11 Haziran 2022 Cumartesi

Ch’in Hükümdarlığının Yıkılışı

 Ch’in Shih-huang-ti, M.Ö. 210’da öldü. İki oğlu vardı. Fu Su adındaki büyüğü, ordunun ana kısmının bulunduğu Ordos’ta başkumandan Meng T’ien’in karargahındaydı. Kanunen yönetimi ele alan baş vezir Li Sih (Li Sı okunur) ve saray kliklerinin iplerini elinde tutan mabeyinci Chao Kao, Fu Su’dan çekindikleri için, imparatorun küçük oğlu Hu Hai’dan yana tavır takınmışlardı. Hu Hai, zekî biri değildi. İradesizdi ve Chao Kao’nun tesiri altındaydı. Kanunî veliahttan kurtulmak isteyen Chao Kao, güya imparator babası, büyük oğlunun intihar ederek hayatına son vermesi yönünde bir ferman imzalamış gibi sahte bir buyruk gönderdi Fu Su’ya. Meng T’ien’in ikna etmeye çalışmasına rağmen prens, Çin geleneklerine göre, oğulluk vazifesini yerine getirmeye karar vererek, kendi boğazını kesti. Böylece imparatorun ikinci soyu anlamındaki Erh- Shih ünvanı alan küçük kardeş Hu Hai, tahta geçti. Düşmanlarından ve rakiplerinden kurtulmak için genç monarşisti bir maşa olarak kullanan Chao Kao, bütün ipleri ele geçirdi. Kısa süre sonra, Meng T’ien ve Li Sih’in kellesi vuruldu. Chao Kao, geniş halk kitlelerinin nazarında Ch’in yönetiminin en nahoş kişisiydi. Kendisine bağlı zırhlı süvari birliklerine ve savaş arabalarına güvendiği için, kendi rejimini haklı çıkaracak hiçbir ideolojik uygulamaya girmeyen Chao, açıktan açığa halkına zulmetmeye başladı. Fakat çok geçmeden, uyguladığı despotizm, halkın tepkisini çekti. Önce Ch’eng Sheng ve Wu Huan isyan ettiler. Gerçi isyan düzenli ordular tarafından bastırılmıştı, ama ülke de barut fıçısına dönmüştü. Bütün eyaletlerde ardarda isyanlar patlak verdi. Bunların en şiddetlisi ise, Hsien Yü’nün elebaşılığını yaptığı Ho-pei isyanıydı. Hsien, sıradan bir aileden geliyordu, ama biyoğrafisine bakıldığında çocukluğundan beri ikbalperest olduğu ve taht hayaliyle yanıp kavrulduğu görülüyor. Kargaşa günlerinde el atacağı unsurları iyi tesbit etmişti. Ch’oo Prensliği’nin eski bağımsız ve mutlu günlerinin yeniden yaşatılması gerektiğini ileri sürüyordu. Eski prenslerin koyun gütmekte olan torunlarını aramış ve onlardan Huai-wang’ı bulup başa geçirmişti. Daha sonraları Han hanedanını kuracak olan Liu Pang (Lü Ban okunur) da ona Ch’in yönetimi, müdafaaya çekilmeyi uygun bulmuştu. Yeni başkumandan Wang Chien, Shan-si’deki Chao Prensliği’ne saldırıya geçince, Ch’oo savaşçıları Chao’nun yardımına geldi ve Hsien Yü, Wang Chien’le amansız bir mücadeleye girişti. Bu esnada Liu Pang, Ch’in başkenti Hsien-yang’a saldırıp, ordunun büyük kısmının cephede olmasından faydalanarak, şehri ele geçirdi. Çarpışmalar sırasında halkın nefret ettiği saray klikleri imha edilmiş, böylece onlarla birlikte Ch’in hanedanı da tarihe karışmıştı (206. yıl). Liu Pang, şehre hakim olmak istiyordu, fakat Hsien Yü şehre gelince, onun ortadan kaldırılmasını emretti. Bu durum karşısında Liu Pang, ona boyun büküp, geniş Sih-ch’uan eyaletinin kendisine verilmesine razı oldu ve orada Han-wang ünvanını aldı. Hsien Yü ise, bütün Çin’in hakimi olarak, Pa-wang titülünü aldı.


Hsien Yü, kabiliyetli bir kumandan ve cesur biri değildi. Bunun yanında, politik yönden de uzak görüşlü biri olmadığı için, halkı mennun edecek herhangi bir reform gerçekleştirememişti. Bu durum, Liu Pang’ın işine yaradı. Gözden uzak Sih-ch’uan’da kendisini iktidarda görmek isteyen rejim muhalifi taraftarlarını çevresine toplamaya başladı. Bu muhaliflerden Chang Liang, onun için siyasî bir proğram hazırladı. Kabiliyetli bir yönetici olan Hsiao Ho, yönetimi tanzim ederken, başkumandan Han Hsin de bir takım askerî başarılar kazandı. Liu Pang’ın çevresindeki ikbalperestler, Hsien Yü’den çekinmediklerini belli edince, o da Sih-ch’uan’a saldırmaya karar verdi. Liu Pang, savunma amacıyla dağ yollarındaki bütün köprüleri yıktırarak, bölge‐ sini giriş ve çıkışı olmayan bir kale duruma getirdi. Böylece Hsien Yü’nün teyakkuz durumunu boşa çıkarmış oldu. Fakat aynı günlerde Han orduları, Han Hsin kumandasında birleşik dağ hükümdarlığının başına geçti. Han Hsin, önce başarılı seferlerde Ch’ang Seng’i ele geçirerek, Shan-si’deki Chin ve Shan-tung’daki Ch’i (Ts’i) ülüşlerini zapteddi. Sonra da Han hanedanını ve politik proğramını ilan etti. Buna göre vergilerek azaltılarak, bazı katı kanunlar değiştirildi. Yargıla‐ ma usullerinde değişlikler yapıldı. Bütün ekol ve mezheplerin temsilcileri olan üstad ve filozoflara serbesti getirildi. Han ordusu öylesine genişleyip güçlendi ki, sonunda Hsien Yü’nün ordusu eriyip giderken, komşu halkların tamamı, Han sancağı altında birleşti. Han Hsin’in izinden yürüyen Liu Pang, Hai-shui nehri sahillerinde Hsien-Yü’nün birliklerine saldırdı. Fakat Hsien Yü, Han ordularını geri çekilmeye mecbur ederek, nehrin öte tarafına attı. Kaçıp kurtulmayı başaran Liu Pang, yeniden ordu toplayarak Hsien Yü’yü kuşattı. Artık savaştan ümidini kesmiş olan Hsien Yü, intihar etti ve böylece Han hanedanı bütün Çin’i ele geçirdi.


Lev Nikolayeviç Gumilev

Ruscadan Çeviren D. Ahsen BATUR


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak