20 Aralık 2023 Çarşamba

İRAN TARİHİ-7

 


M. Ö.  ÜÇÜNCÜ VE İKİNCİ BİNDE KUZEY VE BATI İRAN


İran’ın erkenden Proto-Alp’liler tarafından işgal edilmiş olduğunu görmüştük. Bunların kuzey -batı İran’a ne zaman gelmiş oldukları bilinemiyorsa da, en eski kaynaklardan Elam ve Sumer illeriyle beraber, Zagros’ların ve kuzey -batı İran’ın, yani sonraları Mata (Medya) adiyle anılan bölgenin de meskûn olduklarının anlaşılması, bu tarihi karanlık devirlere kadar çıkarmaktadır. Uyfalvy, Huslap, Zaborowski gibi bilginler, Mata'ların, yani Proto Med’lerin Elâm’lar gibi Orta Asya’dan gelen ve brakisefal Alp’li tipinde olan ilk göç kafilelerinden olduklarını kabul ederler. Buna göre üçüncü binin ikinci yarısında yaşamış olan Akad kralı Naram -Sin devrine ve daha sonraki zamanlara ait metinlerde görülen Madai veya Manda’ların Proto -Med’ler olmaları gerekiyor. Her halde ikinci bin başlarında İran’a inen Hind- İran’lıların, Urmiye gölü bölgesinde görünmelerinden yüzyıllarca önce bu halk Medya’ya yerleşmiş bulunuyorlardı.

Mazenderan’daki  emavend dağının güney eteklerinde Lar vadisindeki Muhammedabad yakınlarında istilâcıların du rak yerlerine, Ab-ı-Pardoma suyu alluviyonlarında da prehistorik zamanlara ait kalıntılara ve eserlere rastlanmıştır. Kas’lar memleketi olan Püşt-i Güh’da ve Luristan'da Tepegulam’da neolitik bir atelye bulunmuştur. Hazer denizi üzerindeki dağlarda Kravekade’de bronz devrine ait mezarlarla bir dolmen keşfedilmiştir. Bütün bunların eski devirlerde doğudan gelen ilk göçlerin bırakmış oldukları izler olduğu şüphesizdir. Ön Asya’nın ilk kavimleriyle yakın akraba olan bu halk, kuzey-batı ve batı bölgelerinde grup grup ücra dağ vadilerine dağılmışlardı. Başlangıçta aralarında bulunan bağlar gevşemiş olmakla beraber, bunlara ait gelenekler soy birliğini belirtiyordu.

Bu halktan İran’ın doğu sınırlarında yaşayanlar, birinci binde buralardan Türkistan içlerine kadar yayılmış olduklarını gördüğümüz Saka’ların cedleri oldukları gibi, Hirkanya’ya yayılanlardan da Saka’larla beraber tanıdığımız ve bu bölgede oturduklarını gördüğümüz Part’larla Dae’ler inmişlerdir. Fakat bugüne kadar doğu ve kuzey İran’ın üçüncü ve ikinci binlerdeki tarihini belirten yazılı belgeler bulunamamış olduğundan, buraların ön Saka’lar, Ön Part'lar adiyle ayırabileceğimiz bu eski çağlar halkı hakkındaki bilgimiz, ancak arkeolojik buluntulara inhisar etmektedir.

Yalnız M. ö. birinci bin ortalarına doğru yaşamış olan Asur krallarından Asarhaddon (668-626) devrine ait annallerde ilk defa Partakka ve Partukka bölge veya şehirlerinden bahsedilmiş olduğu görülmektedir.

Fakat eski çağların medeniyet merkezlerine yakın olan kuzey-batı ve batı bölgeleri, önce Sinear, daha sonra da Elâm ve Asur kaynaklarının saçtıkları ışıklarla az çok aydınlanmış bulunuyor. Bu kaynaklardan öğrendiğimize göre M.ö. 2500 tarihlerine doğru Sinear’ı istilâ eden Gutiler, Zagros’ların Urmiye gölü güney-batısından inmiş oldukları gibi, ikinci binde (1750) Sinear’ı istilâ eden Kaslar da, Zagros’ların bugünkü Nehavend batısında Kerha kollarının kaynak bölgesinden inmişlerdi.

Bu çağlarda Zagros’un Diyala ırmağı kaynaklarının bulunduğu bölgede bugünkü Şehrizor'un bitkili alanında da Lulubi’ler oturuyorlardı. Bugünkü Hemedan’ın kuzeyinde de Elâm’lıların Matapi dedikleri, müstakbel Med krallığının çekirdeği olan Mata’lar yani Med’ler yaşıyorlardı.

Milâttan önce ikinci bin başlarında Kafkaslarla platoda Hazar denizi kuzeyindeki geniş ovalardan,  bir takım yeni insan dalgaları İran plâtosuna dolmuşlardır. Bunların Kafkas Derbendinden ziyade Hazar’ın doğusundan ve Türkistan üzerinden Suğud ve Bakteriyan yoluyla İran’a girmiş olmaları ihtimali daha kuvvetli görünmektedir.

Hangi yoldan inmiş olurlarsa olsunlar, bunlar plâtoya girdikten sonra ikiye bölünmüşler, büyük dalgalar, plâtonun güney-doğusuna Pencab üzerine inmiş, buradan da Hindistan’a girerek yerli halkına, bugün sanskrit dediğimiz dillerini vermişlerdir. Sayıları daha az olan bir kısım da kuzey İran üzerinden batıya doğru akmışlardır. Bunlar Zagros’ların kuzey bölgesine sokularak oralardaki ön Turan’lılar dediğimiz halkla-temasa girmişlerdir. Bu temas neticesindedir ki Kaş’lar, güneş tanrısı Surya ile veba tanrısı Martu, fırtına tanrısı Burya gibi Hind-İranî tanrıları tanımışlardır.

Batıya giden dalgalar, Urmiye gölünün güney - batısında-Zagros’un eski Guti’ler memleketi kuzeyindeki bölgeye sokulmuşlardır. Asur kaynaklarında Parsua adiyle bu bölgede gösterilen Hind - Iranlılar, savaşçı ve çok cesur olan eski halk grupları arasında uzun müddet yaşayamamış, buraları bırakarak güney - doğuya yönelmek zorunda kalmışlardır. M. ö. birinci binin ilk yarısında bunları, Elâm’ın doğusunda Karun ırmağı kolları arasındaki Parsumaş’a kadar inmiş ve burada yerleşmiş görüyoruz.

Yunan kaynaklarında Parsa ve Pers adı verilen bu halk yerliler tarafından Arteler (Arteens) adiyle anılıyorlardı. Bunlar kafataslarının yapısı, yüz hatları, boylarının uzunluğu, derilerinin açık rengi ile Hind-Germen nişanelerini taşıyor; bu vasıflariyle kendilerinden yüzyıllarca önce Ural-Altay arasından gelerek kuzey ve batı İran’a yayılmış olan Ön Turanlılardan veya Ön Mata’lardan ayrılıyorlardı. Tarih, Sümer-Elâm medeniyetini yaratanlarla bir ırktan olan bu Ön Turan’lılar karşısında sonradan İran’a dolan Pers’leri, korkunç olmaktan ziyade geri bir halk olarak tasvir etmektedir.

Herodotos’un ırk, âdet ve kıyafetçe Arteler’den yani Persler’den ayırt ettiği Mata’lar, realiteye uygun düşünüşleri, ahlâki esaslara bağlılıkları, din duygularının kuvvetli olması bakımından kendilerini Ari’ler, yani asiller adiyle Arteler’den ayırıyor, bunlara kirli sığıntılar lâkabını veriyorlardı.




İRAN TARİHİ 1.CİLT

EN ESKİ ÇAĞLARDAN İSKENDER'İN ASYA SEFERİNE KADAR

Ord. Prof. M. ŞEMSEDDİN GÜNALTAY

Antep Kalesi

 


15 Aralık 2023 Cuma

Dünyaya Yön Veren Müslüman Bilim Adamları-4

 Harezmi (d. 780 – ö. 850)



Harezmi dokuzuncu yüzyılda yetişen cebir, matematik, coğrafya ve astronomi alimidir. İsmi Ebu Abdullah Muhammed bin Musa El-Harezmi. Adı Latinceye Alkhorizmi, Fransızcaya Algorithme, İngilizceye ise Augrim şeklinde geçmiştir. 780 (H.164) senesinde Özbekistada doğdu. 850 (H.236) senesinde Bağdat’ta vefat etti. Üç oğlu olup, hepsi de matematik ilmi üzerinde ciddi çalışmalarıyla tanınır.

Harezmi, Hire bölgesindeki Harezm şehrinden ilim öğrenmek için ayrıldı ve zamanın ilim merkezi olan Bağdat’a gitti. Burada kıymetli İslam alimlerinden ders aldı ve kendini yetiştirdi. Zamanın Abbasi halifesi Me’mûn’dan (813-833) büyük yardım ve destek gördü. Me’mûn kurduğu kütüphanenin idaresini Harezmi’ye verdi. Böylece o zamana kadar gelebilen matematik ve astronomi kaynaklarını inceleme imkanı bulan Harezmi, Bağdat’taki ilimler akademisi olan Darülhikme’de vazife aldı.

Bütün ihtiyaçları Halife tarafından karşılanan Harezmi, Bağdat’ta ve seyahatlerinde matematik, astronomi ve coğrafya alanında kıymetli araştırmalar yaptı. 830 senesinde heyet başkanı olarak ilmi araştırmalar yapmak için Afganistan yoluyla Hindistan’a gitti. Halifenin isteğiyle Bağdat’taki Şamasiye ve Şam’daki Kasiyûn rasathanelerindeki rasat heyetiyle, yeryüzünün bir derecelik meridyen yayının uzunluğunu ölçmek için Sincar Ovasına gönderildi. Harezmi, ilk defa birinci ve ikinci dereceden denklemleri analitik metodlarla, bir bilinmeyenli denklemleri de cebirsel ve geometrik metodlarla çözmenin kurallarını ve usûllerini tesbit etti. Matematikte ilk defa sıfır rakamını kullandı. Cebir ilmini, metodik ve sistematik olarak, ilk defa kendisi ortaya koydu. Harezmi’ye gelinceye kadar cebir adı altında olmamakla beraber, cebire ait birçok mevzular yer almıştır. Harezmi, bunları yeni usûl ve keşifleriyle sistematik bir duruma getirerek cebir ismi altında topladı.

Batı bilim adamlarınca El Harizmi’nin en çok ilgi gören eserleri Kitabü’l muhtasar fi’l Cebr ve’l Mukabele ve Kitabü’l muhta-sar fi Hisabü’l Hindi dir.

Harizmi, doğu bilim dünyasında cebir ilmine ilişkin ilk eser yazan kişidir. Bu bilim dalı daha önce az çok işlenmiş ve kısmen geometriden ayrı bir ilim dalı olmaya başlamıştı. Birinci dereceden denklemler çözülebiliyordu, hatta hesaplama metodlarıyla ikinci dereceden denklemlere çözüm bulunuyordu. Fakat henüz ikinci derece denklemlerin köklerini bulma yöntemi geliştirilmemişti.

İşte El Harizmi’nin El Cebr ve el Mukabele kitabı ikinci dereceden denklemlerin çözüm yolunu sistemli olarak işleyen ilk eser niteliğindedir ve 600 yıldan uzun bir süre (15. yüzyıla kadar) el üstünde tutulmasının nedeni de budur.

Harezmi, verilen bir denklemin çözümünü sağlamak maksadıyla genel ikinci dereceden denklemleri şu beş duruma ayırmıştır:

1-) İkinci ve birinci derece terimleri birbirine eşittir: ax2 = bx;

2-) İkinci derece terimi bir sabit sayıya eşittir: ax2 b;

3-) İkinci ve birinci derece terimleri toplamı sabit sayıya eşittir: ax2 + bx = c;

4) İkinci derece terimi ile sabit sayı toplamı birinci derece terimine eşittir: ax2 + c= bx;

5-) İkinci derece terimi birinci derece terimi ile sabit sayı toplamına eşittir: ax2 bx+c.

Harezmi, her durumda a,b,c, rakamlarını pozitif tam sayı kabul etmiştir. O sadece pozitif gerçek köklerle ilgilenmiş, daha önce hiç düşünülmemiş olan ikinci kökün farkına varmıştır. Yukarıdaki üçüncü duruma örnek olarak Harezmi; x2+10x = 39 kökü ifade eden (x) denklemindeki bilinmeyenini şu metodla buluyordu:

(x2 + 10x) ifadesini ihtiva edecek tarzda düzenlenen karenin alanı:

(x+5)2 = x2 + 10 x 25 ve buradan x2 + 10 x = 39 olduğundan (x+5)2 = 25 + 39 = 64 yazıyor ve sonuçta (x+5)2 = 64 veya (x + 5) = 8 ve buradan da x=3’ü elde ediyordu. Burada (x’in kat sayısı olan 10 sayısının yanısıra (5)e kök diyor ve kareyi tamamlamak için “kök”ün karesini sabit terim olarak yazıyordu. Bugün de aynı işlem “Kareye tamamlamak” olarak bilinmekte ve kullanılmaktadır.

Eser, Endülüs medreseleri aracılığıyla Batı’ya geçmiştir. İlk Latince çevirisi 1183’te yapılmıştır. Roger Bacon, Fibonacci gibi bilim adamaları eseri hayranlıkla incelemişler ve kendi öğretilerinde bu eserden faydalanmışlardır. 1486 yılında Leipzig Üniversitesi’nde okutulmaya başlanmıştır. 1598 -1599 yıllarında hala cebir biliminde tek kaynak Harizmi’nin bu eseridir.

El Harizmi matematiğin yanı sıra astronomi ve coğrafya ilimlerinde de eserler vermiştir. Astronomik cetvellerle ilgili kitaplar yazmış ve bu eserler 12. y.y. da Latince’ ye çevrilmiştir. Bunun yanısıra Ptolemy’nin coğrafya kitabını düzeltmelerle yeniden yazmış, 70 tane bilim adamıyla birlikte çalışarak 830 yılında bir dünya haritası çizmiştir. Dünyanın çevresini ve hacmini hesaplama çalışmalarında yer almıştır. Güneş saatleri, usturlaplar ve saatler üzerine yazılmış eserleri de vardır.

Harezmi, matematik ilminin yanında astronomi ve coğrafya ilimlerinde de söz sahibiydi. O, yeryüzünün yapısını inceleyerek, kendi buluşu olan bilgileri ortaya koydu. O zamanlar bilinen; şehir, dağ, nehir ve adaları inceledi. Yeryüzünün çapını hesaplamak için Halife tarafından bir heyetle vazifelendirildi. Kitabu-Sûretil-Arz adlı enlem ve boylam kitabını, heyetin hazırladığı esere ilave etti. Bu eserinde Nil Nehrinin kaynağını açıkladı. Malva’nın merkezi olan ve Hindistan’ın Gwalyar eyaletinin Ujjain şehrinden geçen boylam dairesini başlangıç meridyeni olarak almıştır. Batlemyüs’ün astronomik cetvellerini tashih etti. Onun hazırladığı astronomi tabloları asırlarca ilim dünyasına rehberlik etti. Bu tablolar 16. asır Avrupalı bilginlere rehber olmakla kalmayarak, başta Endülüs alimleri olmak üzere bütün Müslüman fen alimleri tarafından icelendi. Güneş ve Ay tutulmaları ile paralaksa dair incelemelerinin bulunduğu “Zic-ül-Harezmi” adlı eserinde, astronomi için lüzûmlu trigonometri bilgisi ve trigonometri cetvelleri de vardır:


Eserleri:

Harezmi’nin matematik, astronomi ve coğrafya alanında yazdığı birçok eserinden bazıları şunlardır:


Kitab fil-Hisab:

Bu eserde Harezmi, bugün kullanılan sıfırlı Arap rakamlarını, ondalık sistemi izah ediyor. Eser Adelhard Bath tarafından Latinceye tercüme edilmiş ve yayınlanmıştır.


Kitabu Cedavil-in-Nücûm ve Harekatiha:

İki cilt halindeki bu eser astronomiye dair olup, yıldızlar, gezegenler ve bunların, hareket ve faaliyetlerini incelemektedir.


Kitab-ul-Muhtasar fil-Hisab-il-Hindi:

 Günümüzde Arapça bir nüshası elde edilmiş olan bu eser, Harezmi’nin ikinci önemli eseridir. Hint matematiğine dair olan bu eserin, Cambridge Üniversitesi Kütüphanesinde Algorithmi’de Numero İndorum isimli Latince tercümesi mevcuttur. Bu tercüme, Adelhard tarafından 12. asırda Kurtuba’da bulunan bir nüshasından yapılmıştır.


Kitab-ül-Muhtasar fi Hisab-il-Cebri vel-Mukabele: 

Harezmi’nin en önemli eseridir. Aslı İngiltere Oxford, Bodlyn Kütüphanesindedir. Bu eser cebir ilmine adını veren ve bu alanda yazılan ilk eserdir. Günümüzden on bir asır önce yazılan eserde cebir sistemlerine aid kaide ve teoremler ile yeni çözüm yolları anlatılmaktadır. Eserde birinci ve ikinci derecede denklemlerin çözüm şekilleri, bilinmeyenleri, çeşitli cebir hesaplarını misallerle açıkladıktan sonra; nazari ve tatbiki hesaplama şekilleri, zamanın hükûmet işlerine ait hesapların yapılması, kanalların açılması, bina yapımı; esnaf, tüccar ve ölçme memurları için sayı işaretlerini, miras taksim memurları ve Müslümanlar için elzem olan Kur’an-ı kerim’de bulunan mirasa ait hükümler ve feraiz bilgisi hesaplarını hem aritmetik hem de cebir yoluyla çözümleyerek misallerle gösterir.

Eser, bir önsöz ve birkaç bölümden meydana gelmiştir. Müşerrefe ve Ahmed’in 1968 Kahire baskılı kitabına göre birinci bölüm, birinci ve ikinci dereceden denklemlerin çözümünü gösterir.

Ayrıca bu bölümde, ikinci dereceden tam olmayan denklemlerin geometrik çözümü konu edilir. Her tip denklem için ayrı çözüm yolu gösterilmiştir. Bugünkü cebirde Harezmi’nin kullandığı bu geometrik çözüm metodu matematikte cebir ile geometri arasında bağlantı kuran ilk çözüm yoludur. Matematik tarihi bakımından pek orijinal olan bu bölüm, analitik geometrinin ilk öncüsü olması bakımından son derece önemlidir.

Yine bu bölümde, bir bilinmeyenli ve iki terimli bir çarpanın neticesinin nasıl bulunacağı gösterilmektedir. Burada çarpanlara ayırma ve özdeşlik türünden özellikler görülür.

Kitabın ikinci bölümünde kare, dikdörtgen, üçgen, eşkenar dörtgen, daire, daire parçası gibi düzlem, geometrik şekillerin alanları verilmiştir. Alanın ikinci dereceden veya lineer bir ifade ile verilmesi halinde ve cebrik çözüm usüllerinin geometrik isbatında bu bölüm birinci bölüm ile irtibatlıdır. Harezmi ve kendinden sonra gelenler bu geometrik isbat yolunu çok kullanmıştır.

Kitabın üçüncü bölümünde feraiz (İslam hukûkuna göre miras taksimi) hesapları anlatılmıştır. Bu bölüm, mahkemeler için çok faydalı olmuştur. Miras, meyyite yakınlık derecesine göre oğul, kız, zevce, ebeveyn, amca, büyük ebeveyn, torunlar vs. arasında Kur’an-ı kerim’de belirtilmiş muayyen hisseler halinde dağıtılır. Bu işi aritmetikle çözmek zor olmaktaydı. Harezmi, minimum hisseyi bilinmeyen kabul edip, her durum için bir bilinmiyenli denklemler kullanmıştır.

Matematiğin, ilimler içinde oynadığı rol ve taşıdığı kıymet göz önüne alınınca, Harezmi’nin bu sahadaki çalışma ve başarılarının ne ölçüde köklü, derin ve etkili olduğu anlaşılabilir.


Harezmi’nin diğer eserleri şunlardır:


Kitabun fil Coğrafya,

Kitabün fil-Hisab vel-Hendese vel-Mûsiki,

Kitabun fit-Tarikati Marifet-il-Vakt bi Vesatat-iş-Şems,

Sun-il-Usturlab,

Kitabun fil-Cem’i vet-Tarh,

Kitab-ut-Tarih,

Kitabu-Sûret-il-Erdi ve Coğrafiyyetiha,

Kitab-ül-Macisti,

Kitabu Zic-il-Harezmi,

Kitabu Takvim-il-Büldan.  




Dünyaya Yön Veren Müslüman Bilim Adamları

Yazar: Hacı Mahmut Hatun

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak