV. - XV. yüzyıllarda, Moskova Knezliğine, başka rus knezliklerinden  birçok boyar ailesi gelip yerleştiler ve Moskova hükümdarlarının  hizmetine girdiler ; çünkü burada daha çok menfaat temin ediliyordu. Kendi malikânelerini, yani "Udel,, lerini  ellerinden çıkaran knezler de, "knez,, lâkabını muhafaza etmek şartiyle, Moskova "Büyük Knezi,, nin yanına gelerek, onun hizmetine girdiler ve, boyarlar gibi, teb'ası oldular. XIV. yüzyıldan itibaren, belki daha evvel, Altın Orda büyüklerinden bazıları da rus knezlerinin  hizmetine girmişler ve ortodoksluğu kabul ettikten sonra ruslaşmışlardı; bunlar da "rus boyar,, larının en yüksek zümresinden sayılıyorlardı. Litvanya'daki büyüklerden de, kral Gedimin neslinden bazıları Moskova'ya gelmişler ve orada yerleşmişlerdi; bunlar da, yüksek boyar tabakasına giriyorlardı. Moskova Knezliğinde,  bu suretle, Rurik neslinden türemiş knezler boyarlardan başka moğol-Türk, fin ve litav menşeli boyarlar çoktu.

Moğol-Türk menşeli boyarlardan en eskileri ve nüfuzluları: Mırza-çet (Saburovlar ve Godunovlar bunlardandı),


Glinski'ler ve belki de Şeremetev'ler v. s. idiler. Moskova'nın en eski boyar aileleri de, Fedor Koşka, Morozov, Golovin, Vel'yaminov, Şuyskiler idi. Moskova knezlerinin kuvvetlenmeleri nisbetinde, Moskova'ya boyar'ların gelmesi çoğalmıştı. Moskova knezleri bunlara malikâneler veriyorlar ve hizmetlerine alıyorlardı. Boyarların maiyetinde ve hizmetlerinde birçok kimse bulunuyordu. Bunlara "deti boyarskie,, (boyar adamları) denirdi. Askerî kıtaların bunlardan teşkil edildiği biliniyor. Boyarların adedi arttıkça, kime hangi mevkiin verilmesi meselesi ortaya çıktı. Bu defa herkesin menşeine, yani asaletine göre, hizmet vermek usûlü kondu; buna "mestniçestvo,,, yani "orun nizamı,, (yer nizamı) dendi ve 150 den fazla asil ailenin şeceresini ihtiva eden bir "şecere defteri,, (Rodoslavets) hazırlandı.



Kiyef Rusyası'nda da olduğu gibi, XII. - XV. yüzyıllar Rusyası'nın esas ahalisini köylüler teşkil ediyordu. XI. yüzyıldan sonra, güney ve batı rus mıntıkalarından Orta Volga sahasına gelen Slav - Ruslar, burada karşılaştıkları fin zümreleriyle geniş ölçüde karıştıklarını ve bunun neticesinde "Velikoruss,, (Büyükrus) kavminin meydana geldiğini söylemiştik. Antropolojik hususiyetinde fin-ugor (ve altay) vasıfları bulunan rus köylü kitlesi, işgal ettiği yerlerin icabı olarak, ötedenberi çiftçilik, avcılık ve ormancılık'la meşguldüler. XIII.-XV. yüzyıllarda rus köylülerin çoğunluğu serbest kimselerdi, kendi toprakları, ev-barkları ve hayvanları vardı. Feodal nizamın henüz tamamiyle tesis edilmediği bir deviri andıran sistem hüküm sürüyordu. Knezlerin köle olarak satın aldıkları veya uzlaşma mucibince kendi hizmetlerinde bulunan—artık serbestliğini kaybeden — "köylüler,, de çoktu; bunlara "lüdi,, (adamlar) denirdi. Kendi toprağında yaşayan ve hukukî bakımdan serbest olan köylülere ise "hıristiyan"dan bozma "krestiyane,, (tekeli: krestiyanin) denirdi. Bu isim, rus köylüsü için zamanımıza kadar gelmiştir. Yaşayış tarzları gayet iptidaî ve kültür seviyeleri çok aşağı bir basamakta idi. Knezlerin hizmetlerini gören imtiyazlı zümrenin ve toprak aristokrasisinin adedi çoğaldıkça ve nüfuzları artıkça köylülerin toprakları ve serbestileri tedricen ellerinden çıktı; köylülerin, nihayet büsbütün "serf,, lik, yani "toprağa bağlı kölelik,, durumuna getirilmeleri için lâzım gelen şartlar gerçekleşti.


Kanunlar - 1497 kanunnâmesi 


Kiyef Rusyası'ndaki kanunların eski vareg-rus örf ve adetleri ve sonraları Bizans kanunlarının tesiri ile  meydana geldiğini söylemiştik.


"Russkaya Pravda,, nın hem vareg-rus, hem de bazı yerli slav hususiyetlerini ihtiva ettiğini de görmüştük. Kiyef Rusyası'nın zaafa uğramasından sonra rus knezlerinin kanun işlerine fazla ehemmiyet vermedikleri görülüyor. "Kormçaya kniga,, adiyle maruf Bizans'ta kullanılan kilise ve sivil kanunlarının bulgarca tercümesi, ancak 1262 de metropolit Kirili tarafından Rusya'ya getirilmişti. Bu mecellenin rus hukuk hayatına tesiri büyük oldu. Bizans kanunlarından bazıları ve "Kormçaya,, dan da bazı parçalar alınmak suretiyle, "Doğruluğun ölçüleri,, (Merila Pravednago) adiyle rusça bir kanun külliyatı tanzim edildi.


III.İvan, Moskova Knezliğini büyük bir Rusya haline getirince, kanun vaz'ı işine de ehemmiyet verdi. Onun emriyle, Vladimir Gusev adlı bir diyak (kâtib), eski rus kanunlarından parçalar almak suretiyle, 1497 yılında yeni bir kanun kitabı hazırladı. Buna "III. ivan kanunnâmesi,, (Sudebnik) derler. Buna göre, devletin en yüksek hâkimi, Büyük Knez kendisi ve çocukları idi; knezin adından boyarlar ve knezin memurları mahkeme işlerine bakmakla mükelleftiler. Bazı yerlerde mahkemelere, ahaliden seçilen " en iyi adamlar „ iştirâk ettirilirdi. Mahkûm olan kimse, mühür, kâğıt masrafı ile hâkim ve yazıcıların iş haklarından başka, dava tutarının %10 nu öderdi. Eski devirden kalma birçok madde bu yeni "Kanunnâme,, de yer bulmuştu, tek'e tek mübareze bunlardan biriydi ; yenilen suçlu sayılır ve idam edilirdi; kırbaçla cezalandırmak usulü de çokça kullanılırdı; işkence de tatbik edilirdi. Gayet kısa olan bu kanunnâmede de alım-satım, borç, veraset, arazi, sınır, köleler ve köylülere ait maddeler de vardı. 1497 Rus kanunnâmesi bu devir rus hayatının örf ve âdetlerinin çok haşin olduğunu açıkça gösterir. Bu kanunnâmenin maddelerinde herhangi bir moğol tesiri aramak imkânsız görülüyor.



Rus kilisesi ruhaniler, mânastırlar


 " Moğol hâkimiyeti „ devrinde rus. kilisesi eski teşkilâtını, yalnız muhafaza etmekle kalmadı, bunu inkişaf ettirmek için fevkalâde müsait şartlar buldu. Moğol İmparatorluğunda bütün dinlerin müsamaha ile karşılandığını görmüş, din ehlinin devletçe himaye edildiklerini de söylemiştik. Aynı politikanın Altın Orda hanları tarafından Rusya'da da tatbik edildiğini görüyoruz. Rusya, moğol istilâsına uğradığı zaman, mukavemet eden şehirlerde bile piskopuslara ve ruhanilere ilişilmediği biliniyor. Rus kilisesinin başı olan Kiyef metropolitine "dokunulmazlığını,, temin eden yarlık „ verildi. Bu cinsten yedi " yarlık „ muhafaza edilmiştir. Kilise mensubini, kilise emlâki her türlü vergiden muaf tutuldu. Rus kilisesi, bu suretle, moğol "çar,, larının, yani hanlarının, himayeleri altına konulmuş oldular; rus ruhanilerinin, "hanın selâmeti için Tanrıya yalvarmak„tan başka bir mükellefiyetleri yoktu.


Kiyef Rusyası ehemmiyetini büsbütün kaybetmesinden sonra, rus metropolitliğinin önce Vladimir'e, bilâhare Moskovaya nakledilince de hanlar tarafından verilen imtiyazlar azalmadı, belki genişletildi. Saray şehrinde bile bir rus piskopusluğu tesis edildi. Saray'daki rus piskopuslarının, bazen hanların diplomatik hizmetlerini gördükleri olurdu. Bunlar Altın Orda ile Bizans İmparatorluğu arasındaki münasebetlerde istihdam edilirlerdi. Rus kilisesi, gerek Altın Orda hanlarının ve gerek rus knezlerinin himayesi sayesinde geniş arazi ve servet sahibi oldu. Daha Kiyef Rusyası devrinde başlanan manastırlar, moğol hâkimiyeti devrinde inkişaf imkânını buldular. Bir taraftan Volga'nın kuzeyindeki sahada manastırlar çoğaldığı gibi, diğer yandan, Urallar'a doğru yayılan rus kolonizasyonu ile birlikte rus manastırları da tesis edildi.


Rus kilisesi, yalnız ortodoksluğun "hakikî,, bir beşiği değil, aynı zamanda bütün rus kültürünün ve rus millî hayatının saklandığı, korunduğu ve inkişaf ettirildiği bir müessese oluverdi. Ortodoksluk hakikî bir "rus dini,, mahiyetini aldı ve rus millî şuurunun ayrılmaz bir parçası oldu. Lehistan-Litvanya ve alman şövalyelerinin, Rusya'nın batısında yaymak istedikleri Roma katolikliği "rus ortodoksluğu,, tarafından şiddetli bir mukavemetle karşılaştı. Hatta Floransa Ünyonunu (1439) müteakip, Bizans kilisesine karşı bile düşmanca bir tavır alındı. Moğol - Türklerin müslümanlığı kabullerinden sonra, rus kilisesinin telkiniyle Moğollara "pagan,, (putperest, pis-murdar) lar nazariyle bakılıyor ve Rusların, ortodoks (pravoslavnıy) olmaları hasebiyle üstün bir millet oldukları görüşü aşılanıyordu. Moskova Knezliği yükseldiği nisbette, Moskova şehrini merkez ittihaz eden rus metropolitliğinin de mevkii büyüdü. Metropolitler, knezin en yakın adamları olduklarından, knezler küçük yaşta tahta geçtikleri zaman, metropolitler devlet işlerine bakarlardı. Moskova'nın yükselmesinde rus kilisesinin de büyük bir hissesi olduğu muhakkaktır. Dimitri Donskoy, Mamay mirzaya karşı sefere çıkarken, Troitsk-Sergeyevsk manastırı baş-rahibi Sergey Radonejski'nin takdisini almıştı. Moskova metropolitleri Petr ve Iona, Moskova Devletinin yükselmesine çok gayret ettiler. Perm ve Vyatka mıntakaları, Stefan adlı bir rus misyonerinin gayretiyle hıristiyanlaştırıldı ve rus idaresine alındı. Manastırlarda vekayinâmeler, din kitapları ve tarihler yazılmakta idi; rus edebî dili, bu suretle inkişaf imkânını buldu. Rusya'nın okur ve yazar kısmı bilhassa ruhaniler ve rahiplerden ibaretti.



Ekonomik hayatı arazi ziraat, ticaret


  

  XIII ' XV. -  yüzyıllar Rusyası ekonomik hayat bakımından sönük bir manzara arzetmektedir.  Ziraate elverişli arazinin mühim bir kısmı kneze ve boyarlara aitti. Avrupa'daki "Feodalizm,, sistemine  benzer  bir  nizam  kurulmakta  idi.  Mamafih toprak sahibi olan serbest köyler de çoktu. Ahalinin esas meşguliyetini ziraat teşkil ediyordu. Bunun gayet iptidaî vasıtalar ve usullerle yapıldığı anlaşılmaktadır; en çok ekilen hububat, çavdar olsa gerektir. Rusya'da ormanların çokluğu, arıcılığın, inkişafına imkân vermişti, evvelâ vahşi arıların balını toplamakla iktifa edilmiş, sonraları arılar ehlileştirilmişti. Bal ve balmumu eskidenberi Rus ticaret eşyası arasında en mühim yer tutmakta idi. Ticaretin Kiyef Rusyası'nda İskandinavyalı Vareg-Rus'lar tarafından yapıldığını görmüştük. Sonraları yerli slav-rus tüccarları da türedi. Dnepr yolunun ticaret ehemmiyeti bittikten sonra, rus ticareti üç istikamette inkişaf etti. Novgorod'a gelen Hansa Alman tüccarlariyle alış-veriş. İdil boyunca yapılan ticaret, evvelâ Altın Orda paytahtı Saray, sonra Kazan şehirlerinde, ve bilâhara Kazan ile Nijni - Novgorod arasındaki Makar'yev manastırı panayırında; üçüncü istikamet ise: Cenevizlilerin elinde bulunan Kırım'daki Kefe ve Sudak şehirleriyle, Venediklilerin kolonileri olan Azak şehrine müteveccihti; buraları 1475 ten sonra Osmanlıların eline geçtiği zamanda, yani Türk hâkimiyetinde de rus tüccarları buralara gelmekte devam ettiler.


Rus ticaret eşyası, Kiyef Rusyası devrinin aynı idi. Kuzey mıntakalarındaki ormanlarda bulunan kıymetli kürkler birinci ehemmiyeti haizdi: samur, muhtelif cins tilki, sincap v. s. gibi kıymetli kürklerden başka balmumu, bal, içyağı, deri, tuz, keten, balık dişi ve kereste mamulâtı, rus ihracatının başlıca maddelerini teşkil ediyordu. Alman, isveç ve Danimarka tüccarları ise Rusya'ya külçe halinde gümüş, çuha, çubuk halinde altın, bakır, bıçak, iğne, çanta ve şarap getiriyorlardı; doğu ve güney memleketlerinden deri ipek, kumaşlar, sırmalı kumaş, halı, inci ve diğer kıymetli taşlar ve çini gelirdi. Demir ve silâhın Rusya'dan dışarıya çıkarılması yasaktı. Novgorod'daki Almanlar ve başka avrupalı tüccarlarla yapılan alış-veriş, uzlaşmalarla tayin ve tespit edilmişti. Kazan Hanlığının tesisinden sonra, Kazan panayırı rus tüccarları için hararetli bir alış veriş yeri oldu. Fakat Kazan Hanlığı ile Moskova'nın arası açılınca, III. Vasili, 1521 denberi, rus tüccarlarına Kazan panayırına gitmelerini yasak etti ve "Makar'yev,, panayırını kurdurdu.


XV. - Yüzyıllardaki Şehirler, Moskova şehri  


XIII. yy Şehirlerin çoğu Kiyef Rusyası ve Suzdal-Vladimir Rusyası'ndan kalan şehirlerdir. Bunların en mühimleri, Novgorod ve Pskov gibi,  mühim ticaret merkezleri veya kuvvetli knezlerin idare merkezleri idi. Moskova, Tver, Ryazan gibi rus şehirlerinden başka Novgorod'un kendi devri için büyük ve çok zengin olduğu biliniyor. 1478 den sonra burası tahrib edildi ve fakir düştü. Buna mukabil Moskova şehri büyüdü. 1520 de burada 41.500 ev bulunduğuna göre, ahalisinin 100.000 den fazla olduğu anlaşılıyor. Moskova nehrinin sağ sahilinde, Yavuza suyu ile birleştiği yerdeki "kremi,, (Kremlin) esas şehir ve hisar idi. "Kremi,, sözünün menşei pek iyi bilinmiyorsa da, "Keralen„ den (hisar), yani Türkçeden, alınmış olmalıdır. Kremi oldukça geniş bir sahayı işgal ediyordu; burada kiliseler ve knez ile adamlarının oturdukları binalar vardı. Kremlin kalın ve yüksek bir taş surla çevrildi. Kremlin'in dışındaki Moskova mahalleri dar ve eğri sokaklar, ahşaptan yapılmış evlerle dolu idi. Metropolit ve boyarlar Kremlin içinde yaşarlardı. Moskova'nın büyük çarşısı olan "Gostinni Dvor,, (Misafirler avlusu, bugünkü Kitay-gorod) da taştan bir surla kuşatılmıştı. Gerek Kremlin'deki binalarda ve gerek Moskova'nın diğer yapılarında, moğol (şark) mimarisinin bazı izleri görülmektedir; bunun bilhassa XVI. yüzyılda arttığı biliniyor. Bu suretle, 1147 de ilk defa adı geçen Moskova şehri 300 yıl içinde küçük bir "hisar,, dan, Rusya'nın en büyük şehri mevkiine yükseldiğini görüyoruz.


Moğol - Türk hâkimiyetinin Ruslar üzerindeki tesiri


Rusya'da 250 yıl kadar süren "moğol - Türk hâkimiyeti,, nin, ister istemez rus tarihine tesir yapacağı aşikârdır; bunun en büyük izlerini siyasî sahada görüyoruz. Moğol istilâsına tekaddüm eden bir zamanda olduğu gibi, XIII.-XIV. yüzyıllarda rus yurdunun ayrı knezliklere bölündüğünü ve tam bir siyasî anarşi içinde olduğunu görmüştük. Halbuki, rus knezlerinin önünde gayet muntazam teşkilâtlı ve birlik arzeden büyük bir Moğol İmparatorluğu ve sonraları Altın Orda devleti vardı. Gerek Moğol İmparatorluğunda ve gerek Altın Orda'da "devamlı bir devlet,, fikri inkişaf edememekle beraber, hanların hâkimiyeti muayyen ve meşru prensiplere dayanıyordu. Vakıa, hanların çoğu ancak şahsî menfaatlerini gözetiyorlar ve hâkimiyetleri altında bulundurdukları memleketleri daima elde tutmak için esaslı tedbirler almış değillerdi. Fakat, buna rağmen, Rusya'nın idaresinde bazı prensipler ve sistem tatbik edilmekte idi; bu prensip ve sistemin, evvelki rus knezliklerinde bilinmediği malûmdur ; fakat bu "sistem,, de uzak hesaplı bir politika görülmemektedir. Altın Orda Hanlığı zayıflamağa başlayınca, "hanlar tarafından tatbik edilen rus politikasının muayyen bir prensibe dayandığını,, iddia etmek için kâfi derecede delillere malik değiliz; bilâkis "bir prensipsizlik„ten bahsetmek mümkün gibi görünüyor. Hanlar, karıları, mirzalar -kendilerine en çok menfaat temin eden rus knezini veya itimat telkin etmesini bileni, "Büyük Knez,, yaptıkları biliniyor. Moskova knezleri bütün diğer rus knezlerinden daha mahir ve daha kurnaz davranmalariyle - Altın Orda hanlarını elde edebildiler. Gitgide Moskova knezleri, hanların Rus yurdundaki "vekilleri,, rolünü oynamağa başladılar ve rus yurdunda, hanların menfaatlerini temin yolunda hiçbir vasıtadan geri durmadılar. Bunun karşılığı olarak Altın Orda hanları da, Moskova knezlerini boyuna kuvvetlendirdiler. Moskova arazisinin genişlemesine göz yumdular. Moskova knezlerinin yükselmeleri, doğrudan doğruya, Atın Orda'nın uzağı göremeyen hanlarının eseridir; hanlar, kendi menfaatlerini daha iyi koruyacakları zanniyle, Moskova knezlerini yükselttiler ve kuvvetlendirdiler.


1240 ile 1430 yılları arasında 130 rus knezinin "Orda,, ya, yani hanların ordugâhlarına, gittikleri biliniyor: bunlardan birçoğu hanların ordugâhında yıllarca kalıyordu. Orda'yı ziyaretleri esnasında "hanın,, nasıl mutlak bir hükümdar olduğunu yakından görüyorlardı; zaten "han,, rus tabiriyle "çar,, idi. Rus tarihinde "çar,, adı ilk önce Altın Orda hanlarına verilen bir isimdir. Hakikî hükümdar örneği işte bu Altın Orda hanlarıdır. Moğol hanlarının, moğol büyüklerinin rus yurdundan alıp getirdikleri rus kızlarından sarfı nazar, rus knezleri de moğol kızlariyie evleniyorlardı. Moskova knezi Yuri Daniloviç'in karısı Özbek hanın kızkardeşi idi. Nijni Novgorod ve Yaroslavl knezlerinin karıları da moğol mirzaları kızları idi. Rus boyarlarından birçoğunun da moğol kızlariyle evlendikleri anlaşılıyor. Bu suretle Rusların yüksek tabakası "tatarlaşmakta,, idi. "Tatarlaşma,, hareketinde en mühim cihet te: Altın Orda'dan ve sonraki Kasım, Kazan ve Kırım Hanlıklarından birçok "moğol-Türk,, büyüğünün rus knezleri hizmetine girerek, ortodoksluğu kabul ve ruslaşmaları olmuştur. Rus tarihinde mühim rol oynayan 130 boyar ailesinin "tatar,, (Türk) menşeli olduğu malûmdur. Bunlardan bazılarını naklediyoruz-. Glinski, Godunov, Golovin, Lopuchin, Narışkın, Apraksin, Saburov, Turgenev, Uvarov, Urusov, Yuşkov ve Stroganov'lar. Bu moğol mirzaları, Moskova Knezliğine, kendileriyle birlikte "Moğol-Türk devlet teşkilâtı,, sistemini de getirmişler ve Moskova Knezliğinde bu sistemin tatbikinde rol oynamışlardır. Moğol mirzaları, kanlarında olan "teşkilâtçılık,, kabiliyeti ve "enerji„yi rus devletinin büyümesi işinde sarfetmişler ve Büyük Rusya'nın kurulmasında mühim rol oynamışlardır. Moskova knezlerinin yaptıkları harplerde — Kasım Hanlığının moğol (Türk) kıtalarının ifa ettikleri hizmetleri hatırlarsak — Moskova Knezliğini ve dolayısiyle Rusya'nın büyümesi ve kurulmasında, fütuhatında "Türk,, lerin oynadıkları rol inkâr edilemez. Bu suretle Moskova Knezliğindeki "devlet fikri,,, devlet idare şekli ve bilhassa knezlerin hükümdarlık telâkkilerine, moğol-Türk hanlarının, moğol-Türk sisteminin tesiri büyüktür. Bununla, Moskova Rusyası'nın, bir " Moğol - Türk „ devleti teşkilâtına malik olduğu hatıra gelmesin. Moskova devleti, Kiyef Rusyası'ndan kalan birçok müesseseyi yeni şartlara göre tanzim etmişti; devlet idaresinde yerli slav-rus hususiyetleriyle birlikte Bizans tesiri de çoktu; fakat bunlara bir de mühim nisbette "moğol-Türk,, tesiri de katılmış oldu. Rusya'daki "moğol-Türk hâkimiyeti,, Kremlin'de yeni tip bir devlet idaresi ve yeni tip bir hükümdar nesli yetiştirdi; bu hal, rus ahalisinin de siyasî durumu ve siyasî telâkkisi üzerine tesir yapmaktan geri kalmadı.




"Moğol-Türk hâkimiyeti,, nin en mühim tesirleri, iktisadî ve malî sahada görüldü. Rusya'da ilk defa olmak üzere "vergi,, ve "para,, sistemi düzene kondu. İstilâdan önce knezler, ancak köylü ahaliden vergi alırlardı. Şehirler bundan muaf tutulurlardı. Halbuki Moğollar her iki zümre arasında fark yapmadılar. Herkes vergiye tabi tutuldu. Rusya'da tatbik edilen vergi sisteminin izleri zamanımıza kadar gelmiştir. Rusca'daki " tamojnya,, (gümrük) ve "damga,, sözleri bunu gösterir; para'nın karşılığı rusca-"den'ga„, moğolca (Türkçe) "tenke„den (tanga) alındı. Moskova Knezliğindeki, ve sonraları Rusya'daki vergi sisteminin tamamiyle moğol teşkilâtının devamı olduğu bilinmektedir. Posta ve ulak teşkilâtının da Rusya'ya Moğollar tarafından getirildiği biliniyor: Rusca'daki "yamşçik,, (yam'cı, arabacı) sözü bunu gösterir. Ticaret sahasında Moğollardan ve doğudan gelen sözlere rusçada çok tesadüf edilmesi, bu hususta moğol-Türk tesirinin ne kadar kuvvetli olduğunu göstermeğe yeter. Ticaret eşyası manasına gelen "tovar,, sözü-Türkçedeki "davar,, dan gelir; bunun, moğol istilâsından önce Ruslara girmiş olması da muhtemeldir. Bundan başka doğu memleketlerinden gelen ticaret eşyası (kumaş, deri mamulâtı v. s.) arasında birçoğunun adı Türkçe, daha doğrusu doğu memleketlerinde kullanılan sözlerdir. Türkler vasıtasiyle "at„ ve "araba,, yı daha geniş ölçüde kullanmayı öğrenen Ruslar, bunların isimlerini de Türklerden almışlardır: "iğdiş,, manasına gelen "alaşa at„ sözü rusça'ya umumiyetle "at„ anlamında olmak üzere "loşad',, diye girmiştir.


Giyim hususunda, bilhassa rus yüksek tabakası olmak üzere, Türk tesirinin kuvvetli olduğunu görüyoruz. Knezlerin ve boyarların elbiseleri Türk (tatar) mirzalarınkine benzerdi; sırmalı, işlemeli, çok renkli, geniş ve uzun elbiseler, "kaftan „ , "kalpak,,, "kuşak,,, "başlık,,, "başmak,, gibi ruscaya giren sözler bunu açıkça gösterir.


Moğol - Türk hâkimiyetinin Rusya için en mühim tesiri: Altın Orda hanlarının bilerek veya bilmeyerek müdahaleleri ve şuursuz politikaları sayesinde, Rusya'da Moskova etrafında toplanan, merkeziyetçi ve kuvvetli bir devletin meydana gelmesi olmuştur. Moğol-Türkler, rus ahalinin diline, dinlerine ve kanunlarına dokunmadılar; rus kiliselerine imtiyazlar verilmekle, rus kültürünü muhafaza eden en mühim müesseseye inkişaf imkânı verildi; istilâ zamanı müstesna, rus ahalisi ve rus büyüklerine karşı sistemli bir şekilde (sonraları Moskova knezlerinin Türk illerinde yaptıkları gibi) imha siyaseti takip edilmedi. Moğol hanları, Moskova knezlerini, adetâ kendi vekilleri bildiler ve ona hükümranlık hususunda örnek olarak, Moskova Knezinin "mutlak,, ve "müstebit,, bir hükümdar olmasına yardım ettiler.


Rusya'daki moğol - Türk hâkimiyetinin Rusya'nın dış siyaseti bakımından da ehemmiyeti büyüktür. Rusya, Altın Orda'nın hâkimiyeti sayesinde, birçok defa, batı komşularından kendini koruyabildi. Litvanyalı'ların ve alman şövalyelerinin daha fazla rus arazisine giremeyişlerinde, moğol - Türk korkusu da mühim rol oynamıştır; hele Kırım hanlarının Moskova'ya fiilî ve diplomatik yardımları, Rusya'nın, kendini Litvanya - Lehistan devleti karşısında durabilmesini sağlamış ve Osmanlı İmparatorluğu ile münasebet temin etmiştir.


Moskova knezlerinin saraylarında, yaşayış ve düşünüş tarzlarında moğol hanlarını taklit ettikleri görülüyor. Askerlik, vergi, avcılık ve elçilik seremonilerinde ve birçok diğer hususta moğol-Türk müesseseleri örnek tutulduğu da muhakkaktır. Altın Orda yıkılıp, hakikî "han,, lar ortadan kalktıktan sonradır, ki Moskova knezleri hem kendi telâkkilerine göre, hem de rus ahalisi nazarında hakikî "çar,, olan Altın Orda hanlarının makamlarına geçmek ve kendilerini "çar,, tanıtmak davasına giriştiler. Onların bu yoldaki arzuları, o sıralarda Moskova'nın bazı muhitlerinde teşekkül eden yeni bir nazariye ile kuvvet buluyordu; bu nazariye : "Moskova — Üçüncü Roma,, görüşü idi.




Moskova knezlerinin "mutlak,, hükümdarlık prensipleri ve "Moskova-Üçüncü Roma,, nazariyesi


Moskova Knezliğinin tedricen yükselerek, bütün rus knezlikleri arasında en büyüğü ve kuvvetlisi olması; "Moğol - Türk hâkimiyeti,, nden sıyrılarak müstakil bir devlet derecesine çıktıktan sonra, Moskova knezlerinin hükümranlık telâkkilerinde de bir değişiklik hasıl oldu. III. İvan ve III. Vasili, artık bir "Udel,, (yurt) knezleri değillerdi; bunlar, büyük bir devletin başı idiler. Bütün rus yurdu onların hâkimiyetini tanımıştı; "bütün rus yurdu,, mefhumunun ötedenberi rus edebiyatında ve an'anesinde mevcut olduğunu görmüştük. Ortodoks dinine mensup rus camiası arasında bu "birlik,,, yani "millî rus birliği,, fikri şuursuz olsa dahi yaşamakta devam etmişti.


III.İvan, evvelâ bütün rus knezliklerini birleştirip, rus olmayan kavimler ve devletlerle temasa ve mücadeleye başlayınca, Ruslar arasında "birlik fikri,, , aynı rus zümresinden oldukları şuuru büsbütün arttı. "Ortodoks,, (pravoSlavnıy) olmaları hasebiyle Ruslar, bütün komşularından farklı bir camia teşkil ediyorlardı ; rus ahalisinin aynı dinde ve aynı coğrafî ve tarihî şartlar içinde bulunmaları "rus milliyeti his ve şuurunun,, teşekkülüne, kuvvetlenmesine imkân verdi. III. İvan ve III. Vasili, durumdan mükemmel bir şekilde faydalanmasını bildiler. Her iki knez de, kendilerini alelâde bir rus knezi değil, "rus yurdunun,, , "rus milliyeti,, nin knezi, hükümdarı ve başı olduklarının farkına varmışlar ve bu şuurun telkiniyle, eski sade tavırlarını, basit adabı muaşeret ve teşrifat usullerini kaldırarak, yeni tip bir knez. "mutlak ve müstebit,, bir hükümdar oldular. Bu hususta kendilerine, moğol hanlarının mükemmel bir örnek teşkil ettiklerini söylemiştik. Diğer taraftan, III. İvan'ın "Bizans prensesi,, Sofya Paleolog ile evlenmesi, Moskova knezlerinin hâkimiyet hakları ve telâkkilerinde yeni bir ideolojinin meydana gelmesinde de hissesi oldu.


Papalığın tavassutu ile, Sofya (Zoya) Paleolog, III. İvan'la evlendikten sonra, Moskova'ya italya'dan birçok Rumun geldiğini söylemiştik. Gerek Papanın ve gerek Sofya'nın adamları olan bu Rumlar (ve bazı İtalyanlar) Moskova knezine: kendisinin "Bizans imparatorlarının halefi olduğunu,, telkine başladılar; İvan bu görüşü benimsedi. Moskova yüksek muhitlerinde ve bilhassa ruhanî mahfillerinde bu telâkki yayıldı. Bu defa, Moskova knezinin — İstanbul'un Türkler tarafından zaptından sonra — hâmisiz kalan "Ortodoksluğun,, da en yüksek hâmisi olduğu nazariyesini ortaya koydular. Bununla, "Moskova - Üçüncü Roma,, nazariyesi meydana geldi. Bu ideoloji, Pskov manastırlarından birinde rahib olan Filofey adlı biri tarafından işlendi ve yazılı olarak III. Vasili'ye sunuldu. Bu görüş şöyle formüle edilmişti: Evvelce dünya hâkimiyetinin merkezi Roma idi; sonra Yeni Roma (yani İstanbul) oldu. Her iki Roma da düştü. Halbuki Üçüncü Roma ayaktadır, o da, Moskova'dır. Hıristiyanlıktaki "mukaddes üçlük,, hükmünce, Dördüncü Roma olmayacaktır; şu halde Moskova, dünya hâkimiyetinin yeni merkezidir. Bu nazariyeye göre Moskova hükümdarları, Bizans imparatorlarının halefleri ve ortodoksluğun yüksek hâmileridir. Ortodoksluk, yegâne doğru din ve görüş olmakla, Moskova yer yüzündeki doğruluğun ve hâkimiyetin merkezidir. Bununla Moskova rus hükümdarının hâkimiyet prensiplerine ve "dünyaya hâkim,, olmak arzularına muayyen bir istikamet ve tarihî bir hak verilmiş gibiydi. Moskova Rusyası'nın bu defa Bizans İmparatorluğunun halefi ve varisi olduğu görüşü kurulunca yeni bir prensip, "Moskova - Üçüncü Roma,, nazariyesi, Moskova hükümdarları ve onların halefleri nezdinde "bir devlet prensibi,, mahiyetini aldı; Rusya'nın ulaşması lâzım gelen amaç, ve "tarih karşısında ifa etmesi lâzım gelen ve mukadder olan vazifesi,, evvelden tayin ve tesbit edilmiş oldu.



Moskova knezlerinin böyle yüksek bir mevkie çıkarılmalarına müvazi olarak, bu knezlerin menşelerinin icabı hükümdarlık mansabına getirildikleri görüşü de ortaya kondu. Bu maksatla Moskova knezlerinin çok eski bir hükümdar ailesine mensup oldukları efsanesi uyduruldu. Rus yurdunun, havarilerden Andrey tarafından takdis edilmiş olduğu, Rusya'da hakikî ve doğru dinin yapılacağının Andrey'in evvelden tebşir ettiği efsanesi de uyduruldu. Bizans imparatoru Konstantin Monomach'ın rus knezlerine hükümranlık alâmetleri ve "taç" (Monomach'ın şapkası) vermiş olduğu ileri sürüldü. Rus knezlerinin ilk ceddi sayılan Rurik'in Roma İmparatoru Augustus'un biraderi Prus'tan neş'et ettiği efsanesi de tanzim edildi. Elhasıl Moskova knezlerinin Bizans imparatorlarının halefleri oldukları ve günün birinde İstanbul'un Ruslar tarafından alınacağı iddia edilmeğe başlandı. III. ivan, Rusya'nın, Bizans varisi olacağını göstermek maksadiyle, Bizans Devletinin arması olan "çift başlı kartal,,ı Rusya'nın arması olarak kabul etti.


 


RUSYA TARİHİ BAŞLANGIÇTAN 1917'YE KADAR

Prof. Dr. AKDES NİMET KURAT

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak