5 Nisan 2022 Salı

MANEVÎ ve MİLLÎ DEĞER İFADESİ OLARAK RENKLER

 Sarı - Kırmızı


Türk mitolojisinden kaynaklanarak Türklerin manevî ve millî hayatlarında önemli yer işgal etmiş olan bu iki rengin, tarihimiz boyunca muhtelif hükümranlık sembollerinde birlikte kullanıldığına da şahit oluyoruz. Bu cümleden olarak meselâ Halaç Türk sultanlığında, hükümdarın şahsî sancağı ile diğer saltanat sancaklarından başka, orduda sarı, kırmızı ve sair, renklerde türlü bayraklar kullanılıyordu. Aynı şekilde İlhanlıların bayrağı, sarı zemin ortasında dört köşe bir kırmızı tamga’dan meydana geliyordu. Bunlardan başka Timurlu devletinde ve bütün Timurlular sülâlesinde olduğu gibi Babür Şah’ın ordusunda da sarı ve kırmızı bayraklar kullanılıyordu. Diğer taraftan, Topkapı Müzesi’nde mevcut eski bir İspanyol haritasında, Memlük bayrağı olarak, üstünde bir kırmızı hilâl bulunan altın sarısı bir sancağa; yine Memlüklere ait İskenderiye şehri üzerinde altın sarısı bir zemin üzerinde bir kırmızı daireyi ihtiva eden diğer bir bayrağa tesadüf edilmektedir.


Anadolu’ya gelince, az önce işaret edilen İspanyol haritasında, Candaroğullarına ait Sinop şehri üzerindeki bayrak, kırmızı zemin üzerinde, sola doğru açılmış bir altın sarısı ay taşımaktadır. Osmanlılarda ise gönüllü birliklerin sancağı yukarısı sarı, aşağısı kırmızı olmak üzere, yarısı sarı yarısı da kırmızı olan bir sancaktı. Ayrıca, Osmanlı topçularının ve humbaracılarının sancakları da birbirine benzer şekilde, kenarları altın sarısı bir şeritle çevrili kırmızı sancaklar olup, aralarındaki fark, topçu sancağı üzerinde bir top, humbaracı sancağı üzerinde ise bir humbara (bomba) şekli bulunmasından ibaretti.


Görüldüğü gibi bayrak ve sancak renkleri olarak tarihimiz boyunca yan yana veya iç içe olarak birlikte kullanılmış olan bu renkler, yukarıda işaret edildiği üzere kızıl külâh ve sarı çizme olarak Oğuz-Türkmenler tarafından yüzyıllarca tercih edilen kıyafet renkleri de olmuşlardır.


Alıntıdır.


Tarım Makineleri

  

Balya Makinesi

 

Daha önce biçilen ve tarlada kuruyan ot, yonca gibi hayvansal yemlerin ya da biçerdöverle hasat sonrasında tarlada kalan tahıl sapları gibi malzemenin sıkıştırılıp peketlenmesini ve bağlanmasını sağlayan makinedir.

Böylece malzemenin taşınması ve depolanması daha az masrafla, daha kısa zamanda yapılır.

Silindirik ya da dikdörtgen biçiminde balyalama yapan tipleri bulunur.

 

Biçerdöver

 

Hasat ve harman işlemini aynı zamanda yapan bir tarım makinesidir.

Başlangıçta buğday, arpa gibi tahılların hasat harmanında kullanılan biçerdöverlerin günümüzde baklagiller, ayçiçeği, mısır, çeltik ve diğer taneli bitkilerin hasat harmanında da başarıyla kullanılanları geliştirilmiştir.

Traktörle çekilir tipleri olmasına karşın en yaygın olarak kendi ilerleyen biçerdöver tipi kullanılır.

 

Çapa Makinesi

 

Çapa frezesi ya da frezeli ara çapa makinesi olarak da adlandırılır. Pamuk, ayçiçeği, mısır, soya, şekerpancarı, domates gibi geniş aralıklarla ekilen  bitkilerin tarımında kullanılır.

Makine, toprağın çapalanarak yabancı otlardan arındırılmasını, toprak suyunun buharlaşmasını azaltarak su kaybının önlenmesini, toprağı karıştırarak havalanmasını, böylece bitki köklerinin gelişimine uygun bir ortam oluşmasını sağlar.

 

Çayır Biçme Makinesi

 

Çayır, yonca ve diğer yaş yem bitkilerini biçer.

Parmaklı ve üçgen yapak bıçaklı biçme düzeni bulunur.

Bitkiler makaslama biçme ilkesiyle biçilir.

Ayrıca serbest biçme yapan döner bıçaklı ve çarpmalı biçme yapan tipleri de bulunur.

Bu tip makinelerde dönerek çalışan biçme düzeni üzerindeki kesici bıçaklar bitkiye çarparak keserler.

 

Çukur Açma Makinesi

 

Toprak burgusu da denir. Meyve fidanı, orman ağaçları ve bağ çubuklarının dikiminde kullanılır.

Ayrıca, çit ve bağ direklerinin dikilmesi için çukur açma işlemleri de bu makineyle yapılabilir.

Genelde, traktör kuyruk milinden hareket alır.

 

Dipkazan

 

Toprağın, pullukla, uzun yıllar aynı derinlikte işlenmesi sonucunda, toprakta, "pulluk tabanı" denen sert ve geçimsiz bir tabak oluşur.

Bu tabaka bitkinin kök gelişimini engelleyerek ürün verimini azaltır.

Ayrıca bu tabaka nedeniyle suyun   yüzey akışı yoluyla erozyon oluşabilir.

Dipkazan, bu sert ve geçirimsiz tabakanın kırılmasında kullanılır.

Sabit ya da titreşimli tip işleyici ayakları vardır.

 

Diskli Gübre Dağıtma Makinesi

 

Toprağın verim gücünü yükseltmek ve ürün miktarını artırmak için tanecikli haldeki yapay gübrelerin tarlaya dağıtılmasında kullanılır.

Makinenin deposunun alt kısmında ayarlanabilen bir delikten disk üzerine düşen gübre, hareketini traktörün kuyruk milinden alarak dönen disk yardımıyla toprağa dağıtılır.

 

Ekim Makinesi

 

Mibzer de denir. Tohumların ekiminde kullanılır.

Ekim makinesi, tohumların konduğu tohum sandığı, tohumu sandıktan alıp tohum borusuna atan çekici düzenekler, tohumu ekici ayaklara ileten tohum boruları, toprakta çizi açan gömücü ayaklar, hareket iletim düzenekleri, ekilmemiş alanları belirlemeye yarayan çizek, tohumun üstünü kapatan tohum kapatma düzeneği parçalarından oluşur.

 

Fide Dikme Makinesi

 

Bazı bitkiler yumru, soğan, çelik, fide ya da fidanla çoğaltılır.

Bu gibi bitkiler, dikim makinesiyle toprağa dikilir.

Fide dikim  makineleri, bitkinin çeşidine göre, patlıcan, biber, lahana, domates dikme makinesi gibi adlar alır.

Makinede çizi açan bir ayak,özel diskler ya da çarklardan oluşan fide dikim ünitesi bulunur.

Fideler, açılan çizilere otomatik olarak bırakılır. Kapatıcı düzenek yardımıyla kökler toprakla kapatılır ve sulanır.

 

Kepçe

 

Traktör arka yükleyicisi de denir. Tarımsal ürünlerin ve değişik malzemelerin yüklenmesinde kullanılır.

Traktörün arkasına üç nokta askı düzeniyle bağlanır.

Traktör hidroliğinden hareket alarak çalışır.

 

Kültüvatör

 

Toprağı altüst etmeden, yani devirmeden işler.

Toprağı yırtmak, kabartmak havalandırmak, yabancı otları kesip köklerini topraktan çıkarmak, kimyasal gübreleri ve serpme yoluyla ekilen tohumları toprağa karıştırmak gibi amaçlarla kullanılır.

Anız bozmada da kullanılır. İşleyici ayaklar, çatıya değişik bağlantılarla iki ya da üç sıralı olarak dizilir.

Ayaklara dar ya da kazayağı biçiminde uç demirleri takılır.

 

Merdane

 

Genellikle tohum yatağı hazırlığında kullanılır.

Toprağı bastırır, iri, kara ve sert toprak parçalarının parçalanıp, ufalanmasını sağlar.

Tarla yüzeyini düzeltir. Bazı durumlarda, ekimden sonra tohumun toprağa değmesi merdaneylse sağlanır.

Böylece çimlendirme işlemi hızlandırılır.

Yüzey biçimine göre, düz, dalgalı ve dip bastıran merdaneler olmak üzere üç tipi bulunur.

 

Orak Makinesi

 

Ülkemizde tahıl tarımında yaygın olarak kullanılan hasat makinelerinden biri de kanatlı orak makinesidir.

Çeşitli tahıl türlerini biçer, aynı zamanda biçilen ürünü demetler haline getirir ve tarlaya öbek halinde bırakır.

Ayrıca ürünü biçen, demet haline getiren ve bağlayan biçer bağlar orak makinesi tipi de bulunur.

 

Pamuk Hasat  Makinesi

 

Pamuk toplamak için geliştirilmiştir. Bu makineyle 15 dekar alandaki pamuk bir saatte toplanabilir.

En çok üretilen ve kullanılanı, 4-5-6 toplama ünitesi olanlardır. Her bir ünite, bir sıra pamuk toplar.

Pamuklar, kendi çevresinde dönen iğlerle yakalanır ve sıyırıcı plakalarla üğlerden sıyrılır.

Hava akımı yardımıyla da sepete atılır.

 

Patates Dikim Makinesi

 

Bir çapa bitkisi olan patatesin, belirli aralıklarla toprağa dikilmesini sağlar.

Yarı otomatik ve otomatik olmak üzere iki tipi bulunur.

Yarı otomatik tiplerde,  toprakta çizinin açılması ve kapatılması işlemini makine yapar.

Yumruların toprağa bırakılmasıysa bir işçi tarafından elle yapılır.

Otomatik tiplerdeyse bütün işlemleri makine yapar.

 

Pulluk

 

Temel toprak işleme aletidir. Zamanla oturmuş ve sıklaşmış  toprağın ilk işlenişi sırasında kullanılır.

Toprağı keser, yükseltir ve devirir.

Böylece hasattan sonra tarla yüzeyinde kalan bitki artıklarını, yabani otları ve tarla yüzeyine serpilmiş gübreyi toprağa gömer.

İşleyici gövdesine göre kulaklı ve diskli pulluk olmak üzere başlıca iki tipi bulunur.

 

Pülverizatör

 

Tarımsal ürünleri, hastalıkların, zararlıların ve yabancı otların etkisinden koruyarak verimli ve kaliteli ürün alabilmek için ilaçlama yapılır.

Sıvı haldeki tarımsal ilaçları damlacıklar halinde bitkilere dağıtan ve en yaygın olarak kullanılan bitki koruma makinesidir.

Traktörle çekilen ya da asılan tiplerinden başka, elde taşınan, elle çekilen, sırtta taşınan ve kendi ilerleyebilen tipleri de vardır.

 

Rototiller

 

Bir tür toprak frezesidir. Topraktaki bitki sapı, yeşil ot gibi organik maddelerin kesilerek parçalanmasını sağlayarak toprağı çok iyi karıştırır.  

Karıştırma etkisi, pulluktan 7 kat daha fazladır. Tohum yatağı hazırlanmasında da kullanılır.

Traktörün kuyruk milinden hareket alan, hareket yönüne dik ve toprak yüzeyine paralel olarak dönen bir mil üzerindeki bıçaklardan oluşur.

 

Römork

 

Tarım arabası da denir. Tarım ürünlerinin taşınması amacıyla kullanılır.

Tek dingilli ve iki dingilli tipleri bulunur.

Bir çeki oku yardımıyla traktörün arkasındaki çeki kancasına ya da çeki demirine bağlanır.

Römork kancasının büyüklüğüne bağlı olarak 3,4,5 tonluk büyüklüklerde olanları bulunur.

İki dingilli olanların yük taşıma kapasitesi tek dingillilere göre daha fazladır.

Römorkun yük kapasitesi arttıkça onu çekecek olan traktörün güç gereksinimi de artar.

 

Sapdöver Harman Makinesi

 

Elle ya da çeşitli hasat makineleriyle önceden biçilmiş ve toplanmış tahıl, nohut, fasulye gibi tarımsal ürünlerin harmanlanarak, tanelerinin başak, kabuk, kapsül gibi kısımlarından ayrılmasını sağlar.

Ayırma işlemi, hasat edilmiş ürünlerin makinenin harmanlama ünitesine verilmesinden sonra, burada ovalanması ya da dövülmesi yoluyla gerçekleşir.

 

Silaj Makinesi

 

Silaj, taze ve sulu bitkisel maddelerin havasız ortamda fermente olmalarından sonra elde edilen yeşil ve sulu yemdir.

Bu makineler, slajı yapılacak olan mısır, yonca, fiğ ve korunga gibi yeşil yem bitkilerini biçer, parçalar ve özel bir araba içine aktarır.

Tek sıralı, iki sıralı ve çok sıralı tipleri bulunur.

 

Süt Sağım Makinesi

 

Büyükbaş ve küçükbaş hayvanların sağımında kullanılır. Vakum sistemiyle çalışır.

Makine sağım başlığı, nabız aygıtı, vakum üretici, süt kovası, süt ve vakum borularından oluşur.

Sağım başlığı, insan eliyle yapılan işlemin aynısını memeye uygulayarak sütün sağımını gerçekleştirir.

Sütün temiz ve sağlıklı bir biçimde sağılmasına olanak tanır.

 

Şekerpancarı Hasat Makinesi

 

Şekerpancarının, yumru biçiminde bir kökü ve toprak üstündeki baş kısmında sap ve yaprakları bulunur.

Şekerpancarı hasat makinesi de, şeker pancarının baş kısmını belirli bir yükseklikte keser, topraktan gevşeterek yükselmesini sağlar.

Bitkiyi toprak parçaları ve diğer yabancı maddelerden temizleyerek, depolanması için bir taşıyıcıya yükler.

Traktörle çekilen ve kendi ilerleyen tipleri bulunur.

 

Tırmık

 

Pullukla işlenmiş tarlada toprağın kabartılması, iri toprak parçalarının kırılması, tarla yüzeyinin düzeltilmesi, yabancı otlarla savaş, gübreleme, serpme yoluyla atılan tohumların toprağa gömülmesi işlemini yapar.

Ayrıca toprağın zamanla oturmasından dolayı oluşan kılcalları parçalayarak toprakta nemin azalmasını önler.

İşleyici parçaların biçimine göre dişli, yaylı, döner ve diskli (diskaro) tipleri bulunur.

 

Toprak Frezesi

 

Parçaları hareketli olan bir toprak işleme makinesidir.

Toprağı yüzeysel olarak kabartır, ufalar ve parçalar.

Tarla yüzeyindeki yabancı otları ve bitki saplarını keserek parçalar ve toprağa tek düze olarak karıştırır.

İkinci ürün için tohum yatağı hazırlığında, özellikle  bağ ve bahçelerde toprak işlemede kullanılır.

Traktörün kuyruk milinden hareket alarak çalışır.

 

Traktör

 

Tarımsal işletmelerde kullanılan temel kuvvet kaynağı olup, pulluk, kültüvatör, freze, ekim makinesi, gübreleme makinesi gibi çeşitli tarım alet ve makinelerinin çalıştırılmasını sağlar.

Ayrıca çeki kancasına bağlanan römork yardımıyla yük taşımada kullanılır.

Daha çok yük taşımak, yol tutuşunu güçlendirmek için arka tekerlekleri daha büyük olur.

 

Zeytin Silkme Makinesi

 

Zeytin ağaçlarından zeytinlerin toplanmasını sağlar.

Bu makineyle ağaçtaki zeytinlerin neredeyse tamamı toplanabilir. Titreşimle çalışır.

Kavrama çubuğu ucunda özel olarak geliştirilmiş kanca sayesinde değişik kalınlıklardaki ağaç dallarını yakalar ve sallar.

Bu makineyle, fıstık, kayısı gibi meyveler de toplanabilir.

 

Alıntıdır.

  

 

Tavşan Adası / Amasra / Bartın

 


DNA'nın Kendini Eşlemesi

 Hücreler bölünerek çoğalırlar. Öyle ki, insan vücudu başlangıçta tek bir hücre iken bu hücre bölünür ve sonuçta 2-4-8-16-32... oranında bir katlanmayla çoğalır.

Peki bu bölünme işlemi sonucunda DNA'ya ne olur? Hücrede tek bir DNA zinciri vardır. Halbuki yeni doğan hücrenin de bir DNA'ya ihtiyacı olacağı açıktır. Bu açığı gidermek için DNA, her aşaması ayrı bir mucize olan ilginç bir seri işlem yapar. Sonuçta, hücrenin bölünmesinden kısa bir süre önce kendisinin bir kopyasını çıkarır ve bunu yeni hücreye aktarır!... 

Hücrenin bölünmesi ile ilgili yapılan gözlemlerin gösterdiğine göre hücre, bölünmeden önce belirli bir büyüklüğe ulaşmak zorundadır. Bu belirli büyüklük sınırını aştığı anda ise bölünme süreci kendiliğinden başlar. Hücrenin şekli bölünmeye uygun şekilde yayvanlaşmaya başlarken, DNA da az önce belirttiğimiz gibi kendini eşlemeye başlar.

Bunun anlamı şudur: Hücre bir bütün olarak bölünmeye "karar vermekte" ve hücrenin içindeki farklı parçalar bu bölünme kararına uygun olarak davranmaya başlamaktadırlar. Hücrenin böylesine kollektif bir işi başaracak bilince sahip olmadığı açıktır. Bölünme işlemi, gizli bir emir ile başlar ve başta DNA olmak üzere hücrenin tümü buna göre hareket eder. 

DNA, kendini çoğaltmak için önce karşılıklı iki parçaya ayrılır. Bu olay oldukça ilginç bir şekilde gerçekleşir. Yapısı sarmal bir merdivene benzeyen DNA molekülü, bu merdivenin basamaklarının ortasından fermuar gibi ikiye ayrılır. Artık DNA iki yarım parçaya bölünmüştür. Her iki parçanın da eksik olan yarıları (eşlenikleri) ortamda hazır bulunan malzemelerle tamamlanır. Böylece iki yeni DNA molekülü üretilmiş olur. Operasyonun her kademesinde enzim denilen ve adeta gelişmiş robotlar gibi çalışan uzman proteinler görev yapar. İlk bakışta basit gibi görünse de bu operasyon sırasında gerçekleşen ara işlemler o kadar çok ve karmaşıktır ki, olayı ayrıntılarıyla anlatmak sayfalar tutar.

Bu noktada şunu unutmamak gerekir. Atomların birleşiminden oluşan enzimler, DNA sarmalının yarısına bakar, eksik bölümleri tespit eder, eksikleri ilgili yerlerden temin ederek, en uygun yerlere eklerler. Bu şekilde DNA'nın kopyalanması gerçekleşmiş olur. 

Kopyalama sırasında ortaya çıkan yeni DNA molekülleri denetleyici enzimler tarafından defalarca kontrol edilir. Yapılmış bir hata varsa—ki bu hatalar son derece hayati olabilir—derhal tespit edilir ve düzeltilir. Hatalı şifre kopartılıp yerine doğrusu getirilir ve monte edilir. Bütün bu işlemler öyle baş döndürücü bir hızla yapılır ki, dakikada 3.000 basamak nükleotid üretilirken bir yandan da tüm bu basamaklar görevli enzimler tarafından defalarca kontrol edilir ve gereken düzeltmeler yapılır. 

DNA'nın çoğaltılması işleminin ne kadar büyük bir hızda gerçekleştiğini daha iyi anlamak için şu bilgiler daha da açıklayıcı olacaktır: Bir hücre bölünmesi 20 ila 80 dakika arasında sürer ve bu esnada DNA'daki bilgi de kopyalanarak çoğaltılmalıdır. Yani DNA'daki 3 milyar bilgi, 20 ila 80 dakika arasındaki bir sürede hiçbir hata, unutma veya eksiklik olmadan kopyalanabilmektedir. Bu, bir kütüphane dolusu bilginin veya 1000 kitabın veya bir milyon sayfalık yazının bu kadar kısa sürede hiç hata ve eksiklik olmadan çoğaltılması kadar mucizevi bir olaydır. Ve dikkat edin, bu işlemi gerçekleştirenler teknolojik aletler, üstün nitelikli fotokopi makinaları değil, bazı atomların birbirine eklenmesiyle oluşan enzimlerdir. 

Büyük bir hızla üretilen yeni DNA molekülünde, dış etkiler sonucunda normale göre daha fazla hatalar yapılabilir. Bu sefer hücredeki ribozomlar, DNA'dan gelen emir doğrultusunda DNA onarım enzimleri üretmeye başlarlar. Böylece DNA kendi kendini korur ve hem kendisini hem soyun devamını güvence altına alır.

Hücreler de insanlar gibi doğar, çoğalır ve ölürler. Ancak hücrelerin ömrü meydana getirdikleri insanın ömründen çok daha kısadır. Örneğin altı ay önce bedenimizi oluşturan hücrelerin bugün büyük bir çoğunluğu hayatta değildir. Fakat zamanında bölünerek yerlerine yenilerini bıraktıkları için, siz şu anda hayatta kalabilmektesiniz. Bu yüzden hücrelerin çoğalması, DNA'nın kopyalanması gibi işlemler—her ne kadar çok karmaşık da olsalar—insanın varlığını sürdürmesi açısından en ufak bir hataya yer verilmemesi gereken hayati işlemlerdir. Ancak çoğaltma işlemi o kadar kusursuz işler ki, hata oranı 3 milyar basamakta yalnızca bir basamaktır. Bu tek hata da herhangi bir probleme sebep olmadan vücuttaki daha üst kontrol mekanizmaları tarafından yok edilir.


Alıntıdır.


Gündelik Hayatımızda Mutfak Tarihi - 4

 


Blender


İlk blenderi (o zamanki adıyla ‘vibratör’) mayalanmış sütlü içecekleri seven Racineli (Wisconsin) Stephen J. Poplavvski üretmiştir. Yedi yıllık çalışmadan sonra 1922’de patent alan Poplawski ile rom ve limonlu içki sevgisi nedeniyle karıştırıcı üreten Fred Waring’in icadı kaynaştığında bugünkü blenderlere giden yol açıldı, iki üründen yararlanılarak yeniden tasarlanan ve Waring Blender adıyla 1936 Chicago Mobilya Pazarı’nda piyasaya sunulan mikser, bar ve evlerde buzlu içki hazırlamak için kullanılıyordu.


Blenderların kek, sos, püre, mayonez yapmak için mutfakta kullanımının yaygınlaştırması, bu alet içkiyle özdeşleştirildiği için kolay olmadı. 1950’lerden itibaren kampanyalar, yeni modeller ve makinelerin yeni yetenekleriyle rekabet hızlandı. Zaman ve hız ayarlayan düğmeler, bıçaklar artırıldı, ev kadınlarına ‘kurs’lar verildi ve blender mutfaklara girdi.


Köylerde yedi sekiz budaklı daldan kesilen ve öncelikle ayran yapmak için kullanılan ‘çırpı’dan sonra, el değirmeninkine benzeyen bir kolla dönen, iç içe çarkları olan metal çırpıcılar bile fazla yaygınlaşmış değildi.

 Yakın yıllara kadar robot, blender gibi mutfak araçları, Kilis, Adana gibi kaçak eşya merkezlerinin rağbette olduğu dönemde ancak buralardan, ucuz satın alınmaya değer bulunuyordu. Bir dönem yeni evlilere verilecek uygun hediye olarak görülmeleriyle mutfaklarda yer edinmeleri kolaylaştı.



Robot


Parçalayıcı, sıkıcı, öğütücü, köpürtücü, vb. parçalarıyla mutfak robotu İngiltere’de Kenneth Wood’un buluşu olarak 1947’de piyasaya çıkmıştı. 1963’te Fransız mucit ve aşçı Pierre Verdun kendi ‘robot-coup’ adını verdiği aletini piyasaya sürmüştü ve bir tank içinde dönen bıçaktan oluşan bu makine lokanta ve evlere girmeye başlamıştı. Verdun 197l'de bu aleti daha da geliştirerek Magimix adını verdiği modeli yapmıştı.


Fransa’da makineyi gören emekli elektronik mühendisi ve amatör aşçı Cari Sontheimer, makinenin ABD ’de dağıtım hakkını alarak ülkesine döndü. Makine üstünde çalışarak ilaveler yapan Sontheimer, Cuisinart adını verdiği modelini 1973 Chicago Ev Eşyası Fuarı’nda görücüye çıkardı. Blenderlara göre çok daha pahalı olan bu alet fazla rağbet görmese de satışlar düzenli olarak çoğaldı ve 70’lerin sonunda mutfakların yeni modası oldu.


1960’lı yıllarda uzay, daha doğrusu ay macerası ile günlük yaşamın tamamıyla makineleşeceği ve bütün üretimle hizmetin makinelerce -robot-larca yürütüleceği düşü yaygınlaşmıştı. Hatta insan biçiminde robot oyuncaklar, çakmaklar da yapılmıştı. Robot sözcüğünü 1920’de Çek yazar Karel Capek türetmiştir. Hint-Avrupa dillerinde yetim anlamına gelen orbho sözcüğü Slav dillerinde köle, hizmetçi anlamını kazanmıştı ve bugün çalışmak anlamındaki sözcüklerin de (Rusça, Lehçe rabota, Çekçe robota) köküdür; yazarın kullandığı kök buydu. Türkiye’de firmaların ürünlerini çeşitli sıfatlarla adlandırmalarına karşın tür adı olarak robot kaldı.



Termos


İlk termoslar evlerde sıcak çay veya soğuk meyve suyu için değil, sanayide gaz yalıtmak için kullanılmıştı.


Yalıtımda boşluğun (vakum) değeri 1643’te İtalyan fizikçi Evangelista Torricelli cıvalı barometreyi icat ettiğinden beri biliniyordu. Fakat boşluğu yaratacak yalıtım malzemesi (plastiğin yokluğunda) sorunluydu. 1892’de James Dewar boşluk yaratacak iç ve dış kapları camdan yaptığı gibi yalıtımı artırmak üzere iç camı gümüşle kapladı. Dewar'ın patent almaya gerek görmediği icadı, bilim dünyasında serum ve aşıların sabit ısıda tutulmasında kullanılıyordu. Laboratuvarlarda kullanılan bu termoslar Berlin’de cam ürünler üreten bir firmaya ortak olan Reinhold Burger tarafından üretiliyordu. Termosun günlük kullanıma da girebileceğini düşünen ilk o oldu. Kırılgan camı laboratuvar örneklerinde olmayan dış mahfaza içine yerleştirdi ve hacmini günlük kullanım boyutlarında küçülterek 1903’te termosun patentini aldı. Ürününü tanıtma kampanyasının parçası olarak ödüllü bir ad yarışması açtı ve yarışmayı Yunanca ısı anlamına gelen termos sözcüğü kazandı.


1970 yılına kadar Termos patentli bir marka adıydı. Rakip üreticiler arasındaki uzun davalardan sonra ABD mahkemeleri termos sözcüğünün özel ad olmadığını tescil etti.



Alüminyum Folye


Alüminyum folye sigara ve şekerleme üreticilerinin ihtiyacından gelişti. 1903’te amcasının tütün fabrikalarında çalışmaya başlayan ve 1919’da US Foil Co. adıyla kendi şirketini kuran Richard S. Reynolds, o dönemde neme karşı kullanılan teneke kaplamada uzmanlaşmıştı. 1920’lerde halen yeni sayılan alüminyumun fiyatlan düşünce, Reynolds alüminyumun çok geniş kullanım alanı bulacağı düşüncesiyle Reynolds Metal firmasını kurarak bu malzemeye yatırım yapmaya karar verdi. Evler için pencere kaplamalarından mutfak eşyasına kadar çeşitli ürünler üreten firma 1947’de 0.0007 inç kalınlığında alüminyum üretmeyi başararak en önemli ürününü piyasaya verdi. Buzdolabının yaygınlaşmasıyla alüminyum folye yemekleri korumanın en pratik yolu oldu.



Küfe


Eskiden günlük alışverişi kadınlar yapmazdı, bakkala kasaba erkekler giderdi. File veya kese kâğıdı yerine, ceplerde taşınan büyük mendiller, bez torbalar kullanılırdı. Paşa konaklarında ise kadınlar günlük alışveriş için mahalledeki dükkânlara gitmez, haftalık alışveriş için pazarlara, çarşıya giderlerdi. Topluca gidilen bu alışverişlerde pazarlığı yaşlı kadınlar yapardı.


“Hiçbir Türk erkeği eve eli boş dönmez. Bunun değeri az bile olsa, hiç önemi yoktur. Örneğin, bir salkım üzüm, biraz şeker, ayrıca daha aşağı sınıflarda küçük bir balık, bir baş salata olmak üzere, her erkeğin kutsal eve bir şey getirmesi gerekir. Bunu yapmamak demek, evle ilgisi azalmak demektir.” 1836’da İstanbul’a gelen Miss Julia Pardoe, son cümlesiyle işi anladığını belli ediyor.


Alışverişte kullanılan zenbil (halk arasında zembil, Arapça aslı zinbil), sazdan örülmüş, sazdan kulpları olan, ağzı geniş sepetti. Ama pazar alışverişinin esas taşıma aracı küfeli hamallardı. Zenginler esnaftan veresiye alışveriş yapar, hamalla satın aldıklarını eve göndertirken, mahalle pazarından alışverişte hamal tutmak 1970’li yıllara kadar olağandı. Sırt hamalı, sırık ve ip hamalları ağır yük taşırken, küfe hamalları sebze meyve taşırdı. Sonra alışveriş malzemesi poşetle taşınacak kadar azaldı. Meyhane kapılarında küfelik olanları bekleyenlerin yerini de taksiler aldı.




Kese Kâğıdı


Kahverengi kâğıttan, tabanı düz ve yanları köşeli olan kese kâğıdının kullanıma girmesi yüz yılı ancak geçmiştir. Daha önce de kese kâğıtları bulunmasına karşın, bunlar dik duramıyorlardı, dayanıklı değillerdi ve elle üretiliyorlardı.


Philadelphia’da bir düzineden fazla icadın patentini daha almış olan Charles Stihvell 1883 yılında kese kâğıdı yapan makineyi icat etti. Stihvell’in bir hareketle açılıp kapanan ve boşken bile dik duran kese kâğıdı 1930’larda ABD ’de süpermarketlerin yaygınlaşmasıyla revaç buldu.


Türkiye’de 15 Temmuz 1938 tarih ve 3517 sayılı Yazılı ve Basılı Kâğıtların Kese Kâğıdı Olarak Kullanılmamasına Dair Kanun’la yasaklanmış olmasına karşın gazeteden kese kâğıdı yapımı devam ederken, 1970’li yıllarda sanayinin en büyük sorunlarından ikisinin tanıtım ve ambalaj olduğu ileri sürülüyordu. 1977’de Ambalaj Araştırma Merkezi kuruldu. 1980’li yıllarda gelişim gösteren sektör içinde zarf, torba, kese yapımında kullanılan sargılık kâğıt üretimi büyük yer tutmuyor, fakat çevre duyarlılığının gelişimi ve geri dönüşümlü kâğıdın itibar kazanmasıyla kese kâğıdı yerine şirket adı yazılı torba kullanımı perakende ticarette istikrarlı bir artış gösteriyor.



File


Latince filum Fransızcada 16. yüzyıldan itibaren balık ağı, örgü, fileli nesne, Türkçeye de girmiş olan fileto gibi birçok sözcüğe analık etti. Enflasyon denince canavar çizmenin moda olmasından önce sokaktaki vatandaşın pazar filesi yaygın simgeydi. Filenin daha çok koyu kırmızı, yeşil renkli, küçük boy ama esnek solan havalıları çıktıysa da, süpermarketlerin poşet vermesi ve pazar önlerinde de poşet satışının yaygınlaşmasıyla file tahtını yitirdi.




Poşet


Plastik devri başladıktan sonra her türlü alışverişte dükkânların poşet vermesi olağanlaştı. Her biçim ve renkte ve dayanıklılık derecesinde üretilen poşetler mağazaların üzerine adlarını yazdırdıkları reklam aracına dönüştü. Pazar önlerinde poşet satıcıları türedi. Fransızca pouch (kese, torba) sözcüğünden türetilen ve küçültme ekiyle küçük torba anlamına gelen sözcük İngilizce pocket (cep) sözcüğüyle akrabadır. Doğada eriyip toprağa karışması çok uzun zaman isteyen plastik poşetlerin her yere saçılıp oluşturduğu çevre kirliliği dikkat çekmeye başlarken, belediyelerin yeni çöp kültürünün yarattığı pisliğe karşı ürettikleri çare çöplerin çöp poşetine konması oldu. 



Kudret Emiroğlu’nun

GÜNDELİK HAYATIMIZIN TARİHİ

kitabından alıntılanmıştır.


DNA'nın Alfabesi

 Hücrenin çekirdeğinde bulunan DNA, sarmal bir yapıya sahiptir. Bu sarmal yapı açıldığında, DNA, yaklaşık bir metre uzunluğunda ipince, uzun bir şerit haline gelir. Yaklaşık bir metre uzunluğundaki DNA'nın, bir küçücük hücre çekirdeğinin içinde paketlenmiş halde yer alıyor olması ise üzerinde dikkatle durulması gereken bir konudur.  

 DNA'da atomların kendine has dizilimi maksimum şifreyi, minimum alanda taşıyabilecek üstün bir tasarıma sahiptir. Birbirine geçmiş iki spiral merdivenin her basamağında üç türlü element bulunur: şeker, fosfat ve DNA'nın şifrelerini oluşturan azotlu organik baz. Tüm insanlarda malzemelerin ve fonksiyonların aynı olmasına rağmen, birbirlerinden farklı olmalarını sağlayan özel şifreler, işte bu azot bazları tarafından oluşturulur. Dört farklı çeşidi olan bu bazların diziliş sıralarındaki farklılıklar insanlar arasındaki tüm farklılıkların sebebidir. Bu baz çeşitleri; Adenin, Guanin, Sitozin ve Timin olarak adlandırılmıştır. Bazlar belirli bir kurala göre birbirlerine bağlanır. Bilimadamlarının yeni yeni çözmeye başladığı yabancı bir lisan gibi, belirli bir kod sistemine göre dizilmiş bu dört çeşit azotlu organik bazda, biyolojik varlığımızın tüm şifresi gizlidir. 

DNA molekülünü oluşturan bu bazlar, isimlerinin baş harfleri ile anılırlar; A, T, G ve C.  İşte çekirdekteki bilgi bankasında bilgiler bu şekilde 4 harften oluşan bir alfabe kullanılarak depolanmıştır. 

DNA molekülünün bir bölümü olan herbir gen insan vücudundaki belli bir özelliği kontrol eder. Boyun uzunluğu, gözün rengi, burnun, kulağın, kafatasının malzemesi, şekli gibi sayısız özellik ilgili genlerin emriyle meydana gelir. Bu genlerin herbirini bir kitabın sayfalarına benzetebiliriz. Sayfaların üzerinde ise A- T- G- C harflerinden oluşmuş yazılar vardır. 

İnsan hücresindeki DNA'larda 200.000 civarında gen bulunur. Her gen, karşılığı olduğu protein türüne göre, sayıları 1000 ile 186.000 arasında değişen nükleotidlerin özel bir sıralamada dizilmesinden oluşur. Bu genler insan vücudunda görev yapan yaklaşık 200.000 civarındaki proteinin kodlarını saklar ve bu proteinlerin üretimini denetler.


Alıntıdır.


Fırat Nehri / Kemaliye

 


Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak