6 Nisan 2022 Çarşamba

İskandinav Mitolojisi'nin Yaşam Ağacı: Yggdrasil

 Yggdrasil, İskandinav Mitolojisi'ndeki kutsal yaşam ağacıdır. Ona aynı zamanda "Dünya Ağacı" da denilir. Yggdrasil 9 dünyayı, alemi dalları aracılığıyla birbirine bağlar. Yggdrasil'in en tepesinde kartal Vedrfolnir bulunur. Bu kartal buradan tüm dünyayı gözler. Odin, runların (runik yazıların) sırrını öğrenebilmek için Yggdrasil'in dallarında dokuz gece boyunca asılı kalmıştır. Yggdrasil mitolojide genellikle uzun yaşamı, bereketi, yeniden doğuşu ve bilgiyi temsil eder. Edda'da anlatıldığına göre Yggdrasil yerin dibinden gökyüzüne uzayan yüce bir ağaçtır. Yggdrasil'in tüm dünyayı örten dokuz dalı ve uçları göklerde başlayan üç kökü vardır. Bu köklerin her biri bir kaynaktan suyunu almaktadır. Köklerden biri Asyalıların oturduğu Asgard'ın (Asyalıların yurdu) altındadır.

Yggdrasil'in kökleri altında kutsal suyun bulunması bize Türk Mitolojisi'nin dünya ağacının "hayat suyu"nu hatırlatır. Türk Mitolojisi'nde dünya ağacı, bazen "hayat suyu" inancıyla da birleşmiştir. Mesela Altay efsanelerinin bazılarında "Hayat Ağacı" göğün 12. katına kadar yükselen "dünya dağı"nın üstündeki "kayın ağacı" olup altındaki çukurda yer alan bu "hayat suyu" bazen ölümsüzlük veya yeni bir güç, bazen da sağlık veya gençlik bahşederdi (Ögel). "Hayat Ağacı" veya "Dünya Ağacı" kavramı Türk mitolojisinde de önemli bir yere sahip. Türklerde halı ve kilim desenlerinde hayat ağacı bir motif olarak oldukça yaygın bir şekilde kullanılmış. Hatta mezar taşlarında bile hayat ağacı motiflerini görebilmek mümkün. Türklerde şamanlar hayat ağacını kullanarak gök tanrıya ulaşırlardı. Altay Mitolojisi'nde bu kutsal ağacın tepesinde Tanrı Bayülgen otururdu. Şaman davullarında da hayat ağacı resmedilmişti. Türklerin hayat ağacının da (Yggdrasil gibi) 9 dalı bulunurdu. İlginçtir Türklerin hayat ağacının en üstünde de insan ruhlarını temsil eden  bir kuş bulunmaktaydı. Mitolojiye göre insan ruhu henüz dünyaya gelmeden bu ağacın tepesinde bir kuş olarak beklerdi. Telüt Türkleri arasındaki bir boy sağ kanadı güneşi, sol kanadı ayı kaplayan bir gök kuşuna inanıyorlardı. Sibirya'da şehirlerin ve yurtların yanında bir uzun sırık ve üzerinde tahtadan bir kuş bulunuyordu. Bu kuşa gök kuşu, direğe de "gök direği" deniyor. Bu direk Hayat Ağacı olarak kabul ediliyor ve yerle göğü birleştiriyordu. İskandinav mitolojisinde Yggdrasil ağacının ortasında insanların yaşadığı yer olan Midgard (Orta Dünya) bulunur. 'Altay Bilik" adlı kitapta da Türklerin hayat ağacının ortasında insanların yaşadığı bir "orta dünya'dan bahsedilir: "Bizim üzerinde yaşadığımız orta dünya yerin üstündedir. Orta dünyanın görünen ve görünmeyen iki dünyadan ibaret olduğunu söylenir. Orta dünyanın düz kısımları (dağ vadileri ve bozkır), yani görünen tarafı insanlara aittir:'

Yggdrasil 9 dünyayı dallarıyla birbirine bağlıyor. Türk Mitolojisi'nde de Kayra Han, dünyanın merkezine 9 dallı çam ağacı dikiyor. 9 sayısı Türk Mitolojisi'nde en önemli sayılardan biri olarak karşımıza çıkıyor: 9 ağaç, hayat ağacının 9 dalı, 9 boy, 9 oğuz, 9 felek vb. Altay şamanlarındaysa 9 ok inanışı var. Tanrı Ülgen'in 9 kızı ve 9 oğlu var. Altaylılarda Gök Tanrı kurbanı törenleri 9 gün sürüyor, İlk¬ bahar Bayramı'naysa 9 kız ve 9 erkek katılıyor. Yakut Türklerinin Er Sogotoh Destanı'nda gök 9 katlı tasvir ediliyor. Ayrıca Yakutlarda gök ruhları 9 adet. Yggdrasil, üst ve alt alemleri birbirine gökkuşağıyla da bağlar. Aynı şekilde Türk Mitolojisi'nin "Hayat Ağacı" da dünyaları gökkuşağıyla bağlamaktadır. Şamanizmin en kutsal motiflerinden biri olan Hayat Ağacı'nın İskandinavya'ya Türk Mitolojisi'nden aktarıldığı ortadadır.

Eliade'ye göre dar anlamda Şamanizm, tipik olarak Sibirya ve Orta Asya'ya özgü bir dinsel olgudur. Terimi bile, Rusça aracılığıyla Tunguzca 'şaman' sözcüğünden gelir. Asya'nın ortalarında ve kuzeyinde konuşulan öteki dillerde buna karşılık olan terimler şöyledir: Yakutça 'ojun' [Odin'in kökeni olmalıdır] , Moğolca büge ve udegan (karş. Buryatça udayan: "kadın şaman"), Türkçe-Tatarca kam (Altayca kam, gam, Moğolca kami vb).


Bahattin Uslu’nun Türk Mitolojisi adlı kitabından alıntılanmıştır.

TERMODİNAMİĞİN İKİNCİ KANUNU

 Fiziğin en temel kanunlarından birisi olan "Termodinamiğin İkinci Kanunu", evrende kendi haline, doğal şartlara bırakılan tüm sistemlerin, zamanla doğru orantılı olarak düzensizliğe, dağınıklığa ve bozulmaya doğru gideceğini söyler. Canlı, cansız bütün herşey zaman içinde aşınır, bozulur, çürür, parçalanır ve dağılır. Bu, er ya da geç her varlığın karşılaşacağı mutlak sondur ve söz konusu kanuna göre bu kaçınılmaz sürecin geri dönüşü yoktur.

Bu gerçek hepimizin yaşamları sırasında da yakından gözlemlediği bir durumdur. Örneğin bir otobüsü çöle götürüp bırakır ve aylar sonra durumunu kontrol ederseniz, elbette ki onun eskisinden daha gelişmiş, daha bakımlı bir hale gelmesini bekleyemezsiniz. Aksine lastiklerinin patlamış, camlarının kırılmış, kaportasının paslanmış, motorunun çürümüş olduğunu görürsünüz. Aynı kaçınılmaz süreç canlı varlıklar için çok daha hızlı işler. 

İşte Termodinamiğin İkinci Kanunu bu doğal sürecin, fiziksel denklem ve hesaplamalarla ifade ediliş biçimidir. 

Bu ünlü fizik kanunu, "Entropi Kanunu" olarak da adlandırılır. Entropi, fizikte bir sistemin içerdiği düzensizliğin ölçüsüdür. Bir sistemin düzenli, organize ve planlı bir yapıdan düzensiz, dağınık ve plansız bir hale geçmesi o sistemin entropisini arttırır. Bir sistemdeki düzensizlik ne kadar fazlaysa, o sistemin entropisi de o kadar yüksek demektir. Entropi Kanunu, tüm evrenin geri dönüşü olmayan bir şekilde sürekli daha düzensiz, plansız ve dağınık bir yapıya doğru ilerlediğini ortaya koymuştur. 

Termodinamiğin İkinci Kanunu ya da diğer adıyla Entropi Kanunu, doğruluğu teorik ve deneysel olarak kesin biçimde kanıtlanmış bir kanundur. Öyle ki yüzyılımızın en büyük bilim adamı kabul edilen Albert Einstein, bu kanunu "bütün bilimlerin birinci kanunu" olarak tanımlamıştır:

Entropi Kanunu, tarihin bundan sonraki ikinci devresinde, hükmedici düzen şeklinde kendini gösterecektir. Albert Einstein, bu kanunun bütün bilimlerin birinci kanunu olduğunu söylemiştir; Sir Arthur Eddington ondan, bütün evrenin en üstün metafizik kanunu olarak bahseder. 


Alıntıdır.


Pers Ülkesi'nde Safevi imparatorluğu

 Safevi Hanedanlığı (1502-1736) nispeten kısa ömürlü ama son derece etkili bir Pers gücüydü. Bölgeye şii islam'ı getirdi (Bu durum halen devam etmektedir) . Hemen hemen günümüz sınırlarıyla aynı olacak şekilde iran devletinin temellerini attı.

Safeviler günümüz iran'ındaki Ardabil'dendiler. Adlarını kurucuları Safiyüddin'den alıyorlardı. 1501 yılında liderleri I. ismail kendisini Pers Şahı ilan etti. Sonraki on yıl boyunca Pers ülkesi'nin tamamında hakimiyet kurdu. Aynı zamanda Irak'a bağlı Bağdat ve Musul eyaletleri üzerinde de egemenliğini ilan etti. Büyük ölçüde Sünni olan bu bölgelerde de şiiliği yaygınlaştırdı.

1514 yılında ismail Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim tarafından yenilgiye uğratıldı. Safeviler, Osmanlı ile batıda, Özbekler ile doğuda devam eden savaşlar sırasında Bağdat'ı kaybettiler. Başkentlerini Pers ülkesinin batısındaki Esfahan' a taşımak zorunda kaldılar.

1588 yılında en büyük şahlardan biri olan I. Abbas (1588 ve 1629 yılları arasında hüküm sürdü) tahtı ele geçirdi. Güçlü bir ordu kurdu. işgalci Özbekleri bölgeden sürdü. Osmanlıların elindeki bölgeyi onlardan aldı. Bağdat'ı yeniden ele geçirdi. Portekizli tüccarları Pers körfezinden çıkardı ve 1622 yılında Hürmüz Adası'nı yeniden ele geçirdi.

Askeri zaferleri   ve   etkin   yönetimi   Abbas'a   Pers   halklarını birleştirme imkanını verdi. Batı ile ticaret gelişti. Sanayi (ünlü halı dokumaları dahil olmak üzere) ve sanatları  desteklemesi ,  Pers ülkesi'ne önemli bir güç   kazandırdı.   Başkent   isfahan,   camileri, köşkleri ve minareleri ile islam dünyasının en önemli mimari merkezlerinden biri haline geldi. Abbas'ın ölümünün ardından Safeviler yavaş bir gerileme sürecine girdiler. 1722 yılında Afganlar tarafından ve daha sonra 1736'da Nadir şah tarafından fethedildiler.


Alıntıdır. 


Cam Teras ve Tokatlı Kanyonu / Safranbolu

 


Hititler Anadolu’ya nereden gelmiştir?

  

Hititler’in Anadolu’ya nereden geldiklerine ilişkin tartışmalar bitmemiştir. 

Kafkasya’dan mı yoksa Balkanlar’dan mı geldiler şeklinde süren tartışmaya çivi yazıları eklenince güneydoğu Anadolu ve Irak da girdi. 

“Ferdinand Sommer, bir duanın baş kısmını tartışma konusu yapıyor. Bu dua, Hitit Kralı Muvatallis (M.Ö.1300) yazdırdığı bir dinsel-tören metninden alınmıştır: 

Göklerin güneş tanrısı, insanlığın çobanı! 

Denizden çıkıp yükselirsin göklerin güneş tanrısı! 

Göklerde dolaşıp gidersin. 

Göklerin güneş tanrısı, tanrım benim! 

İnsanoğluna, köpeğe, domuza, kırların yaban hayvanına 

Adaleti sen dağıtırsın her gün, ey güneş tanrı! 

Burada dikkate değer nokta, ikinci dizedir: ‘Denizden çıkıp yükselirsin göklerin güneş tanrısı!’ 

Muvatallis zamanında Hititler en az 400 yıldan beri Anadolu’nun iç kesiminde oturmaktaydılar. 

Anadolu’da oturan için ise güneş asla denizden çıkıp yükselmeyeceğine göre, bu seslenişte ancak geçmiş yüzyılların bir anısı söz konusu olabilir. 

Fakat bu durum, her iki yön için de geçerlidir. Göçleri sırasında Hititler, Karadeniz’i de Hazar Denizi’ni de sol yanlarında görmüş olabilir. 

İkincisi; bu Hint-Avrupa ulusunun kral adları, Hint Avrupa dilinden değildir. Başlangıçtan itibaren hep Protohattice’dir. 

Aynı durum Hititler’in tanrı adlarında da görülüyor. Tanrı adları da ya Protohattice ya da Hurrice’dir. Bu da Protohatti halka ait öğelerin Hititlerce benimsendiğini gösterir. 

Durumu egemen sınıfın yerli halkla kaynaşmak istemesi, sonra da meydana bileşik kültürü temsil yoluna gitmesi şeklinde açıklayabiliriz. 

Fakat bu açıklama yeterince doyurucu değildir. 

Üçüncüsü; ilk Hitit kralları zamanında Anadolu’da gelişmiş durumda birçok Asur ticaret merkezi bulunuyordu; en önemlilerinden biri de Kayseri yakınlarında bugünkü Kültepe idi. 

Yığınla kil tablet buranın çok hareketli alışverişlere sahne olduğunu tanıtlıyor. (Bu tabletler, ilkin Kapadokya diliyle yazılmış sanılmıştı). 

Hitit halkının başlangıçtan itibaren belgelerinin ve haberlerinin çoğunu Babil-Asur çivi yazısıyla yazmış olması da yadırgatıcı bir durumdur. Üstelik bu yazı ticaret merkezlerinde tüccarların kullandığı yazıdan da değildir. 

Bambaşka bir yazı biçimidir. Başka hiçbir yerde görülmemiştir. Bu bakımdan, her halde çok eski bir yazı olması gerekir. 

Hititler ister kuzeydoğudan, ister kuzeybatıdan gelmiş olsunlar, böyle bir çivi yazısını birlikte getiremezlerdi. Çivi yazısı Güney Mezopotamya’nın bir icadıdır. Öyleyse bu yazıyı nereden almış olabilirler? 

Bunun yanıtı, Boğazköy çivi yazılı Hititçe tabletlerinin çözümlenmesinin tarihinde yatar. Hititler’in kendi dillerinde, fakat yabancıdan aldıkları Asur çivi yazısıyla yazdıkları metinlerdir bunlar. 

((C.W.Ceram adını kullanan) Kurt W.Marek, Tanrıların Vatanı Anadolu, S.72-73) 

 Hititler Hititçe mi konuşuyordu? 

Hititler resmi yazılarında başkalarından alınma bir dil ve yine başkalarından alınma bir yazı kullanmışlardı. Bu dil o zamanın diplomat dili Akadca’ydı, yazı da Babil-Asur çivi yazısı. 

Bir kısım tabletlerde ise yine başkalarından alınma aynı çivi yazısı vardı, ama bu defa Hititler, kendi dillerini kullanmışlardı. Dr. Friedrich Hrozny de bunları okudu. 

Kanun, tıp, hukuk, din, kralların ve ulusların yaptığı işler, töreler ve görenekler bu ulusal dille anlatılmıştı. 

((C.W.Ceram adını kullanan) Kurt.W.Marek, Tanrıların Vatanı Anadolu, S.69) 


5 Nisan 2022 Salı

MANEVÎ ve MİLLÎ DEĞER İFADESİ OLARAK RENKLER

 Sarı - Kırmızı


Türk mitolojisinden kaynaklanarak Türklerin manevî ve millî hayatlarında önemli yer işgal etmiş olan bu iki rengin, tarihimiz boyunca muhtelif hükümranlık sembollerinde birlikte kullanıldığına da şahit oluyoruz. Bu cümleden olarak meselâ Halaç Türk sultanlığında, hükümdarın şahsî sancağı ile diğer saltanat sancaklarından başka, orduda sarı, kırmızı ve sair, renklerde türlü bayraklar kullanılıyordu. Aynı şekilde İlhanlıların bayrağı, sarı zemin ortasında dört köşe bir kırmızı tamga’dan meydana geliyordu. Bunlardan başka Timurlu devletinde ve bütün Timurlular sülâlesinde olduğu gibi Babür Şah’ın ordusunda da sarı ve kırmızı bayraklar kullanılıyordu. Diğer taraftan, Topkapı Müzesi’nde mevcut eski bir İspanyol haritasında, Memlük bayrağı olarak, üstünde bir kırmızı hilâl bulunan altın sarısı bir sancağa; yine Memlüklere ait İskenderiye şehri üzerinde altın sarısı bir zemin üzerinde bir kırmızı daireyi ihtiva eden diğer bir bayrağa tesadüf edilmektedir.


Anadolu’ya gelince, az önce işaret edilen İspanyol haritasında, Candaroğullarına ait Sinop şehri üzerindeki bayrak, kırmızı zemin üzerinde, sola doğru açılmış bir altın sarısı ay taşımaktadır. Osmanlılarda ise gönüllü birliklerin sancağı yukarısı sarı, aşağısı kırmızı olmak üzere, yarısı sarı yarısı da kırmızı olan bir sancaktı. Ayrıca, Osmanlı topçularının ve humbaracılarının sancakları da birbirine benzer şekilde, kenarları altın sarısı bir şeritle çevrili kırmızı sancaklar olup, aralarındaki fark, topçu sancağı üzerinde bir top, humbaracı sancağı üzerinde ise bir humbara (bomba) şekli bulunmasından ibaretti.


Görüldüğü gibi bayrak ve sancak renkleri olarak tarihimiz boyunca yan yana veya iç içe olarak birlikte kullanılmış olan bu renkler, yukarıda işaret edildiği üzere kızıl külâh ve sarı çizme olarak Oğuz-Türkmenler tarafından yüzyıllarca tercih edilen kıyafet renkleri de olmuşlardır.


Alıntıdır.


Tarım Makineleri

  

Balya Makinesi

 

Daha önce biçilen ve tarlada kuruyan ot, yonca gibi hayvansal yemlerin ya da biçerdöverle hasat sonrasında tarlada kalan tahıl sapları gibi malzemenin sıkıştırılıp peketlenmesini ve bağlanmasını sağlayan makinedir.

Böylece malzemenin taşınması ve depolanması daha az masrafla, daha kısa zamanda yapılır.

Silindirik ya da dikdörtgen biçiminde balyalama yapan tipleri bulunur.

 

Biçerdöver

 

Hasat ve harman işlemini aynı zamanda yapan bir tarım makinesidir.

Başlangıçta buğday, arpa gibi tahılların hasat harmanında kullanılan biçerdöverlerin günümüzde baklagiller, ayçiçeği, mısır, çeltik ve diğer taneli bitkilerin hasat harmanında da başarıyla kullanılanları geliştirilmiştir.

Traktörle çekilir tipleri olmasına karşın en yaygın olarak kendi ilerleyen biçerdöver tipi kullanılır.

 

Çapa Makinesi

 

Çapa frezesi ya da frezeli ara çapa makinesi olarak da adlandırılır. Pamuk, ayçiçeği, mısır, soya, şekerpancarı, domates gibi geniş aralıklarla ekilen  bitkilerin tarımında kullanılır.

Makine, toprağın çapalanarak yabancı otlardan arındırılmasını, toprak suyunun buharlaşmasını azaltarak su kaybının önlenmesini, toprağı karıştırarak havalanmasını, böylece bitki köklerinin gelişimine uygun bir ortam oluşmasını sağlar.

 

Çayır Biçme Makinesi

 

Çayır, yonca ve diğer yaş yem bitkilerini biçer.

Parmaklı ve üçgen yapak bıçaklı biçme düzeni bulunur.

Bitkiler makaslama biçme ilkesiyle biçilir.

Ayrıca serbest biçme yapan döner bıçaklı ve çarpmalı biçme yapan tipleri de bulunur.

Bu tip makinelerde dönerek çalışan biçme düzeni üzerindeki kesici bıçaklar bitkiye çarparak keserler.

 

Çukur Açma Makinesi

 

Toprak burgusu da denir. Meyve fidanı, orman ağaçları ve bağ çubuklarının dikiminde kullanılır.

Ayrıca, çit ve bağ direklerinin dikilmesi için çukur açma işlemleri de bu makineyle yapılabilir.

Genelde, traktör kuyruk milinden hareket alır.

 

Dipkazan

 

Toprağın, pullukla, uzun yıllar aynı derinlikte işlenmesi sonucunda, toprakta, "pulluk tabanı" denen sert ve geçimsiz bir tabak oluşur.

Bu tabaka bitkinin kök gelişimini engelleyerek ürün verimini azaltır.

Ayrıca bu tabaka nedeniyle suyun   yüzey akışı yoluyla erozyon oluşabilir.

Dipkazan, bu sert ve geçirimsiz tabakanın kırılmasında kullanılır.

Sabit ya da titreşimli tip işleyici ayakları vardır.

 

Diskli Gübre Dağıtma Makinesi

 

Toprağın verim gücünü yükseltmek ve ürün miktarını artırmak için tanecikli haldeki yapay gübrelerin tarlaya dağıtılmasında kullanılır.

Makinenin deposunun alt kısmında ayarlanabilen bir delikten disk üzerine düşen gübre, hareketini traktörün kuyruk milinden alarak dönen disk yardımıyla toprağa dağıtılır.

 

Ekim Makinesi

 

Mibzer de denir. Tohumların ekiminde kullanılır.

Ekim makinesi, tohumların konduğu tohum sandığı, tohumu sandıktan alıp tohum borusuna atan çekici düzenekler, tohumu ekici ayaklara ileten tohum boruları, toprakta çizi açan gömücü ayaklar, hareket iletim düzenekleri, ekilmemiş alanları belirlemeye yarayan çizek, tohumun üstünü kapatan tohum kapatma düzeneği parçalarından oluşur.

 

Fide Dikme Makinesi

 

Bazı bitkiler yumru, soğan, çelik, fide ya da fidanla çoğaltılır.

Bu gibi bitkiler, dikim makinesiyle toprağa dikilir.

Fide dikim  makineleri, bitkinin çeşidine göre, patlıcan, biber, lahana, domates dikme makinesi gibi adlar alır.

Makinede çizi açan bir ayak,özel diskler ya da çarklardan oluşan fide dikim ünitesi bulunur.

Fideler, açılan çizilere otomatik olarak bırakılır. Kapatıcı düzenek yardımıyla kökler toprakla kapatılır ve sulanır.

 

Kepçe

 

Traktör arka yükleyicisi de denir. Tarımsal ürünlerin ve değişik malzemelerin yüklenmesinde kullanılır.

Traktörün arkasına üç nokta askı düzeniyle bağlanır.

Traktör hidroliğinden hareket alarak çalışır.

 

Kültüvatör

 

Toprağı altüst etmeden, yani devirmeden işler.

Toprağı yırtmak, kabartmak havalandırmak, yabancı otları kesip köklerini topraktan çıkarmak, kimyasal gübreleri ve serpme yoluyla ekilen tohumları toprağa karıştırmak gibi amaçlarla kullanılır.

Anız bozmada da kullanılır. İşleyici ayaklar, çatıya değişik bağlantılarla iki ya da üç sıralı olarak dizilir.

Ayaklara dar ya da kazayağı biçiminde uç demirleri takılır.

 

Merdane

 

Genellikle tohum yatağı hazırlığında kullanılır.

Toprağı bastırır, iri, kara ve sert toprak parçalarının parçalanıp, ufalanmasını sağlar.

Tarla yüzeyini düzeltir. Bazı durumlarda, ekimden sonra tohumun toprağa değmesi merdaneylse sağlanır.

Böylece çimlendirme işlemi hızlandırılır.

Yüzey biçimine göre, düz, dalgalı ve dip bastıran merdaneler olmak üzere üç tipi bulunur.

 

Orak Makinesi

 

Ülkemizde tahıl tarımında yaygın olarak kullanılan hasat makinelerinden biri de kanatlı orak makinesidir.

Çeşitli tahıl türlerini biçer, aynı zamanda biçilen ürünü demetler haline getirir ve tarlaya öbek halinde bırakır.

Ayrıca ürünü biçen, demet haline getiren ve bağlayan biçer bağlar orak makinesi tipi de bulunur.

 

Pamuk Hasat  Makinesi

 

Pamuk toplamak için geliştirilmiştir. Bu makineyle 15 dekar alandaki pamuk bir saatte toplanabilir.

En çok üretilen ve kullanılanı, 4-5-6 toplama ünitesi olanlardır. Her bir ünite, bir sıra pamuk toplar.

Pamuklar, kendi çevresinde dönen iğlerle yakalanır ve sıyırıcı plakalarla üğlerden sıyrılır.

Hava akımı yardımıyla da sepete atılır.

 

Patates Dikim Makinesi

 

Bir çapa bitkisi olan patatesin, belirli aralıklarla toprağa dikilmesini sağlar.

Yarı otomatik ve otomatik olmak üzere iki tipi bulunur.

Yarı otomatik tiplerde,  toprakta çizinin açılması ve kapatılması işlemini makine yapar.

Yumruların toprağa bırakılmasıysa bir işçi tarafından elle yapılır.

Otomatik tiplerdeyse bütün işlemleri makine yapar.

 

Pulluk

 

Temel toprak işleme aletidir. Zamanla oturmuş ve sıklaşmış  toprağın ilk işlenişi sırasında kullanılır.

Toprağı keser, yükseltir ve devirir.

Böylece hasattan sonra tarla yüzeyinde kalan bitki artıklarını, yabani otları ve tarla yüzeyine serpilmiş gübreyi toprağa gömer.

İşleyici gövdesine göre kulaklı ve diskli pulluk olmak üzere başlıca iki tipi bulunur.

 

Pülverizatör

 

Tarımsal ürünleri, hastalıkların, zararlıların ve yabancı otların etkisinden koruyarak verimli ve kaliteli ürün alabilmek için ilaçlama yapılır.

Sıvı haldeki tarımsal ilaçları damlacıklar halinde bitkilere dağıtan ve en yaygın olarak kullanılan bitki koruma makinesidir.

Traktörle çekilen ya da asılan tiplerinden başka, elde taşınan, elle çekilen, sırtta taşınan ve kendi ilerleyebilen tipleri de vardır.

 

Rototiller

 

Bir tür toprak frezesidir. Topraktaki bitki sapı, yeşil ot gibi organik maddelerin kesilerek parçalanmasını sağlayarak toprağı çok iyi karıştırır.  

Karıştırma etkisi, pulluktan 7 kat daha fazladır. Tohum yatağı hazırlanmasında da kullanılır.

Traktörün kuyruk milinden hareket alan, hareket yönüne dik ve toprak yüzeyine paralel olarak dönen bir mil üzerindeki bıçaklardan oluşur.

 

Römork

 

Tarım arabası da denir. Tarım ürünlerinin taşınması amacıyla kullanılır.

Tek dingilli ve iki dingilli tipleri bulunur.

Bir çeki oku yardımıyla traktörün arkasındaki çeki kancasına ya da çeki demirine bağlanır.

Römork kancasının büyüklüğüne bağlı olarak 3,4,5 tonluk büyüklüklerde olanları bulunur.

İki dingilli olanların yük taşıma kapasitesi tek dingillilere göre daha fazladır.

Römorkun yük kapasitesi arttıkça onu çekecek olan traktörün güç gereksinimi de artar.

 

Sapdöver Harman Makinesi

 

Elle ya da çeşitli hasat makineleriyle önceden biçilmiş ve toplanmış tahıl, nohut, fasulye gibi tarımsal ürünlerin harmanlanarak, tanelerinin başak, kabuk, kapsül gibi kısımlarından ayrılmasını sağlar.

Ayırma işlemi, hasat edilmiş ürünlerin makinenin harmanlama ünitesine verilmesinden sonra, burada ovalanması ya da dövülmesi yoluyla gerçekleşir.

 

Silaj Makinesi

 

Silaj, taze ve sulu bitkisel maddelerin havasız ortamda fermente olmalarından sonra elde edilen yeşil ve sulu yemdir.

Bu makineler, slajı yapılacak olan mısır, yonca, fiğ ve korunga gibi yeşil yem bitkilerini biçer, parçalar ve özel bir araba içine aktarır.

Tek sıralı, iki sıralı ve çok sıralı tipleri bulunur.

 

Süt Sağım Makinesi

 

Büyükbaş ve küçükbaş hayvanların sağımında kullanılır. Vakum sistemiyle çalışır.

Makine sağım başlığı, nabız aygıtı, vakum üretici, süt kovası, süt ve vakum borularından oluşur.

Sağım başlığı, insan eliyle yapılan işlemin aynısını memeye uygulayarak sütün sağımını gerçekleştirir.

Sütün temiz ve sağlıklı bir biçimde sağılmasına olanak tanır.

 

Şekerpancarı Hasat Makinesi

 

Şekerpancarının, yumru biçiminde bir kökü ve toprak üstündeki baş kısmında sap ve yaprakları bulunur.

Şekerpancarı hasat makinesi de, şeker pancarının baş kısmını belirli bir yükseklikte keser, topraktan gevşeterek yükselmesini sağlar.

Bitkiyi toprak parçaları ve diğer yabancı maddelerden temizleyerek, depolanması için bir taşıyıcıya yükler.

Traktörle çekilen ve kendi ilerleyen tipleri bulunur.

 

Tırmık

 

Pullukla işlenmiş tarlada toprağın kabartılması, iri toprak parçalarının kırılması, tarla yüzeyinin düzeltilmesi, yabancı otlarla savaş, gübreleme, serpme yoluyla atılan tohumların toprağa gömülmesi işlemini yapar.

Ayrıca toprağın zamanla oturmasından dolayı oluşan kılcalları parçalayarak toprakta nemin azalmasını önler.

İşleyici parçaların biçimine göre dişli, yaylı, döner ve diskli (diskaro) tipleri bulunur.

 

Toprak Frezesi

 

Parçaları hareketli olan bir toprak işleme makinesidir.

Toprağı yüzeysel olarak kabartır, ufalar ve parçalar.

Tarla yüzeyindeki yabancı otları ve bitki saplarını keserek parçalar ve toprağa tek düze olarak karıştırır.

İkinci ürün için tohum yatağı hazırlığında, özellikle  bağ ve bahçelerde toprak işlemede kullanılır.

Traktörün kuyruk milinden hareket alarak çalışır.

 

Traktör

 

Tarımsal işletmelerde kullanılan temel kuvvet kaynağı olup, pulluk, kültüvatör, freze, ekim makinesi, gübreleme makinesi gibi çeşitli tarım alet ve makinelerinin çalıştırılmasını sağlar.

Ayrıca çeki kancasına bağlanan römork yardımıyla yük taşımada kullanılır.

Daha çok yük taşımak, yol tutuşunu güçlendirmek için arka tekerlekleri daha büyük olur.

 

Zeytin Silkme Makinesi

 

Zeytin ağaçlarından zeytinlerin toplanmasını sağlar.

Bu makineyle ağaçtaki zeytinlerin neredeyse tamamı toplanabilir. Titreşimle çalışır.

Kavrama çubuğu ucunda özel olarak geliştirilmiş kanca sayesinde değişik kalınlıklardaki ağaç dallarını yakalar ve sallar.

Bu makineyle, fıstık, kayısı gibi meyveler de toplanabilir.

 

Alıntıdır.

  

 

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak