14 Haziran 2025 Cumartesi

ESMA-İ HUSNA-12

 


15-el-BÂRÎ


a-Bârî isminin lügat anlamı:


Ber, bür veya Bürû‟ mastarlarından türeyen el-Bârî ismi; yaratmak, yontmak, tesviye etmek, beri etmek anlamlarına gelmektedir. Allah‟ın ismi olarak Kur‟an‟da üç kez zikredilir.


b-Bârî isminin ıstılah anlamı:


1-el-Bârî; her varlığı bir ana maddesi, örneği, modeli, plan ve projesi olmadan yaratandır.

2-el-Bârî; bütün mahlukatın türlerini yaratandır.

3-el-Bârî; ne yaratacağını veya ne yapacağını önceden bilendir.

4-el-Bârî; kalıp ve şekil veren, düzgünleştirendir.

5-el-Bârî; yaratılmışların özelliklerini (ayıp, kusur, eksik vb.) taşımaktan uzak ve beri olandır.

Allah; el-Hâlık ismiyle insanı yaratmayı takdir etmiş, onun plan ve projesini çizmiş, el-Bârî ismiyle de bütün mahlukatı farklı farklı, türlü türlü yaratmıştır. Yaratmasında bütün beşeri zaaflardan, eksik ve kusurlardan uzak olandır.


c-Bârî isminin Kur‟an içerisinde incelenmesi:


“O Allah; Hâlık‟tır, Bârî‟dir, Musavvir‟dir. En güzel isimler O‟na aittir. Göklerde ve yerde olanlar O‟nu tesbih etmektedir. O Aziz‟dir, Hakim‟dir.” (Haşr 24)

“Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen her bir musibet, biz onu yaratmadan önce bir kitapta (nebrae) yazılmıştır. Şüphesiz bu Allah‟a göre çok kolaydır.” (Hadid 22)

“...Öyleyse yaratıcınıza (Bârî) tevbe edin...” (Bakara 54)


d-Bârî isminin bize yüklediği görev ve sorumluluklar:


1-Allah, el-Bârî ismiyle gerçek Müslümanları kafirlerin hilelerinden ve tuzaklarından koruyacaktır:

“Ey iman edenler! Sakın siz de Musa‟ya eziyet edenler gibi olmayın. Nihayet Allah onu, dedikleri şeylerden temize çıkardı, beri kıldı. O, Allah‟ın yanında şerefli idi.” (Ahzab 69)

Rabbimiz kendisi bütün eksik ve noksan sıfatlardan münezzehtir. Gerçekten katında şerefli olan kullarını ise kafirlerin ve müşriklerin söylediği şeylerden uzak kılacak, onları temize çıkaracaktır. Nitekim Rabbimiz Hz. Musa‟yı onların söylediklerinden beri kıldı. Hz. Yusuf‟u yedi yıl sonra bile olsa iftiralardan temize çıkardı. Peygamberinin sevgili eşi Hz. Aişe‟nin temiz ve iftiralardan uzak oluşunu vahiyle bildirdi.

Bizler de peygamberlerin ve ashabın yollarını takip ettiğimiz sürece Allah katında şerefli bir konuma ulaşacağız. Allah, katında şerefli olan bir kulu, dünyadayken rezil-rüsvay etmez. Bütün komplolardan, tuzaklardan, iftiralardan, kara lekelerden onu korur. Sıkıntı verse de sonunda mutlaka yüzünü temize çıkarır, alnındaki kara lekeleri siler, yok eder.


2- Allah kafir ve müşriklerden beri olduğunu ilan etmiştir. Bizden de onlardan beri olduğumuzu ilan etmemizi istemiştir:

“Bu, hacc-ı ekber gününde Allah ve Rasulünden insanlara kesin bir bildiri ve ültimatomdur: Allah ve Rasulü müşriklerden beridir, uzaktır...” (Tevbe 3)

el-Bârî ismiyle öğrendiğimiz şeylerden biri de budur. Nasıl ki, Allah ve Rasulünün kafirlerle, müşriklerle bir bağı yoktur, bizim de olmayacaktır, olmamalıdır. Onlara itaatten ve onlarla dostluk kurmaktan beri olmalıyız. Onların taptıkları ilahlardan ve putlaştırdıkları değerlerden uzak olmalıyız. Rabbimiz bize onlarla uzlaşmayı değil, onların karşısında yer almayı emretmiştir:

“...De ki, O ancak bir tek ilahtır. Ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden tamamen uzağım.” (En‟am 19)

Öyleyse bizler de yeryüzündeki bütün sahte ilahlara, onlardan beri olduğumuzu ilan edeceğiz. Rabbimiz bize bunu emretmiş, ayrıca bizi “En güzel örnekler” ile desteklemiş, bize yol göstermiştir:

“İbrahim‟de ve onunla beraber olanlarda sizin için gerçekten güzel bir örnek vardır. Onlar kavimlerine demişlerdi ki: “Biz sizden ve Allah‟ı bırakıp taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz! Siz bir tek olan Allah‟a iman edinceye kadar, bizimle sizin aranızda sürekli bir düşmanlık ve öfke belirmiştir...” (Mümtehine 4)

Kafirlerle ve müşriklerle aramızda bir sevgi veya dostluk bağı olmamalıdır. Onlar ne zaman ki, tek bir Allah‟a iman ettiler, o zaman bizim dostlarımız ve sevdiklerimiz olurlar. Ama o güne dek aramızda kesin bir düşmanlık, öfke ve kin vardır. Bu şartlar altında onlarla dostluk ilişkisine girmemiz mümkün değildir.

“Allah inananlara Firavun‟un eşini örnek olarak gösterdi. Hani o: “Rabbim! Bana katında, cennette bir ev yap. Beni Firavun‟dan ve onun kötü amelinden koru ve beni zalimler topluluğundan kurtar.” demişti.” (Tahrim 11)

Hz. Asiye zayıf ve zavallı bir konumda iken işkence ve zulüm altındayken kocasının gücünü, kuvvetini ve acımasızlığını en iyi bilirken bu sözleri söyledi. Zulmün sarayında Allah‟a iman eden sadece kendisiydi. Buna rağmen gizlenmedi, saklanmadı. Kendisinin Firavun‟un amelinden beri ve uzak olduğunu herkese söyledi. Zalim ve kafir bir eşle arasındaki bağı iman bıçağıyla kesti, kopardı.


3-Kafirlerden beri olduğunu ilan etmeyen kimseler, kıyamet gününde onlardan uzak olmak isteyecekler ancak bu beraetin kendilerine hiçbir faydası olmayacak:

“Sakın zulmedenlere meyletmeyin, sonra size de ateş dokunur. Sizin Allah‟tan başka dostlarınız yoktur. Sonra yardım göremezsiniz.” (Hud 113)

Dünyadayken müşriklerin ve kafirlerin yanlarında yer alanlar, onlara dalkavukluk yapanlar var ya, onlar bu yaptıklarının ahirette hiçbir faydasını görmeyeceklerdir. Elde ettikleri tek şey, ateş olacaktır.

“İşte o zaman görecekler ki, kendilerine uyulup arkalarından gidenler, uyanlardan hızla uzaklaşırlar. İki taraf da azabı görmüştür. Nihayet aralarındaki bütün bağlar kopup parçalanmıştır.

Onlara uyanlar şöyle derler: “Ah, keşke dünyaya bir kez daha dönmemiz mümkün olsaydı da, onların bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsaydık! Böylece Allah onlara, işlerini pişmanlık ve üzüntü kaynağı olarak gösterir ve onlar artık ateşten çıkamazlar.” (Bakara 166-167)





Dr. Ramazan SÖNMEZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak