İnsanın gönüllü mahkumiyetinin ve esaretinin diğer adıdır önyargılar. Eksikleri ve hataları görememe veya görmezden gelmedir. Hepimizin düştüğü gaflet çukurlarıdır önyargılar. Farklı düşünceleri kayıtsız şartsız inkar etmek ve boğulası düşman olarak görmektir.
Önyargıların doğurduğu fikrisabitlik , kişinin kendi hayat görüşü veya bağlı bulunduğu düşünce akımının haricindeki her fikir ve teklifi reddi ve inkarına sebebiyet verir. Karşıt görüşün doğruluğu araştırılmaya dahi ihtiyaç hissedilmeyecek saçmalıklar olarak görülür.
Önyargılarıyla hareket eden insanlar, farkında dahi olmadan etraflarını gaflet perdeleri ile çevirmektedirler. Bu perdeler kişinin olaylara ve fikirlere objektif olarak bakmasını engelleyerek doğruyla yanlışı birbirinden ayırabilmesini olanaksız kılar.
“Sabit bir fikri değiştirmek, atomu parçalamaktan daha zordur” diyen Albert Einstein bu gaflet perdelerinin aklı dumura uğrattığını çok güzel açıklamıştır.
Kur’an-ı kerim’de olaylara önyargılarıyla yaklaşıp, değişimi ve yeniliği inkar edenler uyarılmışlardır:
“Onlara (müşriklere) : Allah’ın indirdiğine uyun, denildiği zaman onlar, “hayır ! biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız” dediler. Ya ataları bir şey anlamamış, doğruyu da bulamamış idiyseler?”. (Bakara 2/170)
Önyargı ve fikrisabitlik Hak olanı dahi inkar ettirebiliyor insana, yanlışı dahi doğru gösterebiliyor.
Çağımız insanı teknolojik olarak ne kadar ileri olursa olsun, hala bu gaflet perdelerinin esiri durumundadır. Günlük hayatımızda onlarca örneğini bulabileceğimiz “benim fikrim doğrudur” saplantısında olanlar, olaylara objektif bakamadıklarından sosyal ilişkilerin kilitlenmesine sebebiyet verdikleri gibi, toplumlararası anlaşmazlıkların temelini de oluşturmaktadırlar.
İnsanoğlu önyargılarının temelini ailede atar. Karakterinin şekillenmeye başladığı yaşlarda anne babanın veya diğer aile bireylerinin iyi bildikleri onun için de iyidir, kötü bildikleri de ona göre kötülerdir.
Bu çocuklukta edinilen kavramlar genelde insanın geri kalan hayatına da yön verecek derecede güçlüdür. O yaşlarda iyi ve kötüyü ayırt edebilecek muhasebe yeteneği gelişmediğinden gördüklerini ve duyduklarını, hiçbir elemeden geçirmeden alır çocuk. İleriki yaşlarda bu fikirlerden vazgeçmek de oldukça zordur.
Ülkemize düşman ve hasım olan bir ülkenin insanları da bize göre kötü insanlardır. İçlerinden iyi olanları tanıyana ve önyargımızı kırana kadar istisnasız hepsine kötü gözle bakarız. Onların da bizler gibi iyisi ve kötüsü olabilecek insanlar topluluğu olduğu fikrini kabul edemeyiz. Ancak aralarından bazılarını tanıyıp, onların da iyisi ve kötüsü olabileceğine objektif bir gözle bakabildiğimiz zaman idrak ederiz ne kadar yanılgı içinde olduğumuzu.
Benzer örneklere hepimiz okul yıllarında şahit olmuşuzdur, öğrenciler arasında “hoca bana taktı” diye bir deyim vardır. Bu durum öğretmenin bazı öğrencilerine karşı önyargılı tavır almasından başka bir şey değildir. Öğretmen kötü bildiği bir öğrencisinden iyi bir davranış hasıl olduğu zaman, bu öğrencisinden böyle bir davranış gelmeyeceğine kendisini şartlandırmış olduğundan, böyle bir davranışı başka, iyi olarak bildiği bir öğrenciye atfetme çabası göstermesi olaya önyargıyla yaklaşmasının bir neticesidir. İyi bellediği bir öğrenciden de kötü bir fiil çıkmayacağını zannettiği gibi.
Olaylara objektif bakıp, doğrularla yanlışları birbirinden ayırt edebildiğimiz vakit bireyler arası, buna bağlı olarak da toplumlararası barışı tesis etmemiz olanaklaşacak ve daha huzurlu bir dünyada yaşama olanaklarını temin etmiş olacağız.
İsmail Körpe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
-
Fırtınanın Savurduğu Bir Halkın Mücadelesi AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ'NİN KURULUŞU (1783) AMERİKA'DA KOLONİLERİN KURULMASI Amerik...
-
PROTESTANLIĞIN DOĞUŞU Reform; kelime anlamıyla; «bir şeyin aslını bozmadan onda yapılan değişiklikler» şeklinde tarif edilirse de ıstılahi...
-
Şu altı şey zararlıdır: 1- Amirlerin sefih olması. 2- Kan dökülmesi. 3- Hükmün satılması. 4- Akrabadan uzak...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder