3 Mart 2013 Pazar

Ben Dünya'yım

Varlığım sizin için oldukça mühimdir, değerim ise, sizin varlığınızla ölçülebilir. Ben, Güneş’in çekimine bağlı hareket eden gezegenler içinde, sizin yaşamanız için en müsait şekilde yaratılan Dünya’yım.

Yaklaşık 5–6 milyar yıl önce, Güneş’in yaratılışından kalan malzemelerden teşekkül etmeye başladım. Bunlar zaman içinde toplanarak bir yığın hâline geldi; sonra büyüyerek yaklaşık bir kilometre çapındaki cisimleri oluşturdu. Güneş’in yörüngesinde bulunan gezegenlerle çarpışmalarımız devam etti. Yüzeyimi tahrip eden bu çarpışmalardan birinde, benden kopan parçayla ‘Ay’ meydana getirildi. Çarpışmanın neticesi açığa çıkan enerji, yüzeyimdeki sıcaklığın 6.000 oC civarına yükselmesine sebep oldu. Sizin anlayacağınız, kaynayan lavlar içinde erimiş, büyük ölçüde metalik malzemeden oluşan dev bir küre hâlindeydim. Aynı zamanda binlerce göktaşı ve kuyrukluyıldız tarafından bombardımana tutuluyordum. Yaratıcı’mız yaşadığım bütün bu süreçlerde, sizin keşfetmeniz için çeşitli mesajlar saklamıştır.

Yavaş yavaş soğumaya başladığımda, yüzeyim kabuk hâlinde sertleşmeye başladı. Bu devirde atmosfere bugünkü gibi dünyayı koruyucu rol verilmediği ve tam bir manyetik kalkan henüz teşekkül etmediği için, göktaşları tarafından sürdürülen amansız bombardımanlar neticesi kabuğum neredeyse oluşur oluşmaz yok oldu. Bu dönüşüm milyonlarca yıl boyunca devam ettirildi. Nihayet göktaşı akını azaldığında, az da olsa olgunlaşmaya başlamıştım. Bu sırada soğumaya devam ediyordum.

4,4 milyar yıl önce… Üzerimde bugünkü yedi kıtaya hiç benzemeyen ilk kara parçaları yaratılmaya başlandı. Bunlar yalnızca manto tabakam üstünde yüzen küçük kara parçaları idi. Derinliklerim sıcak olduğu için, yüzeyde oluşan kabuk kısmım alttan gelen büyük basınç sebebiyle kırılmalara mâruz kaldı. Yaklaşık on bir büyük parçaya ayrılan bu kabuk, zamanla çeşitli deformasyonlar, levha hareketleri, çukurlaşma ve dağ oluşumları gibi hâdiseler geçirdi. Okyanus havzaları ve kıta yükseltileri bu şekilde ortaya çıkmaya başladı. Yüzeyimde, bugün üzerinde bulunduğunuz kıtaların çekirdeğini oluşturacak magma menşeli yeni tip kayaların (granitler) ve okyanus tabanlarının (bazaltlar) meydana getirilmesi bu devre rastlar. Bugün bilim adamlarınız zamanın tahribatına karşı ayakta kalmış, en iyi şekilde korunmuş çok eski (milyar yıl yaşındaki) granitleri araştırarak ilk kıtaların nasıl meydana getirildiğini bulmaya çalışıyorlar.

Granitler üzerimdeki en yaşlı kayalardan biridir. Bu kayalar kroton (kıtaların çekirdekleri) olarak bilinen en eski kabuğun ana parçasını meydana getirir. Kroton, manto tabakam üzerinde yüzebilecek kadar hafif ve çevresinde kıtaların oluşmasına imkân sağlayacak şekilde yaratılmış bir sistemdir. Bu krotonlar Güney Amerika, Avustralya, Kuzey Amerika, İskandinavya ile Afrika’nın bilhassa merkezî kısımlarında bulunmaktadır.

Yüzeyim -sizin tabirinizle yer kabuğu- tektonik levhalar denen birbirine geçmiş parçalardan ibarettir. Manto katmanım kayalardan meydana getirilmiş olsa da, derinlerden gelen ısı ve basınç sayesinde üzerinde bulunan levhaların yılda birkaç cm hareket etmesine izin verecek kadar esnek bir yapıda yaratılmıştır.
Bugün sahip olduğum kıtaların konumları; kıta ve okyanus levhalarının (kabuklarının) mantoya bağlı dinamik yapısından kaynaklanan yer değiştirme hareketiyle meydana getirilmiştir. Sizler bunu, birbiriyle aynı fosilleri farklı okyanuslarda ve aralarında uzak mesafeler bulunan iki ayrı kıtada herhangi bir tatlı su organizması veya kara canlısı bularak anlayabildiniz.

Üzerimdeki levhaların hareketinin asıl sebebi, iç kısımlarımın yüzeye nispeten çok daha sıcak olmasıdır. Merkezimde bulunan çekirdeğin sıcaklığı 5.500 oC kadardır. Bu sıcaklığın büyük kısmı ilk zamanlarımda karşı karşıya kaldığım çarpışmalar ve bombardımanlar neticesi ortaya çıkmıştır. Kalanı ise, çekirdek ve bilhassa manto kısmıma yerleştirilmiş radyoaktif elementlerin bozunması ile alâkalıdır. Çekirdeğimden yayılan ısı dalgaları bir sonraki katmanım mantoya aktarılır. Isı, manto tabakamın bir kısmını eritir ve magma, erimiş kayalarımı yüzeye doğru yükseltir. Levha kırıkları arasına dolan erimiş kayalar, yeni kayaların ortaya çıkmasını sağlar ve levhaları birbirinden ayırır.

Yine bu devirlerde yeni kayaların teşekkülü ile birlikte levhalarım ve onların üzerinde bulunan kıtalar birbirlerinden ayrıldı. Bugün yeni kayaların meydana gelişi genellikle su altında gerçekleşmeye devam etmekte ve buna bağlı olarak okyanuslarım altında birbirine bağlantılı büyük volkanik sıradağların yaratılışı sürmektedir. Deniz altındaki bu sıradağlar aşağı Antarktika ve Kuzey Kutbu arasında yaklaşık 20.000 km boyunca uzanır. Birkaç bölgede de su yüzeyine çıkar.

İzlanda olarak isimlendirdiğiniz bölge, Kuzey Amerika ve Avrasya plâkları arasında gerçekleşmiş büyük ölçekli bir volkanik püskürme neticesi meydana getirilmiştir. Burası, kıtaların birbirlerinden ayrıldığının açıkça görüldüğü birkaç yerden biridir. Bir yanında Kuzey Amerika, diğer yanında Avrupa levhası bulunan İzlanda yarığı yaklaşık 5 km genişliğindedir. Bu yarık, ortasında git gide büyüyen yeni kaya oluşumları ile genişlemekte ve Kuzey Amerika ile Avrupa’nın birbirinden uzaklaşmasına sebep olmaktadır. Bilim adamlarınız kıtaların birbirinden yılda ortalama 2,5 cm civarında uzaklaştığını hesapladılar. Dolayısıyla yüz yıl içinde Amerika ve Avrupa birbirinden yaklaşık 2,5 metre daha uzaklaşmış olacaktır.

3,4 milyar yıl önce… Levha tektoniğine bağlı sebeplerle iteklenen ön kıtalar bir araya getirilerek, daha önce görülmemiş büyüklükte bir kara parçası yaratıldı. Bugün bu kıtadan geriye kalan, yalnızca Güney Afrika’dır.

2,7 milyar yıl önce… İlk süper kıtam hâlen hükümranlığını devam ettirmektedir. Fakat merkezimden gelen ısıdan güç alan levha tektoniği onu ayırmak üzere… Merkezimden gelen ısı sebebiyle, ana kara parçalanarak Sina Yarımadası’ndan Mozambik’e kadar devasa derin bir vadi oluşturuldu. Klimanjero gibi volkanik dağlar, geçmişte manto tabakasının yükseldiği yerlerden geriye kalan izlerdir.

1,1 milyar yıl önce… Neredeyse yerkürenin yüzeyinde tek kara parçasından ibaret olan, adına Rodinya denen bir süper kıta yaratıldı. 750 milyon yıl önce merkezimdeki ısı, bu süper kıtayı parçalamaya başladı. Neticede Rodinya yok edilerek, bugün bilinen bütün kıtaların üzerinde yer aldığı, adına Pangea dediğiniz yeni bir süper kıta yaratıldı.
Yaklaşık 200 milyon yıl sonra -yani 565 milyon yıldan önceki zamanda- mavi-yeşil alglerle; bakteriler ve mantarlarla; süngerler, solucanlar, yumuşakçalar, halkalı solucanlar ve eklembacaklılarla tanıştım.

Bu canlıların yaşadığı yaklaşık 565–495 milyon yıl arasında, iklim ılımandı. Bu devirde kara parçalarının çoğu sığ denizlerle kaplandı ve mühim volkanik hâdiseler cereyan etti. Size bu devirde binlerce canlı çeşidinin âniden ortaya çıkmış olması şaşırtıcı gelebilir. Hattâ ‘kompleks yapılı’ olarak adlandırdığınız omurgalılar da ilk defa bu zamanda yaratıldılar.

495–435 milyon yılları arasında, kırmızı ve yeşil su yosunları ile tanıştım. Balıklar gibi birçok deniz canlısı da ilk olarak bu zamanda yaratıldı.

Bu dönemde dev bir kara parçası olarak bulunan Pangea hem benim çok farklı görünmeme sebep olmakta, hem de iklim üzerinde mühim tesirler yapmaktaydı. Bunun sebebi, karanın büyük bir bölümünün denizden çok uzakta kalıyor olmasıydı. İç bölgelerdeki iklim, mevsimden mevsime köklü değişiklikler gösteriyordu. Meselâ, yılın belli zamanları çok sıcak, belli zamanları da son derece soğuk oluyordu. O zamanlar, okyanusların bugünkü gibi iklime tesiri çok yoktu. Bu yüzden iklim, bugünkünden çok daha farklıydı. Yaşanan iklim değişmesinin birçok türün neslinin tükenmesinde rolü oldu. Bu hâdise, üzerimde o devre kadar yaratılmış canlıların % 90’ının yok olmasına sebep oldu.

Aradan geçen milyonlarca yıl içinde yaratılış farklı boyutlarıyla devam etti ve 340–275 milyon yılları arasında çok büyük ebatta ve çeşitlilikte bitkiler yaratıldı. Bu bitkiler kısa zamanda, dev ağaçlar şeklinde her yeri kapladı. Gayeli yaratılışın misâlini göresiniz diye, ileride sizlerin hayatını kolaylaştıracak olan kömür rezervlerinin büyük bir kısmı, bu ağaçların fosilleşmesi neticesinde oluşturuldu. İleride gelecek olan sizlerin hayat şartlarını kolaylaştıracak hazırlıklar, milyonlarca yıl öncesinden yapılıyordu.

Diğer taraftan bu devre, karaların yaklaşık Ekvator düzleminde bir araya toplanmaya başladığı ve bu uçsuz bucaksız kara parçasının büyük bir bölümünün günümüz Amazon ormanlarına benzetilebilecek yağmur ormanlarıyla kaplı olduğu bir dönemdi. Bu uçsuz bucaksız yeşil alanlar, bugün artık var olmayan eğrelti otu ve benzeri bitkilerle ilk tohumlu bitkilerin dâhil olduğu, pek çok farklı grubun oluşturduğu bataklık ormanlarıydı.

Bu yoğun bitki örtüsünün sakinleri olan böcek, kırkayak ve akrep gibi hayvanlar günümüzdekilere göre dev boyutlardaydı. Bu bitki örtüsü, devrin sonlarında birden yok edildi. Dönemin sonuna doğru, dev kıta Pangea şekillendikçe ve buzullar büyüdükçe, çekilen deniz suları ve kuraklaşan iklimle birlikte bitkilerin ve ormanların yapısı da değişti ve yeni birçok hayvan yaratıldı.

250 milyon yıl önce... Süper kıta Pangea kırılıyor. Bu büyük kara parçalanarak Kuzey Yarım Küre'deki Lavrasya ile Güney'deki Gondwana'nın meydana gelmesine vesile oldu.
Milyonlarca yıllık bir süreç boyunca Güney Amerika, Afrika’dan uzaklaşmaya, Kuzey Amerika, Avrupa’dan ayrılmaya, kıtalar bugün bildiğiniz ve tanıdığınız hâllerini almaya başladı. Avustralya, Antarktika’dan ayrılarak kuzeye, daha ılıman iklimlere doğru ilerledi. Üzerimdeki uçsuz bucaksız sıradağlar, Alpler, Himalayalar ve Amerika’daki Büyük Kanyon gibi vadiler meydana getirilmek üzere kıtaların hareketleri devam etti.
Bu devir içinde sürüngenler ve dinozorlar, 200 milyon yıl boyunca, yeryüzünün baskın omurgalı grubu olarak hem yaygınlıklarını hem de çeşitliliklerini devam ettirdi.

225–190 milyon yılları arasında memeliler, 190–135 milyon yılları arasında kuşlar ile yosunlar -daha sonraki devirlerde de tohumlu bitkiler- yaratılarak benim sizler için hazır hâle getirilmem neredeyse tamamlanmaktaydı.

100 milyon yıl önce… Bugünkü kıta haritası belirginleşmeye başladı.

Bazen üzerimdeki kara parçaları, levhaların kesişme bölgelerinde çarpıştırılarak dağların meydana gelmesine vesile olacak hareketler yaratıldı. Bu levha hareketi olmasaydı, gezegende dağlar hiç yaratılmamış olacaktı. Ama diğer taraftan bu devrenin ortalarında dinozorlarla pek çok farklı sürüngen grubu, sizlerin şimdilik bilemediğiniz bazı sebeplerle ortadan kaldırıldı.

Sonraki 100 milyon yıl boyunca kıtaların birbiriyle çarpışması devam ettirilerek Himalayalar gibi mühim sıradağların yaratılışı gerçekleşti. Bu kıta levhaları her yıl 5–10 santimetre hareket ettirilerek çarpışmalar günümüzde de devam etmektedir.

20 milyon yıl önce… Bugünkü haritam neredeyse tamamlandı. Pasifik ve Atlantik okyanusları arasında serbestçe hareket eden su, Kuzey ve Güney Amerika’yı birbirinden ayırmaya devam etmekteydi. Milyonlarca yıl sonra Pasifik levhası, Karayib levhasının altına doğru kaymaya başladı. Ortaya çıkan basınç, su altı volkanlarının püskürmesine sebep oldu. Volkanlardan bazıları büyük bir güçle patlatılıp Kuzey ve Güney Amerika arasında bir ada dizisinin yaratılışı gerçekleşti.

3 milyon yıl önce de ince ve uzun bir kara parçası olan Panama vasıtasıyla Kuzey ve Güney Amerika birleştirildi. Böylece Pasifik ve Atlantik olarak isimlendirdiğiniz iki okyanus birbirinden ayrılmış oldu. Okyanus akıntıları, aralarına giren engel yüzünden kendisine yeni bir rota çizerek iklimde mühim değişikliklerin ortaya çıkmasına vesile oldu.

Anadolu Yarımadası’nın durumu
360 milyon yıl önce yerkabuğu hareketleri (Tektonizma) fazla değildi. Anadolu’nun su yüzüne çıkan masif (sertleşmiş) alanları dış kuvvetlerce aşındırmalara mâruz kaldı.
160 milyon yıl önce Alp-Himalaya kıvrım kuşağı, Anadolu arazisinin yükselmesine sebep oldu ve Anadolu Yarımadası genel görünümünü aldı. Bunun neticesinde Toroslar ile Kuzey Anadolu dağ kuşakları meydana getirildi. Diğer taraftan bugün yakıt olarak kullandığınız linyit gibi kömür yataklarının oluşturulması da bu devre rastlamaktadır.

Bugün Ege Denizi’nin bulunduğu bölgedeki Egeit karası çökerek Ege Denizi, bunu takiben İstanbul ve Çanakkale Boğazları meydana getirildi. Bugün bu çökme Marmara, Karadeniz ve Akdeniz Havzalarında hâlâ devam etmektedir.

Bugün yedi kıtaya sahibim. Afrika-Avrasya; Afrika, Avrupa ve Asya’yı barındıran dev bir süper kıtadır. Rusya’daki Sibirya plâtosundan başlar ve Afrika’ya kadar uzanır. Yine de Afrika-Avrasya benim tek süper kıtam değildir. Panama sayesinde bir araya gelen Kuzey ve Güney Amerika uçsuz bucaksız bir kara parçası olarak kabul edilebilir. Eğer Rusya ile Alaska’yı ayıran Bering Boğazı donarsa, Güney Amerika’nın ucundan yola çıkan bir kişi, yürüyerek yaklaşık 40.230 km’lik uzun bir yolculukla Güney Afrika’nın sonuna varabilir.

Sizler pek farkında olamasanız bile, bugün de kıtalar hareket ettirilmeye devam ediyor. Milyonlarca yıl önce başlayan hayatım, geleceğe -yani ölümüme- doğru (siz ona Kıyamet diyorsunuz) devam etmektedir.

Kıtalarda meydana gelen hareketlerin sizi doğrudan alâkadar eden bir tesiri daha vardır. Bu tesir, sizin âfet olarak gördüğünüz hâdiseler şeklinde ortaya çıkar. Meselâ milyonlarca yıldan beri devam eden ve deprem dediğiniz tabiî hâdise, levha kesişmelerinde, kıta çarpışmalarında veya okyanus levhasının kıtanın altına dalması durumunda oluşan hareketler neticesi ortaya çıkan bir yaratılış hâdisesidir. 2004’teki Endonezya tsunamisi de bu korkunç ve yıkıcı levha hareketinin bir neticesidir.

Çok uzun olan yaratılış sürecim; yaratılmışların en azizi ve şereflisi olan sizlere uygun hâle getirilene kadar, ne çok dönüşüm ve değişimlerden geçtiğimi anlatıyor. Ümit ederim, her ânı ve her noktası ilim, hikmet, kudret ve irade tecellisi olan hayat hikâyemi, öncesiyle ve muhtemel sonuyla bundan sonra daha fazla merak eder, Yaratıcı’mızın önünde saygıyla eğilirsiniz.


İbrahim UĞURLU / sizinti.com.tr

GÜNEŞ

Güneş, Samanyolu merkezinin çevresinde yaklaşık 26.000 ışıkyılı uzaklıkta döner. Galaktik merkez çevresinde bir dönüşünü yaklaşık 225–250 milyon yılda bir tamamlar. Yaklaşık yörünge hızı saniyede 220 kilometredir.
Bir insan ömrü ile değil; İnsanlık tarihi ile bile mukayese edilebilecek bir zaman değil.
Zaman kavramını kendimize göre yaparsak kainatı teğet geçeriz.

30 Ocak 2013 Çarşamba

Acemi Şair

Ne zor şeymiş şiir yazmak,
Harfleri toplayıp bir mana katmak
Bir kelimeyi bin manada kullanmak
Bir mısrayla dünyaları anlatmak.

Amacım şair olmak değildir,
Hislerimi şiirlere dökmektir.
Şair olmak kim , ben kim
Benimkisi halt yemektir.

İsmail Körpe

KAHIR

Sevemedim bu dünyayı , el gördüm hep kendime

Sevenleri gördükçe zor geldi hep nefsime

Üç kuruşluk menfaat , kulu kula etmiş ram,

Artık bu dünyada ne insanlık kalmış , ne intizam.


İsmail Körpe

Yolculuk Nereye

Meçhuledir rotaları , kalkan bu gemilerin

Nereye giderler ; bilinmez.

Bineriz kah severek , kah gönülsüz.

Zamanı gelince istisnasız.

Yolculuk hep gidişemidir?. Hayır.

Keza gelenler daha fazla

Niye geldiler, onlar da bilmiyor.

Geldiler ama , onlar da binecek, zamanı gelince.

Bilmiyor kimse , neden geldik?

Ve tekrar nereye gidiyoruz?

Gidip te hiç gelen de yok

Acep memnun mu hallerinden.

Sanki tüm yaşam bu geliş gidişlerden ibaret

Sanki hayat sadece bu limandan teşekkül

Yaşanıyor şuursuz ve bihaber

Sanki hiç bitmeyecek.


İsmail Körpe

BOŞ ÜMİTLER

Bir hülya peşinde dolandım durdum
Buldum dedim kendim avuttum
Hep yorgun bir hasretle uyudum
Sonu çıkmaza giden bir yol tuttum.

Kah mecnun oldum dağda gezindim
Kah fakir oldum yerde süründüm
Boş ümitlerden yardım bekledim
Gözyaşlarımla kalbimi söndürdüm.

Bütün dünyayı gezdim dolaştım
Karanlığın sustuğu yerde durdum
Perişan hayallerimle buluştum
Bir yanlışı sürdürmenin ortasındaydım.

İsmail Körpe

YÜZLEŞME

Adı konmamış haşyetlerim
Korkak sözcüklerle gelir beynime.
Günahlar sarsarken bedenimi
Teselli ararım bahanelerde.

İçimdeydi özlemlerin en korkuncu
İsmini koyamadığım düşlerimdeydi,
Tarifsiz acılarla tutuştuğum o gün
Vazgeçtim dünyanın yalan mehabetinden.

İsmail Körpe

İTİRAF

Eyvahlarla telafisi olmaz günahlarım
Düşerken tuttuğum son dalımı da kırdı.
Sonu gelmez bu kahreden pişmanlıklarım
Son kalan meftun dostlarımı da kırdı.

İsmail Körpe

YENİ BEN

Bir başka bakıyorum artık ölüm denen uykuya
Ne hoşmuş muğlak gözlerle bakmak şu habis dünyaya
Tabiat bir başka mana ifade ediyor artık bana
Ciğerlerim bile sevecen ılık esen rüzgara.

Gönlüm tılsımlı bir uykudan uyanmış gibi sersem
Ruhumdaki susuzluk membaını bulmuş gibi kanık
İçimi yakan hasret Canan’ını bulmuş gibi sürur
Anılarımda yonttuğum putlar kırık ve yıkık artık.

Düşüncelerim artık başıboş değil
Aynaların ardındaki sır, artık sır değil
Kurumuş güz yaprakları gibi savrulan beden artık bu değil
Bahçesi nicedir tekmil çöl olan nefis artık bu değil.

İsmail Körpe

Mazisini arayan köy

Gülümsüyor göğünde geçmişin özlemleri
Mazi sanki şimdi bir masal günleri
Havada asılı duran mazinin sesleri
Anılardan yontulmuş gibi mahzun evleri.

Senden uzakta seni yaşadım dün
Anılar sisleniyor biriktikçe bütün
Hüzne ve hülyaya gömülmüş üstün
Zamanı kucaklayan çehreni sarmış hüzün.

Yorgunluk var nice acıyla karışık kelamında
Yaşanmış nice yılların amansız anılarında
Geçmişin yorgun saltanatı kalmış duvarlarında
Baykuş tüneği olmuş virane bacalarında.

Mazide seslerle doluydu Arnavut kaldırımların
Serin rüzgarlarla sallanırdı meyve yüklü ağaçların
Baharlar açardı mutlu gülüşlerinde çocukların
Dualarla bezenirdi her dem mezarların.

Görme bizi göller gibi durgun gözlerle
Hiç şikayeti yok sılaya gidenlerin mihnetlerle
Anılarla doludur taşın toprağın bitmeyen özlemlerle
Yad edecek her can sonunda seni acı hasretlerle.

İsmail Körpe

yazıköyüm

Görenler kendini beğenmiş sansın,
Sen böyle vakarlı havalı güzelsin.
Varsın aşıkların bağrından kaçsın,
Sen böyle bikes mahzun da güzelsin.

Varsın gökçe bağların dağ olsun,
Sen metruk tarlalarınla güzelsin.
Varsın evlerin insan hasreti dolsun,
Sen kadim tarihinle güzelsin.

Aşk hevesle başlar,gurbette artar,
Muhabbetini yabana taşıyanlarla güzelsin.
Her bayram can’ların sana koşar,
Sen keşkeğinle zarafetinle güzelsin.

İsmail Körpe

Dostum bayramın mübarek olsun

Erdik yine kutlu güne
Dostlar aranacak özlemle
Sevgiler depreşecek hasretle
Dostum bayramın mübarek olsun

Sesleri hiç duyulmayan dostlar
Hasret ve özlem içinde aranırlar
Şimdi dualarla dolacak mezarlıklar
Dostum bayramın mübarek olsun

Gençliğimizin geçmiş yılları
Yad ederiz özlemle anıları
Ararız mazideki dostları
Dostum bayramın mübarek olsun

Küslük dargınlık kalmasın bugün
Duygulara vurun kilit,sözlerin olsun hüküm
Bütün aşina çehrelere haykırın bugün
Dostum bayramın mübarek olsun

Giden bir daha gelmiyor geri
Bayramlar helallik için tam yeri
Bırakma öbür tarafa yırt perdeleri
Dostum bayramın mübarek olsun.

İsmail Körpe

TİCARET

Dünya bir pazar yeri gibidir
Burada nefisle alış veriş edilir
Kârı ebedi saadet olan Cennettir
Ziyanı,sonsuz felaket olan Cehennemdir.

İsmail Körpe

1 Ocak 2013 Salı

KIYAMET

Bu senenin belki de en garip olayı bilmem kaç yüzyıl önceden kalmış, belki de sadece bir kısmı bulunarak bundan hikayeler çıkarılan Maya yazılarıdır. Çağımızın insanları hem böyle bir şeye inanıyorlar, hem de dünyalıklarını kazanmayı bir an bile bırakmıyorlar. Be insan madem kıymet geldi bıraksana para kazanmayı, kıyameti karşıla.
Ölüm herkesin kendi kıyametidir. Sen öldükten sonra dünya dönmüş veya durmuş sana ne.
Ötesini kalan sağlar düşünsün.

ÖMÜR DENEN UYKU

İçimden bir ses diyor ki sabret
Sonu gelecek bu kasvetli elemlerin
Açılacak tüm kapılar sonunda ansızın
Ve hükmü kalkacak yarınsız insanların

Kim bilir kaç kez devran oldu bu dünya
Kapandı zamanla, nice onmaz denilen yara
Bütünleşiyor bütün zamanlar, tek bir anda
Başladı yeni bir dönem ahirzamanla

Aynaların ardındaki sır orataya çıktığı an
Serin rüzgarlar olacak kanlı boran
Hayat ağır, ölüm koluuyor hep doğru zaman
Sonra dizilir peş peşe acı gerçekler neden

Uyandığımız gün bu adalet dolu rüyadan
Saldıracak gerçekler sağdan soldan durmadan
Bir başka uyanılacak ömür denen uykudan
Uyan uykudan ey kardeş, sonumuz bir mezar taşı olmadan.

İsmail Körpe

GERÇEK DOST

Bir dostu olmalı insanın
Gözünün dilini bilmeli
Sormadan dinlemeli
Anmadan söylemeli

Bir dostu olmalı insanın
Zamansız kapısını çalabilmeli
Nereden çıktı bu vakitte dememeli
Güleç yüzle buyur etmeli

Bir dostu olmalı insanın
En mahrem sırlarını açabilmeli
En onmaz yaralarını gösterebilmeli
Kanayan ruhuna merhem olmalı

Bir dostu olmalı insanın
Gülüşü karanlıkta bir ışık olmalı
Gölgesi her daim üstünde olmalı
Her zaman yanında olduğunu bilmeli

İsmail Körpe

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak