Çocuk Kitapları, Dergileri
Şimdinin büyükleri, onları çekecek bu kadar çok olanak varken çocukları kitap okusun istiyor. Yaşamın çocuklara göre ayarlanmayıp çocukların ayak altında dolaşmamasına göre örgütlendiği günlerde okuyacak çocuk kitabı yokken, çocukların ders kitabı dışında basılı kâğıtla ilgilenmeleri kaytarma sayılırdı.
Nabi’nin (1642-1712) Hayriyye, Sünbülzade Vehbi’nin (1720-1809) “İtibar eyleme pek hendeseye/ Düşme ol daire-i vesveseye/ Bakub eşkale mukarnas diyerek/ Bir murabbaya muhammes diyerek” tarzında oğluna tutulmayacak meslekler hakkında öğütler verdiği Eütfiyen Vehbi gibi eserler, çocuklara seslense de onların okuyabileceği nitelikte değildir.
Çocuklar için yazan ilk yazar, Hace-i evvel Ahmet Mithat Efendi’dir (1844-1912), Çocuk Melekat'i Uzviyesi, Hikmetli Peder, İstidad-ı Etfal, Babalar ve Oğullar, Peder Olmak Sanatı, Ana Babanın Evlad Üzerinde Hukuk ve Vezaifi adlı eserleriyle büyük ve küçükleri eğitmek istemiştir. Çeviri çocuk kitapları da aynı dönemde başlamıştır: Tercümen Hikâyen Robinson (Vakanüvis Lütfi, 1864), Gülliver’in Seyahatnamesi (Mahmud Nedim, 1872), 80 Günde Devr-i Alem (1875) ve Merkezin Arza Seyahat (Mehmet Emin, 1883), Beş Haftada Balonla Seyahat (1887), Gizli Ada (1889)...
Çocuklar için yazılmamış olan eserlerin, Jules Verne, Alexander Dumas, Walter Scott, Charlotte Bronte gibi yazarların ürünlerinde de olduğu gibi, zamanla çocuklar tarafından sevilip çocuk kitabı haline geldiği görülmektedir. Ömer Seyfettin ile Aziz Nesin en iyi yerli örneklerdir.
Çocuk edebiyatı kavramı eğitim dünyasının içinde gelişmiştir. Bu alanda öncülük İngiltere ve Almanya’dadır. Ezop’un İngilizce çevirisi 1484’de yapılmış, çocuklar için baskısı 1578’de çıkmıştır. Almanca çocuk edebiyatı daha da önce gelişmiş, 1563’de çocuklara yönelik ilk ciddi baskıdan sonra 1657’de ansiklopedik, didaktik yayınlar, 1697’den sonra masallar yayınlanmaya başlamıştır. Çocuk edebiyatında geleneksel ürünlerin ehlileştirilmesi, gerçekçilik, mizah gibi aşama ve unsurların toplumsallıktan kurtulup yazarların bağımsızlıklarına kavuşmaları 1960’lı yılları bulur. Türkiye’de de ilk çeviri döneminden sonra II. Meşrutiyet’le birlikte canlanan çocuk edebiyatı, daha çok militan bir eğitim kaygısıyla verilen ürünlerle, dönemin aydınlarının ‘sorumluluk’ anlayışıyla gelişmiş, kavram 1970’li yıllarda tartışılmıştır.
Alaaddin Gövsa (Çocuk Şiirleri, 1911), Ali Ulvi Elöve (Çocuklarımıza Neşideler, 1912), Tevfik Fikret (Şermin, 1914), Ali Ekrem Bolayır (Çocuk Şiirleri, 1917), M. Fuat Köprülü (Mektep Şiirleri, 1918), Abdullah Ziya Kozanoğlu (Kızıltuğ, 1923; Atlı Han, 1924; Türk Korsanları, 1926, vb.), Mahmut Yesari (Bağrı Yanık Ömer, 1930), Nimet - Rakım Çalapala (Oğuz, 1933), İskender Fahrettin Sertelli (Tahtları Deviren Çocuk, 1936) ve Eflatun Cem Güney 1945’ten itibaren masallarıyla bu alanda eser vermişlerdir.
1970’li yıllarda ünlü yazarlar çocuk edebiyatı alanında eser verdiği gibi, kitap sayısında da belirgin bir artış olur: Talip Apaydın (Doğan Kardeş Üçüncülük Ödülü alan Toprağa Basınca, 1966), Selma Mine (Uzay Yolu, 1973), Yaşar Kemal (Filler Sultanı ile Kırmızı Topal Karınca, 1977), Aziz Nesin (Doğ Güneş Doğ, 1975), Ülkü Tamer (Pullar Savaşı, 1975), Erol Toy (Fareler Cumhuriyeti, 1977), Bekir Yıldız (Ölümsüz Kavak, 1977), Fakir Baykurt (Sakarca, 1977) ve 1963’den beri bu alanda eser veren Gülten Dayıoğlu ile ilk kitabı Küçük Mirasyedi 1969’da, son kitabı Geriye Dönüş 1992’de yayınlanan, 301 çocuk kitabı yazan Kemalettin Tuğcu (1902-1996) sayılabilir.
İlk süreli çocuk yayını 1869’da yayın hayatına başlayan Mümeyyizdir. Çocuklara ilk sayısında şöyle seslenir: ‘“Biz okuyoruz mektebe gidiyoruz çalışıyoruz’ derseniz size şöyle cevap veririz ki biz sizi görüyoruz. Vak’a mektebe gidiyorsunuz cüzler ve kitaplar okuyorsunuz ve akşamlara kadar sallana sallana çalışıyorsunuz. Ama sair milletlerin mekteplerini ve çocuklarının güzel güzel mektebe gidip geldiklerini (...) çalıştıklarını (...) görüyoruz da sizin mektebdeki fırsat buldukça ettiğiniz gürültüleri ve mektebden azad olduktan sonra sokakdaki hallerinizi beğenmiyoruz. (...) Siz ahmak değilsiniz a! (...) ‘Ne suretle terbiye ederlerse öyle terbiye oluruz,’ derseniz ey bakalım şimdi mekteblerde her şey okunacak. Eğer ki çalışıp güzelce öğrenirseniz sözünüz sahih imiş. Bir de size mektebden çıktığınızda sokak ortasında birbirinizle yaka paça döğüşün diye kimse öğretmiyor. Ya buna ne dersiniz. Artık burada suçlusunuz. Ne ise şimdiye kadar olan oldu (...) Böyle sizin gibi sokaklarda döğüşür hiçbir milletin çocuğu kalmadı.”
Mümeyyizden sonra çıkan Osmanlıca çocuk dergileri şunlardır: Sadakat (1875), Et/aZ (1875), Arkadaş (1876), 13 sayı sonra Çocuklara Arkadaş adıyla (1882), Vâsıta-yi Terakki (1883), en uzun ömürlü yayın olan Çocuklara Mahsus Gazete (1896). 1897’den 1904’e kadar, II. Abdülhamid rejiminin yarattığı ortam gereği yeni dergi çıkmaz, 1904’de Çocuk Bahçesi hükümet tarafından önce uyarılır, sonra 15 gün ve nihayet süresiz kapatılır. Meşrutiyet’in ilanından sonra çocuk dergisi yayını ancak 1913’de başlar ama bu yıl 6 çocuk dergisi birden çıkar. Çocuk Bahçesi “Çocuk demek, müstakbel millet demektir. Yaşama kavgasının yarınki askerleri çocuklardır,” cümlesiyle bu dönemin ve iktidarın siyaset ve eğitim anlayışını dile getirir. 1918-1922 yılları arasında savaş koşulları altında çocuk dergisi çıkarılamaz. (İsmet Kür, Türkiye’de Süreli Çocuk Yayınları, Ankara, 1991).
Cumhuriyet’ten sonra çocuk dergileri, eğitim ve eğlence, yerlilik ve çeviri, sanat ve siyaset eğilimleri ve piyasa koşulları içinde evrim gösterir. Ansiklopedist tavırdan çeviri çizgi roman seçkilerine kadar genişleyip daralan yelpazede Çocuk Sesi (1928), Afacan (1934), Ateş (1936), Çocuk Duygusu (1937), Yavrutürk (1938), Cumhuriyet Çocuğu (1938), çizgi roman dünyasında kalıcı bir etki bırakan 1001 Roman (1939), Yavrukurt (1940), Çocuk Alemi (1947) dergileri sayılabilir. Çocuk Haftası (1943) ve Doğan Kardeş etki ve uzun ömürleriyle İkinci Dünya Savaşı döneminden bugüne bağlanan bir köprü niteliği kazanırlar. Doğan Kardeş 1945’den 1978’e kadar yayınını devam ettirir, 1988’de yeniden çıkarılırsa da bu kez başarılı olmaz.
George Orwell ikinci Dünya Savaşı sonrasında İngiliz çocuk dergileri üstüne yazdığı makalesinde, yerli çocuk dergileri karşısında ABD dergilerinin kazandığı başarıyı irdeler. Amerikalılar İngiliz dergiciler gibi okul sistemi içinde kalan bir dünya kurmamakta, toplumsal gerçeklik ve gereklilik adına hareket etmemekte, özellikle teknoloji ve şiddet kullanımı konusunda çok rahat hareket etmektedirler. Türkiye’de çocukların sevdikleri dergilerde ve çizgi romanların başarısında da, çoğunlukla çevrilip aktarılan Amerikan tarzının etkisi görülür. Anne babaların çocuklarını abone ettikleri dergilerle, çocukların harçlıklarıyla aldıkları ve paylaştıkları dergiler arasındaki ayrım bu özelliklere göre yapılabilir. Örneğin, Milli Eğitim Bakanlığı dönem dönem çok iyi maddi koşullarla çizgi roman da dahil binlerle çocuk dergisi basmış fakat hiçbir sonuç elde edememiştir. 1980’li yıllarda kurumların çocuklara yönelik yayınları içinde en başarılısı, gazetenin eki olarak 1972’de yayınlanmaya başlanan ve sonradan bağımsız dergi olan Milliyet Çocuk’tur.
İsmet Kür 1869-1988 yılları arasında 119 yılda 200 kadar çocuk dergisi yayınlandığını tespit etmektedir. Bu birikim sonunda, ders kitaplarındaki tekel rantının paylaşımı kavgası dışında, kamuoyunda yürütülen bir tartışma yoktur.
Çizgi Romanlar
Çizgi romanın adı ‘Teksas Tommiks’ti. Çizgi roman zararlıydı, çünkü bir kere yararsızdı. Evde okulda ders kitapları arasına konulup okunur, mahallede takas edilir veya sinema önlerinde tezgâh açılıp alınır satılır, okuma yazma öğrenmeden ağabeylere okutulur, bütün maceralar ezberlenirdi.
Tommiks’in ağzına içki koymayan, ‘sümüklü’ diye alay edilen bir çocuk olduğunu, iki büyüğünün ise iyi içkici olduğunu, fakat Tommiks’in önderliğini açıkça dillendirmeden benimsediklerini büyükler bilmezdi. Tommiks “vay canına”, “melun” diye küfretmez, bütün alaylara rağmen Suzi’nin kötü pastalarını, eline sağlık deyip sonuna kadar yerdi.
Çelik Bilek ise Rodi’yle birlikte pastoral, komünal bir hayat sürüyordu. Çocuk kahraman Rodi, babasının kabilesine ziyarete gelmiş bir çocuk gibi, iyi bir avcı olarak yetiştirilirken, ebeveyn baskısı görmeden büyüğüyle arkadaş olarak yaşayıp aynı sorumlulukları paylaşırken, seviliyor ve kollanıyordu. Bu hürriyetsever toplumu ezmeye çalışan askerlere karşı umutlu bir mücadele sürdürülüyordu.
1990’lı yılların kahramanı Conan ise iktidar düşkünü, yalnız bir paralı asker, hırslı bir maçodur. Kendisi gibi paralı askerler, haydutlar ve onlardan farklı olmayan barbar ve şehirli iktidarlar dünyasının büyü ve gizem cangılında en fazla ürktüğü anda ‘Crom’ diye mırıldanan, kendi gücünden başka güvencesi olmayan bir profesyonel, çok net bir ilkeldir. Ve Conan, bilgisayar oyunları dünyasındaki benzerleriyle mücadele etmek zorunda kalan, çizgi dünyasının son popüler kahramanıdır.
17. yüzyılda karikatürle birlikte doğan çizgi roman, Fransa’da 1831 ’de yayınlanan La Caricature, İngiltere’de 1851 ’de yayınlanan Punch’la başlayan ilk karikatür dergilerinden sonra, ABD ’de 1890’larda bağımsızlığını kazandı. Joseph Politzer’in World adlı günlük gazetesinde karikatürlü Pazar eki vermeye başlamasıyla basın dünyasında yerini sağlamlaştırdı. 1920’lerde bugüne kadar yaşayan Güngörmüşler, Fatoş, Tarzan, Flash Gordon (Baytekin), Miki Fare, Dick Tracy, Hoş Memo üretildi. İlk çizgi roman dergisi 1933’de çıktı. Süperman’den sonra olağanüstü kahramanlar dizisi başladı ve bunların en başarılıları Batman ile Örümcek Adam oldu. İkinci Dünya Savaşı’na kadar Belçikalı Tenten dışında ABD çizgi roman dünyasındaki üstünlüğünü korudu.
Türkiye’ye 1930’lu yıllarda çocuk dergileri ile giren çizgi romanın ilk yerli ürünü, Cemal Nadir’in Amcabey tiplemesiyle band karikatür biçiminde oldu. 1950’de Hürriyet gazetesi ilk kez çizgi roman da yayınlanan Pazar eki vermeye başladı. Türkiye’de aynı kahramanın serüvenlerinden oluşan ilk çizgi roman dergisi de 1951 yılında yayınlanmaya başlanan Pekos Bill’di. Pekos Bill’in yayını 1953’de durduruldu, fakat Koca Teks adıyla yayının devam etmesi sorun oluşturmadı. On ay sonra muzır olmadığı kararının çıkmasıyla ilk adına döndü. İlk yerli kahraman dergisi Köroğlu da aynı yıl yayınlanmaya başlandı.
1955’de Tommiks, 1956’da Teksas'ın yayınlanmaya başlandığı canlı savaş sonrası dönemde artık çizgi romanda Avrupa da etkisini duyuruyor, çizgi romanın yalnız çocuklar için olmadığı, sanat olduğu tartışılıyordu. İtalya’nın ‘spagetti western’leri doğuracak kovboy maceraları, Belçika’nın RedKid (1946) ve Asteriks’i (1959) dünya çapında etki yaratırken, Türkiye’de uyarlama ve kopya döneminden yerli çizgi romanlara doğru geçiş başlıyordu. Abdullah Ziya Kozanoğlu (1906-1966) ile Ratip Tahir Burak’ın (1903-1977) Orta Asya ve Osmanlı tarihinden esinlenen romanlarından metin ağırlıklı bantlara ve çizgi romanlara geçiş bu dönemde başladı. Birçok karikatürcü çizgi roman çizmeye ve kopistlik yapmaya başlamıştı. 1970’lerde en parlak dönemini yaşayacak olan Turhan Selçuk’un Abdülcanbaz’ı da (1957), Suavi Süalp, Oğuz Aral’ın çalışmaları da bu dönemde çıktı. Tarihi çizgi romanların başlangıcı Kaan 1959’daydı. Kaan 1962’de filme çekildi, 1963’de albüm halinde yayınlanmaya başladığında, 1962’de Akşam gazetesinde tefrika edilmeye başlanmış olan Suat Yalaz’ın Karaoğlan’ı da dergi olarak çıkmaya başlamıştı. 1965’de Karaoğlan ilk kez filme çekildi, türün öteki en sevilen iki kahramanı Ayhan Başoğlu’nun Malkoçoğlu 1965 ve Sezgin Burak’ın Tarkan’ı 1967’de yayınlanmaya başladı.
1970’li yıllarda herkesin kendi çizgi romanı vardı. Kızıl Maske, Mandrake, Kinova, Teks, Tom Braks, Kaptan Swing, Zagor, Mister No, Hasbi Tembeler, Yumurcak, Charlie Brown, Yüzbaşı Volkan, Bahadır, Tolga, Kara Murat, Ustura Kemal, dergi, albüm, gazete tefrikası olarak 7’den 70’e okuyucu buluyordu. Şiddet, korku ve cinselliği ana tema olarak benimseyen kahramanlar, macera ve dergiler ortaya çıktı.
1980’ler neredeyse çizgi romanların sonu oldu. Çeviri yayın ve dergi sayısı azalırken, yerli çizgi romanlar karikatür dergilerinin tarzı haline geldi. 1970’li yıllarda karikatür ve mizah sanatını yönlendirmeye başlayan Gırgır dergisinin dağılmasından ve 1989’da satılmasından sonra çıkan yeni dergiler artık çocuklara değil, gençlere sesleniyordu. 1980-90’ların çocukları çizgi filmlere yöneldiler, çizgi romanların filmlerini seyredip filmlerin romanlarını okudular, onların oyuncaklarıyla oynadılar. Bu dünya bilimkurgu ve bilgisayar dünyasının parçasıydı.
1994’de Yapı Kredi Yayınları Tenten’i, Remzi Kitabevi Asteriks’i nihayet aslına uygun ve nitelikli biçimde yayınlamaya başladılar. Aksoy Yayınlarının Teksas, Tommiks’le başlayan büyük boy ve kaliteli yayınları da nostalji dizisi niteliğinde. Türkçede çizgi roman üstüne yazılan birkaç bilimsel incelemeden biri olan Türkiye’de Çizgi Roman’ın (1996) yazarı Levent Cantek de kitabını bu duygularla bitiriyor: “Tüm olumsuz şartlara rağmen çizgi romanın yazılı basınla birlikte varlığını azalarak bile olsa sürdüreceğine inanıyorum. (...) Bize düşen ise sebebi ne olursa olsun - geçmişe özlem, merak, hastalık veya tutku - bu yayınları takip etmek oluyor.”
Kudret Emiroğlu’nun
GÜNDELİK HAYATIMIZIN TARİHİ
kitabından alıntılanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder