22 Aralık 2021 Çarşamba

Lades

 



Lades tutuşmanın kökeni, geleceği öğrenmek için tavuklardan yararlanan Etrüsk kâhinlerinin lades kemiğini niyet tutmak için kullanmalarına uzanmaktadır. Yere çizilen daire yirmiye bölünerek, buralara yirmi Etrüsk harfi yazılır ve darı serpilir. Dairenin içine bırakılan tavuk darıları toplarken, gagasıyla işaretlediği harflerden kâhin anlam çıkararak geleceği okuyacaktır. İşte bu tavuklar öldüğünde lades kemikleri çıkarılıp kurutulur ve kırılmadan niyet tutmakta kullanılır. İngilizcede lades kemiğinin adı ıvishbone, niyet kemiğidir.


Romalılar bu âdeti Etrüsklerden almışlar, ancak onların açıklamalarına göre, kutsal kemik kıtlığı nedeniyle çekişerek, uzun parçanın kazanılmasını talih saymışlardır. Romalıların İngiltere’ye getirdikleri inanç, Amerikan folkloruna göre kıtaya çıkan Hacıların 162l ’de ilk kez kutladıkları Şükran Günü’nde de uygulanmış ve ABD ’de bayram-resmi tatil günü olarak kabul edilen Şükran Günü’nde hindi pişirerek lades tutuşmak âdeti yaygınlaşmıştır.


Ahmet Talât Onay sözcüğü yâdes biçimiyle yazarak “aslı hakkında pek çok dedikodu olmuştur. Aslının yâd-ı dest, yaddaş ve hatta lâdest olduğunu söyleyenler vardır. Fakat hiçbiri hakikate makrun [yakın] değildir,” der. Ahmet Talât’ın örnek verdiği, içinde ‘yâdest’ sözcüğü geçen şiirlerin yazarlarından Edirneli Fütûhî (Abdülaziz Çelebi) 1640’larda, Sabit ise 1712’de ölmüştür. Farsça yâdest hem oyunun adı hem de Türkçede söylenen ‘aklımda’ sözcüğünün karşılığıdır (yâd anma, hatırda tutmadan). Ahmet Vefik Paşa lades kemiği karşılığı olarak uçurcak sözcüğünü bildirir.


Fransızcada ladesin karşılığı olarak kullanılan philippirıe sözcüğü Almanca Vielliebchen’in telaffuzundan bozmadır. Çok ve sevmek sözcüklerinden gelen bu adın, kırsal kesimde gençler arasında çok eskilerde oynanan ve aynı saptaki çift meyve gibi ikili seçimlere dayanan, cinsellik içeren bir oyundan geldiği anlaşılıyor. Fransa’da bu sözcük, eşlerin değiştirildiği dönmeli bir dans oyununda da “Bonjour Philippe” biçiminde kullanılır. Almanya'da ortaçağda, erkek cinsel organına benzetilerek yapılan, çevresine iki ceviz konulan, içine şekerlemeler doldurulan hamur tatlısının da adıdır ve kısır kadınlar tarafından şifa niyetine yenir. 1860’lar 


Fransa’sında ise Aziz Valentin Günü’nde - Sevgililer Günü —selamlaşma sözcüğüdür.

Lades tutuşan bir Fransız veya Alman’a, sözlüklerde lades karşılığı olarak verilen Vielliebcherı veya philippine oyununu oynayana rastlamadığımıza göre, lades Roma geleneğinden kopmuş olmalıdır. İtalyancada lades Latinceye bağlanan forcello (çatalcık) sözcüğünden gelmekte ve sayılan bu dillerle bir alışverişin gerçekleşmediği anlaşılmaktadır. İngilizcede ıvishbone, Amerikan efsanesine karşın, çok geç bir tarihten, 1853 yılından itibaren saptanabilmektedir. Fransızcada da İngilizceden geçen uıishbone sözcüğü kullanılmaya başlandığına göre, bu ülkelerde ladesin ABD ’den ithal edilmeye başlandığı ortaya çıkmaktadır. Anadolu’daki ladesin kökenini İran dünyasında aramak yanlış olmayacaktır.


Aziziye Camii / Konya

 





19 Aralık 2021 Pazar

ISI VE SICAKLIK KAVRAMLARI

 

 

Sıcaklık

 

 

İklimi kontrol eden en temel parametrelerden biri sıcaklıktır. Bir yerin sıcaklık özelliği güneş ışınlarının geliş açısına bağlıdır. Yerküre üzerine gelen güneş ışınları atmosferin ısınmasını sağlayan önemli bir enerjidir. Atmosferin ısınmasını sağlayan faktör, doğrudan doğruya güneşten gelen ışınlardan çok yeryüzünden atmosfere geçen ısı enerjisidir.

 

Atmosfer, yeryüzünden ısındığı için troposferin alt kısımları üst katmanlarından daha sıcaktır.

 

Isı ve Sıcaklık Kavramları

 

 

Isı ve sıcaklık birbiri ile bağlantılı terimlerdir. Bu terimler çoğunlukla birbiri ile karıştırılırlar. Isı ve sıcaklık ölçülebilir büyüklüklerdir. Aralarında nicelik bakımından farklılıklar bulunmaktadır.

 

Temel olarak ısı, bir enerji çeşididir. Birimi Kalori veya Joule ile ifade edilir ve ısının miktarı madde miktarına bağlıdır. Maddelerin sahip oldukları moleküller sürekli hareket ve titreşim halinde bulunurlar. Katı, sıvı ve gaz halindeki moleküllerin hareketleri ve titreşimleri farklıdır. Bir maddedeki moleküllerin kinetik enerjileri farklı farklıdır. Bu nedenle de dışarıdan maddeye gelen enerjinin artması oranında maddenin sahip olduğu moleküllerin hareketi artarken, enerjinin azalması oranında da maddenin molekül hareketi azalır. Maddenin sahip olduğu enerjinin toplam miktarına ısı denir.

 

Sıcaklık, günlük yaşantımızda en çok kullanılan terimlerden biridir hava sıcaklığı, su sıcaklığı vb. yaşam kalitemizi de en çok etkileyen parametrelerden biridir. Bulunduğumuz alanın ya da dış çevrenin sıcaklığı yaşam kalitemizin değerlendirilmesi açısından oldukça büyük önem taşır. Bu nedenle, özellikle yaz ve kış mevsimindeki sıcaklıkları üzerimize giyeceğimiz kıyafetleri seçmemizde ya da yapacağımız aktivitelerde en belirleyici unsur olarak karşımıza çıkar.

 

Sıcaklık, bir cismin kütlesi içinde moleküllerin sahip oldukları kinetik enerjinin elektromanyetik dalgalar halinde çevreye yaptıkları etkiye denir. Isı ve sıcaklık kavramları birbiri ile doğru orantılıdır. Bir cismin ısısını arttırdığımızda o cismin sıcaklığı da artmaktadır. Isı genel olarak, cismin sahip olduğu potansiyel güç, sıcaklık ise bu gücün çevre verdiği etkidir.

 

Sıcaklık, ölçümünde termometre kullanılır. Sıcaklığın ölçü birimleri ülkelere göre değişik gösterir. Avrupa ülkelerin ve Türkiye'de en yaygın olarak kullanılan ölçü birimi derecedir ve °C (Santigrat) ile ifade edilir. Amerika'da °F (Fahrenhayt), bilimsel hesaplamalarda °K (Kelvin) en yaygın kullanılan birimlerdir.

 

Özgül Isı (Öz ısı)

 

Bir maddenin bir gramının sıcaklığını 1°C arttırmak için gerekli olan ısı miktarına özgül ya da öz ısı denir. Özgül ısının birimi J/g=°C'dir. Maddelerin özgül ısılarının farklı olmasına bağlı olarak bir maddenin 1 gramının sıcaklığını arttırmak için gerekli olan ısının miktarı da farklıdır. Örneğin; bir kum ile su yüzeylerini ısıtmak için gerekli olan enerji miktarları birbirinden farklıdır. Özgül ısısı düşük olan maddeyi de ısıtmak daha kolaydır. Özgül ısı, kara denizlerin birbirlerinden farklı sıcaklık göstermelerini açıklamaya yardımcı olan bir kavramdır.

 

 

 

 

Yaygın bazı yüzeylerin Özgül ısı kapasiteleri (Myers, 2006'a göre değiştirilerek düzenlenmiştir)

 

 

Özgül

Özgül

Yüzey

Isı

 

Isı (J/g=°C)

(cal/g=°C)

 

 

 

 

 

Çelik

0.5

0.12

Ahşap

1.76

0.42

Buz

2.1

0.5

Sıvı

4.18

1

su

 

 

Buhar

2

0.48

Hava

1.01

0.24

Buz

2.5

0.5

Kum

0.63

0.15

 

 

Sıcaklık ve Isı Taşınımı

 

 

Atmosferden, yeryüzüne gelen ısı enerjisi önce yeri ısıtır. Bu ısınma yüzeyin özelliklerine göre farklı farklıdır. Yüzeyin özelliğine göre farklı olan ısınma miktarlarının cisimler arasındaki ısı iletimi farklı şekillerde gerçekleşmektedir.

 

Isı iletimi, kondüksiyon, konveksiyon ve radyasyon ile olmaktadır. Bunların özellikleri kısaca şöyle açıklanabilir;

 

Kondüksiyon

 

Isı, sıcaktan soğuğa doğru taşınır. Yani sıcak olan iki cisim arasında sıcak olandan soğuk olana doğru bir ısı akışı vardır. Bu ısı akışı iki cisim arasındaki sıcaklık eşitlenene kadar sürer. Klasik olarak bu terimi açıklamak için cezve, sıcak kaşık ya da maşa örneği verilir. Sıcak cezvenin sapını tuttuğumuz zaman cezve elimizden sıcak olduğu için ısı akışı elimize doğru olur ve elimizin yandığını hissederiz. Temas halindeki tüm cisimler arasında ısı taşınımı kondüksiyon ile gerçekleşir. Cisim sahip oldukları iletkenlik farkı nedeniyle ısının iletilmesinde farklılıklar yaşanır. Gazların ve sıvıların ısı iletkenlikleri düşüktür. Örneğin, havanın iletkenliği 0.00006 iken gümüşün 1.01'dir.

 

 

 

 

Cisimlerin iletkenliği (Erinç, 1996'ya göre)

 

 

Cisim

İletkenlik

 

 

(cal/cm2/sn

 

 

 

 

Gümüş

1.01

 

Bakır

0.90

 

Demir

0.15

 

Kuru kum

0.0013

 

Nemli toprak

0.01

 

Hareketsiz su

0.0015

 

Hava

0.00006

 

 

 

 

 

Havanın ısınmasında kondüksiyonun büyük etkisi vardır. Güneşten gelen ışınım ile yerküre ısınır ve yerküre ile temasta bulunan havaya kondüksiyon ile ısı taşınımı olur. Hava iletkenliğinin düşük olması nedeniyle yerküreden havaya taşınan ısı, üst katlara büyük miktarlarda taşınamaz. Gün içinde ısınan yerküre üzerinden ısının taşınımı kondüksiyon ile taşınımı az olduğu için atmosferde yükseldikçe hızla sıcaklık düşmektedir. Böylece yerkürenin kondüksiyon ile ısı kaybı ihmal edilecek kadar azdır.

 

Konveksiyon

 

Konveksiyon, sıcaklığın kütle hareketiyle taşınmasıdır. Örneğin; sıcaklıkları farklı olan iki sıvının yoğunluklarının da farklı olması sebebiyle soğuk olanın sıcak olanın altına dalma göstermesi, sıvıların yer değiştirmesine ve konveksiyona neden olur. Bunu bir örnek ile açıklarsak, sıcak su akıntısı olarak bilinen Gulf-stream akıntısı, Amerika kıtasının batısından kuzeybatı Avrupa'ya doğru hareket eder. Kuzey Avrupa çevresindeki okyanus suyu soğuktur ve Gulf-stream sıcak su akıntısı soğuk suyun üzerinden akışını gerçekleştirerek etkili olduğu alanın sıcaklığında artışa neden olur. Benzer bir örneği hava akışları için de verebiliriz. Özellikle kış mevsiminde Türkiye'nin güneybatısından kuzeye doğru etkili olan lodos rüzgarıyla güneyden kuzeye doğru konveksiyon ile sıcak hava taşınır. Taşınan bu sıcak hava, etkili olduğu alanlarda sıcaklıkların mevsim normallerinin üzerine çıkmasına neden olur.

 

 

 

Radyasyon (Işınım)

 

Isı enerjisinin elektromanyetik dalgalar ile taşınımıdır. Isısı mutlak sıfırdan büyük olan her cismin sahip olduğu ısı ölçüsünde bir ışınım yayar. Cismin sıcaklığı ne kadar büyükse yaydığı ışınımın da dalga boyu o ölçüde küçük olur. Kış aylarında odamızda bulunan bir radyatörün yaydığı elektromanyetik dalgalar ve odada bulunan eşyalar kondüksiyon ve konveksiyon akışları ile odanın havasının ve bizim ısınmamızı sağlar.

 

Işımanın elektromanyetik dalga boyu ışıma yapan cismin sıcaklığına göre değişir. Çevremizde bulunan tüm cisimlerin bir ışınımı vardır. Yüksek sıcaklığa sahip olan cisimlerin yaydıkları ışınımın dalga boyu küçük, soğuk olanların ise yaydıkları ışınımın dalga boyu büyüktür. Güneş sahip olduğu yüksek sıcaklık ile ışınımı yüksektir.

Diyet kola suda nasıl yüzebiliyor?

  


Tabii evinizdeki teneke kutu kolaları suya atıp, yüzme bilip bilmediklerini test etmek gibi bir merakınız yoksa bilemezsiniz. Suya atılan bir teneke kutu diyet kola batmaz ama aynı hacim ve ebattaki normal kola batar. Bunun doğruluğunu ABD'deki kola üreticilerinin yetkilileri de onaylamışlardır. Peki diyet kola yüzmeyi nasıl öğrendi?

Her iki kolayı da suya koyduğunuzda (attığınızda değil) diyet kola yüzeye doğru çıkar ama, klasik kola da taş gibi dibe oturmaz. Yüzeye çıkayım mı, çıkmayayım mı dercesine salınır durur.

Üreticilerin bu durumu, diyet kolalarda kullanılan suni tatlandırıcıların yoğunluklarının şekere göre daha az olması ve bu nedenle de bir kutuda daha az miktarda kullanılmaları şeklinde izah ediyorlar. Gerçekten "aspartame" denilen tatlandırıcı, şekerden 2 yüz kez daha tatlıdır. Yani bir kolayı tatlandırmak için 10 çay kaşığı şeker koymanız gerekiyorsa, aynı tatlılığı bir çay kaşığının yirmide biri kadar suni tatlandırıcı katarak verebilirsiniz.

Aslında diyet kola ve kutunun yapıldığı alüminyumun yoğunlukları ayrı ayrı sudan fazladır ama kutunun içindeki hava ve gaz kabarcıkları, onun ortalama yoğunluğunu, suyun yoğunluğunun biraz altına indirir. Arşimet'e göre ortalama yoğunluğu sudan az olan her şey yüzebilir.

Bu arada biradan da bahsetmeden geçemeyeceğiz. Evinizdeki aynı hacimdeki teneke kutu biraları suya koyun, hepsinin farklı derinliklerde kaldıklarını göreceksiniz. Bunun nedeni suyun kaldırma gücünden ziyade tüketici yasalarıdır. Kutunun kenarında yazan hacim miktarı yasal olarak en az olanıdır. Doldurma sistemindeki hassasiyet pek iyi değilse, daha çok dolanlar daha ağır olabilirler.

Kutu biralar eğer üzerlerinde yasal minimum miktar kadar doldurulurlarsa, içlerindeki hava ve karbondioksit sayesinde yüzebilirler. Ancak üreticiler, yasadan çekilmeleri nedeni ile, biraları minimumdan değil de, biraz fazla doldurmayı tercih ettiklerinden kutuların çoğunluğu suda dibe gider.


Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak