16 Eylül 2022 Cuma
15 Eylül 2022 Perşembe
Suyun altında niçin bulanık görürüz?
Denize dalıp gözlerimizi açtığımızda etrafı bulanık görürüz ama deniz gözlüğünü takınca her şey netleşir. Anlaşılıyor ki, gözümüzün önünde deniz gözlüğünün içindeki hava olmadıkça, suyun içinde görme işlevinde bir aksama olmaktadır.
Gözümüzün dışbükey şeklindeki dış yüzeyi sadece bir mercek görevi görür. Bu mercek olmadan gözümüz ışığı alıp, arka taraftaki retina tabakasına odaklayamaz. Yani gözümüzün dışı bir görme elemanından ziyade, görüntünün ince ayarını yapan basit bir mercektir.
Işık, havadan suya veya prizmanın içinden geçerken olduğu gibi, farklı yoğunluktaki cisimlerden geçerken kırılır. Bunu biliyoruz. Gözümüzün yoğunluğu ve dışbükeyliği öyle ayarlanmıştır ki, gelen ışık kırılma sonucunda gözümüzün arkasındaki retinada odaklaşır.
Işığın sudaki hızı, gözümüzü geçerkenki hızı ile yaklaşık aynıdır. Ancak suyun yoğunluğu farklı olduğundan buradan gelen ışık, havadan gelecek ışığa göre yoğunluğu ayarlanmış gözümüzde tam kırılmaz, görüntü retinada tam odaklaşamaz ve suyun altında cisimleri flu görürüz.
Eğer su ile gözümüz arasına bir cam koyar ve arkasında havanın bulunduğu bir boşluk bırakırsak, sudan havaya geçen ışık oradan gözümüze gelerek normal olarak kırılır ve görüntü de retina da net olarak odaklaşır.
Alıntıdır.
13 Eylül 2022 Salı
1700 – 1900 ORTADOĞU VE AFRiKA - 2
Avrupalılar Afrika İçlerini Keşfediyor
Avrupalı uluslar Afrika sahilinin büyük bölümünü keşfetmişlerdi. Buralarda ticaret merkezleri kurdular. Köle ticareti yapıyorlardı. Buna karşılık iç bölgelere halen Avrupalılar tarafından dokunulmamıştı. Misyonerler ve kaşifler ancak 18. yüzyılın sonları ve 19. yüzyılda iç bölgelere girmeye cesaret edebildiler.
iki İskoç kaşif iç bölgelere girebilen ilk Avrupalılar oldular. James Bruce, Abisinya'ya (Etiyopya) olan yolculuğu sırasında Mavi Nil ' in. kaynağını buldu. 1795 yılında Mungo Park, Gambia'yı keşfetti. Onun Nijer Nehri'ni ilk gören Avrupalı olduğu söylenmektedir. Sonraki yüzyılda Paris merkezli Societe de Geographie, Timbuktu hakkında bilgiyle dönecek ilk gayrimüslim kişiye 10.000 frank ödül vereceğini duyurdu. Rene Caille adındaki bir Fransız Batı Afrika kasabalarından sağ salim dönünce ödülü talep etti. 1835 yılına gelindiğinde, Kuzeybatı Afrika'nın büyük bölümü Avrupalılar tarafından haritalanmıştı.
19. yüzyılın ortalarından itibaren, tüm Avrupalı kaşiflerin en ünlüsü olan Protestan misyoneri David Livingstone, Victoria Şelalesi'ni keşfetti. İngiltere Kraliçesi Victoria'nın onuruna, çağlayana bu ismi vermişti. 1866 yılında Nil'i keşfetmek amacıyla bir yolculuğa çıktı. Gizemli bir biçimde ortadan kayboluşu Afrika'nın içlerine ilişkin daha büyük merakın ortaya çıkmasına neden oldu. 1858 yılında İngiliz kaşifler John Hanning Speke ve Sir Richard Burton, Tanganyika Gölü'nü keşfeden ilk Avrupalılar oldular. Speke yolcuğa devam ederek tahmin edilebileceği üzere Victoria Gölü olarak adlandırdığı bir göl daha buldu (Daha sonra burasının Nil'in kaynağı olduğu ispatlanacaktı). 1875 yılında İngiliz gezgin Verney Cameron kıtayı doğudan batıya geçmeyi başaran ilk Avrupalı olarak tarihe geçti.
Alıntıdır.
12 Eylül 2022 Pazartesi
Britanya Adalarının Söylenceleri - 10 İngiltere-İskandinavya
Beowulf
V. Bölüm
(Wiglaf kral olur. Beowulfa ihanet eden savaşçıları cezalandırır ve Beowulfun cenazesi için hazırlıkları yönetir. Cenaze töreniyle destan biter.)
Wiglaf cesaretini, gücünü ve ustalığını kanıtladı. Canavarın ateşten soluğu bedenini yakmasına rağmen ateş pınarını göz ardı etti ve ışıltılı altın işlemeli kılıcıyla ejderhanın göğsüne vurdu. Şeytanın ateşi sönmeye başladı.
Beowulf canlandı, keskin hançerini çekti ve şeytanı ikiye ayırdı. Bu onun dünyadaki son zaferiydi, ölümcül yaraları yanmaya ve kabarmaya başladı. Zehir göğsüne boşalmaya başladı.
Yaşlı savaşçı taş duvarın yanında bir kerevete yığıldı.
Değerli Wiglaf, kralının kanlı bedenini suyla yıkadı ve miğferini gevşetti. Beowulf, yaşamının ve yaşam sevincinin sona erdiğini anladı. Wiglaf'a söyle dedi: "Korkunç ejderha şimdi ağır yaralarıyla derin uykuya dalmış, hâzineleri elinden alınmış halde sessiz ve ölü yatıyor. Sevgili Wiglaf, çabuk git ve ulu deniz kayalıklarının altında gömülü duran saklı altın hâzineye bak. Hâzinenin bir kısmını getir ki altınları göreyim ve mücevherlerin tadını alayım. Onu kazanmam, yaşamımdan ve çok uzun zamandır yönettiğim dünyadan vazgeçmemi kolaylaştıracak!"
Kutlu savaşçı Wiglaf, höyüğün içinde hepsi eski günlerden kalma birçok parıltılı mücevher, altın eşya, çok güzel duvar süsleri gördü, içki kadehleri ve tabaklar, kutular ve kaplar buldu, hepsi de kararmış ve süsleri dökülmüş duruyordu. Pas değerli kılıçları çürütmüştü, çünkü bin kıştır orada el değmeden duruyorlardı. Birçok eski, paslanmış miğfer ve hünerle işlenmiş birçok kol halkası vardı.
Parlak altından bir sancak, sonsuz hâzinenin üstünde asılıydı. Höyükteki bütün hâzineyi aydınlatan bir ışık saçıyordu. Bu saklı hazine, saklamaya çabaladıkça ölümlülere kibir, küstahlık ve açgözlülük getirecekti.
Wiglaf çabucak gömleğinin içini şarap kaplarıyla ve tabaklarla doldurdu, parlak ışıklı altın sancağı aldı, ölüm ruhunu almadan Önce efendisinin hâzineyi görmesini istedi. Döndüğünde Beowulf kan kaybediyordu, ölümün eşiğindeydi. Genç adam, Beowulf un kendine gelmesi için üzerine su serpti.
Beowulf altınlara hayran kaldı: “Ölmeden Önce bu hâzineleri görmemi ve Geatlar için bu altınları kazanmamı sağlayan her şeyin yöneticisi, zafer kralı, Sonsuz Efendi'ye şükran duyuyorum. Bu eşsiz serveti canımla ödedim."
Ölmekte olan kral şöyle sürdürdü konuşmasını: "Wiglaf, halkımın isteklerini karşıla. Bedenimi yaktıktan sonra, ünlü savaşçılarım benim için balina gölü üzerinde yüksek bir höyük kursunlar. Halkımın beni anımsaması için çok yüksek bir anıt gibi diksinler höyüğü ve Beowulfun Höyüğü diye adlandırsınlar. Burunda durdukça, balina-yolunda büyük gemilerini yüzdüren denizcilere kocaman bir işaret ateşi olarak hizmet etsin."
Daha sonra Beowulf, Wiglaf'a burma altından yakalığını, altın süslü miğferini ve savaş gömleğini verdi. "Sen benim son akrabamsın. Wyrd, genç yaşlı hepsine ecelini getirdi ve şimdi ben de onları izlemeliyim." Bunlar yaşlı kralın son sözleri oldu. Ruhu iyiliğin, sadakatin ve adaletin ödülünü almak için uzaklara uçtu.
Wiglaf, üzüntü içinde kralının bedenine ve onu Öldüren yırtıcı, korkunç canavarın cesedine baktı. Elli ayak uzunluğundaki korkunç ejderha hazine evinin dibinde yere serilmiş ve yaralarından ölmüştü. Artık gece yarılarında göklerde salınamayacak ve zevk için her şeyi yakamayacaktı.
Az sonra, korkak hainler ormanda saklandıkları yerlerden çıktılar, öncelerin yiğit savaşçıları, şimdi yeminlerinden dönmüşlerdi. Yüzlerindeki utançla krallarının yattığı yerde savaş koşumlarını kuşandılar ve kalkanlarını omuzlarına aldılar.
Wiglaf korkak arkadaşlarının yüzüne baktı ve birikmiş kızgın sözleri ağzından döküldü: "Gerçekten de, kralımızın size verdiği savaş koşumlarını her biriniz aldınız, ama savaşla yüz yüze kaldığınız anda da onları bıraktınız. Şimdi korkaklığınızın ve sadakatsizliğinizin bedelini ödeyeceksiniz. Siz ve yakınlarınız bütün hâzinenizden, armağan kılıçlarınızdan, evlerinizden, toprak hakkınızdan ve doğuştan gelen haklarınızdan vazgeçmelisiniz. Bütün insanlar korkakça kaçışınızı duyacak. Bir savaşçı için ölüm, onursuz ve rezil bir yaşamdan daha yeğdir."
Daha sonra Wiglaf, bütün gün boyunca kayalıkların üzerinde beklemiş olan kalkanlı soylular topluluğuna savaşı ve Beowulf'un Ölümünü haber verdi. Beowulf'un son gününün ya da çok sevgili krallarının zaferle eve dönüşünün haberini bekliyorlardı. Krallarının ölüm haberi beraberinde savaş korkusu, Frankların ve Frizyalıların istila korkusu ve İsveçlilerle aralarında olan düşmanlığın yeniden başlaması korkusunu getirdi.
Wiglaf, ormanda yeri olan savaşçılara balina gölünde kurulacak ölünün yakılacağı odun yığını için odun getirmelerini em retti. Geat halkı yüksek bir odun yığını oluşturdular ve çevresine miğferler, kalkanlar ve ışıltılı savaş gömlekleri astılar. Onur kazanmış bir grup savaşçı, yiğit krallarının ölüsünü, yakılacağı odun yığınına taşıdılar. Sevgili efendilerini üzülerek onun üzerine yatırdılar.
Wiglaf topluluğa şöyle dedi: "Sevgili Beowulf, kazandığı büyük servetin tadını alsın. Onurlu kralımızı, ejderhanın parıltılı bütün altınlarıyla birlikte yakacağız, çünkü Beowulf bu hâzineyi kanıyla aldı."
"Bu hazine hiç kimseye sonsuz mutluluk vermez" diye öğütledi genç bilge önder. "Sevgili kralımız eğlenme ve gülme dünyasını terk ettiğinden, hiçbir Geat bu hâzineleri taşımayacak. Ejderhanın büyük hâzinesi, yalnızca sevgili kralımızın ölüm felaketini getirdi. Yiğit kralımız, kalkanımız ve koruyucumuz olmayınca, mızraklarımızı doğrultmaya ve savaş korkusuyla yüzleşmeye zorlanacağız. Kederli ve altından yoksun kadınlarımız, utanç verici bir yaşam sürdürmeleri için tutsak alanlarca köle olarak sürgüne götürülecek. Kara kuzgun, savaş koşumlu savaşçılarımızın cesetleri üzerinde iştahla çığlık atacak; kurt ölüleri parçalayacak."
En değerli soylulardan yedisi Wiglaf'a eşlik edip şimdi korumasız kalan servet yığınının olduğu höyüğe girdiler. Bu paha biçilmez yükü odun yığınına taşıyacak yük arabasına yüklediler. Daha sonra ölü ateş yılanının cesedini kayalıklardan yuvarladılar ve deniz girdabı onu yuttu.
Sonunda odun yığınının altında ölüm ateşini yaktılar. Siyah dumanlar alevlerin üstünden, ateşin gürlemesine karışmış ağıt ve feryatlarla beraber göklere yükseldi. Zamanla ateş Beowulf'un kemiklerini tüketti ve ünlü yüzüklerin efendisinden kalan bütün şey yalnızca bir kül yığınıydı.
Wiglaf şöyle konuştu: "Sevgili Beowulf'un isteklerine uyalım ve bu küller üzerine savaşçılarımızın en değerlisi için bütün dünyada onun ünü kadar güçlü ve unutulmaz bir höyük kuralım."
Böylece, ölüm ateşinin kalıntılarının çevresindeki kayalıkların üzerinde, Geat halkı deniz yolcularının çok uzaklardan görebileceği yüksek bir höyük yaptı. Höyük, yiğit kralları Beowulf'un halkına olduğu kadar, deniz insanlarına da bir işaret kulesi olacaktı. Höyüğe, Beowulf'un ateşinde yanmamış olan ejderhanın hâzinesini, geldiği yere geri dönmesi için gömdüler.
Daha sonra Geatlar arasından en cesur on iki savaşçı hüyük-gömütün çevresinde atla gezdiler. Kederlerini konuştular, büyük kralın cesur ve yiğit savaşlarını anlattılar. Bir Önder öldüğünde uygun düşen övgü ve onuru verdiler ona. Beowulf un can yoldaşları, bütün kralların en yücesi, en soylu, en merhametli, en nazik ve övünç kazanmak için sabırsız olan efendileri için, keder duydular.
Donna Rosenberg'in Dünya Mitolojisi adlı kitabından alıntılanmıştır.
-
Fırtınanın Savurduğu Bir Halkın Mücadelesi AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ'NİN KURULUŞU (1783) AMERİKA'DA KOLONİLERİN KURULMASI Amerik...
-
PROTESTANLIĞIN DOĞUŞU Reform; kelime anlamıyla; «bir şeyin aslını bozmadan onda yapılan değişiklikler» şeklinde tarif edilirse de ıstılahi...
-
Şu altı şey zararlıdır: 1- Amirlerin sefih olması. 2- Kan dökülmesi. 3- Hükmün satılması. 4- Akrabadan uzak...