Mvindo: Sunuş
M.vindo destanı 1956 yılında, Daniel Biebuyck tarafından Zaire'deki Nyanga kabilesi halkından derlenmiştir. Destan on iki gün boyunca okunur ve bu okuma işinin, ozanı hastalıktan ve ölümden koruduğuna inanılmıştır. Destan, 1997'de Daniel Biebuyck ve Kohombo C. Mateene'in çevirisi ve editörlüğünde, The Mzvindo Epic, From The Bsmyanga adıyla yayımlanmıştır.
Destanın yazıya geçirildiği yıllarda, Nyanga toplumu yirmi yedi bin kişiden oluşmaktadır. Halk tuzakla hayvan yakalayarak, yiyecek tarımı ve toplayıcılık yaparak yaşamını sürdürmektedir. Her destan gibi, Mvindo da kabile inançlarına ve değer yargılarına ışık tutar.
Söylencenin çekiciliği, büyük ölçüde, dünyanın belli başlı söylencelerininkine benzer bir teması olmasından gelmektedir. Kahraman, bir kral ailesinde, kabile şefinin oğlu olarak dünyaya gelmiştir. Mvindo da ana babasından birisi tarafından ülkeden sürgün edilir. Bu söylencede, ana baba onu öldürmeye bile kalkışır. Ama Mvindo, bir bebekken bile en güçlü ve en zeki yetişkinlerden daha akıllıca davranışlarda bulunur.
Birçok kahraman gibi, Mvindo da hayatını kurtarabilen en az bir özel, sihirli nesneye sahiptir. İçinde yaşadığı topluluğun üyelerini kötü güçlerden kurtarmak amacıyla yaşamını tehlikeye atar. Ayrıca Mvindo kendisinden daha büyük güçlerle arkadaşlık yapar, onların gücünden yardım alır. Son olarak, Mvindo dünyanın çevresinde, Yeraltı Dünyası'na ve gökyüzüne yolculuk yapar. Deneylerinden çok şey öğrenir ve halkını eğitmek amacıyla ülkesine geri döner.
Mvindo destanının en olağandışı yönü, Mvindo'nun, halkına doğru davranış kuralları (kodu) sunmasındadır. Destanda verilen mesaj, kişiler arası ilişkilerin en az kahramanlıklar kadar önemli olduğudur. Yiğitliğin, savaştaki becerinin, onurun bir yeri ve önemi vardır; ama bunlar, incelikli ve iyi niyetli davranışlar pahasına elde edilmemelidir. İnsanlar, çok yönlü evrenin yalnızca bir parçası oldukları gerçeğini gözden kaçırmanın bedelini karşılayamazlar. İnsanlar doğanın bazı varlıklarından üstündürler, ama tanrılar ve doğaüstü varlıklar da insanlardan üstündür.
Bu söylencenin temelinde, bütün yaşam biçimlerinin güzel ve saygıya değer olduğu görüşü vardır. Erkekler ve kadınlar, gençler ve yaşlılar, sakatlar ve sağlıklı insanlar eşit derecede saygı görmelidirler.
Başlıca Karakterler
Şemvindo: Tubondo köyünün şefi; Mvindo'nun babası.
Nyamvindo: Şemvindo'nun en sevdiği kansı; Mvindo'nun anası.
Mvindo: Kabile şefi Şemvindo'nun ve onun karısı Niamvindo'nun kahraman oğlu.
İyangura: Şemvindo'nun kızkardeşi; Mvindo'nun halası.
Mukiti: İyangura'nın kocası.
Kasiyembe: Köyün yaşlısı; İyangura'nın koruyucusu.
Başlıca Tanrılar
Onfo: Yaratıcı tanrı.
Efendi Muisa: Yeraltı Dünyası'nın yöneticisi; ölülerin tanrısı.
İyi Talih Perisi: Yeraltı Dünyası'nda Mvindo'ya öğüt veren peri.
Efendi Şimşek: Mvindo'nun koruyucusu ve dostu.
Mvindo
I. Bölüm
(Karılarına erkek çocuk doğurmalarını yasaklayan kabile şefi Şemvido'nun Mvindo adlı bir oğlu olur. Şemvindo'nun oğlunu öldürme girişimleri başarısızlıkla sonuçlanır. Mvindo tüm engelleri aşar ve köylerden birinde, babasının kız kardeşi İyangura'yı bulur. Mvindo, burada da, ona zarar vermek isteyenleri alt eder.)
Çok çok zaman önce, Şemvindo adlı bir kabile şefinin yedi karısı vardı. Şemvindo, halkının önünde şu kararını bildirdi: "Karılarım yalnızca kız çocuğu doğurmaya izinlidirler. Doğan erkek çocuğu öldüreceğim ve o erkek çocuğu doğuran karımı hor göreceğim."
Şemvindo'nun yedi karısı aynı zamanda hamile kaldılar ve aynı zamanda çocuklarını doğurmayı beklediler. Zamanı gelince, Şemvindo’nun altı karısı kız çocuğu doğurdular.
Yedinci karısı Nyamvindo, "Gözbebeği" diye çağrılırdı; çünkü Şemvindo'nun gözdesiydi. Günler geçti ve Nyamvindo'nun karnındaki çocuktan, doğum sürecine girdiğini gösteren bir işaret gelmedi. Gecikme nedeniyle Nyamvindo'nun sinirleri altüst oldu, çünkü karnı burnundaydı ve yükü çok ağırdı. "Bu durumda kalmak ne korkunç!" diye söylendi kendi kendine. "Şemvindo'nun benden başka bütün karıları doğurdu! Böylesine inatla karnımda kalmayı sürdüren çocuğu doğrusu çok merak ediyorum!"
Günler geçtikçe garip olaylar ortaya çıkmaya başladı. Nyamvindo bir gün, evinin kapısının yanında özel istiflenmiş bir odun yığını bulunduğunu gördü. Odun yığınlarını oraya kimsenin yerleştirmeyeceğini biliyordu. Başka bir gün, evinde temiz su dolu bir kap buldu. Başka bir gün de, evinde taze sebzelerle karşılaştı. Nyamvindo çok şaşırdı, bu olağanüstü olaylara bir anlam veremedi. Rahmindeki çocuğun evin günlük işlerine yardımcı olduğu hiç aklına gelmedi.
Çocuk, kendi doğum gününü ve biçimini de kendisi belirledi. Sıradan bir kadının sıradan bir çocuğu gibi, alışılmış biçimde doğmaya razı değildi. Yarasaların doğduğu gibi, annesinin ağzından doğmayı da istemedi. Sağ elin orta parmağından doğmak için, annesinin gövdesinden yukarı doğru çıkarak, kolundan aşağı inmeyi seçti.
Çocuk erkekti ve doğduğu andan itibaren bir yetişkinmiş gibi gülmeye, konuşmaya başladı. Doğduğunda, sağ elinde bir asa, sol elinde bir balta tutuyordu. Ayrıca içinde uzun ve hayret verici bir halat olan küçük bir "iyi talih çuvalı"nı omzunda taşıyordu. Güzelliği öyle büyüleyiciydi ki, çevresine ayın ve güneşin aydınlığını saçıyordu.
Doğumun gerçekleşmesinde ebelerin hiçbir yardımı olmadı. Ebeler çocuğa Mvindo ("doğan ilk erkek çocuk") adını verdiler, çünkü Mvindo'dan önce doğan çocukların hepsi kızdı. Ebeler bebeği ve annesini korumak için, Şemvindo'ya doğum haberini vermediler.
Ne var ki, bir çekirge Mvindo'nun doğumu sırasında orada bulunmuştu. Böcek Şemvindo'ya gitti ve tiz sesiyle cırıldayarak, Nyamvindo, Gözbebeği doğurdu; erkek bir çocuğun babası oldun! Diğerleri doğumdan haberinin olmasını istemedikleri için haberi vermeye ben geldim" dedi.
Şemvindo hemen ayağa kalktı, mızrağının ucunu sivriltti, doğum kulübesine doğru yürüdü. "Olmaz böyle bir şey!" diye bağırdı kendi kendisine. "Buna izin vermeyeceğim! Oğlumu öldüreceğim. Bir erkek çocuğu doğurmasının cezası olarak, kocasının 'Gözbebeği', kocasının 'Yüzkarası' olacak. Gözlerimi topuklarından yukarıya kaldırmayacağım" diye konuştu.
Şemvindo mızrağını yukarıya kaldırmış ve doğum kulübesinin dışında durmuştu ki, evin içinden çocuğunun sesinin geldiğini duydu. "Babamın mızrağı ebeleri, annemi ve beni ıskalayarak, evin orta direğinin dibine çarpsın!"
Şemvindo tüm dikkatini topladı ve altı kez mızrağını hedefe doğrultup fırlattı. Mızrak, her defasında evin orta direğinin dibine çarptı. Sonunda Şemvindo kızgınlık, yorgunluk ve hüsranla geri çekildi. "Danışmanlar ve soylular" diye konuştu. "Bir mezar kazın, o yeni doğmuş erkek çocuğu içine atın ve canlı canlı toprağa gömün! Ben erkek çocuğu görmek istemiyorum."
Danışmanlar ve soylular, tartışmaya girmeden şeflerinin emirlerini yerine getirdiler. Mvindo'yu gömmüşler, mezarın üzerine muz ağaçları ve toprak atmak üzereydiler ki, çocuğun sesi duyuldu. Mvindo, "Ah, babam ah!" diye seslendi. "Büyük acılar çektikten sonra bu şekilde can verecek olan kişi sensin!"
Şemvindo oğlunun lanetini duydu, çevresindekilere, "Çabuk olun, çabuk. Mezarı kapatın'' diye emir verdi. Kendi kendisine, "Oğlum daha bebekken, böylesine büyük güçlere sahip. Köyde başıma bela olacağı belli! Oğlumu öldürmem gerekli, yoksa beni tahtımdan eder" diye konuştu.
O gece, cenaze töreninden sonra, Mvindo'nun mezarından kızgın güneş kadar sıcak ve parlak bir ışık doğdu. Herkes uykudayken, Mvindo mezarından ayrıldı ve Şemvindo'nun bile ağlayışlarını duyabileceği bir yere, annesinin evine gitti.
Şemvindo çocuğunun büyük güçleri karşısında korkuyla titredi. Ağlayanın gerçekten de Mvindo olup olmadığından emin olmak için, Nyamvindo'nun evine bir yılan gibi sessizce süzüldü. Sonra da, danışmanlarını ve soylularını topladı ve şöyle konuştu: "Yarın, bir davul yapmak üzere, bir ağacın gövdesinden bir parça kütük kesmenizi ve içini oymanızı istiyorum. Mvindo'yu davulun içine koyun ve davulun üzerini işlenmiş antilop derisiyle kaplayın. İki usta dalgıç arayıp bulun ve onlara, davulla birlikte ırmağın ortalarına kadar yüzmelerini ve sonra davulu ırmağın en derinine kadar batabileceği bir yere atmalarını emredin."
Danışmanlar ve soylular kabile şefinin emirlerini, bu kez de hiç tartışmadan yerine getirdiler. Şemvindo dalgıçları eş vererek ödüllendirdi. Ancak yedi gün süren şiddetli yağmurlar Şemvindo'nun köyüne kıtlık getirdi.
Bütün bunlar olurken, Mvindo, yüzeyin çok altındaki ırmağın kumlu tabanına oturmuş davulun içinde uzanmış duruyordu. Kendi kendisine, "Akıntı yönünde sürüklenmeden önce, babamı ve köyümün halkını, bana böyle davranmalarının cezasının ne olabileceği konusunda uyarmalıyım. Eğer ben Mvindo'ysam, onlar da sesimi duyacaklardır" diye konuştu. Bu sözleri söylemesiyle, davulun ırmak yüzeyine yükselmesi ve orada kımıltısız durması bir oldu.
Bir grup genç kız su kaplarıyla birlikte ırmak kıyısına geldiklerinde, su üslünde duran davulu gördüler ve Mvindo'nun şarkı söylediğini duydular: "Babam Şemvindo'ya elveda. Danışmanlar ve soylular babama doğru yolu göstermedikleri için kuru yapraklar gibi ölecekler."
Kızlar su kaplarını bırakıp Mvindo'nun döndüğünü duyurmak için köye koştular. Genç kızların haberi Şemvindo'yu ırmak kıyısına getirdi. Mvindo babasına vedasını yineledi. Sonra kabile şefi ve köylülerin gözleri önünde, davul ırmak tabanına geri döndü.
Mvindo ırmağın yukarısında yaşayan halası İyangura'yla görüşmeye karar verdi. Davuldan ayrıldı ve gücünü bütün balıkları, yengeçleri korkutup kaçırmada kullanarak akıntıya karşı yüzdü. Ve tekrar tekrar şöyle konuştu: "Ben doğar doğmaz yürüyen küçük çocuk Mvindo'yum. Yolumdan çekilin, çünkü benim gücüme karşı koyamazsınız!"
Sonunda, Mvindo'nun karşısına, İyangura'nın kocası Mukiti tarafından görevlendirilmiş bir muhafız çıktı. Muhafız Mvindo'ya, "Bu setten geçmek yasaktır" dedi.
Mvindo, "Nereye istersem oraya gidebilirim ben" diye karşılık verdi. "Benim gücüme Mukiti bile karşı koyamaz; çünkü ben doğar doğmaz yürüyen küçük çocuk Mvindo'yum!" Mvindo ırmağın tabanına daldı, toprağı kazdı, yolunu kapatan su bendinin altından geçti.
Mukiti gökyüzünü ve yeri sarstı, ama yoluna devam eden Mvindo'yu korkutamadı. İyangura'nın muhafızı Kasiyembe köyün yaşlılarındandı. Kalbi nefret dolu birisi olduğu için, öyle kolay kolay pes etmezdi. Mvindo'yu öldürmek umuduyla, toprağa hendekler kazdı ve hendekleri tabandan yukarıya doğru yükselen keskin ve sivri uçlu kazıklarla döşeyerek tuzaklar kurdu.
Neyse ki, Mvindo'nun düşmanları olduğu gibi dostları da vardı. Efendi Kirpi, Mvindo'ya, "Yuva kurmak için toprağı kazarken, seni tuzağa düşürmek için hazırlanmış olan kazıklarla döşeli hendekler buldum. Aman dikkat et! Seni halanın evine götürecek olan bir yeraltı geçiti inşa edeceğim" dedi.
Efendi Örümcek kazıklarla döşeli hendeklerin üzerine köprüler kurdu. "Biz ona yardım etmek için burada durduğumuz sürece Mvindo'yu kimse yenemez!" diye haykırdı.
Mvindo çok geçmeden halasının evine ulaştı. Halası, "Seni gördüğüme sevindim Mvindo!" dedi. "Ama yemek yemeden Önce dans etmelisin! Davul seni şenlendirecek. Kasiyembe böyle emretti, çünkü seni yormak istiyor."
Bunun üzerine, Mvindo dans etti de etti. Onu öldürmek için kazılmış bütün hendeklerin içinde dans etti. Elindeki asasını sallayarak ve şarkı söyleyerek sivri çubukların üzerinde dans etti. Dans ettikçe etti ve hiçbir şey ona zarar vermedi.
Kalbi nefret dolu Kasiyembe, Mvindo'yu öldürmek isteğinden caymadı. "Bacak kadar bir çocuğun gücünden niye korkayım?" diye sordu kendi kendisine. "Efendi Şimşeği yeryüzüne getirteceğim ve şimşekleriyle Mvindo'yu ortadan ikiye böldüreceğim!"
Mvindo, "Efendi Şimşek, sen de benim dostumsun! Eğer bu eve saldırmakta ısrar edersen, oturduğum yerden uzak durmaya çalış! Sana gelince Kasiyembe, ateşle ölecek olan kişi sensin. Ottan yapılma bir kulübede yaşayan kişi ateşten sakınmalı!" dedi.
Efendi Şimşek, evlerinin Mvindo'nun bulunduğu yüzüne yedi kez çarptı ve yedi kez Mvindo'yu ıskaladı. Evin diğer yüzü yanıp kül olurken, Mvindo hiç yara almamıştı.
Sonra Mvindo evden çıktı ve herkese, "Ben doğar doğmaz yürüyen küçük çocuk Mvindo'yum. Benim gücüm şimşeğin bile üstündedir! Şimdi Kasiyembe'nin saçlarının nasıl yanıp kül olduğunu göreceksiniz!" diye konuştu.
Tüm köylülerin gözü önünde, yaşlı adamın saçları alev aldı ve yandı. Alevlerin hırsla havaya sıçrayışını herkes dehşetle izledi.
Köylüler, yaşlı adamın öleceği korkusuyla su kaplarına doğru koştular. Ama su kapları kupkuruydu; içlerinde bir damla su kalmamıştı. Köylüler bu kez sulu meyvelere doğru koştular, fakat onlar da kurumuştu; içlerinde bir damla sıvı kalmamıştı. Köylüler daha sonra, Mukiti'nin havuzuna koştular, fakat havuz da tümüyle kurumuştu. Kelebekler ve sinekler oraya buraya uçuştular, ama içinde bir damla su bile kalmamıştı. Köylüler, çaresizlik içinde tükürüklerinin kızgın alevleri söndüreceğini umarak, Kasiyembe'nin saçlarına tükürmeyi denediler, fakat ağızları kupkuruydu, bir damla tükürükleri bile yoktu.
Halası lyangura Mvindo'ya, "Oğlum, artık kalbine merhamet girsin. Mukiti'yı ve muhafızım Kasiyembe'yi bağışla. Bırak huzur içinde yaşasınlar" dedi.
Mvindo asasını salladı ve "Ben doğar doğmaz yürüyen küçük çocuk Mvindo'yum. Gücümü Mukiti ve Kasiyembe üzerinde göstereceğim. İkisi de eski hallerine dönecekler" diye yanıt verdi.
Birden alevler Kasiyembe'nin başından geri çekildi. Su kapları ve Mukiti'nin havuzu suyla doldu, sulu meyvelere su geri geldi. Ve herkesin ağzı tükürüklendi.
Köylüler, "Selam, Mvindo! Gerçekten de büyük bir adamsın" diye sevinçle bağrıştılar. Köylülerin gösterilerine, kalbi nefretle dolu Kasiyembe de katıldı.
Mvindo, "Yarın babamdan öç almaya gideceğim, çünkü babam, üç kez (mızrakla, toprağa gömerek, su altında bırakarak) beni öldürmeye çalıştı" diye konuştu.
lyangura, Mvindo'ya, "Seni yeniden düşünmeye çağırıyorum!" diye çıkıştı. "Büyük güce sahip olabilirsin, fakat babanı yenmek için daha çok gençsin, babanın yedi kapılı büyük köyünü yönetmek için daha çok gençsin. Yine de bunu yapmaya kararlıysan, seninle gelirim ve babanın seni parça parça ettiğini görürüm."
Mvindo kendi kendine homurdanarak, İyangura'nın sözlerinin gücünü kesti.
II. Bölüm
(Mvindo öç almak amacıyla yola koyulur. Babasının köyünü ve köy halkını mahveder, ama babası Şemvindo kaçmayı başarır. Mvindo babasının arkasından Yeraltı Dünyası'na iner. Yeraltı Dünyası'nın hâkiminin verdiği görevleri yerine getirir. Sonunda Şemvindo'yu yakalar. Birlikte yeryüzüne dönerler.)
Mvindo, lyangura ve Iyangura'nın yanındaki kişilerle birlikte dayılarını görmeye gitti. Mvindo'nun dayıları usta demircilerdi. Mvindo, "Babam Şemvindo'yla savaşmaya gidiyorum" diye konuştu. "Büyük ama hafif mızraklarınızla tanınıyorsunuz. Ocaklarınızı ateşleyin ve bana büyük savaş için ne gerekiyorsa yapın. Hem güvenliğe hem de güce ihtiyacım olacak."
Mvindo'nun dayıları ona demir gömlek, demir pantolon, bir çift demir ayakkabı, demir başlık yaptılar. "Bu demir giysiler babanın ardı arkası kesilmez mızrak darbelerine karşı seni koruyacak" dediler. "Biz de seninle gelip savaşı izleyeceğiz."
Şemvindo'nun köyüne vardıklarında, lyangura, "Ben korkuyorum Mvindo, Baban ve halkı bizi ezer geçer! Köye büyük bir yağmur fırtınasında ulaştık ve sığınağımız yok. Köye bir sürü insanla birlikte geldik ve yiyeceğimiz yok" diye bağırıp çağırdı.
Mvindo, "Ben doğar doğmaz yürüyen küçük çocuk Mvindo'yum. Korku nedir bilmez yüreğim! Babamın kalbinde çok fazla gurur var. Kendi yerini ve görevini öğretmek için, onunla savaşmam gerek! Yağmurdan, şimşekten, gök gürültüsünden kurtulacağız. Bolca yiyeceğimiz olacak" diye karşılık verdi.
Mvindo daha sonra da, "iki sıra ev, doğar doğmaz yürüyen küçük çocuk Mvindo'nun evini çevrelesin!" diye bağırdı. İki sıra ev Mvindo'nun tek başına duran evini çevreledi.
Mvindo gözlerini gökyüzüne kaldırdı ve şu şarkıyı söyledi: "Şemvindo'nun köyünün tüm odunları, ateşi, suyu ve palmiye ağaçları doğar doğmaz yürüyen küçük çocuk Mvindo'ya gelsin. Onlardan yararlanacak kimse kalmasın! Şemvindo'nun köyünün tüm hayvanları, muz bahçeleri, tütün ve tuz, doğar doğmaz yürüyen küçük çocuk Mvindo'ya gelsin. Onlardan yararlanacak kimse kalmasın! Şemvindo'nun köyünün tüm su kapları, sepetleri, çanakları, çuvalları ve tahta tabakları doğar doğmaz yürüyen küçük çocuk Mvindo'ya gelsin. Onlardan yararlanacak kimse kalmasın! Şemvindo'nun köyünün tüm giysileri, gerdanlıkları, yüzükleri, davulları ve yatakları doğar doğmaz yürüyen küçük çocuk Mvindo'ya gelsin. Onlardan yararlanacak kimse kalmasın! Şemvindo'nun köyünün tüm mızrakları, bıçakları, iğneleri, ateş çıkartan çubukları ve araç gereçleri doğar doğmaz yürüyen küçük çocuk Mvindo'ya gelsin. Onlardan yararlanacak kimse kalmasın! Çünkü Mvindo, babası Şemvindo ile savaşacak ve onu yenecek!"
Mvindo'nun istediği her şey ona geldi. Beraberindekiler, hayretler içinde "Mvindo bizim önderimiz ve büyük kahramanımız! Onunla boy ölçüşmeye kalkışanların sonu kesin ölüm!" diye konuştular.
Mvindo, dayılarını köy halkına karşı savaşmaya gönderdi. Mvindo'nun dayıları karada ve havada savaştılar, ama köy halkının gücüne karşı koyamadılar. Suyun güneş altında topraktan ayrılması gibi, onların da güçleri kurudu; kanlar içinde can verdiler.
Mvindo halasına, "Babamın köyüne gireceğim ve dayılarımın nasıl yenilgiye uğratıldıklarını öğreneceğim. Sonra da babamla yüz yüze savaşacağım. Yanımda asam olacak; ama sizin baltamla ve iyi talih çuvalımla burada kalmanızı istiyorum. Çuvalın içinde uzun ve sihirli bir halat var" dedi.
İyangura, "Çok akılsızca davranıyorsun, Mvindo!" diyerek çıkıştı. "Hepimizin ölümüne neden olacaksın!" Yine de İyangura, Mvindo yola çıkmadan önce, onun baltasını ve çuvalını aldı.
Şemvindo oğlunun köye girdiğini gördü, ama korkmadı. "Hepimize karşı tek başına savaşmaya gelen bacak kadar bir çocuğun gücünden niye korkayım!" diye bağırdı. "Köye yaklaşmaya devam ederse boğazını keseriz ve canını gövdesinden çıkartırız!"
Köylüler, "Yanılıyorsun!" dediler. "Mvindo'nun küçük olmasına bakma; o bizden daha güçlü. Hepimizi kendi köyümüzden dışarıya sürecek! Kendi oğluna karşı durma!" Köylüler, tüm korkularına karşın Mvindo'yla alay ettiler, çünkü Mvindo çok genç ve küçüktü.
Mvindo gökyüzüne yükselen sesiyle, "Ben doğar doğmaz yürüyen küçük çocuk Mvindo'yum. Kalbimi kin bürüdü! Babamdan öç almaya geldim, çünkü babam üç kez (mızrakla, toprağa gömerek, su altında bırakarak) beni öldürmeye kalkıştı, ölüsü kuru yapraklar gibi kuruyup toz olsun! Babamın danışmanları ve soyluları ona doğru yolu göstermediler. Onlar da ölüp kuru yapraklara dönsünler! Babamın köylüleri, babamın beni öldürme girişimlerinde ona yardımcı oldular. Onlar da ölüp kuru yapraklara dönsünler!" diye ilendi.
Sonra Mvindo asasını gökyüzüne kaldırdı ve "Efendi Şimşek, dostum, benim yanımı tut ve bana zafer getir! Babamın köyünün yedi kapısını kapatmak için yedi şimşek gönder" diye haykırdı.
Mvindo'nun ricasını duyan Efendi Şimşek, Şemvindo'nun köyüne yedi kez çarptı. Alev sardı evleri. Hepsi içlerinde yaşayan insanlarla birlikte yanıp kül oldu. Bir tek Şemvindo kaçabildi. Bir eğreltiotu görünceye dek köyünden uzaklara koştu. Otu alelacele kökünden söktü ve burada açtığı delikten toprağın içine girdi.
Mvindo, Şemvindo'yu izlemek üzere hazırlık yaptı. Halasını ve beraberindekileri yanıp yıkılmış köye götürdü. Tüm malları mülkleriyle birlikte kendi başlarına köye ulaştılar. Daha sonra Mvindo, ölen dayılarının her birine asasını dokundurarak onları hayata döndürdü. İyangura'ya, "Şimdi, Efendi Muisa'nın toprağın derinliklerindeki karanlık ve soğuk ülkesinde babamı aramaya gidiyorum. İyi talih çuvalının içindeki halatın bir ucunu çıkar. Halat aşağıya indiği sürece yaşıyorum demektir; bu durumda beni burada bekleyin. Eğer halat hareket etmezse bilin ki öldüm" dedi.
Efendi Serçe alçaldı ve "Mvindo, sana babanın Yeraltı Dünyası'na inerken hangi yolu izlediğini göstereceğim, çünkü Şemvindo aydınlık dünyadan ayrılırken gökyüzünden onu izliyordum" dedi.
Mvindo babasını Yeraltı Dünyası'na götüren yolu izledi. Orada "iyi talih perisi" tarafından karşılandı. İyi talih perisi ona nerden gitmesi gerektiği konusunda öğüt verdi. "Toplantı yerindeki ocağın kıyısındaki küllerin içinde yatan iri cüsseli bir adamla karşılaşırsan, bil ki o bu karanlık ve kasvetli ülkenin hakimi Efendi Muisa'dır" dedi. "Eğer onun köyünden ayrılmak düşüncesindeysen dikkatli olmalısın, çünkü Efendi Muisa kendisiyle birlikte kalmanı sağlamak için her türlü hileyi yapar. Ona 'önderim' ve 'babam' diye hitap et. O seni kutsadığında, sen de karşılık olarak onu kutsa. Bir yere oturmanı teklif ederse, teklifini kibarca geri çevir. Sana içecek olarak kabaktan yapılmış tasın içinde muz birası ve yemen için kül macunu ikram ederse, onları da kibarca geri çevir."
Mvindo akıllı öğütleri için periye teşekkür etti, sonra yoluna devam etti. Küllerin içinde yatan Efendi Muisa'yı buldu, uygun biçimde selamladı ve Muisa'nın oturma, içme, yeme tekliflerini kibarca geri çevirdi.
Efendi Muisa Mvindo'ya, "Yarın benim için yeni bir muz bahçesi hazır etmelisin. Uşağım, görevlerini hakkıyla yerine getirip getirmediğinden emin olmam için seni izleyecek. Bana muzları getirdiğinde, babanı sana geri vereceğim" dedi.
Ertesi gün, Mvindo ve Efendi Muisa'nın uşağı yola koyuldular. Uşak, demir araçların Mvindo'nun yardımı olmaksızın görevlerini yerine getirmesini izledi. Mvindo'nun bazı araçları patikalar açtı, bazıları ağaçları ve otları kesti, bazıları çimenleri biçti, bazıları muz ağaçlarına dayanak olacak sırıklar kesti. Araçların toprağı dikime hazır hale getirmesiyle birlikte, muz fideleri kendilerini toprağa diktiler, büyüdüler, olgun muzlar verdiler.
Mvindo her sınavı başarıyla verince, Efendi Muisa sihirli kayışına, "Mvindo'yu bul ve onu öyle bir şiddetle kamçıla ki, ortadan ikiye aynisin. Yere düştüğünde ağzı burnu dağılsın" dedi.
Sihirli kayış efendisinin buyruğunu yerine getirdi. Mvindo yere düştü ve halatı kımıltısız kaldı. Neyse ki, Mvindo'nun asası kendisini yerden kaldırdı ve Mvindo'ya dokundu. Asa daha önce nasıl Mvindo'nun dayılarını hayata döndürdüyse, efendisi Mvindo'yu da hayata döndürdü.
Mvindo, Efendi Muisa'nın köyüne geri dönünce, Yeraltı Dünyasının hâkimi ona, "Yarın benim belirlediğim bir ağaçtan bal toplamalısın. Bana bir sepet balla döndüğünde, babanı sana geri vereceğim" dedi.
Mvindo'nun bu görevi de yerine getireceği anlaşılır anlaşılmaz, Efendi Muisa yine sihirli kayışını Mvindo'yu öldürmeye gönderdi. Mvindo'nun halatı yine kımıltısız kaldı. Asa hemen harekete geçerek efendisini hayata döndürdü. Efendi Serçe gökyüzünden Yeraltı Dünyası'na doğru uçtu ve Mvindo'ya babasının kaçtığını söyledi. Mvindo, Efendi Muisa'yı ölesiye dek dövdü ve sonra Şemvindo'yu aramak üzere yola çıktı. Serçenin yardımıyla, yakınlarda bir yere gizlenmiş olan babasını buldu. Yeraltı Dünyası'ndan ayrılmadan önce, Efendi Muisa halkını yönetebilsin diye, asasını kullanarak onu hayata döndürdü.
Mvindo, babasını yakaladıktan sonra, ona gerekli saygıyı gösterdi. "Sen hatalıydın baba" diye söze başladı. "Bir oğul sahibi olmayı kabul etmedin. Yaratıcı tanrı Onfo'nun yarattığı bir varlığı değiştirmek senin görevin değildi. Ama gururunun cezasını fazlasıyla çektin."
Mvindo, Şemvindo'yu toprağın yüzüne götürürken, "Doğar doğmaz yürüyen küçük çocuk Mvindo, kahraman bir oğlu olan en değerli baba Şemvindo'yla birlikte geri dönüyor!" diye şarkı söyledi.
III. Bölüm
(Mvindo babasının köyünün halkını hayata döndürür. Bir toplantıyla, baba ve oğul resmen barışır. Şemvindo krallığını ikiye bölüp oğluyla paylaşır, oğlunu da şef olarak ilan eder. Mvindo bir ejderhayı öldürür. Bunun üzerine, Efendi Şimşek Mvindo'ya evrendeki yerini ve görevini öğretmek için onu gökyüzüne çıkarır. Mvindo ülkesine dönünce, halkına iyi bir yaşam sürmenin kurallarını öğretir.)
Mvindo ve Şemvindo bir eğreltiotunun kökünden girdikleri Yeraltı Dünyası'nı aynı yerden terk ettiler. Yoldaşlarına kavuştuklarında, Mvindo onlara Yeraltı Dünyası'ndaki büyük serüvenlerinin şarkısını söyledi.
Sonra lyangura, "Mvindo, burada yaşayan insanlar olmayınca burası ıpıssız kaldı. Efendi Şimşeğin büyük ateşinde can veren tüm insanları hayata döndürerek gücünü kanıtla. Ancak o zaman, herkese babanın haksızlığını ve senin kahramanlıklarını anlatabilirim" dedi.
Bunun üzerine Mvindo, ölen tüm insanlara hayat verdi. Birer birer hepsine asasıyla dokundu ve onların hayata gözlerini açmalarını sağladı. Gebe olarak ölenler gebe olarak uyandılar. Kim hangi yiyeceği hazırlarken ölmüş ise, uyandığında o yiyeceği hazırlamaktaydı. Tuzak kurarken ölenler, uyandıklarında tuzak kurmaya devam ettiler. Ekin ekerken ölenler, uyandıklarında ekin ekmeyi sürdürdüler. Kap çanak yaparken ölenler, uyandıklarında kap çanak yapmayı sürdürdüler. Birisiyle kavga ederken ölenler, uyandıklarında kavga etmeyi sürdürdüler. Birileriyle sevişirken ölenler, uyandıklarında onlarla sevişmeyi sürdürmekteydiler.
Şemvindo'nun köyü çok büyük bir köy olduğu için, Mvindo'nun tüm köylüleri hayata döndürmesi üç uzun ve yorucu gün aldı. Sonunda köy, Efendi Şimşek'in çarpmasından önceki haline döndü. Yaşlılar ve gençler, soylular ve avam takımı evcilleştirilmiş çeşitli hayvanlarıyla birlikte köy yollarında dolaştılar. Herkes ölmeden önce sahip olduğu eşyaların yine sahibiydi. Şemvindo sekiz gün sonra bir halk toplantısı yapılacağını ve büyük bir şölen verileceğini duyurdu.
Toplantı günü geldiğinde ve halk toplandığında, Şemvindo, Mvindo ve İyangura en iyi giysilerini giydiler. Sonra köy halkının önüne çıktılar. Mvindo babasının kendisine neden böyle kötü davrandığını açıklamasını istedi.
Şemvindo suçunu kabul ederek söze başladı. Sonra erkek çocuğa karşı tutumunun eskiden nasıl olduğunu açıkladı ve Mvindo'yu öldürme girişimlerini anlattı. "Oğluma karşı kötü davranışlarım, bana yalnızca acı ve dert getirdi" diyerek konuşmasını sürdürdü. "Kafamda kötü düşünceler oldukça ve kötü işler yaptıkça, ruhum bayat bir muz gibi kuruyup soldu. Mvindo beni yakalayıp ruhumu kurtardı ve ruhumu hayata döndürdü; beni köyümüze geri getirdi. Gerçekten, Mvindo kalbime yaşam sevinci doldurdu. Bana halkımızla birlikte olmanın ve her gün doğumundaki güzelliğin değerini öğretti. Oğlumun benim için yaptıkları nedeniyle şimdi, tüm erkek çocuklarına saygı gösteriyorum ve onları onurlandırıyorum!"
Daha sonra İyangura sözü aldı. "Mvindo, babasını yapraklar arasında bir hayvan gibi ölmekten kurtardı. Bu iyiydi. Şemvindo'nun oğluna yaptıkları ve danışmanlarının, soylularının ona doğru yolu göstermemeleri kötüydü. Yaratıcı tanrı Onfo bize ne bağışlarsa, o iyi ve yararlıdır. Tüm çocuklar iyidir. Şemvindo bazı çocukların kötü olduğunu düşünmekle hata etti. Eğer bu köyden herhangi bir adam çocuğuna Şemvindo'nun çocuğuna davrandığı gibi davransaydı, Şemvindo o adamın boğazının kesilmesini emrederdi. Şemvindo bu köydeki herkesin ölümünden sorumluydu. Neyse ki, Mvindo hayat ve düzeni geri getirdi de her iş yoluna girdi."
Son olarak Mvindo sözü aldı: "Ben, birçok başarıların adamı ve doğar doğmaz yürüyen küçük çocuk Mvindo'yum ve babama karşı hiç öfke duymuyorum" diye konuştu. "Babamın bana yaptıkları ve benim ona yaptıklarım geçmişte kaldı. Şimdi geleceğe bakalım. Huzur ve sevgi içinde birlikte yaşayalım, halka sahip çıkalım. Önemli olan budur."
O zaman Şemvindo, "Bir kabile şefi, oğlunun ve halkının önünde mahçup duruma düşmemeli. Ama ben oğluma karşı yaptıklarımdan utanç duyuyorum. Bu nedenle, oğlumu bu yurdun şefi yapmayı istiyorum" diye konuştu.
Mvindo babasına, "Baba, sen tahtında otur. Sağ olduğun sürece, bu yurdun şefi ancak sen olabilirsin. Yerine geçecek olursam yaşayamam, ölürüm" diye karşılık verdi.
Danışmanlar ve soylular da aynı görüşteydi: "Mvindo haklı. İktidarı tümden Mvindo'nun eline bırakacak olursan, zamanla onu kıskanırsın ve hepimizin başına iş açarsın. Böyle olacağına, ülkeyi ikiye böl; sen ve Mvindo eşit güce sahip olun."
Bunun üzerine, Şemvindo yurdun yönetimini oğluyla paylaştı. Mvindo babasının köyünün şefi oldu ve Şemvindo başka bir köye taşındı. Şef Şemvindo büyük bir törenle oğluna hükümdarlık bağışladı. Mvindo'ya şenlik elbiselerini giydirdi ve eline iktidar nişanları ve hükümdarlık silahları verdi. Danışmanlarına ve soylularına Mvindo’ya destek olmalarını emretti.
Mvindo'nun şef olarak ilk işi şu konuşmayı yapmak oldu: "Ben, doğar doğmaz yürüyen küçük çocuk Mvindo, şimdi ünlü bir şefim. Benden önce köyü yöneten babamdan daha açık fikirli ve daha iyi yürekli birisi olarak köyü yöneteceğim. Yalnız kendi ailemi değil, çok değişik aile topluluklarını da tanıyıp saygı göstereceğim. Erkek olsun kız olsun, sağır olsun kör olsun, sakat olsun ya da sağlıklı olsun her çocuğun doğumunu sevinçle karşılayacağım. Hiçbir ülke bir örnek ve kusursuz değildir."
Günler sonra Mvindo yabanıl domuz eti yemek istedi; Mvindo'nun Pigmeleri ormanın içlerine doğru yola koyuldular, yabanıl bir domuz buldular ve Öldürdüler. Hayvanın ölüsünü parçalara ayırırken çıkardıkları gürültü büyük ve korkunç bir ejderhayı uyandırdı. Ejderha gökyüzü kadar büyüktü; yedi başı, yedi boynuzu ve yedi gözü vardı. Canavar ormanı istila eden Pigmelere doğru bir yılan gibi kaydı ve dört Pigme avcısının üçünü mideye indirdi. Dördüncü Pigme korkunç haberle birlikte köye koştu.
Mvindo o sıralarda köye ziyarete gelen babasına hemen, "Ben ejderhayla savaşmaya gidiyorum, sen burada kal" dedi.
Şemvindo oğlunu uyardı: "Oğlum, ejderhayı kendi haline bırak. Eğer onu kızdırırsan, hem kendini hem yurdunu yok etmiş olursun. Canavar senin etini kemiğini siler süpürür."
Mvindo, "Olabilir" diye karşılık verdi. "Ama ormandaki avcılarıma istediğini yapmasına izin vermeyeceğim."
Ertesi sabah, Mvindo asasını eline alıp havaya kaldırdı ve asaya, "Bugün zafer getir bana!" dedi. Sonra dördüncü Pigme'yi yanına kılavuz olarak aldı ve birlikte yola koyuldular.
Mvindo öldürülmüş domuzun yanında duran ejderhaya yaklaştı. Sonra Pigme'ye fısıldayarak, "Sen burada kal. Eğer ejderha beni midesine indirirse, haberle birlikte köye geri dönebilirsin" dedi.
Mvindo asasını havaya kaldırdı ve o da yılanmış gibi kıvrıla kıvrıla ejderhaya yaklaştı. Mvindo, ejderha onu görmeden önce, onun karşısına çıktı. "Ejderha!" diye konuştu. "Ben, doğar doğmaz yürüyen küçük çocuk Mvindo'yum. Benim adamlarımı yedin, ama benim gücüme karşı koyamazsın!"
Ejderha dev ağzını açtı ve Mvindo'yu midesine indirmeye hazırlandı. Mvindo durur mu, hemen asasım havaya kaldırdı ve ejderhayı ölünceye dek dövdü. Sonra Pigme'ye, "Asamı, ejderhayı eve taşımamızda yardımı olacak adamları buraya getirmesi için köye göndereceğim. Babamın ne büyük başarılar elde edebileceğimi görmesini istiyorum" dedi.
Mvindo'nun asası Şemvindo'ya gitti ve onun önünde sallandı. "Ya Mvindo öldü, ya ejderha!" diye Şemvindo bağırdı. "Sanırım Mvindo ejderhayı taşımak için yardım istiyor. Şemvindo bir kahramanın babası!"
Ejderha çok ağır olsa da, halk onu köye taşımayı başardı. Köydekiler ejderhanın görünüşü karşısında dehşete düştüler. Mvindo erkeklerin canavarı parçalara ayırmasını emrettiğinde, ilk bıçak darbesiyle birlikte çok şaşırtıcı bir olay oldu. Pigmelerden birisi hayvanın yarılan karnından dışarıya canlı olarak çıktı, bu Pigmeyi diğer iki Pigme izledi. Mvindo, "Bu canavarı tamamen bitene kadar yiyin" diye buyurdu.
Halk köyün ortasında kurdukları büyük ateşte et parçalarını kızarttı. Canavarın gözleri pişerken dışarıya fırladılar ve gözlerin içinden toprağa sıvılar fışkırdı. Her bir damla sıvıdan bir İnsan var oldu. Canavarın yedi gözü de kavrulduğunda, fışkıran sıvılardan bin insan ortaya çıkmıştı. Mvindo gururla, "Bu insanlar benim halkım!" diye bağırdı.
Ne var ki, her iş yolunda gitmedi. Efendi Şimşek, Mvindo kadar canavarın da dostuydu; bu yüzden, ejderhanın öldürülmesinin öcünü almakla yükümlüydü. Mvindo'nun köyüne geldi ve ona, "Dostum ejderhayı öldürme cüreti gösterdiğin için, seni köyünden alıp götüreceğim ve sana bazı dersler vereceğim" dedi.
Mvindo, “Seninle geleceğim. Ama doğar doğmaz yürüyen Şemvindo'nun kahraman oğlu Mvindo'ya karşı koyamayacağını da bil" diye karşılık verdi.
Bulutların yukarısına ulaştıklarında, Efendi Şimşek, Mvindo'ya, "Birçok kez, seni büyük tehlikelerden kurtardım. Yine de benden daha güçlü olduğunu söylüyorsun. Göster öyleyse gücünü!" dedi.
Böylece, Efendi Şimşek gibi Mvindo da gökyüzünde yaşamaya başladı; hiçbir barınağı olmaksızın oradan oraya dolaştı, kesti, sert rüzgârların saldırıları karşısında titredi.
Mvindo bu sınavı aştığında. Efendi Şimşek onu Efendi yağmur'a götürdü. Efendi Yağmur, Mvindo'ya, "Kahramanlıklarından haberimiz var. Hadi seni bir de gökyüzünde görelim. Kahraman olman burada işe yaramayacak" dedi.
Mvindo, Efendi Yağmur”un on dört fırtınasının verdiği acılara katlandı, soğuk sularıyla sırılsıklam oldu. Daha sonra, Efendi Yağmur, Mvindo'nun üzerine, onu yaralayacak kadar büyük dolu taneleri gönderdi.
Mvindo bu sınavda da başarılı olunca, Efendi Şimşek onu Efendi Ay'a götürdü. Efendi Ay, "Ne kadar gururlu olduğunu duyduk. Seni kimse eleştiremez; eleştirirse, hayatta kalamaz. Hadi seni bir de burada, gökyüzünde görelim. Gururun burada işe yaramayacak" dedi.
Mvindo, Efendi Ay'ın saçlarını yakmasına katlandı. Alevler öyle acı vericiydi ki Mvindo, "Babacığım, asamın ellerimden düşmemesi için bana dua et!" diye feryat etti.
Mvindo bu sınavı da verince, Efendi Şimşek onu Efendi Güneş'e götürdü. Efendi Güneş, "Ne kadar dirençli olduğunu duyduk. Hadi seni bir de burada, gökyüzünde görelim. Direncin bir işe yaramayacak" dedi.
Mvindo, Efendi Güneş'in alevli ışınlarını onun üzerine göndermesine dayandı. Mvindo yakıcı sıcağa karşı korumasızdı. Boğazı yanıp kurudu, katlanılmaz bir susuzlukla kıvrandı. Mvindo, Efendi Güneş'ten ve Efendi Şimşek'ten su dilendiğinde, "Gökyüzünde bir damla su yoktur, susuzluğa katlanmak zorundasın!" yanıtını aldı.
Mvindo bu sınavı da atlatınca, Efendi Şimşek onu Efendi Yıldız'a götürdü. Efendi Yıldız, "Gördüğün gibi, gökyüzünde kahramanlığın bize sökmez. Sana saygı duymasaydık, seni çoktan öldürmüş olurduk. Şimdi söyleyeceğimiz sözleri iyi dinle ve aklından çıkarayım deme. Köyünde olsun, ormanda olsun, ırmaklarda olsun herhangi bir hayvanı ya da böceği öldürmeni yasaklıyoruz. Efendi Şimşek seni izleyecek. Yaptıklarını gözleyecek. Kötü bir iş yaptığında, hemen yakana yapışacak. Sonra da seni öldüreceğiz" dedi. Efendi Yıldız, Mvindo'nun kulaklarını on dört kez çekip, "aklından çıkarma" demeyi de unutmadı.
Mvindo, gökyüzünde, Efendi Şimşek’in yanında tam bir yıl geçirdi; orada neyin iyi neyin kötü olduğunu gördü. Sonra Efendi Şimşek, Mvindo'yu köyüne indirdi.
Mvindo halkını topladı ve onlara şu konuşmayı yaptı: "Ben, doğar doğmaz yürüyen ve sonra büyük zaferler kazanan küçük çocuk Mvindo, sizin şefiniz olmak üzere gökyüzünden döndüm. Bundan böyle, hayvanları ve böcekleri öldürmem ölüm cezasıyla yasaklandı. Geçtiğimiz bir yıl içinde, gizli olan birçok şeyi gördüm, ama gökyüzünün efendileri onları size aktarmamı yasakladı. Bir kahraman olmanın ne denli iyi ve önemli olduğunu öğrendim, ama bunun yanında, kahramanlığın bağışlayıcılık ve sevecenlikten daha önemli olmadığını da anladım. Kahramanların en büyüğünün karşısına, onu yok edecek güçte daha büyük bir kahraman bir gün mutlaka çıkar."
Sonra şef Mvindo, halkına bilgece yasalarını duyurdu: "Çok çeşitli yiyecekler veren çeşitli ürünler ekin, yetiştirin. İyi evlerde yaşayın ve köyünüzü güzelleştirin. Birbirinizle tartışmayın, iyi geçinin; çünkü tartışma insanları öfkeye ve kine götüren yoldur. Başkasının karısının peşinde koşmayın, çünkü başkasının karısını ayartan bir erkek öldürülecektir. Yaratıcı tanrı Onfo'nun size bağışladığı her şey iyi ve yararlıdır. Erkek olsun kız olsun, kısa olsun uzun olsun, sağlıklı olsun sakat olsun tüm çocuklarınızı bağrınıza basın. Köy yollarında yürüyen hasta insanlara karşı düşünceli olun. Şefiniz sizi nasıl kabullenmeliyse, sizden korkmalıysa, sizi koruyup kollamalıysa, siz de şefinizi kabullenin, ondan korkun ve onu koruyup kollayın."
Mvindo kendi ülkesinden çok uzaktaki ülkelerde bile bilinen, tanınan bir şef oldu. Yalnızca kendi halkı değil, diğer ülkelerin halkları da ona bağlılıklarını bildirerek destek oldular, saygı gösterdiler.
Donna Rosenberg'in Dünya Mitolojisi adlı kitabından alıntılanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder