12 Şubat 2022 Cumartesi

Antik Yunan ve Demokrasinin Doğuşu

 



Miken Medeniyetinin çöküşünü izleyen belirsizlik yıllarının ardından Yunanistan'da güçlü şehir devletleri ortaya çıkmaya başladı. Antik Yunan'ın kültürel ve bilimsel başarıları zamanla büyük bir yaygınlık kazanacak ve Roma İmparatorluğu'nu etkileyecekti. Bu kültürün Batı medeniyeti üzerinde de büyük bir etkisi olduğu ifade edilebilir.

M.Ö. 730'larda Yunanistan'da başlayan kasaba hayatı hızla gelişti. Denizaşırı ticaret ve tarımsal üretim yaygınlaştı. Bu noktada kısmen Asur İmparatorluğu'nun büyüyen gücü ve lükse olan doymak bilmez arzusu rol oynuyordu. Bu kasabalar zamanla güçlü şehir devletleri haline  geldi.  Atina,  Sparta,  Korint,  Thebai Yunanistan'ın antik döneminde (M.Ö. 650-480) en güçlü şehir devletleriydi. Zaman zaman birbirleriyle savaşsalar da bu şehir devletleri her dört yılda bir Yunanistan'ın prestijli spor etkinliği olan Olimpiyat Oyunları'nda bir araya gelirlerdi. Artış gösteren ticaret, esnek bir yazı sisteminin geliştirilmesine imkan vermişti (Fenike alfabesinin geliştirilerek benimsenmesiyle ortaya çıkmıştır). Okuma yazma seviyesi de epeyce yüksekti. Yunanistan 'ın antik döneminde Homeros destanları doğdu, ilyada ve Odysseia. Aynı şekilde Pisagor matematik teoremlerinin geliştirilmesi gibi Mısır, Bizans , Sicilya'daki  Syracuse'da Yunan ticaret merkezi ve kolonilerinin kurulması da bu döneme denk gelmekteydi.

Klasik Yunanistan (y. M.Ö. 480-336) Yunan  tarihinin  en  parlak çağı olarak anımsanmaktadır. Yüzlerce şehir ya da şehir devleti, en güçlüleri olan Atina tarafından yönetiliyordu. Bu dönemde Yunanlılar kendi topraklarını işgal etmek isteyen  Perslere  karşı direndiler.  Bu savaşlardan en ünlüleri M.Ö. 490'da  yapılan  Maraton  Savaşı'dır. Bu zaferi kutlama amacıyla Atina'da Parthenon inşa edilmiştir. M.Ö. 5. yüzyılda , Atinalılar güçlü bir biçimde Sparta istilasına karşı direniş göstermişlerdir. Atinalılar, yerel toprak sahiplerinin zalim yönetiminden kaçınmak için dünyanın ilk demokrasisini kurdular (Demokrasi Yunanca "halk yönetimi" anlamına gelen Demokratia kelimesinden türemiştir).  Demokraside tüm vatandaşlar eşit haklara sahipti (Sokak kadınları, köleler, çocuklar ve yabancılar hariç). Şunu hatırlatmakta yarar var;  söz konusu haklara sahip olmayan halkın oranı yüzde 85 ile 90'a tekabül etmektedir.

M.Ö. 431-404 yılları arasında yaşanan Atina-Sparta Peleponezya Savaşı, Sparta'nın bölgede hakim güç olmasıyla sonuçlandı. Atinalılar bir daha asla eski güçlerine kavuşamadılar. M.Ö. 411 yılında Atina demokrasisi yıkıldı.


11 Şubat 2022 Cuma

TÜRK MİTOLOJİSİNDE BABASIZ TÜREME

 



Türk ve Moğol Mitolojilerinde babasız türemeyle ilgili anlatılar, Hristiyanlıkta bakire Meryem’den doğan İsa'nın Tanrı'nın oğlu kabul edilmesiyle ilgili inanışlarla bağlantılıdır. Aslında babasız türemeyle vurgulanan olağanüstü kahramanın olağanüstü doğumudur. Böylelikle bu kahramanın ruhu tanrısal bir kaynağa dayandırılmaktadır. Onun yaptıkları da insanüstü bir güçle izah edilmiş olur.

Tölös, Mundus ve Koçkar-Mundus Boylarının türeyişinin anlatıldığı Altay efsanesinin özeti şöyledir: Büyük bir savaştan kaçan bir kız canını kurtarmak için bir yurda sığınır. Burada birisiyle evlenir fakat gebe olduğu anlaşılır. Kiminle evli olduğu, çocuklarının babasının kim olduğu sorulunca da şunları söyler:  "Savaştan sonra annem ve babamdan ayrı düşmüş ve bozkırlarda yürümeye başlamıştım. Her tarafı dolaşıp yiyecek bir şey arıyordum. Ama hiçbir şey de bulamıyordum. İşte tam bu sırada gökten büyük bir yağmur boşandı ve her taraf su içinde kaldı. Bunu görünce, ben de kendimi korumak için hemen bir yere saklandım. Az sonra yağmur durmuştu. Tam bu sırada yerde bir buz parçası gördüm.  Bu buz da yağmurda beraber yere düşmüştü. Buz yuvarlanıp da yanıma gelince buzu aldım ve elimle kırdım.  Baktım ki  içinde  iki  tane buğday tanesi var.  Karnım da zaten iyice acıkmıştı. Bu buğday tanelerini ağzıma attım. Taneleri ağzıma atınca karnımda birden tuhaf bir şeyler hissettim. Sanki karnımda iki çocuk var gibiydi." Kadının yeni kocasından da bir oğlu olmuş. Kadının buz parçasındaki tanelerden olan iki çocuğunun adları Koçkar-Mundus ve Mundus olmuş. Koçkar-Mundus adı, koçu başından ikiye ayıracak derecede güçlü  olduğu  için ve  Mundus  adı da Buz- Han'ın neslinden sayıldığı için verilmiştir. Öbür çocuksa deveyi güttüğü, deveye töö dendiği için Tölös adını almıştır.



Bahattin Uslu’nun Türk Mitolojisi adlı kitabından alıntılanmıştır.

Tebrik Kartı

 



Yılbaşında basılmış tebrik kartı gönderme geleneği 1843’te Londra’da başlamıştır. Önceden elle yapılmış kartları elden vermek, daha sonraları da postayla göndermek geleneği vardı. Ingiliz işadamı Sir Henry Cole, zamanının tanınmış sanatçısı John Calcott Horsley’e ilk kartı çizdirerek dostlarına göndermek üzere bin adet bastırmıştır. Bilinen ilk şirket 1861 yılında Philadelphia’da faaliyete geçen Lipman’s Post Card’dır, bunu Avusturya-Macaristan Imparatorluğu’nun 1869’daki Correspondenz-Kart’ları izlemiştir. Önce İngiltere, Almanya ve ABD ’de yaygınlaşan matbu kart gönderme geleneğinde Birinci Dünya Savaşı’na kadar dinsel motifler ve Amerika’da çiçekli kartlar kullanılmıştır.


Osmanlı toplumu önce Levantenlerle tebrik kartını ve kartpostalları tanıdı ve 1895’lerden itibaren dini bayramlarda özellikle İstanbul manzaralı kartlar kullanılmaya başlandı. 1900’lü yıllardan itibaren kart göndermenin yaygınlaşmasıyla Fransa ve İtalya’dan kenarsuyu olan, dantel motifli, kuş ve çiçekli ithal kartlar getirtilmeye başlandı. 1930’lardan itibaren ithal fotoğraf malzemesi ve kartların bollaşmasıyla kasabalara kadar her yerde küçük ebatta, siyah beyaz posta kartı üretimi başladı.



Kudret Emiroğlu’nun

GÜNDELİK HAYATIMIZIN TARİHİ

kitabından alıntılanmıştır.


10 Şubat 2022 Perşembe

Etrüskler ve Roma'nın Kuruluşu

 


Etrüskler, Antik Etruria'nın yerleşimcileriydi (Bu bölge hemen hemen bugünkü italya'nın Toskana'ya karşılık gelmektedir). Etrüsk kültürü italya'da M.Ö. 800'lerden itibaren gelişmeye başladı. Etrüskler, M.Ö. 7. ve 6. yüzyıllarda Orta italya'nın büyük bölümünde hakimiyet kurmuşlardı.

Etrüsklerin kökeni bir gizem olarak kalmıştır. Bir teoriye göre Hitit imparatorluğu'nun    çöküşünün    ardından    Asya'dan    italya'ya gelmişlerdir. Etrüskler Yunan alfabesinden türemiş olan bir alfabe kullanmaktaydılar. Dilleri tam olarak tercüme edilememiştir. Zengin arkeolojik kalıntılar etkileyici bronz işlerini, figüratif oymaları ve Roma'yı etkisi altında bırakan mimari anlayışı da biçimlendiren güçlü bir sanatsal geleneğin varlığını ortaya koyar. Etrüskler, planlı bir şehir inşa eden ve kadınların kamu hayatına dahil olmasına izin veren ilk toplumdur. Aynı zamanda önemli bir deniz gücüne sahiplerdi.

M.Ö. 6.  yüzyılın  sonlarına  doğru  Yunanlılar  tarafından  Orta italya'nın güney bölgelerinden çıkarıldılar (Yunanlılar güneyde Magna Graecia'yı kurdular). Aynı zamanda antik Hint-Avrupa kabileleri olan Latinler ve Samnitler ile de karşı karşıya geliyorlardı.

Roma  şehri  Roma  söylencelerine  göre  M.Ö.  753   yılında kurulmuştu. Aralarında Etrüskler ve Latinlerin de bulunduğu çeşitli topluluklar bu bölgede yerleşik durumdaydılar. ilk kralı ve kurucu babası olan Romulus ' u Latin ve Etrüsk kökenli altı kral izledi.

 

Efsaneye göre, M.Ö. 509 yılında bir Tiran yönetici olan Tarquinius Superbus, o kadar baskıcı davrandı ki Romalıların kendisini şehirden sürmelerine neden oldu. Onun arkasından Romalılar bir cumhuriyet kurdular.

M.Ö. 474'te Etruria'nın donanması, Magna Graecia şehirlerinden oluşan bir koalisyon tarafından Cumae Savaşı'nda yenilgiye uğratıldı. Bunun ardından Etrüsk Medeniyeti uzun ve acılı bir gerileme dönemi yaşamaya başladı. M.Ö. 3. yüzyılın ortalarında ise Roma Cumhuriyeti tarafından tamamen asimile edildi.


Yılbaşı Ağacı

 




Geleneğe göre İngiliz keşiş ve misyoner St. Boniface Alman Druidleri meşe ağacının kutsal olmadığına ikna etmeye çalışırken böyle bir ağacı devirmiş ve düşen ağaç bir çam fidesi dışında her şeyi ezmiştir. Paganları Hıristiyanlaştırmaya çalışan keşiş bunu mucize olarak yorumlayıp fidenin Çocuk Isa olarak tanımlanabileceğinin söylemiştir. Bundan sonra Almanya’da Noel kutlamalarında çam fideleri bulundurmak gelenekselleşmiştir.


16. yüzyıldan itibaren Almanya’da çamların kullanıldığı ve renkli kâğıtlardan yapma güllerle, elma, bisküvi, şeker ve yaldızla süslendiği ise tarihsel bir bilgidir. Çam ağacına ilk kandil yerleştirenin ise Protestan Reformunun önderi Martin Luther olduğuna inanılmaktadır.


Çam ağacı geleneği İngiltere’de, Alman bir dükün oğlu olan Albert’in İngiltere kraliçesi Victoria ile 1840’da evlenmesiyle başlamıştır.

Yılbaşı ağacının pagan Anadolu kökenli olduğu ileri sürülmüştür; 6 Ocak gününün Kybele ve Attis günü olarak kutlandığı ve bugünlerde ağaç süslendiği bilinmektedir. Ağaç kültü Türkmenlerde ve Alevilerde çok kuvvetli olduğu gibi, seyirlik oyunlarda, evlenme ve sünnet düğünlerinde alayın önünde yürütülen, insan, hayvan, resimleri, meyve, çiçek, değerli taşlar, sırma ve tellerle süslü ‘nahıl’ adı verilen ağaç da bu külte bağlanabilir; aynı zamanda Dionysos ve Bakkhos törenlerinde kullanılan fallik simgeyi çağrıştırmaktadır. Arapça nahl hurma ağacı demektir. Bugün yalnızca köy toplumunda sınırlı bir alanda kalan nahıllar Osmanlı zamanında devlet katında rağbet görmekteydi. 30-35 arşın yüksekliğinde 200 kişinin taşıdığı nahılların yapıldığı bilinmektedir. İbrahim Paşa’nın ünlü düğününde biri 60 öteki 46 bin mumla süslenmiş ve diğer süsleri takılmış iki nahıl yürütülmüştü. IV. Murad zamanında İstanbul’da 4 dükkânda 55 nahılcı çalışmaktaydı.



Kudret Emiroğlu’nun

GÜNDELİK HAYATIMIZIN TARİHİ

kitabından alıntılanmıştır.


Hadis-i Şerif

 – Resûlullah (s.a.s.)'ın huzûrunda iki kişi birbirlerine hakaret ettiler. Biri çok hiddetlendi, hattâ hiddetinden burnu parçalanacak gibi geldi bana. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s.) Efendimiz şöyle buyurdu:

– Gerçekten ben bir kelime bilirim ki, onu söylese muhakkak hiddet ve öfkesi giderdi. Muâz sordu:
– Nedir o yâ Resûlullah? Muâz, (devam ile) Resûlullah’ın “Ey Allahım! Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım” (duâsıdır), dediğini söyledi. (Bu duâyı okuması için) Muâz, o şahsa emretmeye başladı ise de (o adam) imtinâ etti ve kaçındı, hiddeti daha fazla çoğalmaya başladı.
(Ebu Davud, Edep, 4, V, 139)

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak