Mukaddime adlı eseriyle din dışı tarih felsefesinin gelişiminde önemli adlardan biri olan Ibn Haldun (1332-1406), felekle (İslam dünyasında gök katları/cisimlerinin hareketi ve buradan kader anlamını kazanarak terimleşmiş bir kavram) peygamberlik ve kâhinlik arasındaki ilişkinin zamanında nasıl görüldüğünü şöyle anlatır: “Filozofların bazıları kehanetin ancak herhangi bir peygamberin gelmesinden önce ortadan kalktığını ve peygamber geldikten sonra eski haline döndüğünü iddia ederler. Çünkü peygamberin gelmesini gerektiren felekî bir olay ve durumun bulunması zaruridir derler. (…) Fakat peygamberin gelmesini icab ettiren felekî olay ve durumun sebep ve şartlarının bir mikdarı var, diğer bir kısmı henüz yok olduğu zamanlarda, derece ve istidadı peygamber derecesinden aşağı olan bir şahsın ortaya çıkması gerektir ki, bundan dolayı bir iki şahıs ortaya çıkıp kâhinlik ederler.”
İnsanlar geleceği, olayların gelişim ve sonucunu öğrenme merakından kurtulamadıkları için, geleceği bilme yeteneği olduğuna veya öğrenme yöntemlerini bildiğine inanılan kâhin, mecnun, vb. insanlar ve çeşitli yöntemler her zaman rağbet görmüştür. Rüya yorumundan başlayarak, ayna, su dolu tas, hayvanların yürek, ciğer ve kemikleri, kuş ve yırtıcı hayvanların davranışı, çakıl taşı, hububat, kum (remil) fasulyeye bakarak gelecek hakkında bilgi edinilmeye çalışılmış, yıldız falcılığı demek olan müneccimlik ve astroloji göksel olaylarla insan kaderinin ilişkisini kurarak burç kavramını doğurmuştur. Osmanlı devletinde son zamana kadar resmi müneccimlik kurumu vardır ve cülus, harb ilanı, ordunun hareketi, sadrazamlara mühür verilmesi, denize gemi indirilmesi, düğünler gibi önemli olaylar için müneccimbaşının en uygun zamanı yani eşref saatini bildirmesi istenmiştir.
Eskiden Kuran, Sadi’nin Gülistan ve Bostan adlı eserleri, Firdevsi’nin Şehname’si, Mevlana’nın Mesnevi’si gibi kitaplar, rastgele bir sayfa açarak yorumlamak üzere kullanılırdı. Fal, İslamiyet’e göre yasak olmakla birlikte, “fala inanma, falsız da kalma” deyişiyle geniş bir fal kültürü yaratılmış, hatta Kuran’ların sonuna fal kitapları eklenmiştir. Bu konuda falname adı verilen bir tür yaratılmıştır; Muhiddin Arabi ile Cafer Sadık gibi İslam tarihinin önemli simalarına atfedilmiş falnameler vardır. Bilinen en eski fal kitabı, Çin kültürünün temel eserlerinden sayılan BChing (Yi Jing), “Değişimler Kitabı”dır. Kitapdaki, insan ve doğayı tek bir kozmoloji sistemi içinde birleştiren 64 simgesel heksagramın doğru yorumlanması durumunda günlük yaşamda geçerli sonuçlar çıkarılabileceği savunulur. Yahudi Kabala ve İslam hurufi geleneğine koşut bu sistemin ÎO 12. yüzyılda oluşturulduğuna inanılmaktadır. Türkçede Orhon alfabesiyle yazılmış İrk Bitig adında (ırk = fal), İS 930 yılına ait bir kitap bulunmaktadır.
13 Aralık 1925’te tekke ve türbelerin kapatılmasıyla ilgili kanun çıkarıldığında fal da yasaklanmıştır. Bugün kahve, iskambil falı gibi herkesin bakabildiği ama bazılarının usta olduğu günlük yaşama girmiş oyun-fal karışımı fallar yaygındır. Gelincik falı, papatya falı gibi doğaya yakın bir yaşamın ürünü olan, daha çocuksu görülen fallar yok olurken, tarot gibi yeni tanınan fallara rağbet artmaktadır. Pencereden bakıp, ilk geçen erkek olursa işim olacak gibi, niyet tutarak her fırsatta fal bakma olanağı vardır.
Uğur inancı gibi, fal da günlük yaşamın parçası olarak, bazen bilince çıkmadan varlığını sürdürmektedir. Yıldız falı süreli yayınların vazgeçilmez köşelerinden olduğu gibi, özel burç dergi ve kitapları da dünyanın her yerinde yayımlanmaktadır.
Not: Kudret Emiroğlu’nun Gündelik Hayatımızın Tarihi kitabından alıntılanmıştır.