İKİNCİ KATERİNA ZAMANI (1762-1796)
Rusya'da Dvoryanlar monarşisi'nin tesisi, Katerina zamanında iç ıslahat teşebbüsleri
Fransız rasyonalist felsefe tesiri altında kalan Katerina, 1762 de tahta çıkınca, Rusya'yı en iyi kanunlara göre idare etmeği tasarlıyor ve böylelikle Rusya'da mükemmel bir rejim kurabileceğini umuyordu. Memleketi iyi idare edebilmek için evvelâ onu tanımak lâzımdı. Bu maksatla, İmparatoriçe Rusya içinde seyahatler yaptı, Moskova'yı, Kazan'ı ve Baltık eyaletlerini ziyaret etti. İdare başına güvendiği ve yakından tanıdığı kimseleri getirdi. Elizaveta zamanında ehemmiyet kazanmış olan Senato'nun salâhiyetlerini azalttı ve bu müesseseyi ancak idarî bir organ haline koydu. Katerina'nın tahtta sağlamca yerleşebilmesi için birkaç yıl geçmesi icap etti. 1764 de vukubulan, küçük rütbeli Miroviç adlı bir zabitin, Schlüsselburg kalesinde hapsedilen sabık imparator VI. İvan Antonoviç'i kurtarıp tahta çıkarmak teşebbüsü, Katerina'nın mevkiinin henüz pek sağlam olmadığını göstermeğe kâfi idi. Fakat tedricen alınan tedbirler ve iş başına yeni ve sadık adamların getirilmesiyle İmparatoriçe mevkiini tamamiyle sağlamlaştırmağa muvaffak oldu. Bu sıralarda, Katerina'yı tahta çıkarmakta en mühim rol oynayan Orlov biraderlerin İmparatoriçenin gözdeleri sıfatiyle mühim rol oynadıkları görülüyor.
Katerina Rusya'da yeni kanunların tatbikini tasarlıyor ve bunlar sayesinde Rusya'da en mükemmel bir sistem kurabileceğini zannediyordu. 1649 da tanzim edilen "Aleksey Michayloviç kanunnâmesi,, (Ulojenye) nin artık eskidiği ve mevcut hayat şartlarına uymadığı görülmüştü. Yeni kanunları hazırlamak maksadiyle Rusya'nın her tarafından ve muhtelif zümrelerden seçilen murahhaslar toplanmasına karar verildi. Kanunları tanzim edecek meclis toplanıncaya kadar, Katerina, yeni kanunlara esas olmak üzere, kendisi bir taslak hazırladı. "Nakaz,, adiyle şöhret bulan bu eser, devrin en yeni felsefî görüşlerine dayanmakta idi ve en insanî ve ileri fikirleri ihtiva etmekte idi. Katerina'nın 20 bölümden ve 500 maddeden teşekkül eden bu kanun taslağı, Montesquieu'nın UEsprit des lois (kanunların ruhu), Bielfeld'in Instituüons politigues gibi o devrin en yeni görüşlerini ihtiva eden eserlerin bir hülâsası idi; ceza hükümlerinde, o sıralarda henüz çıkmış olan italyan hukukçularından Beccaria'nın "Cünim ve Ceza hakkında,, ki eseri esas tutulmuştu. Katerina'nın "Nakaz„ı (düstur) rusca, fransızca ve lâtince olarak bastırıldı ve Avrupa memleketlerine de gönderildi (1767).
1766 sonunda murahhaslar toplandılar; 565 kişiden teşekkül eden murahhaslar hey'etinin Moskova'da, Granovita'ya sarayında ilk toplantısı açıldı (1767 yazında) ve kanunların tanzimi işine başlandı. Hey'etin çalışmasında muayyen bir plân yoktu. Katerinanın "Nakaz„ı iki defa okundu; birçok küçük komisyonlar teşkil edildi. Fakat çalışmalar esnasında, İmparatoriçe tarafından sunulan proje ile Rusya'daki hakikî durum arasında geçilmez bir ayrılık olduğu görüldü. Katerina da, en mütekâmil kanunlar vazetmek hevesini kaybetti ve toplantının çalışmalarına karşı soğudu; ve nihayet 1778 sonunda, bu çalışmalardan bir şey çıkmayacağını görünce, murahhasları geri gönderdi. Katerina Rusya'ya en iyi ve insanî kanunları tatbik fikrinden vazgeçti ve Rusya gibi geniş bir ülkede her şeyden önce merkeziyetçi ve çok kuvvetli bir monarşi idaresinin bulunması lâzım geldiğine kanaat getirerek, rejimini kuvvetlendirmek yolunda yeni yeni tedbirler almağa başladı. Bu tedbirler arasında, "dvoryan,, (küçük asîlzade) lerin mevkiini yükseltmek ve tahtı bu zümre sayesinde sağlamlaştırmak prensibi başta geliyordu.
1762 de çıkarılan bir kanunla, "dvoryan,, ler devlet hizmetine girip girmemek hususunda serbest bırakılmışlardı. Halbuki çiftlik sahibi "dvoryan,, lere bağlı köylülerin durumu büsbütün fenalaştı. Çiftlik sahipleri 'pomeşçik'ler, köylülerin tam manasıyle efendileri mevkiine çıkartıldılar; onları istedikleri gibi istismar etmek ve küçük bir suç yüzünden Sibir'e sürmek hakkını haizdiler. Bunun üzerine köylüler arasında ayaklanmalar oldu; ve bunları yatıştırmak için hükümet tarafından asker kullanılması icap etti. Bu gibi olaylar ise, Katerina'nın rasyonalist felsefî görüşleri tesirini gün geçtikçe azalttı ve İmparatoriçe istibdat rejiminin şampiyonu olmak yolunu tuttu.
Puaev (Pugaçof isyanı) (1773-1775)
Katerina zamanının en mühim iç olaylarından biri Pugaçev (Pugaçof) isyanıdır. Bu hareket, Aleksey Michayloviç zamanındaki Stenka Razin ayaklanmasına benziyordu, ve birçok bakımdan aynı sosyal şartlar ve âmiller ile meydana gelmişti.
Rusya'nın 1757 de, Prusya'ya karşı açtığı harbi, 1768 denberi Türkiye'ye karşı yaptığı harb takip etmişti. Harbler dolayısıyle vergiler artmış, dvoryan'lere verilen hizmet serbestliği neticesinde köylülerin durumu büsbütün fenalaşmıştı; bunun üzerine aşağı tabaka arasında hükümete karşı memnuniyetsizlik çoğaldı. 1771 de İç Rusya'da müthiş bir taun hastalığı başgöstermişti; yalnız Moskova'da günde 1.000 kişi ölüyordu. Hastalığa karşı devlet tarafından alınan tedbirler ahaliyi büsbütün kızdırdı; öyle ki halk kitlesi Moskova başpiskopusunu öldürdü ve paytahtta kargaşalıklar başgösterdi; halkı yatıştırmak için silâh kullanmak mecburiyeti hasıl oldu. iki yıl sonra da Yayık nehri boyunda bir ayaklanma patlak verdi. Bunun başında, aslen Don kazağı olan Yemel'yan Pugaçev adlı bir kazak bulunuyordu. Prusya seferine iştirak eden, Türklere karşı dövüşen, sonra "kaçak,, vaziyetine düşen Pugaçev, bu defa Yayık Kazakları arasına gitmiş ve kendine çar III. Petro (yani Katerina'nın kocası) adını vererek, 1773 te isyan bayrağını kaldırdı. Pugaçev, meşru bir hükümdar olan ve Petersburg'daki beyler tarafından tahtından indirildiğini iddia eden III. Petro olarak, "zalimler rejimine karşı harekete geçtiğini ilân etmekle, hükümetten memnun olmayan Yayık Kazaklarını, köylü tabakasını, Başkurtları ve umumiyetle bütün gayrı rus unsurunu kolaylıkla elde etti. Bundan dolayı Pugaçev hareketi, çiftlik sahiplerine, devlet rejimine karşı sosyal bir ayaklanma mahiyetini aldı. Yayık nehri üzerindeki birçok kale (Orenburg şehrinden başka) Pugaçev'in eline düştü. Toplar ve tüfeklerle silâhlı olan ve sayıları 25 bin kişiyi geçen Pugaçev'in adamları, Volga istikametinde ilerleyerek, birçok kasaba ve şehiri ele geçirdiler; alınan yerlerdeki "dvoryan,, malikâneleri yağma edilmekte, çiftlik sahipleri, zabitler ve hükümet memurları öldürülmekte, köylülerin serbest oldukları ve her nevi mükellefiyetten kurtulmuş oldukları ilân edilmekte idi. Ural-îdil sahasındaki Başkurtlar ve Kazan Türkleri kitle halinde Pugaçev'a katılarak, ayaklanmaların kuvvetini artırmakta idiler. Hareket sahası Kazan şehrine kadar yayıldı. Hükümet kuvvetleri Türkiye'ye karşı harpte ve Lehistan'daki ayaklanmayı yatıştırmada meşgul olduklarından, isyanı bastırmak için kâfi miktarda asker yoktu. Durum çok ciddîleşince, Katerina, general Bilikov'u isyan sahasına gönderdi. Moskova'da bile asayişin bozulduğu ve havanın çok gerginleştiği nazarı itibara alınırsa, hükümetin telâş etmeğe haklı olduğu anlaşılmaktadır. Bilikov, toplayabildiği muntazam kuvvetlerle Pugaçev'a karşı yürüdü ve Kazan yakınından başlayarak, temizleme hareketine girişti. Pugaçev, Ural sahasına çekildi ve hareket yatışır gibi oldu. Fakat Bilikov'un ölmesi üzerine, 1774 ilkbaharında ayaklanma yeniden alevlendi. Salavat Yulay'ın idaresindeki Başkurtlar ve Pugaçev'in Kazakları yeniden vaziyete hâkim oldular. Kazan yeniden tehlikeye maruz kaldı. Hükümet kuvvetlerinin oraya yetişmesi üzerine, Pugaçev, Volga'nın sağ (batı) tarafına geçti ve Sura ırmağına kadar ilerleyerek, Penza ve Saratov şehirlerini ele geçirdi. Moskova civarında bile telâş başgösterdi. Pugaveç'in kuvvetleri bu defa Tsarıtsm (Stalingrad) şehrine hücum ettilerse de, ele geçiremediler. General Michelsohn ve Suvorov'un kıtaları Pugaçev'i kovalayarak, Yayık nehrine doğru ilerlediler. Hükümet kuvvetleri her tarafta vaziyete hâkim olunca, Pugaçev, en yakın arkadaşları tarafından ele verildi ve Moskova'ya getirilerek, 1775 te, idam edildi. İsyana katılanlar da şiddetli cezalara çarptırıldılar. Bu suretle, Katerina'nın rejimine karşı yapılan bir "halk hareketi,,, kana boğularak yatıştırıldı. Pugaçev'in yardım isteyerek, Osmanlı padişahına bile müracaat ettiği anlaşılıyor; o, bu hususta Don Kazakları ve Başkurtları taklid etmişti. Fakat, Türkiye'yi idare edenler Rusya'nın içinde patlak veren bu büyük ayaklanmadan faydalanmak imkânını bulamadılar. İsyan bastırılınca, köylü tabakasının ve bilhassa başkurt ve tatar ahalinin durumları eskisine nisbetle bir kat daha ağırlaştı. Mamafih bu kıyamın bazı tesirleri de görüldü;
Katerina hükümeti, Rusya'ya tabi Müslüman ahaliyi kazanmak maksadiyle, evvelki devirlerde tatbik edilen şiddetli tedbirlerin bazılarını yumuşattı ve hatta evvelce yasak edilen, cami ve medreselerin binasına izin verdi.
Rusya Müslümanları Müftülüğünün kurulması (1789)
Pugaçev isyanında Ural-idil sahasındaki Müslüman-Türk (Kazan Türkleri Başkurt, Kazak) ahalinin Katerina hükümetine karşı ayaklananlara kitle halinde katıldıkları görülmüştü. Bunun başlıca sebebi, daha evvelki hükümdarlar zamanında Müslüman tabanın maruz kaldığı şiddetli tazyikler olduğu aşikardı. Katerina bunu nazarı itibara alarak, 1788 yılında Rusya Müslümanlarının din işlerine bakacak bir müessese kurulmasını uyguladı. Merkezi Ufa şehrinde olan, fakat, "Orenburg Müslüman Ruhani Meclisi,, adını taşıyan bu müessesenin vazifesi "mollalar (hocalar) ve başka Müslüman ruhanilerini tayin etmek ve Rusya'da Müslüman ruhani mansabı sahiplerini idare etmek „ idi. Rusya'daki bütün Müslümanlar için müftü tayin edilmesi hususunda Senatoya bir ferman verildi. Ufa'daki "Müslüman Ruhaniler Meclisi,, 1789 yılında tesis edildi, ve ilk müftü olarak da, Muhammedcan Hüseyin adlı, rus hükümetinin itimadını kazanan biri tayin edildi. Bazı şehirlerde büyük camilerin inşasına izin verildi. Katerina bu hareketleriyle islâm ahaliyi kazanmak siyasetini güdüyordu. Nitekim rus hükümetinin bu gibi tedbirleri bazı müsbet semereler verdi.
Devlet İdaresinde bazı değişiklikler, 1775 ve 1785 reformları
Büyük Petro zamanında Rusya'nın " guberniya » (gouvernement) lere bölündüğünü ve buna göre bir teşkilât kurulmak istendiğini görmüştük. Fakat bu sahada fazla bir gelişme olmamıştı. Katerina tahta çıktığı zaman Rusya idarî bakımdan 20 vilâyetten (guberniya) ibaretti. Bu defa, 1775 yılında çıkan bir kanunla yeni taksimat yapıldı, ve 300-400.000 nüfusun yaşadığı saha bir "guberniya,, olarak tesbit edildi; her guberniya'da 20-30.000 ahali ihtiva eden "uyezd, (kaza) ler teşkil edildi. Böylelikle bütün Rusya 50 guberniyaya bölündü. Vilâyetlerin başındaki vali (gubernator - gouverneur) lere geniş salâhiyetler verildi, ve idare mekanizması iyileştirildi, mahkeme işleri de daha iyi bir düzene kondu. 1785 te çıkarılan bir kanunla da, her vilâyet dahilindeki "dvoryan,,lerin bir cemiyet (korporasyon) halinde faaliyetleri hakkı tanındı ; buna göre, her üç yılda bir defa vilâyet merkezinde toplanan dvoryan'ler kendi reislerini seçiyorlar ve kendilerini ilgilendiren işleri takib edebiliyorlardı; dvoryan'ler, devlet hizmetinden, vergilerden ve her nevi mükellefiyetten serbest tutuluyorlardı. 1785 kanunu ile, bu suretle, " dvoryan „ ler zümresi en yüksek imtiyazlı bir sınıf haline getirilmiş, ve Katerina rejiminin ana direği derecesine çıkarılmışlardı. Aynı yılda şehir ahalisi ve şehir teşkilâtına bazı imtiyazlar verilmiş ve şehir idaresine daha çok muhtariyet bahşedilmişti. Memurların 14 dereceye, ve tüccarların "gilda,, idari bölümleri muhafaza edildi.
"Dvoryan,, ve şehirler için imtiyazlar verilirken, köylülerin durumunda iyiliğe doğru bir değişiklik yapılmadı. Katerina felsefi görüşlerinin tesiriyle köylüleri serflikten serbest bırakmayı düşünecek kadar ileri gitmiş olmakla beraber, pratik sahada hiç bir tedbir alınmadı. Bilâkis, pomeşçik ( çiftlik sahibi ) dvoryan.' lere geniş imtiyazlar verilmekle köylülerin toprak serflikleri nizamı çok daha şiddetlendi. Vergilerin, mükellefiyetlerin ağırlığı büsbütün aşağı tabaka üzerine yükletilerek, " Krepostnoye pravo,, (serflik) en yüksek derecesini buldu. Pugaçev isyanı ve fransız ihtilâli tesirleriyle Katerina "köylü meselesi„nde büsbütün evvelki görüşlerinden vazgeçmiş ve tam bir "dvoryan,, zümresinin hâkimiyetini prensip ittihaz etmişti. Rusya'daki köylü durumunun fecaatini tasvir eden Radişçev'in (Petesburg'dan Moskova ya seyahat, 1790), Katerina tarafından takibata uğratılarak Sibir'e sürülmesi, bu hususta bir fikir vermeğe kâfidir.
Katerina zamanında dış siyaset ve fütuhat
Lehistan meselesi (1363-1773) ve Lehistan'ın bölünmesi (1772, 1793, 1795)
III. Petro zamanında rus hükümeti Prusya kralı Büyük Friedrich'e karşı tam bir dostluk siyaseti takip etmiş ve böylelikle Prusya'nın "Yedi sene harbi„nden muzaffer olarak çıkmasını sağlamıştı. Katerina tahta çıkınca, Friedrich'e karşı dostluğa nihayet verildi ise de, Prusya'ya karşı düşmanca bir durum da alınmadı. Rusya, Avrupadaki harb karşısında tam bir bitaraflık siyasetini takibe başladı. Katerina'yı Rusya'dan ziyade Lehistan'daki durum ilgilendiriyordu. Leh kralı III. August son günlerini yaşamakta idi. "Kralsızlık,, zamanı yaklaşmıştı. Büyük Petro'danberi, Rusya Lehistan'da nüfuz kazanmış olduğundan, tahta Rusya'nın işine gelecek birinin çıkarılması gerekiyordu. Tam bu sıralarda Litvanya'daki ortodoks ahalinin başı olan Belorus piskopusu himaye isteyerek Katerina'ya müracaat etti. Lehistan'daki nizama, "Altın hürriyete, göre, leh asilzadelerinin geniş hürriyet hakları vardı. Kral seçilirken, Seym'e (Diyet meclisi) iştirak eden asilzadelerden ancak biri "liberum veto,, (mümanaat serbestisi) hakkını kullandı mı, seçim yapılamazdı. Bundan ötürü, leh siyasi durumu çok karışık bir manzara arzetmekte ve dışardan siyasi nüfuzlara kolayca maruz kalmakta idi. Seym kararlarından memnun kalmayan zümreler haklarını müdafaa ve başkalarına kabul ettirmek maksadiyle "konfederasyonlar teşkil ediyorlar ve mücadeleye başlıyorlardı.
Bu durumlar, Lehistan'ın siyaseten büsbütün zâfa uğramasını mucip oluyordu. 1763 de kral III. August öldü. Katerina'nın arzusu üzerine leh tahtına, Stanislav Poniatowski seçildi ve IV. August adiyle tahta çıktı. Poniatowski, Katerina'nın gözdelerinden (aşıklarından) olup, Rus imparatoriçesinin nüfuzu ve tesiri altında idi. Lehistan tahtına çıkması üzerine, Varşova'daki ruş elçisi Lehistan'ın iç işlerine büyük bir salâhiyetle karışmağa başladı. Lehistan'ın ortodoks ahalisi bu defa katoliklerle aynı hakları istediler. Katerina, Prusya kralı büyük Friedrich ile anlaşarak "Dissident,, lere ( katolik olmayanlar ) katoliklerle aynı hakların tanınması esasını kabul ettiler. Fa-kat leh Diyet meclisi (Seym) buna red cevabı verdi. Katerina bu silâh kuvvetine müracaatla, Varşova'yı rus kuvvetleri tarafından işgal ettirdi; bunun üzerine Seym "Dissident» lerin hakkını tanıdı (1767). Rusya ile Lehistan hükümeti arasında 1768 de yapılan bir anlaşma gereğince, Katerina, Lehistan ve Litvanya'nın devlet idaresindeki sistemi değişmeksizin devam ettirileceğini garanti ediyordu; bununla Lehistan'da adeta rus himayesi kaim olmuş gibiydi. Bu durum ise Lehistan'da Rusya'ya karşı bir reaksiyon uyanmasını mucip oldu; yer yer "Konfederatsiya„lar teşekkül etmeğe başladı; bunlardan en mühimi Bar şehrindeki idi. Bu harekete karşı ortodoks ahaliden teşekkül eden serseri çeteleri, "haydamak,, lar, harekete geçtiler; Lehistan bir iç harbe sahne oldu. Bunun üzerine Katerina Lehistan'a rus kuvvetleri sevketti. Ruslar, "haydamakları yatıştırdılar ve "Konfederat„lara yardıma başladılar; Avusturya da bunları himaye etmekte idi. Karıkşılık uzayınca, Rusya ve Avusturya da Lehistan'a askerî kuvvet gönder-diler. Bununla Lehistan meselesi, üç devlet meselesi halini aldı. Bir müddettenberi Katerina ve Prusya kralı Büyük Friedrich arasında Lehista'nın bir kısmını paylaşmak için konuşmalar yapılmıştı. Katerina Lehistan'ı tamamiyle Rusya'ya katmağı düşündüğünden, Prusyalıların işe karışmasını arzu etmiyordu. Bu defa üç devlet Lehistan'da yaptıkları askerî hareketlerin masraf karşılığı olarak, bazı mıntakaları kendilerine almağa karar verdiler. Buna göre, Rusya - Belorusya (Beyaz Rusya) yı; Prusya - Büyük Lehista'nın bir kısmını (Brandenburg ile Doğu Prusyayı ayıran sahayı);; Avusturya da —Galiçyayı aldı. Bu suretle 1772 de Lehistan'ın ilk bölümü vukubuldu. Bu karar leh Seym'i tarafından tasdik edildi.
Lehistan arazisinden mühim bir kısmının yabancı devletlere bırakılması, leh vatan severleri arasında bir "uyanış,, hareketini mucip oldu. 3 mayıs 1791 kararıyle Seym (Diyet Meclisi) Lehistan'ın anayasasını değiştiren, veraset yolu ile babadan oğula geçen bir krallık sistemini kabulden başka Fransa'daki inkılabının tesiriyle bazı diğer değişiklikleri de onayladı. Buna karşı leh muhafazakâr çevreleri ayaklandılar ve müdahale ricasiyle Katerina'ya müracaat ettiler. Rusya imparatoriçesi hemen büyük bir ordu göndererek Varşova'yı işgal ettirdi (1792). Prusya kralı da, Lehistan'ın batı mıntakalarına asker sevketti. Yapılan müzakereler neticesinde, Rusya ile Prusya Lehistan'dan yeniden birçok yer aldılar. Rusya'ya — Volıynya, Podolya ve Minsk bölgesi düştü. Danzig ve büyük Lehistan sahası Prusya'ya katıldı. Bu suretle, 1793 te Lehista'nın ikinci bölümü yapıldı.
Lehistan'ın ikinci taksimi Leh milliyetperverleri arasında büyük bir heyecanı mucip oldu. Gizli komiteler teşekkül etti.
Fransa'ya ve diğer Avrupa memleketlerine sığınan leh milliyetçileri, "3 Mayıs Anayasası,, namına Lehistan’ın hürriyeti ve bütünlüğü için mücadeleye giriştiler. 1794 te Lehistan'ın muhtelif bölgelerinde ayaklanmalar oldu. Hareketin başında Tadeusz Kosciuszko (Tadeyuş Kostüşko) adlı büyük bir vatanperver ve kumandan bulunuyordu. Lehli'ler. Varşova'daki rus askerlerine hücumla, paytahtlarını kurtardılar; millî bir leh hükümeti teşekkül etti ve müstevlilere karşı çetin bir mücadele başladı. Katerina, Rumyantsev ve Suvorov adlı en tanınmış rus generallerinin kumandasında, Lehistan'a büyük bir ordu gönderdi. Çetin ve çok kanlı savaşlardan sonra leh mücahitleri yenildiler. Varşova yeniden Rusların eline düştü ve Lehistan'ın istiklâl savaşı kanla boğuldu. Rus kuvvetleri Lehistan'ın bir kısmında harekette bulunurlarken, Prusya ordusu batı mıntakalarını işgal etmişti. Ruslar ve Almanlar vaziyete hâkim olunca leh kralı IV. August tahtından vazgeçti ve ikamet yeri olarak Petersburg'u seçti. Prusya, Rusya, ve Avusturya hükümetleri bu defa Lehistan devletini büsbütün ortadan kaldırmağa ve leh arazisini aralarında paylaşmağa karar verdiler. Üç devlet arasında yapılan uzlaşma gereğince: Rusya - Litvanya ve Kurlandiya sahasını; Varşova dahil olmak üzere Lehistan'ın merkez kısmını, Prusya ; Krakovya ve Lublin şehirleri ve bölgelerini de Avusturya aldı. Bununla Lehistan'ın üçüncü taksimi yapıldı (1795). Katerina'nın Lehistan işlerine karışma siyaseti, nihayet Lehistan'ın büsbütün ortadan kalkmasını mucib oldu. Rusya bu suretle daha Korkunç İvan zamanından beri siyasî bir program olarak takibine başlanan siyasî amacına ulaşmış oldu; Rusların başında bulunan bir "alman karısı,, bu suretle Rusya'nın uzun zamandan beri düşmanı olan Lehistan'ın büsbütün ortadan kalkmasını ve Rusların batı istikametinde geniş ülkeleri ele geçirmesini tahakkuk ettirmişti.
Rus - Türk Savaşları (1768 -1772); Küçük Kaynarca (1774) ve Yaş Barışı (1791)
Rusya'nın Lehistan'da nüfuz kazanması, Türk devlet adamlarını telâşa düşürmüştü. Lehistanda, Türkiye'ye düşman bir devletin yerleşmesinden doğacak neticeler çoktanberi anlaşılmıştı. gar konfederat'larından bazılarının rus askerlerinden kaçarak Osmanlı topraklarına sığınmaları, rus hükümetinin hiddetini mucip oldu. Ruslar âni bir baskınla Osmanlı arazisine girdiler, mülteci Lehlilerle birlikte birçok islâm ahaliyi de öldürdüler. Bunun üzerine, 1768 de Türkiye Rusya'ya harb ilân etti. Rusların Lehistan'da meşgul olmaları, Türkler tarafından bir fırsat telâkki edildiği anlaşılmaktadır. Fakat Osmanlı ordusunun hazırlığı fena idi ve iyi kumandanları yoktu. Bundan ötürü, bir Türk ordusu 1769 da Hotin kalesi yanında Ruslara yenildi. Bunun üzerine, Ruslar Tuna boyuna doğru ilerlemeğe başladılar. 1770 te, rus başkumandanı Rumyantsev'in 30 bin kişilik bir kuvveti, Kartal'ın biraz kuzeyinde, 180 bin kişilik bir Türk ordusu tarafından kuşatıldı. Fakat Ruslar karşı hücuma geçerek, disiplinleri ve hazırlıkları zayıf olan Türk kuvvetlerini perişan ettiler: bununla harbin gidişatı tamamıyla Rusların lehine döndü. Bütün rus ordusunun Balkanlara inmelerine ancak Tuna nehri mani oldu, hatta Rumyantsev'in kıtaları bazı noktalarda Tuna'yı geçip Balkanlara girdiler; mamafih Ruslar burada tutunamadılar ve Tuna'nın kuzey sahiline çekildiler. Buğdan ve Eflak, Ruslar tarafından işgal edildiği zaman ikinci bir rus ordusu Kırım'a girdi ve orada sağlamca yerleşti.
Türkler için daha büyük felâket, hiç beklenmedik bir yerden geldi. Kont Aleksey Orlov'un idare ettiği bir rus donanması Baltık denizinden hareketle Akdenize geçti, ve Orlov'un teşvikiyle Mora'da Rumlar isyan çıkardılar. Rus donanması Sakız adası açıklarına geldi ve Çeşme'de vukubulan deniz muharebesinde Türk donanmasını imha etti. Ruslar bu suretle Adalar denizinde de hâkim oldular. Bu durum üzerine Babıâli telâşa düştü ve barış müzakerelerine başlanmasını istedi. Tuna'nın güney sahilindeki rus karargâhının bulunduğu Küçük Kaynarca mahallinde, 1774 te imzalanan barışla Türkiye, Rusya tarafından ileri sürülen ağır şartları kabul etti. 28 maddeden ibaret olan bu barışın en mühim maddeleri şunlardı: Karadeniz'in kuzey sahilinde (Kırım dahil) ve Azak denizi çevresinde yaşayan bütün Tatarlar, Osmanlı padişahının hâkimiyetinden çıkıp, müstakil olacaklar; Azak, Kerç ve Kılburun kaleleri Rusya'ya bırakılacak; Rusya, Osmanlı Devleti dahilindeki ortodoks tebanın kiliselerini himayesi altında bulunduracak; Türkiye'de rus teb'ası ve tüccarları ayrıca himaye görecekler; Türkiye harb tazminatı olarak yüksek bir meblağ ödeyecekti. 1774 te akdedilen Küçük Kaynarca barışı ile Rusya kat'î şekilde Karadeniz sahillerine ulaşmış, ve çok mümbit ve geniş arazi elde etmişti; Kırım Hanlığının Rusya'ya katılması için ilk adım atılmıştı; en ehemmiyetli nokta da: Rusya, ortodoks teb'ayı himaye bahanesiyle, Türkiye'nin iç işlerine karışmak imkânını elde etmişti. Bu itibarla Küçük Kaynarca barışı, Rus Türk münasebetlerinde bir dönüm noktası olup, Rusya'nın Osmanlı İmparatorluğunu yıkmak yolunda en büyük muvaffakiyeti teşkil etmekte idi. Katerina, bununla da iktifa etmiyerek, Türkiye'yi büsbütün ortadan kaldırmayı düşünüyordu; İstanbul merkez olmak üzere Rusya'nın himayesi altında bir "Rum İmparatorluğu,, kurmayı tasarlıyordu. Fakat Katerina bu tasarısını gerçekleştiremedi; Türkiye, henüz tasfiye edilecek kadar zayıf bir devlet değildi.
Kırım'ın elden gitmesi, Türkiye'de büyük bir reaksiyon uyandırdı. Fransa ve İngiltere hükümetleri de el altından Rusya'ya karşı Babıâli'yi harbe teşvik etmekte idiler. Osmanlı devletiyle İsveç arasında askerî bir ittifak akdedilmişti. Bu durum karşısında Türkiye. 1787 de Rusya'ya karşı harb ilân etti. Harbin başlangıcında durum Rusya'nın aleyhine döndü; büyük bir rus donanması Karadeniz'de fırtına yüzünden battı, rus kuvvetleri Özü (Oçakov) kalesi yanında saplanıp kaldılar. Ancak Özü kalesinin düşmesi rus kuvvetlerinin ilerlemesine yol açtı. Rus başkumandanı Suvorov, 1789 da Fokşani yanında büyük bir zafer kazandıktan sonra, Tuna üzerindeki kuvvetli bir kale olan İsmail, Ruslar tarafından hücumla alındı (1790). Suvorov, bazı ehemmiyetsiz hadiseleri bahane ederek, İsmail şehrindeki Türk ahalisini kamilen katlettirdi. Harp durumu tamamiyle Rusların lehine dönmüş olduğundan, Babıâli barış müzakerelerine başlamak zorunda kaldı. 1791 de Yaş şehrinde akdedilen barış şartları gereğince: Türkiye, Kırım'ın Rusya'ya ilhakını tanıdı, Özü kalesi Ruslar'a bırakıldı; Dnestr (Turla) nehri Rusya ile Osmanlı devleti arasında "ebediyen,, sınır olarak tesbit edildi; Kafkaslar'da da Kuban nehri sınır teşkil edecekti. Bu suretle Küçük Kaynarca'da Türkiye'ye kabul ettirilen şartlar, Yaş barışı ile bir daha ağırlaştırıldı; Rusya'nın Türkiye'ye karşı askerî üstünlüğü, artık su götürmez bir hakikat olmuştu.
1768-1772, 1787-1790 yılları Türk savaşları neticesinde elde edilen geniş ve münbit saha, yeni Rusya (Novorossiya) ve Tavrida (Kırım Hanlığı), Ruslara yeni bir kolonizasyon faaliyetine yol açtı. Katerina tarafından bu işe memur edilen Potemkin, çok az bir zamanda büyük işler yaptı. Nikolayef ve Cherson şehirlerinde tersaneler tesis edildiği gibi, Karadeniz rus donanmasına üs olacak Sivastopol kalesinin temelleri de atıldı; Orta Dnepr boyunda da Yekaterinoslav (bugünkü Dneprostroy) şehri kuruldu; Rusya'nın birçok yerinden muhacirler celbedilerek, yeni zaptedilen mmtakalarda rus hâkimiyetinin sağlamlaştırılmasına çalışıldı.
Katerina'nın "Türk siyaseti,, sayesinde, Rusya, daha Kiyef Rusyası devrinde ulaşmak istediği Karadeniz'e inmek amacı gerçekleşmiş olduğu gibi, yüzyıllar boyunca Rusya'nın güney mıntakaları için daimî bir tehlike teşkil eden Kırım Hanlığı da ortadan kaldırılmış oldu. Katerina Osmanlı İmparatorluğunu tasfiye etmek, Boğazları ele geçirmek politikasını prensip ittihaz etmekle ilerideki rus fütuhat emellerine bir istikamet vermiş oldu.
Türk harbi devam ederken, İsveçliler de Rusya'ya harp açtılar. İsveç donanması 1788 ve 1789 da Petersburg'a hücum etmek teşebbüsünde bulundu ise de, geri püskürtüldü. Finlandiya'daki İsveç kara ordusu da fazla bir gayret gösteremedi. Ruslar da, kuvvetlerinin azlığı yüzünden harekete geçemediler. Bu durum karşısında 1790 da Rusya ile İsveç arasında, harbten evvelki durum muhafaza edilmek şartıyle, barış akdedildi.
Katerina zamanında edebiyat ve ilim
Petronun Rusya'yı "ilim yayma,, siyasetinin ilk semereleri Eiizaveta zamanında görülmeğe başlamıştı. Archangelsk bölgesi köylülerinden olan Lomonosov, yaşı geçmiş olduğu halde Moskova'ya gelmiş, tahsile başlamış ve nihayet Almanya'da müsbet ilimleri öğrenmiş ve Rusya'ya döndükten sonra, İlimler Akademisine tayin edilmiş ve profesörlüğe yükseltilmişti. Lomonosov, yalnız kimya, fizik ve tabii ilimlerle uğraşan ilk rus âlimi değil, aynı zamanda rus grameri ve rus tarihiyle de meşgul olan ilk Ruslardan biridir. Yine Elizaveta zamanında ilk rus edibleri de belirmişlerdi: Tred'yakovski ve Sumarokov. İlimler Akademisinin daha iyi bir duruma getirilmesi (1747), ve Moskova'da bir Üniversitenin açılması (1755) bu devrin en mühim ilmî hareketleri oldu.
Katerina gibi çok okumuş ve devrin fikir hareketleriyle yakından ilgisi olan bir hükümdarın tahtı işgal etmesi, Rusya'da edebiyat ve ilim hareketinin inkişafına imkânlar verdi. İmparatoriçe bizzat kendisi edebî eserler yazar ve hatta mecmualar çıkarırdı. Derjavin ve Fonvizin gibi, klâsik rus edebiyatının ilk mümessilleri bu zamanda sahneye çıktılar. Bu sıralarda Rusya'da "farmasonluk» yayılmağa başlamıştı; bu hareket önceleri Katerina tarafından müsamaha ile karşılandı ise de, sonraları şüphe uyandırdı ve takibata uğradı. Bu devrin en faal ve mümtaz şahsiyetlerden biri de edib Novikov'tur. 20 cilt tutarında eski rus tarih vesikalarını yayınlayan Novikov, Rusyada kitap ve mecmua neşri işinde büyük bir rol oynadı ve ilk kitap mağazalarını açtı. Novikov, sonraları Katerina'nın takibatına uğradı ve Katerina'nın ölümüne kadar hapishanede kaldı. İlk ilmî rus tarihi (Tatişçev'in eseri) de bu zamanda basılmıştır. Knez Şçerbatov tarafından da mufassal bir "Rusya tarihi,, hazırlandı. Bu suretle Katerina'nın zamanı rus kültür hayatında büyük bir inkişafa ve ilerlemeye yol açmış oldu.
Katerina'nın karakteri ve ölümü
Küçük bir alman prensinin kızı iken, tesadüf eseri olarak, Rusya gibi büyük ve geniş bir devletin başına geçen Katerina, pek kısa bir zamanda kendisini halis bir rus gibi göstermiş ve rus ahalisinin sempatisini kazanarak hakikî bir rus çariçesi gibi hareket edebilmişti. Gayet enerjik ve çok zeki olan Katerina, devlet idaresini eline almış ve istediği gibi çevirmeğe başlamıştı. Kendisine Panin ve Bezborodko gibi mümtaz politikacılar, Potemkin gibi çok enerjik idareci ve Rumyantsev ile Suvorov gibi sivrilmiş generaller yardım etmişlerse de, daima kendi çizdiği yoldan yürümesini bilmişti. Katerina bilhassa fütuhat siyasetini takib bakımından Büyük Petro'yu andırmaktadır. Başta fransız filozoflarının tesiriyle insanî idareye meyli olduğu halde, az sonra tam bir müstebit rejim kurmuş ve her türlü yeni fikir ve hareketlerin düşmanı kesilmişti. Katerina çok genç denecek kadar bir yaşta dul kalmıştı. Kendisinin ahlâkça çok zayıf olduğu, Orlov kardeşlerden başlayarak birçok aşığı bulunduğu ve erkeklerle düşüp kalkmaktan fazlasıyla hoşlandığı biliniyor. Fakat, Katerina devlet işlerinde hiçbir "aşığının tesiri altında kalmazdı.
III.Petro'dan, Pavel adında bir oğlu vardı. Fakat oğlundan kat'iyyen hoşlanmaz ve daimî nezaret altında bulundururdu; hatta kendisinden sonra, Pavel'in oğlu Aleksandr'ı tahta çıkarmayı tasarlıyordu; mamafih bunu gerçekleştirmeden 1796 yılında öldü. Katerina'ya, Rusya'nın büyütülmesi işinde yaptığı hizmetlerden ötürü "Büyük,, lâkabı verilmişse de, bu lâkab tutunamamıştır. Mamafih II. Katerina'nın, I. Petro'dan sonra, rus tarihinin en büyük hükümdarlarından biri olduğunda şüphe yoktur.
Pavel Petroviç zamanı (1796-1801 ) Pavel zamanında iç olaylar
42 yaşına kadar daimî bir nezaret altında tutulan Pavel, tahta çıkınca Katerina tarafından konulan birçok nizamı değiştirmek maksadiyle yeni yeni tedbirler almak istedi. Gayet kaba, katı tabiatlı ve gabi bir adam olan yeni imparator, devlet idaresinde hiçbir tecrübesi olmadığı gibi, anlayış sahibi de değildi; bundan ötürü, annesi tarafından tatbik olunan sistemi bozmak isterken, ancak küçük meselelerle meşgul olabiliyordu. Bütün devlet idaresinde askerî bir nizam tatbikini arzu ediyordu. Yaptığı "yenilikler» den en mühimi, askerî üniformayı ve talimi Prusyalılarınkine benzetmek oldu; askerlere çok şiddetli muamele yapılır ve arkası kesilmeyen resmî geçitler tertib edilirdi. Pavel, Büyük Petro tarafından çıkarılan "taht veraseti,, kanununu (hükümdarın aynı sülâleden olmak üzere istediği kimseye tahtı bırakmak hakkı) değiştirdi, ve 1797 de yeni bir kanunla tahtın babadan büyük oğluna, eğer oğlu yoksa en yaşlı biradere geçmesi esasını kabul etti; hükümdar ailesinden her birine malikâneler tayinini de tesbit etti. Bu kanunlar, Rusya İmparatorluğunun sonuna kadar mer'iyette kaldı.
İmparator Pavel'in emri üzerine idarede birtakım yeni usullerin tatbike başlaması karışıklıklara sebebiyet verdi. Pavel, annesini fazlasıyle "liberal,, telâkki ettiğinden, Rusya'da istibdat rejimini kuvvetlendirmek ve Fransa'dan yeni fikirlerin Rusya'ya girmesine mani olmak istiyordu. Köylülerin durumunu hafifleştirmek yolunda bazı kanunlar çıkarmakla beraber, bizzat kendisi 600.000 köylü nüfusunu dvoryanlere hediye etmekle, serflerin adedini çoğaltmış ve "toprak köleliğini,, büsbütün yaymış oldu. Pavel, Avrupa'dan Rusya'ya yeni fikirlerin girmesine mani olmak için Rusya'nın hudutlarını kapattı; Ruslar'dan kimseye Avrupa'ya gitmeğe izin verilmiyordu; yabancılar da çok büyük müşküllerle Rusya'ya gelebiliyorlardı. En ufak bir şüphe üzerine binlerce kişi Sibir'e sürüldü veya hapise atıldı; bu suretle Pavel'in idaresi tam bir "dehşet rejimi,, mahiyetini aldı. Gittikçe sert ve keyfî hareketlere başvuran Pavel, karısına ve oğulları Aleksandr ile Kostantin'e fena muamele yapmakta, en yakın muhitini daimî bir korku içinde tutmakta idi. Bunun neticesi: Pavel'e karşı gizliden gizliye hareket başgösterdi. Petersburg askerî kumandanı Palen tarafından idare edilen bu hareket, artık delirmeğe başlayan İmparator'un yerine oğlu Aleksandr'ı tahta çıkarmayı istihdaf ediyordu. 11 mart 1801 günü, Pavel suikastçılar tarafından öldürüldü ve hemen oğlu Aleksandr tahta çıkarıldı.
Suvorov'un Avrupa seferleri
Fransız inkılâbını müteakip, Fransa'nın bütün Avrupa devletlerini telâşa düşürmesi üzerine, (1799) 1798 de Fransa'ya karşı teşekkül eden devletler koalisyonuna Rusya da dahildi. Hatta bir aralık rus Karadeniz donanması, Türk donanmasıyla birleşerek, İyon denizindeki adaları Fransızlardan temizledi. Avusturya'nın arzusu üzerine, meşhur rus generali Suvorov'un kumandasında bir rus ordusu, Fransızlara karşı savaşmak üzere, Kuzey İtalya'ya gönderildi (1799). Suvorov Kuzey İtalya'da birkaç defa Fransızları yendi, fakat tasarladığı gibi Fransa'ya giremedi. Bu sıralarda Avusturya'daki durum Fransızların lehine döndüğünden, Suvorov gayet usta manevralar yaparak, en tehlikeli dağ geçitlerinden yol almak üzere, rus ordusunu Fransızların eline esir düşmekten kurtardı ve bundan ötürü imparator Pavel tarafından "generalissimus,, derecesine çıkarıldı.
Pavel, Hollanda'da İngilizlerle birlikte Fransızlarla çarpışan rus kıtalarının fena duruma düşürülmeleri üzerine İngiltere'ye harb ilân etmek istedi. Rus çarı, denizden hücum hazırlıklarında bulunurken, Orenburg yolu ile Türkistan'a ve İrana girmeyi v e bu zengin ülkeyi İngilizlerden almayı bile tasarlamıştı, Fakat böyle bir fantastik seferin başlanmasına Pavel'in ölümü mani oldu. Pavel'in son yılında Rusya ile Fransa’nın arası, iyileşmişti. 1800 de iki devlet arasında barış akdedildi; İngiliz düşmanlığı Rusları Fransa ile anlaşmağa sevketmişti.
RUSYA TARİHİ BAŞLANGIÇTAN 1917'YE KADAR
Prof. Dr. AKDES NİMET KURAT
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder