Şaman ve Ruhlar
Şamanın, ruhlar tarafından belirlenmiş bir kişi olduğunu daha önceki bölümlerde görmüş olduğumuz üzre, şamanizmin yayılmış olduğu her yerde buna inanılır. Tretjakov, Turuhansk bölgesindeki Tunguzların, şamanlık vazifesi için seçilen kişilerin gece rüyalarında “Khargi” isimli şeytanı gördüklerine inandıklarını anlatır ki, bu bölgedeki Tunguzlar, şamanların ruhuna “Martı” derler ve şaman ruhlarının bir süre sonra dünyaya geri dönerek, kendi akraba çevresinde genç kuşaklardan birinin bedenine girdiğine ve ona şamanlık yetenekleri kazandırdığına inanırlar. Şamanın “Martı”sının ne zaman geri döneceği belli değildir, bu süre kısa veya uzun olabilir. İnanışlarına göre, toprağa gömülerek defnedilen şamanların ruhları dünyaya geri dönemez. Şamanlık işaretlerini taşıyan kişiyi bulmak için akrabaları şamanın “Martı”sını temsil eden bir kuş resmi kullanırlar.
Altay Tatarları, şaman adayının hastalık nöbetleriyle olan mücadelesini gördüklerinde “ruh (tös) yerini buldu” veya “ruh azapta” gibi ifadeler kullanırlar. Buryatlar, şamanik vecd başladığında, “akrabaların ruhunun içine girmiş olduğunu” veya kimi zaman da “çılgınlığın ruhunun içine girdiğini” söylerler. Bu konuda şahit olduğu bir olayı Petri, şu şekilde tarif eder: “Çılgınlığın ruhu, şamanı ele geçirdiğinde, şaman önce öne doğru eğilir, bacaklarını açar, kafasını eğer ve yüksek sesle “abrrrr” şeklinde bağırmaya başlar”. Buryatlar bu hareketin, “şamanın içine ruh girdiği” anlamına geldiğini, her seferinde bunun olduğunu anlatırlar. Petri’nin aktardığına göre, bu esnada şaman dışarıdan bakan insanların gözünde tamamen bilinçsiz, kendinden geçmiş olarak görünür. Ruh kendisinden ayrıldıktan sonra şaman derin derin iç çeker, elbisesinin eteği ile yüzünü siler ve gittikçe daha hafiflediğini hisseder.
Ölen bir şamanın, bir başkasında ortaya çıkarak onu şamanlık mesleğine yönlendiren ruhuna Yakutlar “ämägät” adını verirler. Ölen şamanın bakır plâkadan insan görünümünde bir tasviri yapılıp, yeni şamanın elbisesine takılması, yeni şamanın şaman ayini esnasında “ämägät” aracılığıyla duyup görebileceğine inanılmasıyla ilgilidir. Yakut şamanlarının ayrıca “Käläni” adı verilen ve onlara yardım edip, refakat eden bazı ruhları vardır. Şaman, herhangi bir büyü veya ayine başlarken onları çadırına çağırır ve ayin esnasında onlarla konuşur. Şamanının iradesi altındaki cinlerin, güçleri ve becerilerine bağlı olduğuna inanılır. Schtschukin’in aktardığına göre, şamana ayinde yardımcı olan “Käläni”ler de muhtemelen aynı kabile veya soydan gelen ölmüş şamanların ruhları olup, vecd hâline geçtiklerinde şamanların adını söylediği ruh isimleri arasında bu “Käläni” ruhlarının da isimleri yeralır.
Soyun veya kabilenin ölmüş şamanları, Altay bölgesi halklarının inançlarında koruyucu ruhlar olarak yeralırlar. Altay Tatarları, bu ruhların şamanik vecd ayini esnasında şamanın başına, omuzlarına, kollarına ve ayaklarına oturduklarına ve şamana yardımcı olduklarına inanırlar. İnanışa göre şamanların emrindeki bu görünmez yardımcıların sayısı değişebilmekte, büyük bir şamanın on tane yardımcı ruhu varken, daha az kıdemli bir şamanın bir veya iki tane olabilmektedir. Anohin’in aktardığına göre birden fazla yardımcı ruhun olması durumunda, bu yardımcı ruhların reisliğini/liderliğini soyun atasının ruhu yapmaktadır. Bu koruyucu ruhlar grubunun büyüklüğü, şamanın ruhanî kuvvetlerine bağlı olduğundan dolayı bir şaman kendisine diğerlerinden daha fazla ruhu çekiyor olabilir, hâtta kudretli bir şaman başka bir şamanının ruhunu dahi ele geçirebilir. Altay halklarının inançlarında bu ruhların en önemli işlerinden biri, şamanlara tavsiyelerde bulunmalarıdır. Şaman ayininin en heyecanlı bölümü, şamanın bu koruyucu ruhlarla konuşmaya başlama anı olup, bu esnada onlara neler istediklerini ve diğer ruhların onlar aracılığıyla ne dilekler ilettiklerini sorar. Ruhlar âleminden bilgiler ve haberler getiren bu ruhların hizmetlerine değer biçilemez ve bu sebeple şaman onları hoşnut etmek için ayine başlarken bu ruhların (Körmös) resimlerine sunu olarak üzerlerine içecek serper. Anohin’in anlattıklarına göre, Altay Tatarları ile diğer halkların bu ruhların faaliyetleri hakkında çeşitli tasavvurları vardır. Altay Tatarları bu ruhların şamanın bedeninin dışında olduklarını düşünürken, diğer bir çok halk, bu ruhların şamanın bedenine girdiklerine inanırlar. Bu farklı bakışı, Golde şamanlarının koruyucu ruhlarını (seon) çağırırken, şamanın ağzını açıp, ruhları yutma hareketi yapmaları ve eğer ruhlar hayvan suretinde gelecek olurlarsa, o esnada içine giren hayvanın sesini taklit etmeleri şeklinden anlaşılmaktadır. Tunguzlardaki benzeri âdet ve inançlar hakkında Schrikogorov, Tunguzların ölen şamanın koruyucu ruhlarına “Syvén”ismi verdiklerini ve şamanın ölümünden sonra bu ruhların akrabalar arasında kendisine uygun bir kişi arayıp, sonra da kurban seçtiği bu kişiye şamanlık yetileri verdiklerini aktarır. Bu şekilde, hem koruyucu ruhlar şamanı etkileri altında tutma imkânı bulmakta, hem de şaman bu koruyucu ruhlar aracılığıyla diğer ruhlar üzerinde etki oluşturabilmekte ve zorda kalan kabile üyelerine yardımcı olabilmektedir. Çevrede serbestçe dolaşıp yaşayan akrabalarına huzursuzluk verebilecek olan bu ölmüş akraba ruhlarını etrafında toplayıp, denetimi altında tutabilme gücüne sahip olan bir şamanın kabile için ne derece büyük önem taşıdığı kolayca tahmin edilebilir. Anlayabildiğimiz kadarıyla, bu halkların inançlarına göre ölen şamanın ruhu, sonraki nesillerden bir toruna geçerken, tek başına geçmeyip, ölen şamanın koruyucu ruhları ile beraber geçer. Özel bir seçim sonucu şamanın bedenine giren bu “ruh”u, Tunguzlar, Yakutların “ämägät”i gibi tasavvur ederler ve bu şaman ruhunun diğer koruyucu ruhlardan ayrı bir yeri olduğuna inanırlar. Şamanın bedeninden ayrılıp ruhlar âleminden haberler ve sorulan soruların cevaplarını getiren ruh, bu ruh değildir, bu ruh aracılık yapar, diğer ruhlarla bağlantıya geçer, onlardan bilgi ve haberler alır, hâtta başka ruhları şamana yardımcı olmaya ikna edebilir veya zorlayabilir.
Şaman ayini esnasında şamanın bedenine giren “Syvén”ler güçleri, görünümleri ve yetenekleri bakımından çok değişik olabilirler. Onu etkisine alan ruha bağlı olarak şaman kendisine ait olmayan yetenek ve özellikler kazanabilir. Bu sayede yaşlı, çökmüş, hastalıklı bir şaman, kendi içine hareketli, enerjik bir ruh girdiğinde bir anda genç biri gibi dans etmeye ve üzerindeki ağır şaman kıyafetine rağmen bir metreye yakın yüksekliğe sıçrayabilmektedir. Âyin esnasında kendinden geçen çelimsiz zayıf bir kadın şamanı zapt etmek gerektiğinde, bazen güçlü kuvvetli bir grup erkeğin bile bunu zorlukla başardıkları görülmüştür. Eğer şamanın bedenine ateşten korkmayan bir ruh girecek olursa, şaman kızgın korlar üzerinde yürüyebilir, kızgın demiri eliyle tutabilir veya yanan bir mumu ağzına sokabilir. Hayvan suretindeki ruhlar da, şamanların bedenine girdiklerinde onlara hayvanların özelliklerini kazandırırlar, meselâ yılan görünümde bir “Syvén” içine girdikten sonra, şaman bir yılan gibi hareket edebilir. Tunguzların hortum suretinde olduğunu düşündükleri “Syvén” ise, şamanın bir hortum gibi dönmesini sağlar. Bedene giren ruhun, şamanın bedenî özelliklerini de etkileyebileceğine örnek olarak, bir kadın şamanın bedenine giren hamile kadın ruhu sebebiyle şamanın karnının şiştiği ve ruh şamanın bedeninden çıktığında tekrar eski hâline döndüğü anlatılır.
Tunguz ve Golde inançlarına göre şamanların içine giren ruhlar, sadece akrabaların ruhlarıyla sınırlı olmayıp, kimi zaman yabancı kabilelerden ruhlar da-özellikle de kadın şamanların- içine girebilmektedir. Bu yabancı “Syvén” yabancı bir dilde konuştuğu için, şaman da bu yabancı dili konuşmaya başlar. Bu sebeple ayin esnasında Tunguz şamanının Yakutça, Daurice, Mançuca veya Çince kelimeler söylediğine rastlanır. Eğer söz konusu şaman bu dilleri bilmeyen bir şamansa, bu durum şamanın ağzından yabancı bir ruhun konuştuğunun delili sayılır.
Bazı zamanlar ruhlar, şamanları bir araç olarak kullanır ve şamanın değişik amaçlar için başka ruhları çağırmasını sağlayıp, istenilen vazifeyi yaptıktan sonra bu çağrılan ruh bir anda kaybolur. Tunguzlar, ruhun ortadan kaybolmasıyla birlikte şamanın bir anda sakinleştiğini, yüzünü yıkayıp gözlerini ovuşturduğunu, su veya çay içip yorgun ve bitkin bir hâlde derin uykuya daldığını anlatırlar. Ertesi gün dinlenmiş ve huzurlu bir şekilde yatağından kalkan şaman, artık üzerinde herhangi bir baskı hissetmez.
Sahip oldukları ruhların, şamanlara olağanüstü özellikler kazandırabildiklerine olan inanç, sadece Tunguzlarla sınırlı olmayıp, Goldeler, ayin esnasında kendinden geçmiş bir şamanın ateşte yanmayacağına, soğukta donmayacağına veya suda boğulmayacağına, vücudunun ağır darbe veya yaralanmaları kaldırabileceğine, ona bir şey olmayacağına inanırlar. Petri, şamanların gösterdikleri kerametler arasında ateşte dans etmek, çıplak ayakla kor hâlindeki demir üzerinde yürümek, kor hâlindeki kömür parçalarını yutmak veya kaynayan suyu bir anda soğutmak gibi şeyleri saymaktadır. Sadece Sibirya halkları değil, Laponlar arasında da sık sık bahsi geçen bu olaylar, gerçek gözlemlere dayanmaktadır. Şaman adaylarının bile sara nöbetleri esnasında kendilerini ateşe ve suya atmak veya yarı çıplak halde karların arasında dolaşmak gibi fiilleri gösterdikleri, hiçbir acı hissi duymadan bedenlerini keskin cisimlerle kesen şamanlara rastlanması bilinen şeylerdir. Ancak, tecrübeli bir şaman asıl olarak ayine katılanları olağanüstü şeyler gördüğüne inandırmakta başarılıdır. Bu konuda özellikle Lehtisalo’nun Obdorsk Samoyedleri hakkında naklettikleri oldukça ilgi çekicidir: “Şaman elindeki bıçağı tek tek inceleyip kontrol eder ve herhangi biri kirli ise tekrar temizler. En büyük bıçak en sona bırakılır. Sonrasında gömleğini çıkartıp, bıçaklardan birini karnına saplar ve eliyle üstüne vurarak içeri girmesini sağlar, daha doğrusu katılanlar böyle görürler. Aynı şekilde diğer bıçakları da bedeninin değişik yerlerine saplar. Daha sonra en büyük bıçağı alıp, ilk vuruşta yarıya kadar, ikinci bir vuruşla da tamamen kafasına saplar. Şamanın yardımcısının bu yapılanlara yakından bakma izni yoktur, yaklaşmaya çalışırlarsa, şaman onu elindeki bıçakla tehdit eder. Şamanın yüzü siyaha boyalıdır ve konuşamaz haldedir, işaretlerle davulunu ister. Davul çalıp dans etmeye başladığında, bıçaklar teker teker vücudundan dışarı çıkarıp, yere düşmeye başlar. En sonunda başını sallamaya başlar ve önce bıçağın ucu sonra da tamamı görünür ve bıçak yere düşer. Şaman seyircilerin bıçağın biraz önce kafasına saplamış olduğu bıçak olduğunu teyit etmelerini ister.
Şamanın, izleyicilerin safiyane inançlarını kendi çıkarına kullandığı bu örnekte görüldüğü gibi, bazı kurnaz şamanların olayı bir hokkabazlık gösterisine çevirmeye başladıklarını da ortaya koymaktadır.
Uno Harva'nın Altay Panteonu adlı kitabında alıntılanmıştır.
Çeviren: Erol Cihangir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder