13 Ağustos 2022 Cumartesi

Sinop

 


Göbekli Tepe / Şanlı Urfa

 


Avrupalıların Pasifik Topraklarını Keşfi

 M.Ö. 2500 - 1500 yılları arasında Orta ve Güney Pasifik Okyanusu'ndaki adalara Polinezyalılar yerleşmişlerdi (Endonezya kökenliydiler). Polinezyalılar usta denizcilerdi. M.S.  400-500 yıllarına kadar Polinezya adalarının büyük çoğunluğuna ulaşmışlardı. Tonga, Samoa, Tahiti ve Hawaii adalarının aralarında bulunduğu pek çoğunda ileri toplumlar haline gelmişlerdi. Üstelik dünyanın diğer bölgeleriyle bağlantıları neredeyse bütünüyle kesilmişti.

Avrupalılar Pasifik Adaları ile ilk kez 16. yüzyılda ilişkiye geçtiler. 1511 yılında Portekizliler Malacca ve Malezya'ya geldiler. Ertesi yıl Moluccas'taki " Spice Adaları" nı ve 1514 yılında Endonezya ve Timor ' daki Makassar'ı almışlardı. 1527 yılında Portekiz gemileri Yeni Gine' ye gittiler. 1521 yılında Portekizli denizci Ferdinand Macellan üç ispanyol gemisinden oluşan bir gemiyle Guam ve Filipinler' i buldu. ispanya 'ya geri döndüklerinde (Macellan yanlarında değildi, Filipinler'de öldürülmüştü) dünyanın etrafından yapılan ilk tam deniz yolculuğunu tamamlamış oldular.

Yeni Zelanda'nın uzak adalarına ilk olarak 13. yüzyılın başlarında Maoriler yerleşmişlerdi. Büyük kanolarla Polinezya'dan   buraya gelmişlerdi. Uzun yüzyıllar içerisinde burada bağımsız bir Maori kültürü ortaya çıkardılar. Yeni Zelanda'ya ilk gelen Avrupalı ise 1642 yılında Flemenk Kaşif Abel Tasman oldu (Adını kendisinden alan Tazmanya ' yı da bulmuştu). 

Yaklaşık 50.000 yıl boyunca Aborijinlerin yaşadığı Avusturalya'ya Avrupalılar ilk olarak 17. yüzyılda geldiler. Flemenk denizci Willem Janszoon 1606 yılında Cape York Yarımadası'na geldi. Flemenkler bir yüzyıl boyunca bölgenin batı ve kuzey sahillerinin haritasını çıkardılar. Buraya ''New Holland" adını veriyorlardı. Öte yandan yerleşim bölgeleri kurmak için herhangi bir girişimde bulunmadılar. Bir ingiliz kaşif ve korsan olan William Dampier 1688 yılında kuzeybatı sahiline geldi. Daha sonra 1699 yılında yeniden karaya çıktı. Ne var ki 18. yüzyıla kadar bölgede daha fazla daimi yerleşim kurulamayacaktı.


Alıntıdır. 


Balıklı Göl / Şanlı Urfa

 


12 Ağustos 2022 Cuma

Tarihi Sinop Cezaevi


 

İnsanlar nasıl yüzebiliyor?

 Bir cismin suyun üstünde kalabilmesi için sudan hafif olması gerekir. Ancak 120 kiloluk bir insanın suda çok rahat sırt üstü yattığını, çok zayıf bir kişinin ise suyun üstünde kalabilmek için debelendiğini çok kez görmüşsünüzdür. Burada önemli olan ağırlık değil yoğunluktur. Yani cismin hacim olarak bir santimetreküpünün veya bir litresinin ağırlığıdır.

İki konuyu birbirinden ayırt etmek lazımdır. Yüzme bilmek insanın suda bir noktadan diğerine bir şekilde gidebilmesidir ki, bunu insanın karadaki yürümesine veya koşmasına benzetebiliriz. Suyun üstünde kalmak ise karada ayakta durmak gibidir. Doğuştan bu yetenek bize verilmiştir.

Suyun yoğunluğu, yani bir litresinin ağırlığı bir kilogram olduğundan sadece 1.00 olarak gösterilir. Kemiklerimizin yoğunluğu 1.80, adalelerimizin 1.05, vücudumuzdaki yağların 0.94, ciğerlerimizdeki havanın ise 0.00'dır. Bu yoğunlukların vücudumuzdaki miktarlarına göre ortalaması alınınca, ortalama bir insanın vücudunun yoğunluğunun sudan biraz az olduğu görülür. Yani istesek bile suyun dibinde kalamayız, su bizi yukarı iter.

Bu sadece insanlar için geçerli değildir. Memeli hayvanların, koyunlar da dahil olmak üzere çoğunluğu suyun üstünde kalabilir. İnsanlarda çok adaleli olanlarla, bir deri bir kemik olanların yoğunlukları daha yüksektir ve suyun üstünde kalmaları pek rahat değildir. Kadınların vücutlarında erkeklere oranla daha çok yağ bulunduğundan, yoğunlukları nispeten azdır ve su oranları daha rahat taşır.

Yüzme sporu yapanlarda ise durum farklıdır. Özellikle erkeklerin uzun boylu ve ince olmaları gerekir. Bu yapıda olanların vücutlarını yoğunlukları ortalama insandan daha fazladır ama onlar için önemli olan, suyu geri çekerek ileri hareketi sağlayacak olan kas gücü ve suya en az direnci gösterecek vücut yapısıdır.

Tuzlu su, tatlı sudan biraz daha yoğundur. Bu yüzden denizde yüzmek, tatlı su dolu bir havuzda yüzmekten rahattır ve tuzlu suda daha hızlı yüzülebilir. Bütün diğer kara sporlarının aksine, yüzmede kadınların performansı erkeklere çok yakındır. Şüphesiz bunun nedeni ise kadınların erkeklere göre yoğunluklarının daha az olması ve böylece suyun onlara sağladığı kolaylıktır.

Bazı ülkelerde havuzda, suyun içinde doğum yaptırıldığını medyada izlemişsinizdir. Doğan bebekler sağlıklı olarak suyun üzerine gelebilmekte, daha sonraki gelişmelerinde, suyun altında çok rahat hareket edebilmektedirler. Suyun içinde olmak onlar için değişik değil, zaten alışık oldukları bir ortamdır.

Alıntıdır.


Göbekli Tepe / Şanlı Urfa


 

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak