Otomobil
“Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı,/ Bir dakika araba yerinde durakladı.” 1970’li yıllarda Timur Selçuk’un ve pop şarkıcılarının şiirlerine besteler yaptığı Faruk Nafiz Çamlıbel’in (1898-1973) Han Duvarları şiiri, seyahat edenin çok az, şehirlerarası konaklama olanaklarının hanlardan ibaret olduğu yaylı araba döneminin hatırasıdır. Anadolu’da her şehrin bir otobüs şirketleri rekabet tarihi, otobüs garajı öyküsü vardır ve şehirleri kendi şirketleri olanlar ve şirketlerin hatları ve kalitesine göre de sınıflandırmak mümkündür.
Oysa Tanzimat’a kadar arabaya padişah dışında yalnızca şeyhülislam ve kazaskerler binebilirdi. Devlet ricali rütbesine göre atla yolculuk yapardı, halk yayaydı. II. Mahmud öteki devlet büyüklerine de izin verdi. Tanzimat’tan sonra özel ya da kiralık arabalar çıktı. Kağnı, talika, yaylı, payton, kupa, hinto, kâtip odası, lando, koçu, yük arabası, sepetli binek arabası gibi modeller ayrı sınıf ve hizmetlere göre kullanılmaya başladılar. Paris’ten önce paytonlar, sonra landonlar getirtilerek İstanbul’da yaygınlaştı. Recaizade Mahmut Ekrem’in Araba Sevdası (1896) romanında yeni ilişki biçimleri ve toplumsal tiplerin ortaya çıkışıyla arabaların yüklendiği işlev ölümsüzleşti. Birçok yazarın dile getirdiği Kâğıthane eğlenceleri döneminde arabada kadın olduğunda sürücü arabayı yerden yönettiği gibi, evliler dahi aynı arabaya binemezdi.
Ahmet Vefik Paşa’nın 1860’da Paris elçiliği sırasında bindiği muhteşem arabayla III. Napoleon’u kıskandırmasının gösterdiği gibi, bu dönem de araba aristokrasi için önemli statü simgelerinden biriydi ve Avrupa ile Osmanlı zenginleri arasında pek fark bulunmuyordu. Arabaların şehir içinde taksi olarak kullanımı maddi güç gerektirirken, şehirlerarası yolcu taşımacılığı II. Mahmud’un Kartal’da yapılan posta yolunun açılışına katılmak için faytona binmesiyle başladı. Yol ve ulaşım, kamu hizmeti olarak gündeme alınmayı gerektiren bir ihtiyaç olarak gittikçe kendisini hissettirdi ve her kesimden halka mal olmaya başladı.
İstanbul’a gelen ilk motorlu araba 1902’de bir at cambazı kumpanyası tarafından getirilmişti. Fakat bu dönemde halen atlı arabalar revaçtaydı, örneğin 1905 Rus-Japon savaşında Japonya’nın kazandığı itibardan sonra geliştirilen Türk-Japon ilişkilerinin bir sonucu da Japonya’dan atlı araba getirtmek olmuştu. Ancak bu arabalardan çift atlıları durumu idare ederken, tek atlıların yokuşlarda yük çekemediği, devrildikleri ve urgan ve at koşumlarının koptuğu görülmüştü. Ordunun elinde bu Japon arabalarından çok miktarda olduğu gibi Almanya’dan beş bin adet araba getirtilmesi için de ihale açılmıştı. İkinci Meşrutiyet’ten itibaren otomobile yöneliş başladı. Trabzon, Amasya gibi şehirlerde kasabalar arası motorlu taşıtlarla ulaşım bu dönemde başlamış, otomobilinde öldürülecek olan Mahmut Şevket Paşa 1910’da ufak kulelerinde mitralyöz bulunan, sonranın tanklarının ilk örneklerini oluşturan dört otomobil getirtmişti.
Birinci Dünya Savaşı otomobilin yaygınlaşması açısından bir ara dönem oluştursa da, savaştan sonra otomobil sayısı hızla arttı. 1927’de İstanbul’dan başlayarak Ankara, Trabzon, Adana, Zonguldak, Diyarbakır’a kadar motorlu taşıt ticareti, bayiliği ve lastik acentalığı yayılmıştı. 1929’da Ford’un İstanbul’da serbest bölge çerçevesi içinde başlattığı montaj üretimi 1930’lu yılların ekonomik krizi nedeniyle gelişemedi. Ama Reşat Nuri Güntekin, “Aşık Garib’in, Kerem’in hasret ve hicranlarını dolaştırdıkları ıssız Anadolu yollarının her birinden şimdi bir günde geçen otomobil, kamyon, kaptıkaçtı adedi Çanakkale ve Karadeniz boğazlarından geçen ticaret vapurlarından herhalde daha çoktur,” diyerek “Bes belli bu kamyonların yalnız makineleri Avrupa’dan getiriliyor da karoseri kısımları yerli arabacılara yaptırılıyor,” gözlemiyle (Anadolu Notları, 1936) Anadolu’daki hızlı motorlu taşıma girişimciliğine tanıklık eder.
1937 yılında bir devlet kurumu olarak Devlet Otobüs Kamyon Servisleri Trabzon-Erzurum-İran Transiti İşletmesi, TCDD ve Limanları işletmesine bağlı olarak kurulmuş ve 23 kamyon, 8 otobüsle bu hatta hizmete başlamıştı. Yurdun çelik ağlarla örülmeye çalışıldığı bu dönemde devlet, tarihi transit yolunu işletebilmek için bu çareyi bulmuştu, ikinci Dünya Savaşı’ndan sonra ulaşım siyaseti tamamıyla değişecek, kırk yıl içinde Türkiye Avrupa’nın en büyük tır filosuna sahip olacak, elli yılda şehirler trafik sıkışıklığı içinde kalırken, yalnızca geçiş üstünlüğü konusunda her şey aynı kalacaktır: Güçlü olan geçer.
1946’da Koç Ticaret A .Ş., Ford’un Türkiye genel mümessilliğini aldı. Türkiye ikinci Dünya Savaşı’ndan sonra Marshall yardımı çerçevesinde ziraat makineleri ve traktör alımını genişletti. 1954’de Türk Willys Over-land askeri cip ve kamyonet yapımına başladı. 1955’de ticari kamyon, 1963’de Otobüs Karoseri A .Ş. tarafından Magirus montajı gerçekleştirildi.
Tek parti döneminde yerli uçak yapıp uçurma heyecanına benzer biçimde, 27 Mayıs’tan sonra da yerli otomobil heyecanı yöneticileri sarmıştı. 16 Haziran 1961 ’de TCDD mühendislerine 29 Ekim’e kadar ilk Türk otomobilini yapma görevi verildi. Görev yerine getirildi ve Devrim adı verilen yerli üretim otomobil bayrama yetiştirildi. Dört adet üretilen ve 10 metre giden Devrimle binek arabasında yerli üretim yapılabileceği kanıtlanmış sayıldı. Kanıtlanan, özel otomobil sahibi olmanın zamanının geldiğiydi. 1966’da % 53 yerli seri Anadol üretimi başladı. Üç yıl içinde İtalyan Fiat lisansı ile Tofaş, Fransız Renault lisansı ile Oyak seri otomobil montajına başladı ve Murat 124 ile Renault-12TL piyasaya çıktı. Koltuk, döşeme, lastik, kauçuk parçalar ve akü üretilebilirken, artık motor aksamı, piston, segman, subab, dişli üretimi başladı. MAN, Otoyol, Karsan, Otomarsan, Otosan, Genoto, BMC, Chrysler faaliyete geçti.
1977-81 arasında yaşanan döviz darboğazı otomotiv sektörünü de etkiledi. 1981’den sonra tekrar canlanan sektörde 1985’de Taunus, 1987’de Anadol pikaba takılan ilk dizel motor, 1990’da Opel üretildi. 1997’de Honda ve Hyundai piyasaya girdi. Bugün 21 üretici firma sektörde faaliyet gösteriyor.
Mercedes sahibi olmanın anlamını Adalet Ağaoğlu Fikrimin İnce Gülü (1976) adlı kitabında yazdı.
Kudret Emiroğlu’nun
GÜNDELİK HAYATIMIZIN TARİHİ
kitabından alıntılanmıştır.