8 Ekim 2022 Cumartesi
7 Ekim 2022 Cuma
DOĞU GÖK TÜRK DEVLETİNİN KUVVETLENMESİ -3
îl (îllig) Kağan Devri (621-630)
Ch'u-lo Kağan'ın ani ölümü üzerine önceki bölümde bahsettiğimiz büyük askerî planın hiç başlamadığı görülmektedir . Boşalan Doğu Gök-Türk tahtına geçecek olan kağanın seçiminde Ch'i-min Kağan zamanından beri Gök-Türk ülkesinde bulunan I-ch'eng hatun önemli rol oynadı. Her şeyden önce Ch'u - loiıun oğlu Wo-she Şadı zayıf ve çirkin olması sebebiyle tahta geçirtmeyip, onun yerine Chi-min'in en küçük oğlu Bagatur Şadi destekledi. Shih-pi'nin kardeşi olup devletin doğu kısmını idare eden bu şadın asıl ismi Tou-pi idi ve Ch'u-lo'nun da kardeşi oluyordu. Bu şad tahta çıktıktan sonra II (Hsie-li veya Chie-lİ) Kağan unvanını aldı. Arkasından hemen Çin'e elçi gönderip Chiı-lo Kağanın ölümünü bildirdi. T'ang İmparatoru Shih-pi'nin ölümünde yaptığı bütün yas törenlerini Ch'u-lo için de tekrarladı.
İl Kağan (Chie- li veya Hsie-lİ) konuyla ilgili bütün Çin kaynaklarının ittifakla bildirdiği üzere çok kuvvetli devlet ve ordunun başına geçmişti. Çin asıllı I-ch'eng hatunla o da evlendi Devletinin gücünden destek alarak başlıca politikası Çin'i baskı alnnda tutmak oldu. Bu esnada Gök-Türkler nezdinde bulunan T'ang hanedanı muhalifi çinliler, İl Kağan'a sürekli, onun babası Chi - min'in Sui hanedanı sayesinde tahta çıktığını hatırlatıyor ve şimdi de o hanedanın veliahdı Yang Cheng-tao'yu desteklemesi, bunun için T'ang hanedanını ortadan kaldırması gerektiğini telkin ediyorlardı. Diğer taraftan T'ang hanedanlığının resmen kuruluşundan bir kaç yıl geçmiş olmasına rağmen Çin'de durum hâlâ karışıktı. Bundan dolayı Gök-Türklerce pek hürmetkâr davranan Kao-tsu verdiği hediye vesair ikramlarla II Kaganın oluşturacağı tehlikeleri bertaraf etmeye çalışıyordu. Ancak, Çin 'e karşı baskı politikası gütmeye kesin kararlı olan il Kağan, onların elçilerine sürekli kibirli davranıyor ve de aşırı taleplerde bulunuyordu.
621 yılının üçüncü ayında Gök-Türk kuvvetleri Çinin Fen-yin bölgesine ve Shih eyaletlerine akınlar yaptılar. Fakat, Shih eyaletinin askerî valisi olan Wang Chi, bu hücumların bir kısmını önlemeyi başardı. Aslında bunlar Gök-Türklerin ufak çapta akınları idi. Esas büyük akın arkadan geliyordu. Nisan ayında Çin seddini geçen İl Kağanın hücumları Yen-men'a ulaştı. Burada Li Ta-cn tarafından durduruldular. Az sonra Ping eyaleti de Gök-Türk akınlarından kurtulamadı.
Ch'u-lo Kağanı zehirleterek ölümüne sebebiyet verdirmek suçundan Gök-Türk merkezinde hapsedilmiş olan Cheng Yüan-shou'yu kurtarmak için Li Kui adlı bir elçi altın ve ipekli kumaşlarla îl Kağana gönderildi . Altın ve ipekli kumaşlara rağbet etmeyen Kağan, Çin elçisinin yerlere kapanarak kendisini selâmlamasnı istemiş, elçi buna yanaşmayınca, onu tutuklamıştı. Diğer elçi sol saray muhafızları baş kumandanı unvanlı büyük general Ch'ang-sun Hsün-te'yı da hapse attı. Elçilerinin İl Kağan tarafından birbiri ardına tutuklanması üzerine Çin imparatoru da kendi başkentinde bulunan Gök-Türk elçilerini hapse attı. Bu sıralarda Çin sınırlarına doğru gelişen Gök-Türk akınlarının ardı arkası kesilmiyordu. Beşinci ayda tekrar T'ang İmparatorluğu topraklarına giren Gök-Türkler, Li Shu-liang kumandasındaki beş Çin ordusunu yendiler. Hatta Li Shu-liang'a savaş sırasında bir ok saplandı ve bir ay sonra öldü. Aynı yılın sekizinci ayında Tai eyaletine giren Gök-Türkler, kendilerine karşı koymaya çalışan Çin harekat orduları baş kumandanı Wang Hsiao-chi'yi bozguna uğrattılar. Arkasından ilerlemeye devam eden Gök-Türk ordusu Kuo-hsien kasabasını kuşattı. İki ay süren bu kuşatmadan sonra istediklerin elde ettikleri anlaşılan Gök-Türkler geri döndü .
Dokuzuncu ay içerisinde Ping, Liang ve Ling eyaletleri Gök-Türk hücumlarına maruz kaldı. Ancak Çin orduları artık savunmada başarılı olmaya başlamıştı. Üstelik Ling eyaleti baş kumandanı Yang Shih-tao, Gök-Türkleri yenmeye muvaffak oldu. Bu mağlubiyet İl Kağanın ordusuna fazla bir şey kaybettirmemiş olmalıdır. Çünkü on birinci ayda gelişen Gök-Türk akınlarında Heng, Ting, You ve İ gibi bölgeler tamamen İstilâ edilmişti. Bu akınlara T'ang hanedanı muhaliflerinden Kao K'ai-tao da iştirak etmişti.
622 senesinde imparator Kao-tsu, Kağan'a tekrar zengin hediyeler gönderdi ve bir çinli prensesle evlendirme teklifinde bulundu. İl Kağan, bu teklifi kabul etti ve Çin imparatorunun arzusu doğrultusunda hapiste tuttuğu Li Kui , Cheng Yüan-shou ve Ch'ang-sun Hsün-te'yı serbest bıraktı. On chin miktarında balık tutkalını hediye olarak gönderip, iki ülke arasının bundan sonra tutkalla yapıştırılmış gibi yakın olmasını söyledi. Bunu duyan Kao-tsu da onun elçileri Je-han Tegin'i, A-shih-na-te'yı ve diğer Gök-Türkleri ülkelerine geri yolladı.
Aynı sıralarda İl Kağan taaruzlarına devam ediyor ve T'ang muhalifleriyle birlikte Yen-meni muhasara altına alıyordu. Kuşatma bir ay kadar sürdü ve geri döndüler. Tai eyaleti garnizon kumandanı Li Ta-en, önce Gök-Türk ülkesinde açlık çıktığından dolayı, zor durumda kaldıklarını, dolayısıyla Ma-i şehrinin onlardan geri alınmasının kolay olacağı gerekçesiyle İmparatora teklifte bulunmuştu . Kao-tsu da Tu Ku-ch'engi ona yardımcı gönderdi . Lakin Tu Ktı-ch'eng vaktinde buluşması gereken noktaya gidemedi. Yalnız kalan Li Ta-en, İl Kağan ve T'ang hanedanı muhalifi çinli Liu Hei-ta tarafından kuşatıldı, imparator, bu sefer Li Kao-ch'ien'i yardıma gönderdi . Fakat, yiyeceği tükendiği için kaleden çıkma teşebbüsünde bulunan Li Ta-en, Gök-Türkler tarafından öldürüldü. İkinci ayda başlayıp, dördüncü ayda biten bu hadiselerden sonra Hsin eyaletine giren Gök-Türkler, büyük general Li Kao-ch'ien tarafından yenilgiye uğratıldılar. Çok geniş bir coğrafyaya yayıldığını anladığımız İl Kağan'in akınları durmuyordu. Altıncı ayda Shan-tung bölgesine akın yapıldı. Yen bölgesi prensi Li İ, Gök-Türkleri durdurmaya çalıştı.
Artık T'ang hanedanı kuvvetlenmeye başlamıştı. Dolayısıyla Gök-Türk akınlarına daha iyi savunma yapma yolunda önemli adımlar attılar; 622 yılının sekizinci ayında Ping eyaleti büyük baş kumandanı Li Shen-fu, Fen nehrinin doğusunda bulunan Gök-Türkleri yendi. İki bin at ele geçirdiği gibi beş yüz Gök-Türk askeri öldürmüştü. Aynı sıralarda İl Kağan bizzat kumanda ettiği yüz elli bin kişilik ordusu ile Yen-men geçidini aşarak, Ping eyaletine akın yaptı. Burada ordusunu iki bölüme ayırarak, bir bölümünü Yüan eyaletine gönderdi . Gök-Türkler, artık Çin'in çok içlerine girmişlerdi. Çinli kumandanlar, Gök-Türklerin dönüş yollarını kesme teşebbüsünde bulundular.
Bu sırada Çin sarayındaki bir müzakereden İl Kağanın Çin'e barış teklif ettiğini öğreniyoruz. Bazı Çinli devlet adamları bu teklifi hemen kabul etmek arzusunda idiler. Bazıları ise Çin'in çok fazla içlerine girmelerinin iyi bir fırsat olduğunu ileri sürerek savaşmak istediler. İmparator da savaşma taraftan idi. Ancak az sonra Lien eyaletine giren Gök-Türk orduları, Ta-chen geçidini ele geçirdiler. Barış teklif etme sırası T'ang imparatorluğuna gelmişti. Elçi olarak Cheng Yüan-shou, Kağan'a gönderildi. Çünkü o sırada Chie-shou şehrinden Chin eyaletine kadar yüzlerce li'lik alanda yarım milyon civarında Gök-Türk süvarisi dolmuştu. T'ang imparatorluğunun askerî bakımdan yapabileceği bir şey kalmamıştı. Bu durum göz önüne alındığında elçi Cheng Yüan-shou'va Gök-Türkler nezdinde yapacak çok şey düşüyordu . Adı geçen elçi bütün hünerini gösterdi. Önce İl Kağanı anlaşmayı bozmakla suçladı. Kağanın etkilendiğini görünce devam ederek "Gök-Türklerin, T'ang imparatorluğu topraklarını ele geçirseler bile buralarda yaşayamayacaklarını, ayrıca elde ettikleri ganimetlerin hepsinin, millete gittiğini, kağana bir şey kalmadığını, onun için en iyisinin Çin'le barış yapmak olduğunu, bu sayede hem savaş yorgunluğundan kurtulacağını, hem de Çin'den gelecek İpekli kumaşlar ve alımların hepsinin hazinesine gireceğini, aksi takdirde kağanın kendi kardeşleriyle arasının açılacağını ve felakete uğrayacaklarını" izah etti. Onun bu açıklamaları kağan üzerinde etkili oldu. Ordusunu topladı ve geri döndü.
iki ülke arasında barış akdedilmiş olmasına rağmen çinli kumandanlar bazı noktalarda Gök-Türklere taarruz ettiler. Dokuzuncu ayda meydana gelen bu olaylarda Yang Shih-tao ve emrindekiler, San-kuan dağında Wen Yen-po ve emrindeki generaller Heng dağında, An Hsing-kui ise Kan eyaletinde Gök-Türkleri yenilgiye uğrattılar. Böylece Çinliler, kendi yaptıkları anlaşmayı kendileri bozuyordu. On birinci ayda ise Li Ta-tsung, Ling eyaletinde, Yü-she Şadı yendi, Yü-she Şad'ın Wu-yüan'de idare ettiği topraklar tekrar Çinlilerin eline geçti.
Çinliler bu arkadan saldırılarıyla Gök-Türklerle yapmış oldukları barışı kendileri bozdular. 623 yılının beşinci ayında Lin eyaletine giren Gök-Türkler, yanlarına T'ang muhaliflerinden Liang Shih-tou yu da almışlardı. Daha sonra yine muhaliflerden Kao Kai-tao ile You eyaletine hücum ettiler. Ancak burada T'u Ti-ch'i tarafından geri püskürtüldüler.
Ma-i şehri çok önemli bir stratejik mevkiide bulunuyordu. Gök-Türkler ellerinde tuttukları bu şehri sürekli üs olarak kullanıyorlardı. Şehrin idaresi ise Gök-Türk askerleri ile T'ang muhaliflerinden Yüan Chün - changin elinde idi. Diğer bir muhalif Kao Man-cheng, T'ang hanedanına bağlanmak istiyordu. Bunun içinde gece Yüan Chün - chang'a hücum etmiş, ancak o zamanında haberdar olarak Gök-Türk ülkesine kaçmıştı. Yüan Chün chang tekrar Ma-i'yi almak için Tudun Şad ile birlikte hücum etti ise de yenildi. Altıncı ayda cereyan eden bu hadiselerden sonra Gök-Türkler tekrar Yüan Chün-chang'a yardımcı asker vererek, Ma-i üzerine gönderdiler. Ancak bu ordu Li Kao-ch'en tarafından yenildi. Arkasından çok geniş ve büyük bir Gök-Türk saldırısı gelmeye başladı. Yüan ve Shou eyaletleri Gök-Türklerin eline geçerken, imparator Kao-tsu kuzey sınırlarında askeri tedbirler aldı. İlerlemeye devam eden Gök-Türk ordusu sekizinci ayda Chen, Yüan, Shan-ho-chen ve Wei eyaletlerini tamamen istilâ etti. Büyük çapta gelişen Gök-Türk hücumlarından You eyaleti de dokuzuncu ayda nasibini aldı. Kao K'ai-tao da bu sırada yirmi bin Gök-Türk süvarisine kumanda ediyordu. Gök-Türkler bu sırada çok az görülen bir faaliyet icra etliler. Ts'ao P'an-i'yi elçi olarak gönderip, imparator Kao-tsu'ya Litt Shilı-jangin kendileriyle işbirliği yaptığını söyleyerek, onun idam ettirilmesine sebep oldular. Daha önceki olaylardan dolayı Ma-i şehrinin intikamını almak için onuncu ayda topyekun saldıran İl Kağan, gece kaleden çıkmak isteyen Li Kao-ch'i-en'in askerlerinin yarısını telef etti. Ancak çinli kumandan kaçmayı başardı. Şehri kuşatmaya devam eden Gök-Türk ordusuna hücum etmek için vazifelendirilen kumandan Liu Shih-jang korkusundan gelememişti.
Ancak bu esnada Çin'e bir elçi gönderen İl Kağan, bir çinli prensesle evlenmek istediğini bildirdi. İmparator kuşatmayı kaldırdığı taktirde İl Kagan'a bir prenses vereceğini açıkladı. Kağanın hatunu taarruzlara devam edilmesinde ısrar ediyordu. Uzun süredir kuşatma altında bulunan Ma-i'de yiyecek iyice azalmış, şehirdeki memurlardan Tu Shih-yüan, baş kumandan Kao Man-chengi öldürüp, şehri Gök-Türklere teslim etmişti, Gök-Türkler prensesle evlenmenin gerçekleşmesi için Ma-i şehrini Çin'e verdiler. Ancak, Gök-Türk saldırıları bu yılın sonuna kadar devam etti. On ikinci ayda Ting eyaleti istila edildi ise de burada bulunan Çin ordusu tarafından geri püskürtüldüler.
624 yılında da Gök-Türk orduları Çin topraklarında hücumlarını sürdürüyordu. Üçünçü ayda Yüan, beşinci ayda Shuo, altıncı ayda Tai eyaletleri Gök-Türk akınlarına maruz kaldılar. Fakat, adı geçen son eyaletteki Wu şehrinde mağlup edildiler. Yedinci ayda ise daha büyük bir Gök-Türk akını geldi. Yüan eyaleti tamamen işgal edilmişti. Arkasından Lung eyaleti de istilâ edildi. Wei-ch'ih Cheng-te ve Yang Shih-tao birliklerindeki kuvvetler ile bunlara karşı koymaya çalıştılar. Ancak, Yın-p'an bölgesi de Gök-Türkler tarafından işgal edildi. Diğer taraftan T'u-li Şadın kumanda ettiği kuvvetler Yüan Chün - chang ile Ping eyaletine akın yaptı.
Yıllardan beri süregelen Gök-Türk saldırılarından kurtulamayan T'ang imparatoru Kao-tsu'ya bazı devlet adamları, başkenti Ch'ang-an'dan daha güneye nakletmeyi tavsiye ettiler. Sadece daha sonra imparator olacak olan Li Shih-min, bu fikre itiraz etti. Vezirlerden Hsiao Yû ve bir kaçı da onu destekledi. Neticede İmparator, başkentini daha güneye taşımaktan vazgeçti. Bu ayın sonlarına doğru Tang hanedanı muhaliflerinden Yüan Chün-chang, Shuo eyaletine Gök-Türklerle beraber akın yaptı. Aynı esnada Kao-tsu, Chin ve Ch'i prenslerine Gök-Türklerle savaşma emri vermiş ve onlara Lan-ch'ih denilen havuzun yanında ziyafet vermişti.
Çin'in bütün kuzey eyaletlerinden başka ortalarına kadar da uzanan Gök-Türk akınları, sekizinci ayda da devam etti. Yüan, Hsin, Ping ve Sui eyaletlerine büyük akınlar yapıldı. Bu akınlara İl Kağan ile Shih-pi'nin oğlu T'u-li Kağan kumanda ediyorlardı. Sui eyaletinde askerî vali vali Liu Ta-chû, onları önlemeye çalıştı. Bu sırada uzun süren yağmurlar olmuş Çin ordusu gerekli erzak ve levazımatın nakliyle uğraşmak zorunda kalmıştı. You eyaleti önünde karşı karşıya gelen Çin ve Gök-Türk orduları henüz savaşa tutuşmadan Çin kumandanlarından Li Shih-min ileri çıkarak, İl Kağanı anlaşmayı bozmakla suçladı. T'u-li Kağanı da kendisiyle daha önce and içtiği halde buraya savaşmaya gelmekle itham etti. İki kağan da onun konuşmalarından etkilendiler. Özellikle T'u-li'nin Ch'in prensiyle ittifak ettiğini duymuş olmak, İl Kağanı onun hakkında şüpheye sürüklemişti.
Sonra Gök-Türk ordusu geri çekildi. İl Kağan geri dönme kararı vermiş olmasına rağmen, Çinli kumandan yağmur dolayısıyla Gök-Türklerin yaylarındaki zamkların eriyeceğini ve iyi kullanamayacaklarını ileri sürerek, kendi yaptığı anlaşmayı kendisi bozdu. Geceleyin Gök-Türklere saldıracaktı ki; Gök-Türkler uyandılar. Bunun üzerine T'u-li'ye özel adam gönderip, onunla anlaştı. Bu sırada İl Kağan savaşmak istiyor, fakat, Çinliler tarafından kandırılmış olan T'u-li karşı çıkıyordu.
Bu gelişmelerden sonra Çin'e karışı İl Kağanın tavrının değiştiğini görüyoruz. T'ang imparatoruna elçi göndererek, barış yapmak istediğini bildirdi. Bunun için de A-shih-na Ssu-mo unvanlı Chia-pi Tegin ve T'u-li Kağanı yollamıştı. A-shih-na Ssu-mo İl Kağanın üvey amcası oluyordu. Soğdlulara benzediği için şad olamamış sadece Chia-pi Tegin unvanıyla kalmıştı. Bu tegine Çin'de çok iyi muamele edilmiş, hatta İmparatorun yatağına kadar götürülmüştü . Çin'de bulunduğu sırada kendisine Ho-shun prensliği unvanı tevcih edildi. Bu ay içerisinde P'ei Ghi, Gök-Türklere elçi olarak gönderildi. Ch'i eyaleti askerî valisi Ghai Shao, Tu-yang vadisinde Gök-Türkleri mağlup ederken, dokuzuncu ayda Sui eyaletinde Li Ta-chü yendiği Gök-Türklerden üç tegini esir aldı. Fakat, Gök-Türk orduları akabinde Kan eyaletine girdi. Genellikle akın ve yağma karakteri taşıyan bu Gök-Türk hücumları sürerken, T'ang hanedanı hakim olduğu topraklarında kuvvetini iyice artırmıştı . Bundan başka yeğeni T'u-li Şada küsen ve Çin'e karşı uyguladığı baskı politikasını terketmeye başlayan İl Kağan, 625 yılının İlk ayında T'u-yü-hun'lar ile ticarî münasebet kurmak için imparator Kao-tsu'ya müracaat etti. Üçüncü ayda Gök-Türkler Lu eyaletine saldıracakları haberini yaydılar. Bunun üzerine Chin bölgesi prensi mukavemete hazırlandı. Sonra Gök-Türkler saldırıdan vazgeçtiler. Dördüncü ayda Liang eyaleti askerî garnizonuna baskı yaptılar. Hatta şehrin dış surlarını dahi aştılar. Askerî vali Liu Chün - chie, Gök-Türk hücumlarını önledi. Bundan sonra Gök-Türklerin hızla gelişen akınlarından korunmak için Pekin bölgesinden Shih-ling'e kadar savunma hattı meydana getiren Kao-tsu, yine de İl Kağanın Ling eyaletine akın yapmasına engel olamadı. Büyük generallerden Chang Chin'i ordu kumandanı tayin edip, Gök-Türkler üzerine gönderdi. Devletini sağlamlaştırıp, kuvvetinin artmasından sonra, T'ang imparatoru Kao-tsu, Gök-Türkleri aşağılamak için, bundan sonra mektup yerine ferman yazacağını devlet adamlarına ilân etti. Yedinci ay içinde İl Kağan, Hsiang eyaletine akın yaptı. Kağanı durdurmak isteyen Tai eyaleti baş kumandanı ise Hsin-ch'eng'da Gök-Türkler tarafından mağlubiyete uğratıldı.
Ani hücum silsilesine sekizinci ayda da devam eden İl Kağan, önce Ping, sonra Lİng, arkasından Lu , Ch'in ve Han eyaletlerini istilâ etti. Çin imparatoru, Li Ching ve Jen Kui gibi kumandanlarla savunma tedbirleri almaya çalıştı ise de yeniden yüz bin kişilik ordusuyla harekete geçen Gök-Türk ordusu, İl Kağan liderliğinde Shuo eyaletinde yağmalar yaptı. Bu olaydan az sonra T'ai-ku mevkiinde Gök-Türk ordularıyla savaşan çinli kumandan Chang Chin, bütün ordusu yok edilmek suretiyle mağlup edildi. Fakat, kumandanın kendisi kaçmayı başardı. Bu galibiyet esnasında Çin ordusu baş kumandanı Wen Yen-po'yu esir alan Gök-Türkler, onun önemli bir mevkiide olduğunu öğrenince, kendisine Çin'in askerî vaziyeti hakkında sorular sordular; fakat, yeterli cevap alamadılar. Akabinde Ling-wu mevkii ve de Sui eyaleti İl Kağan tarafından işgal edilmiş, ancak, o sonradan Çin'e elçi göndererek barış yapmak istediğini bildirip, istilâdan vazgeçmişti. Çok geniş bir alanı işgal eden İl Kağanın yaptığı yağmalarla hedefine ulaştığı anlaşılmaktadır. Çin'i tamamen fethetmenin kendi ülkesi menfaatine bir şey getirmeyeceğini düşünerek geri çekilmişti.
İl Kağanın geri çekilişinden sonra dokuzuncu ay İçerisinde bazı Gök- Türk beyleri tek başlarına hareket ederek akınlarda bulunuyorlardı. Fakat, küçük çapta yapılan bu harekâtın çoğu çinliler tarafından durduruldu. Bagatur Şad, Ping eyaletinde bir şehir ele geçirmiş, ancak sonra mağlup edilmişti. You eyaleti civarındaki Gök-Türkler de yenilip, İki bin kişi esir düşmüştü . Bununla birlikte Shan ve Ling eyaletleri, onbirinci ayda da P'eng eyaleti bir kısım Gök-Türk kuvvetleri tarafından İstilâ edildi.
Doğu Gök-Türk devletinin en kuvvetli çağlarını yaşadığı 615-626 yılları arasındaki dönemin son yılına girildiğinde yıllardan beri mutad olan Çin'e akın serisi devam ediyordu. 627 yılının ikinci ayında Yüan eyaleti hücuma maruz kalırken, üçüncü ayda Liang eyaleti tecavüze uğradı. Daha sonra bu akınlar Li You-liang tarafından önlendi . Bu arada Gök-Türk ülkesinde bulunan Wo Yang-yin adlı Çin elçisi elli adamıyla İl Kağanın otağına baskın yapıp, onu öldürmek istemişti. Ancak zamanında bundan haberdar olan Gök-Türkler onu yakaladılar.
Dördüncü ayda önce Shuo, Yüan, Ching eyaletlerini geçiren İl Kağan, çinli kumandan Li Ching ile Hsia-shih mıntıkasında savaştı. Geri çekilen Gök-Türk ordusu, Batı Hui eyaletini istilâ etti. Beşinci ayda Ch'in ve Lan eyaletleri, batı Gök-Türk askerî birlikleri tarafından işgal edildi. Bir ay sonra Çin seddinin dışındaki Sarı nehir havzasında bir kaç on bin süvariyle karargah kuran Gök-Türklerden Yü-she Şad, Wu-ch'eng kalesini kuşattı. Daha sonra Wei ve Lung eyaletleri de Gök-Türk akınlarına maruz kaldı. Yedinci ayda ise Ch'in eyaletinde Chai Shao, mağlup ettiği Gök-Türklerden bir tegin ve binden fazla asker öldürmüştü.
Sekizinci ayda İl Kağan, T'u-li Kağan ile birlikte yüz binden fazla sayıda olan ordularıyla Kao-ling'i ele geçirmişler, Ching eyaletinde ise çinli kumandan Wei-ch-'ih Ching-te'ya mağlup olmuşlardı. Hatta bu sırada A-shih-te Wu-mei-ch'o adlı erkin esir düşerken, binden fazla Gök-Türk askeri öldürüldü. Bu mağlubiyeder üzerine İl Kağan, karargâhını Wei Suyu kenarında kurdu. Chıh-shih-ssu-li adlı elçiyi Çin ordularının hareketini öğrenmek maksadıyla, T'ang imparatorluğu tahtına yeni çıkmış olan T'ai-tsung'a gönderdi Gök-Türk elçisi Çin sarayına vardığında kendi ülkesinin gücünü övdü. Yeni imparator, onun bu hareketine kızarak, Gök-Türkleri altın ve ipekli elbiseleri aldıkları halde Çin'e saldırıp anlaşmayı bozmakla suçladı. Arkasından elçiyi tutukladı. Bazı devlet adamları Gök-Türk elçisinin hapse atılmasının doğru olmadığını söyledilerse de imparator, o şekilde davranırsa Gök-Türklerin kendisinin onlardan korktuğunu düşünür diyerek kabul etmedi.
Yeni imparator önce kendisi altı veziri ile hızla Wei nehrinin kenarına, kağanın bulunduğu mıntıkaya geldi. İki taraf karşı karşıya geldiklerinde T'ai-tsung, İl Kağanı yine anlaşmayı bozmakla suçladı. Bu arada kalabalık bir Çin ordusu beklenmedik bir şekilde ince bir patikadan çıkıp, oraya gelmişti. İmparator, kağanla baş başa kalıp, konuşmaya devam ettiler. Çin imparatoru Gök-Türklerin kendi ülkesi içlerine fazla girdiklerini ve bu yüzden tedirgin oldukları kanaatinde idi. Neticede İl Kağan ile T'ai-tsung anlaşma yaptılar Anlaşmanın belli başlı dört ana maddesi vardı. Pien-ch'iao adlı köprüde yapılan bu barışta, Çin imparatoru beyaz at kurban ederek and içti. Varılan kararlara göre: Gök-Türkler, çinlilere at sığır verirken, karşılığında ipek, gümüş altın vesair malları alacaklardı; Gök-Türk ordusu geri çekildikten sonra her iki taraf bir birine saldırmayacaktı; çinli esirler iade edilecekti; T'ang hanedanıyla Gök-Türkler yakın dostluk tesis edeceklerdi. Gök-Türkler askerî bakımdan Çin'e nazaran çok daha kuvvetli oldukları halde T'ang hanedanıyla kendilerini eşit sayan bir anlaşma yapmışlardı. Ancak, Gök-Türk ordusunun dağınık durumu, Çin imparatorunun gözünden kaçmamıştı. Çin'in göz kamaştırıcı malları hakikaten ileri gelen Gök-Türk beylerini etkilemiş, savaşma arzuları kaybolmuştu. İşte Çin imparatoru bu sebebten Gök-Türklerle eşit şartlarda anlaşma yapma cüretini göstermiş ve başarmıştı. T'ang hanedanının ileri gelen devlet adamları dahi imparatorlarının bu hareketlerinden endişe etmişlerdi. İmparator, ayrıca Gök-Türklerin altın ve ipekli kumaşları alınca geri çekileceklerini ve savaşmaya önem vermeyeceklerini biliyordu. İl Kağan bir ay sonra yani dokuzuncu ayda, T'ai-tsung'a üç bin at ile on bin koyun hediye ederek, anlaşmaya uyduğunu gösterdi. Bunları kabul etmeyen Çin imparatoru, Gök-Türkler tarafından götürülen çinlilerin iadesini istiyordu.
Ahmet Taşağıl'ın Göktürkler adlı kitabından alıntılanmıştır.
6 Ekim 2022 Perşembe
TÜRK MİTOLOJİSİ'NDE GEÇEN KİŞİLER, KAVRAMLAR VE TANRILAR - 35
JALMUS
Masallarda adı geçen devasa bir yaratık; dev. Genellikle insan biçimli olarak betimlenir. Siyah ya da sarı renklidir. Kimi zaman alt dudağı yerde, üst dudağı gökte bir zenci olarak tanımlanırlar. Elinde çoğu zaman hayvan başlı bir sopası veya topuzu bulunur. Bu topuza çokmar denir. İnsan ve koyun yemeyi sevdikleri söylenir.
JASTIRNAK
Pençeli canavar. Dağlık alanlarda veya ormanlarda yaşar. Vücudu kıllıdır. Derisi koyu konur (kahverengi) olarak betimlenir. Bazen normal insan görünümüne, hatta güzel bir kız kılığına girer. Ancak gerçekte köpek başı gibi çirkin bir kafası vardır. Tırnakları çelik gibidir ve açtığında kartalın pençelerine benzer. Bazen de bakırdan olduğu söylenir. Ayaklarıysa keçi ayağını andırır. Bu yaratıklar aileleriyle birlikte yaşarlar ve onlara zarar veren olursa ömürleri boyunca intikam almak için peşine düşerler. İnsana suyun içindeyken zarar verdiklerine inanılır. Bu nedenle suda oynarken boğulmasından korkulan çocuklar onların adıyla korkutulur. İnsanların delirmelerine neden oldukları da söylenir. Kimi yörelerde Castırnak, Caskıynak ve Caskırnak birbirinin kardeşi olan üç farklı varlık olarak anlatılır. Karakırnak adıyla bilinen türleri de bulunur.
KALDAZ HANlM
Ateş tanrıçası. Ateşin koruyucusu olarak görülür. Başka bir görüşe göre mal (sığır) ve büyükbaş hayvanların koruyucusudur. Emrindeki olan canlılara Kaldazın adı verilir. Altay efsanelerinde anlatıldığına göre kel kadın şamanlar ölüleri bile diriltir. Güneşli bir günde kar yağdırır, fırtına çıkarır.
KALGANÇI
Kalgançı Çağ da denir. Kıyamet gününü ifade eder. Kalganan (sıçrayıp kalkılan) gün, dünyanın ve/veya evrenin yok olacağı daha sonra tüm ölülerin tekrar diriltileceği gündür. Bu inanca göre yeryüzünün varlığı sürekli değildir. Günün birinde yaşam sona erecek ve tüm canlılar yok olacaktır. Kıyamet belirtisi olarak suçlar çoğalacak, günahlar artacak, insanlarda Tanrı korkusu kalmayacaktır. Nihayet İyilik Tanrısı Ülgen'le, Kötülük Tanrısı Erlik arasında çıkacak büyük savaşın sonunda tüm insanlık yok olacaktır. Denizin dibindeki dokuz çatallı Karataş dokuz yerinden ayrılacak ve demirden atlara binmiş dokuz savaşçı yeryüzüne saldıracaktır. Tanrı Bay-Ülgen tüm canlıların öldüğünü, kendisinden başka kimse kalmadığını görünce; "Kalkın ey ölüler!" diye bağıracaktır. Onun bu çağrısı üzerine ölüler mezarlarından kalkacaklardır.
KAM
Şamanlara Türk dillerinde verilen genel ad. İlkel topluluklarda doğaüstü güçlerle iletişime geçebildiğine inanılan din adamı. Ruhlarla irtibat kurabildiği kabul edilir. Dualarıyla hastaları sağaltabilir ve törenlerle kötü ruhları kovabilir. Aynı zamanda büyücü ve hekimdir. Değişik ritüelleri yerine getirir. Gök Tanrı tarafından görevlendirildiğine ve yine onun isteğiyle üstün güçlerle donatıldığına, bazı gizli bilgilere vakıf olduğuna inanılır. Her Şamanın kendi özel yöntemiyle ulaştığı coşa (vecd, trans) yani kendinden geçme halinde, ruhuyla göklere yükselmek, yeraltına inmek ve oralarda dolaşmak, bazı bilgilere ulaşmak, tanrısal ilhama erişmek gibi yetenekleri bulunur. Coşku halinde ruhlarla iletişim kurar. Bu coşkuya en azından başlangıç aşamasında ulaşabilmek için müzik ve ritim büyük öneme sahiptir. Dans ederek kendinden geçer. Maddi dünyayla olan bağlarını zihnen koparır. Bütün kamların çok derin sezgileri, geniş düş güçleri vardır. Derin bir coşkunluğa kapılarak kendinden geçer. Kendine gelene kadar gökleri ve uzayı, yeraltı dünyasını gezdiğine, ruhları gördüğüne, gizli alemleri dolaştığına inanılır. Şamanlar ruhları egemenliği altına alarak ölüler (özellikle ata ruhları), doğal güçler (doğa ruhları) ve şeytanlada iletişime geçerler. Şaman, gerektiğinde kendisine yardımcı olacak ruhları dünyanın her yanına dağılmış olsalar bile çağırabilir. Bu çağrıyı genellikle davul veya tefini çalarak yapar. Ancak başka bir müzik aleti de kullanabilir, hatta bir çalgıya hiç gerek duymayabilir. Şamanizmle tanrı-doğa-insan arasında sürüp giden ve hiç kopmayan bir bağlantının bulunduğu öngörülür ve Şamanın bu döngü içerisinde ruhlar alemiyle insanlar arasında aracı olduğuna inanılır. Tanrı ilk Şamanı yarattığında onun evinin önüne dokuz dallı (Moğollara göre sekiz dallı) bir ağaç dikmiştir. Bu nedenle her şaman kendisini temsil eden bir ağaç diker. Bu ağaca "Turuğ" adı verilir. Rivayete göre tanrı Ülgen bu ilk Şamana "Senin adın bundan böyle Kam olacak'' diyerek adını vermiştir. Yakutların geleneksel halk dininde anlatıldığına göre; ilerleyen zamanlarda tanrı Ayığ Han yeryüzüne üç Şaman daha göndermiş ve bunların çadırlarının önüne de yine birer tane ağaç dikmiştir. Dolayısıyla şamanların ağaçlarının bulunması, kutsal Yaşam Ağacı Ulukayının yeraltı, yeryüzü ve gökyüzü arasında bir köprü görevi gördüğü şeklinde algılanmasıyla ilgilidir. Moğollara göre Holongoto adlı kutlu kişi kamlığın dokuz derecesini düzenleyen gelenekleri oluşturmuş ve buyruğuna 99 erkek ve 99 kadın Şaman alarak Sayan Dağları'na çekilmiştir. Türk-Moğol kültüründe erkek Şamanlar için sıfat olarak "Toyun/Toyon" (efendi, sahip) tabiri, kadın Şamanlar içinse "Hotun/Hoton" (hanımefendi, kraliçe) tabiri kullanılır. Asya halk inanışına göre iki tür kam bulunur:
1. Ak (Aktoyun) : İyi ruhlarla iletişime geçen Şaman.
2. Karakam (Karatoyun): Kötü ruhlarla iletişime geçen Şaman.
Bahattin Uslu’nun Türk Mitolojisi adlı kitabından alıntılanmıştır.
2 Ekim 2022 Pazar
Türk Tarihi Açısından Çin Yıllıkları
İslâmiyet öncesi Türkistan Türk tarihinin yazılı kaynaklarının başında Çin Kaynakları gelmektedir. Dünyada tarih yazma geleneğinin en eski olduğu millet Çinlilerdir. M.Ö. 841 yılından itibaren kronolojik olarak tarih yazdıkları bilinmektedir. Çinliler kendileri ile alâkâlı bu tarihleri yazarlarken kendilerine komşu olan ve karşılıklı münasebet kurdukları milletlerin ve boyların tarihlerini de kaleme almışlardır. Her ne kadar bu eserler yıllık mahiyetinde kendi tarihlerini ön planda tutmak ve Çin imparatorlarının faaliyetlerini methetmek amacıyla yazılmış olsalar bile yıllıkların sonunda verdikleri yabancılarla ilgili bilgiler Türkistan Türk tarihine ışık tutacak niteliktedirler. Ayrıca Çin tarihi ile ilgili kısımlarda da Türk tarihi ile ilgili bilgilere rastlamak mümkündür. Bu nedenle Çin kaynakları ile ilgili bilgiye sahip olmak ve bu kaynaklardan istifade etmek Türk Tarihi açısından bir zorunluluktur. Çin kaynakları şu şekilde sınıflandırılmaktadır:
1-Metal ve taş eserler üzerindeki yazılar
2-Kemik ve kaplumbağa kabukları üzerindeki yazılar
3-Klasik kitaplar
4-Hanedan tarihleri
5-Ansiklopedik eserler
6-Kronolojik eserler
Metal-taş yazıları, kemik ve kaplumbağa kabukları üzerindeki yazılar ile klasik eserlerde verilen bilgiler, efsanevi olarak nitelendirilseler de bunlardaki bilgiler Türklerin ilk atalarına ait bilgiler olarak değerlendirilmektedirler.
Hanedan Tarihleri
Batı’da Hanedan Tarihi (Dynastic Histories), Türkiye’de ise Çin Yıllıkları olarak bilinen eserler en önemli ve en hacimli kaynaklardır. Yıllık ifadesi söz konusu kaynakların tam karşılığı olmamakla beraber, ülkemizde bu tabir kullanılmaktadır. Yıllık bu hanedan tarihlerinin sadece bir bölümünü oluşturmaktadır.
Resmi Çin tarihinin yazılmaya başlanılması M.Ö 104 yılında Shih-chi (Tarihi Hatıralar) ile başlamış, 1911’de yıkılan Ch’ing imparatorluğunun resmi tarihinin yazıldığı 1927 yılında son bulmuştur. Ancak dönemin hükümetinin son tarihin dağıtımını yasaklamasıyla bütün Çin tarihleri 26 hanedan tarihi yerine 25 hanedan tarihi adıyla ifade edilmiştir.
26 hanedan tarihinde toplam 4052 cilt vardır. Her bir cilt 4 ile 7 varak arasında değişmektedir.
En küçük tarih 36, en geniş tarih ise 536 cilde sahiptir.
Hanedan tarihleri 5 ana bölüme ayrılmaktadır:
1-İmparator yıllıkları
2-Asil aileler
3-Kronolojik tablolar
4-İlmi risaleler
5-Biyografiler: Türk tarihi hakkındaki en zengin malzeme, bu bölümün sonunda yer alan yabancıların biyografilerinde yer almaktadır.
Bu kaynaklarda sıklıkla geçen ve Çinli olmayanlar için kullanılan “barbar” kelimesine dikkat çekmek isteriz. Bilindiği üzere Çinliler kendilerinden olmayan boyları, kabile ve kavimleri kendilerine ait özel adlarının (yani hangi boy kendisini hangi adla adlandırıyor ise o ad ile) yanında “kuzeyli yabancılar, güneyli, batılı-doğulu yabancılar” şeklinde genel adlarla anmışlardır. Barbar kelimenin aslı “Çinli olmayan kuzeyli, güneyli veya batılı yabancılar” iken, Batılı araştırmacılar tarafından bu kelime “eski barbar” anlamında kullanılmış ve ilim dünyasına da bu şekilde yerleştirilmiştir. Aslında Çinliler kendilerinden olmayan boylara barbar dememişlerdir.
Bu kaynaklar ile ilgili dikkatlerden kaçan bir diğer nokta da Çinlilerin olayları kendi bakış açılarından ve taraflı bir şekilde kaydetmelerinin göz ardı edilmesidir. Çinliler Türkleri her zaman asi ve kendilerine tabi olması gereken bir millet olarak görmüşlerdir. Nitekim onlar İmparatorlarını göğün oğlu ve yeryüzünde tanrının temsilcisi olarak görerek, bunun kendilerine bir üstünlük sağladığına inanmışlardır. Yine kendi başarılarını güzel cümleler ile yüceltirken; Türklerin başarılarını küçümsemişlerdir. Ne yazık ki Batılı tarih yazımında bu durum da göz ardı edilmiştir.
a. Shih-chi (Tarihi Hatıralar)
Shih-chi Çin yıllıklarının ilkidir. Çin tarihçilerinin atası olarak kabul edilen Tsi Ma-ch’ien tarafından M.Ö. 104-91 yılları arasında yazılmıştır. Çin’in en eski devirlerinden başlayıp Han İmparatoru Wu-ti dönemine kadar olan Çin tarihini kronolojik bir şekilde anlatmaktadır. Bu kaynak aynı zamanda dünya tarihinde de tezkere şeklinde yazılan ilk eserdir. Eserin 110. bölümü Hunlar Tezkeresi’dir. Bununla birlikte diğer bölümlerde de yine Hunlarla ilgili kısımlar bulunmaktadır. Hunlarla ilgili olarak Asya Hun Devletinin kuruluşu ile Hunların ilk kez kuzey ve güney diye ikiye ayrılmalarına kadar olan tarihleri hakkında bilgiler verilmektedir.
Yıllığın tam olarak batı dillerine çevirisi yapılmamıştır. Ancak, E. Chavannes, B. Watson gibi ilim adamları bazı bölümlerini çevirmişlerdir. Bugün Çin Halk Cumhuriyeti’ne bağlı Uygur Özerk Bölgesi’nde bulunan Xinjiang Üniversitesi İlmi Araştırmalar Dairesi’nin “24 Tarih’teki Türkistan’a Dair Materyalleri Tercüme Heyeti” bu kaynağın tamamını Uygur Türk Lehçesinde neşretmiştir.
b. Han-shu (Hanname/ Han Hanedanı Yıllığı)
Çin’in Han İmparatorluğunun kuruluşundan Wang-mang dönemine kadar resmi tarihini anlatmaktadır. Han İmparatorluğu Batı Han ve Doğu Han olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Bu kaynak Batı Han ile ilgili bilgiler vermektedir.
Tarihçi bir babanın oğlu olan Pan-ku tarafından yazılmıştır. Pan-ku’nun ölümünden sonra eseri kızkardeşi Pan-chao ile imparatorun görevlendirdiği tarihçi Ma-hsü 10 yılda tamamlamışlardır. Bu eserin de 94. bölümü Hunlara ayrılmıştır. “Hunlar” ve “Güney Hunlar” olarak ikiye ayrılan bölüm Hunlarla ilgili Shih-chi’ye göre daha ayrıntılı bilgi vermektedir. Eserin diğer kısımlarında da Hunlarla ilgili bilgilere rastlamak mümkündür.
Esere başka tarihçiler tarafından ilaveler yapılmış ve eser bu ilavelerle açıklanmaya çalışılmıştır. Ancak Sui Hanedanlığı dönemi ve T’ang İmparatorluğunun ilk devrelerinde yaşayan tarihçi Yan Shih-ku o güne kadar bu kaynak üzerine çalışmış olan tarihçilerin çalışmalarını bir araya getirmiş ve bunlara yeni ilaveler yapmıştır. 110 bölümlük eseri 120 bölüme çıkarmıştır. Bugün kullanılmakta olan eser de onun tasnif ettiği bu 120 bölümlük eserdir.
Bu yıllığında Batı dillerine tam bir tercümesi yoktur. E. H. Parker, F. Hirth, E. Chavannes, Homer H. Dubs gibi ilim adamları eserin bazı bölümlerini neşretmişlerdir. Eserin Hunlardan bahseden tüm bölümlerini Çin Halk Cumhuriyeti’ne bağlı Uygur Özerk Bölgesi’nde bulunan Xinjiang Üniversitesi İlmi Araştırmalar Dairesi “24 Tarih’teki Türkistan dair Materyalleri Tercüme Heyeti” bu kaynağı Uygur Türk Lehçesinde neşretmiştir.
Türkiye’de ise Çin kaynaklarındaki Türklerle ilgili kayıtların Türkçe’ye tercüme edilmesi Türk Tarih Kurumu’nun projelendirmesi ile 1990’lardan sonra başlamıştır. Bu yıllıktaki Hunlarla ilgili kayıtlar Prof. Dr. Ayşe Onat başkanlığındaki bir heyet tarafından Türkçe’ye tercüme edilerek “Han Hanedanı Tarihi Hsiung-nu (Hun) Monografisi” adı ile Türk Tarih Kurumu yayınları arasından yayınlanmıştır.
c. Chiu T’ang-shu (Eski T’ang Hanedanı Yıllığı)
Liü-hsü tarafından kaleme alınarak 945 yılında tamamlanmıştır. T’ang Hanedanlığının 618 yılından 907 yılına kadar olan 290 yıllık tarihini kaydetmiştir. İçinde tarihi değere sahip pek çok makale de bulunmaktadır. Toplam 200 bölümden oluşan eserin 194, 195, 198 ve 199. bölümlerinde Türk boyları ve onların yerleşim bölgeleri hakkında bilgiler yer almaktadır. Özellikle Kök-Türkler ve onların doğu ve batı kolları ile Uygurlar ve Uygur birliğine giren Türk boyları hakkında ayrıntılı bilgiler vermesi bakımından Türk tarihi açısından son derece önemli bir yıllıktır. Ancak bu tür T’ang Yıllıkları sonradan kopyalandıkları ve yapıştırılmak suretiyle yazıldıkları için olaylar sık sık birbirine karıştırılmıştır.
Prof. Dr. İsenbike Togan’ın başkanlığındaki ekip tarafından Eski Tang Hanedanı Tarihi içinde yer alan Kök-Türkler kısmının 194A bölümünün tamamı Türkçe’ye tercüme edilerek açıklamalı metin neşri 2006’da yapılmıştır. Ayrıca Prof.Dr. Ahmet Taşağıl bu kaynağın verdiği 617-630 yılı arasındaki kronolojik bilgileri Kök-Türk kitabında değerlendirmiştir.
d. Hsin T’ang-shu (Yeni T’ang hanedanı Yıllığı)
Kuzey Sung Hanedanı döneminin ünlü edebiyatçılarından Song-ch’i ve Ou Yang-hsu tarafından yazılmıştır. Yıllık 1044 yılında yazılmaya başlanıp 1061 yılında tamamlanmıştır. Kaynağın yazımında Eski T’ang tarihi temel alınmış ve bu tarih geliştirilerek yazılmıştır. Bu yıllık; diğer Çin kaynaklarına göre Türklerle ilgili çok daha fazla bilgiye sahiptir. 225 bölümlük eserin 215, 217, 219 ve 221. bölümleri Türk devletlerine ayrılmıştır. İlk olarak Hunlardan başlayarak tüm yabancı boyların tarihinin bir özeti yapıldıktan sonra onların siyasi, içtimai ve kültürel faaliyetlerinden, yaşadıkları coğrafyalardan, nüfuslarından, askerlerinden ve sahip oldukları hayvanlardan bahsedilmektedir.
Yeni T’ang Yıllığı ile Eski T’ang Yıllığı’nın bir karşılaştırmasını yaptığımız zaman Yeni T’ang Yıllığı’nın daha özlü bir şekilde yazılmış olduğu görülmektedir. Yeni yıllık devlet arşivinden alınan yeni bilgilerle genişletilmiştir. Ancak bu yenilikleri yaparken hem olayların sırası karıştırılmış hem de eski tarihteki bazı olaylar alınmamıştır. Bu açıdan bakıldığında Eski T’ang Yıllığı, Yeni T’ang Yıllığı’na göre daha düzgün ve daha zengindir.
Kaynağın Kök-Türkler bölümündeki bilgiler yine Prof. Dr. Ahmet Taşağıl tarafından incelenmiştir.
e. Türkler Hakkında Bilgi Veren Diğer Çin Kaynaklarından Bazıları
1- Hou Han-shu (Sonraki Hanname) (Hunlar)
2- San Kuo-chih (Üç Padişahlık Tezkeresi) (Hunlar)
3- Sung-shu (Sung Hanedanı Yıllığı) (Hunlar, Tabgaçlar)
4- Liang-shu (Liang Hanedanı Tarihi) (Kök-Türkler)
5- Ch’en-shu (Ch’en Hanedanlığı Yıllığı) (Kök-Türkler)
6- Wei-shu (Wei Hanedanı Yıllığı) (Tabgaçlar, Kanglılar)
7- Pei Ch’i-shu (Kuzey Ch’i Hanedanı Yıllığı) (Kök-Türkler)
8- Sui-shu (Sui Hanedanı Yıllığı) (Kök-Türkler)
9- Chiu Wu-tai shih (Eski Beş Hanedanlık Dönemi Tarihi) ( Uygurlar)
10- Sung-shih ( Sung Hanedanı Tarihi) ( Uygurlar)
11- T’ung-tian (Kanunlar Külliyatı) ( Kök-Türkler)
12- T’se- fu Yuan-kui (Kitaplar Cevheri) ( Kök-Türkler ve Uygurlar)
Çin yıllıklarının ilk incelemesini Fransız araştırıcısı De Guignes (1756-1758) yapmış ve daha sonra Rus ilim adamı Yakinev, Fransız St. Julien, E. Chavannes, P. Pelliot ile Alman De Groot, O. Franke yaptıkları çalışmalarda bu yıllıkları değerlendirmişlerdir. Türkiye’de ise Çin yıllıklarını ilk kullanan Bahaeddin Ögel ve Özkan İzgi olmuş onlardan sonra İsenbike Togan, Ayşe Onat, ve Ahmet Taşağıl bu kaynakları kullanmışlardır.
Alıntıdır.
-
Fırtınanın Savurduğu Bir Halkın Mücadelesi AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ'NİN KURULUŞU (1783) AMERİKA'DA KOLONİLERİN KURULMASI Amerik...
-
PROTESTANLIĞIN DOĞUŞU Reform; kelime anlamıyla; «bir şeyin aslını bozmadan onda yapılan değişiklikler» şeklinde tarif edilirse de ıstılahi...
-
Şu altı şey zararlıdır: 1- Amirlerin sefih olması. 2- Kan dökülmesi. 3- Hükmün satılması. 4- Akrabadan uzak...