25 Ekim 2023 Çarşamba

RUSYA TARİHİ -13

 


RUSYA'NIN TÜRK İLLERİ SAHASINDA GENİŞLEMESİ


Korkunç İvan Devri


İvan'ın çocukluğu


Büyük knez III. Vasili, 1533  yılında öldüğü zaman iki  oğlu kalmıştı. Bunlardan büyüğü İvan üç yaşında, küçüğü Yuri altı aylık idi. Tahta İvan'ın geçmesi icabediyordu. Küçüklüğünden ötürü annesi Elena (Yelena) naibe sıfatiyle devlet işlerine bakacaktı.


Elena, asılları Türk olan  knez Glinskiler'dendi. Henüz  genç bir yaşta olan Elena, gayet mütehakkim bir kadındı. Fakat hâkimiyet, bir müddettenberi aşıkı olan knez İvan Fedoroviç Ovçina-Telepnev'in eline geçiverdi.  Bu  zatın telkiniyle, Elena, kendisi için tehlikeli olabilecek kimseleri birer birer  hapise attırdı; bunlar arasında naibe'nin en yakın akrabaları da vardı.


Knez İvan Fedoroviç'in "Boyarlar Meclisindeki imtiyazlı mevkiini  ve devlet idaresindeki hudutsuz nüfuzunu çekemeyen boyarlar, Elena'yı zehirlediler (1538 de) ve birkaç gün sonra gözde knez de ortadan kaldırıldı. İvan, bu suretle, sekiz yaşında iken tam manasiyle öksüz kaldı. Bu durum, İvan'ın yetişmesine ve karakterine büyük  bir tesir yaptı.


Knezlerin çocukları  küçük  veya öksüz kaldıkları zaman, knezlerin olgunluk çağına ermelerine kadar, boyarlar ve metropolit birlikte devlet işlerine bakarlardı. Halbuki şimdi bütün idare boyarların eline geçti. Asillerin en büyüklerinden sayılan  ve Rurik neslinden neşet eden Şuyski'ler hâkimiyeti ele aldılar ; bir müddet sonra knez Belski başa geçti, fakat Şuyski'ler onu yeniden devirdiler. Gerek Şuyski'ler ve  gerek Belski'nin, Büyük Knezin, yani  İvan'ın, ve kardeşinin terbiye  ve tahsilleriyle az alâkadar oldukları, prenslere karşı hiçbir hürmet eseri  göstermedikleri, hatta bunlara saygısızlık  yapmaktan geri kalmadıkları biliniyor. Prenslerin giyimlerine, yemeleri – içmelerine itina edilmediği malumdur. İvan ve kardeşi ancak resmî kabuller esnasında itinalı bir muamele görüyorlardı; bu münasebetle kendilerine saygı gösterilmekte, onlara "Büyük Hükümdar,, diye hitap edilmekte idi. Bu durum, yaradılıştan gayet zeki ve hassas olan küçük İvan'ın gözünden kaçmıyordu. O, pek erkenden, kendinin "hakikî bir prens ve müstakbel bir hükümdar,, olduğunu şuurlu bir şekilde hissetmiş ve kendisine karşı yapılan bu saygısızlıkları görüyor, bunların öcünü almak ümidiyle, kin dolu bir hayat sürüyordu. Bakımsız, hâmisiz ve kimsesiz olduğu için, tabiatında korkaklık ve çekingenlik vasıfları inkişaf ettiği gibi, aynı zamanda ketumiyet ve kindar olmak karakteri de ikinci bir tabiat halini almıştı. İvan'ın da küçük yaştanberi, karakteristik vasıflarından biri de: oyunlarında bile kan dökmek ve başkalarının ıstırabından zevk almak olduğu biliniyor. Kedi ve köpek yavrularını, kuşları bin bir eziyet yaparak ve işkence ederek öldürmekten pek hoşlanırdı. Biraz büyüyünce sokaktaki adamlar üzerine köpekler salıvermekten ve adamların korkuşarak kaçıştıklarını seyretmekten büyük haz duyardı. Etrafındaki boyarlar onun bu hallerine ses çıkarmıyorlar, " Büyük Knez varsın eğlensin „ diyorlardı. İvan'ın küçük yaştanberi kitap okumağa çok meraklı olduğunu biliyoruz. O devrin, okuma ve öğretim kitaplarından en mühimi olan "Çasosiov,, ve " Psaltir „ (Zebur) elinden düşmüyor, mütemadi tekrarlar neticesinde bu kitapların birçok parçalarını ezberden biliyordu. Bundan başka, Moskova knezlerinin kütüphanelerinde toplanmış olan birçok dinî ve tarihî eser İvan'ın eline geçti; Prens, ortodoks kilisesince makbul olan en mühim eserleri okuduğu gibi, rus vekayinâmelerini ve "rus kronograf„larını, bazı Bizans tarihlerini de (rusca tercemesi vasıtasiyle) mütalâa etti. Okuma merakı neticesinde İvan, kendi devrinin en çok okumuş Ruslardan biri oldu. Bu hususta ona, o sıralarda metropolitlik makamını işgaleden Makari'nin büyük tesîri olduğu muhakkaktır. Makari, genç ve meraklı prense, "kendini yetiştirme,, yolunda rehberlik etmiş, ortodoksluk esaslarını ve birçok din problemlerini aydınlatmıştı. İvan okuduğu tarihî eserlerin tesiriyle, "hükümranlık,, hususunda kendine has ve muayyen bir görüş sahibi olmuştu; bu görüş, Bizans imparatorlarının hükümdarlık telâkkilerine benziyor ve bir müddettenberi Moskova knezlerinin kafalarında yer almağa başlayan: Hükümdarın "Tanrı inayetiyle o makama getirilmesi,, ve "Moskova'nın Üçüncü Roma„ lığı nazariyeleri idi. Bu hususta da metropolit Makari'nin, İvan'a boyuna telkin yaptığı anlaşılıyor. İvan büyüdükçe, kendinin "Tanrı inayeti,, ile Moskova tahtına seçilmiş olduğuna kanaat getirmiş ve kafasında hükümranlığı hakkında muayyen bir prensip ve görüş kurmuştu. Öksüz olarak büyümesi, boyarların birbirleriyle mücadeleleri, çok okuması, İvan'ın erkenden "olgunlaşması,, na sebep olmuştu. O, hatta 13 yaşında iken "hükümranlık,, haklarını iddiaya başladı; bu sahadaki ilk icraatı: Şuyski'lerden birini av köpeklerine parçalatması oldu. ivan, işte bu şartlar ve bu muhit içinde büyüdü. 12-13 yaşlarından sonra avcılığa ve eğlencelere merak ettiğini görüyoruz; bu maksatla birçok şehir ve köyleri geziyor, avlanıyor ve eğlenceler tertip ediyordu; ahlâken de erkenden bozulmağa başlamıştı.


Ivan'ın «Çarlık  tacını» giymesi ve ilk rus Çarı olması (1547) 




İvan 16 yaşını bitirince metropolit ve boyarlara evlenmek ve "Çarlık tacını,, giymek nıyetinde olduğunu bildirdi. Knez, bu münasebetle  boyarları  şaşırtacak  şeyler söyledi.  Boyarlar buna hiç itiraz etmediier. Moskova'daki  usule göre, Büyük Knez için  asîl ailelerden bir kız seçmek  icabetti; İvan, eski Moskova kibar ailesinden—fakat knezlerden olmayan—Fedor Koşka'lardan, Roman Yuryev'in kızı Anastasya'yı seçti. Evlenmesinden önce, 1547 yılının başında, tahta çıkış merasimi yapıldı; Uspenski Katedralinde bu münasebetle — rus tarihinde ilk defa olmak üzere—bir Moskova büyük knezi, "Çar,, lâkabını aldı ve "Çarlık tacını,, metropolit'in elinden giydi. Bunu müteakip İvan (IV. İvan), Moskova Çarı sıfatiyle hâkimiyet sürmeğe başladı.


İvan 1547 de "Çar"  lâkabını  benimseyip taç giydikten sonra, devlet işlerini bilfiil  eline aldı. Genç  Çar, tabii  temayüllerini  gizleyerek, kendine  yaklaştırdığı  birkaç  kimsenin  nüfuz ve tesiri altında  kalır gibi oldu.  Karısı  Anastasya'nın  Çar'a "yumuşatıcı ve inceltici,, telkinlerde bulunduğu biliniyor; İvan'ın, sefihane eğlencelerini bırakması ve daha dürüst bir aile hayatı yaşamağa başlaması Anastasya'nın tesirine atfedilmektedir. İvan tahta çıktığı sıralarda Moskova'da müthiş yangınlar olmuştu. Öyle ki Kremlin ve birçok mahalle yandı, kül oldu. Bu münasebetle 1700 kişinin de yanarak öldükleri biliniyor. Moskova şehrinde bu gibi korkunç felâketler cereyan ederken, metropolit Makari'nin maiyetinden Silvester adlı bir papazın Çar'a hitap ederek, ' Bütün bunların, Çar tarafından işlenen günahların cezası olduğunu ' söylemesi, İvan üzerine derin bir tesir yaptı, genç çarın içini alt üst etti. Silvester hemen Kremlin'e getirildi. İvan göz yaşları ile günahlarından tövbe etti, bandan böyle halkın ihtiyaçlarını düşüneceğine dair söz verdi.


Bu sıralarda Moskova Knezliğinde, ötedenberi olduğu gibi, devlet işleriyle en çok ilgili olan organ, "Boyarlar Meclisi,, idi. İvan bu meclisi muhafaza etmekle beraber, ayrıca bir hey'et yaptı. Bu hey'ete kendi yakınlarından üç kişiyi aldı. Bunlar : Papaz Silvester, küçük asilzadelerden Aleksey Adaşev ve yüksek asilzadelerden knez Andrey Kurbski idiler. "Mümtaz hey'et,, (Izbrannaya Rada) adı verilen bu üç kişi, genç çarı nüfuzları altına aldılar ve devlet işlerinde büyük bir rol oynamağa başladılar. İç ve dış politikada, kilise idaresinde bunların telkini ile mühim gelişmeler oldu.




Çar kanunnâmesi (1550) ve mahallî hâkimlikler


Çar İvan Silvester ve Adaşevlerin telkiniyle, 1550 yılında,  sivil ve ruhanî  büyüklerden teşekkül eden bir toplantı, "Sobor,, , davet etti. Toplantıda, Rusya'da yürürlükte olan devlet  ve  kilise kanunları  ve  nizamları  üzerine  konuşmalar yapıldı. III. İvan zamanında bir kanunnâme tanzim edildiğini görmüştük. Bu defa, daha sonraki kanunlar da bir araya getirilerek, yeni bir mecelle tanzim edildi: buna "Çar kanunnâmesi,, adı verildi.



Stoglav  (100 maddelik kilise kanunu)

 

 Toplantıya  çağırılan ruhanî  azalar,  kilisede,  bir  müddettenberi görülen  bozuklukları  dü zeltmek  maksadiyle,  100 maddelik  yeni  bir nizâmnâme hazırladılar. 1551 de kabul  edilen bu  kilise  mecellesi,  ihtiva  ettiği  maddelerin  sayısına  göre, "Stoglav,, (100 madde) adını aldı ve yürürlüğe girdi.



Yeni bir ordu teşkilâtı  ve ateşli silâhlar 

       

İdarede ve kilise işlerinde yenilikler  yapılırken, ordu teşkilâtı işine de ehemmiyet verildi. Bu maksatla, 1551 yılında, arazi sahipleri asilzadelerden ve boyar  erlerinin (deti boyarskiye) en iyilerinden seçilmek üzere, 1.000 kişilik  bir  alay tanzim edildi. Bunlara "Moskova'ya yakın asiller,, (Dvoryan'ler) alayı dendi; bu alaya alınanlara Moskova'ya yakın sahada çiftlikler verildi; diğer arazi sahibi asilzadelere ise "Taşra şehirleri asilleri (dvoryane) „ dendi. Arazi sahibi asilzadeler (dvoryane) ellerindeki her yüz çetvert araziden atlı ve teçhizatlı bir asker çıkarmağa mecbur tutuldular. Ordu nizamı düzeltildi, her mıntakanın kuvvetleri, "orun nizamı,, na uyarak, kendi asilzadelerinin kumandasında sefere iştirak edeceklerdi. Eyalet kuvvetleri "yüzlük,, lere bölündü; her "yüzlük,, birer "başın,, (golova) kumandasına kondu. Ayrıca, ateşli silâhlarla mücehhez bir piyade alayı tanzim edildi; bundan başka bataryalar halinde top birlikleri teşkil edildi. Moskova rus ordusunda, bu suretle, Batı Avrupa orduları (ve Osmanlı - Türk askerî teşkilâtı) nümune tutularak, ateşli silâh geniş ölçüde kullanılmağa başlandı. Bunlar sayesinde rus ordusunun harp kabiliyeti çok yükselmiş oldu.



Çar İvan'ın «Mümtaz Heyet» ile arasının açılması 


Çar İvan'ın en yakın müşavirleri sıfatiyle, devlet işlerinde mühim rol oynayan "Mümtaz Heyet,, azaları 1553 den sonra İvan'ın gözünden düşmeğe başladılar.  Bunun birçok sebebi  olduğu  biliniyor.  İvan  küçük  yaştanberi okuya geldiği eserlerin tesiri  ve metropolit Makari'nin  yaptığı telkinler neticesinde, kendini "Tanrı inayetiyle,, bir hükümdar, Rusya'yı dilediği gibi idareye memur bir Çar diye telâkki ediyordu. Halbuki "Mümtaz heyet,, in başında duran alelâde bir papas (pop), yani Silvester ve mirahor Adaşev'in Çar namına devleti idareye kalkışmaları, yüksek asilzadelerden olan knez Andrey Kurbski'nin de onlarla birlik olması, tab'an çok vehimli olan Çarın içini kemirmeğe başladı. O sıralarda cereyan eden şu hâdise, Çar ile "Heyet,, azaları arasının açılmasını mucib oldu: 1553 de Çar ağır bir sıtmaya tutuldu. İyileşeceğinden ümidini kestiği için henüz pek küçük bir yaşta olan biricik oğlu Dimitri'ye boyarların biat etmelerini istedi. Boyarlar, İvan'ın yattığı odanın yakınında toplandılar ve münakaşaya başladılar; îvan "Mümtaz Hey'et,, azalarının dahi oğluna biat etmek istemediklerini hayretler içinde öğrendi. Mamafih, İvan'ın ısrarı üzerine boyarlar ve ilerigelen memurlar haç öpmek suretiyle küçük Dimitri'ye biat ettiler. Bu hâdiseden az sonra İvan iyileşti, fakat oğlu Dimitri bir seyahat esnasında Şeksna nehrinde boğuldu. Bu olaylar İvan üzerine derin bir tesir yaptı, Çar kendi neslinin geleceğinden haklı olarak endişe etmeğe başladı. Yakındakilere itimadı sarsılmıştı; küçük mevkilerden alıp en yüksek makamlara çıkardığı Silvester ve Adaşev'lere karşı vaziyetini değiştirmeğe başladı. 1560 da İvan'ın karısı Anastasya, İvan ve Fedor adlı iki oğlan bırakarak öldü. Karısının her itibarla Çar üzerinde iyi bir tesiri olduğunu söylemiştik. İvan bu defa büsbütün kendi haline bırakılmış oldu. Eğlenceler birbirini takibetmekte, kadınlar ve bir sürü dalkavuklar etrafını sarmakta idi. Yeni gözdeler peyda oldu. Yeni adamların kışkırtmaları ve telkini neticesinde, Çarın uzun zamandanberi içinde sakladığı arzuları ve hevesleri birer birer ortaya çıktı. Silvester, Buzdenizine yakın meşhur "Solovki,, manastırına sürüldü. Adaşev ise, Livonya'ya gönderildi. "Mümtaz Heyet„in diğer azaları da birer birer dağıtıldılar. Bunlardan en ilerigelenlerden biri olan knez Andrey Kurbski, 1564 te, Litvanya'ya kaçtı. Bu vak'a İvan üzerine pek derin bir tesir yaptı ve devlet idaresinde yeni bir yol gütmesine sebep oldu. Bu politika: hayin telâkki ettiği "boyar,, lara karşı mücadeleye başlaması ve bunu gerçekleştirmek maksadiyle yeni bir müessesenin kurulması oldu.



1564 1564 yılının  sonunda Çar İvan  ÇOluk-çocuğunu saray hademeleri ve maiyetini, saray hazinesini alarak Kremlin'i terketti.  Çarın nereye gittiğini kimse bilmiyordu. İvan, birkaç  gün  Troitsk-Sergeyevsk manastırında kaldıktan sonra, yoluna devam ederek Aleksandrovsk kasabasına geldi ve orada durdu. 1565 yılının ocak ayında, Moskova'ya, Çarın postacılarından biri, Moşkova'daki yüksek boyarlara ve ruhanilere, öbürü de tüccarlardan ve ahaliye hitaben yazılan iki name getirdi. Çar birinci namesinde “boyarların ihaneti,” yüzünden Çarlık makamını bıraktığını bildiriyordu ; ikinci namede de "Çarın, tüccarlara ve ahaliye küskün olmadığı,, beyan edilmişti. İvan'ın "Çarlığı bıraktığı,, haberi Moskova'da büyük bir telâş ve şaşkınlığı mucip oldu. Nihayet ruhanilerden, boyarlardan ve ahaliden mürekkep bir heyetin Aleksandrovsk'a gönderilerek, Çarın tahtta kalması için ricada bulunulmasına karar verildi. Bu hey'et Aleksandrovsk kasabasına vardı ve İvan'la görüştü; İvan muayyen şartlar altında hâkimiyette kalabileceğini söyledi. Hey'et azaları İvan'ın bütün şartlarını evvelden kabul ettiler. Çar, bunların nelerden ibaret olduğunu sonradan bildirileceğini söyledikten sonra, hey'etin Moskova'ya dönmesine izin verdi, iki ay sonra kendisi de Moskova'ya döndü; henüz 34 yaşında olmasına bakmaksızın o kadar değişmiş ve ihtiyarlamıştı, ki tanınmaz bir hale gelmişti: Küçük gri gözleri içe batmış ve korkunç bir tesir yapıyordu; başında ve sakalında bir iki tutam saçtan başka bir şey kalmamıştı; hali tavrı, bakışı ve konuşuşu garip bir hal almıştı. Çar "şartları,, nın ne olduğunu bildirdi. Bunlar: Boyarlar ve ahali, Çarın, "hainleri,, cezalandırmasına mani olmayacaklar, Çarın kendisine ve adamlarına mahsus yeni bir saray maiyeti ihdas edilecekti. İvan'ın bu şartlarına kimse itiraz etmedi. İvan, hemen yeni bir saray (dvor) ve yeni bir teşkilât, "Opriçnina,,, kurmağa başladı.



İvan "Opriçnina,, yi ihdas etmekle, devlet içinde yeni bir devlet meydana getirmiş oldu. Çar, Kremlin'de kalmak istemedi ve kendisi için ayrı bir "saray ve maiyet,, kurdu; bu maksatla Aleksandrovsk kasabasında yeni binalar yaptırdı ve yeni adamlardan saray erkânı ve maiyeti seçti. Başta 1000 kişiden teşekkül eden maiyeti (saray erkânı, uşakları ve muhafızları), sonraları 6000 kişiye çıkarıldı. Bunların başına Malüta Skuratov (Grigori Bel'ski) getirildi. Yeni sarayın adamlarının masraflarını kapatmak maksadiyle, Çar, muayyen şehirleri, kasabaları ve vilâyetleri kendine ayırdı. Bunları "Opriçnina,, yaptı; Çarın hizmetinde bulunanlara da "Opriçnik,, dendi; İvan kendisi, bunlara "saray adamları,, (dvorovıe) derdi. Opriçnina'ya ayrılan şehirlerin ve yerlerin bütün idaresi ve varidatı Çarın "sarayı,, na ve adamlarına hasredildi. Bunun neticesi olarak Rusya'nın bir kısmı "Opriçnina,, ya, bir kısmı da bu teşkilâtın dışında kalan, Moskova idaresine tâbi kılındı; bu kısma "Zemşçina,, dendi. Zemşçina'nın başında 1574 te Kasım şehzadelerinden olup, ortodoksluğu kabul eden, Semeon Bekbulatoviç'i getirdi ve ona "Büyük Knez ve Çar,, lâkabını verdi, yani "hakikî Çar,, olarak onu ilân etti. İvan kendisinin ise ancak "Moskova Knezi,, olduğunu bildirdi, ivan "Bütün Rusya'nın Çarı ve Büyük Knezi,, Semeon Bekbulatoviç huzurunda hürmetle eğilir, diz çöker ve ona yazdığı mektuplarında "Kölen İvan,, imzasını kordu. Bütün bunların ancak siyasî bir maskaralık olduğu muhakkaktır ve kimse tarafından ciddî telâkki edilmediği de aşikârdır. Bu durumun iki yıldan fazla sürmediği nazarı itibara alınırsa, İvan'ın bu işi ciddî telâkki etmediği meydandadır.


İvan yeni sarayını, Opriçnina'yı kurunca faaliyete geçti. Opriçnina'dan maksadı "hainleri ortadan kaldırmak,, oluğunu söylemiştik. Çarın nazarında "hain,, ler ise yüksek aristokrasi, boyarlar zümresi idi. İvan'ın telâkkisine göre, boyarlar, Çarın serbestçe hâkimiyet sürmesine engel teşkil ediyorlar ve Çarın arzu ettiği gibi hareket etmiyorlardı. Bu zümreyi ezmek için İvan "Opriçnik,, leri vasıtasiyle terrör tatkibine başladı. Kendisine karşı sempatileri olmadığı zannedilen boyarlar ve boyar olmayanlar takibata uğradılar. Ellerinden mâlikâneleri alındı, kendileri ya işkenceye tâbi tutularak öldürülmeğe, veya sürgün edilmeğe başlandılar. Cezaya uğrayan kimselerin çiftlikleri, mal ve mülkleri, "Opriçnina,, ya alınmakta idi. Takibata uğrayanların adedi çoğaldıkça, "Zemşçina,, dan "Opriçnina,, ya geçen saha artıyordu. Bu suretle yüzlerce ve binlerce asilzade ve alelâde kimseler yerlerinden, yurtlarından oldular; çiftlik sahiplerinin ellerinden uşakları ve adamları alındı ve dağıtıldı; kendileri ise öldürüldüler veya sınır mıntakalarına sürgüne gönderildiler. Takibata yalnız "hain,, telâkki edilen boyarlar değil, ruhaniler, orta halliler ve hatta ahali arasından birçok kimse maruz kalmakla, Rusya'da hakikî bir "terrör rejimi,, kurulmuş oldu. Yalnız ayrı şahıslar değil, hatta şehirler ve ülkelerin toptan takibata maruz kaldığını görüyoruz. Bunların en mühimi 1570 deki Novgorod vak'asıdır. Çar İvan, 1570 de, Novgorod şehri ahalisinin kendisine ihanet ettiğine hükmetmiş ve Novgorod'a karşı "düşman arazisine yapılan sefer,, lerden birini açmıştı. Bu münasebetle yapılan tahribatın, "hiçbir tatar seferi esnasında görülmediğini,, rus tarihçileri itiraf ederler. Bu münasebetle binlerce insanın (erkek, kadın ve çocuk) vahşiyane bir şekilde öldürüldüğü ve işkenceye tâbi tutulduğu bildirilmektedir. Bu "dehşet rejiminin,, İvan'ın saltanatının sonuna kadar devam ettiğini hatırlarsak Rusya'da bu sıralarda "Devlet otoritesi,, namına işlenen cinayetin, dünya tarihinde emsali yoktur. İvan'a, tatbik ettiği bu rejimi, herkese dehşet veren hattı hareketleriyle, haklı olarak, "Korkunç,, (Groznıy) adı verilmiştir.


Korkunç İvan'ın opriçnik'leriyle yaşadığı Aleksandrovsktaki sarayı dehşet verici bir yerdi. İvan, 6000 opriçnik'inden 300 ünü seçmiş ve bunlara, "tarikat arkadaşları,, ( bratiya) adını vermişti. Bunlar, opriçnik üniforması üstünde siyah bir pelerin taşırlar ve siyah bir başlık giyerlerdi. Çar, kendisi, başrahip telâkki edilirdi. İvan iki oğlunu (İvan ve Fedor) alarak Çan kulesine çıkar ve zangoçluk yapardı; sonra, "tarikat arkadaşları,, ile birlikte dinî bir âyin icra edilirdi, bu esnada Çar kafasını yere (taşa) vurarak o kadar çok secde ederdi, ki alnında uzun zaman kan izleri belli olurdu; âyini müteakip sofraya oturulur ve ziyafete başlanırdı. Şarap içilir ve az sonra sefahat meclisi başlardı; azizlerle, Meryem Ana ile alay edildiği, kilisenin koyduğu düsturlara dokunulduğu olurdu. Ziyafet esnasında Çar yerinden kalkar ve oraya yakın odaların birinde işkence edilenlerin biri yanına gider, işkence tatbikatına bizzat iştirak ederdi. Bu esnada "opriçnik„lerin bazıları yeni kurbanlar aramak için yola çıkarılırlardı. Çar'a kimse, bir tek sözle itiraz edemezdi; metropolit Filip, İvan'ı kanlı yolsuzluklarından ötürü ikaz etmek ve insafa davet etmek istediğinden, devrin en zalim ve hunhar adamlarından biri olan Malüta Skuratov tarafından boğularak öldürülmüştü.


Korkunç İvan'ın bu kanlı rejimi tam 20 yıl sürdü. Opriçnina 1572 de kaldırılır gibi oldu ise de, Çarın terrörü devam etti. Siyah üniformalı, bellerinde bir köpek kafası ve bir süpürke taşıyan "opriçnik„ler uzun yıllar rus ahalisini dehşet içinde tuttular. Rusya'nın yarısı "opriçnik„lere verilmişti; "Opriçnina,, Rusya'nın öbür yarısını teşkil eden "Zemşçina,, tarafından besleniyordu. 6.000 kişiden mürekkep "bir serseri,, güruhu, rus ahalisine zulmederek, rahatça yaşıyordu. Yarı deli ve sadist olan Korkunç İvan ise "tarikat arkadaşları,, ile sefahat meclisleri ve kanlı eğlenceler ile iktifa etmiyor, karı arkasından karı alıyor, papazları, kilisenin menetmesine mağmen, nikâh kıymağa zorluyordu. Çar sarhoşluk âlemine dalmış, "hain,, telâkki ettiklerini öldürmekten zevk duyarak ( kendi tabiriyle "adamcıkları temizlemek,,) zulm ve korku içinde 20 yıllık terrör rejimi tatbik etti.


Korkunç İvan'ın tatbik ettiği bu tethiş rejim neticesinde, yüksek aristokrasi zümresinin büyük bir kısmı imha edildi; Rusya'nın iç eyaletleri tamamiyle boşaldı, ahalisi azaldı, öyle ki ekin ekecek, askerlik yapacak kimse kalmadı. Bu cihet ise Rusya'nın ekonomik ve askeri hayatı üzerine büyük bir tesir yaptı. Moskova etrafında bile yiyecek azaldığı gibi, İvan'ın başta muvaffakiyetle devam ettiği Livonya harpleri, kötü bir seyir aldı, harbi neticelendirmek için ne para ve ne de asker bulabildi.


IV. İvan, rus hükümdarları arasında en "korkunç,, udur. Kendisinin yarı deli bir adam olduğu muhakkaktır, dakikada kızan ve kendine o anda hâkim olamayan İvan en yakınları ve sevdikleri için bile "korkunç,, idî. 1582 de küçük bir itiraza tahammül edemeyerek, büyük oğlu İvan'a, elindeki demir asa ile şakağına öyle bir vuruş indirdi, ki oğlu birkaç gün sonra canını verdi. İvan'ın yerinden fırlayıp oğlunu kucaklaması, ağlaması, haykırması ve yüksek seslerle tövbe etmesi oğlunu canlandıramadı.


Kazan ve Astrahan (Hacıtarhan, Ejderhan) Hanlarının Ruslar tarafından zaptı ve bunun ehemmiyeti


Kazan Hanlığı 1487 de rus kuvvetlerinin  Kazan'ı zaptı ve Orta  İdil  sahasında  Moskova'nın (2 ekim 1552)   nüfuzu yerleştiğini görmüştük. Fakat III. İvan'ın ölümünden sonra,  Kazan Hanlığı yeniden rus hâkimiyetinden  çıkmış ve  hatta  Sahibgerey  han  zamanında (1521 -1523) Kazanlılar, Kırımlılarla birlikte, Rusları ağır bir yenilgiye uğratarak, Kazan sahasındaki Moskova nüfuzunu büsbütün kırmışlardı. Fakat Kazan'da başgösteren partiler mücadelesi yüzünden Hanlık kuvvetten düştü, coğrafî durum itibariyle Rusların hücumlarına kolayca maruz kalan ve mesafe uzaklığından hiçbir Türk - islâm devletinden yardım alamayan Kazan Hanlığı, kendisinden birçok defa büyük ve kuvvetli Moskova Çarlığı ile karşı karşıya kaldı.


IV. İvan (Korkunç İvan) tahta geçer geçmez (1547) hemen ertesi sene Kazan'a karşı bir sefer açtı, fakat bir şey yapamadan geri döndü. 1550 de Ruslar ikinci defa sefer açtılar, yine bir netice elde edemediler. İvan Kazan'ı muhakkak surette ele geçirmeğe karar verdiğinden Kazan'dan 60 km. yukarıda Züye ırmağının Volga'ya döküldüğü yerde Züye (Sviyajsk) kulesini inşa ettirdi (1551). Buraya malzeme sevkedildi ve ertesi sene Çar İvan 150.000 kişilik bir kuvvetle ve toplarla Kazan üzerine dördüncü seferini açtı. Kazan şehri, bu devir için kuvvetli bir kale idi; şehirde 30.000 kadar asker vardı. 20 ağustos tarihinde şehir her taraftan kuşatıldı. Ruslar birkaç defa hücum teşebbüsünde bulundularsa da her defasında püskürtüldüler. Bu defa rus ordusunda hizmet gören Iskoçyalı mühendis Butler, Kazan'ın surları ve yolları altına fıçı ile barut koydurdu ve surlar havaya uçuruldu. Ancak bundan sonra Ruslar şehire girebildiler, çetin ve kanlı savaştan sonra Ruslar vaziyete hakim oldular. Kazan hanı Yadigâr Ruslara teslim edildi. Kazanlı müdafiler bundan sonra da çarpışmağa devam ederek, son ferde kadar döğüştüler ve öldüler. Böylelikle 2 ekim 1552 günü Kazan şehri ve Hanlığı Rusların eline geçti. Orta İdil sahasında, M.s. VI. yüzyıldanberi devam edegelen Türk hâkimiyeti bu suretle sona ermiş oldu.


Kazan Hanlığının Ruslar tarafından ele geçirilmesiyle, Rusya tarihinde yeni bir devir başlanmaktadır. Kazan uzun zaman Rusların İdil boyunca Hazar denizi istikametinde ilerlemelerine ve Aşağı Ural sahasında yayılmalarına en büyük engel teşkil etmişti. Halbuki Kazan'ın düşmesi ile, Rusların geniş ölçüde, Türk illeri üzerinde yayılmalarına yol açıldı. Rusya'nın yalnız rus milletinden müteşekkil bir devlet olmaktan çıkıp çeşitli milletlere hâkim bir imparatorluk olmak yolunu tutması, ancak Kazan Hanlığının zaptiyle mümkün olmuştur. Kazanın düşmesi Rusya'nın devlet sınırlarının pek kısa bir zamanda Hazar denizi kıyılarına ve Kafkaslara varıp dayanmasına imkân verdiği gibi, Ural sahası da Rusların eline geçmekle Sibir ve Türkistan istikametinde de rus yayılışına geniş imkanlar açılmış oldu. Rusların, Osmanlı devleti ile sınırdaş olabilmeleri yine Kazan Hanlığının zaptının bir neticesi idi; çünkü Kazan şehri alındıktan sonra, 1556 da Astrahan (Ejderhan) Moskovanın eline düştü, ve az sonra da, Ruslar bir taraftan Terek nehri boyunda, diğer yandan Azak kalesine yakın sahaya kadar sokuldular. Bu suretle Kazan Hanlığının, Rusların eline düşmesi, Moskova Rusyası'nın Türk illeri zararına geniş fütuhat faaliyetine geçmelerine yol açmış oldu.



Astrahan  (HacıTarhan) (Ejderhan)  Hanlığının zaptı  (1556) 


İvan Kazan Hanlığını aldıktan sonra,  İdil kısmındaki Astrahan Hanlığını ele geçirmek için hazırlıklar yaptırdı. Zaten  bu Türk devleti gayet zaif  ve  iç karışıklıklar, taht kavgaları yüzünden  kendini müdafaa edecek  bir  durumda  değildi.  Ruslar  idil  boyunca indiler ve gayet az kuvvetlerle 1556 yılının sonunda veya 1557 başında, Hacıtarhan (Astrahan, Ejderhan) şehrini ele geçirdiler. Altın Orda devletinin, bu zayıf bakiyesi de bu suretle Moskova'nın eline geçti. VI. yüzyıldanberi muhtelif Türk kavimleri ve devletlerinin elinde bulunan, Bulgarlar ve Hazarlar zamanında olduğu gibi Altın Orda ve Kazan Hanlıkları devirlerinde dünya ticaretinin en işlek yollarından biri olan İdil - Volga nehri, böylelikle Türklerden Ruslara geçmiş oldu. Volga nehri de gittikçe "bir rus nehri,, Rusların "anacık nehir,, (Volga matuşka reka) dedikleri, rus iktisadî hayatının en mühim kan damarı vazifesini görmeğe başladı.


Çar ivan, Kazan Hanlığının zaptına ne kadar ehemmiyet verdi ise, Hacıtarhan Hanlığını ortadan kaldırmak hususunda da o kadar gayret etmişti. Bundan ötürü her iki fütuhatı da daima hatırlatmak ve Ruslara bunun ehemmiyetini canlandırmak maksadiyle, fermanlarda ve resmî devlet muhaberatında koyduğu tarihi "Kazan Hanlığının fethinin filânına, Hacıtarhan'ın zaptının filânıncı yılında,, diye göstermek usulünü  kabul etti.




Rusların Kuzey Kafkaslara doğru ilerleyişleri 


Hacıtarhan  şehrinin  Rusların  eline  geçmesi,   Hazar  denizine  yakın çevrelerde rus nüfuzunun  sür'atle  yayılmasını mucip oldu. Bu durumdan  bazı  devletler  ve kavimler bu defa iktisadî  menfaatlerini  Moskova  ile  işbirliği yapmakla  artırmak  yolunu  tuttukları  gibi, bazıları da maruz kaldıkları diğer yabancı tesirlerden ve tazyikten kurtulmak çaresini Ruslarla anlaşmakta gördüler. Hiva ve Buhara'daki Türk ve islâm Hanlıkları ötedenberi Hacıtarhan üzerinden yaptıkları ticaretin durmamasını temin maksadiyle, bu defa Moskova'ya elçiler gönderip, ticaretin devam ettirilmesi yolunda izin istediler. Türkistan'ın ötedenberi Aşağı İdil üzerinden, Kazan ve Moskova ile olduğu gibi, diğer yandan Azak ile de ticaret münasebetlerinde bulunduğu hatırlanırsa, Hiva ve Buhara hanlarının, hasıl olan yeni siyasî durumdan bir uzlaşma yolu ile istifade etmek isteyişleri kolayca anlaşılır. Rus hâkimiyetinin Hazar denizi kıyılarına kadar inmesi Türkistan'da fazla bir endişe uyandırmadığı biliniyor.


1552 de Kazan Hanlığının zaptı, 1556 da Rusların Hacıtarhan'ı ele geçirmelerine imkân vermekle kalmadı, Moskova nüfuzunun daha da güneye inmesine yol açtı. Bu defa rus ilerleyişi Kuzey Kafkasya'ya doğru gelişti. Çerkesler, muhtelif Türk kavimleri ve Gürcüler arasında rus tesiri kendini hissettirmekten gecikmedi. Kafkasya'daki ilk rus tesirinin başlangıcı, 1552 yılında görülmektedir. O sene iki çerkes beyi Moskova'ya gelerek, Çar İvan'ın kendilerini himayesi altına alması için ricada bulundular. Kazan'ın sükutundan sonra rus nüfuzu büsbütün arttı. 1555 de Çeçen beylerinden birkaçı, 150 kişiden ibaret bir hey'etle Moskova'ya geldiler ve Rusya'nın himayesini istediler. Çeçenler, Osmanlı-Türk ve Kırım tatarlarının baskısından kurtarılmalarını istiyorlardı. Çar İvan, Çeçen beylerine verdiği cevapta: Rusya'nın Osmanlı devleti ile barış içinde yaşamağı arzu ettiğinden, Türklere karşı bir şey yapamıyacağını, fakat Kırım Tatarlarına karşı Çerkesleri ve Çeçenleri koruyabileceğini söyledi. Moskova'ya gelen Çeçen beylerinden bazıları ve oğulları ortodoksluğu kabul ettiklerine göre Moskova'ya gelenlerin müslüman olmadıkları anlaşılıyor. 1557 de birkaç Çerkes beyi himaye edilerek Moskova'ya geldiler. Kabarda (Çerkes) beylerinden Temrük ve Tizrüt ivan'a elçiler gönderip, Moskova'ya tâbi olmak istediklerini bildirdiler. Bunlar Tarkov ( Temirhan Şura ) Şamhalı'na karşı yardım gönderilmesi için, Çarın Hacıtarhan ( Astrahan )daki rus kumandanına emir verilmesini de dilediler. Kabarda elçilerinin dediklerine bakılırsa: eğer rus Çarı kendilerine yardım ederse, Gürcistan da Moskova'nın himayesine girmekte gecikmeyecekti. Diğer taraftan Dağıstan'daki Şamhalar'ın arazisinden de Moskova'ya adamlar gelmeğe başladı. Terek boyundaki Tümen beyliği mirzası, amcasına karşı rus Çarından yardım istiyordu. Bu suretle bütün Kuzey Kafkasya harekete geçerek, Moskova Çarının himayesi ve yardımı sayesinde, her zümre veya ayrı beyler, rahata ve emniyete kavuşacaklarını umuyorlardı. Bu gibi ricalar Moskova'da tesirsiz kalmadı. Rus kıtaları Terek nehrine kadar ilerleyerek Kabarda arazisinde bazı müstahkem karakollar kurmağa başladılar. Bununla rus yayılışı, tarihte ilk defa olmak üzere, Osmanlı imparatorluğu sınırlarına, veya Osmanlı Türklerinin nüfuz sahalarına yaklaşmış oldu. Kazan Hanlığının ortadan kaldırılmasından ancak beş yıl sonra, rus yayılışı Kuzey Kafkasya'ya varıp dayanmıştı. Bu durum istanbul'daki bazı devlet adamlarının, Hazar denizi ve Kuzey Kafkasya sahasına, hattâ Orta İdil boyuna dikkat nazarlarını çekmelerine ve rus - Türk münasebetlerinin ciddî bir mahiyet almasına sebep teşkil etti.




Ruslar tarafından zaptedilen yerlerin idaresi


 

Moskova devleti, ele geçirdiği Kazan  Hanlığı v e  Ural dağları sahasını elde tutabilmek  için tâ baştan gerekli tedbirler almıştı. Evvelâ ahaliden  mukavemet  edebilecek unsurları, tamamiyle imha  edilir veya  başka  yerlere  göç ettirilirdi. Sonra, muhtelif mıntakalarda "gorod,, (şehir) ler veya "ostrog,, (küçük kaleler) tesis ettirdi, bu şehirlerin bulunduğu sahada "uyezd,, adiyle bir idare mıntakası teşkil edilir ve bunların başında da "voyevoda,, lar getirildi, "voyevoda,, ların yardımcılarına da "d'yak,, (sekreter)denirdi.


Zaptedilen yerler, Moskova Çarı'nın arazisi sayıldığından, arazi Ruslar tarafından sahiplerinden istenildiği gibi alınır ve Ruslara verilirdi; "Moskova hükümdarının arazisinde oturan,, yerli ahali de, "topraktan faydalanmaları,, karşılığı olarak "yasak,, (vergi) ödemeğe mecbur tutulurdu. "Yasak,,, muayyen ve mahdut bir şey olmayıp, onun miktarı, ahalinin itaati derecesine göre değişirdi. Yasak ödeyenlere (yasaçnı) denirdi. Yasak, hububat ve bilhassa kıymetli kürklerle ödenirdi, devlete verilen miktar bitince, devlet memurlarına da takdime'ler ödenirdi, bir de "üşri yasak,, (1/10 yasağı) da vardı. Yasaktan başka, ahali, "hükümdar hizmetlerini,, görmeğe mecburdu, yani istihkâmlar ve yollar yapılışında kullanırlardı. Sonraları, rus ordusuna askerî kıtaları teşkil etmek ve Moskova knezleriyle birlikte harblere iştirak etmek mecburiyeti de kondu. Ruslar eline geçen Türk illerindeki idarenin esas hedefi: Moskova hazinesine mümkün mertebe çok varidat ve menfaat temin etmek idi; yerli ahalinin en küçük menfaatleri nazarı itibara alınmıyor, ancak ve ancak Moskova hükümetinin işine yarıyan tedbirler tatbik ediliyordu.




Kırım - Rus münasebetleri Kırım  hanlarının rus politikaları



Kırım  hanlarının  Moskova  Rusyası'na  karşı takıbettıklerı siyaset, bazı haller müstesna, sistemli ve planlı bir  devlet  siyaseti  değildi. Hanlar, Moskova'dan devamlı bir şekilde "hediye,, çekmeği istihdaf  eden bir politika peşinde idiler. Rusya'dan mümkün mertebe çok miktârda kıymetli kürkler çekmek, han ailesine ve mirzalara devamlı bir gelir kaynağı temin etmek Kırım hanlarının Ruslara karşı güttükleri politikanın esasını teşkil ediyordu. Moskova çarına yazılan mektuplarda, hanın kendisi için, kalgay ve nureddin, hanın annesi, karıları, mirzalar ve büyükler için ne miktar ve ne cinsten kürkler gönderilmesi birer birer sayılmakta, Moskova'dan celbedilmesi istenen paranın miktarı bildirilmekte idi; Kırım hanları buna "tış„ (tiyiş) (vıchod), yani vergi derlerdi. Kırım Hanlığı kuvvetli olduğu zaman bu istekler bir talep mahiyetinde idi; Hanlık zayıfladıkça istekler adeta bir dilencilik şekline giriyordu. Moskova hükümeti, Kırım'dan gelen bu türlü istekleri, Lehistan-Litvanya tarafından vaki olan tehdit karşısında, yerine getirmek mecburiyetinde idiler. Kırım'a gönderilen kıymetli kürkler, Lehistan ve Litvanya'yı tehdit altında bulundurmak için en iyi bir vasıta idi; bundan ötürü Kırım'a gönderilen "tış„ Moskova'da fazla ağır bir yük olarak telâkki edilmiyordu. Mamafih, hanların "tış„lardan memnun kalmıyarak, veya Lehistan krallarından Moskova'ya nisbeten daha çok hediye gönderdikleri zaman, Rusya'ya akın yaptıkları olurdu.



Kırım akınlarının yolu (Sakma) 


Kırımlıların Rusya'ya akınları  zamanında  çok    miktarda  esir  alıp  getirdiklerini  ve  bu  rus    "yasir,, lerini  Azak  ve  Kefe  köle  piyasasına sevkettiklerini  söylemiştik.  Ukraynalı,  rusyalı ve lehistanlı esirlerin, kadınlar ve çocukların  İstanbul  üzerinden bütün Akdeniz şehirlerine köle olarak satılırlardı. Bu suretle akınlar Kırımlılar için gayet önemli bir gelir kaynağı teşkil ediyordu. Tatar akınlarının bazan Moskova'ya kadar uzandığı da olurdu. Akına iştirak eden tatar atlılarının 20 - 30 bini geçmediğini kabul etmeliyiz. Ganimet yüklemek için her tatarın bir kaç yedek at beraberinde getirmesi, akının çok kalabalık bir kitle tarafından yapıldığı süsünü verirdi. 100.000 e yakın atın ayakları altından kopan toz bulutu geniş bir sahayı kaplardı. Bu kadar çok hayvanın ayak sesleri, akının 100.000 atlı tarafından yapıldığı hissini verirdi. Ağırlığı olmayan yiyeceklerini yanlarındaki torbalarda taşıyan bu atlı ordu sür'atle hareket etmekte ve rus köyleri, kasabaları ani baskınlara maruz kalmakta idi.


Kırım'dan Moskova istikametinde yapılan böyle bir akın, "Murav sakması,, (Muravski şlayach) denilen yolu takip ederdi.

XVI. yüzyılda Rusya ile Kırım arasındaki bozkır Oka nehri üzerindeki Ryazan yakınında ve Don nehrinden uzak olmayan Elets (Yelets) şehrinin güneyinde başladı. Or (Perekop) dan Tula'ya giden bu akın yolu, Doneç ve Dnepr (Özü) nehrine akan ırmakların baş kısmı arasından geçerdi. Tatarlar, hareketlerini gizlemek için geceleri dere ve ova boylarını takip ederler ve "dil,, almak için her tarafa adamlar gönderirlerdi; bu suretle etraf iyice araştırıldıktan sonra ahalisi çok olan saha içinde 100 kilometre giderler ve birdenbire dönerler ve geniş bir yelpaze şeklinde yayılarak, rastladıkları insan ve hayvandan ne bulurlarsa alırlar ve sür'atle Kırım istikametinde kaçarlardı. Muvaffakiyetle biten böyle bir akında birkaç on bin rus erkeği, kadını ve çocuğu alınıp götürülürdü.



Kırım Tatarlarının yaptıkları akınlar Rusya için daimî bir belâ, bir "kırbaç» (biç) teşkil ediyordu. Ruslar, tatar akınlarına mani olmak için Kazan istilâsından önce, Nijni Novgorod'dan, Serpuchov'a, oradan Tula ve Kozelsk şehirlerine kadar uzanan bir "Tula müdafaa hattı,, yapmışlardı; bu hat yer yer müstahkem noktalar, çukurlar ve topraktan tabyelerden ibaretti ; ormanlık sahada da kalın ağaç kütüklerinden yapılan manialar vücude getirilmişti. Oka nehrinin güneyinde, Ryazan'dan Kozelsk şehrine kadar ikinci bir hat yapıldı. Daha sonraları Alatır şehrinden Novgorod-Seversk'e giden üçüncü bir hat inşa edildi. Fakat iki ve hatta üç "müdafaa hattı,, kurulmasına rağmen, tatar akınlarının önünü almak mümkün olmuyordu; Ruslar, ancak ateşli silâhlar ve bilhassa toplar kullanmağa başladıktan sonra, Kırım akınlarının önünü alabildiler; bu ise ancak XVIII. yüzyılda tamamiyle tahakkuk ettirilebildi.



Türk-Rus münasebetleri



Türk – Rus münasebetinde  İlk gerginlik



Kazan Hanlığının Ruslar tarafından zaptından ancak  dört yıl sonra  Hacıtarhan Hanlığının  da Moskova'nın eline geçmesi ve  Kuzey Kafkasya'daki bazı çerkes beylerinin rus himayesi altına alınmaları, Terek boyunda rus tahkimli noktalarının yükselmeğe başlamaları, Osmanlı devlet adamlarının dikkat nazarlarını Rusya tarafına çevirmelerine sebep oldu. Kazan'dan, Ejderhan'dan kaçarak, Azak ve Kırım tarikiyle Istanbu'la gelen mülteciler, İdil boyundaki islâm memleketlerinde yapılan rus zulümleri hakkında malûmat verdiler. Nogay mirzalarından Istanbu'la gönderilen elçiler Ruslar aleyhinde şikâyette bulundular. Az sonra Özbek ve Buhara hanlarından da elçiler geldi, lstanbu'la gelen mülteciler ve elçiler, Rusların Kazan ve Hacıtarhan gibi yüzyıllardanberi müslüman diyarı olan memleketleri zaptettiklerini, camileri ve mescitleri yıktıklarını, ahaliyi kitle halinde öldürdüklerini anlattılar. Hacıtarhan'ın Moskova eline geçmesiyle, Buhara ve Semerkant hacılarına hac yolunun kapandığını bildirdiler. Gelenler, Osmanlı padişahının müdahalesini, İdil boyunun rus elinden kurtarılmasını diliyorlardı. Bu gibi ricaların Türk devleti adamlarına tesir yaptığı muhakkak olmakla beraber, bunların kendi başına Rusya işlerine müdahaleye kâfi bir sebep teşkil etmediği de aşikârdır.


Osmanlı devletini Rusya'ya karşı harekete geçirecek başka sebepler de vardı: Kuzey Kafkasya'nın tehlikeye düşmesi ve Aşağı İdil yolu ile İran'ı tehdit etmek imkânı. Aynı zamanda, Don nehri boyunda oturan rus kazaklarının gittikçe artan hücumlarına son vermek zarureti kendini hissettirmeğe başladı. Hacıtarhan'ın son hanları Azak kalesine sığınmışlardı; büyüklerden bazıları ise tâ İstanbul'a kadar gittiler.Ejderhan'dan İstanbu'la gelenler arasında Yarlıkaş mirza adlı biri de vardı. Bu zatın Türk kuvvetlerini Ruslara karşı harekete geçirmek yolunda büyük gayretler sarfettiği biliniyor. Yarlıkaş mirzanın sadrazam Sokullu Mehmet Paşa ile temasa geldiği ve Osmanlı sadrazamına kendi görüşlerini kabul ettirdiği de anlaşılıyor. Bu mirzanın projesine göre: Don nehri ile İdil nehrini kanal ile birbirine bağlamak mümkündü; bu kanal vasıtasiyle Azak denizinden Hazar denizine asker sevketmek ve İran'ı arkadan vurmak imkânı olacaktı; aynı zamanda İdil nehrinin aşağı ve orta kısımları da Osmanlı hâkimiyeti altına girecekti. İstanbul'da bu plânların tatbiki için hazırlıklar görülmeğe başlandı. Nogay mirzalarına teşci mahiyetinde mektuplar gönderildi.



Türklerin Ejderhan seferi (1569)


1569 ilkbaharında  Ejderhan'ı almak için bir Türk ordusu harekete geçirildi. Aynı zamanda Don ile Volga nehirlerini birleştirmek üzere bir kanal açılmak istendi. Fakat bu teşebbüslerde Türkler muvaffak olamadılar ve çekilip gitmek zorunda kaldılar.


Seferin bu şekilde bitmesinin başlıca sebebleri şunlardır:


1) kanalın açılmasından önce yerinde esaslı araştırmalar yapılmamıştı; 

2) Böyle muazzam bir işin kısa bir zamanda ve mahdud vasıtalarla başarılmak istenmişti; 

3) Bu sefere geç başlanmış ve iklim şartları nazarı itibara alınmamıştı.




Livonya harpleri (1558 – 1583)


Livonya köy ve şehirlerinin tahribi



1558 yılının başında rus kuvvetleri muhtelif yerlerden  Livonya'ya girdiler. Sınır sahası,  200 km.  genişliğinde, rus ve rus olmayan askerler tarafından  müthiş bir tahribata uğradı.

Livonyalı ahali, harbin başlanacağından hiç haberi olmadığından, tamamiyle gafil avlanmıştı. 1558 mayıs sonunda rus kıtaları Livonya'nın huduttaki belli başlı şehirlerini almak için harekete geçtiler. Buralardaki alman garnizonları çok zayıftı; şehirde yaşayanların kendilerini müdafaa için lâzım gelen gayreti sarfetmedikleri de biliniyor. Bazı kalelerde çokça top ve mühimmat bulunmasına rağmen, Ruslar çok az bir mukavemetle karşılaştılar. Şövalyelerin reisleri Firstenberg'in de enerjik bir kumandan olmadığı meydana çıktı. Rusların kazandıkları muvaffakiyetler üzerine, Firstenberg vazifesinden çekildi, yerine genç ve enerjik bir kimse olan Ketler getirildi.


Şövalyelerin yeni reisi Livonya'yı Rusların eline kaptırmamak için mümkün olan her şeyi yapmağa ve her çareye başvurmağa başladı. Livonya'nın kendi başına Ruslara karşı duramayacağı aşikâr olduğundan, dışardan yardım istemek, müttefikler bulmak lâzımgeliyordu. Keltler, Alman imparatoruna, İsveç ve Lehistan devletlerine müracaat etti. Mamafih, bu müracaatlardan hiçbir netice çıkmadı. Çünkü, bu sırada Avrupa devletleri her biri kendi işleriyle meşguldüler ve Livonya meselesi kimseyi yakından ilgilendirmiyordu. Bu durum karşısında, Ruslar, Livonya'da istedikleri gibi hareket etmek imkânını buldular. Müstahkem kaleler, az veya çok mukavemetten sonra, birer birer Ruslara geçmeğe başladı. Gayet kuvvetli bir kale olan Dorpat şehrinde Rusların eline tam 552 adet top geçti. 1559 yılnda rus kıtaları Livonya ve Kurlandıya'nın içlerine kadar ilerlediler. Mamafih, Riga ve Venden gibi büyük kalelere hücuma cesaret edemeyerek, küçük şehirleri almakla iktifa ettiler. Rusların ele geçirdikleri sahada ahali arasında müthiş tahribat yapıldı. Yüzbine yakın insan öldürüldü veya esir edildi, on binlerce köy ve kasaba yakıldı ve yıkıldı.


Lehistan - Litvanya ya karşı harbin başlanması (1565)


Çar, Livonya'nın leh kralının hâkimiyetini tanımayıp hudut kalelerine leh garnizonlarının  yerleştirilmesi  üzerine,  Lehistan - Litvanya ya    karşı da harp açtı.  Lehistan arazisine âni bir baskın yapmak için Mojaysk şehrinde yeni bir ordu hazırlandı. Rus kıtaları, stratejik kıymeti çok büyük olan, Dûna  üzerindeki  Polotsk  şehrine  yürüdüler  ve 15 gün süren bir muhasaradan sonra, burayı ele geçirdiler, ivan, "eski bir rus şehri,, olan Polotsk'i zaptedince, çok sevindi ve lâkabına bir de " Polotsk büyük knezi „ sözlerini kattı. Ruslar, Lehistan'a karşı gayet mühim bir stratejik zafer kazanmışlar, Lehistan'a gitmek için lâzımgelen kilit noktasını ellerine geçirmişlerdi.


1576 da Lehistan tahtına Stefan Bathory gibi  enerjik ve kabiliyetli bir zatın seçilmesiyle, Livonya harbinin  seyri  değişti; Lehliler karşı taarruza geçtiler ve teşebbüsü  ele aldılar. 1579 yazı Stefan  Bathory,  mükemmel bir ordu ile harekete geçti, Livonya sınırına geldi. Leh ve litav asilzadeleri, hemen Livonya'ya girilmesini, oradan Rusları koğduktan sonra Pskov üzerine yürünmesini teklif ettiler. Bathory bu teklifi reddetti ve doğruca Dûna nehri üzerindeki Polotsk şehri üzerine yürümek emrini verdi. Ruslar da kralın Livonya'ya girmesini beklediklerinden, Polotsk istikametinde müdafaa tertibatı almamışlardı. Kralın kuvvetleri hiçbir mukavemet görmeden şehire yaklaştılar, ağustos başına Polotsk Lehliler tarafından kuşatıldı. Rus garnizonu iç kaleye çekildi. Polotsk'a yardıma gönderilen Şein kumandasındaki rus birlikleri Sokol mevkiinde durdular, daha ileri gitmeğe cesaret edemediler. Stefan Bathory, rus kuvvetlerini geçirmemek için, lâzım gelen tetbirleri almıştı. Leh hizmetindeki macar askerleri, şiddetli rus müdafaasına bakmadan, kale surlarını ve bitişik binaları yıkmağa muvaffak oldular; az sonra bu cesur macar piyadeleri, ve onları takiben, alman, leh ve litav kıtaları hücuma geçtiler; Stefan Bathory hiçbir tehlikeye bakmadan, askerlerinin başında çarpıştı. İlk hücum Ruslar tarafından püskürtüldü, fakat üç gün süren şiddetli çarpışmalar sonunda Ruslar teslim oldular; Polotsk şehri, bu suretle, Stefan Bathory'nin eline geçti. Stefan Bathory'nin ordusu artık Ruslara karşı üstünlüğü temin etmiş bulunuyordu; leh ve litav kıtaları rus arazisine girdiler; birçok köy ve kasaba işgal ettiler. Smolensk eyaleti bile harb sahnesi oldu. Leh kralının Polotsk üzerine hücumu, kısa bir zaman içinde büyük başarılar elde etmesi, Çarı ve etrafındakileri şaşkın bir hale koydu, ivan hiç bir teşebbüse girişmeyerek, Pskov şehrinde kalmakta devam etti. Mevsim de geç olduğundan, az sonra Çar Moskova'ya döndü. Stefan Bathory de, kazandığı seferlerden ötürü, leh ve litav ahalisinin alkışları arasında Vilna şehrine geldi.



Rus yurdunun ortodoksluğun tehlikede olduğunun ilânı  (1580)


Stefan Bathory,  Sokol  kalesini  zaptettikten ve sonra, Çar'a bir mektup  gönderdi, ve 'Bütün  komşuları ile barış içinde yaşamağı  arzu ettiğj halde,  ivan'ın  Livonya ve Kurlandiya'dan    vazgeçmek  istemediği  için, sefer  açmak zorunda kalmış olduğunu' belirttikten  sonra 'Lehistan tacına  ait Polotsk'i  ele  geçirdiğini  ve  hıristiyan  kanının  dökülmesine yalnız Çar'ın sebep  olduğunu' yazdı. Çar, Stefan  Bathory'nin ordusu  karşısında  dayanmak  mümkün olmadığını nihayet anlamış bulunuyordu. Durumun gün geçtikçe vehamet kesbettiğini gören Çar, 1580  yılı başında,  rus yurdunun en ileri  gelen ruhanî reislerini payitahta  davet  etti ve  bunlara "Rus kilisesinin - ortodoksluğun (dolayısiyle rus yurdunun) tehlikede olduğunu, düşmanların  her yandan  Rusya üzerine  saldırdıklarını,, ilân etti.  Çar,  bir  yandan  Türklerin,  Nogayların, Almanların ve İsveçlilerin  "Rusları yutmak  için vahşi canavarlar  gibi ağızlarını açmış olduklarını,,  anlattıktan sonra, Rusya'da yeter derecede asker olduğunu, fakat hazinede para kalmadığını, bunu temin için kilise servetine "dokunmak,, icabettiğini  bildirdi. Ruhaniler, müzakerelerden sonra, bazı kilise malikânesinin Çar'a bırakılmasına  karar  verdiler; İvan,  bu  suretle, harbi  devam ettirmek için  maddi  imkânlar  elde etmiş oldu. Orduya  asker toplamak işine de hız verildi, itaat etmek istemeyenler hakkında şiddetli  cezalar  tatbik  edilmeğe  başlandı. Stefan  Bathorynin bir iki  zaferi, birkaç  kalenin elden gitmesi Moskova hükümetini telâşa düşürmüş, "Vatanın  tehlikede,, olduğunu  ilâna kadar  götürmüştü.


İvan, şimdiye kadar, hep az kuvvet ve teşkilâtsız milletlere karşı harbettiği ve zafer kazandığından, kuvvetli bir düşman önüne çıkıverince, korkuya kapılmıştı; bunun neticesi olarak Stefan Bathory ile anlaşmak, fakat kralı aldatarak bazı kazançları muhafaza etmek yolunu aramağa başladı. Çar, leh elçilerinin "âdet üzere,, Moskova'ya gelmelerini istedi, Bathory buna cevap bile vermedi. Bu defa krala gönderilen yeni bir kurye'ye, kral inat ettiği takdirde, rus elçilerinin müzakerelerde bulunmak için Vilna'ya veya Varşova'ya gelebileceklerinin krala gizlice bildirilmesi ihtar edildi. Stefan Bathory buna da aldırış etmedi ve Çar'a gönderdiği cevabında, 'Beş hafta içinde rus elçileri gelmediği takdirde rus arazisine gireceğini' bildirdi. Verilen müddet geçtiği halde Çar'ın elçileri gelmediğinden, kralın ordusu, 1580 yılı ağustosunda yeniden harekete geçti.



Stefan Bathory'nin ikinci rus seferi(1580)



Leh kralı, macar ve alman ücretli  kıtalariyle, ve lıtavlı birliklerden teşekkül eden kuvvetlerin  başında,  1580 yılı ağustosunda ikinci rus seferini açtı. Maksadı, Pskov ve Novgorod ülkesini ele geçirmek ve Çar'ı kat'î bir barışa zorlamaktı. Bathory'nin kıtaları bataklık ve ormanlık sahadan yollar açmak ve köprüler kurmak suretiyle ilerlemeğe başladılar. Hiçbir yerde rus mukavemeti görülmedi. Çar, mevsimin geç olması hasebiyle, bu sene için herhangi bir hücum beklemiyordu ; hatta müzakerelerde bulunmak için, elçilerini yola çıkarmıştı. Bathory, rus elçilerinin gelmekte olduklarını haber alınca, bunları ordugâhında kabul edeceğini bildirdi, fakat askerî hareketlerine devam etti. Kralın kuvvetleri Velij ve Usvyat adlı iki rus kalesini hücumla ele geçirdikten sonra, Lovat' nehri üzerindeki Velikiye Luki kalesine yaklaştılar. Macar ve alman kıtaları, rus elçilerinin gözleri önünde, Velikiye Luki kalesinin surları barutla havaya uçurulduktan sonra, kaleyi ele geçirdiler. Galiplerin eline çok sayıda esir ve ganimet düştü; Ruslar yeniden büyük bir yenilgiye uğramış oldular. Stefan Bathory'nin kuvvetleri, başarılı yürüyüşlerine devam ettiler. Nevel ve Ozerşçe adlı rus kaleleri zaptedildi. Zavolç'ye kalesi de, şiddetli bir mukavemetten sonra, düştü. Ancak kışın yaklaşmasiyle, kral, harb hareketlerini durdurdu. Bu suretle, 1580 yılı seferi Stefan Bathory'nin tam bir galebesiyle sona erdi.


Stefan Bathory'nin Pskov'u muhasarası ve Pskov'un  Ruslar  tarafından müdafaası (ağustos  1581)


Yaz aylarında Çar'ın elçileriyle Stefan  Bathory arasında müzakereler cereyan etmiş, fakat hiçbir netice elde edilememişti. Leh kralı, Rusların ancak silâh kuvveti karşısında Baltık eyaletlerinden vazgeçeceklerini bildiğinden, ordusuna hareket emrini verdi. Novgorod veya Pskov  şehirlerinden  oırı  üzerine yürünecekti. Novgorod ahalisinin, Moskova hâkimiyetinden kurtulmak istediğine dair bazı haberlerin alınması, bu şehrin kolayca zaptedileceğini mümkün kılmakla beraber, Pskov gibi kuvvetli bir kaleyi arkada bırakmak, askerlik bakımından doğru bir hareket olmayacaktı. Stefan Bathory, rus harplerinde ve devlet idaresinde sağ eli olan leh asilzadelerinden kont Zamoyski ile birlikte, Pskov kalesini almak maksadiyle, hareket etti. 26 ağustos günü leh kıtaları burayı kuşattılar. Bathory'nin ordusu, yine macar ve alman ücretli piyade kıtalarından, leh ve litav birliklerinden teşekkül ediyordu, miktarı 100.000 kişi idi. Pskov şehri, Rusların batı sınırlarındaki en tahkimli kalesi idi. Şehrin surları çok kalın olup az önce tamir edilmişti. Burası Estonya ve Livonya'ya hücum eden rus kıtalarının dayanak ve çıkış noktası olduğundan, Pskov'ta her zaman bol miktarda mühimmat ve asker vardı; 1580 ve 1581 yıllarında Pskov'a ihtiyat kuvvetleri getirilmiş ve her nevi müdafaa tertibatı alınmıştı. Leh kuvvetleri şehire yaklaştıkları sırada burada 7000 atlı ve 50000 piyade askeri vardı. Bathory, Pskov'un durumunu öğrenince, buraya hücum etmekle hata işlediğinin farkına vardı; çünkü bukadar kuvvetli bir kaleyi düşürmek için çok miktarda topa ve baruta, 200.-300.000 piyadeye ihtiyaç vardı. Buna bakmaksızın muhasara hazırlıklarına başlandı. 7 ve 8 eylül günlerinde yapılan kuvvetli topçu ateşinden sonra, kalenin surlarında delikler açıldı ve macar piyadeleri çetin bîr boğuşmadan sonra Pokrovskaya ve Svinaya kulelerini ele geçirdiler. Fakat, Şuyski'ler ailesinden iki boyar tarafından kumanda edilen rus askerleri kahramanca savaşarak, düşmanın iç mahalleye girmesine mâni oldular. Gerek başbuğlar ve gerek rus rahipleri ve papasları müdafileri mukavemete kışkırtmakta, şahsî kahramanlık ve fedakârlıklariyle örnek olarak, askerlere cesaret vermekte idiler. Ruslar, düşman tarafından işgal edilen kuleleri barutla havaya uçurdular. Bu suretle, macar kıtalarının cür'etli hücumları ve ilk muvaffakiyetleri neticesiz kaldı; şehir leh kıtalarının eline düşmekten kurtuldu. Pskov'a yapılan hücumun Ruslar tarafından püskürtülmesi, harbin seyrinde bir dönüm noktası oldu. Bathory'nin plânları bozuldu, Pskov ve Novgorod şehirlerini ele geçirmek imkânsızlığı anlaşıldı. Yeniden bir hücum yapmak için çok miktarda baruta ihtiyaç vardı; kral, mühimmat celbi için Kurlândiya'ya adamlar gönderdi. Zamoyski'nin sert müdahelesi neticesinde leh ordusundaki disiplin gevşemedi. Stefan Bathory ise o sene toplanacak Diyet Meclisinde hazır bulunmak üzere Pskov yanındaki karargâhından hareket ettiği zaman, ordunun başına Zamoyski'yi bıraktı. Pskov ise bütün kış boyunca kuşatılacak, ilkbahar gelince hücuma geçilecekti.


Possevin'in aracılığı ile rus-leh   barış müzakerelerinin başlama akdi (ocak 1582) 


Papa tarafından barış akdi için aracılık yapmak üzre gönderilen Jezüit Possevin, Moskova'ya varmadan önce, Lehistan'dan geçti ve  Stefan Bathory ile görüştü. Leh kralı barışın yapılabilmesi için Rusların  Livonya'yı  tamamiyle boşaltmalarını şart koydu.  Possevin Lehistan'dan gittiği sıralarda leh ordusu da Pskov üzerine  yürüyüşüne  başlamıştı. Pskov'un düşmana  karşı  muvaffakiyetle dayandığı haberi alınınca Çar'ın ümitleri artmıştı. Fakat, Possevin, leh kralının ne pahasına olursa olsun Pskov'u zapta karar verdiğini anlatınca, İvan ve müşavirleri yelkenlerini indirdiler. Çar, Possevin tarafından söylenen sözlerin boş olmadığına kanaat getirdi ve barış müzakerelerine başlanmasına muvafakat etti. Papanın mümessili Possevin, kralı durumdan haberdar etmek için, daha evvel yola çıkmıştı. Müzakerelere Zapol'ski Yam mevkiine yakın bir köyde, 15 aralık 1581 tarihinde başlandı. Uzun münakaşalardan sonra, rus murahhasları Livonya'dan vazgeçtiler. Buna karşılık Stefan Bathory Ruslardan harb tazminatı istemedi ve leh kuvvetlerinin elinde bulunan rus şehirlerini (Velikiye Luki, Zavoloçye, Nevel, Cholm, Sebej, Ostrov, Krasnı, Izborsk, Gdov ve Pskov'un banliyöleri) Çar'a iadeye muvafakat etti. Uzlaşma metninde isveç kralı ve Estonya şehirlerinin (Reval ve Narva) sükûtle geçilmesi kararlaştırıldı. Bu şartlar üzerinde, 6 ocak 1582 tarihinde on yıllık bir mütareke akdedildi; metine yazılacak Çarın ünvanları üzerinde birkaç gün münakaşa oldu; rus murahhasları İvan'ı "Livonya hâkimi ve Çar'ı,, diye yazmak istediler. Jezüit Possevin buna şiddetle itiraz etti, ve "Çar,, gibi yeni bir lâkabın ancak Papa tarafından verilebileceğini ileri sürdü. Nihayet "Çar,, lâkabının ve İvan'ın " Livonya ve Smolensk hâkimi „ sözlerinin ancak rusca metinde konması üzerinde uzlaşıldı. Stefan Bathory'de kalacak nüshada İvan'a sadece " hükümdar „ (Gosudar) denmiş, Stefan'ın ise " Livonya hükümdarı „ olduğu açıklanmıştı. Stefan Bathory ile Çar arasında, bu suretle, üç yıl süren ve Rusların yenilgisi ile biten harp, ve aynı zamanda 1558 den beri devam eden Livonya savaşı sona ermiş oldu. Moskova hükümeti 25 yıl boyunca bukadar insan ve malzeme harcadığına ve sonsuz bir gayret sarfettiğine bakmaksızın, leh kralının enerjik müdahelesi yüzünden yenildi ve Livonya'dan vazgeçmek zorunda kaldı. Fakat, Çar, hiç olmazsa Estonya'yı zaptedeceğini ve İsveçlileri oradan kovacağını umuyordu.


İsveçlilerle harp ve Plös  nehri barışı (1583) 



Moskova hükümeti leh kralı ile barışmak zounda kaldığı zaman, bir kere Livonya ve leh harbi bitince, Estonya zabtı için Isveçe karşı  harbe  girmeyi  tasarlamıştı.   Nitekim, isveç'e  karşı savaş başlar gibi  oldu.  isveçliler, bir rus şehri  olan Oreşek'i zaptetmek isterlerken  iki defa Ruslar tarafından püskürtüldüler, isveç başkumandanı Delagardi' büyük kuvvetlerle, 1583 başında harekete geçince, Novgorod şehri tehlikeye düştü; Ruslar bunun üzerine iki aylık bir mütareke akdini istediler. İsveçlilerle Ruslar arasında Plüs nehri yakınında bir uzlaşma yapıldı. Sonra bu mütareke uzatıldı ve üç yıllık bir barış'a çevrildi. Buna göre: Her taraf kendi eline geçen şehirleri muhafaza edecekti. Bu suretle yalnız Estonya'daki Reval ve Narva şehirleri değil, birer rus şehri olan Yam, İvangorod ve Kopor'ye de isveçlilere bırakıldı. Moskova hükümetini bukadar fedakârlığa zorlayan sebeb: vaktiyle Kazan Hanlığına tâbi olan, idil'in sol sahilindeki Çirmişlerin (ve Tatarların) isyanı idi. Bu isyan o kadar çetin bir mahiyet almıştı, ki bastırmak için büyük rus kuvvetlerini göndermek mecburiyeti hasıl oldu. Bunun için, Ruslar isveç ile yeni bir muharebeye cesaret edemeyerek, çarçabuk mütareke akdine yanaştılar. İdil boyundaki Çirmişlerin isyanı, bu suretle, İsveçlilerin Estonya'da sağlamca yerleşmelerine imkân vermiş oldu. Çar İvan, Livonya'yı elde edemediği gibi Estonya'yı da zaptedemedi. Rusların Baltık eyaletlerinde hâkimiyet kurmak plânları suya düştü.


Stefan Bathory'nin ve isveçlilerin Avrupa usulü talim gören ve en iyi silâhlara sahib olan orduları, Rusların Batı Avrupa'ya doğru yayılış hareketlerini önledi; bu suretle Rusya'nın tabii sınırlarından batı istikametinde yayılmasına bir sed çekildi. Korkunç İvan, vakıa, Rusya için tasarladığı bu büyük plânı gerçekleştiremedi, fakat bunun tahakkuku için 25 yıl gibi uzun bir zaman uğraşmakla bu istikametteki rus politikasının amaçlarını tayin etmiş oldu. Rusya'nın, bu niyetlerini gerçekleştirmek yolunda engel teşkil eden isveç, Lehistan devletlerinin zayıf bir duruma düşmeleri üzerine bu meseleyi yeniden ele alacağını göreceğiz. Fakat bunun için aradan yüzyıldan fazla bir zamanın geçmesi ve Rusya'nın başına Büyük Petro gibi kuvvetli bir şahsiyetin gelmesini beklemek lâzım geldi.


Sibir'in  Rusların eline geçmesi. Yermak 


Korkunç İvan zamanında başlanıp, Fedor İvanoviç  zamanında sona erdirilen fütuhatlardan  biri  ve en büyüğü  Sibir'in  (Sibirya)  Ruslar tarafından ele geçirilmesidir. XIV. yüzyıldanberi aslen Türk menşeli olan  Stroganov'lar adlı zengin bir aile, Kama nehrinin baş kısmında ve Ural sahasında geniş bir mıntakayı elde etmişlerdi. Sibir hanı Küçüm bunlara karşı harekete geçince, Stroganovlar, Don Kazaklarından serseri bir grubu dâvet ettiler. Bunların başbuğu Yermak, 1581 de Küçüm hana karşı harekete geçti. Kazaklar ateşli silâhları sayesinde, sayıca çok az olmalarına bakmaksızın, Küçüm hanı yendiler ve Sibir Hanlığına nihayet vererek burayı Moskova Çarının arazisi ilân ettiler. Sibir'in baştanbaşa zaptı ise, 1593-1604 yılları arasında tamamlandı. Sonra, ayrı kazak ve rus grupları Doğu Sibir istikametinde ilerleyerek Yakutlar ve Buryatlar ülkesini ele geçirdiler. XVII. yüzyıl ortalarında Doğu Sibir de Rusya'nın bir parçası oldu. Rus yayılışı Amur nehrini takiben Japon denizine doğru gelişmekte iken, toplarla mücehhez Çin kuvvetlerinin karşı çıkmalarıyle durakladı. 1689 da, Rusya ile Çin arasında akdedilen Nerçinsk barışı ile, Ruslar Amur nehrinin mansabından uzaklaştırılmış oldular.



İngiltere ile münasebet


Sebastian Cabot'un telkiniyle 1553 te, ingiliz tüccarlarından bir kumpanya teşekkül etmiş ve her hissesi 25 sterling olmak üzere, 6.000 ingiliz lirası toplanmıştı; bu para ile üç gemi inşa edilmişti. 11 mayıs 1553 tarihinde Hugh Willoughby'nin kumandasında üç gemi Norveç istikametinde hareket ettiler. "Edward Bonadventure,, adlı geminin kaptanı Richard Chancelor (Çensler) idi.. Gemiler, şayet fırtına yüzünden birbirinden ayrılacak olurlarsa birleşme yeri olarak, Norveç'in kuzeyindeki Vardehuz (Wardehaus) limanı tayin edildi. Nitekim büyük bir fırtına esnasında gemiler birbirinden ayrıldılar. Chancelor, Vardehuz limanına girebildiği halde, öteki gemileri fırtına uzaklara sürükledi. Chancelor, 24 ağustos 1553 tarihinde Kuzey Düna'nın mansabındaki (Beyaz deniz) bir rus manastırının bulunduğu bir yere geldi. Burası, Cholmogorı idare mıntakasına aitti. Rus memurları Chancelor ile hemen temasa geldiler, bunların ingiltere'den geldiklerini ve Ruslarla ticaret münasebetleri tesis etmek istediklerini öğrendiler. İngilizlerin gelişini bildirmek ve ne yapılması gerektiğini sormak için Moskova'ya adam gönderdiler.


İngiliz kaptanı, Moskova'dan izin gelmeden, rus payitahtına müteveccihen yola çıktı. Chancelor, kendini ingiliz kralı VI. Edward'ın elçisi olarak gösterdi ve Çar tarafından gayet iyi karşılandı; kaptan 13 gün Moskova'da kaldı ve Çar'ın huzuruna çıkarıldı. İvan'a kral Edward tarafından " kaptan Willoughby'ye iyi muamelede bulunması „ babında tertip edilen nameyi sundu. Çar da, ingiliz kralına dostça yazılan bir nameyi Chancelor'a verdi. Chancelor yalnız iyi bir denizci değil, aynı zamanda İngiliz ticaretinin ruhu ve amaçlarını da iyi biliyor, Londra tüccarları için en gerekli ticaret eşyasının ne olduğunu ve ticaret usullerini de mükemmel anlıyordu. Bundan ötürü, Rusya'da kaldığı müddetçe, buradan alınacak mallar hakkında esaslı malûmat topladı.


Chancelor İngiltere'ye döndükten sonra Londra'da, Rusya ile ticaret yapmak maksadiyle, "The Muscovy Company,, adiyle bir şirket kuruldu. Chancelor, bu defa kraliçe Maria (VIII. Henry'nin kızı) nın elçisi sıfatiyle, 1555 de, yeniden Moskova'ya (Kuzey buz denizi yolu ile) geldi. Kendisiyle birlikte şirketin iki mümsesili de geldiler. Moskova hükümeti tarafından gayet iyi karşılanan ingiliz hey'eti ile Ruslar arasında ticaret münasebetleri üzerinde bir uzlaşma yapıldı. Buna göre, ingiliz tüccarlarına Rusya'nın her yerinde, serbestçe ve hiçbir türlü vergiye tâbi tutulmaksızın, ticaret yapmak hakkı verildi, bu ticareti kolaylaştıracak birtakım maddeler üzerinde de mutabık kalındı. Bununla, İngiltere ile Rusya arasında, Kuzey Buz denizi yolu ile doğrudan doğruya ticaret münasebetleri tesis edilmiş oldu. İngiliz tüccarları Rusya'da çok miktarda ve gayet ucuz olan deri, keten, iç yağı, kendir ve balmumu gibi ham madde alacaklar; çuha, ingiliz mamulâtı demir eşya, kükürt gibi fabrika eşyası ithal edeceklerdi. Batı Avrupa ile münasebetin faydasını anlayan ve bu sıralarda Livonyalıların yasakları yüzünden Avrupa ile münasebetin güçleşmesi karşısında Rusya'ya avrupalı mütehassısların gelmesine de imkân veren bu deniz yolunun bulunmasından istifadeyi düşünen Çar, ingiliz tüccarlarına her türlü kolaylık göstermekten geri durmadı. Chancelor ile birlikte, İngiltere'ye ilk rus elçisi (Osip Nepoya) gönderildi. Bu suretle Rus-İngiliz münasebetleri ve Kuzey Buz denizi yolu ile ticaret başlamış oldu.




Çar İvan'ın kralîçe Elizabet  ile bir ittifak akdi plânı (1569)



Chancelor'dan sonra  Moskova'yı ziyaret eden  ingiliz  seyyahı ve tüccarı Anthony  Jenkinson  (1557/58 de), Çar tarafından  gayet iyi bir kabul gördü.  Livonya harbinin en hararetli  bir devri olmakla, Çar kendine müttefikler arıyor, Lehistan ile İsveç'i arkadan vurmak istiyordu. İvan, İngiltere kıraliçesi Elizabet ile bir "savunma ve saldırma,, uzlaşması akdini arzu ediyordu. Çar bu niyetinden 1569 da (yeniden Moskova'ya gelen) Jenkinson'a bahsetti. İvan, kraliçeye bir mektup ta yazdı ve 'İki devlet arasında karşılıklı taahhüde girişmeyi' tekliften sonra, kraliçenin, Lehistan'a karşı düşmanca durum almasını, ingiliz tüccarlarının Lehistan'la alış verişlerini kesmelerini istiyordu; ayrıca İngiltere'den, gemiler yapmasını ve yüzdürmesini bilen ustalar gönderilmesini, harbe yarayacak toplar ve her nevi eşyanın Rusya'ya ihracına izin verilmesini de dilemişti. Bundan sonra Çar tarafından kraliçeye şöyle gizli bir teklif yapıldı: 'Eğer tarafeynden biri, bir zaruret karşısında kendi memleketini bırakmak zorunda kalırsa, hayatını kurtarmak için öbür tarafın memleketine iltica hakkını haiz olsun, böyle bir hal olduğu takdirde, iltica eden kimse hürmetle kabul edilmeli ve orada korkusuzca tehlike geçinceye kadar kalmalı. Bu teklif gayet gizli tutulmalıdır'. Elizabet'in Moskova Çarı ile sıkı bir ittifaka girmesinde hiçbir menfaati yoktu; bir müddet sonra kraliçe cevap yazdı ve pek sarih olmayan cümlelerle, 'Çar'la dost olmak istediğini, başka bir devletin Rusya'ya hücum etmesine durum müsaade ettiği kadar mani olmaya çalışacağını, fakat, her iki devlete düşman bir devlete karşı ise "saldırma ve savunma,, uzlaşması akdine hazır olduğunu' yazdıktan sonra, 'Çar'ın ve ailesinin İngiltere'de hürmetle kabul edileceğini' bildirdi. Elizabet'in bu mektubu Ivan'ı kızdırdı; ve 1570 (ekiminde) gönderdiği mektupta kraliçeyi itab ederek, İngiltere'de, "tüccar parçalarının,, devlet idaresinde hâkim oldukları, kraliçenin ise hükmü olmadığı, Elizabet'in "basbayağı bir karı gibi yaşadığı,, yazıldıktan sonra, Elizabet'in esaslı meselelere temas etmediği söyleniyor, ve bundan ötürü Rusya'da ingiliz tüccarlarına verilen imtiyazların geri alındığı da ilâve ediliyordu. Elizabet Çar'ı teskin ve memnun etmek maksadiyle Jenkinson'u yeniden Moskova'ya yolladı. Bunun üzerine İvan biraz yumuşadı; ve tüccarların imtiyazlarını iade etti. Kıraliçe, bir müddet sonra Çar'a lüzumlu birkaç bilgin gönderdi; bunlar arasında doktor Robert Jakobi, eczacılar ve berberler de vardı. Elizabet, Çar'a yazdığı mektubunda 'Doktor Jakobi'yı kendisine çok lüzumlu olduğu halde, sırf Çar'a yardımda bulunabilmek maksadiyle Rusya'ya yolladığını' da bildirmişti.




Rusya'da  ingiliz ticaretinin yerleşmesi  ve rus-ingiliz münasebetinin ehemmiyeti 



Chancelor'un Moskova'ya ikinci ziyaretinden ve Moskova  hükümeti ile bir ticaret uzlaşması  yapılmasından   sonra  Londra'daki  "Muscovy Company,, Rusya'ya ajanlarını gönderdi, ve geniş ölçüde ticaret faaliyetine başlayan şirket tarafından tayin edilen ajanlar'a muayyen talimatnameler verildi, ve buna göre hareket etmeleri istendi. Bunlar, rus ahalisi hakkında, Rusların yaşayış tarzları, örf ve adetleri, kanunları ve dinlerine ait esaslı malûmat edinecekler; Rusları incitecek hiçbir harekette bulunmayacaklar; rus hükümetince konan bütün mükellefiyetleri (vergileri) ödeyecekler, kendilerini tehlikeden koruyacaklardı. Şirketin tayin ettiği ajan ve faktörler(yardımcılar) her sene bir araya gelerek, ticaret faaliyeti hakkında görüşecekler ve bunu geliştirme yolunu arayacaklardı. Şirkette hizmet edenlerden kimse kendi namına alışveriş yapamıyacak, ancak ajanların izni ile ticaret taahhütlerine girişebilecekti. Rusya'dan İngiltere'ye gönderilmesi gereken malların cinsleri ve fiyatları hakkında mufassal malûmat talep edildiği gibi, İngiltere'den getirilecek malların ne olabileceğinin de tesbiti isteniyordu; rus parası ve ölçüleri hakkında esaslı bir bilgi edinilmesi, ve ingiliz hesabına çevrilirken her hangi bir hataya düşmekten kaçınılması talep ediliyordu. Rusyadan alınacak malların başında: balmumu, içyağı, kenevir ve keten ile deri gelirdi. Kıymetli kürklere İngilizler ehemmiyet vermiyorlardı, işlenmemiş kendirin de sevkinden vazgeçildi. Şirket, halat hazırlatmasını bilen yedi ingiliz ustasını Rusya'ya gönderdi, ve yerinde halat hazırlayarak İngiltere'ye sevkine başlandı. Rusya'ya yabancı memleketlerden ne gibi kumaşlar getirildiği, Rusların hangi renklerden hoşlandıkları, ne gibi boyalar kullanıldığı hakkında da mufassal malûmat istendi. İngilizler, Rusya'da çıkan demir ve bakır madenleriyle de ilgilendiler, ve kendi memleketlerine nümune gönderilmesini istediler. Bu suretle ingiliz tüccarlarının faaliyeti çok çeşitli idi. 1584 de kurulan Dûna nehri mansabındaki Archangelsk şehrinde, ve Beyaz denizin diğer limanlarında, Vologda ve bazı rus şehirlerinde " Muscovy Company,, nin şubeleri açıldı.


Kuzey Buz denizi vasıtasiyle başlanan ingiliz-rus ticareti İngiltere'nin ekonomik gelişmesi, ahalinin zenginleşmesi bakımından çok faydalı olmuştur. Bu münasebetin Rusya için de faydası daha az değildi. Ruslar ingiliz ateşli silâhlarını, teknisyenlerini getirmek, ingiliz mamûlatı kumaş (çuha) ve diğer eşya satın almak imkânını buldular. Zaten, 1553 den evvel de, bazı ingiliz top mütehassısları ve ateşli silâh ustalarının Moskova hizmetine girdikleri biliniyor. Kazan muhasara edildiği zaman, iskoçyalı mühendis Butler'in lâğım kazma ve barut fıçılarını tutuşturmak işinde kullanıldığını görmüştük. Deniz yolu açılınca bu defa rus hizmetine giren İngilizlerin sayısı arttı. Korkunç İvan, Livonya ve Lehistan harbi dolayısiyle ingiliz fen adamlarının teknik bilgilerinden faydalanmayı düşündüğünden, İngiltere ile münasebete fazla ehemmiyet vermiş, bu düşünce ile ingiliz tüccarlarına imtiyazlar da bahşetmişti. Hatta, Çar'ın eğer Rusya'da tehlikeli durum zuhur ederse, İngiltere'ye kaçmak istediği bile biliniyor. İngiltere'nin rus siyaseti ise, tâ baştan ancak ekonomik prensiplere dayanıyordu. 



Korkunç İvanın karakteri ve rus tarihin deki rolü 




Korkunç İvan 18 mart 1584 tarihinde öldü.

İvan büyük babası III. İvan gibi, çok uzun boylu, iri yapılı, yüksek omuzlu, geniş göğüslü bir adamdı; bazı kayıtlara göre (bilhassa ecnebi)  tıknazdı,  fakat  rus  telâkkisine  göre zayıftı.  Gözleri  küçük,  gri  ve  canlı  idi;  burnu   köprülü (büyük) ve uzun bıyıklı idi. Hayatının ikinci devrinde, tabiatının icabı olarak, yüzüne somurtkan bir ifade gelmişti; fakat dudaklarında alay dolu tebessüm eksik olmazdı; hafızası çok kuvvetli idi; devlet işlerinin teferruatına kadar nüfuz eder, şikâyetleri kendisi araştırırdı; herkese kendine şikâyetle müraacata izin vermişti, ivan'ın küçük yaşta maruz kaldığı şartların tesiriyle, gayet vehimli, herkesten şüphe etmesi adeta bir hastalık haline geldi. Çok kitap okuduğunu, bazı dinî parçaları ezberden bildiğini, dinî münazaalara karışmaktan hoşlandığı biliniyor. Knez Kurbski'ye yazdığı mektupları ve dinî mevzular kaleme aldığı bazı parçalar İvan'ın, yaşadığı devrin ileri gelen yazarlarından biri olduğunu gösterir. Çar İvan, yaşı ilerledikçe tabiatındaki bütün fena karakterlerini meydana koymuştu; kan dökmek, başkalarına eziyet çektirmek, kadınlarla düşüp kalkmak hususunda hudut tanımamak, başlıca vasıfları olmuştu. Onun ruh hastalığına müptelâ olduğu (paranoisme) bile iddia edilmektedir. Küçük yaştanberi okuduğu kitapların tesirleri ve metropolit Makari'nin telkinleri neticesinde kendisinde hükümranlık telâkkisi bir hastalık mahiyetini almıştı. Kendini Çar ilân ettikten sonra, hükümranlık haklarının Tanrıdan gelmiş olduğuna inanarak, " Çarlığına „ mâni olduklarını zannettiği boyarları "hainler,, diye öldürmeğe başlamış, ve Rusya'da yirmi yıl süren en şiddetli bir terrör rejimini yaşatmak suretiyle, rus tarihinin en tanınmış zalim, müstebit (tiran) hükümdarı olarak nam kazanmıştır.


İvan şahsen bukadar zalim, müstebit ve öz oğlunu öldürecek kadar hunhar bir hükümdar olmakla beraber, onun rus tarihindeki rolü çok önemlidir. Hâkimiyetinin normal devrinde, yani Opriçnina'yı kurmadan önce, gerek İdil boyunu zaptetmek ve gerek iç politikada mühim ıslâhat yapmakla Rusya'nın büyümesine ve kuvvetlenmesine yarayan işler yapmıştır. İvan bu bakımdan rus " fatihleri „ nin en büyüğüdür. Saltanatının ikinci devrinde ahalinin her tabakasını dehşet içinde yaşatan onbinlerce insanın can ve malına kıyan Korkunç İvan, öldükten sonra, "büyük bir Çar,, "Fatih,, ve "kahraman,, olarak rus halkının hatırasında yaşamıştır. Kendisi hakkında, bu sıfatlarını tebarüz ettiren, destanlar ve şarkılar tertip edilmiştir. Diğer yandan, Korkunç İvan'ın faaliyeti, Rusya'da merkeziyetçi bir devlet sistemi kurmağa matuf olduğu şeklinde de izah edilmektedir.




RUSYA TARİHİ BAŞLANGIÇTAN 1917'YE KADAR

Prof. Dr. AKDES NİMET KURAT

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak