25 Aralık 2021 Cumartesi

Miken Medeniyeti

 



Mikenler zengin, sanata yatkın ve savaşçı bir topluluktu. Yunan anakarasında, Argos düzlüğünde yaşıyorlardı. Minoslular gibi bir Ege medeniyeti olan Mikenlerin yükselişi yaklaşık olarak  M.Ö.  1600 yılında   başladı.   Bir  dizi  küçük  ve   korunaklı  şehir   inşa  etmeye başladılar. En önemli yerleşimleri Tiryns, Pylos ve Miken ' di. Pek çok şehri    doğal    ortamlarda,    korunaklı   yerlerde    bulunuyordu.    Bu şehirlerde , krallarına ev sahipliği yapan sağlam duvarlarla çevrili saraylar vardı.

M.Ö. 1450' de, Mikenler Girit'i işgal edip Minos deniz ticaretinin kontrolünü ele geçirdiler. Küçük Asya ve Suriye 'ye yolculuk ettiler. Sicilya ve italya ile ticaret yaptılar. Yunan  kolonileri  oluşturma sürecini başlatttlar (Bu süreç en üst noktasına Klasik Yunan döneminde ulaşacaktı). Rodos, Kıbrıs ve Anadolu ' nun güneybatı sahilinde koloniler kurdular.

Mikenler, Minos alfabesini Yunancanın  bir  formuna  uyarladılar. Bu dilin metinlerinden yapılan çeviriler, Mikenlerin Poseidon, Apollo ve Zeus gibi pek çok Klasik Yunan tanrısına tapındıklarını ortaya koymuştur. Önemli ölçüde Minoslulardan etkilenmekle birlikte kendine özgü olan Miken sanatında savaş sıkça işlenen bir temaydı. Bronz kaplar, zırhlar, silahlar ve altın maskeler ürettiler. Mikenlerin inşa ettikleri oda mezarları ve gömütleri de oldukça ünlüydü.

Efsaneye göre, M.Ö. 1200 'de  Mikenler Truva'yı (Anadolu' nun Akdeniz sahillerinde bulunmaktadır) yağmaladılar. Bu yolculuk Homeros' un ilyada' sın da oldukça abartılı bir biçimde ele alınmıştı. Miken Medeniyeti M.Ö. 1120 civarında çöktü. Buna tam olarak neyin sebep olduğu bilinmemektedir.   Öte   yandan   bu   çöküş  Doğu Akdeniz ' deki genel bir karmaşa döneminde gerçekleşmişti (Hitit imparatorluğu da M.Ö. 1205 yılında aniden çökmüştür). Bu durumun Egeli deniz halklarının istilaları ile bağlantılı olması mümkündür.


Boz!

 





Avrupalı çocuklar ant vermek anlamında işaret parmaklarını orta parmakları üstüne getirirler. Bu hareketin anlamı sarsılmaz birlik ve karşılıklı dayanışmadır. Hareketin kökeninin birliğe ve iyi ruhlara işaret eden pagan inanışa dayandığı ve Hıristiyanlıkla birlikte haçı ve kutsal üçlüyü de simgelemeye başladığı düşünülmektedir.


Bizim çocuklar ise bu hareketi, en değer verdikleri ve bozuştukları arkadaşlarıyla bu manevi bütünlüğü bozmaya karar verdiklerinde, bunun onun tarafından da tescil edilmesi için, belki son şans olarak, küsme işareti anlamında kullanırlar. 


alıntıdır.

Çok Yaşa, Hapşırmak

 




Hapşırmak 6. yüzyılda İtalya’da yaşanan veba salgınında hastalıkla özdeşleştirilmişti. Papa Büyük Gregorius, İtalya'yı dehşete düşüren salgına karşı tedbir olarak sağlıklıların hastalar için dua etmelerini buyuran bir karar çıkarmıştı. Bu karara göre hapşırana, “Tanrı seni kutsasın,” denilecek, yalnız olanlar ise, “Tanrım bana yardım et!” diye bağıracaklardı. Katolik dünyasının önderinin bu buyruğu vebayla birlikte Avrupa’ya yayıldı.


Çin’de aksırmak, bizdeki kulak çınlaması gibi, birinin aksıranı kötü andığı anlamına gelir. Aksıran, yere tükürerek, “İyi insanlar beni sever, kötü insanlar hakkımda dedikodu yapıyorlarsa dişleri dökülsün,” der. Çocuk aksırdığında “Bin yıl yaşa!” denir. Han döneminde aksırma ve kulak çınlamasıyla ilgili kitap yazılmış olduğu kaynaklarda yer almaktaysa da böyle bir kitap günümüze ulaşmamıştır.

Montaigne, Aristoteles’i kaynak göstererek insanların üç türlü ‘yel’ çıkardığını yazmıştır: Alttan çıkan pistir, ağzımızdan çıkan oburluk belirtisidir, üçüncüsü olan hapşırma ise, baştan geldiği ve ayıp yanı olmadığı için hoş karşılanmaktadır. Anlaşılan denemelerini 1570’lerde yazan Montaigne’e göre, hapşırana sağlık dileme âdeti, diğer ikisi yerine üçüncü yola tanık olmanın getirdiği rahatlamadan kaynaklanıyor, hani biraz yüz göz olup ‘ilahi!’ dermiş gibi... Ama bazıları ‘çok yaşa’ veya ‘sen de gör’, ‘hep beraber’ denmesini çok önemserler; sözün büyülü gücünden mi, karşıdakinin iyi niyet ifade etmesini önemsediklerinden mi...


alıntıdır.

İplikçi Camii / Konya

 


23 Aralık 2021 Perşembe

Tahtaya Vurmak

 



Ağaç kültü en eski ve yaygın olanlardan biridir. Orta Asya-Sümer mitolojisindeki ‘hayat ağacının birçok kültürde benzerleri vardır; Altaylarda göğün on ikinci katına kadar yükselen Dünya Dağı’nın tepesinde kayın ağacı bulunur, semavi dinlerdeki yasak yemiş veren ağaç simgesi de aynı kavramlaştırma içinde yer alır. Ortaçağda Hıristiyanların ağaca vurmasının, tutulan dileğin gerçekleşmesi için duanın kuvvetlendirilmesi anlamına geldiği ve tahtanın, İsa’nın gerildiği çarmıhı ifade ettiği yazılmıştır. Bu çağda kıtadaki birçok katedralde çarmıha ait olduğuna inanılan parçalar olduğu bilinmektedir.


alıntıdır.


Aziziye Camii / Konya

 




Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak