11 Temmuz 2023 Salı

RUSYA TARİHİ -8

 


MOĞOL  - TÜRK İSTİLÂSI  VE RUSYA'DA TÜRK  (TATAR) HÂKİMİYETİ


Kalka meydan  muharebesi (16- temmuz 1223)    



Türkistan seferi  bitince, Çingiz han, Kafkaslar üzerinden Kuzey  Kafkasya'ya,  Kuban boyundaki Kumanlar memleketine bir yürüyüş yapılmasını emretmişti. Kumandanlardan  Cebe- noyun ile, Subutay-batur bu emir üzerine  iki moğol  tümeni  ile harekete geçtiler. 1222 yılının ikinci yarısında Kafkasları Derbend geçidinden aştılar. Alan (As) ları yendikten sonra Kuban boyunda göçeden Kuman (Kıpçak) lar üzerine yürüdüler. Buradaki Kumanlar fazla mukavemet göstermeden teslim oldular. Moğol kuvvetleri ileri yürüyüşlerine devamla, 1223 başlarında, Cenevizlilerin elinde bulunan Kırım'daki Sudak şehrine hücum ettiler. Kumanların esas kıtaları Don boyunda idi. Moğol kumandanları hemen bunlara karşı yürüdüler.


Kuman başbuğlarından en büyüğü olan Konçak han, yardım isteyerek rus knezlerine müracaat etti. Rus knezleri, Galiç knezi Mstislav Mstislaviç'in ısrarı üzerine Kumanlara yardıma gitmek kararını verdiler.


Moğol kumandanları, rus knezlerinin kararından haber alınca, elçi gönderip bu fikirden vazgeçmelerini tavsiye ettiler, ve "Moğolların ahır uşakları olan Kumanları,, tedibe geldiklerini, Ruslara karşı hiçbir fena niyet taşımadıklarını söylediler. Rus knezleri moğol elçilerini dinlemek bile istemediler ve elçileri öldürttüler. Rus kıtaları Kumanlara yardım için harekete geçtiler. Yolda, yeni bir moğol elçisine rastlandı. Fakat rus knezleri kararlarından dönmediler.


Rus ve kuman kuvvetleri toplanınca, rus kıtaları Dnepr nehrini geçtiler ve Kumanlarla birlikte Moğollar üzerine saldırdılar. Moğol öncüleri mukavemet etmeden çekilmeğe başladılar. Ruslar ve Kumanlar tam sekiz gün Moğolları takip ettiler ve Azak denizine akan Kalka nehrine geldiler.


1223 yılının 16 temmuz günü, Kalka Meydan Muharebesi diye meşhur olan çarpışma bu suretle vukubuldu. Moğollar önünde kimse dayanamadı. Ruslar ve Kumanlar müthiş bir yenilgiye uğradılar ve canlarını kurtarmak amacile batı istikametinde kaçmağa başladılar. Birçok rus ve kuman askeri Kalka nehrinde boğuldu, veya moğol kılıçları altında can verdiler. özü (Dnepr) istikametinde kaçan Rusların hemen hepsi imha edildi. Knezlerin birkaçı müstesna hepsi öldürüldüler. Ancak Galiç knezi Mstislav ve Daniil Romanoviç kaçıp kurtulabildiler. Tatarların nehri geçmelerine mani olmak için Dnepr üzerindeki kayıkların hepsi de yakıldı. Mamafih Moğollar, Özü'yü geçmek niyetinde değillerdi. Onlar Novgorod şerine kadar ilerledikten sonra, dönüp gittiler. Bu münasebetle birçok rus köyü ve şehri yıkıldı ve yağma edildi. Ahaliden birçoğu öldürüldü veya esir edildi. Az sonra Moğollar rus sınırlarından uzaklaştılar, kaybolup gittiler. Rus vekayinâmesinde bu müthiş rus yenilgisi şu çümlelerle kaydedildi: "Bu canavar Tatarlar— taurmenlerin nereden geldiklerini ve nereye gittiklerini kimse bilmiyor... Tatarlar, belki, vaktiyle Gedeon'un çöllere kovduğu, fakat dünyanın sonlarına doğru harekete geçerek, bütün kavimleri hâkimiyetleri altına alacakları söylenen murdar kavimlerden biridir. „ Rus şehirleri ve köyleri bu ani ve müthiş afetin tesirini yavaş yavaş unutmakta iken Cebe-noyun ve Subutay-batur'un iki tümeni, süratli yürüyüşleri ile İdil nehrine doğru yol almakta idiler. Maksatları Hazar denizinin kuzeyinden yürüyerek, Aral gölü yakınından Türkistana dönmüş olan Çingiz hanın ordugâhına varmaktı. İdil'i geçtikten sonra, Moğollar, İdil Bulgarlarının bir baskınına uğradılar ve epeyce zayiat verdiler. Bu yeniliğinin intikamını ileride almak kolay olacağını bildiklerinden, moğol kumandanları daha fazla eğlenmeyip, Türkistan istikametinde yol aldılar. Rus Yurdunda ise birkaç yıl sonra Kalka yenilgisinin izleri silindi. "Tatar,, korkusu tamamiyle geçti. Her şey eskisi gibi cereyan etmekte, knezlerin birbirleriyle mücadeleleri evvelden olduğu gibi devam etmekte idi.




Rusya'nın Moğol - Türkler tarafından istilâsı



1237-1238 seferi ve Kuzey Rusyası'nın   Zaptı


1235 yılı   kurultayında,  "Batı seferine,,  karar verilmişti. 1236 da moğol orduları Batu hanın   idaresinde harekete geçtiler. 1237 yılının sonbaharında  İdil  Bulgarları  memleketi  tahrip edildikten sonra, Batu'nun kuvvetleri İdil nehrini geçip Rus Yurduna karşı sefere başladılar. İlk darbe Ryazan Knezliğine yöneltildi. Moğol adeti üzere, bir memleketin istilâsından önce, oraya elçiler gönderilir ve teslim olmaları talep edilirdi. Bu defa elçi olarak — rus kaynaklarına inanmak lâzım gelirse — Ryazan knezine 'sihirbaz bir kadınla' iki adam gönderilmiş, Ruslardan, arazi mahsulâtının onda biri nisbetinde vergi talep edilmişti. Ryazan knezi ve bu çevredeki bazı rus şehirlerinin büyükleri, Batu hanın elçileriyle Voronej nehri boyunda karşılaştılar; elçilerin sözlerinden Moğolların, Ryazan Knezliğini hâkimiyetleri altına almak istedikleri anlaşıldı. Bu durum karşısında Ruslar mukavemete karar verdiler. Batu han tarafından gönderilen elçilerin Vladimir Büyük Knezine de aynı tekiifte bulunduklarını öğreniyoruz; o da, Moğolların taleplerini reddetti. Rus knezleri, anlaşılan, moğol hücumunu durduracaklarını sanmışlardı. Ryazan knezi hemen Vladimir Büyük Knezine adamlar göndererek yardım istedi. Fakat Yuri Vsevolodoviç, Ryazanlılar yenilse bile, kendi kuvvetleriyle Moğollara karşı dayanabileceğini zannetti ve Ryazan knezine yardım göndermedi ; onu kendi haline bıraktı. Bu suretle, Ryazan Knezliği, moğol ordusunun bütün şiddetli darbesine karşı durmak zorunda kaldı.


Moğol orduları, müzakerelerden netice çıkmadığını görünce, harekete geçtiler. Suru (Sura) ve Hoper nehirleri arasından ilerleyen kıtalar, Tuna ve Voronej nehirlerinin baş kısmından Ryazan Knezliği sahasına girdiler. Rus yurdunda nehirlerin ve göllerin çokluğu nazarı itibara alınarak istilânın kış mevsiminde başlanılması, Moğolların bu seferi büyük bir ustalıkla tertip ettiklerini gösterir. Hayvanlar için yem ve kuru ot evvelden hazırlanmış olmalıdır. Ryazan şehrine giden yol üzerindeki Pronsk, Belgorod ve Ozeslaviç şehirleri kolaylıkla zaptedildi. Az sonra Ryazan şehri her taraftan sarıldı. Türkistan ve Çin seferlerinde büyük kaleleri kolaylıkla almasını bilen moğol askerleri, Ryazan gibi pek de kuvvetli olmayan bir kaleyi, altı gün süren muhasaradan sonra, 21 aralık 1237 tarihinde, aldılar. Şehre umumî hücum başlamadan önce kale surları muhasara aletleri ile yıkılmış, yanan neft (petrol) dolu şişeler atılarak şehir yakılmıştı. Mukavemete devam eden Ruslar, kılıçtan geçirildiler. Ryazan knezi, karısı, annesi ve boyarlardan birçoğu bu esnada öldürüldüler. Şehir ise kâmilen yakıldı ve yağma edildi. Ancak küçük bir rus kıtası şehirden kaçıp kurtulabildi.


Batu hanın orduları, Ryazan'ı alınca, yürüyüşlerine devamla, Kolomna şehrine hücüm ettiler. Burayı da kolayca ele geçirdiler. Sonra, o sıralarda küçük bir şehir olan, Moskova'yı da yaktılar. Büyük Knezin ikinci oğlu Vladimir, burada Moğolların eline düştü. Büyük Knez Yuri Vsevolodoviç, Moğolların tasavvur ettiğinden çok daha kuvvetli olduklarını anlamıştı. Hem kendini açıktan açığa tehlikeye koymak istememiş, hem de daha uzak mıntakalardan asker toplayabileceğini ummuş ve başkenti Vladimir şehrinden çıkıp, Volga nehrinin kuzeyindeki daha emin bir sahaya çekilmişti. Viadimir'in müdafaasını ise, oğlu üzerine almıştı. Moğol - Türk kuvvetleri, Rusya kışının bütün şiddetine bakmaksızın, yürüyüşlerini hızla devam ettirdiler. Ruslara nefes almak fırsatını vermediler ve 1238 yılının şubat başlarında Vladimir şehrini kuşattılar. Burası, Büyük Knezin başkenti olmak itibariyle, rus şehirlerinin en iyi tahkim edilenlerinden idi. Moğollar, esir ettikleri Büyük Knezin oğlunu, Vladimir şehri ahalisine göstermek suretiyle, halkı teslim olmağa davet ettilerse de, Ruslar red cevabı verdiler. O sırada Suzdal şehri Moğollar tarafından zapt ve tahrip edilmişti. 6 şubat 1238 tarihinde Moğolların, Vladimir şehrine hücum için hazırlık yaptıkları görüldü. Ertesi gün de hücum başladı. Moğollar, az süren bir mukavemetten sonra, şehire girdiler. Büyük Knezin aile efradı, boyarlar ve halktan birçoğu teslim olmak istemediklerinden, sığınmış oldukları büyük kilisede yakılarak imha edildiler. Rusya'nın en büyük şehri olan Vladimir bu suretle yakıldı. Burası bir daha eski haline gelemedi.


Moğol kuvvetleri, Vladimir şehri düştükten sonra, birkaç kola ayrıldılar ve muhtelif istikamette ilerlediler. Bir kısmı da Volga'nın kuzeyindeki Kostroma ve Galiç üzerine yürüdüler. Nehir buz tutmuş olduğundan geçilmesi kolay oldu. Aynı zamanda, muhtelif istikamette yürümekle, Ruslar arasında panik yapılmış, Rus kuvvetlerine bir yere toplanmak imkânı verilmemişti. Moğol kuvvetlerinin bir kısmı ise Rostov ve Yaroslavl şehirleri üzerine yürüdüler. 1238 yılının yalnız şubat ayında 14 rus şehir ve kasabasının Moğollar tarafından zaptı, işgal hareketinin sür'at ve şumulünü açıkça göstermektedir; müstevliler bu defa Volga nehrinin kuzeyine kaçan Büyük Knez Yuri Vsevolodoviç'i yakalamak için harekete geçtiler. Bu iş de büyük bir ustalıkla başarıldı. Moğol kumandanları, hiç bilmedikleri mıntakalarda bile, gayet mükemmel tabyeci olduklarını bir daha göstermek fırsatını buldular. Volga'nın kuzeyindeki sık ormanlar arasında gizlenen rus kuvvetlerini arayıp bulmak ve ansızın bastırmak kolay bir iş değildi. Büyük Knez Yuri Vsevolodoviç, Mologa nehrine dökülen Sit ırmağı yanında bulunuyordu. Knez, yanındaki kuvvetleriyle her taraftan sarıldı ve 4 mart 1238 tarihinde vukubulan muharebede Ruslar perişan edildiler; Büyük Knez ve boyarlardan birçoğu öldürüldü. Bununla Kuzey Rusyası'nda teşkilâtlı bir rus mukavemeti sona ermiş oldu.



Büyük Knezin ordusu ve kendisi imha edildiği sıralarda, Batu hanın kuvvetlerinden bir kısmı, Volga'nın kuzeyinden ilerleyerek, Tver (bugünkü Kalinin) şehrini aldılar; sonra Torjok şehrini kuşattılar. Bura ahalisi, Novgorod'dan yardım geleceğini umduklarından, mukavemette inat gösterdiler; bu yüzden muhasara tam iki hafta sürdü. Torjok yanında geçirilen iki hafta, moğol istilâ hareketinin seyrini değiştirdi. Mart içinde zaptedilmesi lâzımgelen Novgorod şehrinin alınması için müsait mevsim geçmiş oldu. Moğol kuvvetleri, Novgorod'a 200 km. kadar yaklaştıkları halde, karların erimesiyle yolların geçilmez bir hale gelmesi yüzünden, Novgorod üzerine gitmekten vazgeçtiler. Bu suretle zengin Novgorod şehri Moğollar tarafından tahrip ve yağma edilmekten kurtuldu. Kış seferi sona erdiğinden Batu han, askerlerine güneye, Don nehri boyuna yaylak için hareket etmeleri emrini verdi. Yol üzerindeki rus şehirleri kolaylıkla zaptediliyordu. Ancak Kozelsk şehri, yedi hafta süren şiddetli bir mukavemette bulundu. Moğolların bundan dolayı Kozel'sk'e " fena şehir,, adını verdikleri bildiriliyor. İlkbahar gelince Moğollar, Kumanların göç ettikleri Don boyuna gelmiş bulunuyorlardı. 1238 yazı burada geçirilecekti. Bu suretle 1237/1238 seferi, Kuzey Rusya'nın zaptı, Knezliklerin imhası, rus kuvvetlerinin ortadan kaldırılması gibi büyük bir başarıyle sona erdirildi. 1237/38 yılında Rusya'nın kuzey bölgelerinde yapılan fütuhatı sağlamak ve Moğol İmparatorluğu ile münasebet yollarının emin bir hale konması için Kıpçak bozkırlarının hemen işgali icabediyordu. Batu hanın orduları, 1238 ilkbaharında, Don ve Doneç boylarına gelmekle, Kuman ilinin ortasına girmiş bulunuyorlardı. Moğol askerleri, bir müddet istirahat ettirildikten sonra, Batu han, Burtas ve Kuman uruğlarını inkıyad altına almak için, harekete geçti.


Moğol kollarından biri, Don boyunca kuzeye doru çıktı ve (Fin mi, yoksa Türk mü oldukları kesin olarak bilinmeyen) Burtas'lar memleketine girdi. Bu sefer esnasında Rusların Murom ve Gorochovets şehirleri de yakıldı, Burtaslar inkıyad altına alınınca, bazı moğol kıtalarının idil istikametine döndükleri, hatta bu nehrin sol ( bulgar ) sahasına geçerek Başkurtları da hâkimiyetleri altına aldıkları anlaşılıyor.


Başka bir moğol ordusu Kırım istikametinde ilerledi ve 26 aralık ( 1. kânun ) 1238 tarihinde Sudak şehrî bunlar tarafından yağma edildi. 1238 yaz ve sonbahar hareketleri neticesinde, Moğollar, İdil ile özü (Dnepr) arasındaki bozkılardaki kuman uruğlarını dağıttılar. Kuman " hanları „ nın " il „ lerini Dnepr'in batısına, veya Orta İdil sahasına kaçırdılar. Orta idil, yani bulgar yurduna gelen Kumanlar, yerli Türk (bulgar) unsurları ile karıştılar, bunun neticesi, Bulgar'ların eski etnik hususiyetlerini kaybederek, " kumanlaşmaları „ oldu. Sonraları " Kazan Türkleri,, adiyle tanıdığımız ahali, bu suretle, meydana gelmiştir. Dnepr nehrinin batı tarafına kaçan kuman uruğları ise, kitle halinde Macaristan'a girmeğe başladılar.


Pereyaslavl ve Çernigov şehirlerinin  zaptı


1239-1240 yılı  Dnepr'in   ötesindeki   memleketlerin  zaptına başlamadan  önce, geride  herhangi  bir  düşman ordusunu bırakmamak  lâzım geldiğinden,  İgoy ehemmiyetli Rus Knezliklerinden biri olan Permin    reyaslavl ve Çernigov  Knezliklerini ele geçirmek için, 1239 - 1240 da  küçük bir sefer açıldığını  görüyoruz. Buradaki  rus kıtaları  mukavemet  edemediler.  Her iki şehir, Moğolların eline düştü. İşte bundan sonradır ki Kiyef, şehrinden başlayarak, batıdaki  memleket  ve şehirlerin zaptı için, büyük bir harekete başlandı.


Kiyef'in zaptı (1240 sonu )


Moğollar,  büyük şehirlere  karşı hücuma  geçmeden  önce,  elçi  göndererek  teslim  olmaya davet  ederlerdi. Batu hanın  ordu  kumandanlarının   biri  olan   Mengü  (Möngke,  sonraki Mengü kağan), Kiyef ahalisine elçi gönderdi. Şehrin teslim edilmesini istedi. Kiyef'liler buna yanaşmadılar; hatta moğol elçilerini öldürmekten çekinmediler. Ruslar bu hareketleriyle, moğol fatihlerinin hiddetlerini büsbütün üzerlerine çekmiş oldular. Bu durum karşısında Kiyef knezi, Moğollardan korkarak, şehirden kaçtı ve Macaristan'a gitti. Kiyef'te knezin bulunmayışından istifade eden Galiç knezi Daniil burayı işgal etti; fakat, Moğolların hücumları gecikmiyeceğini bildiğinden, Kiyef'i idareye Dimitri adlı bir başbuğu tayin ettikten sonra, kendisi, yardım istemek maksadiyle, Macar Kralına gitti. Az sonra Kiyef şehri, kalabalık bir moğol ordusu tarafından sarıldı. "Rus şehirlerinin anası,, sayılan Kiyef'in kuşatılması işi tanınmış moğol kumandanları tarafından idare ediliyordu. Çingiz oğullarından Güyük ve Mengü'nün orada bulunduklarını biliyoruz. Rus vekayinâmelerinde görüldüğü üzere 'moğol kalabalığından, develerin ve atların çokluğundan, şehir içindekilerin sesleri duyulmaz oldu'. Birkaç gün sonra şehrin kalın surları, moğol muhasara aletlerinden atılan taşlarla delindi; çarpışma, şehrin caddelerine ve sokaklarına intikal etti. Ruslar, hem elçileri öldürdükleri, hem de mukavemetten vazgeçmedikleri için şiddetli bir cezaya çarpılacaklardı. Nitekim öyle oldu; şehrin kiliselerine varılıncaya kadar yıkıldığı ve pek çok kimsenin öldürüldüğü anlaşılmaktadır. Kiyef'in Moğollar tarafından alınması, 1240 senesinin sonunda oldu. Zaten bir müddettenberi ehemmiyetini kaybetmiş olan Kiyef şehri, moğol tahribatından sonra büsbütün küçüldü.


Batu hanın orduları, Kiyef'i aldıktan sonra, kaçan Kumanları ve Rusları kabul eden Macar Kralını „ cezalandırmak „ için, harekete geçtiler. 1241 de Macaristan kolaylıkla zaptedildi.



Batu hanın  İdil boyuna dönüşü ve Altın Orda'nın kuruluşu 1241



 Çingiz handan sonra kağan olan Ügedey, 1242- yılı sonunda ölmüştü. Bunun haberi, Batu han'a ancak  yılının ilkbaharında ulaşabildi. Kağan seçiminde ve umumiyetle Moğol İmparatorluğu  idaresinde  nüfuzunu  istimal  etmesi  için, Batu'nun, İmparatorluk sınırlarına yakın bir yerde bulunması  gerekli idi.  Bunun  içindir ki  Batı Avrupa'ya karşı askerî hareketlerin durdurulması ve orduların ldil(Volga)'e çekilmesi kararlaştırıldı. Rus yurdunun ve Kıpçak sahasının temelli olarak hâkimiyet altında bulundurulması kararlaştırıldığından, Batu han Aşağı İdil boyunda durdu. Altın Orda Devleti işte bu suretle kurulmuş oldu. 1236 (veya 1237) yılında başlayan büyük " Batı seferi „ bu suretle altı veya beş yıl içinde parlak bir şekilde sona ermiş oldu. Bu seferin en büyük neticesi, Rus Yurdu gibi geniş bir ülke ve hıristiyan bir devletin kesin bir yenilgiye uğratılarak baştanbaşa istilâ edilmesi ve Rus Knezliklerinin tam bir inkıyad altına alınması oldu. İkinci neticesi de, Kumanların Kıpçak bozkırlarından koğulmaları ve buranın Moğolların eline geçmesi oldu.


Moğol-Türk istilâsından sonra Rusya'nın durumu


Moğol kuvvetlerinin ilk darbesi Rusya'nın kuzey  kısımlarına  yöneltildiği  zaman,  Ryazan knezinden  başka,  Vladimir  şehrinde hâkimiyet  süren "Büyük Knez,,  (Büyük dük)  Yuri Vsevolodoviç'in ve aile  efradının öldürüldüklerini  söylemiştik.  "Büyük  Knez,,  (Suzdal  Rusyası'nın  büyük knezi) Yuri Vsevolodoviç ise, Sit ırmağı boyunda vukubulan meydan muharebesinde ölmüştü. Bunun üzerine, Suzdal ülkesinde ötedenberi devam edipgelen adet üzerine, ölen Büyük Knezin biraderi Yaroslav Vsevolodiç tahta geçti. Gerek Kuzey Rusya'da ve gerek Moğolların geçtiği diğer yerlerde Moğol kuvvetleri bırakılmamıştı. İdare sisteminde de herhangi bir değişiklik yoktu. Fırtına geçince, hayatta kalan rus knezleri veya bunların en yakın akrabaları, eski yerlerine döndüler ve mahallî idareyi ellerine aldılar. Moğollar, kiliseler ve manastırlara hürmet gösterdiklerinden, rus ruhanilerine dokunmamışlardır. Bunun içindir ki, Rus piskoposları ve rahipleri bu istilâdan mutazarrır olmadılar.


istilâ orduları gelip geçtikten sonra, rus knezleri "babadan ve dededen kalan,, yerlerine döndüler ve eskisi gibi knez sıfatiyle halkı idareye başladılar. Fakat, rus knezleri, bundan böyle, hâkimiyet sürebilmeleri için "Kağan,, dan izin ve berat almaları lâzım geliyordu. Suzdal Rusyası, "Büyük Knezi,, Yaroslav Vsevolodoviç, moğol fatihlerinin istedikleri nizama boyun eğmekten başka bir çare görmediği gibi, diğer rus knezleri de — bir kaçı müstesna— Rusya'da ancak "Kağan„ı baş tanımak suretiyle, Knezliklerinde Kalmak mümkün olduğunu anladılar.


Batu han orduları ile 1242 yaz sonu veya sonbaharda İdil'in aşağı kısmında ordugâhını kurduktan sonra, yeni zaptedilen yerlerin idaresi tanzim edildi. Bu hususta, Moğolların eline geçen diğer medenî ülkelerde (Maveraünnehir, İran, Çin) tatbik edilen nizam esas tutulmuştu. Mamafih Doğu Avrupa'nın coğrafî durumu ve etnik hususiyetleri de nazarı itibara alınmış olmalıdır. İdil Bulgarlarının sahası ormanlık bir yer olduğundan, moğol askerlerinin ve göçebe Türk illerinin oralarda kalmalarına elverişli değildi. Hele Kuzey ve Orta Rusya mıntakaları, göçebelerin barınmalarına hiç te müsait değildi. Buna mukabil Kıpçak bozkırları, moğol ve Türk fatihlerinin sürülerini beslemek için, bütün şartlara haizdi. Moğollar tarafından zaptedilen memleketlerin birçoğunda " Moğol Kağan „ ına vergi ödemek ve ahaliye yükletilen bütün mükellefiyetleri yerine getirmek şartiyle, yerli sülâle azası veya bunların yakın akrabaları iş başında bırakılırlardı, idil Bulgarları devleti yıkılıp, hanları öldürüldükten sonra, Bulgar şehirlerinin yeniden yapıldığı ve kendi hanları tarafından idare edildikleri biliniyor. Rusya da aynı muameleye tâbi tutuldu. Rus knezlerinin hâkimiyet sürebilmeleri için, "Orda,, ya, yeni Batu han ve Moğolistan'daki "Kağan,, ın ordugâhına gidip "yarlık „ almaları lâzım geldiği ilân edildi. Suzdal Büyük Knezi Yaroslav bu emire itaatla, önce Batu han'a ve oradan da Moğolistan'a gitti; Çernigov knezi Michail, o sıralarda, Galiç'te bulunuyordu ve Kağan'a tazimat arzına gitmek istemiyordu; Galiç knezi Daniil Romanoviç te Moğollara boyun eğmeğe karar vermiş gibiydi.



Aleksandr Nevski Rusların , isveçlilere (1240) ve alman şövalyelerine karşı Zaferi     


1238  baharında,  Novgorod şehri  ve mıntakasının moğol - Türk  istilâsından  masun  kaldığını  görmüştük.  Fakat  bu  saha üç taraftan tehdit  edilmişti:  kuzeyden,  İsveçliler  ve rus tahakkümünü  tanımak  istemiyen   yerli  fin (Çud') ahali ikide bir Novgorod'a tâbi sahaya hücum ediyorlardı.

Batıdan, Finler ( Çud') le birlikte hareket eden alman şövalyeleri tehlikeli bir durum yaratmışlardı. Pskov şehrinin güneyinden de, bu sıralarda bir devlet halinde birleşen, litav uruğlarının harekete geçtikleri görüldü. Novgorod ve Pskov mıntakaları, gerçi moğol istilâsından masun kalmıştı, fakat buraları da Rusya'nın bir parçası olmakla Moğol imparatorluğunun hâkimiyeti altında sayılıyordu. Bu yüzden İsveçliler ve alman şövalyeleri, Novgorod ve Pskov çevrelerine hücumdan çekiniyorlardı. Novgorod ve Pskov'un rus knezleri, bu durumdan faydalanarak, karşı taarruza geçtiler. Fin körfezine kadar ilerliyerek, fin (çud) zümrelerini hâkimiyetleri altına koymak istediler. İsveçliler, Rusların Finlândiya'ya yaptıkları hücumları önlemek maksadiyle, 1240 yazında deniz yolu ile bir ordu gönderdiler; bu kuvvet, İsveçli, Norveçli ve Finlerden teşekkül etmişti; kumandan olarak ta kralın damadı Birger Jarl (yani Kont Birger ) tayin edilmişti. İsveçliler nehrin mansabına gelerek karaya çıktılar.


Bu sıralarda Novgorod knezi, Suzdal knezi 1. Vsevolod'un (Büyük Yuva) torunu ve 1238 denberi Vladimir'de Büyük Knez olan Yaroslav'ın oğlu Aleksandr Yaroslaviç adlı genç ve enerjik bir zattı. Birger Jarl'ın yaklaştığı haberi alınınca Aleksandr, Novgorod'dan ve çevresinden asker topladı; sür'atle hareket ederek, 15 temmuz 1240 tarihinde, Rusların gelişinden haberleri olmayan İsveçliler üzerine saldırdı. Şiddetli bir çarpışma sonunda isveçliler yenildiler ve gemilere binip, çekilip gittiler. Aleksandr, bu zaferlerinden ötürü "Nevski,, (Neva muzafferi) lâkabını aldı. Rusların maruz kaldıkları müthiş moğol-Türk yenilgisinden sonra, küçük de olsa, bir isveç ordusunun Ruslar tarafından yenilmesi, Ruslar için büyük bir sevinçe yol açtı ve Aleksandr'ın şöhret kazanmasını temin etti; bu şöhret, iki yıl sonra, yeni bir zaferle tazelendi ve Aleksandr'ın adı bütün rus yurduna yayıldı.


Pskov şehrinin knezi Yaroslav, bir müddettenberi Estonya'ya sığınmış ve alman şövalyeleri ile yakın münasebet tesis etmişti. Pskov'lu boyarlardan Tverdilo adlı biri de, Pskov'un rus (daha doğrusu Novgorod) nüfuzundan çıkıp, alman şövalyeleri himayesi altına girmesini arzu ediyordu. Tverdilo, alman şövalyelerinin yardımiyle Pskov'un idaresini ele geçirdi. Almanlar, "Novgorod Cumhuriyeti,, ne tâbi bazı yerleri de zaptettiler ve Fin körfezi sahilinde -bugünkü Oranienbaum'a yakın Koporye'de bir kale yaptılar. Yerli est ve fin ahalisinin Almanlarla işbirliği yaptıkları biliniyor; çünkü Novgorod'lular, kendilerini tehdid eden bu alman ilerleyişini durdurmak için — o sıralarda Novgorod'lular tarafından koğulmuş olan — knez Aleksandr'a müracaat ettiler. Aleksandr bu müracaatı kabulle, toplayabildiği askerle hemen harekete geçti; önce, Fin körfezi sahilindeki, Koporye'yi Almanlardan geri aldı ; sonra Pskov istikametine döndü ve Tverdilo'yu Pakov'dan koğdu. Aleksandr'ın kıtaları ilerleyerek Livonya'ya girdiler ve yerli ahaliyi soymaya başladılar. Alman Şövalyeleri de Rusları durdurmak maksadiyle harekete geçtiler; bir rus öncü kıtasının imhası üzerine knez Aleksandr geri çekildi ve Peypus gölünün buzları üstünde mevki aldı. Alman ve çud' (fin) kuvvetleri buraya gelince, 5 nisan 1242 tarihinde kanlı bir savaş oldu. Şövalyelerin kalabalık olmadıkları, esas kuvvetlerinin Çud' (Fin)lerden teşekkül ettiği anlaşılıyor. Alman Şövalyeleri "oduncu kaması,, gibi rus hatlarına daldılarsa da, buz üstünde atlarla çarpışmak mümkün olmadığından, Ruslar tarafından yapılan yan hücuma dayanamadılar, yenildiler ve çekilip gittiler. Rus tarihinde "Ledovoye poboişçe,, (buz üstü savaşı) adiyle maruf olan bu çarpışma, Aleksandr Nevski'nin zaferiyle bitti. Rus kaynaklarında 400-500 alman şövalyesinin öldürüldüğü ve 50 sinin esir edildiği bildiriliyorsa da, ölenlerin miktarı mübalâğalı olsa gerektir; bu savaş esnasında Almanlardan ziyade, Çud' (fin)lerin öldürüldükleri anlaşılıyor; Ruslar, kaçan düşmanı takip ederlerken, rastladıkları Çud' (fin )leri çokça öldürmüş olmalıdırlar. Aleksandr Nevski'nin bu zaferi, Rusların Almanlara karşı kazandıkları büyük bir zafer olarak tebcil edilmişse de, knezin Livonya'ya kadar gitmeyişi zaferin büyüklüğünü azaltacak mahiyettedir.


Mahdut isveç ve alman kuvvetlerine karşı zaferleriyle şöhret bulan Aleksandr Nevski, haddi zatında yüksek bir şahsiyet değildi. Novgorod'lular, bu knezin İsveçli'lere karşı zafer kazanmış olmasına rağmen, kendisini, knezlikten koğmuşlardı. Aleksandr, Rusya'nın düştüğü yeni durumdan faydalanarak, öz kardeşine karşı entrikalardan da geri kalmadı. Rus knezlerinden ilk olarak "Orda,, ya ve "Büyük Kağan,, a "yüz sürmek,, (bit' çelom) için gidenlerden biri de o'dur.



Rus   knezlerinin Orda' ya yüz sürmeğe gidişleri. Rua Yurdunda hamiyetinin başlangıcı  



Batu han, 1242 yaz veya sonbaharında, Macaristandan Aşağı İdil boyuna dönünce, rus knezlerine adamlar gönderip, knezlik makamında kalmak isteyenlerin, Orda'ya gelip, "yarlık,, almaları lâzım geldiğini bildirdi. Rus knezleri bu emre boyun eğmek zorunda kaldılar,


   Suzdal' - Vladimir  " Büyük Knezi „ Yaroslav, Batu  han  yanına   1242  senesinde   gitmiş, oradan  da  Moğolistan'a  "Büyük  Kağan,, 'ın ordugâhına gönderilmişti. Aleksandr Nevski'nin de 1242 de Batu han'ın katına giderek "yüz sürdüğü,, biliniyor. Batu han, onun, Novgorod'daki knezliğini tasdik etmiş olmalıdır. Büyük Knez Yaroslav, Batu han tarafından çok iyi karşılandı ve " bütün rus knezlerinin başı „ yani " Büyük Knezlik „ makamı tasdik edildi. Moğol fatihleri, bu suretle, Rusya'daki idare sistemini olduğu gibi muhafaza etmek, Rurik sülâlesinden neşet eden knezlerin meşru haklarını tanımak, Rusya'da mevcut " knezlik „ idaresini devam ettirmek sistemini muhafaza etmiş oldular. Yaroslav'ı takiben, Suzdal Rusyası'nın diğer knezleri de Batu han katına gelip "yüz sürdüler,, ve knezliklerini tasdik ettirerek " yarlık „ aldılar.

Rus knezlerinin ilerigelenlerinden ikisi ise Rusya'da hasıl olan değişikliği kabul etmek istemediler ve Moğollara karşı kafa tutmak teşebbüsünde bulundular. Bunlardan biri : Çernigov knezi Michail, diğeri Galiç knezi Daniil Romanoviç idi. Michail, moğol istilâsı zamanında Macaristan'a ve oradan da Lehistan'a kaçmış; sonra memleketine dönmüştü. Michail'in oğlu Rostislav , macar kralı IV. Bela'nın yanına sığınmıştı. Macar kralı kızını Rostisiav'a verince, Michail, Moğollara karşı Macarlardan vardım alabileceğini ummuş ve IV. Bela'nın yanına gitmişti. Fakat Çernigov knezi ümitlerinde aldandı; zira yalnız macar kralı değil, öz oğlu bile kendisini kabul etmek istemedi; bu vaziyet karşısında Michail, Çernigov'a dönmekten başka bir çare bulamadı. Michail, Çernigov'ta knez sıfatiyle kalmak istediği taktirde,  Orda'ya gidip "yarlık,, almak mecburiyetinde idi; boyarlarından Feodor'un ve torunlarından birinin refakatinde Batu han'ın ordugâhına gitti. Ordaya gitmeyen, ancak Galiç knezi Daniil kalmıştı.


Rusya'nın moğol istilâsı sırasında en, kuvvetli Knezliklerden biri Galiç idi. Knez Daniil Romanoviç'in gayreti neticesinde Galiç Knezliğinin sınırları epey genişlemişti; fakat boyarlar ve ahali, knezin zulmünden bıkmışlardı. Galiç Knezliği, Rusya'dan ziyade, Lehistan ve Macaristan nüfuzu altında bulunuyordu. Moğol istilâsı zamanında Macaristan'a, sonra Lehistan'a kaçan Daniil Romanoviç, istilâ fırtınası yatıştıktan sonra, Galiç'e döndü. Bir müddet sonra, Batu han'dan "Orda„ya gelmesi için emir aldı. Galiç knezi bu buyuruğa boyun eğmek zorunda kaldı ; hele tümen başı Kurmış kuvvetlerinin Özü (Dnepr) nin sağ sahillerinde bulunması karşısında yapılacak başka bir şey de yoktu. Knez Daniil de, bütün diğer rus knezleri gibi, "Orda., yolunu tuttu.


Suzdal - Vladimir knezi Yaroslav'ın 1243 te Batu han tarafından "Knezliğinde,, tasdik edildiğini, hatta Kiyef'in idaresini de ona verdiğini görmüştük. Yaroslav'ın 1246 da yeniden "Orda,, ya bir seyahat yapması lâzım geldi. Yeni büyük kağan Güyük'iin, tahta çıkması münasebetiyle yapılan "Kurultay,, da Moğollara tâbi bütün hükümdarlarla birlikte "rus knezi,, de bulunacaktı. Yaroslav, Moğol Kağanlığının başkenti olan Karakorum'a kadar gitti ve Kurultay şenliklerinde hazır bulundu. Şu cihet enteresandır, ki "Büyük Knez,, Yaroslav'a karşı, rus büyüklerinden biri kağan nezdinde şikâyetlerde bulunmuş ve Yaroslav'ı kağana karşı ihanetle ittiham etmişti. Bunun üzerine Yaroslav sorguya çekildi; fakat suçlu olmadığı anlaşıldı.


Knez Yaroslav'ın Güyük kağan tarafından iyi karşılandığı biliniyor; hatta Tura-kina hatunun (Ügedey kağandan sonra İmparatorluğun naibesi) kneze kendi eliyle yemek verdiği nakledilmektedir. Yaroslav, "Orda„daki ikameti sona erince, Rusya'ya dönmek üzere yola çıktı; fakat, vatanına ulaşmadan, yolda öldü. Kendisinin Moğollar tarafından zehirlendiği iddiasının aslı yoktur.


Ölümünden sonra oğulları Aleksandr (Nevski) ile Andrey arasında "Büyük Knezlik,, makamı yüzünden mücadele patlak verdi. Yaroslav, Andrey'i — küçük olmasına bakmaksızın — kendisine halef tayin etmişti. Batu han da, ölen knezin vasiyetnâmesine göre hareketle, Andrey'i tasdik etti. Aleksandr (Nevski) ise bunu kabul etmek istemedi.


1246 yılında, Batu han'ın ordugâhında Çernigov knezi Michail öldürüldü. Knez Michail Saray şehrine gelince, Batu han tarafından kabul edildiği zaman, mutad moğol merasimine riayet etmek istemedi. Moğollar, eski Türk adetinde de gördüğümüz gibi, elçileri ve hana takdim edilecek hediyeleri ateş üstünden geçirirlerdi. Hana karşı fena niyetleri varsa, ateşin bunları yok edeceğine inanılırdı. Knez Michail'in ise bu merasime uymak istemediği ve bunun hıristîyanlık akideleri ile telif edilemiyeceğini söylediği ve bunun üzerine kendisinin ve boyarı Feodor'un Moğollar tarafından öldürüldüğü rivayet edilmektedir. Mamafih Çernigov knezinin öldürülmesi yalnız putperest merasime tâbi olmak istemediği ile izah edilemez, ona karşı Vladimir knezi Yaroslav'ın Batu han nezdinde entrikalar çevirdiği bilinilmektedir.


Galiç knezi Daniil, ancak bir mecburiyet altında "Orda„ya gitmişti. Batu han tarafından iyi kabul gören knez, makamında bırakıldı ve selâmetle Galiç'e döndü. Daniil, knezliğinin coğrafî durumundan faydalanarak, Batı Avrupa devletlerinin yardımiyle, moğol hâkimiyetinden kurtulmayı umuyordu. O, bu maksatla, Papa IV. Innosan'a (1243-1254) müracaat etti. Batı hıristiyan devletlerinden yardım gördüğü takdirde kendi ülkesinde ortodoks'luğu, katoliklik ile birleştirip, papanın ruhanî reisliğini tanıyacağını vâdetti. Papa, Daniil'e birçok ümit verdi ise de, kendisine "krallık tacı„ndan başka bir şey göndermedi. Galiç knezi 1246 yılında bu tacı merasimle giydi ve "kral,, oldu. Moğollara karşı mücadele maksadiyle, bu sıralarda ehemmiyet kazanan litav beylerinden Mindovg ile anlaştı. Moğollar, knezin bu işlerinden haber alınca, Galiç üzerine bir ordu gönderdiler ve, Daniil'den, inşa ettiği kalelerin yıkılmasını istediler. Galiç knezi, mukavemet edemeyeceğini anlayınca, Moğolların bütün isteklerini yerine getirdi.


1237-1240 moğol istilâsı neticesinde, Rusya'yı teşkil eden bütün Knezlikler, "Novgorod Cumhuriyeti,, dahil, Batu han tarafından idare edilen "Cuci Ulusu„nun bir parçasını teşkil ediyordu. İstilâyı müteakip moğol idaresinin, daha doğrusu, rus tabiiyetinin nasıl tanzim edildiği hakkında sarih bir bilgimiz yoktur. Bu tabiiyetin icabı olarak knezlerin Orda'ya gidip birer "yarlık,, almaları,, icabediyordu. Ayrıca rus ahalisinden, şehirlerinden muntazaman vergi, icabında, Ruslardan askerî kıtalar alınmakta idi. Moğolların bu hususta diğer yerlerde tatbik ettikleri usûle göre hareket ettikleri anlaşılıyor. 1243 yılında, Kiyef mıntakasında Moğollar tarafından bir nüfus sayımı yapıldığı düşünülürse, vergi toplama işine istilâdan sonra hemen başlandığı anlaşılır. Rusya'da ilk umumî sayım, 1257 de yapılmıştı ; bütün Rusya'ya şamil vergi sisteminin de o zaman tatbik edildiği bilinmekle beraber, ayrı çevrelerden vergi almak için, Moğolların, istilâdan sonra tam 17 yıl beklemelerine ihtimal verilemez. 1243 te Kiyef'ten vergi alındığı bilindiği gibi, başka şehirlerden de vergi toplandığını kabul etmeliyiz.


Moğolların, Rusya'nın iç işlerine karışmak istemediklerini ve eski nizamı olduğu gibi muhafaza ettiklerini söylemiştik. Rusya, Türkistan ve iran'ın hilâfına olarak, baştanbaşa işgal altında bulundurulmayacaktı. Moğol-Türkler isteselerdi bile bunu yapacak bir durumda değildiler; çünkü göçebe idiler ve adetleri nisbeten azdı. Rusya'nın ormanlık ve bataklık arazisi göçebelerin yaşamasına elverişli değildi. Yaşayış tarzlarını değiştirip, rus şehirlerinde ve köylerinde yerleşmek, ziraat hayatına geçmekle, Rusya, baştanbaşa işgal edilebilirdi. Halbuki Moğol'lar, "göçebelik hayatının temin ettiği,, askerî teşkilâta dayanarak, rus yerleşik ahaliden vergi teminiyle hâkimiyetlerini devam ettirmek politikasını tercih ettiler. "Cuci Ulusu,, nun sınırları îrtış nehrine, Balkaş gölüne, Aral gölünün güneyine ve Kafkas dağlarına dayandığından, Rusya, zaptedilen, inkıyad altına alınan birçok beyliklerden ancak biri idi. Zaten istilâ hareketi fazla çetin olmamış, Rusların sakınılacak bir düşman olmadıkları anlaşılmıştı. Karadeniz'in kuzeyinde, sürüleri beslemek için, fevkalâde elverişli Kıpçak bozkırları durup dururken, göçebe fatihlerin ormanlık ve bataklık Rusya'ya gidip oturmalarına hiçbir sebep yoktu. İşte bütün bunlardan ötürü, Rusya, moğol istilâsından sonra, kendi halinde bırakıldı. Ancak muayyen bir vergi ödenmesi ve bazı mükellefiyetlerin yerine getirilmesi şart kondu.


Tatar istilâsı zamanında Rusya'nın fazla tahrip edildiğine ait rus kaynaklarında nakledilen malûmatın çok mübalâğalı olduğu muhakkaktır. Lüzumsuz yere mukavemet eden şehirler, veya MoğoIIarı arkadan vurmak teşebbüsünde bulunan rus zümreleri, amansız bir şekilde imha edilmişlerdi. Fakat orduların geçtiği yol üzerinde bulunmayan şehir ve köylerin, tahribattan büsbütün masun kaldıkları nazarı itibara alınırsa, moğol istilâsı, Rusya'da iddia edildiği kadar kanlı ve yıkıcı olmamıştır. Zaten istilâdan önce rus knezlerinin birbirleriyle arkası kesilmiyen boğuşmaları, boyuna kan dökülmesine sebep oluyor. Hiçbir knezlikte emniyet kalmamış, ticaret durmuş ve ziraat sekteye uğramıştı. Halbuki şimdi, Moğolların şiddetli disiplinleri sayesinde, rus ilinde tam bir sükûnet ve asayiş kurulmuş oldu.


Rusya'nın, moğol hâkimiyeti altına girmesiyle, rus ve bazı avrupalı tarihçilerin iddia ettiklerinin hilâfına olarak, dış alemle münasebeti asla kesilmiş olmadı. Zaten istilâdan önce rus knezîiklerinden, Novgorod ve Pskov şehirlerinden başkasının, alman ve isveç tüccarları ile münasebetleri yoktu. İstilâdan sonra da Novgorod'da Almanlarla ticaret kesilmedi; bilâkis, Altın Orda'nın paytahtı olan Saray şehri, Orta Asya, Kafkas ve İran ile yapılan ticaretin merkezi oluvermekle, rus tüccarları yepyeni imkânlar buldular. Bizans ile münasebet te asla inkıtaa uğramadı, hatta Altın Orda hanları tarafından teşvik edildi. Rusya'nın, Batı Avrupa'ya nisbetle, geride kalmasının, moğol istilâsı yüzünden, dış âlemle, yani Avrupa ile, temasının kesilmesi sebep teşkil ettiği yollu iddialar, hakikate uygun değildir. Rusların geride kalmalarının sebeplerini Rusya'nın tarihi ve kültür şartları ile rus devlet teşkilâtının bünyesi ve rus ahalisinin hususiyetinde aramak lâzımdır.



Rusya'da moğol hâkimiyetinin tanzimi ve maiyeti, 1257  


      

Rus Knezlikleri sahası inkıyat  altına  alınmış,  fakat  moğol devletine  ilhak  edilmiş  değildi, Moğollar,  fethettikleri Çin'de, İran'da  ve Kafkaslarda  olduğu  gibi,  Rusya'dan   muayyen nüfus sayımı  ve muntazam   bir vergi çekmek suretiyle,  burayı bir gelir kaynağı yaptılar. Bunun için başka memleketlerde tatbik ettikleri usulü kullandılar. Zaten Ügedey (Oktay) kağan zamanında,  1236 da,  bütün  Moğol İmparatorluğundaki  vergi alma usulünü tanzim eden esaslar  mevcuttu.  Buna göre, hayvanlardan  %  10 alınacaktı. Bunun dışında muhtelif vergiler ve mükellefiyetler de konmuştu.  Moğollar,  Rusya'yı istilâ ettikten sonra, bu esaslara göre  hareket ettiler.


Güyük kağanın hâkimiyetinin son yılında ve Mengü kağan zamanında (1251-1259) vergi işleri bütün Moğol İmparatorluğunda muayyen bir sisteme bağlandı. Bu maksatla muhtelif ülkelerde ahalinin sayımı yapıldı. 1250 - 1251 de Çin'de ve Batı Türkistan'da, ve 1253 de İran'da, yeni esaslara göre, vergi alınmağa başlandı. "Cuci Ulus,, unda da sayım yapılması emredildi ve buna Bitikci Berke memur edildi. Sayım yapılırken bazı "daruga„ (yani umumî vali) ların da Rusya'ya gönderildikleri anlaşılıyor. Bunlardan biri, Mengü kağanın damadının oğlu idi. Moğol İmparatorluğunda, zaptedilen memleketlerden gelen vergileri "mültezim,, ler vasıtasiyle toplamak usulü tatbik edilirdi. Daha Cengiz han zamanında büyük mevkiler işgal eden ve ehemmiyetli hizmetler gören Türkistanlı müslüman tüccarlarının bu işi üzerlerine aldıkları bilinmektedir.


Rusya'da, daha doğrusu Suzdal - Vladimir kısmında, 1257 tarihinde ilk nüfus sayımı yapıldı. Ahalinin hangi esaslara göre vergiye tâbi tutuldukları hakkında açık malûmat verilmiyor. Vekayinâmede yazıcıların sokak - sokak dolaşarak " ev „ leri kaydettikleri yazılıyor. Buna istinaden, Rusya'da verginin "nüfus” ( erkek ) başından değil, Çin'de olduğu gibi " baca „ ( ev ) hesabiyle alındığı ileri sürülüyorsa da, bu cihet kâfi derecede aydınlanmış değildir. İlk olarak Suzdal, Ryazan ve Murom mıntakalarındaki ahali tesbit edildi. Aynı zamanda, vergilerin muntazaman alınmasını temin için, askerî nizam örnek tutularak, yeni bir teşkilât kuruldu ve bu işte hizmet görenlerin "on„, "yüz„, ve "bin,, başıları tayin edildi. Bu teşkilâtın başına da "baskak,, lar getirildi. Mühim idare merkezlerine, yani rus knezlerinin baş-şehirlerine, " daruga „ lar tayin edildiği gibi, bunların yanında birer "baskak,, ın bulunduğu, hattâ daha küçük şehirlere "baskak,, ların yollandığı anlaşılıyor. " Baskak „ ların emrinde Moğollardan ve, galiba, yerli ahaliden (Ruslardan ve Finlerden) teşkil edilen kıtalar vardı. Bunlar, hem vergilerin toplanmasına, hem de asayişin muhafazasına bakacaklardı. " Baskak „ ların kıtaları fazla kalabalık değildi. Bunların rus şehirlerinde kalmaları, o havalinin " moğol işgali „ altında bulunduğu manâsına alınmamalıdır. Rus knezleri iç idare hususunda tamamiyle serbest bırakılmışlardı. "Daruga,, lar ve "baskak,, lar idare işine karışmıyorlardı. Rus ahalisi, doğrudan doğruya moğol memurları ile temas etmiyorlardı. Baskak'lardan, Vladimir şehrindeki "Büyük Baskak,, unvanını taşırdı. Bunlardan birinin adı Armağan idi. Kursk Knezliğinde " baskak „ olan "Ahmed'in adı rus kaynaklarında çok geçer; mamafih bu zatın " Baskak „ değil, "mültezim,, olması da muhtemeldir. Rostov Knezliğinde de baskak olarak Kutlubuğa adlı biri bulunuyordu. Baskaklık teşkilâtının, lüzumuna göre, genişletildiği görülüyor. "Baskak,, adlı yer isimleri, İç Rusya'da bu teşkilâtın hangi mıntakalarda en çok olduğunu göstermektedir. Doğrudan doğruya Altın Orda'ya bağlı olmayan sahada bu gibi yer adlarına rastlanmadığından, Baskaklığın ancak rus knezliklerinde bulunduğu anlaşılmaktadır.


1257 yılı Rusya'daki nüfus sayımında, ruhaniler, rahibler ve umumiyetle "din adamları,, her türlü vergi ve mükellefiyetten azat edilmişlerdi. Rus kilisesi, moğol kağanının himayesi altına konmuş ve böylelikle imtiyazlı bir mevkie çıkarılmıştı. Bunun içindir ki Rus kilisesi "Moğol hâkimiyeti,, nden asla mutazarrır olmadı. Bilâkis hem servet, hem de manevi nüfuzunu büsbütün artırdı. Rus ruhani reislerine (metropolitlere) Altın Orda hanları tarafından verilen "yarlıklar, Rus Kilisesine verilen imtiyazların çok büyük olduğunu açıkça gösterir. Rus papaslarından, bunun karşılığı olarak, "hanın (ve Hanlığın) selâmeti için Tanrı'ya dua etmekten,, başka bir şey talep edilmiyordu. Rus kilisesi mensupları, bu yüzden, moğol hanlarının sadık teb' ası idiler ve Altın Orda'nın hâkimiyetine karşı uzun zaman hiçbir ses çıkarmadılar. İstilâdan bir müddet sonra, Pereyaslavl piskoposluğunun Saray şehrine nakledilmesiyle, Saray'daki rus piskoposları Altın Orda hanlarının en sadık hizmetkârları oldular. Hanlar tarafından Rusya'da tatbik edilen bu din toleransı, "moğol tahakkümünün iddia edildiği gibi tahammül edilmiyecek bir zulüm rejimi değil, devri zamanı için, birçok rejimlerden çok daha yumuşak olduğunu göstermektedir.


Ruslara yüklenen vergiler ve mükellefiyetler 


    

Rusların  Moğollara  ödemeğe  mecbur  tutul-dukları  vergi  ve  mükellefiyetlerin  cinsi  ve miktarı  hakkında  kaynaklarda  tam bir sarahat yoktur. Bunların her zaman aynı  olmadığı ve değişegeldiği  anlaşılıyor.  Rusya'dan  alınan vergiler şunlardı: 1. Vıchod (haraç) -tış; 2. Arazi  mahsulü (ve hayvan vergisi) %10; 3. Damga (gümrük, ticaret eşyası); 4. Kılan (poşlina); Sapanlık (poplujnoye); 6. Yam (posta); 7. Ulak (podvodı); 8. Süsün (korm); 9. Baç (mit); 10. Köprü parası, Kura efradı (parası); 12. Ordu parası; 13. Han avına yardım; 14. Hediyeler, takdime (koltka); 15. Elçilerin ağırlanması v.b.; bütün bu vergilerin aynı zamanda bir tek şahıstan veya cemaattan istenmediği, vergi ve mükellefiyetlerin muayyen bir hesaba göre dağıtıldığı muhakkaktır. Han adına vergi toplayan memurların (baskaklar ve yardımcıları) hediye kabul etmeğe pek düşkün oldukları muasır kaynaklardan görülüyor.


"Moğol tahakkümü,,, her yabancı tahakküm gibi, rus ahalisi için de (ruhaniler müstesna) ağır bir durum yarattı. Bu defa yerli knezlerden başka moğol hanına da vergi ödemek ve birçok mükellefiyete tâbi olmak mecburiyeti çıktı. Irk, din ve kültür bakımından Ruslardan tamamiyle ayrı olan ve üstelik şiddetli tedbirler almaktan geri durmayan Moğol'lar, rus ahalisi arasında korku ve kin uyandırdılar. Bu kin hisleri, baskı altında tutulan her yerde olduğu gibi, fırsat düştükçe, kendini göstermeğe başladı; yer yer isyanlar çıktı. Mamafih bunlar ancak mahallî mahiyeti aşamıyorlar ve Moğol'lar tarafından kolayca bastırılıyorlardı. Rusların, Moğol'lara karşı teşkilâtlı mukavemet yapmalarına imkân yoktu; bilâkis, rus tarihinin kahramanı sayılan Aleksandr Nevski başta olmak üzere, birçok rus knezi Rusya'daki moğol hâkimiyetini, kendi mevkilerini ve servetlerini artırmak için, bir fırsat bildiler. Bu maksatlarına ulaşmak için "Orda,, da birbirlerine karşı entrikalar çevirdiler, jurnalcilik yaptılar ve birbirlerinin ölümüne sebep oldular.



RUSYA TARİHİ BAŞLANGIÇTAN 1917'YE KADAR

Prof. Dr. AKDES NİMET KURAT

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak