MOSKOVA-VELİKORUS (BÜYÜK RUS) DEVLETİNİN KURULUŞU
III.İvan devri ve Rusya'nın moğol-Türk hâkimiyetinden çıkışı
III. ivan'ın gençliği
Vasili Temnıy (kör) 1462 yılında öldükten sonra, Moskova Knezliği, oğulları arasında bölündü. Büyük kardeş olan Ivan'a Moskova Knezliğinin en mühim 14 şehri ve kasabası isabet ettiği halde, kalan dört biradere ancak 11-12 şehir ve kasaba düştü. Büyük kardeş, babadan kalan yurdun en büyük kısmına yegâne varis oldu.
Moskova Knezliğinde tahtın babadan oğula geçmesi nizamının kabul edildiği bir daha teyid edilmiş oldu. Vasili Vasil'yeviç, 1446 da gözlerine mil çekildikten sonra (ki bundan ötürü "Kör Temnı,, denmiştir) büyük oğlu İvan'ı devlet işleri ile yakından ilgilendirmeğe başlamıştı; sekiz yaşında iken seferlere götürdü. İvan, 7 – 8 yaşında iken, Tver knezi Boris Aleksandroviç'in kızı ile nişanlanmıştı; bu münasebetle, Moskova ile Tver arasında, ötedenberi devam edip gelen düşmanlık bir müddet için durduruldu.
Vasili Vasil'yeviç, 1449 yılında oğlu Ivan'a "Büyük Knez,, lâkabını verdi ve — Bizans İmparatorluğunda olduğu gibi kendine "şerik hükümdar,, yaptı. İvan, 12 yaşında iken Tver knezinin kızı ile evlenip, 18 yaşında bir oğlu oldu. Babası öldüğü zaman İvan, 22 yaşında idi; kendisinin gayet iri yapılı ve güzel bir adam olduğu bildirilmektedir.
III. ivan tahta çıktığı zaman rus knezliklerinin durumu
İvan tahta çıktığında Moskova Knezliğinin işgal ettiği saha 15.0002 mil kadardı, Bunun büyük bir kısmı Ivan'a ait olmakla beraber, kalan dört kardeş te, "udel,, (yurt) knezleri sıfatiyle Moskova Knezliği sahasında hâkimiyet sürüyorlardı. Moskova Knezliği her taraftan diğer knezliklerle kuşatılmıştı. Bunlardan bir çoğu, hem saha, hem de nüfus ve servet bakımından, daha yüksek bir durumda idiler. Rusya'nın kuzey mıntakaları, Fin körfezine sokulan, Novgorod Knezliğine (Cumhuriyeti) aitti. Novgorod'un hâkimiyeti veya nüfuzu altında bulunan yerler, Sukhona ve Vıçegda nehrini geçerek, Kama'nın baş kısmına ve Ural dağlarına kadar varmıştı. Mamafih, Dûna (Kuzey Dvina), Sukhona ve Vıçegda nehirleri boyunca bazı yerlerin Galiç ve Rostov knezlerine bağlı olduğu biliniyor. Novgorod'un güney-batısında küçük bir Pskov Knezliği (Novgorod gibi ticaret şehri ve Cumhuriyeti) bulunuyordu. Fin körfezinin güney sahilleri Estonya ve Letonya, alman şövalyelerinin elinde idi. Bugünkü Beyaz Rusya (Belorussya) tamamiyle, Smolensk çevresi ve Ukrayna'nın büyük bir kısmı, Kursk, Orel, Tula ve Kaluga çevrelerinin bis kısmı, Litvanya (Lehistan) devletine giriyordu. Tula ve Ryazan çevrelerinin güneyinde, Karadeniz, Azak denizi ve Hazar denizine kadar uzanan bozkırlar, Kırım ve Nogay uruğlarının göç ve hâkimiyet sahasını teşkil ediyordu. Ryazan Knezliğinin doğusunda, Suru (Sura) ırmağı ve Oka'nın aşağı kısmında, Kazan Hanlığı arazisi başlıyordu. XV. yüzyılın yarısından az sonra Vyatka ve Kama ile Prem nehirleri sahası Moskova hâkimiyeti altına alınmış idi ise de, buralardaki rus nüfuzu sağlam değildi.
Moskova Knezliğine gelince, kuzey - batısında, en kuvvetli ve amansız bir düşmanı olan Tver Knezliği vardı. Sukhona ile Yug nehrinin birleştiği saha da Moskova'ya ait olmakla, Moskova nüfuzu ve hâkimiyeti Volga'nın kuzeyinde geniş bir sahaya yayıldığını görüyoruz. Batı hududunda, Litvanya Devleti bulunuyor, Oka ve Uğra ırmağı sınır teşkil ediyordu. Güneyde ve doğuda, Orta Oka boyunca, Rayzan Knezliği vardı. Volga' nın güneyinde, Suru (Sura) boyunca, Mordva'lar ve Çuvaşlar, kuzeyde, Vetluga boyunca, Çirmişler bulunuyorlardı. Mordva ve Çirmişler, fin aslından, Çuvaşlar da Türk menşeli idiler. Moskova şehri, üç yabancı devlet sınırına çok yakındı; 80 km. Tver Knezliği hududu, 100 km. mesafede Kazancılarının hücumlarına karşı, Oka boyunca yapılan karakollar, ve batı tarafında 100 km. bir yerde - Litvanya Devleti başlıyordu.
Rus yurdu, bu suretle, XV. yüzyıl ortalarında birçok büyük ve küçük knezliklere parçalanmış bir halde idi. Vakıa aynı dilde konuşan, aynı dinde olan ve knezleri aynı sülâleden gelen bir rus milleti vardı. Fakat siyasî ayrılık, ayrı knezliklerdeki rus ahalisini birbirine düşman etmişti. Rus knezlikieri arasında Moskova Knezliği en büyüğü ve en kuvvetlisi değildi. Bunlar, siyasî nüfuz bakımından, ikiye bölünmüşlerdi: Kuzey ve Batı Rusyası, Moğol'lara tâbi ve hanlara vergi ödemekte iken, Batı - Güney Rusyası, Lehistan ( Litvanya) hâkimiyeti ve nüfuzu dairesinde idi. Vakıa Altın Orda Devleti sarsılmış, parçalanmış ve Rusya üzerinde hükmünü yürütecek bir halde değildi, fakat doğudaki Kazan ve güneydeki Kırım Hanlıkları büyük bir tehlike teşkil ediyorlardı. Rus yurdunun bu sıralardaki umumî durumu, tek bir cümle ile ifade edilecek olursa, "dıştan siyasî baskı, içten siyasî ayrılık hüküm sürüyordu,,.
Moskova Knezliğinin tek bir sadık dostu vardı, o da, Kasım Hanlığı idi. Moskova şehrinin 160 km. mesafede Oka nehri üzerindeki Kasım (eski Gorodets) şehri, Kasım Hanlığının merkezi idi. Bura moğol-Türk hanları, tâ baştan Moskova knezleriyle iş birliği yapmışlar ve Moskova'nın büyümesine yardım etmişlerdi.
Novgorod şehrinin Moskova hâkimiyeti altına alınması (1471-1478)
III. ivan, 1462 de Moskova büyük knezi olunca, ihtiyatlı hareket eden ve gayet ince hesaplıyan bir hükümdar olduğunu göstermekte gecikmedi. Elinde olduğu halde Ryazan Knezliğini Moskova'ya ilhak etmek istemedi. Bir müddettenberi Moskova'da büyüyen genç Ryazan knezini kendi memleketine gönderdi ve knezliğini tanıdı. Fakat Ryazan, haddi zatında tamamiyle Moskova'nın nüfuzu ve hâkimiyeti altına girmiş bulunuyordu, ivan, Tver knezinin damadı sıfatiyle, kayınpederine karşı dostça bir tavır aldı ve "iyi komşuluk,, münasebetleri tesis etti. Moskova ile Tver arasındaki dostluk, "udel,, (yurt) knezlerinin birbirleriyle münasebetlerini tesbit ve tayin eden ve umumiyetle kabul edilen "uzlaşma,, (dogovor) ile teyit edildi.
III. İvan bu suretle, Moskova'ya sınırdaş knezliklerin arazisinde gözü olmadığını açıkça göstermiş gibiydi. Moskova knezi, hâkimiyetinin ilk yıllarında kendisi hücuma uğradı. 1465 te Altın Orda hanı Seyyit Ahmet, Ruslara karşı bir sefer açmıştı. Fakat knezin şansına, hiç umulmayan bir taraftan yardım geldi. Kırım hanı Hacıgerey, Altın Orda kuvvetlerine arkadan hücum etti ve Seyyit Ahmet hanı rus seferinden vazgeçmeğe mecbur kıldı. Kırım hanının bu hareketi, III. İvan'ı büyük bir tehlikeden kurtardığı gibi, ilerisi için Altın Orda'ya karşı plânlı bir hareket tasarlanmasına yol açmış, ve aynı zamanda Moskova knezine Altın Orda tarafından tehlike olmadığını açığa vurmuş ve diğer düşmanlara karşı harekete geçmek imkânını vermişti. III. İvan'ın tasarladığı işlerin başında Novgorod Cumhuriyetinin istiklâline son vermek, bu şehri ve bütün ülkelerini Moskova hâkimiyeti altına almak geliyordu.
Moskova kuvvetleri, Novgorod'a ait bazı yerleri ve şehirleri ele geçirmişlerdi. Bu suretle Novgorod şehrinin hem istiklâli, hem arazi bütünlüğü, Moskova tarafından tehdit edilmişti. Şehrin hâkim tabakaları, yani boyarlar, tüccarlar ve ruhaniler, Moskova hâkimiyetine düşmenin, Novgorod'un istiklâline ve zenginliğine son vermek olduğunu bildiklerinden, buna mani olmak istediler. Halbuki aşağı tabaka, yani ahalinin çoğunluğu, boyarların tahakkümünden kurtuluş yolunun, Moskova knezine tâbi olmakta görüyordu. Boyarlar, tüccarlar ve ruhaniler, Novgorod'un istiklâlini tanıması şartiyle, Litvanya ile bir anlaşma yapmak için teşebbüse geçtiler. Bu hareketin başında, Novgorod'un en kibar boyar ailelerinden sayılan Boretski'ler bulunuyordu. Litvanya, Lehistan kralı Kazimir ( Yagaylaoğlu ) ile, 1471 de yapılan bir uzlaşmayı müteakib Novgorod, Litvanya devletinin himayesi altına girmiş oldu. Bu uzlaşmaya göre: şehrin istiklâli ve boyarların bütün imtiyazları eskisi gibi olacaktı.
Novgorod'luların bu hareketleri Moskova'da duyulunca, büyük bir hiddeti mucip oldu. Novgorod'luların bir katolik kralın himayesine girmesi, "ortodoksluğa,, ve rusluğa karşı işlenen büyük bir ihanet diye vasıflandırıldı ve "hainlerin,, hemen cezalandırılmasına karar verildi. III. İvan büyük bir ordu topladı ; bu sefere, "dinsizlere,, karşı yapılan bir savaş süsü verildi. Moskova knezinin kuvvetleri Novgorod arazisinde müthiş tahribat yapmağa başladılar, köyler ve şehirler yıkıldı ve yakıldı. Ahalisi (kadınlar ve çocuklar dahil olduğu halde) öldürüldü. Novgorodlular, Boretski'ler ailesinden Marfa kadının heyecanlı teşviklerinin tesiriyle, mukavemete hazırlandılar. Litvanya'dan vâdedilen askerî yardım gelmedi. Novgorod'luların ise, kendi başlarına Moskova knezinin ve müttefiklerinin müthiş ve vahşiyane saldırışlarına dayanamıyacakları aşikârdı. Biri İlmen gölü boyunda, diğeri Selon nehri yanında yapılan çarpışmada Novgorod'luların küçük kuvvetleri yenildi. Bunun üzerine, III. İvan'a elçiler gönderip, merhamet dilemeğe karar verildi. Moskova knezi müzakerelere girişmeği kabul etti. Yapılan uzlaşmaya göre, Novgorodlular, İvan'a 15.000 ruble harp tazminatı ödeyecekler, Kazimir ile yaptıkları anlaşmayı bozacaklardı. Bunu müteakip, İvan, kuvvetlerini geri çekti. Bir müddet sonra İvan ile Novgorod'luların arası yeniden açıldı ve İvan yeni bir sefer açtı. Novgorod mukavemet edecek bir durumda değildi. Moskova knezi, gönderdiği bir ültimatomla: "Novgorod'da, Moskova'da olduğu gibi, hâkimiyet sürmek istediğini,, bildirdikten sonra, "veçe,, (şehir ahalisinin umumî toplantısı) ve "posadnik,, (umumî vali) müesseselerinin kaldırılmasını talep etti. Novgorod'lular, uzun boylu görüştükten sonra, 1478 yılında, İvan'ın şartlarını kabule mecbur kaldılar. Şehir, Moskova knezinin askerleri tarafından işgal edildi. Novgorod serbestisinin timsali olan "veçe çanı,, (toplantıya çağıran çan) Moskova'ya gönderildi. Şehrin istiklâlini koruyan zümreler, yani boyarlar ve büyük tüccarlar ve ruhaniler başta Boretski ailesinden Marfa kadın olmak üzere, Moskova'ya götürüldüler. Novgorod Cumhuriyetinin, "Bay Büyük Novgorod,, un istiklâli böylelikle sona erdi. Burası alelâde bir Moskova eyaleti haline getirildi.
Moskova knezinin kurduğu rejim, Novgorod'lulara çok ağır geldiğinden, 1479 da bir isyan patlak verdi. İvan, bunu bahane ederek, ahali arasından istiklâl taraftarı kimselerin imhasını emretti. Buna tevfikan, Novgorod'un başpapası (Vladıka) Moskova'ya sürgün edildi. Yerine, Moskova knezinin güvendiği biri getirildi; boyarların, veya tanınmış kimseler, hepsi de ya idam edildiler, veya Moskova'ya tâbi yerlere sürüldüler. Bunların malikâneleri İvan'ın hizmetinde bulunanlara dağıtıldı. Mamafih, Novgorod halkının aşağı tabakası, yeni durumdan faydalanır gibi oldu. Novgorod'dan alman tüccarları da koğuldular. Bu suretle, Hansa şehirleriyle yapılan ticaret te sona erdi. Pskov şehri kendi muhtariyetini muhafaza etti ise de, her hususta Moskova knezine tâbi idi. Novgorod şehrinin ve geniş kolonilerinin, III. ivan'ın hâkimiyeti ve idaresi altına alınması ile Moskova Knezliğinin durumu kökünden değişti. Moskova, bu defa, rus knezliklerinden hem saha, hem nüfus ve servet bakımından en büyüğü oldu; artık, Moskova ile boy ölçüşecek hiçbir rus knezliği kalmamıştı.
Rusya'nın Altın Orda hâkimiyetinden çıkışı (1480)
Avrupa'daki siyasi muvazenenin Moskova Knezliği lehine dönüşü, 1472 yılına tesadüf eder. III. ivan, Novgorod gibi geniş ve zengin bir ülkeyi hâkimiyeti altına aldığı zaman, buna ne Lehistan-Litvanya ve ne de Türk - tatar hanlıkları mâni olabildiler. Altın Orda hanı Seyyit Ahmed, 1472 de Moskova üzerine bir sefer açtı; daha önce Lehistan kralı Kazimir ile anlaşmış ve birlikte hareket edilmesi kararlaştırılmıştı. Ahmet hanın kuvvetleri, Kaluga'nın doğusundaki Aleksin şehrine kadar ilerledikleri halde, Kazimir'den yardım gelmedi. Leh kralı, macar kralı Mathias Korvinus (1457-1490) ile savaştığından, Moskova işlerini ihmal etti. Rus hizmetindeki Kasım hanzadelerinden Daniyar'ın kuvvetleri Seyyit Ahmet hana hücum ettiler; Altın Orda askerleri arasında sari bir hastalık da başgöstermiş olduğundan, Ahmet han, hiçbir netice alamadan çekilip gitmek zorunda kaldı. Bu tarihten itibaren Moskova Knezliğinin durumu büsbütün sağlamlaştı ve Doğu Avrupa'nın en kuvvetli ve en büyük bir devleti oluverdi. Fakat Moskova Knezliği de Altın Orda'ya tâbi bir devlet sayılıyordu. Bu vak'adan az sonra Kazan Hanlığının tamamiyle Moskova'ya tâbi bir devlet haline geldiğini görüyoruz; Kazan'da Ruslarla işbirliği yapmak isteyen parti galebe çaldı. Moskova Knezliği, Orta İdil sahasında hâkimiyeti ele almak istidadını açıkça göstermişti. Halbuki iki büyük komşu devlet, Altın Orda ve Lehistan, Moskova Knezliğine karşı olan düşmanca durumlarını değiştirmemişlerdi; bu iki devlet, Moskova'nın büyümesi ve genişlemesi yolunda en mühim engel teşkil ediyorlardı. III. İvan, Altın Orda ile Litvanya-Lehistan'a karşı, Kırım Hanlığında gayet kıymetli bir müttefik buldu. Mengligerey han, Moskova knezinin vefakâr bir dostu idi. Kırım hanları, Altın Orda'ya ait bütün saha üzerinde hâkimiyet iddia ettiklerinden ve Seyyit Ahmet hanı amansız bir düşman bildiklerinden, Seyyit Ahmet hanı kuvvetten düşürmek ve büsbütün ortadan kaldırmak için, Moskova knezi ile dost olmayı, ona yardım etmeyi prensip olarak kabul ettiler. Kazimir'in Kırım'a karşı takibettiği anlayışsız siyaseti, Mengligerey'in III. ivan ile dostluğuna hizmet etti. Buna mukabil Seyyit Ahmet han ile Kazimir, Moskova knezine karşı müşterek bir hareket düzenlemek ihtiyacını hissettiler. Bu suretle Doğu Avrupa'da iki siyasi blok teşekkül etmiş oldu: Moskova - Kırım, Altın Orda - Litvanya (Lehistan).
Seyyit Ahmet han, Moskova Knezliğinin kuvvetlenmesine mani olmak istiyor ve Rusların Altın Orda'ya tâbi bir durumda kalmalarına gayret ediyordu. 1474 te han tarafından Moskova'ya bir elçi gönderildi ve vergi talep edildi. 1476 da gönderilen yeni bir elçi ivan'ın bizzat "Taht ili,, ne, Seyyit Ahmet han yanına gelmesini talep etti. Moskova knezi bir elçi hey'eti ve bir miktar hediye yollamakla iktifa etti. Bu vaziyet karşısında, 1477 de, Altın Orda kuvvetleri harekete geçtiler. Kazimir de bu seferi destekleyeceğini bildirdi. Buna rağmen, seferin Rusya hudutlarına kadar yapılamadığı anlaşılıyor. 1479 yılında Mengligerey hanın Litvanya-Lehistan'a karşı düşmanca durumu tamamiyle açığa vuruldu ve İvan ile dostluğu da o nisbette arttı. Altın Orda hanı ile Moskova knezi arasındaki ihtilâfın, artık silâh kuvvetiyle hallinden başka bir çare kalmamıştı. III. İvan, Seyyit Ahmet hanın isteklerini yerine getirmek niyetinde değildi. Tam o sıralarda, Kazimir'in elçileri Seyyit Ahmet hanı buldular ve Moskova'ya karşı birlikte harekete teşvik ettiler. Lehistan ordusu ile Altın Orda kuvvetlerinin birleşme yeri olarak Uğra nehri kıyısı tesbit edildi. Moskova knezine kat'î bir darbe indirmek için iki büyük devlet anlaşmış bulunuyorlardı.
Seyyit Ahmet han, Kazimir ile yaptığı uzlaşmaya göre, harekete geçti. 1480 yılının ilkbaharında İvan'a karşı sefer açtı; Saray kuvvetleri yavaş yavaş yürüyerek, Moskova Knezliği ile Litvanya - Lehistan sınırı olan Uğra nehri yanına geldiler. Kazimir'in askerleri de buraya gelerek, moğol kuvvetleriyle birleşecek ve iki müttefik ordu Moskova üzerine yürüyeceklerdi.
Hanın harekete geçtiğinden haber alınınca Moskova şehrinde panik başgösterdi; knezin maiyetinden birçoğu, bilhassa yüksek tabakalar, şehirden kaçmağa başladılar. Knez, Altın Orda hanına karşı kuvvetlerini yürüttü ve bir müddet ordu yanında kaldı, fakat düşmandan korktuğu için Moskova'ya döndü. Şehir ahalisi ve ruhanîler kendisini gayet fena karşıladılar ve azarladılar; ahaliden bazıları, "Knez, Çar'a (yani hana) vergi vermeyerek, onu kızdırdı, rus yurdu üzerine bu felâketin gelmesine sebep oldu,, diye bağırıştılar, bazı ağızlardan da "korkak, kaçak,, sesleri duyuldu. İvan, ailesini ve yakınlarını, icabederse, emniyet altına koymak için tedbirler aldıktan sonra, hiç istemediği halde, Oka nehri boyundaki rus ordugâhına geri dönmek zorunda kaldı.
Seyyit Ahmet hanın kuvvetleri ekim başlarında Uğra nehri yanında mevki almışlardı. Rusların öncü kıtaları bunları görünce nehri geçmeğe cesaret edemediler. Han, Leh kralının gelmesini beklediğinden, hücuma geçemedi. Seyyit Ahmet han kıtaları ve Rusların öncü kuvvetleri arasında birkaç gün atış yapıldıktan sonra, çarpışmalara son verildi; her iki ordu, aralarında Uğra nehri olduğu halde, hareketsiz kaldılar. Moskova knezi Türk askerinin çokluğunu görünce elçiler gönderip uzlaşmak teklifinde bulundu ise de, Seyyit Ahmet han bunu kabul etmedi; İvan'dan mutlak bir itaat ve dokuz yıldanberi ödenmeyen vergilerin hemen yollanmasını istedi. Bu yüzden müzakereler kesildi. Türk ve rus orduları, Uğra boyunda, karşılıklı mevzi aldılar ve böylece iki hafta hareketsiz kaldılar. İki taraf ta hücuma geçmekten çekiniyordu. Ahmet hanın Kazimir'i bekleyişi Moğolları hareketsiz bırakmıştı. Halbuki Kazimir bu defa da sözünde durmadı. Bunun sebepleri açıkça bilinmiyor. Mengligerey, Moskova ile yaptığı uzlaşmağa sadık kalarak, Podolya'ya hücum etti ise de, Kırımlıların hücumları Litvanya-Lehistan kuvvetlerinin hepsini bağlamadığı muhakkaktır. Kazimir, 1472 ve 1477 yıllarında olduğu gibi, Altın Orda ile işbirliğini ihmal etti ve, yeter derecede sebep olmadan, bu mühim fırsattan istifade etmedi. Leh kralının bu hareketinin, sonraki Lehistan tarihinde büyük tesiri olacağını göreceğiz. Sonbaharın yaklaşması üzerine hem rus, hem han ordularının durumu fenalaştı.
Mengligerey hanın asker gönderip Saray çevresine hücum ettirdiği haberi de alınmıştı. Bununla Altın Orda kuvvetlerinin durumları müşkülleşti. Hanın, rus ve Kırım orduları arasında sıkışıp kalması tehlikesi vardı. Seyyit Ahmet han buna bakmaksızın, bir müddet daha beklemek isterken, netice kendiliğinden hallediliverdi.
Uğra nehrinin buz tutması üzerine, İvan, Moğolların kolayca nehri geçebileceklerini düşünerek, 7 kasım 1480 tarihinde, rus ordusunun kuzey istikametinde, Kremeneç şehrine doğru çekilmesini emretti. Rus boyarları ve askerleri knezin emrini, Hanın hücumu karşısında, umumî bir çekiliş diye anladılar. Bunun üzerine rus ordusunda panik başgösterir gibi oldu. Halbuki Seyyit Ahmet hanın askerleri, Rusların çekilişlerini askerî bir hile sandılar; Han ordusuna güneye doğru çekilmek emrini verdi; Saray kuvvetleri rus hücumuna maruz kalmamak için, sür'atle uzaklaşmağa başladılar. Bu suretle iki ordu, biri ötekinin saldırmasından çekinerek, hızla birbirinden kaçıyordu. İvan, nihayet Tatarların kendini takip etmediklerini görünce, birdenbire tavrını değiştirdi. Korkaklığı baturluğa ve kahramanlığa döndü. Büyük bir meydan muharebesini kazanmış bir kumandan gibi şenlikler içinde Moskova'ya girdi. Seyyit Ahmet hanın yüreksizliği ve muktedir bir kumandan olmayışı, bu suretle, Moskova Ruslarını muhakkak bir felâketten kurtarmıştı. Han, Kazimir'in sözünde durmadığına kızmış ve Litvanya-Lehistan sahasına girerek bazı köy ve kasabaları yağma etti. Sonra, kışı geçirmek için, Don boyuna gitti.
Seyyit Ahmed'in "ili,, dağınık bir vaziyette iken, 1481 yılı başında, Sibir hanı İvak (Aybek) ve Kırım hanı Mengligerey'in gönderdiği adamlar, hanı çadırında bastılar ve öldürdüler. Seyyit Ahmet hanın ölümünden sonra, oğulları arasında çıkan mücadeleler, Kırım hanının müdahaleleri, Altın Orda'nın artık bir kuvvet olmaktan çıkmasına sebep oldu. Bunun en mühim neticesi de: Moskova Knezliği ve ona bağlı diğer rus ülkelerinin Altın Orda tabiiyetinden çıkması oldu. Bu suretle, 1480 yılının savaş olmadan biten sefer, Rusya'nın kendiliğinden, "moğol-Türk hâkimiyetinden kurtulmasına imkân verdi; bunun içindir ki, tarihçiler, Rusya'da "Moğol-Türk devrinin,, bitimini 1480 yılı olarak almışlardır. III. İvan da, sefer esnasında korkakça ve küçültücü hareketlerde bulunmasına rağmen, bu vak'anın en büyük kahramanı sayılmaktadır. Moskova Büyük Knezliğinin önderliği altında bulunan Rusya, artık hanlara tâbi bir knezlik değil, Lehistan-Litvanya, Macaristan veya (Roma) imparatoru (Avusturya) devleti gibi, tamamiyle müstakil bir hıristiyan devleti olmuştu.
Kazan Hanlığının Rus nüfuzu altına girmesi
Kazan şehrinin Ruslar tarafından işgali 1487
Bütün Vyatka mıntakasının kat'î olarak Moskova Knezliğinin hâkimiyeti altına alınması ile, Kazan Hanlığının stratejik durumu ve birdenbire fenalaşmıştı. Ruslar, daha o sene, Volga boyunca Kazan'a bir baskın yapmak teşebbüsünde bulundularsa da, "fırtına ve yağmur yüzünden „ geri dönmek mecburiyetinde kaldılar. Tam o sıralarda Kazan'da " han „ dâvası patlak vermiş ve Hanlığı içten çöktürecek bir mahiyet almıştı. İki parti teşekkül etmiş ve birbiriyle boğuşmağa başlamışlardı. Biri Moskova Knezliği ile uzlaşmak prensibini öne süren "Rus partisi,, , diğeri, buna karşı gelen " Millî parti „ idi.
1482 de, ilk defa olmak üzere, barutla atan toplar bir batarya halinde, Kazan'a karşı sefere iştirak edeceklerdi. Vladimir şehrinde toplanan rus kuvvetleri, nedense o yıl harekete geçmediler. 1485 senesinde Kazan tahtına, Ruslara düşmanlığı ile tanınan Ali hanın geçmesiyle, III. ivan, Kazanlıları cezalandırmağa karar verdi. 1487 de büyük rus kuvvetleri Kazan şehrini kuşattılar. Kazanlılar, fazla mukavemet edemiyeceklerini anlayınca, teslim oldular. 9 temmuz 1487 tarihinde rus kuvvetleri, ilk defa olmak üzere, Kazan şehrini işgal ettiler. Mamafih III. İvan, Kazan Hanlığını tamamiyle ortadan kaldırmak niyetinde değildi, daha doğrusu bunun henüz sırası gelmemişti. Moskova knezi, burayı, Kasım Hanlığı gibi, kendisine tâbi, Ruslara hizmet edecek, rus ordusuna atlı kıtalar temim edecek bir devlet halinde muhafazasını istiyordu. Kazan tahtına rus taraftarı geçirildi, rus düşmanlığı ile tanınanlar birer birer idam edildiler. Ali Han, karıları ve çocuklariyle birlikte çok soğuk bir yer olan Vologda şehrine sürüldü. Evvelki Kazan hanı İbrahim de, rus düşmanı olan karısı Fatma-Sultan, çocukları ve maiyetiyle, Ladoga gölü kıyısındaki Keksholm'e sürüldü. Ruslara karşı gelen veya gelmeleri muhtemel olan unsurlar, bu suretle, ortadan kaldırıldılar.
III. ivan ile Kazan Hanlığı arasında karşılıklı münasebetleri tayin eden bir uzlaşma yapıldı. Buna göre: 1. Kazanlılar, Ruslara karşı savaşmayacaklardı.
2. Moskova büyük knezinin muvafakati olmaksızın kendilerine han seçemeyeceklerdi.
3.Kazan Hanlığı içinde Rusların menfaatleri korunacaktı. En mühim maddelerini naklettiğimiz bu uzlaşma ile Kazan Hanlığının artık müstakil bir devlet olmaktan çıktığı ve tamamiyle Moskova'nın nüfuzu altına girdiği görülmektedir. III. ivan, elde ettiği bu başarıyı, Moskova'ya döndüğü zaman, çanlar çalmak suretiyle tes'itten başka lâkabına " Bulgar beyi „ sözünü de ilâve etti.
Kazan'daki bu rus nüfuzu, millî partinin kalıntıları arasında bir reaksiyon uyandırdı ve Moskova'ya düşman hanların tahta geçmelerine yol açtı ise de, III. İvan'ın kuvvetli şahsiyeti ve kurnazca siyaseti devam ettiği müddetçe, Kazan Hanlığı rahatça nefes alamadı, rus isteklerine boyun eğmek mecburiyetinde kaldı.
Türk (Osmanlı) -Rus münasebetinin başlangıcı (1492) ve İstanbul'da ilk rus elçisi (1497)
Rusyanın Osmanlı Devleti ile ilk diplomatik münasebetinin başlangıcı III. ivan zamanına rastlar. Diplomatik münasebetlere, rus tüccarlarının, 1475 ten sonra Osmanlı Devletinin elinde bulunan Kırım'daki ceneviz kolonilerinde ve şehrinde alış verişleri tekaddüm eder. Diplomatik münasebetlerin başlanması ise, Kırım hanı Mengligerey'in tavassutu ile olmuştur. Moskova'nın Altın Orda hâkimiyetinden çıkması hususunda bu hanın Ruslara yaptığı büyük hizmetlerini görmüştük. Kırım hanı, bu defa, dostu III. ivan ile Osmanlı padişahı II. Beyazit arasında münasebetin tesisine de hizmet etti. Bu vak'a şöyle oldu: Macar kralı Mathias Korvinus'a Moskova'dan gönderilen rus elçisi Fedor Kuritsın, dönüşünde Türkler tarafından Belgrad'da durdurulmuştu. Elçi, macar kralı ve Mengligerey hanın tavassutları sayesinde, serbest bırakıldı.
Kuritsın Moskova'ya dönünce, Türk paşalarının, Moskova beyinin padişah ile münasebet tesis etmesi ve istanbul'a elçi göndermesi lâzım geldiği hakkındaki telmihlerini ivan'a bildirdi; Moskova knezi Kırım hanına bir mektup yazarak, bu hususta fikrini sordu ve Mengligerey de istanbul'dan aldığı cevabı ivan'a gönderdi; alınan cevaptan: Osmanlı padişahının, Moskova kneziyle münasebet tesisine karşı gelmeyeceği anlaşılır gibi oldu. Rus tüccarlarının bir müddettenberi Azak şehrinde ve Kefe'de bazı tazyiklere maruz kaldıkları Moskova'da öğrenilmişti. İvan bunu, siyasi münasebet tesisi için bir vesile ittihaz etti ve bu mesele üzerine padişaha bir mektup yazdı; bunun istanbul'a gönderilmesi için Mengligerey'e ricada bulundu; mektubun tarihi 1492 dir. Moskova knezinin mektubunda, rus tüccarlarının Azak ve Kefe şehirlerinde, oradaki paşa tarafından, birçok haksızlıklara maruz bırakıldıkları uzun uzadıya anlatılmıştı. Bu mektubun İstanbul'da yaptığı tesir bilinmiyor. Yalnız bir Türk elçisinin Moskova'ya gitmek için yola çıkarıldığı, fakat Litvanya arazisinde durdurulduğu ve geri dönmeğe mecbur kaldığı malûmdur.
III.İvan, rus elçilerinin İstanbul'da kabul edileceklerini öğrenince, 1497 de Michail Pleşçeyev adlı birini İstanbul'a elçi olarak gönderdi. Pleşçeyev, verilen talimatnamede, elçinin gerek vali sıfatiyle Kefe'de bulunan padişahın oğlu ve gerek padişahın kendisinin huzurunda, diz üstüne çökerek değil, eğilerek "selâm vermesi,, ayrıca tenbih edilmişti. İlk rus elçisinin İstanbul'a gelişi ve huzura kabulüne dair bizim kaynaklarda (Osmanlı kroniklerinde) herhangi bir kayıda rastlanmıyor, Pleşçeyev'in, kendisine verilen talimatnameye uyarak, İstanbuldaki diğer yabancı elçilerden kimseye kendisinden önde durmasına meydan vermemek, padişahtan başka kimseye hitap etmemek isteyişi, İstanbul'da umumî hayreti uyandırmış ve Rusların çok kaba ve kültürsüz kimseler olduğu hükmünün verilmesini mucip olmuştu. II. Bayazit tarafından III. ivan'a gönderilen cevabta, ilk rus elçisinin kaba hareketlerine de temas edilmişti. Osmanlı padişahı, Kefe ve Azak'taki rus tüccarlarına iyi muamele yapılacağına söz veriyordu. Diplomatik münasebetlerin başlamasından sonra Azak ve Kefe'deki rus ticaret faaliyeti arttı. Moskova ile İstanbul arasındaki münasebet de devam ettirildi; mamafih "Moskov kralı'nın doğrudan doğruya İstanbul ile teması uygun görülmemiş, bu işe Kefe valisi, Sultan Bayazid'in oğlu Mehmet memur edilmişti.
1501 de, Kefe'ye Andrey Kutuzov adlı bir rus elçisi geldi, Moskova knezi yeniden rus tüccarlarına yapılan tazyiklerden şikâyet ediyordu. Buna karşılık olarak Kefe'den Alagöz adlı bir Türk elçisi Moskova'ya gitti. Bu zat, galiba, rus payitahtına giden ilk Türk elçisidir. Şu cihet enterasandır, ki III. İvan, kendisini tâ baştan Osmanlı padişahı ile eşit (müsavi) bir duruma koymak istemişti. Knez, Osmanlı padişahından gelen namede, padişahın kendi ismini önce, İvan'ın adını sonra yazdı diye gücenmişti. 1501 de II. Bayazid'e gönderdiği mektubunda, evvelâ kendi adını, sonra sultanın ismini koymuştu. Bunun sebebi sorulduğu takdirde, elçiye bu hususta lâzım gelen talimat da verilmişti. Mamafih İstanbul'da bu gibi küçük şeyler üzerinde durulduğu bilinmiyor; zaten İstanbul'da o sıralarda Moskova Rusyası'na hiç ehemmiyet verilmediği anlaşılıyor. Osmanlı Devletini idare edenler nazarında Moskova Rusyası'nın varlığı ile yokluğu arasında fark gözetilmediği seziliyor. Ruslarla münasebete Kefe valisi, ve sonraları Kırım hanlarının memur edilmeleri, Osmanlı padişahının doğrudan doğruya Moskova kneziyle temasa gelmek istemeyişi bu görüşün bir ifadesi idi.
Osmanlı Devletinin süratle genişlediği ve dünyanın en kuvvetli bir imparatorluğu derecesine çıktığı bir sırada, Karadeniz'in kuzeyinin yukarı bölgelerinde genişlemekte olan yeni siyasî durum İstanbul'da, rum patriğinden başka, kimsenin dikkat nazarını çekmemişti. Küçük bir Moskova Knezliğinin kısa bir zaman içinde Doğu Avrupa'nın en büyük bir devleti haline gelmesi, eski rus beylikleri yerine bu defa "millî bir rus devleti,, nin kurulması keyfiyeti, gerek Sultan Fatih Mehmed'in ve gerek II. Bayazid'in yeter derecede alâkalarını mucip olmadı. Akdeniz'de ve Balkanlar'da hâkimiyeti ele almak ve devam ettirmek siyasetini esas prensip ittihaz eden Osmanlı devlet adamlarından hiçbirinin Doğu Avrupa'daki siyasî değişikliklerle ilgi ve anlayışları olmadığı açıkça görülüyor. XV. yüzyıl sonlarındaki Osmanlı (Türk) kaynaklarında "Moskova Knezliği,, nin adı bile geçmemesi, İstanbul'da Ruslara olan ilgisizliği göstermeğe kâfidir.
III. İvan'ın Litvanya ve Livonya harpleri
Litvanya-Lehistan Devletinin kralı Kazimir ( Sraylaoğlu) Moskova Rusyası'nın büyümesine mani olmak istiyordu. Kazimir, Rusya'nın ileride Litvanya-Lehistan ve umumiyetle Avrupa için tehlikeli olabileceğini, yani komşu milletler için "rus tehlikesini,, sezen ilk devlet adamıdır. Kazimir'in ölümünden sonra (1492), Lehistan'da ayrı, Litvanya'da ayrı birer kral seçildi. Kazimir'in oğlu Yan Albrecht — Lehistan, ve kardeşi Aleksandr — Litvanya kralı oldular. III. İvan bu durumdan faydalanarak Litvanya'ya karşı bir sefer açtı. Kral Aleksandr, o sıralarda Moskova knezinin hizmetine geçen beş rus "knezinin malikânelerini ve yerlerini Rusya'ya bırakmak zorunda kaldı. İki devlet arasında yapılan barış, İvan'ın kızkardeşi Elena'nın kıral Aleksandr'a verilmesi ile sağlamlaştırıldı. Mamafih bu durum çok sürmedi. Litvanya sahasında yaşayan birçok rus "knezi,, ve büyükleri, İvan tarafına geçmekte devam ettiler. Bunun neticesi olarak, Dnepr ve Desna boyundaki geniş saha İvan'ın hâkimiyeti altına girmiş oldu. Bu yüzden Moskova Knezliği ile Litvanya arasında yeniden harp başladı ve 1500— 1503 e kadar devam etti. Kırım hanı bu defa da Moskova knezinin müttefiki idi. Livonya'daki alman şövalyeleri ise Litvanya'ya yardım ettiler, onlar da asıl tehlikenin nereden gelmekte olduğunu anlamışlardı. İvan, ele geçirdiği yerleri muhafaza etmek şartiyle, barış akdine muvafakat etti. Bununla, Moskova Rusyası'nın, artık Litvanya'dan daha kuvvetli olduğu anlaşılmıştı.
İtalya ile ilk münasebet ve bunun neticeleri
O sıralarda Rusya'da en iyi yapı ustaları olarak Alman ustalarından öğrenen Pskovlu Ruslar tandırdı; fakat İvan, İtalyanların bu sanatta çok ileri gittiklerini öğrenmiş, ve Venedik'ten bir mimar getirmeğe karar vermişti. Moskovada yapılacak büyük Uspenski Katedral'inin bir italyan mimarı tarafından inşası arzu ediliyordu. Rus elçisi Tolbuzin, Venedik'te, o devrin tanınmış mimarı olan Fioraventi Aristotel'i buldu ve Moskova'ya gelmeğe ikna etti. Fioraventi, dört yıl içinde Moskova'nın en güzel binalarından biri olan Uspenski Katedralini ve bazı diğer binaları yaptı (1479). Moskova'nın İtalya ile münasebete girişmesi, bu suretle, hemen pratik neticesini vermiş ve Rusya'da, yeni uyanmakta olan İtalyan Rönesansı hemen tatbik sahasını bulmuştu. İtalya ile münasebet tesisi sayesinde top dökme san'atını bilen İtalyan ustalardan Pavlino Debosis 1488 de Moskova'ya getirildi. 1494 te Milano'dan Petro adlı ikinci bir top ustası davet edildi. Aristotel, yalnız bir mimar değil, aynı zamanda hem top dökmesini, hem de para kesmesini bilen bir teknisyen idi. Onun Moskova'da kalması, Ruslara Avrupa tekniğinden faydalanmak imkânını vermişti.
Venedik'ten Uzun Hasan'a gönderilen Kontarini adlı elçinin Moskova'ya uğraması, Moskova ile Venedik arasındaki münasebetin kuvvetlenmesine hizmet etti. Kontarini, Uzun Hasan yanında III. İvan tarafından gönderilen Lark Ruf adlı bir İtalyanı bulmuş ve birlikte 1476 eylülünde Moskova'ya gelmiş, ve 1477 başına kadar orada kalmıştı.
Alman İmparatorluğu ile münasebet (1486-1489) ve ittifak (1490)
Lehistan, Macaristan ve Baltık'taki alman şövalyeleri sahası, Rusya ile Alman İmparatorluğu arasında bir duvar teşkil ediyordu. Moskova Rusyası'nın varlığını Batı Avrupa'da ç0k az kimse (Hansa ticaret şehirleri ahalisi hariç) biliyordu. Avrupalılar, Rusya'yı, ya Lehistan kıratlarına veya Moğollara vergi veren küçük bir beylik zannediyorlardı. 1486 yılında, Nıkolas Poppel adlı bir alman asilzadesi, elinde alman imparatoru III. Friedrich'in bir mektubu olduğu halde, Moskova'ya geldi. Poppel'in hiçbir resmî sıfatı yoktu, sadece bir seyyah gibi, Rusya'yı görmek ve tanımak arzusu ile gelmişti. Ruslar, başta, ondan leh kralının casusu diye şüphelendilerse de, bunun aslı olmadığı anlaşılınca kendisini serbest bıraktılar. Poppel, geri dönünce, gördüklerini ve duyduklarını Alman İmparatoruna anlattı. Almanya'da, Lehistan'ın doğusunda büyük ve müstakil bir Rus Devleti olduğu hayretle öğrenildi. İmparator Friedrich ve oğlu Maksimilian, Poppel'i İvan'a elçi olarak gönderdiler. Alman elçisi 1489 başında Moskova'ya vardı ve İvan tarafından kabul edildi; kendisinin, knezin kızlarını alman prenslerine istediği anlaşıldı. Poppel üçüncü defa kabulü esnasında, 'Alman İmparatorunun Moskova knezine "kral,, lâkabını vereceğini ve bu makamın İmparatordan başka kimsenin tevdi etmediğini ve herhangi bir hükümdarın bunu tasdike hakkı olmadığını' İvan'a söylemesi üzerine, Moskova knezi bu teklifi reddetti. İvan, 'rus yurdundaki hâkimiyetinin babadan ve dedelerinden veraset tarikiyle geldiğini, bu nizamın Tanrı tarafından konmuş olduğunu ve böyle bir lâkabı kimsenin elinden almak istemediği' cevabını verdi. III. ivan bu sözleri ile kendisini Alman imparatoru gibi bir hükümdar addettiğini alman elçisine anlatmak istemişti. Poppel bir daha bu konu üzerinde durmadı.
Alman İmparatoruna mukabil elçilikle, rum Trachonit gönderildi; ona verilen talimatnamede şu maddeler vardı:
1.ivan'ın Alman İmparatoruna dostluk hisleri beslediği bildirilmesi,
2. Karşılıklı elçilerin gidip gelmesinin kararlaştırılması,
3.İvan'ın kızını ancak İmparatorun oğlu Maksimilian'a verebileceği,
4. Almanya'da teknisyenler, ustalar ve mimarların araştırılması ve bunların rus hizmetine alınmaları. Trachonit Viyana'da gayet iyi karşılandı. 1490 yılında yeni bir alman elçisi, Georg Delator, Moskova'ya geldi,
Rusya ile Almanya arasında sıkı bir münasebet tesis edildi. Siyasî sahada bunun amelî neticeleri görünmedi ise de, bunun Moskova için çok faydalı olduğuna şüphe edilemez. Bir kere alman ve rus elçilerinin gidiş ve gelişleri sayesinde Batı Avrupa'da Rusya'yı, Rusya'da ise Avrupa'yı tanımak mümkün oldu. Rusya için en mühim netice de, Almanya'dan teknisyenlerin gelmesi idi. 1491 de Johann ve Viktor adlı, maden aramasını ve işlemesini bilen iki alman Moskova'ya geldiler ve Kuzey Rusya'da Peçora ırmağı yanında zengin gümüş madeni ocakları buldular; bundan sonradır, ki Rusya'da maden işletme faaliyetine girişildi. Almanya ile münasebet tesisinden Moskova Rusyası hemen amelî istifadeler teminine imkân buldu.
III. ivan zamanında, bu suretle, Rusya hem Batı Avrupa Devletleri, hem de Osmanlı İmparatorluğu ve bazı müslüman Türk Devletleriyle siyasî münasebetlerini kurmuş ve geliştirmiş oldu. Bu sayede Rusya'ya, Venedik'ten ve Almanya'dan fen adamları, teknisyenler gelmeğe başladı; bu cihet Rusya'nın askerlik sahasında kuvvetlenmesine ve doğudaki Türk devletleri zararına genişlemesine yol açtı.
III. İvan'ın ailevî durumu ve karakteri
Bizans prensesi Sofya (Zoya) Paieolog ile evlenmesi (1472)
İvan'ın henüz 12 yaşında iken, Tver knezinin kızı ile evlendiğini söylemiştik. 1467 de karısı öldü; İvan o zaman 30 yaşında idi ve bir oğlu vardı ( Genç İvan ). Moskova knezi yeniden evlenmek isteyince, kendisine lâyık, Moskova Knezliğinin büyüklüğüne mütenasip, bir bayan aradı. Roma Papa'sı, İvan'ın evlenmek niyetinde olduğundan haberdar edilmişti. Papanın yanında Moskova knezine lâyık bir kız da bulunuyordu: Son Bizans İmparatoru XIII. Konstantin'in biraderi Mora despotu Thomas'ın kızı Sofya (Zoya). İstanbul, Türklerin eline düştükten sonra, Thomas, ailesiyle birlikte İtalya'ya kaçmış ve orada ölmüştü. Çocukları, Floransa Ünyonu ruhunda terbiye edilmişlerdi. Papa, bundan ötürü, bu Bizanslı prensesi Moskova knezi ile evlendirirse, Rusların da Papalığın hâkimiyetini tanıyacaklarını umuyordu. 1469 da ivan'a, Sofya ile evlenmesi için teklif yapıldı. Moskova knezi bunu kabul etti ve 1472 de Sofya (Zoya), refakatinde birçok rum akrabaları olduğu halde, Moskova'ya geldi. Hakkı olmadığı halde kendisine " Bizans prensesi „ (daha doğrusu "İstanbul prensesi,,) adını veren Zoya ( Sofya ) , zamanının en şişman kadınlarından biri idi; fakat, zekâsı ve hele kurnazlığı yerinde idi. Bizans'ın son devir hayatını gören, İtalya'da büyüyen bu rum bayanı, zamanın en "ince,, ve kibar muhitlerinde bulunmakla, Moskova'nın gayet kaba ve lâübali muhitini beğenemezdi. Sofya, kocasını ve muhitini "inceleştirmek,,, İstanbul'da ve İtalya'da gördüğü daha kibar bir hayata alıştırmak vazifesi karşısında kaldı. "Bizans prensesi„nin bu işi kısmen başardığını görüyoruz. Sofya, Papanın umduğunun hilâfına olarak, Rusları "katolikliğe döndürmek,, hususunda hiç ilgi göstermedi. Buna mukabil Sofya'nın Kremlin sarayına gelişi, ivan'ın hususî hayatı üzerinde tesirlerini göstermeğe başladı. Knezin evvelki sadeliğinde, boyarlarla teklifsizce görüşmelerinde ve umumiyetle yaşayış tarzında değişiklik görüldü ve bir "hükümdara lâyık,, bir şekil aldı. Sofya ve yanındaki Rumlar, İvan'a "hükümdarlığın ne olduğunu, nasıl yaşaması lâzım geldiğini, hükümdarın diğer teb'adan farklı ve çok üstün bir mevkide bulunduğunu,,, Bizans'ta ve İtalya'da mevcut telâkkilere göre, aşılamağa başladılar. Moskova Knezliğinin siyasi durumunun sür'atle gelişerek gittikçe büyümesi, İvan'a, şahsı ve işgal ettiği makamı hakkında yepyeni bir görüş beslemesini mucip olduğundan, "İstanbul prensesi,, nin telkinleri İvan'ın işine yaradı. İvan, Sofya'nın Moskova'ya gelişinden az sonra, İtalya'dan Aristotel adlı bir mimar getirtti. Bu İtalyan mimarı Moskova'da büyük inşaat plânını yaptı ve işe başladı: Bunlar arasında Uspenski Katedral'dan başka, knez'in yaşamasına mahsus "Granovitaya palata,, (saray) da yapıldı. Moskova knezi, şimdiye kadar yaşadığı ahşap konak (chorom) - tan çıkıp, daha geniş ve süslü taş binaya taşındı. Moskova Knezliğinin durumunda büyük gelişmeler olurken, İvan'ın hususî hayatında da — hiç olmazsa zahiren — esaslı değişiklikler hasıl olmuştu.
Sofya'nın ve onunla gelen Rumların ve İtalyanların tesiri ile, İvan, müstebit bir hükümdar zihniyetini benimsedi. Kendisine Sofya ile evlenmekle, "Bizans imparatorlarının meşru halefi ve ortodoksluğun yegâne hamisi,, olduğu fikri aşılandı. Aile hayatında ve kendi muhitinde gayet haşin olan İvan bu defa cibilîyetindeki bütün kötü huylarını meydana koymağa başladı; bir müddet sonra Sofya Paleoloğ'u büsbütün kendisinden uzaklaştırdı, onunla hiç temas etmez oldu; mamafih "İstanbul prensesi,, Kremlin'deki rahat hayat yüzünden büsbütün şişmanlaşmıştı. İvan'dan uzak kalmasına fazla üzülmüyor ve vaktini nakış yapmakla geçiriyordu. Kremlin sarayındaki bu rum prensesinin Moskova'da "millî bir rus devleti,, telâkkisinin meydana gelmesinde ve Moskova hegemonya fikrinin gelişmesinde mühim hissesi olması itibariyle, rus tarihinde ehemmiyeti vardır. İvan'ın Sofya'dan, Vasili adlı bir oğlu oldu.
III. İvan'ın ilk karısından İvan (Molodoy-Genç) adlı bir oğlu vardı; fakat o, 1490 da ölmüş, Dımıtrı adlı bir oğul bırakmıştı. Bu defa, III. İvan'dan sonra kimin tahta çıkması lâzım geleceği meselesi hasıl oldu. III. İvan'dan sonra Moskova tahtına, İvan'ın torunu Dimitri mi, yoksa Sofya'dan doğan oğlu Vasili mi "Büyük Knez,, olacaktı ? İvan, önce Dimitri lehine karar vermiş ve onu "çar,, olarak tasdik etmişti. Bu münasebetle — galiba rus tarihinde ilk defa olmak üzere — " Çarlığa taç giyme,, merasimi yapıldı. Sofya ile Vasili menkûp bir durumda idiler. Fakat az sonra İvan kararını bozdu; herhalde Sofya'nın menşeini nazarı itibare aldı ve Vasili'yi kendine varis ilân etti; Vasili, "Büyük Knez,, lâkabiyle babasına "şerik,, oldu. Bu değişiklikler esnasında, önce Sofya'nın yakınlarından birkaç kişi idam edildiği veya sürgüne gönderildiği gibi, sonra da Dimitri'ye taraftar olanlar takibata uğradılar ; bunlardan, hatta bir boyar idam edildi. III. ivan, hiçbir rus hükümdarının saltanat sürmediği, 43 yıl gibi uzun bir zaman tahtta kaldıktan sonra, 1505 te öldü; bu sırada 65 yaşında idi. Kültürü kıt, tabiatı haşin, askerlik liyakati az olan bu Moskova knezi, birkaç nesildenberi Moskova knezlerinin karakteristik vasıfları olan, " ev - barkını mükemmel tanzim etmesini ve mâlikânesini büyütmesini bilen» bir aile babası, rusca tabirle bir "skopidom,, idi. Sofya ile Moskova'ya gelen Rumlar ve İtalyanların tesiriyle de —zaten Moskova knezlerinin damarlarında olan— "diplomatik,, vasfı kendisinde çok inkişaf etmişti. Orta derecedeki kabiliyeti, fakat çok şanslı oluşu, bu devirde komşu devletlerin birbirleriyle uğraşmaları sayesinde III. İvan, tahta çıktığı zaman küçük bir Moskova Knezliğinin prensi iken, öldüğü zaman— geniş bir Rusya'nın "Büyük Knezi,,, müstakil bir hükümdarı idi. III. İvan'ı, muasırı Buğdan voyvodası Büyük Stefan şu sözlerle karakterize etmişti: 'Ben bütün hayatımı meydan muharebelerinde geçirdiğim halde, sınırlarımı bir karış genişletemedim; halbuki İvan, evinde oturuyor, yiyor, içiyor ve uyuyor, fakat devletini boyuna genişletiyor'; Stefan, yalnız şu ciheti unutmuştu: Buğdan'ın yanı başında Osmanlı devleti veya Macaristan gibi kuvvetli komşuları vardı, halbuki İvan'ın komşuları, zâfa uğrayan Altın Orda ve Kazan Hanlığı, Litvanya ve Livonya devletleri idi; hele moğol hanlarının birbirlerine düşmanlıkları, İvan'ın işini çok kolaylaştırmıştı.
III. Vasili'nin saltanatı (1505-1533)
III. Vasili (İvanoviç)
İvan'ın vasiyetnamesi, Moskova Rusyasında artık "otokratya,, nın tamamiyle yerleştiğini açıkça göstermektedir, ivan, büyük oğlu Vasili'ye, Rusya'daki şehirlerden 66 sını bıraktığı halde, kalan dört biradere küçük 30 şehir vasiyet edilmişti. Sikke kestirmek, yabancı devletlerle münasebette bulunmak hakkı yalnız Vasili'-ye ait olacaktı, çocukları olmayarak ölecek knezlerin varisi, yine Vasili idi; "Büyük Knez,, olmak hakkı yalnız Vasili'nin oğullarına verilecekti. III. İvan'ın vasiyetnamesi, Rusya'da artık bir "devlet,, mefhumunun esaslı bir şekilde yerleştiğini ve Vasili'in bir "hükümdar,, sıfatiyle diğer knezlerden ayrıldığını, knezlerin ise ancak birer "teb'a,, olduklarını tebarüz ettiriyordu.
III.Vasili, babasının başladığı işe devam ettirdi ve III. İvan gibi—hatta bazı hususlarda ondan daha fazla—mutlak ve müstebit bir hükümdar olmağa çalıştı. Moskova'nın hâkimiyetine henüz alınmıyan iki knezlik vardı: Biri müstakil bir "şehir Cumhuriyeti,, olan Pskov, diğeri de Ryazan Knezliği. Pskov, ötedenderi Moskova knezlerinin nüfuzları altında idi; orada, knez yerine Moskova'dan gönderilen bir vali bulunuyorsa da, yine müstakil sayılıyordu ve muhtar idarenin timsali olan "Veçe,, teşkilâtı kaldırılmamıştı. 1510 yılında, Vasili, Pskov şehrini de alelade bir Moskova eyaleti haline getirmeğe karar verdi ve mesele çıkmadan bu iş te halledildi. Pskov'un „Veçe çanı,,, ve 300 aile Moskova'ya nakledildiler; Moskova'dan da o kadar aile oraya gönderildi. 1517 senesinde Ryazan Knezliğine de son verildi: ahaliden bir kısmı Moskova'ya yakın yerlere dağıtıldı. Nihayet, son olarak, Litvanya kralına tâbi Çernigov-Seversk mıntıkasındaki idare de kaldırıldı ve 1523 te Moskova'ya ilhak edildi; bununla "Udel„ (yurt) knezlikleri artık büsbütün ortadan kaldırılmış oldular.
Bütün rus şehirleri ve knezlikleri, bu suretle, Moskova Büyük Knezinin hâkimiyeti altında birleştirildi; Moskova Rusyası bir "Velikoross„ (Büyükrus, veya sadece rus) devleti haline gelmiş oldu. Kiyef çevresi ve Dnepr ile Karpatlar arasında yaşayan "Ruten„ler (Ukraynalılar), zaten, hem dil, hem kültür bakımından Moskova Ruslarından epey farklı idiler; Smolensk eyaletinden itibaren Dnepr ve Berezina nehirleri arasındaki ahali de, bugünkü Beyaz Ruslar (Beloruslar), kuvvetli bir leh-katolik tesirine maruz kaldıklarından, " Velikoross „lardan epey farklı idiler. Kiyef ve Galiç sahası ile Beyaz Rusya mıntıkaları uzun zamandan beri Moskova ile değil, Lehistan-Litvanya devleti çerçevesine aittiler. Bu suretle, III. Vasili zamanında Rusya kendi etnik ve tabii hudutlarını bulmuş ve " millî „ bir " Rus Devleti „ meydana gelmişti. Bununla, Rus Devleti, tarihinin ilk merhalesini bitirmiş oluyordu.
III.Vasili, Sabulovlar (yani Türk) ailesinden bir kızla evliydi, fakat çocuğu olmadığı için ondan ayrıldı. Yine bir Türk soyundan olan knez Glinski'lerden Helene (Elena) adında bir bayan aldı. Bu defa ivan ve Yuri adlı iki oğlu oldu. Vasili 60 yaşında iken, 1533 ün ağustosunda, âni olarak hastalandı ve öldü. Büyük oğlu ivan (sonraki Korkunç ivan) henüz 3 yaşında idi. Gayet sert ve kaba bir kimse olan Vasili, yakın muhitinde bulunanlar tarafından hiç sevilmiyordu. Hele müstebit bir hükümdar olmak isteyişi, boyarların hiç te hoşuna gitmiyordu. Bundan ötürü ölümü birçok kimseyi, bilhassa boyarları, memnun etti.
RUSYA TARİHİ BAŞLANGIÇTAN 1917'YE KADAR
Prof. Dr. AKDES NİMET KURAT
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder