7 Haziran 2022 Salı

Britanya Adalarının Söylenceleri - 6 İngiltere-İskandinavya

 Beowulf I. Bölüm


(Danların kralı Hrothgar, büyük bir şato yaptırır. Ama canavar Grendel, Hrothgar'ın buradaki savaşçılarını öldürür ve şato boş kalır. Beowulf, Grendel ile savaşmak için Geatland'dan gelir.)


Dinleyin beni! Eski günlerdeki mızraklı Danların öyküsünü çok dinledik. Korkusuz serüvenleriyle, onlara büyük zafer ve servet getiren güçlü krallarını duyduk. Azılı düşmanları kovdular. Öyle güçlü yönetimleri vardı ki, balina-yolundan geçen her halk onlara vergi ve haraç ödedi; güzel ve cömert armağanlar verdi. Sonra savaş olduğunda, insanlar onlara sadık kaldılar ve iyi hizmet ettiler. Onlar iyi krallardı! Zaferler veren Yaşamın Efendisi onları ünle donattı.


Böyle bir kralın ölme zamanı geldiğinde, ruhu Tanrı'ya yolculuk yapar ve sonsuzluğa kadar huzur içinde kalırdı. Halk onu onurlandırırdı. Sevgiyle, bedenini denizin kıyısına taşır ve onu yay pruvalı bir gemiye yerleştirip buzlu sulara bırakırdı. Krallarını, sevgili yüzük vericilerini, diğer eşyalar ve hâzinelerle sararlardı. Uzak topraklardan getirilmiş altın ve mücevher, zincirden örülmüş giyecekler, savaş zırhı ve güçlü silahlar, hepsi ona, bu son ve yalnız yolculuğunda eşlik ederdi.


Her şey hazır olduğunda, çapayı denizden çeker ve yay pruvalı gemiyi başıboş gidebileceği balina-yoluna bırakırlardı. Gemi gözden kaybolduktan çok sonra, altın sancağı ölü deniz dalgalarının üzerinde kabarırdı. Savaşçılar ve yol gösterici bilgeler, dalgaların yolsuz denizin üstündeki bu servet dolu yükü taşımasını acılı yürekleriyle izleyip beklerlerdi.


Hrothgar, Mızraklı Danları yöneten güçlü krallardan biriydi. Kutsal Tanrı, Yaşamın Efendisi, onu erdem, beceri ve savaşta başarıyla donattı. Savaşçıları onu izlediler, çünkü o savaşta atılgan ve armağan vermekte cömertti. Çabucak güçlü bir ordu kurdu.


Hrothgar, kocaman bir şato yaptırmaya karar verdi. Şato öylesine şatafatlı olacaktı ki, uzak bütün topraklarda ondan söz edilecekti. Savaşçılarının bu büyük şatoda eğlenmek, içmek ve cesaretlerinin karşılığı olan ödüllerini almak için toplanmalarını istedi. Bu büyük üçgen şatoyu Heorot diye adlandırdı. Anlamı Geyikli Şato'ydu, çünkü erkek geyik, bir kral için uygun bir simgeydi. Hrothgar Tanrı'nın ona bağışladığı bütün hâzinesini cömertçe savaşçılarına dağıttı, onları altın yüzüklerle ve ışıldayan kolluklarla ödüllendirdi. Ancak insanların yaşamlarını ve halkına ait toprakları vermedi, çünkü bunlar yalnızca kendisine ait olmayıp verilecek şeyler de değildi.


Hrothgar ve soylu savaşçıları, izlendiklerinden ve küçümsendiklerinden habersiz üçgen şatolarında eğlendiler. Korkunç yaratık Grendel, geceleyin puslu kırın karanlığında yaşar, gün boyunca kötü yüreğindeki nefretle bataklıkta dolaşırdı. Kabil ırkından gelen Grendel, Ölüm habercisi atalarının ölüm işaretini, eski bir laneti taşıyordu. Kabil gibi Grendel de halk arasında mutlu bir yaşamdan yoksun bırakılmıştı. Grendel, annesi ve derinliğin canavarlarıyla birlikte bir hayvan ininde başıboş yaşamakla cezalandırılmıştı.


Grendel her gün sürekli arp ve şarkı sesleri dinledi ve nefret duydu. Bir gece, göklerin mücevheri güneş dünyanın üzerinden akıp gidene kadar bekledi. Daha sonra, mızraklı Danları gözetlemek için keresteden yapılmış salonu gizlice, kızgınlık duyarak izledi. Bir grup yiğit savaşçı onun gözüne yakalandı ve bedenleri ağır bir uykuya daldı. Bal likörü akıllarını uyuşturmuştu ve bu kısa sürede üzücü düşüncelerden ve kendileriyle ilgili dünya dertlerinden kurtulmuşlardı.


Uğursuz ve açgözlü, azgın ve vahşi canavar otuz mızraklı Dan'ı çabucak ele geçirdi ve onları uykudayken acımasızca öldürdü. Kanlı dişleriyle onları parçaladı. Omuzunda ejderha derisinden büyük bir torba asılıydı. Danların masum bedenlerini torbanın içine fırlattı. Sonra yağmasından şeytani bir haz ve sevinç duyup korkunç ziyafetiyle hızla inine gitti. Grendel, Heorot şatosunu şimdilik canlılara bırakmıştı. Ama geri dönecekti.

Kral Hrothgar ve halkı toprakların üzerinde parlak sabah ışıkları parıldayana dek bu felaketi duymadı. Yiğit adamları ışıltılı salonlarına girdiklerinde görüntü onları dehşete boğdu. Büyük salondan yükselen eğlenceli şarkı seslerinin yerini ağlama ve inilti sesleri almıştı.


Danlar Grendel'in ayak izlerini tanıdılar ve gücünden korktular, ama geri dönebileceğini düşünmediler. Yanılmışlardı; canavar bir sonraki gece daha çok adamı öldürdü. Bu olaydan sonra, Danlar umutsuzluğa kapılmışlardı. Heorot Şatosu' nu, binaların en iyisini, her gece istemeyerek terk ediyorlardı.


Grendel'in doymak bilmez insan eti iştahı, onu Hrothgar'ın bütün adamlarına karşı savaşmaya itiyordu. Adaletle ilgili hiç¬ bir şey bilmiyor ve barış istemiyordu. Kral Hrothgar onu ödüllendirip yatıştıramazdı, çünkü korkunç yaratık ne altına ne de hâzineye değer veriyordu. Gücü Öylesine büyüktü ki, hiçbir ceza biçiminden çekinmiyor, öldürülmekten korkmuyordu.


İnsanlar, putperest tapınaklarında putlarına kurbanlar sunmak, ruhların öldürücüsü Şeytan'a dua etmek için toplandılar. Cennetin efendisini unuttuklarını ve kurtuluşlarının cehennemden asla gelemeyeceğini bilmiyorlardı.


On iki uzun kış boyunca Grendel, Heorot'ta yuvalandı ve mızraklı Danlar üzerinde hüküm sürdü. Yok edici baskınları en korkusuz savaşçıların bile yüreklerini korkuyla doldurdu. Onu öldürmek için ne yeteri kadar güçlü ne de ustaydılar. Yıldırıcı şeytanın karanlık ölüm gölgesi her gece puslu otlaklarda gizleniyordu.


Grendel'in korkunç öyküsü her yere, uzaklara yayıldı. Onun yok edici saldırıları, mızraklı Danların umutsuz direnişleri ve bitmek bilmez savaşları üzerine ozanlar ağıtlar yaktılar.


İsveç'in güney kıyılarında yaşayan Fırtına-Geatlar da Grendel'in ölümcül baskınlarını duymuşlardı. Geatlar'ın en güçlüsü yiğit, korkusuz Beowulf, Hrothgar'a, mızraklı Danların savaş kralına yardım etmek için balina-yolunda denize açılmaya karar verdi. Kendisine eşlik etmeleri için on dört cesur savaşçı seçti.

Fırtınalara dayanıklı bir gemi, yolculuk için uygun biçimde hazırlandığında, Beowulf'un adamları hevesle gemiye bindiler ve parıltılı zırhlarını, gösterişli savaş koşumlarını geminin ambarına yığdılar. Bir serüven ruhuyla yolculuğa başladılar. Sert bir rüzgâr, pruvası köpürmüş bir gagaya benzeyen gemilerini dalgalı balina-yolunda deniz kuşu gibi hızla batı yönüne doğru sürükledi.

Ertesi gün güneş, dünyanın parlak kandili, kaderlerinin olduğu yerin, parıltılı deniz kayalıklarının, yüksek tepelerin ve mızraklı Danların geniş topraklarının üzerinde ışıldadı. Fırtına-Geatlar, geniş gövdeli gemilerini karaya çektiler, zincirden örülü giysileri şakırdıyarak kıyıya ayak bastılar. Denizi geçerken güvenli yollar sağlayan Tanrıya şükranlarını sundular.


Aynı anda, kayalıkların tepesinde, at üstündeki gözetleme muhafızı, ışıldayan kalkanlar taşıyan parıltılı savaş koşumlarıyla savaşa hazır yabancı savaşçılar topluluğunun kıyıya çıktığını gördü. Mızrağını elinde tarttı, atını sahile doğru dörtnala sürdü.


"Zincir Örgülü giysiler giyen ve parıltılı savaş koşumları taşıyan sizler kimsiniz?" dedi. 'İçinizden zırh giymiş biri şimdiye dek gördüğüm en büyük savaşçı! Bakışları ve görünüşü yalan söylemiyorsa soylu adamlar içinde eşsiz biri o!"


Topluluğun önderi Beowulf, biriktirdiği sözleri döktü: "Biz Geatlanz ve Kral Hygelac'ın can dostlarıyız" diye başladı konuşmaya. "Babam, Ecgtheovv, uzun kışlar sonunda ölüm onu almadan önce dünyanın dört bir yanındaki ülkelerde tanınırdı. Belleği yerinde olan her insan onu çok iyi anımsar."


"Biz, efendinizi, insanlarınızın koruyucusunu bulmak için geldik" diye sürdürdü sözlerini. "Yüreğimiz, mızraklı Danları ölüm saçan baskınlarıyla dehşete boğan azgın canavarı yenmek için bizi kışkırttı."


Muhafız, "Silahlarınızı ve savaş koşumlarınızı alın, kralımıza gitmeniz için size yol göstereceğim. Adamlarım eğri boyunlu geminizi gözetleyecek ve onu düşmanlardan koruyacak" dedi.

Geatlar, Heorot Şatosu'na doğru ilerlerken altın parıltılı miğferlerinin üstündeki savaşan domuz simgeleri onların yaşamlarını koruyordu. Sonunda Kral Hrothgar'ın altınlarla süslenmiş, yüksek kuleli, uzak topraklardaki başka şatolardan çok daha ünlü şatosunu gördüler. Muhafız, denizi gözetlemeye dönmek için onlardan ayrıldı ve Geatlar cesur insanların parıltılı evlerine doğru taş döşeli yol boyunca yürümeyi sürdürdüler.


Büyük altın kalkanlarını ve gümüş uçlu, dişbudak ağacından yapılmış mızraklarını büyük şatonun duvarlarına dayadıklarında, Hrothgar'ın habercisi VVulfgar, muhafızın yaptığı gibi Geatları sorguladı. Sonra tekrar ak saçlı kralın huzuruna çıktı ve "Heowulf, bir grup Geat'a önderlik ederek balina-yolundan topraklarımıza yolculuk etmiş ve seninle konuşmayı diliyor. Onlara kulak ver yüce Hrothgar, çünkü savaş koşumları büyük saygıyı hak ettiklerini gösteriyor" dedi.

"Beowulfu çocukluğundan beri biliyorum" diye konuştu Hrothgar. "Biz aile dostuyuz. Deniz aşırı insanlardan, Beowıılf'un otuz adamın gücüne sahip olduğunu duymuştum. Kutsal Tanrı, Grendel'le savaşımızda bize yardım etmesi için onu gönderdi. Ona güçlü yüreği ve yiğit ruhu için görkemli armağanlar vereceğim. Geatları karşıla ve onlara huzuruma gelmelerini söyle."


Vahşi erkek domuz işlemeli miğferi ve parlak zincirden örülmüş giysisi içinde Hrothgar'ın önünde duran Beowulf şöyle konuştu: "Selam sana Hrothgar, mızraklı Danların güçlü kralı. lien Hygelac'ın akrabası ve savaşçısıyım. Halkımın yaşadığı topraklarda, deniz aşırı insanlardan Heorot'un, bütün yapıların en iyisinin, parlak gökyüzü alacakaranlığın gölgesiyle karardığından beri terk edilmiş ve kullanılmaz olduğunu duydum."


"Gençlik günlerimden beri" diye sürdürdü Beowulf konuşmasını, "birçok cesur savaşımdan ötürü onurlandırıldım. Savaşlardan kan lekeleriyle döndüm; beş devle savaşarak kabilelerini yerle bir ettim. Tehlike güdüsüyle, gecenin karanlığında dalgaların üstündeki deniz canavarlarını öldürdüm. Şimdi, ne kadar azılı zebani olursa olsun dev Grendel'le savaşacağım."


"Senden yalnızca bir lütuf istiyorum, sevgili Hrothgar. Cesur Geat savaşçılarım ve ben, senin yüksek kuleli altın şatonu bu iğrenç yaratıktan temizlerken senin halkın dinlensin. Canavarın her türden silahı kullanmayı küçümsediğini duydum. Ben de onun gibi yapacağım, kılıçsız ve büyük altın çevreli kalkanım olmaksızın onunla savaşacağım. Güçlü ellerimi kullanacağım ve ellerimle canavarla ölümüne savaşacağım."


"Eğer Grendel kazanırsa" diye tamamladı sözlerini, "size gömecek hiçbir ceset bırakmayacak. Mızraklı Danları yediği gibi, fırtına-Geatları da senin şarap şatonda kıtırdatarak yiyecek. Parçalanmış cesedimden size sorun yaratacak bir parça da kalmayacak, çünkü Grendel kan lekeli başımı ve gövdemi uğursuz yalnızlığında boş kaldığında çiğnemek için kırlara taşıyacak. Yalnızca savaş gömleğimi efendim Hygelac'a gönder, çünkü şanlı demirci VVayland, onu kendi elleriyle yaptı. Wyrd, her zaman yapması gerektiği gibi örer kaderi."


Mızraklı Danların efendisi şöyle yanıtladı: "Beowulf, dostum, sen bizim bu zor zamanımızda tek savunmamızsın! Grendel, yiğit savaşçılarımı zayıflattı ve şarap şatomu harap etti. Yeniden hoş geldin! Mızraklı Danlara şenlikli bir şölende eşlik et ve adamlarıma niyetini ve planlarını anlat."



Donna Rosenberg'in Dünya Mitolojisi adlı kitabından alıntılanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak