24 Haziran 2023 Cumartesi

RUSYA TARİHİ -7

 


KİYEF RUSYASI'NIN KÜLTÜRÜ


Yazı ve edebiyat  


  Kiyef  knezi Vladimir'in 988 (veya  989) da  hıristiyanlığı kabulünden sonra Rusya'ya Bizans'tan slav (bulgar)  alfabesi  ve  dili  getirildi. Bulgaristan'da yüzyıldan  fazla işlenen "kilise slavcası,, (veya  eski bulgarca) bu  suretle tâ baştan Rusların   din ve  edebiyat  dilleri  oldu;  bu durum tâ XVIII.  yüzyıla kadar devam edipgeldi.  Hıristiyanlığın kabulünden önce Kiyef  Rusyasında veya  diğer  slav uruğları arasında   herhangi bir yazı veya bir kitap yoktu. Halbuki hıristiyanlıkla birlikte hemen Rus Yurduna,  din  kitapları  olmak  üzere, ya rumca veya  slavca eserler getirildi. Akıllı Yaroslav zamanında (1019-1054) rumcadan  rusçaya  tercümeler  yapıldığı  bildirilmektedir.  Bunların çoğunun din  kitabı  oldukları anlaşılıyor.  Rus manastırlarının tesisiyle Rusya'da yine Bizansı  takliden "yazı yazmak,,  sanatı inkişaf etti. Bizans'ta olduğu gibi, Rusya'da da kâğıt yerine ince deri (parşömen) kullanılırdı;  bundan ötürü kitaplar çok pahalıya mal olurlardı;  yazıcıların  kendi sanatlarına  itina ettikleri biliniyor;  zamanımıza  kadar gelen  ve en eski rus elyazması olan  "Ostromir  İncili,, (1056 veya  1057 de yazılmıştır) hıristiyanlığın  kabulünden 60-70 yıl  sonra Rusya'da yazı yazmak sanatının  yüksek  bir  dereceyi bulduğunu  gösterir. İncilden başka "âpokrifik,, (gizli) din kitabları  da yayım buldu. Bunlar, Tevratta nakledilen, fakat serbest ve şairane bir tarzda işlenen mevzular olmakla  halk tarafından kolay anlaşılır ve okunurdu. Bu  cins  eserlerden  biri ve en eskisi Bulgaristan'dan  getirilen ve Bogomil (maniheizm) tesirini taşıyan "Tanrının  Ademi nasıl yarattığı  kıssasıdır,,.  Yine Tevrattan alınarak tertip edilen ve Süleyman Peygamber kıssalarından birini teşkil eden "Kitovras hikâyesi,, de çok yayılmıştı. Sonra incil'den ilham alınarak tertip edilen "Meryem  Ananın ıztıraplar  üzerinden geçişi,, kıssası XI.-XII. yüzyılı  Rusyası'nda  çok okunuyordu.  Hıristiyan  din edebiyatının mühim bir kısmını teşkil eden  "azizlerin  hayatı,, (patrologya), Bizansı takliden Rusya'da erkenden yayım buldu. Bu cins edebiyatın başında "Tanrı kulu aziz bir kimse olan Aleksey'in hayatı,, adlı eser gelmektedir.


Dinî edebiyattan başka Kiyef'e erkenden "dünyevî,, edebiyat da girmeğe başladı. Bizans'taki örneklere bakılarak, Rusya'da da slavca bazı mevzular ele alındı; bu cins edebiyattan "Iskendernâme,, lerin tâ XI.-XII. yüzyılda yazıldığını görmek mümkündür. Sonra yahudi tarihçilerinden Yasef Flavıus'un "Kudüs'ün tahribi tarihi,, adlı eserinin rusça tercümesi de erkenden yayılmıştır. Bundan başka, Bizans rumcasından, "Kahraman Diogenes'in yaptıkları,, adiyle bir Bizans romanının da rusçaya çevrildiğini öğreniyoruz. Bu suretle, evvelâ bulgarca asıllarını okumak, sonra bunları istinsah suretiyle çoğaltmak şeklinde doğan "Rus Edebiyatı,, bir müddet sonra, taklid da olsa, kendi sahasında semereler vermeğe başladı. Bununla müvazi olarak okuyucu bir zümrenin meydana geldiğini görüyoruz; bilhassa manastırdaki rahipler bu zümreye dahildiler; üstelik rahipler yalnız okumuyor, yazıyorlardı da. Akıllı Yaroslav'ın kitaplara düşkün olduğunu söylemiştik. Bu knezin oğlu Vsevolod, beş lisan öğrenmişti. Vladimir Monomach da çok okurdu ve ruscadan başka gayet iyi rumca da bilirdi. Novgorod valisi Ostromir'in, 1056 'da kendi şahsı için bir incil yazdırtması, kitapseverliğinin açıkça bir ifadesidir.


Kiyef Rusyası'nda bir müddet sonra yerli orijinal edebiyat doğmaya başladı. Kilise âyinlerinin icabı olarak ilk vâizler yetişti. Kiyef'in ilk rus metropoliti İllarion (1051 denberi) bunlardan biri ve en ileri gelenlerinden idi; bu zatın rumca yazılan dinî eserleri etraflıca okumuş olduğu ve bunlardan ilham alarak Kiyef rus (slav) ahalisine vâızlar tertip ettiği biliniyor. XI. yüzyıl ortalarından itibaren, "Vaızlar külliyatı,, tertip edildiği anlaşılmaktadır. Bir müddet sonra da yerli rus zahitlerinin ( manastır başrahiplerinin) hayatları yazılmağa başlandı. Bunlar arasında, Kiyef'in yakınındaki "Mağaralar manastırı,, ( Kiyevo-Peçerskaya Lavra) nın keşişi ve ( başrahibi ) olan Feodosius'un hayatı, öldürülen kardeş knezler, "Boris ve Gleb'in hayatı,, bu kabil orijinal rus eserlerinin ilk nümuneleri idi. Fakat bu sahada en mühim eserler "Vekayinâmeler,, oldu.



Vekayinâmeler(Letopisi) 


   

 Rus tarihinin yazılı kaynakları  XI. Yüzyılın başına kadar çıkar. Bunlar,, rusca (slavca) yazılan vekayinâmelerdir (Letopisi). Eski Rusya'da vekayinâmeler yazmak adetinin çok  yayıldığını  görüyoruz.


Bu adeta bir nevi sevaplı bir iş gibi telâkki edilmiş olsa gerektir. İlk örnekler Bizans'tan gelmiş olmakla beraber Rusya'da kendine has bir mahiyet almıştır. Bizans kronograflarından Georgios Hamartol'un "Dünya Tarihi,, (IX. yüzyılda tertip edilmiş, sonra 948 e kadar getirilmiştir) bulgarca tercemesi vasıtasiyle Kiyef'te tanınmıştı. İşte bu eser rus vakanüvislerine örnek oldu ve ilk rus "tarihi„nin esasını teşkil etti. En eski vekayinâmeler olarak "Lavrentyev nüshası,, ve "İpatyev nüshası,, adiyle iki vekayinâme bilinmektedir. Her ikisinin de baş kısmındaki 1110 yılına kadar gelen kısmı, biribirine çok yakındır ve "Başlangıç Vekayinâme,, veya "Nestor Kroniği,, adiyle tanınmıştır. Bunun müellifi lâyıkıyle tesbit edilemiyörsa da, Kiyef Mağara Manastırı (Peçerskaya Lavra) rahibi Nestor olması kuvvetle muhtemeldir. Her iki vekayinâmede, 1116 yılı altında, bu kısmın Silvester adlı bir rahibin yazdığı kaydı bulunuyor. Buna göre "Vekayinâmenin,, müellifi Silvester olması lâzım geliyor gibi görünüyorsa da yazanın başka bir zat olduğu diğer kayıtlardan anlaşılmıştır.


"Başlangıç Vekayinâme„nin ilk cümlesi bunun "Kiyef Rusyası'nın bir tarihçesi,, olduğunu açıkça göstermektedir. Fakat sonraki kompilâsyonlar neticesinde ilk karakterini kaybetmiş olmalıdır. Şu cihet enteresandır ki "ilk rus vak'anüvisi,, Nestor, adeta bir panslavist gibi düşünüyor. Bütün Slavların aynı kökten geldikleri, müşterek bir dile ve edebiyata sahip oldukları üzerinde duruyor. Nestor Kroniği'nin en eski redaksiyonu Lavrentyev ve İpatyev nüshalarıdır. Lavrentyev adı verilmesine sebeb bu nüshanın 1337 yılında Suzdal'deki Lavrentyev manastırında istinsah edilmiş oimasından ileri gelmektedir. Bu nüshada, 1110 yılını müteakip, Rus Yurdunun doğu-kuzey sahasındaki (yani Suzdal ülkesi) vakalara ehemmiyet verilmiştir. İpatyev nüshasında , Kostroma'daki İpatyev manastırında bulunmuş ve XIV.-XV. yüzyıllarında yazılmıştır; burada 1110 den sonra bilhassa Kiyef, Galiç ve Volın'daki olaylara önem verilmiştir. Bu suretle, Rusya'nın muhtelif kısımlarında "yerli,, vekayinâmeler vardı. Bunlardan en mühimleri: Novgorod ve Pskov'da yazılanlarıdır. Moskova Knezliği yükseldikten sonra, eski rus vekayinâmeleri birleştirilip daha umumî ve daha büyük ölçüde "tarihler,, yazılmağa başlandığını göreceğiz.



İgor Bölüğü Destanı (Slovo o polku Igoreve)  



Rusların tek  destanı  olan "îgor  Bölüğü  Destanı »  (Slovo o polku  îgoreve) Kiyef Rusyası ebediyatı mahsulüdür. Bu destanın müellifi kat'i olarak tesbit edilemiyor. 1185-1187 yıllarından sonra yazılmış olması lâzım gelir. Bu destan ancak 1795 yılında bulunmuş, 1800 de neşredilmiştir. Fakat, 1812 Moskova yangınında tek elyazma da yanmıştır. Bundan ötürü bu destan üzerinde tam bir araştırma yapmak imkânı kalmamıştır.


Destanın mevzuunu, 1185 yılındaki Novgorod-Seversk knezi Îgor Svyatoslaviç'in Kumanlara karşı yapılan ve yenilgi ile biten seferi teşkil eder. "Slovo,, nun müellifi bu vakayı, olayların cereyanı sırasına tâbi olarak basit bir şekilde anlatmıyor. Bunu, şairin hissettiği bir şekilde serbest, fakat kuvvetli bir hayal haline koymuştur. Bunun için destan baştan sonuna kadar içli bir şiir, birçok canlı tasvirleri ihtiva eden yüksek bir sanat eseri mahiyetindedir. Mevzuunu, hakikaten cereyan etmiş olan bir vaka teşkil etmekle, tarihî kıymeti de büyüktür. Hele Kumanlara ait kısımları, destandaki bazı Türkçe sözler, bu destanı türk tarihi için de kıymetli bir kaynak derecesine çıkarır.



Kiyef  Rusyası'nın  Sosyal Durumu, Kanunları



Kiyef Rusyası'nın IX.-XII. yüzyıllardaki devlet teşkilâtında, sosyal durumunda ve kanunlarında mütemadi bir gelişme olduğunu görüyoruz. Herhangi bir siyasî teşkilât sahibi olmayan slav uruğları, vareg-rus knezlerinin idaresi altında bir devlet içinde birleşmeğe ve bir "rus milleti,, meydana getirmeğe muvaffak oluyorlar. Hıristiyanlığın kabulü ile, Bizans kültürü bu zümreye aşılanınca, Rusya hıristiyan ve medenî memleketler dairesine giriyor. XII. yüzyıl içinde, Batı Avrupa'daki "Feodalizm”e benzer bir durum Kiyef Rusyası'nda da meydana geliyor. Fakat burada yerli şartlar ve âmiller bu feodalizme hususî bir karakter veriyor.




Knezler



  Rusya 'da  ilk devlet  teşkilâtının  İskandinavya'dan gelen norman beyleri tarafından  kurulmuştur. "Knez,,, germanca  "konung,, dan alınmıştır.  Mamafih Kiyef'te bir müddet rus knezlerine "kağan,, lâkabı verildiği de biliniyor; bu cihet Güney Rusya'da hazar tesirinin ve geleneklerinin kuvvetli olduğunu gösterir. İlk vareg - rus knezlerinin Rurik ailesinden çıktığı kabul edilmektedir; muhtelif şehirlerde bir müddet diğer aileden neş'et eden knezlerin hâkimiyet sürdükleri biliniyorsa da, gitgide Rurik sülâlesi bütün diğer knezleri kovmağa muvaffak olmuştur. İlk knezlerin hukukî durumları hakkında bir fikir edinecek vaziyette değiliz. Onların daha ziyade askerî birer başbuğ oldukları anlaşılıyor. Şehirlerde yerleşip hâkimiyet çevrelerinin genişlemesi nisbetinde knezlerin salahiyetleri de artmış olmalıdır. Hele hıristiyanlığın kabulünden sonra, knez, kilise tarafından resmen tanınmış ve himaye edilmiş, meşru bir şahsiyet sıfatiyle devlet içindeki mevkii büsbütün sağlamlaşmıştır. Knez, Bizans imparatorları gibi, kanun çıkarmak, yargılamak, vergi toplamak ve ceza vermek hakkını haizdir. Knez, bütün bu salahiyetlerine rağmen, mutlak bir hükümdar değildir. Ötedenberi Rus Yurdunda mevcudiyeti bilinen "veçe,, ler,—boy başlarının, sonraları cemiyetin büyük zümreler mümessillerin toplandıkları—knezin hâkimiyetine karşı konabilecek bir müessese idi; knezin "drujina,, (askerî kıta) sındaki silâh arkadaşlarının, boyarların da knezin müşavirleri sıfatiyle devlet işinde rol oynadıkları anlaşılmaktadır. Kiyef Rusyası parçalanıp,birçok knezlikler meydana geldikten sonra, Kiyef knezi "Büyük Knez,, lâkabını taşıyor ve knezlerin en büyüğü telâkki ediliyordu.



Ahalinin Durumları




Enezden sonra gelen grupların sosyal durumları tesbit edilemiyor. Ahalinin esas  itibariyle  üç  gruba  ayrıldığı görülüyor:  1. Yüksek tabaka, 2. Orta sınıf, 3. Köleler (ve yarım köleler). Yüksek tabaka, knezin maiyeti, drujinası (askerî kıtası) ve memurları. Knezlerle birlikte savaşan ve Vareg-Rus' larından teşekkül eden "drujina,, imtiyazlı bir zümre idi. Knezin en yakın silâh arkadaşları ve maiyeti bunlardan seçilirdi. Vareglerin slavlaşmasıyle, yerli slav ahaliden de drujinaya girenler olmuştur. İlk boyar ailelerinin de bunlardan türeyip türemediği kat'iyetle tesbit edilemiyor. Boyarların daha ziyade arazi sahibi beyler olması» ve sözün aslının da türkçe olması bunların Avar'ların tesiriyle meydana geldikleri ihtimalini hatıra getirmektedir.


Knezin maiyetindeki memurlar hakkında da bilgimiz azdır. Kneze en yakın kimselere "knezin adamları,, derlerdi. Bunların işgal ettikleri makamlara göre lâkapları şunlardı: "grid,, (drujinadan yüksek bir kimse), "tiyun,, (tivun, tudun), Hazarlardan (veya Avarlardan) kalan bir lâkap olup mahiyeti pek iyi tesbit edilemiyor, "idare memuru,, anlamına kullanıldığı sanılıyor. Sonra "yabetnik,,, "virnik,, ve "ognişçan,, makamları zikrediliyor.


Orta sınıfa gelince, bunlar, şehirde yaşayan, ticaret ve sanatla meşgul olan kimselerle, kendi topraklarını işleyen serbest köylülerden teşekkül etmekte idi. Bu gibilerin yaşadığı köylere "virvi,, (verv) denilirdi; köylülere de "smerd,, adı verilirdi. Mensup olduğu herhangi bir içtimaî zümrenin dışında kalan, hukukî durumunu kaybedenlere de "izgoy,, derlerdi.


Kiyef Rusyası'nın, bilhassa XI. yüzyıldan sonra,ekonomik hayatında en mühim rol oynayan zümre köleler idi. Vareg-rus tüccarlarının bilhassa köle sattıkları nazarı itibara alınırsa, bu "canlı eşya,, nın ehemmiyeti anlaşılır. Yerli slav ahalisinden birçoğunun köle olarak Bizans'a ve Yakın Doğuya, islâm dünyasına, götürüldükleri biliniyor. Bizans ve hazar ticaretinin azalması ve durması üzerine, köleler ziraat işçisi olarak kullanılmağa başlandılar. Böylelikle büyük çiftlikler türedi ve "feodalizm., nizamının kurulması mümkün oldu. Serbest ve yarı serbest köylüler de, ekonomik baskı altında, gitgide büyük çiftlikler veya manastırlara bağlanarak, serbestliklerini kaybediyorlardı. Kölelere "çelad,, veya "cholop,, denilirdi. Hukukî bakımdan bunların ancak "işçi,, olmaları itibariyle kıymetleri vardı. XI.-XII. yüzyılda "çelad,, lerin Kiyef Rusyası'nda mühim bir yekûn tuttukları anlaşılıyor.


Hıristiyanlığın kabulünden sonra, ruhanîlerle kiliseye bağlı bazı zümrelerin başlıbaşına bir cemiyet, bir sınıf teşkil ettiklerini görüyoruz. Bunlar şu beş zümreden ibaret idiler.  1. Kilise reisleri, ruhanîler ve rahipler, 2. Kilise hizmetinde bulunanlar, 3. Kilisenin korudukları, ihtiyarlar, malûller, hastalar, 4. Kilise himayesine giren "izgoy,, lar, yani diğer herhangi bir zümreye girmek hakkını kaybedenler, 5. Kiliseye mensup köleler. Bu gruplar knezin mahkemesine tâbi olmayıp kilise kanunlarına göre muhakeme edilirledi. XI. - XII. yüzyıllarda, şehirlerde ve köylerde kiliseler yapılmış, birçok manastır kurulmuş olmakla, kiliseye bağlı kimselerin de adedi artmıştı. Kiyef Rusyası'nın en çok okuyup yazanlar zümresinin ruhanîler ve rahipler teşkil ettiği biliniyor. Manastırların, Bizans'ta tatbik edilen ziraat usullerine göre arazi işlemeleri nazarı itibara alınırsa, bunların Kiyef Rusyası ekonomik hayatında mühim rolleri olduğu anlaşılır.



Kanunlar



  Vekayinâmede, Oleg'in Bizanslılarla ticaret muahedesinin  akdinden  bahsederken,  " Rus kanunlarına „ göre yemin ettiği kaydı bulunuyor. Buna bakarak,  Kiyef Rusyası kurulduğu zaman bir " rus kanunu „ bulunduğuna hükmedenler olmuşsa da, burada yazılı bir mecelleden ziyade, vareg-rus (yani Normanların) örf ve âdetleri kastedilse gerektir. Rusya'ya yazılı kanunlar hıristiyanlıkla birlikte Bizans'tan gelmiştir. İlk kanunların, kilise için hazırlanmış ve Bizans'ta "Nomokanon„. adiyle tanınmış bir kanunlar külliyatıdır. Bu külliyat muhtelif devir Bizans kanunlarından iktibas edilen bir mecmuadır. Bulgarcaya " Kormçaya kniga „ çevrilmiş, oradan da Rusya'ya gelmiş ve Rus kilisesinin esas kanun kitabı olmuştur. Bu mecellenin Kiyef knezlerine de bir örnek teşkil ettiği anlaşılıyor. Mamafih knezlerin kendileri tarafından eski gelenekler esas tutularak bazı " kanunları „ da olduğu biliniyor. Bunlardan en eskisi "Yaroslav'ın Pravda,, sı veya "Russkaya Pravda,, idi. "Pravda,, knezin ve maiyetinin menfaatlerini korumak maksadiyle tertip edilmiş ve bilhassa ticaret şehirleri gözetilerek tanzim edilmiştir. Burada köy tamamiyle arka plânda bırakılmıştır. Köye temas edilen kısımlarında, yerli slav ahalisinin "uruğ,, (rod) teşkilâtı yerine, "verv,, (obsçina) geçmekte olduğu görülür. Pravda, birçok bakımdan "Lex Salica,, ve "Capitulare de Viilis,, gibi frank kanunlarını andırdığından, german örf ve adetlerini ihtiva etmektedir; bu husus bilhassa ceza maddelerinde kendini gösteriyor: "vira., (para cezası) esas tutulmuştur. Bazı ıstılahlar ve para sistemi hazar (belki de İdil Bulgarları) tesirini belli etmektedir. Pravda'nın sonraki kısımları (uzun redaksiyonu), Kiyef Rusyası'nın feodalizm nizamına girmekte olduğu bir devire aittir. Pravda'da Kiyef Rusyası'nın bütün hukukî durumları bulunmuyor. Kiyef Rusyası'nda, Pravda'dan başka kiliseler için tertip edilen "knez nizamnameleri,, (ustavlar) cari idi. Bu "ustav,, ların izleri Pravda'da görülmektedir. Bizans kanunlariyle birlikte Rusya'ya getirilen "kırbaç,, cezası Pravda'da yoktur. Aynı şekilde "ölüm cezası,, da bulunmuyor. Halbuki Kiyef Rusyası'nda, asmak suretiyle ölüm cezası verildiği bilinmektedir. Pravda'nın bazı maddeleri, Rusya'da XVII. yüzyıla kadar tatbik edildiğine göre, rus hayatında mühim bir yer tuttuğu anlaşılmaktadır.


Rus  Para sistemi 


Kiyef Rusyasını  kuran yüksek tabaka, Vareg-Rus'lar ta  baştan tüccar bir zümre  olmakla,  Kiyef  Rusyasında "para sistemi,, erkenden  mevcut  idi.  Pravda bu hususta iyi bir kaynak teşkil etmektedir. Esas olarak,  500 gram gümüş sıkletinde olan "grivna,, kabul edilmişti. Paranın adı "kuni,, olup, bugünkü "dengi,, sözü ise moğol-Türk istilâsından sonra yerleşmiş, bir sözdür. Bir "grivnoy kun„ 20 nogata, yahut 25 kun'a, veya 50 rezan'a bölünürdü. XI. yüzyıldan sonra gümüşün pahalılaşması üzerine, 1 grivna gümüşün, 250 gram ve hatta daha hafif olduğu biliniyor.



RUSYA TARİHİ BAŞLANGIÇTAN 1917'YE KADAR

Prof. Dr. AKDES NİMET KURAT

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak