13 Ocak 2022 Perşembe

YERYÜZÜ ÖZELLİKLERİNE BAĞLI OLAN ETMENLER

 

 Sıcaklığın dağılışındaki önemli faktörlerden biri kara deniz dağılışıdır. Karaların çabuk ısınıp çabuk soğuması, denizlerin ise geç ısınıp geç soğuması nedeni ile karaların iç kısımları ile kıyı kesimleri arasında farklı iklim özellikleri görülmektedir.

 

Bunun yanında yüzey şekilleri de sıcaklığın dağılışı üzerinde etkili önemli faktörlerdir. Bunun içinde yükselti, rakım gibi özelliklerin yanında toprak nemi ve hatta bitki örtüsünün varlığı veya yokluğu da önemli bir faktördür.

 

 

 

Kara ve Denizlerin Sıcaklığa Etkileri

 

Kara ve denizlerin özgül ısıları ve ısınma özellikleri birbirinden farklıdır. Karaların özgül ısısı denizden daha düşüktür. Ayrıca, gün içinde gelen güneş ışınları kara yüzeyinin 1m’lik derinliğe kadar olan bölümünü ısıtırken, deniz yüzeyinin 10m’lik bir alanını ısıtmaktadır. Bu nedenle de karalar denizlerden daha hızlı ısınır.

 

Deniz suyundaki yatay ve dikey yöndeki hareketler denizlerde ısınıp soğumayı yavaşlatıcı etki yaparlar. Deniz suyundaki dikey yöndeki hareketler ile ısınan su alta iner ve yüzeye soğuk su çıkar. Bu nedenle de deniz suyu hareketli bir yüzey olduğu için bu alanı ısıtmak durağan kara yüzeyi ısıtmaktan daha zordur.

 

Zor ısınan denizin soğuması da karadan daha zordur. Kara yüzeyinde ısınan yüzey hızla soğurken, denizin biriken sıcaklığının kaybedilmesi daha zordur. Bu nedenle, karasal özellik taşıyan bir istasyonun sıcaklıkları, denizel etkileri olan istasyondan daha soğuk olur.

 

Örneğin, Iğdır ve İzmir istasyonları aynı enlemde yer alırlar. İstasyonların uzun yıllık ortalama sıcaklıklarının aylara göre dağılışı incelendiğinde Iğdır’ın İzmir’den daha soğuk olduğu görülür. Iğdır, çevresine göre mikro klima özelliği gösteren bir istasyondur. Buna rağmen iki istasyon arasında çok belirgin bir sıcaklık farkı bulunur. Ayrıca, burada istasyonların kendi içinde de yaz ve kış mevsimi sıcaklıkları arasında belirgin bir fark vardır. Iğdır istasyonu, en düşük sıcaklığını Ocak ayında yaşar. Şubat ayından itibaren sıcaklıklarda artışlar başlar. Karasallığın etkisiyle yaz ayları fazla ısınır ve yaz-kış mevsimleri arasındaki sıcaklık farkı artar.

 

İzmir istasyonu da en soğuk ayını uzun süreli ortalamasına göre Ocak ayında yaşamıştır. Fakat Ocak ve Şubat ayları arasındaki sıcaklık farkı oldukça azdır. İzmir istasyonu denizel özelliklerin etkili olduğu bir istasyondur. Bu nedenle İzmir’de kış ve yaz sıcaklıkları arasındaki sıcaklık farkı Iğdır istasyonuna göre oldukça azdır. İzmir’de sıcaklıkların aylara göre değişimi daha yumuşak geçişlidir. Fakat Iğdır’da durum oldukça farklıdır. Iğdır istasyonunda aylar arasındaki değişim daha keskin şekilde gerçekleşmiştir.

 

Deniz suyundaki yatay ve dikey yöndeki hareketler ısının yüzey suyunun daha derinlere inmesini sağlar ve derinliklerde de yaşamın gelişmesi sağlanmış olur. Ayrıca, deniz suyundaki ısı farklılıkları büyük akıntı sistemlerinin de doğmasını sağlamaktadır. Bu akıntılar ile bazı alanların iklimi ılıman hale gelirken, bazılarının ise soğumasına yol açmaktadır.

 

Özetlememiz gerekirse;

 

          Karalar çabuk ısınır ve çabuk soğur. Karalarda günlük sıcaklık farkları fazladır. Bu nedenle de yıllık sıcaklık farkları fazladır.

 

          Denizler geç ısınır ve geç soğur. Denizlerde günlük sıcaklık farkları azdır. Bu nedenle de yıllık sıcaklık farkları azdır.

 

         Karaların fazla olduğu kuzey yarımkürede sıcaklık farkları güney yarımküreden

 

fazladır.

 

          Denizler ya da göl gibi su yüzeyleri sahip oldukları sıcaklık özellikleri nedeniyle yaşanılan yerin iklimini ılımanlaştırmak gibi bir etki gösterirler.

 

          Okyanuslarda ısınma farkı nedeniyle gelişen akıntılarda etkili oldukları alanların iklimi üzerinde belirgin bir etkiye sahiptir. Örneğin; Gulf-Stream akıntısı etkili olduğu kuzeybatı Avrupa’daki ülkelerin daha yaşanılabilir bir iklime sahip olmasını sağlar. Soğuk su akıntıları ise etkili oldukları alanların iklimi üzerinde olumsuz etkilerde bulunurlar.

 

Yer şekillerinin Sıcaklığa Etkisi

 

 

Yer şekillerinin farklılığı önemli ısınma farklarının oluşmasını sağlayan sebeplerden biridir. Farklı yüzeylerin ısınma özelliği de birbirinden farklıdır. Ya da topografi olarak farklı olan yüzeyler güneş ışınlarının geliş açısındaki farklılaşma ile farklı ısınma özellikleri gösterirler.

 

Aydınlanma süresini belirleyen bir etmen olarak da yer şekillerinin etkisi vardır. Sabah ve akşam saatlerinde güneş ışınlarının geliş açısı farklılaştığı için topografik engeller ile ısınma da farklılaşır. Örneğin bir dağ güneş ışınlarını öğle saatlerinde büyük açılarla alırken, öğleden sonra bu etki ışınların geliş açısının artmasıyla azalır ve güneşe dönük olmayan yüzey ısınmasını sürdüremez. Bu alan, güneşe dönük olan alana göre daha serin özellik gösterir. Güneşe dönük olma olayına bakı denir. Birçok yerde bakı etkisi belirgin bir şekilde görülebilir.

 

Yüksekliğin Sıcaklığa Etkisi

 

 

Yüksekliğin, sıcaklık üzerinde önemli etkisi vardır. Serbest atmosferde yükseldikçe her 100 m’de sıcaklıklar 0.5°C azalırken, alçaldıkça her 100 m’de sıcaklıklar 1°C artar . Çünkü yükselirken içinde su buharı bulunan hava kütlesi bunu yoğuşma ile yükseldiği yamaçta yağış olarak bırakmıştır. Diğer yamaçtan (dulda yamaç) aşağıya doğru inerken bu sefer kuru hava sıcaklık değişim oranına göre ısınmaya başlar ki bu, nemli hava sıcaklık değişim oranına göre yüksektir.

 

Yerin yüksekliğinin etkisi, gelen güneş ışınlarının atmosferde kat ettikleri mesafenin değişmesi ile de farklılık gösterir. Güneşten gelen ışınlar atmosfere girdikleri andan itibaren atmosferdeki gazlar, tozlar vb. nedeniyle dağılmaya, saçılmaya, yansımaya ve absorbe edilmeye başlar. Güneş ışınlarının atmosfer geçirdikleri süre ölçüsünde yukarıdaki nedenlerle enerji kaybı yaşar. Atmosferde geçirilen sürenin az olması, bir yerin güneş ışınlarından daha çok faydalanması anlamına gelir. Bu nedenle de yüksek alanlar alçak alanlara göre daha yüksek enerji alırlar.

 

 

 

Yüksek dağ alanları aldıkları yüksek enerji nedeniyle çabuk ısınırlar. Bu ısınma nedeniyle yoğuşma olduğu zaman bulutlar dağ zirvelerinin altlarında oluşurlar. Güneşin batmasından sonra yeryüzünden ışıma nedeniyle enerji kaybı artar. Bu kayıplar eğer gökyüzünde bulut yoksa daha fazla olur. Dağların zirveleri genellikle bulutsuz olduğu için bu alanlardan ışıma yoluyla enerji kaybı daha fazladır. Bu nedenle de daha hızlı soğurlar.

 

Sıcaklıkların yüksek olduğu ülkelerde özellikle yaz mevsiminde serinlik yaşamak isteyen insanlar yaylaları tercih etmektedir. Bu alanlar gece sıcaklıkları daha düşüktür. Örneğin; Çukurova çevresinde yaz sıcaklıkları çok yüksektir. Bu nedenle burada yaşayan insanlar ovanın çevresindeki yaylara çıkmayı tercih etmektedirler.

 

Yüzey Özelliklerinin Sıcaklığa Etkisi

 

 

Yüzey özelliklerinin değişmesi, cisimlerin özgül ısılarının farklı olması ve farklı miktarlardaki alanının ısınması nedeniyle cisimlerin ısınma ve soğuma özellikleri değişiklikler gösterir. Bu özellik metropollerde ve büyük şehirlerde farklı ısı alanlarının oluşmasına yol açar. Yüzeydeki bu farklı ısınma, yüzeyden ısınan havanın da farklı şekilde ısınmasın neden olur. Bu da özellikle kentsel alanlarda kentsel ısı adası denilen çevresine göre daha sıcak olan alanların oluşmasına yol açmaktadır.

 

Yüzeyin nemli ya da kuru olması da yüzey ısınmasındaki farklılıkların bir sebebidir.

 

Yüzeyde bulunan nem ya da su kütlesi bulunulan yerin fazla ısınıp soğumasını önler.

 

Nemli toprağın yer sıcaklığı üzerindeki etkisi oldukça fazladır. Çünkü toprağı ıslatmış olan suyun özgül ısısı yüksektir ve çok enerji aldığı halde az ısınır. Yine aynı nedenle nemli toprak geç soğur. Bu özelliği ile nemli toprak kuru yerle su yüzeyleri arasında bir ortam oluşturmaktadır. Ayrıca toprağı ıslatan su ısındıkça buharlaşacağından tıpkı insan vücudundaki terleme gibi toprağın aşırı derecede ısınmasını da önler.

 

Bitki örtüsü de yüzeyin farklı ısınmasındaki en önemli faktörlerden biridir. Bitki örtüsü de topak nemi ya da su yüzeyleri gibi etki yapar. Yüzeyin aşırı ısınmasını ve hızla soğumasını önleyici bir etkiye sahiptir. Sıcak yaz günlerinde ormanlık bir alana gidildiğinde, bitki örtüsünün yüzey üzerindeki etkisi çok belirgin bir şekilde gözlenebilir. Ormanlık alanlar çevrelerinden daha serin olurlar. Bu nedenle de tıpkı Çukurova çevresinde olduğu gibi insanlar sıcak yaz günlerinin bunaltıcı etkisinden kaçmak için ormanlık alanlara gitmeyi tercih ederler.

 

Yüzey üzerindeki kar, buz örtüsü yüzeyin ısınmasını farklılaştıran bir faktördür. Kar ve buz örtüleri gelen güneş ışınlarının yansımasına yol açarlar. Bu nedenle gelen güneş ışınlarının önemli bir bölümü yansır. Bu nedenle karlı ya da buzlu yüzeyler, toprak yüzey gibi ısınmaz. Bu durum kar yağışı alan yerlerde karın uzun süre kalmasına yol açar. Yüzeydeki kar gelen ışınları yansıttığı için hızla eriyemez.

 

Kar yeryüzünde gevşek bir örtü oluşturur ve karın tanecikleri arasında hava bulunur. Bu hareketsiz hava adeta yalıtkan bir rol oynayarak, yerden ışımayı geniş ölçüde önler. Sonuç olarak kar az ısınan, fakat toprağın aşırı soğumasına da fırsat vermeyen bir örtü halinde belirir. Onun için kar örtüsü hava sıcaklığının çok düştüğü kış günleri ve gecelerinde toprak sıcaklığının fazla düşmesini önler ve örneğin memleketimizde kış buğdayını aşırı donlardan koruyan bir örtü görevini görür.

 

 

Atmosfer Dolaşımının Sıcaklığa Etkisi

 

Genel atmosfer dolaşımı yeryüzündeki büyük iklim bölgeleri ve bu iklim bölgelerinin özelliklerini belirlemek açısından önemlidir. Tüm bu iklim tipleri genel atmosfer dolaşımının kontrolünde oluşur ve karakteristik özellikleri bu dolaşıma bağlı olarak şekillenir. Genel dolaşım, yıl içinde güneşten alınan enerjinin kutup bölgeleri ve ekvatoral bölge arasında farklı olmasıyla oluşur. Ekvator ve çevresi yıl içinde kutup bölgelerinden fazla enerji alır ve genel dolaşım bu bölgeler arasındaki enerji bilançosu farkına dayanır. Kutup bölgelerindeki enerji açığını ortadan kaldırmak üzere ekvatordan her iki kutup bölgesine doğru hava hareketi meridyonel yönde ilerler. Bu hava koriyolis etkisiyle sapmalara uğrar. Hava, kuzey yarımkürede sağa, güney yarımkürede sola sapar.

 

Ekvatoral bölge devamlı bir alçak basınç alanıdır. Buradaki hava ısınarak (güneşten alınan enerji fazlalığı nedeniyle) konvektif olarak yükselir. Yükselen hava her iki yarımkürede de yaklaşık 30° enlemlerinde sübsidansa (alçalım) uğrar. Alçalan hava kütlesi adyabatik olarak ısındığı için doyma noktasından uzaklaşır ve bu enlemler genellikle yağış oluşturan hava özelliklerinin zayıf olduğu kurak alanları oluşturur.

 

Yerküreyi çevreleyecek biçimde bu enlemlere komşu alanların iklimleri sıcak ve kuraktır; hava açık ve yağmur seyrektir. Sübsidansa uğrayan hava yeryüzüne yakın alanlardan ekvatora ve kutuplara doğru harekete devam eder. Ekvatora doğru yönelen bu sürekli rüzgar kuşağına “alize rüzgarları” denir. Alize rüzgarları da koriyolis etkisiyle sapmaya uğrar ve kuzey yarımkürede kuzeydoğu, güney yarımkürede güneydoğu yönünden eserler. Kuzey ve güney yarımküreden ekvatora doğru esen alize rüzgarları birbirlerine bir konverjans hattı boyunca yaklaşırlar.

 

 

 

Bu hat, “intertropikal konverjans zonu” (ITCZ) olarak da bilinen tropikler arası yaklaşım kuşağıdır. Bu kuşak yıl içinde Dünya’nın Güneş etrafındaki hareketiyle yarımkürelerdeki enerji farklarıyla (kuzey yarımküre için) yazın kuzey yarımküreye, kışın güney yarım küreye doğru yer değiştir. Subtropikal basınç alanlarından kutuplara doğru yönelen rüzgarlar ise 30-60° enlemleri arasında (kuzey yarımkürede) “batı rüzgarları” kuşağı olarak eser (Holton, 2004; Barry ve Chorley, 2003; Ahrens, 2000; 2007).

 

Polar bölge göreli olarak ekvatora oranla aldığı daha az enerji aldığı ve havanın yoğunluğu nedeniyle (soğuk olan hava çökme eğilimindedir) termik yüksek basınç alanıdır. Burada, yağış oluşma olasılığı zayıftır. Bu akım da, sağa saparak “doğulu rüzgarlar” olarak ekvatora doğru güneybatı yönünde ilerler.

 

Batı rüzgarları, daha çok yüksek enlemlerde (40-60° enlemleri arasında) polar bölgeden ekvatora doğru gelen soğuk havayla karşılaşır. Yoğunlukları farklı olan batı rüzgarları ve doğu rüzgarlarının karşılaştığı “polar cephe” olarak bilinen gezegensel cephe boyunca batı rüzgarlarının bir bölümü yükselerek ekvatora doğru yönelir, doğu rüzgarlarının bir bölümü ise göreceli olarak ısınarak kutba doğru yönelir.

 

Alıntıdır.

Part İmparatorluğu

 



Makedonya ve Yunanistan hakimiyetindeki bir dönemin ardından (Selevkos imparatorluğu olarak anılır), M.Ö. 247 yılında iran, Part imparatorluğu'nun kontrolünü ele geçirdi. Burası Pers ülkesi'nin kuzeydoğusunda bulunan küçük bir krallıktı. Birkaç yüzyıl içerisinde Partlar kendi imparatorluklarını kurdular (Bu imparatorluk aynı zamanda Arsak Hanedanlığı adıyla bilinmektedir). Toprakları Fırat'ın kuzey ucundan indus'a kadar uzanıyordu. Aynı zamanda çin ve Roma imparatorluğu arasındaki ipek Yolu üzerinde bulunan Part imparatorluğu , önemli bir ticaret merkezi oldu.

Önemli Part hükümdarlarından biri de kendisine I. Darius' u örnek alan I. Mithridates'ti (y. M.Ö. 171-138). Onun yanı sıra II. Mithridates (y. M.Ö. 123-88) ve III. Phraates de (y. M.Ö. 70-57) önemli Part kralları arasında yer almaktadırlar. Partlar usta savaşçılar  ve maharetli binicilerdi. Part okçuları at binerken arkalarına dönüp ok atabiliyorlardı. Bu yetenekleri onlara savaşta büyük bir üstünlük sağlıyordu.

Part imparatorluğu Pers, Yunan ve diğer bölge kültürlerinin  bir karışımıydı. Arsak sarayı Yunan etkileri taşısa da daha ziyade iran geleneklerinin tekrar dirilişi olarak görülmüştür. Part imparatorluğu batıya doğru genişledikçe Roma ile sorunlar yaşamaya başladı. Bu sorunlardan öncelikli olanı da Ermenistan'ın kontrolü üzerineydi. Partlar, Carrhae Savaşı'nda (M.Ö. 53) Marcus Licinius Crassus' u yenilgiye uğrattılar (Bu olay Roma tarihinin en büyük askeri felaketlerinden biridir. 44.000 Roma askerinin katıldığı savaştan geriye 10.000 asker sağ olarak dönebilmiştir). Bu savaş Roma'nın doğuya ilişkin hırslarının sonu oldu. Birbirini  izleyen  Roma-Part Savaşları ' nda (M.Ö. 66-M.S. 217) çeşitli Roma imparatorları bölgeyi işgal etmişlerdir. Hatta bir keresinde Part imparatorluğu ' nun başkenti Tizpon  ele  geçirilmiştir.  En  sonunda  istikrarsızlık  ve   Part imparatorluğu ' nun kendi yöneticileri arasındaki savaşlar iran'ın Fars bölgesinden bir hükümdar ve Sasani imparatorluğu' nun kurucusu olan I. Ardeşir döneminde Part imparatorluğu ' nun çöküşüne neden olmuştur.


İstanbul Havalimanı

 







11 Ocak 2022 Salı

YERKÜRENİN ISINMASINI SAĞLAYAN ETMENLER

 

Yerkürenin temel sıcaklık kaynağı güneş olmakla birlikte yerin şekli ve özellikleri, dünyanın hareketleri, atmosfer koşulları nedeniyle farklı ısınma süreçleri görülmektedir.

Enlemin etkisi ile birlikte, dünyanın günlük ve yıllık hareketi, eksen eğikliği gibi gezegensel özellikler yerkürenin ısınmasında ve farklı ısınma süreçlerinin ortaya çıkmasında temel faktörlerdir.

Bu nedenle güneş, dünyanın yegane sıcaklık kaynağı olması yanında yeryüzünün farklı şekillerde ısınması, gerek gezegensel ve gerekse yeryüzünün fiziki coğrafya faktörlerine göre değişmektedir.


Enlem Etkisi

 

Yerküre, kutuplardan basık ve ekvator’dan şişkince olan bir şekle sahiptir. Bu şekle geoid denilmektedir. Yerin şekli nedeniyle dünyanın her yerinin aynı miktarda ışın ve enerji alması mümkün değildir.

Uzayda birbirine paralel demetler halinde gelen Güneş ışınları yuvarlak olan yerkürenin ekvator bölümüne dik, kutup bölümüne yatık açılarla düşer. Ekvator çevresine Güneş ışınları dik ve dike yakın ışınlar gelirken, kutuplar çevresine doğru dünyanın şekli nedeniyle daha yatık ışınlar gelmektedir .

Ekvator çevresine düşen ışın miktarı ve kutuplar çevresine düşen ışın miktarının hem geliş açısındaki farklılığı hem de etkili oldukları yüzey miktarının birbirinden farklı olması nedeniyle ısınma farkı oluşur.

Bu eğim farkı yüzünden, enerji yönünden aynı güçte olan iki ışın demetinden kutuplar çevresine düşeni, ekvator çevresine gelenlerden çok daha geniş bir yüzeyi aydınlatıp ısıtmak zorunda kalır. Örneğin; 60° enlemleri çevresinde güneş enerjisi Ekvatordaki değerinin yarısı kadardır .

 

Güneş ışınlarının düşme açısı küçüldükçe ısınma da o ölçüde azalmaktadır. Ekvatordan kutuplara doğru sıcaklığın azalmasına enlem etmeni denir. Yerkürenin ısınmasında en temel etken enlem etmenidir fakat bu durum bazen başka etmenler tarafından da sekteye uğratılmaktadır.

Kutuplardaki enerji azlığı ve ekvatordaki enerji fazlalığı atmosferik hareketlerin temel kaynağını oluşturur. Ekvator ve çevresi aldığı fazla enerjiyi, atmosfer ve okyanuslar aracılığı ile kutuplara doğru taşımaktadır .

 

Günlük Hareketi

 

Yerküre, batıdan doğuya doğru kendi ekseni etrafında döner. Bu dönüşünü 1 günde tamamlar. Yerküre günlük dönüş hareketini ekliptik düzleme oranla 66°33' eğimli duran bir eksen üzerinde yapar. Bu dönüş hareketiyle yerkürenin bir yarısı aydınlık, bir yarısı karanlıktır. Aydınlık olan yüzey gündüzü, karanlık olan yüzey ise geceyi yaşar. Güneşten alınan ışın arasında aydınlık olan taraf ve karanlık olan taraf arasında günlük bir sıcaklık farkı oluşur.

 

Yerin günlük dönüş hareketiyle birlikte güneşin ufuk düzlemi üzerindeki günlük değişen hareketi oluşturur. Bu harekette güneş doğduğu anda ufuk düzlemi üzerindedir. Ufuk düzleminin en doğusu günün ilk saatlerini verir. Zaman ilerledikçe güneşin ufuk düzlemi üzerindeki yeri de değişir. Öğle saatlerinde güneş, bu düzlemin en tepe noktasındadır. Öğle vakti geçtikçe güneşin de ufuk düzlemi üzerindeki yeri değişir. Güneş, sabah ufuk düzleminin doğusundayken, öğleden sonra ufuk düzleminin batısına ulaşır. Bu alan, sabah olana kadar karanlık tarafı oluştururken, bir sonraki gün aynı şekilde güneşin doğuşuyla birlikte günlük hareketi devam eder. Karanlık olan yüzey, güneşten gelen ışınları alamaz ve bu yüzey üzerinde ışıma nedeniyle soğuma gerçekleşir.

 

Güneşin günlük hareketi, gece ve gündüz kavramlarını oluşturur. Gece ve gündüz nedeniyle Yerkürede sıcaklık farkları oluşur. Bir yerin sıcaklığı güneş ışınlarını almaya başladığı andan itibaren artış gösterirken, güneşin geliş açısının düşmeye başlayarak güneşin batmasıyla birlikte giderek gelen enerji de azalır ve kaybolur. Güneşin battığı andan itibaren ışıma ile soğuma başlar ve bu soğuma tekrar güneş ışınlarının gelmeye başlamasıyla kademeli olarak azalır.

 

Örneğin, Ankara’nın Kızılcahamam istasyonunun günlük sıcaklık değişimi incelendiğinde sıcaklıkların öğle saatlerinde arttığı görülür . Sıcaklıklar güneş ışınlarının geliş açısının azalmasına bağlı olarak giderek azalır. 29.08.2016 tarihine ait günlük sıcaklık değişimi incelendiğinde sıcaklığın en düşük olduğu saatin bu tarihlerde etkili olan kuzeyli serin hava akışı ve yağışlı hava koşullarına bağlı olarak 03:00, en sıcak saatin ise 12:00 olduğu görülür. Yapılan tahmine göre de 30 ve 31 Ağustos tarihlerinde etkili olan hava koşulları nedeniyle sıcaklıkların giderek azalacağı gözlenir.

 

 

Eksen Eğikliği ve Yıllık Hareketi


Yerkürenin eksen eğikliği, günlük hareketinin etkisinin artmasına neden olmaktadır. Ayrıca yerkürenin günlük dönüşüne yıllık hareketi de eklendiğinde sıcaklığın gelişimi açısında oldukça büyük farklılıklar oluşmaktadır.

 

Yerkürenin güneş çevresindeki hareketi ile mevsimler oluşur. Yerküre bu hareketini eliptik bir düzlem üzerinde gerçekleştirir. Bu düzlem üzerindeki hareketi, sahip olduğu 23°27' eksen eğikliği ile farklılıklar artar. Yerküre güneş etrafındaki hareketini 365 gün 6 saatte tamamlar. Yerkürenin yörüngesi 939 milyon km’dir ve bu yörüngeyi 107.000 km/saat hızla kat ederek yıllık dönüşünü tamamlar. Yerküre’nin güneşe olan mesafesi eşit değildir. Bu nedenle bu dönüş esnasında bazen güneşe yakınlaşırken bazen uzaklaşmaktadır.

Yerkürenin güneşe en yakın olduğu tarih 3 Ocak’tır. Bu tarihten kuzey yarım küre kış mevsimini yaşar. Yerkürenin güneşe en yakın olduğu bu zamana Perihel (Günberi) denir. En uzak olduğu tarih ise kuzey yarım kürenin yaz mevsimine denk gelen 4 Temmuz’dur. Yerkürenin güneşe en uzak olduğu bu tarihe ise Afel (Günöte) denir.

Yerkürenin güneş etrafındaki dönüşüyle, mevsimler oluşur ve yıl içinde bu harekete bağlı olarak değişir. Böylece mevsimler arasında güneş ışınlarının geliş açısının değişmesine bağlı olarak mevsimlik sıcaklık farkları oluşur.

Yerkürenin eksen eğikliği nedeniyle dönüşündeki 66°33' eğimle duran eksen çevresindeki yıllık hareketini yaparken yılda iki kez ekvatora dik ve yılda birer kez 23°27' enlemlerine dik açıyla güneş ışınlarını alır. Ekvatora 21 Mart ve 23 Eylül tarihlerinde güneş ışınları dik açıyla gelir. Buna ekinoks (gece-gündüz eşitliği) denir. Bu tarihlerde yerkürede gece ve gündüz eşittir. 21 Haziran’da güneş ışınları kuzey yarımkürede 23°27' enlemine güneş ışınları dik açıyla gelir. Bu enleme Yengeç Dönencesi denir. Bu dönemde kuzey yarımküre yaz mevsimini yaşamaktadır (Tablo 1).

 

Tablo 1. Solstis dönemlerinde Kuzey ve Güney yarımküre.

 

Kuzey yarımküre

Güney yarımküre

 

 

  Güneş ışınları, yengeç dönencesine 21

  Güneş ışınları, Oğlak dönencesine 21

Haziran’da dik açı ile gelir.

Aralık’da dik açı ile gelir.

  21 Haziran matematik iklim olarak kuzey

  21 Aralık matematik iklim olarak güney

yarımkürede yaz mevsiminin başlangıcıdır.

yarımkürede yaz mevsiminin başlangıcıdır.

  21 Haziran, kuzey yarımkürenin en uzun

  21 Aralık, güney yarımkürenin en uzun

gündüzü ve en kısa gecesinin yaşandığı

gündüzü ve en kısa gecesinin yaşandığı

tarihtir.

tarihtir.

  21  Haziran’da  yengeç  dönencesinden

  21 Aralık’ta oğlak dönencesinden güney

kuzey enlemlere doğru gidildikçe gündüz

enlemlere doğru gidildikçe gündüz süresi

süresi uzar.

uzar.

  21 Haziran’da yengeç dönencesi, güneşin

  21 Aralık’ta oğlak dönencesi, güneşin en

en dik açıyla geldiği saatte gölge boyu

dik açıyla geldiği saatte gölge boyu sıfırdır.

sıfırdır. Bu enlemin kuzeyinde de bu saatte en

Bu enlemin güneyinde de bu saatte en kısa

kısa gölge boyu ölçülür.

gölge boyu ölçülür.

 

 

 

Eksen eğikliğinin yol açtığı güneş ışınlarının dik açıyla gelmesi ile kuzey yarımkürede aydınlanan alan daha geniştir. Bu nedenle de 21 Haziran kuzey yarımkürenin en uzun gündüzünün yaşandığı tarihtir. 21 Aralık tarihinde benzer durum güney yarımkürede yaşanır. 21 Aralık tarihinde güneş ışınlarının dik açıyla geldiği 23°27' enlemine Oğlak Dönencesi denir. Bu dönemde güney yarımküre en fazla aydınlanma alanına sahiptir. En uzun gündüz, güney yarımküre için 21 Aralık tarihidir. 21 Haziran ve 21 Aralık tarihlerine solstis (gündönümü) denir.

 

Matematik İklim

 

Güneş ışınlarının geliş açısı ekvatordan kutuplara doğru azalmaktadır. Güneş ışınlarının geliş açıları yerkürenin günlük, yıllık hareketleri ve eksen eğikliği ile alana ve zamana bağlı değişiklik gösterir. Yerkürenin bu özellikleri dikkate alınarak bir yerin sıcaklığı bulunulan tarihe göre hesaplanabilir. Böylece her enlem için normal bir sıcaklık ölçüsü belirlenebilir. Bu hesaplamalar ile enlemlerin normal sıcaklıkları belirlenir.

Hesaplamalara dayanarak yeryüzü belirli kuşaklar halinde ayrılmaktadır. Bu iklim kuşaklarına güneş iklim kuşakları denir. Güneş iklimi kuşakları matematik bir kesinlikle ayrıldığı için bunlara matematik iklim kuşakları denir .

Matematik iklim kuşakları şöyledir:

Tropikal kuşak; ekvatordan başlayarak her iki yarımkürede 23°27' enlemlerine kadar uzanan en geniş iklim kuşağıdır. Bu kuşak güneş ışıklarını yılda iki kez ekvatora, iki kez de dönencelere dik açıyla alır. Bu kuşağın yıl içindeki sıcaklık farkları diğer iklim kuşaklarına göre oldukça azdır.

Orta kuşak; Yengeç ve Oğlak dönencelerinden başlayarak 66°33' enlemlerine kadar uzanır. Orta kuşak güneş ışınlarını hiçbir zaman dik açıyla almaz. Bu kuşak kutup kuşakları ve tropikal kuşak arasında bir geçiş kuşağı gibidir.

Kutup kuşağı; 66°33' enlemlerinden kutup noktalarına kadar uzanan alanı kapsayan iklim kuşağıdır. Bu kuşaklar bu kuşakta geceler ya da gündüzler 24 saatten fazladır. Solstis dönemlerinde ise kuzey ya da güney kutup noktalarında 6 ay gündüz 6 ay gece yaşanır. Yerkürenin özellikleri iklimlerin genel olarak dağılışını ifade eder. Fakat gerçekte bu durum birçok faktörün etkisiyle birlikte değişikliğe uğrar .


Atmosferin Etkisi

 

Atmosfer, yerkürenin açıklanan özellikleriyle bir takım farklılıkların oluşmasına neden olmaktadır. Buna ek olarak atmosferin özelliklerinin de güneşten gelen ışınlara büyük etkisi bulunmaktadır. Atmosfer hem güneşten gelen ışınlar üzerinde ve hem de yeryüzünden yansıyan ışınlar üzerinde büyük bir etkiye sahiptir.

 

Öncelikle, atmosfer güneşten gelen ışınları dalga boylarını etkilemeden yansıtır, dağıtır ve absorbe eder (emilim). Güneş ışınları atmosferdeki gazlar tarafından farklı dalga boylarındaki ışınları absorbe eder. Oksijen ve Ozon daha çık kısa dalga boyundaki ışınımı absorbe ederken, karbondioksit ve subuharı, oksijen ve ozon’un absorbe ettiği kısa dalga boyundaki ışınımdan daha uzun dalga boyundaki ışınımı absorbe eder.

Atmosferdeki gazlar farklı dalga boylarındaki ışınımı absorbe eder ve yayarlar. Kısa dalga boylu enerjinin çoğu atmosferi geçer ve yeryüzü bu şekilde ısınır. Yeryüzünden enerji uzun dalga boylu olarak atmosfere yansır. Yansıyan bu ışınlara albedo denir.

Yer sahip olduğu ortalama %47 oranındaki enerjinin %24’ünü ışıma yoluyla geri gönderir. Atmosfer uzun dalga boyundaki bu ışınların %24 oranındaki ışınların %16’sını absorbe eder . Böylece, sıcaklığın alt katmanlarda kalması sağlanır. Özellikle subuharının fazla olduğu yerlerde bu etki çok belirgindir. Bu alanlarda sıcaklık kaybı azdır. Subuharının az bulunduğu yerlerde yer ışıması çok fazladır. Bu alanlara radyasyon penceresi denir. Örneğin, yüksek dağlarda su buharının azlığı nedeniyle yer ışıması çok yüksek, dolayısıyla sıcaklık kaybı fazladır. 

Güneşten yeryüzüne gelen ışınımın, atmosferin yere dokunmasıyla (kondüksiyon) yüzeyden atmosfere taşınır. Atmosferin alt katlarından üst katlarına doğru enerji akışı olur. Havanın iletkenliği zayıf olduğu için bu enerji akışı da oldukça yavaştır. Atmosferin ısınmasında önemli bir etkisi olan bir başka faktör dikey yönlü hava hareketleridir. 

Hava hareketleri etkisiyle alçalan hava bölümleri, artan hava basıncı nedeniyle sıkışarak ısınır. Buna karşılık yükseldikçe basınç azalır, hava genişler ve soğur. Hava bu sıkışıp genişlemeler ile ilgili olarak ısınıp soğurken dışarıdan hiç ısı akıp vermez. Gerekli ısıyı bünyesinde tuttuğu gizli ısıdan harcar. Böylece dışarıdan ısı alıp vermeden dikey hareketler etkisiyle havanın kendi kendine ısınıp soğumasına Adyabatik ısınıp-soğuma denilir . Gizli ısı ile subuharı atmosferde yoğunlaşınca içindeki gizli ısı açığa çıkar ve hava ısınır. Subuharı, atmosferden gelen ışınları absorbe etmesiyle, buharlaşma ile yeryüzünden atmosfere enerji taşınması ve yoğunlaşmasıyla atmosfere enerji vermesiyle atmosferin ısınması konusunda bir etki sağlar.

 

Atmosferin etkisi hakkında genel olarak şunlar söylenebilir:

          Atmosfer doğru ışın alan yerlerin aşırı derecede sıcak, ışın almayan yerlerin ise aşırı derecede soğuk kalmasını önleyen düzenleyici bir rol oynar. 

         Bu etkisini güneşten gelen ışınları ve yerden geri verilen ışınları dağıtıp absorbe

 

etmek.

         Isınan yerlerdeki sıcaklığı alıp soğuk yerlere taşımak yoluyla gösterir. 

          Daha çok alttan ısınıp, üstten soğuyarak ve içindeki tozlar, karbondioksit ve özellikle subuharı yardımıyla yeryüzüne yakın hava katlarının sıcak olmasını sağlar. Böylece atmosferin etkileri matematik iklim kuşaklarında önemli değişiklikler yapan bir etmenler dizisi olarak belirlenmiş bulunmaktadır .

 

Güneşlenme Süresi

 

Güneşlenme süresi arttıkça yerin sıcaklığı da artar. Kuzey ve güney yarımküreler yaz mevsimlerinde güneş ışınlarının daha dik açıyla gelmesi nedeniyle yüksek sıcaklık içerirler. Özellikle, 21 Haziran tarihinde kuzey yarımkürede yengeç dönencesine güneş ışınlarının dik açıyla gelir ve yerkürenin eksen eğikliği nedeniyle güneş ışınları daha fazla alanı aydınlatır. Aydınlanmanın artmasıyla birlikte sıcaklıklarda artmaktadır. Bu nedenle kuzey yarımkürenin en sıcak mevsimi yazdır. Benzer şekilde, 21 Aralık tarihinde Oğlak dönencesi güneş ışınlarını dik açıyla alır. Eksen eğikliği ile güney yarımkürede diğer zamanlardan daha fazla alan aydınlanmaktadır. Bu nedenle de en sıcak zamanını yaşamaktadır.

 

Gün içerisinde de güneş ışınlarının daha dik geldiği zamanlar sıcak, güneşin batışından tekrar doğana kadar geçen süre de soğuk zamanıdır. Günlük en soğuk an çoğunlukla sabahın ilk saatleri, en sıcak anı ise öğleden sonraki zamanlardır. En soğuk zaman, radyasyon ile yeryüzünün sıcaklık kaybetmesi ve güneş ışını alamaması nedeniyle sabahın ilk saatlerindedir. En sıcak anının öğleden sonra olmasının sebebi ise güneşlenmenin devam ederek önce yerkürenin kaybettiği sıcaklığı karşılaması, daha sonra yerküreyi ısıtması ve sonrasında ısı birikmesi nedeniyle sıcaklığın en yüksek seviyeye gelmesidir.


alıntıdır.

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak