2 Nisan 2022 Cumartesi
HİTİTLERDE CEZA VE TAZMİNAT
İlkel toplumlarda ceza intikamla eşdeğerdedir ve "ceza gerektirmeyen" suçları "ceza gerektiren" suçlardan ayırt etmek mümkün değildir. Zarar gören taraf, karşı taraftan öcünü gücü yettiği oranda alacaktır. Eğer yaralama ölümle sonuçlanırsa, intikam alma görevi akrabalarına düşecek ve bir kan davası doğacaktır. Bununla birlikte taraflar anlaşabilirse, bir miktar para vermek yoluyla sorun çözülebilmektedir. Bu biçimde ödenen paraya "tazminat" denmektedir.
Devlet, temel olarak, kanun ve düzenin korunmasıyla ilgilidir ve bu yüzden kişisel intikam duygularını sınırlandırması ve neticede tamamen ortadan kaldırması gerekir. "Kısas" (göze göz, dişe diş) kanunu, büyük olasılıkla bu yönde atılmış ilk adımdır. Zarar gören taraf, karşı tarafa kendisinin uğradığı zarardan daha fazlasını verebilir. Daha bilgili kanun koyucular, iki yanlışın bir doğru yapmadığını görecekler ve cezalandırmanın amacını kavrayacaklardır; ceza ancak caydırıcı olduğu takdirde faydalıdır ve diğer taraftan haksızlık ise, ancak zarar gören tarafın tazminiyle veya tazminatla telafi edilebilir. Sonuç olarak üçüncü bir etken de kanunların yenilenmesi olabilir.
Bu bakımdan, Hitit kanunları hayli gelişkindir. Cezanın, tazminat ilkesiyle karşılaştırıldığında daha önemsiz olduğu görülür. İdam cezası gerektiren suçlar sadece tecavüz, hayvanlarla cinsel ilişkide bulunma ve devlet otoritesine karşı gelmedir. Kölelerin sahiplerine karşı gelmesi ve büyücülük de idamlık suçlardandır. Vücutta bir sakatlık meydana getirerek cezalandırma —Asur kanunlarında normal bir cezadır— Hititlerde kölelere uygulanır. Özgür vatandaşların saldırı, kara büyü, cinayet, hırsızlık ile mala mülke verilen her türden zarar da dahil, gibi işledikleri diğer suçlar tazminatı veya tazmini gerektirir; ceza ancak suçlunun neden olduğu zararın değerinin birkaç katını ödemesi gerektirdiğinde kaydedilirdi. Yangından zarar gören bir evin yeniden inşası ve zarar gören eşyaların yeniden sağlanması bu türden telafi etme örnekleridir, fakat telafi etme genellikle para (gümüş) yoluyla sağlanır.
Bazı örnekler şunlardır:
11. Eğer herhangi bir kişi özgür bir insanın kolunu veya bacağını kırarsa, o kişiye yirmi şekel gümüş öder ve o [davacı] onu serbest bırakır(?)
12. Eğer herhangi bir kişi kadın ya da erkek kölenin kolunu veya bacağını kırarsa, on şekel gümüş öder ve o [davacı] onu serbest bırakır(?)
63. Eğer herhangi bir yetişkin bir öküzü çalarsa, eskiden on beş öküz verirdi, fakat şimdi on öküz verir; iki yaşında üç öküz, bir yaşında üç öküz ve sütten yeni kesilmiş dört öküz verir ve o [davacı] onu serbest bırakır(?)
170. Eğer özgür bir kişi bir yılanı öldürür ve bu esnada birinin adını söylerse (bu bir büyü şeklidir), bir pound gümüş ödeyecektir; eğer bunu bir köle yaparsa, cezası ölümdür.
25. Eğer bir insan bir çanağı veya bir sarnıcı pisletirse, eskiden altı şekel gümüş öderdi; pisleten kişi (sahibine) üç şekel gümüş ve saraya üç şekel öderdi, fakat şimdi kral sarayın payını iptal etti; pisleten kişi sadece üç şekel öder ve o [davacı] onu serbest bırakır(?)
98. Eğer özgür bir kişi bir evi ateşe verirse, evi yeniden inşa edecektir, ancak evin içinde ne yanarsa, ister bir insan, bir öküz veya bir koyun olsun, bunlar için tazminat ödemeyecektir.
Adam öldürme üzerine olan kanunları diğer eski kütüklerdekilerle karşılaştırmak ilginçtir. Bütün vakalarda tazminat vardır ve bir köle için oran daima özgür bir kişininkinin tam olarak yarısıdır. Özgür bir kişiyle ilgili kanunlar şöyledir:
1. Eğer herhangi bir kişi bir kavga esnasında bir erkeği veya bir kadını öldürürse, öldürülen kişinin cinsiyetine göre ölenin sahibine dört insan vererek telafi eder ve o [kurbanın mirasçısı] onu serbest bırakır (?)
3. Eğer herhangi bir kişi özgür bir erkeğe veya kadına vurur ve o kişi ölürse, (sadece) eli ile neden olursa, ona iki insan vererek telafi eder ve o [kurbanın mirasçısı] onu serbest bırakır(?)
5. Eğer herhangi bir kişi Hititli bir tüccarı öldürürse, 1,5(?) mina gümüş öder ve o [kurbanın mirasçısı] onun evine gitmesine izin verir; eğer olay Luviya ya da Pala ülkesinde gerçekleşirse, 1,5 mina gümüş öder ve zarar gören malları tazmin eder; eğer olay Hatti Ülkesi'nde gerçekleşirse, (sadece) tüccar için tazminat öder.
6. Eğer bir kişi, kadın veya erkek, bir başka kentte öldürülürse, kimin toprağında ölürse onun tarlası 46,3 metreye bölünür ve ona (kurbanın mirasçısına) verilir.
Son iki paragrafın buna benzer olan metinde farklı bir yorumu vardır:
III. Eğer herhangi bir kişi bir Hititli tüccarı mallarını gasp etmek için öldürürse, o... mina gümüş ödeyecektir ve mallarının üç katı kadar tazminat verecektir. Eğer tüccarın malı yoksa, fakat onu bir kavgada öldürürse, altı mina gümüş verir. Fakat eğer (sadece) eli ile neden olursa, iki mina gümüş verir.
IV. Eğer herhangi bir kişi yabancı bir yerde öldürülürse, ölen özgür bir erkekse, o (toprağın sahibi) bir tarla, bir ev ve bir mina yirmi şekel gümüş verecektir; eğer ölen kadınsa, üç mina gümüş verecektir. Fakat öldürüldüğü toprak ekili değilse, bir başkasının mülküyse, herhangi bir yönde
Her iki yorumda da kasten öldürme ile kazara öldürme arasında dikkatli bir ayrım vardır. Fakat tuhaftır ki, kasten öldürme olarak tanımlayabileceğimiz tek vaka bir sınıfa mensup bir kişi olarak ele alınan bir tüccarla ilgili ve soygun amaçlı olanıdır. Cinayetle ilgili özel bir hükmün bulunmayışı Hammurabi ve Asur kütüklerinin her ikisinde de fark edilmiştir. Suç eski İsrail kütüğünde ayrıntılarıyla ele alınır, fakat böylesi ifadeleri Eski Ahit'te Musevi adli otoritelerin, katili intikamın alınması için Go'el'in, Hz. İsa'nın, başka bir deyişle en yakın akrabalarının, husumetine terk etmek dışında bir şey yapmalarının gerekmediğinin (Tesniye XIX. 12) belirtildiği kimi bölümleri de görmekteyiz. Diğer Doğu kütüklerinde de cinayetle ilgili konularda sessiz kalınması, o devirde cinayetin adlî olmaktan çok kişisel intikam ile çözülmesi gereken bir olay olduğunu düşündürmektedir. Kan davasının eski Hitit Krallığı döneminde de geçerli olduğu Telipinu'nun fermanındaki şu paragrafta açık olarak belirtilmiştir.
Kan davası ile ilgili kural şöyledir: Her kim bir kan dökme suçu işlerse, "kanı dökülen kişinin sahibi" (örneğin, İbranilerde Go'el) ne derse o yapılır. Eğer "ölsün" derse, öldürülecektir; fakat eğer "tazmin etsin" derse, tazmin edecektir: Kral bu karara karışmayacaktır.
Kasıtlı olmayan adam öldürme suçlarında, tazminatın bir kısmı olarak "insan" verilmesi dikkat çekicidir. Genellikle köleler için kullanılan bir ifadedir.
Katil kaçtığında, mağdurun ailesinin tazmin edilmesi için en yakın köyün sorumlu tutulması Doğu ülkelerinde her zaman yaygın şekilde uygulanan bir gelenek olmuştur. Bunun benzerleri Hammurabi ve ortaçağ İslam kütüklerinde mevcuttur. Musul civarındaki kazıda çalışan bir Arap'ın akrabalarından birinin civardaki bir köyde öldürülmüş olması nedeniyle, orada rasgele birini öldürmeyi planladığı bilinmektedir. Eski Ahit, Tesniye XXI. 1-10'da en yakın köyün yaşlıları bir yemin töreniyle kendilerini kan dökme suçundan temize çıkarmak için toplanırlar ve orada da yapılmadığı takdir de cinayetten sorumlu tutulacaklardı. Hitit kanununun kendine özgü eşsiz özel yanı
5. hükmün anlamı pek açık değildir. Luviya ve Pala gibi uzak ülkelerde, bir tüccarın ölümü için ödenecek tazminatın oranının, uygarlıktan çok uzaklara seyahat ederek daha büyük bir risk taşıması nedeniyle Hatti Ülkesi'ndekinden daha az olmasının gerekeceği düşünülebilirdi. Ancak kelimelerden bu anlamı çıkarmak, büyük ölçüde şekillerin taşıdığı bulanıklık nedeniyle zordur.
Alıntıdır.
Osmanlı İmparatorluğu'nun Yükselişi
Küçük Asya'nın doğusunda Osman adıyla anılan bir bey (Onun soyundan gelenlere Osmanlılar adı verildi) , 1293 yılında Selçuklulardan ayrılarak bağımsızlığını ilan etti. Moğol istilasından kaçan Müslüman göçebelerin yardımıyla Osman, diğer gazi (savaşçı) beylikler üzerinde egemenlik kurdu. İslami hukuk ve yönetim sistemini benimsedi. Daha sonra onun soyundan gelenler Küçük Asya ve Balkanların büyük bölümünü ele geçireceklerdi .
1453 yılında Osmanlıların Konstantinopol'ü fethetmesi tarihte bir dönüm noktasıydı. Bizans imparatorluğu çöküyor ve uzun sürecek olan bir Osmanlı fetihleri dönemi başlıyordu. Konstantinopol İstanbul adını aldı ve islam aleminin başkenti oldu. Yavuz Sultan Selim (1512-1520 yılları arasında tahtta kaldı) Mısır, Suriye ve Safevi iranı'nın kimi bölgelerini ele geçirdi. Osmanlı imparatorluğu , Filistin ve Yunanistan'la birlikte Roma imparatorluğu'nun doğusuna ait topraklar üzerinde hakimiyet kurmuş oluyordu.
Muhteşem Süleyman'ın (1520-1566) hükümdarlığı döneminde imparatorluk doruk noktasına ulaştı. Süleyman Avrupa içlerine doğru ilerledi. 1526'da Macaristan'ı yendi. Macaristan'ın üçte ikisini kendi imparatorluğuna kattı (Kral ve neredeyse bütün Macar asilleri öldürülmüş , 100.000 kişi esir alınmıştı). Doğuda Kanuni namıyla bilinen Sultan Süleyman aynı zamanda önemli bir idareciydi. Osmanlıların yasal sistemini yeniden yapılandırdı. Camilerin, hastane, okul ve sarayların yapılmasını sağladı. şair ve kuyumcuydu. imparatorlukta sanatı ve kültürü destekledi.
Kuzey Afrikalı Kaptan-ı Derya Barbaros Hayreddin'in yardımıyla (Avrupalılar onu "Kızıl Sakal" olarak tanırlar) Süleyman, Doğu Akdeniz'e hakim oldu. 16. yüzyılın ortalarına doğru Osmanlılar Kuzey Afrika'da Cezayir'e dek uzanmışlardı. Ortadoğu ve Doğu Afrika'nın büyük bölümüne hakimdiler (1.6 milyon kilometrekarelik bir bölge). Dünyanın en güçlü ve en büyük imparatorluğuydu bu.
Alıntıdır.
1 Nisan 2022 Cuma
MATEMATİK TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ
A
Açı :Başlangıç noktaları aynı olan iki ışının birleşimine açı denir.
Ağırlık merkezi : Bir üçgende üç kenarortay bir noktada kesişir. Kesim noktasına ağırlık merkezi denir. Ağırlık merkezi G ile gösterilir.
Alt Küme :A ve B iki küme olmak üzere A nın her elamanı B nin de elemanı oluyorsa A ya B nin alt kümesi denir. B ye de A nın kapsayan kümesi denir. Her küme kendisinin bir alt kümesidir. Boş küme her kümenin bir alt kümesidir.
Alt küme sayısı : Kümenin eleman sayısını n ile gösterirsek alt küme sayısı = 2n dir. Boş kümenin aşt küme sayısı 1 dir.
Asal sayılar : 1 ve kendisinden başka hiçbir sayma sayısı ile bölünemeyen 1 den büyük tam sayılara asal sayılar denir. {2,3,5,7,11,…} kümesinin elemanları birer asal sayıdır. 2 den başka çift asal sayı yoktur.
Aralarında asal sayılar : 1 den başka pozitif ortak böleni olmayan sayma sayılarına aralarında asal sayılar denir. Örnek : 4 ile 9 aralarında asaldır. 7 ile 11 aralarında asaldır.
Ardışık sayılar : Kendisinden önce ve sonra gelen sayılara bir kural ile bağlı olan sayılara ardışık sayılar denir.
Aritmetik ortalama : Verilen sayı dizisindeki terimlerin toplamının, terim sayısına bölünmesiyle elde edilen değerdir. Örnek : -3, 7, 17, 23 sayılarının aritmetik ortalaması = (-3+7+17+23)/4= 11
Asal Çarpanlara Ayırma : Bir sayının en küçük asal sayıdan başlamak üzere sıra ile bölünüp 1 kalıncaya kadar devam eden bölme işlemine asal çarpanlara ayırma denir.
Ayrık küme :Ortak elemanı olmayan kümelere ayrık kümeler denir.
B
Basamak :Bir sayıda rakamların yazıldığı yerlere denir.
Basamak değeri : Rakamların, sayıda bulunduğu basamağa göre gösterdiği değerlere denir. Örnek : 1048 sayısındaki 4 rakamının basamak değeri 40’tır.
Basit kesir :Payı paydasından mutlak değerce küçük olan kesre basit kesir denir. Örnek : 2/-5, -7/9
Bileşik kesir : Payı paydasından mutlak değerce büyük veya eşit olan kesre bileşik kesir denir. Örnek : -15, 9/-4, -9/5
Birinci dereceden bir bilinmeyenli denklemler : a, b ÎR ve a ¹ 0 olmak üzere; ax + b = 0 eşitliğine birinci dereceden bir bilinmeyenli denklemler denir. Bu eşitlikteki x e bilinmeyen a ve b ye de katsayı adı verilir.
Birleşim : A ve B kümelerinin elemanlarından oluşan kümeye A ile B nin birleşim kümesi denir ve A ÈB ile gösterilir.
Boş küme :Elemanı olmayan kümeye boş küme denir. Æ vey {} ile gösterilir.
Bütünler açılar : Ölçüleri toplamı 180° olan komşu açılara bütünler açılar denir.
C
Ç
Çap :Merkezden geçen kirişe çap denir. En büyük kiriş çaptır.
Çember :Bir düzlemde, sabit bir noktadan eşit uzaklıktaki noktaların kümesine çember denir.
Çeşitkenar üçgen : Kenarları farklı uzunlukta olan üçgenlerdir.
Çift sayı :n bir tam sayı olmak şartıyla; 2n genel ifadesiyle belirtilen tam sayılardır. Diğer bir ifade ile 2 ile bölündüğünde kalanı 0 olan tam sayılara çift sayı denir. Çift sayılar kümesi : Ç={….,-4,-2,0,2,4,…} şeklinde gösterilir.
Çokgen :Herhangi üçü bir doğru üzerinde bulunmayan noktaların birleştirilmesiyle oluşturulan kapalı şekillere çokgen denir. Çokgenler kenar sayılarına göre adlandırılır. Örnek : 4 kenarlı bir çokgene dörtgen, 6 kenarlı bir çokgene altıgen denir.
Çözümleme : Bir sayı, kendi basamağındaki rakamın basamak değeri ile çarpılıp toplanması ile bulunur. Örnek : a,b,c birer rakam olmak üzere, ab=10a+b {ab iki basamaklı sayı} veya abc=100a+10b+c {abc üç basamaklı bir sayı}
D
Daire :Çember ile, çemberin iç bölgesinin birleşimine daire denir.
Dairenin alanı : Yarıçapın karesinin Pi sayısı ile çarpımına eşittir.
Dairenin çevresi : Pi sayısının (yaklaşık 3,14) iki katının yarıçap ile çarpımına eşittir.
Dar açılı üçgen : Üç açısı da dar açı olan üçgene denir.
Deltoid :Bitişik iki kenarı birbirine eş, diğer bitişik iki kenarı da birbirine eş olan dörtgene denir.
Dik açı :Ölçüsü 90° olan açıdır.
Dikdörtgen :Bir açısı dik açı olan paralelkenara dikdörtgen denir. Karşılıklı kenarlarının uzunlukları eşittir. Karşılıklı kenarları paraleldir. Alanı uzunluğu ile genişliğinin çarpımına eşittir.
Dik üçgen :Bir açısı dik açı olan üçgene denir.
Dik Yamuk :Yan tabanlarından biri tabana dik olan yamuğa denir.
Doğal Sayılar : N ={0, 1, 2, 3, ….} kümesine doğal sayılar kümesi denir.
Doğru :İki yönde sınırsız olarak uzayan noktalar kümesidir. Yalnız boyu vardır. Eni ve yüksekliği yoktur. Başlangıcı ve bitiş noktası yoktur.
Doğru açı :Ölçüsü 180° olan açıdır. Düz açıda denir.
Doğru orantı : Orantılı iki ifadeden biri artarken diğeri de artıyor, bir azalırken diğeri de azalıyorsa bu iki ifade doğru orantılıdır.
Denk Kümeler : Eleman sayıları aynı olan kümelere denk kümeler denir. A kümesinin B kümesine denkliği A º B biçiminde gösterilir. Eşit kümeler aynı zamanda denk kümelerdir. Denk kümeler, eşit kümeler olmayabilir.
Doğru parçası : Bir doğru üzerindeki A ve B noktaları ile bunların arasında kalan bütün noktaların kümesine doğru parçası denir.
Düzgün çokgen : Bütün kenarları ve açıları eş olan çokgenlere düzgün çokgenler denir.
Düzgün piramit : Tabanı düzgün çokgen ve yüksekliği taban merkezinden geçen piramitlere düzgün piramit denir.
E
Eşit kümeler : Bütün elemanları aynı olan kümelere eşit kümeler denir. A kümesinin B kümesine eşitliği A = B biçiminde gösterilir. Eşit kümeler aynı zamanda denk kümelerdir. Denk kümeler, eşit kümeler olmayabilir.
Eşkenar dörtgen : Kenarlarının uzunlukları eşit olan paralelkenara eşkenar dörtgen denir. Karşılıklı kenraları paraleldir. Dört kenarının uzunlukları eşittir. Karşılıklı açılarının ölçüleri eşittir. Ardışık iki açının ölçüleri toplamı 180°dir. Köşegenler birbirine diktir. Köşegenler birbirini ortalar.
Eşkenar üçgen : Üç kenarının uzunlukları eşit olan üçgene denir. İç açılarının her birinin ölçüsü 60° dir.
F
Faktöriyel :n Î N+ olmak üzere 1 den n ye kadar doğal sayıların çarpımına n faktöriyel denir ve n! İle gösterilir. Örnek : 5!=5.4.3.2.1
G
Geniş açı :Ölçüsü 90° ile 180° arasında olan açılardır.
Geniş açılı üçgen : Bir açısı geniş açı olan üçgene denir.
Grafik :İstatistik çalışmalarında elde edilen bilgiler, ilk bakışta anlaşılabilmesi için, resim, şekil veya çizgilerle gösterilir. Bu şekillere grafik denir.
H
I
Işın :Bir başlangıç noktası olup diğer taraftan sonsuza giden noktaların kümesine ışın denir. Eğer başlangıç noktası kümeye dahil değilse, buna yarı doğru adı verilir.
[AB AB ışını
]AB veya (AB AB yarı doğrusu
İ
İki kümenin farkı : A ve B herhangi iki küme olmak üzere, A nın elemanı olup da B nin elemanı olmayan elemanların kümesine A fark B kümesi denir. Fark kümesi A – B veya A\B ile gösterilir.
İkizkenar üçgen : İki kenarının uzunluğu eşit olan üçgenlere denir. Taban açıları eşittir. Tepe noktasından çizilen yükseklik; hem kenarortay, hem açıortaydır.
İkizkenar Yamuk : Paralel olmayan iki kenarı eş olan yamuğa ikizkenar yamuk denir. Karşılıklı açılar toplamı 180°dir.
İrrasyonel Sayılar : Rasyonel olmayan reel sayılara veya virgülden sonrası kesin olarak bilinmeyen sayılara denir. Qı ile gösterilir.
J
K
Kare :Kenarları ve açıları eşit olan dörtgene denir. Bir açısının ölçüsü 90°olan eşkenar dörtgendir. Karşılıklı kenarları paraleldir. Dört kenarının uzunlukları eşittir. Açıları birbirine eşit ve 90 ar derecedir. Alanı iki kenar uzunluğunun çarpınma eşittir.
Kenarortay : Bir üçgenin bir kenarının orta noktasını karşı köşeye birleştiren doğru parçasına kenarortay denir.
Kesen : Çemberi iki noktada kesen doğruya denir.
Kesişim :A ve B kümesinin ortak elemanlarından oluşan kümeye A ile B nin kesişim kümesi denir ve A ÇB ile gösterilir.
Kiriş :Bir çemberin üzerinde alınan iki noktayı birleştiren doğru parçasına kiriş denir.
Küme :İyi tanımlanmış nesneler topluluğuna küme denir. Kümeyi oluşturan nesnelere kümenin elemanları denir ve Î sembolü ile gösterilir. Kümenin elemanı olmayan nesneler Ï sembolü ile gösterilir. Bir kümenin elemanlarının küme içinde yer değiştirmesi kümeyi değiştirmez. Kümede her eleman bir kez yazılır.
Küp :Tüm yüzleri kare olan dik prizmaya küp denir.
Komşu açılar : Köşeleri ve birer kenarları ortak olan iki açıya komşu açı denir.
L
M
Medyan :Verilen bir sayı dizisinde terimler büyüklük sırasına göre yazıldıktan sonra ortadaki sayıya medyan denir. Dizinin terim sayısı tek ise tam ortasındaki sayı medyandır. Terim sayısı çift ise ortadaki iki terimin aritmetik ortası medyandır. Örnek : 6,8,10,11,12,14,16,17,18,20 sayı dizisinin medyanı ortadaki 12 ve 14 sayılarının toplamının 2 ye bölünmesi ile bulunur. Medyan =12+14/2=13
Merkez açı :Köşesi çemberin merkezinde olan açıya çemberin merkez açısı denir.
Mod :Bir dizide en çok tekrar eden sayıya o dizinin modu denir. En çok tekrarlanan sayı birden fazla ise, bu sayıların her biri dizinin modu olur.
Mutlak değer : Bir reel sayının eşlendiği noktanın başlangıç noktasına olan uzaklığına x in mutlak değeri denir. X in mutlak değeri |x| şeklinde gösterilir.
N
Negatif Tam Sayılar : Z = {…, -3, -2, -1} kümesine negatif tam sayılar kümesi denir.
Nokta : Boyutsuzdur. Tanımsızdır. İzdir. Belirtidir.
O
Ondalık kesirler : Paydası 10 un kuvvetleri olan (10, 100, 1000, …) kesirlere ondalık kesirler denir. Örnek : 17,615
Oran :a ve b reel sayılarının en az biri sıfırdan farklı olmak şartıyla a / b ye, a nın b ye oranı denir.
Ö
Özalt küme :Bir kümenin, kendisi dışındaki bütün alt kümelerine, bu kümenin özalt kümeleri denir.
Özalt küme sayısı : Kümenin eleman sayısını n ile gösterirsek, özalt küme sayısı = 2n - 1 dir. Boş kümenin özalt kümesi yoktur.
P
Paralel kenar : Karşılıklı kenarları paralel olan dörtgene paralelkenar denir. Yamuğun bütün özelliklerini taşır. Karşılıklı kenarlarının uzunlukları eşittir. Karşılıklı açılarının ölçüleri eşittir. Ardışık iki açının ölçüleri toplamı 180° dir. Köşegenler birbirini ortalar. Paralel kenarın alanı bir kenarı ile bu kenara ait yüksekliğin çarpımına eşittir.
Permütasyon :Bir küme elemanlarının belli bir sıraya göre dizilişlerinin her birine “bir permütasyon” denir.
Pisagor bağıntısı : Bir dik üçgende dik kenarlarının kareleri toplamı hipotenüsün karesine eşittir.
Pozitif Doğal Sayılar : Bakınız: Sayma sayıları.
Pozitif Tam Sayılar : Z = {1, 2, 3, ….} kümesine pozitif tam sayılar kümesi denir.
R
Rakam : Sayıları ifade etmeye yarayan sembollere denir.
Rasyonel Sayılar : a, b birer tam sayı ve b≠ 0 olmak üzere; a / b şeklinde yazılabilen sayılara rasyonel sayılar denir. Rasyonel sayılar kümesi Q ile gösterilir.
Reel ( Gerçel) Sayılar : Rasyonel sayılar ile irrasyonel sayılar kümesinin birleşimi olan kümeye denir. Reel sayılar kümesi : R = Q ÈQı şeklinde ifade edilebilir.
S
Sapma :Bir dizinin terimlerinin her biri ile aritmetik ortalama arasındaki farka sapma denir. Fark negatif ise negatif sapma, fark pozitif ise pozitif sapma olur.
Sayı :Rakamların bir çokluk belirtecek şekilde bir araya getirilmesiyle oluşturulan ifadelere denir.
Sayı değeri :Sayıda, rakamların bulunduğu basamak düşünülmeden, her rakamın ifade ettiği sayıya o rakamın sayı değeri denir. Örnek : 1048 sayısındaki 4 rakamının sayı değeri 4’tür.
Sayma Sayıları : N+ = {1,2,3,4, …} kümesine sayma sayıları kümesi veya pozitif doğal sayılar kümesi denir.
Ş
T
Tam açı :Ölçüsü 360° olan açıdır.
Tam Sayılar :Z = {…, -3, -2, -1, 0, 1, 2, 3, ….} kümesine tam sayılar kümesi denir.
Tam sayılı kesir : Sıfır hariç bir tam sayı ve basit kesir ile birlikte yazılan kesir sayılarına tam sayılı kesir denir. Örnek : -3. 1/5, 5. 8/15
Teğet :Çemberle bir noktası ortak olan doğrulara teğet denir. Bir çemberde teğet, değme noktasından geçen yarıçapa diktir.
Tek sayı : 2n – 1 genel ifadesiyle belirtilen tam sayılardır. Diğer bir ifade ile 2 ile bölündüğünde kalanı 1 olan tam sayılara tek sayı denir. Tek sayılar kümesi : T = {…,-5,-3,-1,1,3,5,…} şeklinde gösterilir.
Ters açılar :Kesişen iki doğrunun oluşturduğu dört açıdan herhangi ikisine birbirine komşu olmayan açılar (ters açılar) denir. Ters açılar birbirine eşittir. Komşu iki ter açının toplamı 180° dir.
Ters orantı :Orantılı iki ifadeden biri artarken diğeri azalıyor, biri azalırken diğeri artıyorsa bu iki ifade ters orantılıdır.
Tümler açılar : Ölçüleri toplamı 90° olan komşu açılara tümler açılar denir.
U
Ü
Üçgen :A, B, C ; üçü birden doğrusal olmayan üç farklı nokta olmak üzere, [AB], [AC] ve [BC] doğru parçalarının birleşimine ABC üçgeni denir.
Üçgenin alanı : Herhangi bir üçgenin alanı, tabanı olarak alınan bir kenarın uzunluğu ile bu tabana ait yükseklik uzunluğu çarpımının yarısına eşittir.
Üs : a bir reel sayı, n bir pozitif tam sayı olmak üzere; n tane a sayısının çarpımı andir. an ifadesindeki a ya taban, n ye kuvvet (üs) denir.
V
Vektör :Doğrultuları, yönleri ve boyları aynı olan yönlü doğru parçalarının kümesine, düzlemde bir vektör denir.
Y
Yamuk :Yalnız iki kenarı paralel olan dörtgene yamuk denir. Paralel kenarlarla bir yan kenarın oluşturduğu iki açının toplamı 180° dir.
Yarı doğru :Bakınız : Işın.
Z
Alıntıdır.
EŞSİZ DAĞITIM SİSTEMİ: BİTKİ GÖVDESİ
En küçük otsu bir bitkiden dünyadaki en yüksek ağaçlara kadar her bitki topraktan kökleri vasıtası ile aldığı mineralleri ve suyu en uçtaki yaprakları da dahil olmak üzere her yere dağıtmak zorundadır. Bu, bitkiler için son derece önemli bir ihtiyaçtır çünkü su ve mineraller bitkinin en fazla ihtiyaç duyduğu maddelerdir.
Fotosentez işlemi de dahil olmak üzere bitkiler tüm faaliyetlerinde suya sürekli ihtiyaç duyarlar. Çünkü bitkiler,
- hücrelerinin canlılığını ve gerginliğini,
- fotosentez işlemini,
- topraktaki erimiş besinlerin alınmasını,
- bitki içinde bu besinlerin değişik yerlere taşınmasını,
- ve sıcak iklimlerde, yapraklarının üzerinde serinletici etki yaparak sıcaktan zarar görmemeleri gibi son derece hayati işlemlerini sadece suyu kullanarak yerine getirirler.
Peki toprağın derinliklerinde saklı duran su ve madensel tuzlar bitki tarafından nasıl alınır? Ayrıca bitkiler kökleri vasıtasıyla topraktan emdikleri bu maddeleri, gövdelerinin farklı bölgelerine nasıl iletirler? Bu zor işlemleri yaparken ne gibi yöntemler kullanırlar?
Bu soruların cevapları verilirken unutulmaması gereken en önemli nokta hiç kuşkusuz ki, suyu metrelerce yukarıya çıkarmanın oldukça zor bir iş olduğudur. Günümüzde bu işlem çeşitli hidrofor sistemleri kullanılarak gerçekleştirilir. Bitkilerdeki taşıma ve dağıtma işlemleri de bir nevi hidrofor sistemi ile sağlanır.
Bitkilerdeki, bu hidrofor sisteminin varlığı yaklaşık 200 yıl önce keşfedilmiştir. Fakat bitkilerde suyun yerçekimine aykırı olarak çalışan bu hareketi sağlayan sistemi kesin bir şekilde açıklayabilen bilimsel bir kanun hala belirlenememiştir. Bu konuda bilim adamları sadece çeşitli teoriler öne sürmekte ve bu teorilerin içinde en akla yatkın ve tatmin edici görünenini geçerli saymaktadırlar.
Bütün bitkiler gerekli olan maddeleri topraktan alabilecekleri bir dağıtım şebekesi ile donatılmışlardır. Bu şebeke topraktan temin edilen mineralleri ve suyu, gerekli miktarlarda olacak şekilde ihtiyaç duyulan merkezlere en kısa zamanda iletir.
Bilimadamlarının bulgularına göre, bitkiler bu zor işi başarmak için birden fazla metod kullanırlar.
Bitkilerde suyun ve besinlerin taşınması birbirinden farklı özelliklere sahip yapılar sayesinde gerçekleşir. Bu yapılar özel olarak tasarlanmış taşıma ve dağıtma kanallarıdır.
Suyun Taşınması
Taşıma işleminin yapılacağı bitkinin büyüklüğü ne olursa olsun, taşıma sistemini oluşturan borular yaklaşık olarak 0.25 mm (meşede)-0.006 mm. (ıhlamurda) genişliğe sahip, kimileri ölü, kimileri de canlı bitki hücrelerinden oluşan, bu saydıklarımızdan başka herhangi bir özelliğe sahip olmayan odunumsu dokulardır. İşte bu yapılar bitkiler için gerekli olan suyu metrelerce yukarıya taşımak için gerekli olan en uygun tasarıma sahiptirler.
Bu taşıma sisteminin faaliyete geçmesi yaprakların su kaybetmesi ile başlar. Yaprakların alt kısmında ve bazı bitkilerde üst yüzde bulunan ince gözeneklerde (stomalar) meydana gelen işlemler nedeniyle bitkilerde taşıma sistemleri harekete geçer.
Eğer dışarıdaki havanın nemliliği %100'den az olursa su, yaprakta meydana gelecek buharlaşma nedeni ile bu gözeneklerden dışarı verilir. Hatta dışarıdaki nemlilik %99 bile olsa, bu durum yapraktaki suyun dışarı çıkması için değerlendirilecek bir potansiyel haline gelir ve yaprak süratle su kaybetmeye başlar. İşte bu şekilde bitkilerin, topraktan aldıkları suyun yapraklardan buharlaşmasıyla oluşan su eksilmesini hemen gidermeleri gerekmektedir.
Görüldüğü gibi yapraklardaki mekanizmalar nemdeki %1 gibi oldukça küçük bir oynamayı tespit edebilecek hassasiyete sahiptirler. Bu çok önemli bir özelliktir.
Su Topraktan Metrelerce Yükseklere Nasıl Taşınıyor?
Topraktan yapraklara sıvıların nasıl iletildiği sorusu üzerine üretilen teorilerin en fazla kabul görenlerinden biri "kohezyon teorisi"dir. Kohezyon kuvveti, ağacın "ksilem" (iletim demetleri) adı verilen odun boruları ile sağlanan bir kuvvettir. Bu kuvvet, odun borularındaki suyu oluşturan moleküller arasında bulunan çekim kuvveti sayesinde ortaya çıkar. Odun boruları, suyun taşınmasını sağlayacak olan iki tipte hücreden oluşurlar. Bu hücrelerin bir türü (tracheids hücreleri) belli bir ebata ve şekle ulaştıklarında sitoplazmalarını yitirerek ölürler. Bunun çok önemli bir nedeni vardır. Suyun borularda taşınması sırasında, herhangi bir engelle karşılaşmadan rahatça hareket etmesi gerekir. Bunu sağlamak için sitoplazmanın tam anlamıyla boş bir boru oluşturması şarttır. Sitoplazmanın kalın selüloz hücre çeperini bırakarak yok olmasının nedeni budur. Yaşayan tüm bitkilerin ksilem boru hatları tamamıyla ölü hücrelerden oluşmaktadır. Bu sistemdeki bazı hücrelerse oyuklu bir yapıya (oyuklu tracheids) sahiptirler. Bunlar uzun hücrelerdir ve kalın, güçlü çeperleri vardır. Ayrıca yanlarındaki hücreler ile birleşecekleri yerlerde küçük deliklere (oyuklara) sahiptirler. Hücrenin oyuk bölgesi, birbirlerine kolay bağlanabilmeleri için, bir sonraki hücrenin oyuğu ile uyumludur. Bu uyum sayesinde hücre uzantıları gövde boyunca bir seri boru hattı meydana getirirler. Hücre çeperlerindeki delikler iki hücrenin birbiri ile birleştiği yerlerdir. Bu yapı, suyun akışı için boru hattının dayanıklılığını artırır.
Buraya kadar saydığımız tüm özellikler bitkilerde taşımanın güvenli bir şekilde gerçekleşmesi için gerekli olan alt yapının ilk basamaklarıdır. Bu hücrelerin oluşturduğu borular öncelikle suyun emilmesi sırasında oluşacak basınca dayanıklı olmalıdır. Yukarıda da görüldüğü gibi bu sağlamlık hücreler arasındaki oyuklar yoluyla sağlanmıştır. Daha sonra maddelerin taşınma sırasında bir engelle karşılaşmasının önlenmesi gerekir, çünkü katedecekleri yolda karşılacakları herhangi bir engel birbirine çok bağlı olan bu sistemde aksaklıklar oluşmasına neden olacaktır. Bu ihtimal de sitoplazmanın ölümü ve boş borular oluşturması ile önlenmiştir.
Ksilem (odun) borularının hücre çeperleri oldukça kalındır çünkü su, emilme yoluyla ve belli bir basınç altında, ağacın içinde bulunan bu boru-yolda ilerleyecektir. Borular oldukça güçlü olan bu negatif basınca karşı koymak zorundadırlar. Ksilem borularında bir nevi su kolonu oluşur. Bu kolonun gerilme kuvveti, bilinen en yüksek ağacın en üst noktasına kadar suyu taşıyabilecek güçte olmalıdır ki bitki hayatını sürdürebilsin. Su, bu güç sayesinde Mamut ağacında olduğu gibi 120 m. yükseğe kadar çıkabilir..
Ksilem borularına suyun topraktan gelişi ise kökler vasıtasıyla gerçekleşir. Bu noktada kökün iç tabakasının önemi ortaya çıkmaktadır. Kökteki hücrelerin protoplazmaları vardır. Hücrenin çevresini oluşturan bu protoplazmalar; büyük bölümü sudan, kalan bölümüyse karbon, hidrojen, oksijen, azot, kükürt, bazen de fosfor içeren proteinler, nişasta ve şeker gibi karbonhidratlar, yağlar ve çeşitli tuzlardan oluşan yapılardır. Ve özel bir yarı geçirgen zar ile kaplanmışlardır. Bu da belirli iyonların ve bileşimlerin kolaylıkla dışarı çıkmalarını sağlar. Kökün bu özel yapısı suyun alımını kolaylaştırmaktadır.
Besin Taşınması
Besinlerin taşındığı soymuk boruları (Phloem) sistemi de iki farklı tür hücreden oluşur. Bu hücreler besinlerin taşındığı temel (eleyici) hücreler ve bağlantı hücreleridir. Her iki hücre de uzundur ve yapı olarak ksilem sistemindeki hücrelerden tamamiyle farklıdırlar. Bu farklılık hücrelerin yapısı incelendiğinde net bir şekilde görülmektedir. Phloem sistemindeki hücrelerin her ikisi de oldukça ince bir hücre çeperine sahiptir. Ayrıca bunlar canlı hücrelerdir. Ksilem sistemindekiler ise ölüdürler.
Soymuk (phloem) borularını oluşturan temel (eleyici) hücreler üzerindeki araştırmalar bunlarda çekirdek bulunmadığını ortaya koymuştur. Buna karşın, bağlantı hücrelerininse oldukça yoğun sitoplazmaları ve dışarı doğru çıkık bir çekirdekleri vardır.
Görüldüğü gibi bitkilerin taşıma sistemlerindeki borular, yapı, şekil ve oluşum olarak birbirlerinden tamamen farklıdır. Bu farklılığın nedeni, hücrelerin yerine getirdikleri görevler ile bağlantılıdır. Hücre çekirdeği, hücreyle ilgili tüm bilgilerin saklandığı bir merkezdir. Böyle bir merkezin hücre içinde bulunmaması ise oldukça olağan dışı bir durumdur. Temel (eleyici) hücrelerin çekirdekleri yoktur, çünkü bu hücrelerdeki bu tip organeller besin maddelerinin akışını engelleyebilirler.
Besinlerin Dağıtılması
Köklerin topraktan aldığı mineralleri dağıtması işlemi de gövdeye düşmektedir. Gövde, mineralleri ihtiyaç duyulan bölgelere en uygun şekilde dağıtmak durumundadır. Örneğin kalsiyumun yaprak sapında daha fazla bulunması gerekir çünkü sap, yaprakları ve çiçekleri taşıdığı için dayanıklı ve sert bir yapıya sahip olmalıdır. Tohumda ise, sapa oranla daha az miktarda kalsiyum bulunur.
İnsan vücudundan bir örnek vermek gerekirse magnezyumun insan vücudundaki görevi kasların güçlenmesini, protein sentezini, hücrelerin büyümesini ve yenilenmesini sağlamaktır. Yani magnezyum, büyümenin ve hücrenin motorudur. Bitkilerde de magnezyum, bitkinin büyüme noktalarında depolanmıştır ve oluşacak klorofilin yapısında yer almak için bekler. Bitkilerde yer alan başka bir element olan fosfor da aynı magnezyum gibi büyüme noktalarında ve bitkinin çiçek, meyve gibi kısımlarında daha fazla bulunur.
Alıntıdır.
İSKANDİNAV MİTOLOJİSİ'NİN KÖKENİNDEKİ TÜRK MİTOLOJİSİ
İskandinav Mitolojisi ile Türk Mitolojisi arasında da pek çok benzerlik görüyoruz. Odin'in iki kargası (ya da kuzgunu) ve iki kurdu vardır. Kargalarının isimleri Hugin ile Munin'dir. Hugin, "istekli" ya da "düşünce" demektir. Munin, "başkalarını düşünen" ya da "hafıza" anlamına gelir. Munin, "ne olduğunu” Hugin, "ne olacağını" ifade eder. Böylece Odin'de sembolleşen gerçeği ve düzeni sağlarlar. Bunlar dünya üstünde uçarlar ve Odin'in kulağına gördüklerini fısıldarlar, o nedenle Odin'in her şeyden haberi vardır. Odin'in kurtlarının adları da Freke ve Gere'dir. Freke, "mızrak saplayan” Gere ise "obur" demektir. Odin, kendine sunulan tüm etleri onlara verir. Kendisi şarabı yeğler. Odin'i kurt ve kargalarıyla birlikte gösteren bir resim bize hemen Türkler hakkındaki bir Çin söylencesini anımsatıyor.
Prof. Dr. Bahaddin Ögel, Türk Mitolojisi adlı eserinin 1. cildinin
13. sayfasında "I. Kurttan türeyiş efsanelerinin Orta Asya'da ilk defa görünüşü" ara başlığıyla şunları anlatıyor:
"Wu-sun'lar, M.Ö. 174'ten önce, Çin'in batısındaki Kansu Eyaleti'nde oturuyorlardı. Batılarında da, yine kuvvetli bir devlet olan Yüe-çi'ler vardı. Yüe-çi'ler, M.Ö. 174'ten önce Büyük Hun Devleti'nin meşhur hükümdarı Mao-tun (Mete) ve az sonra da oğlu tarafından mağlup edilince yurtlarını bırakıp Batı Türkistan'a gitmek ve orada Kuşan Devleti'ni kurmak zorunda kaldılar. M.Ö. 140 senelerinden sonra da, daha doğuda yaşayan Wu-sun'lar batıya kaymışlar ve bilhassa bugünkü Tanrı Dağları bölgesinde, Yüe-çi'lerin boş bıraktıkları yerlere yerleşmişlerdi. M.Ö. 119 senesinden önce, Çin kaynaklarının verdikleri haberlere göre, Hun hükümdarı Wu-sun kralına hücum etmiş ve onu öldürmüştü. Haberlerin elimize biraz daha geç gelmiş olmasına rağmen, bu olayın daha önce meydana gelmiş olabileceği de düşünülebilir, işte Çin tarihleri bu olayı anlatmağa başlarken şöyle bir hikayeyi de araya sıkıştırmaktan geri durmaz: Wu-sun'ların kralına Kun-mo derler. İşittiğimize göre, bu kralın babasının Hunların batı sınırında küçük bir devleti varmış. Hun hükümdarı bu Wu-sun kralına taarruz etmiş ve Kun-mo'nun babası olan bu kralı öldürmüş. Kun-mo da o sıralarda çok küçükmüş. Hun hükümdarı ona kıyamamış. Çöle atılmasını ve ölümüyle kalımının kendi kaderine bırakılmasını emretmiş. Çocuk çölde emeklerken üzerinde bir karga dolaşmış ve gagasında tuttuğu eti ona yavaşça yaklaşarak vermiş ve uzaklaşmış. Az sonra çocuğun etrafında bu defa da bir dişi kurt dolaşmaya başlamış. Kurt da çocuğa yanaşarak memesini çocuğun ağzına vermiş ve iyice emzirdikten sonra yine oradan uzaklaşmış. Bütün bu olan biten şeyleri Hun hükümdarı da uzaktan seyredermiş. Bunları görünce çocuğun kutsal bir yavru olduğunu anlamış ve hemen alıp adamlarına vermiş. İyi bir bakımla büyütülmesini emretmiş. Çocuk büyüyerek bir yiğit olmuş. Hun hükümdarı da onu ordularından birine komutan yapmış. Gittikçe gelişen ve başarı kazanan çocuğa gönül bağlayan Hun hükümdarı, babasının eski devletini ona vererek onu Wu-sun kralı yapmış.. ."
İskandinav Mitolojisi ve Viking inanışları incelendiğinde Türk kültürünün dünyanın bu kısmını da etkilemiş olduğu gerçeğiyle karşılaşıyoruz. Üstelik bu kültürel ilişkiyi ilk kez ortaya çıkaranlar İskandinavya toplumundan olan önemli kişilerdir. Norveçli ünlü seyyah, arkeolog, antrapolog Profesör Thor Heyerdahl ilginç yöntemiyle tüm dünyanın ilgisini çeken gezgin bir bilim adamıdır. Çok tartışılan tezlerini yaşama uygulayarak, kendisi yaşayarak kanıtlamaya çalışmıştır. Expedition Kon-Tiki, Aku-Aku, Expedition Ra, Fatuhiva-Tillbaka till Naturen (Doğaya Dönüş), De första sjöfararna (İlk Denizciler), Tigris-Pa spaning efter vart ursprung (Dicle- Köken Arayışımız), Gatan Maldivinerna (Maldivinlerin Gizemi), I Adams fotspar (Adem'in izinde), Jakten Pa Odin (Odin'in Peşinde) isimli eserleri vardır.
2001 yılında yazdığı Odin'in Peşinde kitabı ne yazık ki son eseri olmuştur. Heyerdahl yine aynı metodu kullanmış, Odin'in izinde Karadeniz'in kuzeyine seyahat etmiştir. Profesör Thor Heyerdahl, Odin'in ve As halkının Karadeniz'in yukarısında, Don Nehri'nin doğusunda başkent Asov'da yaşadıkları tezini sınamak istiyordu. Thor Heyerdahl'in ekibinde salt İskandinav bilim adamları değil, Rus ve Azeri araştırmacı ve tarihçiler de vardı. Salt İskandinav mitolojisi, İzlanda masalları değil, Doğu Avrupa kaynaklarını ve İngiliz vakayinamelerini de kullandılar. Asov'da Snorre Sturlesson'un verdiği bilgileri sınadılar. Asar (Asyalılar) ya da diğer isimleriyle Alanerierin (Alanlar) gerçek bir halk oldukları sonucuna vardılar. Vaner (Vanlar) de Doğu Türkiyede Ağrı Dağı eteklerinde Van Gölü kıyılarında Urartu'da yaşayan bir halktı. Odin ise aslında tanrı değil akıllı, bilge bir şamandı. Kuzeyliler onun Tanrılar Evi'nden gelen bir tanrı olduğuna inanmışlardı. Thor Heyerdahl, Odin'in halkı Asiarın (Asar) Massagetler ve Alanlarla aynı halk olduğunu gösteren bir Rus araştırmasından bahsediyor. Buna göre, Hazar Denizi'nin doğusunda Harezm'de Türkiye'den göçen bir halk yaşar. Onların Tor ya da Tur gelenekleri vardır.
Rus araştırmacı L. S. Tolstova'ya göre Harezm'de Karakalpaklar ve Özbek aşiretleri arasında pek çok soy, şecere söylencesi vardır. Peridon (Feridon), topraklarını üç oğlu arasında paylaştırmıştır. AmuDerya ırmağı'nın kuzeyini oğlu Tur'a vermiştir. Bu bölgede eskiden Doğu İran dili konuşan göçerler yaşardı. Bu, Saka ve Massaget aşiretleri daha önce Turan ya da Tur olarak anılırlardı. L. S. Tolstova şu savı öne sürüyor: "Günümüzün Tur (Turan) halkının etnik akrabalığı ve coğrafik bölgesi konusunda kuşkumuz yok. Bunlar Harezm, Sogdiana, Margiana ve Bakria'dan göçen İskit aşiretleridir. Saka ve Massagetlerdir. Harezmde Turan denilen halk, Türk ve Türkmenistan ile bağlantılıdır. Türkistan'da yaşayan Kazak ve Özbek halkları Tur (Tor) soyundan gelmektedirler:'
Heyerdahl'in Rus kaynaklarına göre, Tur/Tor söylencesi, Fars dilleri konuşan aşiretlerde eski bir gelenektir. Bunlara göre ataları Traetaon'dur. Traetaon dünyayı üç oğlu arasında paylaştırmıştır. Tur, Turan halklarının, Saimira, Sarmatların, Arya, Aryanların atasıdır.
Bu durum, kutsal kitaplardaki Nuh ve oğulları Ham, Sam ve Ya- fes olayına da benzetilmektedir:
Nuh=Traeton
Ham=Tor/Tur: Turan halkların atası
Sam=Saimira: Samilerin (Semit) atası
Jafes (Yafet)=Arya: Ariterin atası
Odin Tor gibi kralların tanrılaştırması olayını da yalnız İskandinavya'da değil Mezopotamya ve Mısır gibi yerlerde de görmekteyiz. Heyerdahl de “Asar" sözcüğünün “Asyalı" demek olduğunu kabul ediyor. Azeri sözcüğünü de buraya bağlıyor. Azov'un Ashov=Asyalıların sarayı, Turk, Turki, Turkland gibi sözcüklerin Asyalıların kral/tanrılarından "Tyrden türediği gibi benzerliklerini yineliyor. Bir grup kuzey tanrısına verilen "Vanir/Vanlar" sözcüğünü Van Gölü ve civarında konuşulan Vani diline bağlıyor. Profesör Thor Heyerdahl adresi de, kaleyi de, akrabalarının izini de bulduğunu düşünmektedir. Karşıtlarıysa Heyerdahl'in pseudo (uyduruk) araştırmacı olduğunu öne sürüyorlar. Kendilerini safkan "Viking" görenler için, hele yıldırımlar saçan Odin'i sarışın üstün ırkın tanrılar tanrısı; elindeki çekiçle düşmanları tir tir titreten kahraman Tor'u en yaman savaşçı tanrı; akıllı, yakışıklı ve kocaman erkeklik organıyla hep sevişmeye hazır Frej'i (Frö=Tohum) bereket tanrısı bilenler için, bu tür kitaplar kabul edilemezdi. İsveç'te Profesör Heyerdahl'in tüm kitapları anında İsveççeye çevrilip yayımlanmıştı. Ne var ki Jakten pa Odin (Odin'in Peşinde) bugüne dek çevrilmedi ve yayımlanmadı.
Stian Bromark ve Dag Herbj örnsrud isimli iki araştırmacı gazeteci yazarsa, 2005 yılında Norge-et lite stykke verdenshistorie (Norveç, Küçük Bir Parça Dünya Tarihi) isimli bir kitap yazdılar ve Heyerdahl ve onun dayandığı metot ve sonuçların doğru olup olmadığını araştırdılar. Norveç değerlerinin ve İskandinav mitolojisindeki sembollerin nerelerden geldiğini irdelediler. Odin hakkında anlatılanları da bu bağlamda ele aldılar. Sonuç olarak tutuculuk ve ön yargılar nedeniyle Heyerdahle saldırıldığı görüşünde birleştiler. Heyerdahl'in vardığı sonuçlardan Norveçlilerin onur duyması gerektiğini savundular.
İsveçlilerin Türk kültüründen oldukça etkilenmiş olduğunu aktaran kişilerden biri İsveç tarihinin kurucusu sayılan Prof. Sven Lagerbring'tir. Vikinglerin geleneksel hikayeleri tanrılar, devler, yaratıklar hakkındadır. Bu hikayelerin çoğu dünyanın yaratılışıyla ilgili mitleri anlatır. Bunlar Viking sagaları adıyla bilinir. İskandinav mitolojisinde tanrılar ölümsüz değil ölümlüydüler. Yani daha çok
insanı andırırlar. Dev boyutlu olmaları onları insanlardan ayırır. Tanrılar insanların sahip oldukları sevme, korkma gibi duygulara da sahiptirler. İnsanlar gibi yaptıkları işler başarısızlıkla sonuçlanabilir. Yendikleri gibi yenilebilirler de. İskandinav mitolojisinde dokuz dünya bulunur. Bunlar: Muspelheim, Niflheim, Helheim, Jotunheim, Asaheim, Vanaheim, Alfaheim, Svartalfaheim, Mannaheim gibi alemlerdir. Örneğin, insanların yaşadığı Midgard, Mannaheim'de bulunur. Bunun yanı sıra tanrıların yaşadığı yerin adı Asgard'dır. Cennetin olduğu yer burasıdır. Burada Odin'in sarayı Valhalla bulunur. İskandinav mitolojisi tanrılar açısından oldukça zengindir. Aegir okyanusun ve deniz kıyısının tanrısıdır. Kızdığında fırtınalar yaratır. Balder sevgi ve bilginin tanrısı olup Odin ve Frigg'in oğludur. Şiir tanrısı Bragi'dir. Gündüz tanrısı Dagr'dır. Sağlık tanrıçası Eir'dir. Loki, Odin'in erkek kardeşi olup ateş tanrısıdır. Fenrir, Loki ve dişi dev Angerboda'nın oğludur. Loki ve Angerboda'nın oğullarından biri de Jormungand denen yılandır. İskandinav mitolojisindeki kıyamet Ragnarok zamanında Thor tarafından öldürülecek fakat aynı zamanda onu ısıracak olan yılandır. Freya aşk ve güzellik tanrıçasıdır. Frigg gök tanrıçasıdır ve Odin'in eşidir. Heimdall şafak tanrısıdır.
Bahattin Uslu’nun Türk Mitolojisi adlı kitabından alıntılanmıştır.
-
Fırtınanın Savurduğu Bir Halkın Mücadelesi AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ'NİN KURULUŞU (1783) AMERİKA'DA KOLONİLERİN KURULMASI Amerik...
-
PROTESTANLIĞIN DOĞUŞU Reform; kelime anlamıyla; «bir şeyin aslını bozmadan onda yapılan değişiklikler» şeklinde tarif edilirse de ıstılahi...
-
Şu altı şey zararlıdır: 1- Amirlerin sefih olması. 2- Kan dökülmesi. 3- Hükmün satılması. 4- Akrabadan uzak...