Şaman Davulu
Her ne kadar şaman kıyafeti günümüzde günden güne önemini yitirip, gözden kayboluyorsa da, şaman davulu Sibirya şamanının en önde gelen büyü araçlarından biri olup, hâlen bu halklar için önemini kavramaktadır. Bilindiği gibi şaman davulu, Lapon büyücülerine kadar yayılmış bir alettir. Birtakım dinî maksatlarla ortaya çıkmış olduğuna şüphe olmayan bu müzik aletinin tarihinin ne kadar eskilere dayandığını söylemek mümkün değilse de, çoğu Sibirya halkının şaman davullarının yapılış tarzı itibariyle Laponların “elek” tarzı şaman davullarını andırması dikkât çekicidir.
Türk, Moğol, Tunguz halklarının yayılmış oldukları geniş coğrafyada rastlanan şaman davulları arasında her ne kadar bazı farklılıkları varsa da, aslında hepsi aynı prototipi teşkil ederler. Tunguz, Yakut ve Dolgan şamanlarının davulları genelde oval şekilde; karaçam, söğüt veya kayın ağacından yapılma bir gövdenin üzerine tüyleri temizlenmiş ren geyiği derisinin gerilmesi ile yapılmıştır. Doğu bölgelerinde karaca veya Yakut kabilelerinde at derisi de kullanılır. Derinin gergin durması için çoğu zaman gövde çemberi ile, deri arasına ufak yonga parçaları sıkıştırılır. Davulun alt tarafı açıktır ve burada çapraz biçimde birbirine kaynatılmış iki metal çubuktan oluşan bir tutma yeri vardır ve bu çubuklar davulun gövdesine deri şeritlerle sıkıca tutturulmuştur. Bazı davulların tutma yerlerinde ayrıca bir de kuş figürü bulunur. Davulun içerisinde ziller, çıngıraklar ve ses çıkartacak muhtelif metal aksam bulunur. Davul derisinin iç ve dış tarafında ise, genelde herhangi bir resim veya tasvir bulunmaz. Buna mukabil, Georgi gördüğü bazı şaman davullarının üzerinde kuş, yılan ve muhtelif hayvan resimleri olduğunu, hâtta bu davulların tutma yerlerinde bu tarz resim ve figürlerin olduğundan bahseder.
Altay ve Sayan bölgesinde rastlanan şaman davulları da aynı şekilde imâl edilmiş olup, onların da kenarlarında davulu germek için sıkıştırılan küçük yongaların oluşturduğu yükseltiler vardır. Soyote davulları ise, neredeyse daire şeklinde, tutulacak yeri çapraz yerleştirilmiş iki çubuktan oluşur ve bunlara “kutsal” bez şeritler bağlanmıştır. Günümüzde çoğunlukla at derisi kullanılarak yapılan deri yüzeye, Soyoteler herhangi bir resim yapmazlar. Altay bölgesi ve Abakan vadisinde yaşayan Tatar boylarının şamanlarının davulları, etnografya açısından ilginç örnekler sunar. Bu davulların gövdesi, daireye yakın veya hafif oval şekilde, sedir, kayın veya söğüt ağacından, üzerlerine gerilen deri, maral (ceylan), yaban keçisi (Sibirya keçisi) veya tay derisindendir. Hildén, Lebed Tatarlarının davul için oğlak derisi kullandıklarını, kayın ağacından yapılan tutma yerinin Lapon davullarındaki gibi davulun iç tarafını ortadan ikiye ayrıldığını bildirir. Abakan Tatarlarının davullarında bu tutma yeri/çubuğu üzerinde çok ince işçilik gerektiren figürler bulunur. Altay Tatarlarının davullarında ise, bu tutma çubuğunun üzerinde bir insan figürüyle, üst tarafında bakır boncuklardan yapılma gözleri olan bir insan yüzü, alt tarafta ise onun ayakları yeralır. Boynuna çeşitli renklerde bezlerin bağlandığı bu figüre “tüngür äzi”, yâni “Davulun efendisi” adı verilir. Aralarında Lebed Tatarlarının da olduğu bazı boylarda ise, bu tutma çubuğunun her iki tarafına insan çehresi işlenir. Şaman davullarının tutma yerlerindeki figürleri andıran tasvir ve resimler, bu halklar arsında bir çok kişinin çadırlarında yeralır. Bunlar, çadırın arka tarafında diğer ruh resimleri ile beraber saklanır, onların; şamanın ölüler ülkesine gitmiş olan atalarını temsil ettiğine inanılır ve onlara dua edilir.
Altay ve Abakan Tatarlarının şaman davullarının iç tarafındaki tutma çubuğuna dik olarak yerleştirilmiş bir demir çubuk bulunur ki, bu çubuk “Davulun efendisinin kollarını” temsil eder ve şaman elbisesinin arka tarafında asılı olan çıngıraklardan bu çubuğa takılır. Çoğunlukla çubuğun bir tarafında beş, diğer tarafında dört tane olmak üzere bu çıngıraklardan dokuz tane bulunur. Bunların yanına ayrıca ziller, küçük oklar ve bez şeritler takıldığı olur. Bu zil ve çıngırakların asıl işlevi, davulun çıkardığı sesi artırmaktır.
Altay Tatarlarının davullarının en ilgi çekici yönlerinden biri, davulun derisi üzerine genelde siyah, beyaz ve bazen de kahverengi boya kullanılarak yapılan resimlerdir. Altay Telengitleri, davulun derisinin iç tarafına da bu resimlerden yaparlar. Resimlerde, davulun tutma yerinde yer alan insan suretli figürün, yâni “Davulun efendisi”nin çizimi bulunur, ama bunun dışında şaman inançlarında yer alan pek çok başka varlık da resmedilir. Davulun tutma yerine dik olarak yerleştirilen çubuğun (davulun efendisinin kollarının) üst tarafında kalan bölüme gökyüzü ve yıldızlar, alt bölüme ise gök kuşağını (solongy) temsil eden bir veya üç tane yay ve davulun tutma yerinin yapıldığı kayın ağacıyla, davulun derisinin alındığı yere maralın resmi çizilir. Diğer resimler de ölüler ülkesinin varlıkları veya şaman ayinleri, sunu törenleri ve benzeri şeyleri temsil eden resimlerdir. “Davulun efendisi” ve onun “kolları” hâtta bu “kollar”da asılı duran zil, çıngırak gibi nesneler dahi davul derisinin her iki yüzeyine de resmedilmiştir. Acaba bu resimleme işi eski dönemlerde, bu iki yüzeyden hangisiyle başlamıştır? “Davulun ruhu”nun tabiatı icabı davulun içerisinde bulunduğunu ve şamanın da ayin esnasında diğer ruhları burada topladığı gözönüne alındığında, geleneğin asıl başlangıç noktasının bu iç taraftaki resimler olduğu, dışarıdaki resimlerinse bunun bir kopyası olduğu sonucuna varırız. Zaten Karjalainen de, “Şamanın yardıma çağırdığı ruhların toplanma yeri olan davulun içinde, gökyüzü ve yeryüzü resimleri ile küçük bir dünya meydana getirilmiştir ve davulun dış tarafına bu dünyanın aynısı veya benzerinin resmi yapılmıştır” derken, bu bakış tarzını ortaya koymaktadır.
Abakan Tatarlarında ise davulun sadece dış yüzeyine resimler yapılması dikkât çekicidir. Bu davulların tutma yeri insan şeklinde olmadığı için bu davullardaki resimlerde “Davulun efendisi”ni bulamayız. Abakan Tatarlarının davullarındaki resimler çok daha değişik tarzdadır. Buradaki resimleme usûlüne göre, davulun üst yüzeyi önce enine bir ayırma şeridi ile üst ve alt bölümler olmak üzere ikiye ayrılır. Bu şerit çoğunlukla üst bölümün de etrafında dolaşır ya da kimi zaman çepeçevre davulun bütün yüzeyini dolaşır. Bu ayırma şeridinin üst tarafı gökyüzünü temsil eder, bu bölümde güneş, ay ve yıldızların resimleri bulunur. Kimi zaman da bunlara ilâve olarak başka resimler, meselâ elinde yay ile at veya başka hayvanları kovalayan atlıların resimleri bulunabilir. Davullardan birinin üzerinde elinde bir yıldızı-muhtemelen Solbon yâni Venüs- tutan at üzerinde bir adam resmedilmiştir. Bazı davullarda da, davul yüzeyinin gökyüzünü temsil eden üst bölümüne tepelerinde bir yıldızın parladığı ağaçlar veya direkler resmedilmiştir. Deri yüzeyin alt bölümünde ise, elinde davulu ile bir şaman, ölüler ülkesine ait hayvanlar ve hastalık yaratan ruhlar gibi çeşitli varlıkların resimleri görülür. Bu varlıkların sayısı tek sayılıdır. Davulun üzerindeki resimlemeler arasında çok büyük farklılıklar görülebilir ve bunlar bazen kendine has bir karakter gösterir.
Abakan Tatarlarının yaptığı gibi, sadece dış yüzeyin resimlendiği şaman davullarına nadiren de olsa Altay bölgesinde rastlanır. Ressam Gurkin’in, Teletskoi gölü kıyısındaki bir yerleşimde görüp, resmini çizdiği bir şaman davulu bunun örneklerinden biridir. Bu davulun yüzeyindeki gökyüzünü temsil eden üst bölümünün tam ortasında “dünya ağacı”nı görülür ki, bu ağacın bir tarafında ay, diğer tarafında da güneş resmedilmiştir. Davul yüzeyinin alt bölümünde ise, iki tane boynuzlu hayvan görülür. Kahverengi toprak boyası ile yapılan bu resmi ilginç kılan ise, davulun yüzeyini ikiye ayıran ayırma şeridinin alt çizgisi boyunca sarkan bazı nesnelerin yeralmasıdır. Bunlar, diğer Altay şaman davullarında yeralan ve “Davul efendisinin kolları”na asılmış olan zil, çıngırak v.b. cisimleri temsil ederler ve her ne kadar bu davulda bulunmasalar da, davul üstü resimlemelere girmiştir. Muhtemelen bu her iki tip davul da birbirinden bağımsız olarak geliştirilmiş olmasına rağmen, zaman içerisinde birbirlerini etkilemişlerdir. Her iki tip davulun ortak noktası, üzerlerinde minyatür bir dünyanın resmedilmesidir, ama bu geleneğin hangi tip davulla başlamış olduğunu söylemek mümkün değildir. Bir başka ilginç nokta ise, bazı Lapon davullarında da davulun üst yüzeyinin enine bir çizgi ile ikiye ayrılması ve üst bölüme gökyüzü ve diğer gök cisimlerinin resimlerinin yapılmasıdır. Birbirlerinden bu kadar uzak yerlerde yaşayan iki halkın bu geleneği bir diğerinden öğrenmiş olmaları pek muhtemel görünmemektedir.
Altay bölgesinde gövde bölümüne yıldızlar veya başka şekillerin çizildiği davullar görülebilir. Günümüzde ise, üzerinde hiçbir resimleme olmayan davullara da rastlanmaktadır ki, Hildén, Lebed Tatarlarının davullarının üzerinde hiçbir resim olmadığını söyler. Keza, Moğol şaman davullarının üzerinde hiçbir resim yer almaz. Bazı resimlerde yer alan Moğol şamanı ve iç tarafı da görülebilen şaman davulu araştırmacı Sakari Pälsi, Kiachta ve Urga arasındaki bölgedeki malzemeleri fotoğraflamıştır.
Bu davulun içinde, tutma çubuğunun üst tarafında yer alan insan başı figürü, Altay davullarındaki “Davulun efendisi”ni akla getirmektedir.
Davulun tokmağı olarak hemen her yerde çamaşır tokacına benzer bir cisim kullanılır. Altay bölgesinde bu tokmak, genç kayın ağaçlarından yapılır, Lebed Tatarları bu tokmağı “spiraea cha-maedryfolia” cinsi bir çalının dallarını yontarak yaparlar. Tokmağın davula vurulan bölümüne tavşan derisi veya oğlak benzeri bir hayvanın uyluk bölgesi derisi sarılır. Tokmağın arka yüzeyine küçük metal halkalar takılır. Tokmağın sap bölümünün ucuna bir delik delinir, buradan bir halka geçirilip, bu halkaya renkli bezler, kumaş şeritleri gibi şeyler bağlanır. Şaman şarkılarında “kamçı” olarak geçen tokmağın şamanın elinden fırlayıp, düşmemesi için de şamanın bileğine bağlanır. Kuzeydeki bazı halklarda, tokmağın sapı bir hayvan kafası şeklinde oyulur ki, Goldeler buraya ruhların resimlerini kazırlar. Tokmağın tutma bölümüne Goldeler karacanın uyluk derisini, Tunguzlarsa ren geyiği veya başka bir hayvanın uyluk derisini sararlar.
Şaman davulu kutsal bir eşya olarak görülür ve taşınma veya göç esnasında “kirlenmemesi” için ona da şaman kıyafetine gösterilen ihtimam gösterilir. Tunguzlar, davulun gövdesi için kullanılacak ağacı da kutsal bir yerden temin ederken, benzer şekilde Altay bölgesinde, davul yapılacak ağacın insanlar veya hayvanlar tarafından zarar verilmemiş, üzerinde bir zedelenme bulunmayan bir ağaçtan olmasına dikkât ederler. Bu sebeple davul yapımında kullanılacak ağaç bulmak için el değmemiş, ücra yerlere giderler. Yakutlarsa, davul yapımında kullanacakları parçaları, seçtikleri çam ağacından, ağacın büyümesini engellemeyecek şekilde keserken, ağacın dibinde bir kurban keser ve kestikleri dalın üzerine kan ve içki dökerler. Altay bölgesinde davul, dumana tutularak ve üzerine içki serperek tütsülenir, davul eskidiğinde, genelde kasnak değiştirilmeyip, sadece derisi değiştirilir ve davul kullanılmaya devam edilir. Davul herhangi bir sebeple, meselâ evdeki birinin ölümü v.s., “kirlenecek” olursa, yine sadece derisi değiştirilir. Kullanılıp yıpranmış bir davul derisi imha edilmeyip, ormanda bir ağaca asılır. Şamanın ölümünden sonra, davulu mezarının yanına bırakılır. Şaman davulu, erkek şamanlara has bir eşya değildir, kadın şamanlar da şaman ayini esnasında davul kullanırlar.
Şaman davulunun işlevinin ne olduğu konusunda kaynaklarda çok değişik açıklamalara rastlanır. Priklonskij, Yakutların şaman davulunu, şamana ruhlar âlemine giderken eşlik eden hayvanın sembolü olarak gördüklerini anlatır. Bazı Yakut efsanelerinde adı, “şamanın atı” olarak geçer. Buryatlar da davuldan, şamanın seyahâtlerinde bindiği at olarak bahsederler. Buryat ve Yakutların yaşadıkları bölgelerde davulun derisinin at derisinden yapılıyor olmasının bununla bir ilgisi olabilir mi bilinmez? Davulun, karaca veya maral derisinden yapıldığı bölgelerde, davula karaca veya maral adı verilir ki, Karagasse ve Soyote şamanlarının şarkılarında “ben bir şamanım, yabani bir karacanın sırtında geziyorum” cümlesi bu konuda bir ipucu vermektedir. Yakut efsanelerinde, şamanın davulunu çalmaya başladığında yedi gök katında uçarak dolaştığı anlatılır. Bu örneklerden de anlaşılacağı üzere davul, şamanın seyahâtlerine eşik eden bir nesne veya hayvan olarak tasavvur edilmektedir. Bu durumda Altay bölgesinde davulun tokmağına “kamçı” adının veriliyor olması oldukça makûl görünmektedir. Şamanın davul sesi eşliğinde kendinden geçmesi ve ruhunun bedeninden ayrılarak seyahât etmesi, bu kurguya oldukça uygun düşmektedir. Bu konuda hâlen cevaplayamamış olduğumuz soru, davulun en baştan itibaren şamanı coşturmak için kullanılıp kullanılmadığıdır. Karjalainen; “Bir Ostyak’a davul çalınmasının sebebini sorduğunda, hiç tereddüt etmeden, davul çalarak şamanın o sırada üzerinde uğraştığı konuda kendisine yardımcı olacak ruhları veya kendi koruyucu ruhlarını çağırdığını söyler” şeklinde anlatmasıdır. Golde şamanının kıyafetini giyip, davul çalmaya başlayışını ve “Seon”ları yardıma çağırışına şahit olan Lopatin ise, davul çalma ritüelini şu şekilde anlatmaktadır: “Şaman önce davulunu hafifçe çalmaya başlar, sonra daha sık aralıklarla, daha güçlü şekilde davula vurup, bir taraftan da ilâhiler söyleyerek, ruhlardan yardım ister. Sonra bir anda sanki ruhları görmüş ve onlardan istediği cevapları almış gibi davranmaya başlar” Altay halkları ve Yakutlar da ruhların davula toplandığına inanırlar. Ancak, bunların yanında şamanların davul çalarak, kötü ruhları kovmaya çalışmalarının bir çok örneğine rastlanır ki, meselâ Altay bölgesinde ölen kişinin evinin “arındırılma” ayininde şaman davul çalarak her köşeyi dolaşır ve evinden ayrılmak istemeyen ve oralarda dolaşmakta ısrar eden ruhu en sonunda “davul ve tokmak” arasına hapsetmeyi başarır. Şamanın kıyafetinin ruhları korkutmaya yönelik olduğunu gözönüne aldığımızda, sesini yükseltmek için içerisine yerleştirilen bütün o çıngırak, zil ve benzeri aksamla beraber, şaman davulunun da aslında bu maksada hizmet ettiğini düşünebiliriz. Tetkik ettiğimiz halkların çoğunun bu yöntemi evlerine giren kötü ruhları kovmak için kullanmakta olduklarını ise biliyoruz.
Dr. Lehtisolo, Ob nehrinin aşağı havzasında yaşayan Tundra Jurak şamanlarının şarkılarında davulları için “yay ağacı” veya “şarkı söyleyen yay ağacı” ifadesini kullandıklarına dikkât çeker. Samoyedler ve Fin kökenli halkların şamanlarının davul kullanmaları muhtemelen sonraki dönemlerde ortaya çıkmıştır. Bu halklarda büyücünün asıl silâhı, ruhları korkuttuğu, bazen de üzerlerine ok attığı yayıdır. Lehtisolo, şamanın yayı ile ok atarak ruhları korkutmasına ilişkin bazı örnekler sıralar ki, eğer davul ile yay arasında bir nevi halef-selef ilişkisi varsa ve ruhları kaçırmanın asıl aracı yay ise, bu durumda davulun da aslında bir nevi “seyahât vasıtası” olarak ortaya çıktığını düşünmek mümkündür. Bazı Türk halklarının şaman ayinlerinde de yay kullanılır. Radloff, Lebed nehri kıyısında gördüğü bir şamanın davul yerine, yay kullandığını ama bu yayı ruhları kovmak için değil, çağırmak için kullandığını anlatır. Anohin de, Altaylarda gördüğü erkek ve kadın, her iki cinsten şaman ayinlerini sadece bir küçük yay (yölgö) kullanarak yaptıklarını aktarır. Ayinin nasıl gerçekleştiğine ilişkin detaylar Anohin’in notlarında yer almaz, ama oktan bahsetmemesi, yay kirişinin ayin esnasında sadece bir çalgı gibi kullanıldığını düşündürmektedir.
Kırgız büyücüleri (Baksı) davul kullanmayıp, onun yerine şarkı söylerken kopuz (kobus) çalarlar. Büyücünün bir tane asası vardır ve asaya üzerinde zil ve çıngırakların olduğu bir tahta parçası iliştirilmiştir. Baksı, kopuz çalıp şarkı söyledikten sonra, asasını eline alıp sallamaya başlayarak kendinden geçmiş vaziyette dans etmeye başlar. İki şaman beraber ayin yapacak olduklarında, içlerinden biri kopuz çalıp şarkı söylerken, diğeri de elinde asasını sallayarak dans eder.
Priklonskij, Yakut şamanlarının bazen davul yerine bir asa kullandıklarını anlatır. Buryat şamanının da kayın ağacından veya demirden yapılma iki tane asası vardır. Bu asalara, “at” adı verilir, tutma yerleri at başı biçiminde ve alt uçları da at toynağını andırmaktadır. Bazen asanın orta yerine bir “diz” resmi de yapılır. Normalde sağ elde tutulan asa, sol elde tutulandan birazcık daha uzundur ve her ikisinin de üzerine çıngıraklar ve küçük hayvanların postları takılır. Changalov, her ikisinin de şamanı gitmek istediği yere taşıyan bir at olarak tasavvur edilmeleri sebebiyle, davul ve at biçimli asanın bazı durumlarda birbirlerinin yerini tuttuklarını aktarır. Davulun gövdesi gibi, asanın yapılacağı malzeme de kutsal yerlerden, genellikle eski şamanların mezarlarından tedarik edilir. Altay bölgesindeki Orman Tatarlarının şamanları da “at biçimli asa” kullanırlar.
Laponlarda görülen “davul ile kehanetlerde bulunma” geleneğine Türk kökenli halklar arasında rastlanmaz. Tunguzlar ve bazı başka Kuzey Sibirya halkları, havaya atılan tokmağın yere düşüş şeklinden kendi işlerine ilişkin sonuç çıkartmaya çalışırlar. Eğer tokmağın davula vurulduğu yüzey yukarı gelirse, bunu hayra âlamet bir cevap olarak kabûl ederler.
Uno Harva'nın Altay Panteonu adlı kitabında alıntılanmıştır.
Çeviren: Erol Cihangir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder